#dünyanın dönüşü
Explore tagged Tumblr posts
cinayetnotlari · 5 months ago
Text
Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun.. Varlığının yokluğu nasıl çözülür bilmiyorum, öğrenmek için bir gayretim de yok. Onca koşuşturmadan sonra, vardığım nokta gecenin köründe, bir hiçliğin ortası.
Tumblr media
Ve belki de bilmek o kadar da önemli değildir. Kendi alternatif gerçekliğimizi yaratmaya çalışan zamanımızın delileriyiz. Taşlardan ve kaostan bir dünya yaratmaya çalışan. Geçmişimizin geleceğimizi belirlemesine izin verebiliriz. Ya da kendi adımıza karar verebiliriz. Hayatımızın geri kalanını, dünyanın bize kim olduğumuzu söylemesine izin vererek geçirebiliriz. Akıllı veya deli. Kahraman veya kurban. Tarihe bırakırız, iyi mi yoksa kötü mü olduğumuzu söylemeyi.
Evet, her şeyi eleştirebilirim, yakınıp yargılayabilirim ama bu bana ne kazandırır? Her şeye karşı savaştım; ama zamanla aslında hiçbir şeyin yanında olamadığımı da anladım. Her zaman iyileşirsin. Sonra yine yoldan çıkarsın.. Rol kesersin. Uğruna savaşacak bir şeyler bulana kadar, bir şeylere karşı savaşmayı seçersin. Çünkü geriye sadece elle tutulamayan fikirler, mefhumlar, inanışlar ve düşünceler kalır. Taşlar ufalanır. Ağaçlar çürür. İnsanlar da maalesef ölür. Yaşamınızda, rayından çıkabilecek şeylerin hepsini fark ettikten sonra hayat yaşanır olmaktan çıkar, daha çok beklemekle geçer. Kanseri beklemekle. Bunamayı beklemekle. Bütün bunları öğrendim ve artık geri dönüşü yok. Tamamlayamadığım şeylerle dolu olan hayatımda, bir tamamlanmamış olay daha.
59 notes · View notes
japonyamesken · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Guyzz I did it 💫
Sabah minik şehrimde kahvaltı yaparken hiç aklımda böyle bi şey yokken akşam çayımı Lahey'de içtim.
Rüzgarı Liverpool sahiline göre çok.çok.çok daha hafifti ama hava çok soğuktu. İnince şehirde biraz gezdim, keşke direkt sahile gelseydim.
Ve ben hayatı ince porselen çay bardağımı yanımda taşıyacak kadar sevmeye başlamışım; wow. 🌸
Lahey'e (Den Haag) kesinlikle bir kez daha gelmek istiyorum. Hollanda'ya gelirseniz de aklınızda olsun, güzel ve tarihi bir şehir, Amsterdam'a da yakın. Eski meclisler, kralın taç giydiği bina, inci küpeli kız tablosunun olduğu müze buradaymış. Ve tabii bm'nin uluslararası adalet divanı (sanki bir işe yarıyormuş gibi) Delft ve Den Haag'a birlikte gelebilirsiniz çok yakınlar. Ben Agustos'ta hava biraz daha ısınınca gelmeyi planladım.
Maalesef arkadaşlarımın ve benim tez tracklerimiz değişti, onların yarın akşama submitleri olduğu için bu haftasonu hiçbir yere çıkamayacaklar. Solo traveller olmak da birlikte gezmek de ayrı güzel ama Ağustosta bi grupla gelsek çok daha güzel olur artık.
Ve çok tatlı bi tesadüf daha bu sabah şu deni z içindeki rüzgar tribünlerinde çalışan bir adamın işine dair bi video izlemiştim, kanal çok sevdiğim ve uzun zamandır girmediğim bi kanaldı. Ve akşamında bu deniz tribünlerini gördüm.
Video bu, insanlar inanılmaz şeyler ve işler yapıyor gerçekten 🫠
youtube
°°°
Şu sahil ve gün batımı için iki saat yol gidilir ama bunun bir de dönüşü var, bunu hiç düşünmemiştimfcklfk. Bir de Akdeniz ve sahilleri dünyanın incisi bence, keşke kıymetini daha çok bilebilsek.
Neyse sağ salim evim de evim, köyüm de köyüm inş.
Lahey (Den Haag)
Haziran 2024
35 notes · View notes
etheromanie · 8 months ago
Text
“ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. ve sonra bütün hayallerimi yıktın. yönetimi eline aldın. ve sonra birlikte sokakta yürürken, istediğin yerden karşı kaldırıma geçmeye cesaret ettin. ve önce kelime vardı; sen, önce vitrin vardı dedin. ben konuşurken vitrini seyretme cüretini gösterdin. hangi renklerin güzel olduğunu, hangi şarkılara duygulandığını, güzel kadının tanımını, tabloları duvara nasıl asmak gerektiğini, hangi yazarların büyük olduğunu, hangi renklerin yanyana gelebileceğini, ikinci sınıf bestecilerin kimler olduğunu, misafire pijama ile çıkılıp çıkılamayacağını, ne biçim bir evde yaşayacağımızı, duvarları nasıl boyayacağımızı, hangi gömlekle hangi kıravatı takacağımı, hangi devlet düzeninde yaşanabileceğini, hangi devlet düzeninin insan ruhunu öldürdüğünü, insan insanın kurdu muduru, aşkın ölümsüz olup olmadığını, dünyanın en büyük oyun yazarının kim olduğunu, yatağın neresinde yatacağımı, yatağın neresinde yatacağını, şu makaleyi nasıl buldun canımı arkadaşların canımı sıkıyor canımı, ben bu akşam biraz dışarı çıkmak isteyebilir miyim canımı, o canımı, bu canımı, her türlü canımı hep önce bana söylettin.
ve sonra yargılarıma katılmadın. önce sen söyleseydin ve ben sana katılsaydım. ve bana tuzak kurdun. ve bana ilk sözü söyletmekle dönüşü olmayan yola ittin beni.
derler ki; hamam böceği, evli çiftler mutlu uykularındayken, yatak odalarının perdelerinde gezermiş. aslında bütün cadılar, hamam böceği kadar küçük yaratıklarmış. bütün ecinni tayfası ve ecinni kaptanı, hamamböcekleri ve mutluevlilerinyuvalarınıyıkıcı cadılar, biz uyurken yeraltı faaliyetinde bulunurlarmış. herkeslerin kulaklarına fısıldarlarmış: senisevmiyorsevseydi sen kitap okurken sırtını çevirip uyumazdı; senisevmiyorsevseydi sen o filmi anlatırken, ceketinin dışına çıkan gömlek yakasını düzeltmezdi; senisevmiyorsevseydilerin bütün çeşitlemelerini uygularlarmış. tahtakurusunun salgısında bile, senisevmiyorsevseydi'den varmış. bu nedenle sabah uyandığınızda bileğinizin içini kaşırken, beni gene tahtakurusu sokmuş demenizle birlikte karınızın, hayır canım pire ısırığına benziyor demesi bu yüzdenmiş. ve her şeyi bana başlattın ve istediğin gibi bitiremediğim için ha-ha dedin.”
34 notes · View notes
yagizefemert-blog · 5 months ago
Text
Dünyanın dönüşü
10 notes · View notes
izahtanvareste · 9 months ago
Text
Bir gün “benim için şiir yazdın mı hiç” demiştin. Göstermiştim, “şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu Posta Caddesi’ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen.” Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. “Tenha gezen evliyam” dedim. “Ben gittim harf harf dağıldım / Sen tamamladın cümlemi.”
Yüzüm bir gelecek atlası. Başım önde dönüyorum bütün yürüyüşlerden. Mavilik yitirdi hükmünü. İpi kopmuş bir boncuğum senden sonra. Bedeni olmayan bir zaman, odalarda. Canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor. Ömür Hanım, Şahgülüm, Köroğlu’m... sana bir nefes olamayan şiirden de geçtim.
~Şükrü Erbaş, Yaşıyoruz sessizce, s.24
13 notes · View notes
baybaykus · 3 months ago
Text
Tumblr media
Değerli arkadaşımız TC Recep Yılmaz'ın okumaya değer güzel bir yazı...
Yahudi KRALLIĞINA giden yol!
Ben, bilgilerim ışığında derim ki; İsrail vaad edilmiş topraklar üzerinde KRALLIĞINI kuracaktır.
İsa Mesih'in dönüşü için KRALLIĞIN kurulması gereklidir.
Bu, Yahudiler için dinlerinin emri,imanlarının şartıdır.
Yuvarlak rakam ÜÇBİN Yıllık Yahudi Tarihi de buna (Tevrat) kaynaktır.
Bunu hiçbir güç engelleyemez! 2030'a kadar bunun siyasi ve coğrafi alt yapısı oluşturulacaktır.
Siyasi ve coğrafi alt yapının ilk aşaması kurulmuş olan ''KÜRTİSTAN'ın'' sınırları belirlenecek; bu sınırlar ''Lübnan,Süriye,Türkiye ve Irak topraklarının bir kısmını içine alacak şekilde belirlenecektir.
Sonra da Kürtlere '"At bizim,silah bizim,seninle işimiz bitti! Al avradını git'' denilecek,Kürtler Kuzey Irak'ta devlet olarak kalacak ama,diğer topraklar İsraile devredilecektir. Böylece TAŞORANLAR (ypg-pkk) devre dışı bırakılıp vaad edilmiş toprakalar üzerinde Yahudi KRALLIĞI ilan edilecektir.
*
Saha bu gerçekliğe uygun mu?!
1- Suriye bombalanarak boşaltıldı mı?
EVET!
Boşaltılan topraklar Kürtcü bir oluşumun (ypg) emrine verildi mi?
EVET!
2-Süriyede kaçanlar -kovalanıp sürülenler- Türkiye'ye geldiler mi?
Geldiler!
Süriye'de kovulanlar başta sınır şehirlerimiz olmak üzere bir çok şehrimizde etnik -demoğrafik yapıyı değiştirdiler mi?
Değiştirdiler!
- rte'nin cehaleti, gafleti,strateji körlüğü,inadı "ENSAR-MUHACİR" saçmalığı,iç siyaset şovu,BOP eş başkanlığı SİYONİZME hizmet olarak hayat bulmuştur. Bir gün "ALLAH BİZİ AFFETSİ " diyecek ama,İsrail AFFETMEYECEKTİR!...
Bedeli TÜRK MİLLETİ çok ağır ödeyecektir.
*
Gelenlerin ÜREME oranları dikkate alındığında; gelecek 10 yılda etnik-demoğrafik (Arap-Kürt) yapı Türklerin aleyine değişecek mi?
Hemde çok açık arayla değişecektir.
Bu durumda ZORA dahi gerek kalmadan GÜÇ merkezlerinin emriyle demokratik -hukuki yollarla dahi O TOPRAKLARA EL KONULACAKTIR.
Olmaz mı?
Bize soran olmayacak.
**
rte, ''BOP eş başkanıyım ve emir komuta merkezim PAPAZ elbisesi giy diyorsa,giyer görevimi yaparım'' dediği gün İsrailin hizmetine girmiştir.
TV'lerde şov yapan BOP-cu ve ortyağı TOP-cu görünürde Filistin için ağlıyor gibi yapsa da,aslında İsrail'in ''vaad edilmiş topraklarda'' Krallık kurması için elinde gelenin de fazlasını yapmışlardır.
**
2030-2050 arası ''vaad edilmiş topraklar üzerinde Yahudi Krallığı kurulacaktır.
Museviler,Hıristiyanlar ve de MÜSLÜMANLAR Hz.İsa Mesih'in gelmesini DUA ederek bekleyeceklerdir.Bunu hiçbir güç engelleyemeyecektir.Zaten de böyle bir güç yok!
İsrail siyasi,askeri,ekenomik,bilim ve teknik olarak da dünya'ya yön verendir.İsrail DÜNYA,dünya da İsrail demektir.
*
(Madam Hz.İsa'yı BEKLEME konusunda OTAK inanca sahipsiniz; İT dalaşı-kan ve göz yaşı niye?!Siz, siyasetciler kanda beslenen VAMPİRLERSİNİZ.Sanatınız ikiyüzlülük -TAKİYECİLİKTİR)
**
Bunların hiçbiri olmaz,olamaz mı?
İsrail başaramaz! Asar,keser,hepisini yok mu ederiz?
Hiçbir şey yapamazsınız!
Elinizde gelecek olan sadece '' EBABİL KUŞU ve MEHDİ'' çağırmak, bir de cenaze namazı kılmak gibi akılsızlıktan ve şovdan başka bir şey değildir...
***
Yüzyılın başında İmparatorluk kontrol coğrafyasını ''VATAN TOPRAKLARI'' sanmak gibi bir siyasi AHMAKLIĞIN ve STRATEJİK körlüğün bedelini VATAN topraklarının işgaliyle ödedik ve KURTULUŞ SAVAŞI vermek zorunda kaldı!
***
Sonuç olarak içinde bulunduğumuz Dünyanın ve İsrail gerçekliğinin bilinçli bir şekilde analizi yapılarak Türk Milli geleceği için -DUYGUSALLIKTAN-ŞOVDAN uzak- bir strataji belirlemek zorundayız!
*
Hangi Arap ülkesi Filistinin yanında yer aldı?!
İran tetikçisi,paramiliter terörist Hamas ve Hizbullah kendi soyunun -masum Filistin halkının- SOYKIRIMCISI ve ülkesinin yıkımında İsrail ve İran kadar da sorumludur.
*
TÜRK, iki kuzenin (Arap-Yahudi) kavgasına taraf olmamalıdır!
Sakalar iskitler den alntı
3 notes · View notes
acilariustumesaldin · 9 months ago
Text
Annem bana öğretmediğin şeyler var
Aklımı karıştıran anlam veremediğim
İçimde hep soru işareti bırakan ağlatan üzen seni aratan
Umuttur yaşamak derdin ya hep
Umudumu kaybedersem mesela annem
Hayatta dört elle sarıl sakın bırakma derdin
Sarılacak bir yanı kalmadıysa annem
Sevip sevileceksin sen de mutlaka güleceksin derdin
İçimde bunlara inancım kalmadıysa peki
Dünyanın bütün yükü meğer okul dönüşü çıkarıp attığım çantada değilmiş
Bu hiçmiş sevda yükünün yanında
Ya taşıyamıyorsam artık annem
Doğru bildiğin yolda yürü olsa da karşında acının en büyüğü
Sakın bakma geri yıldırmasın seni hazan rüzgarı
Hedefin vuslat olsun umutlarına derdin
Ya sardıysa dört bir yanımı hüsran
Kalmadıysa dizlerimde derman
Kalmadıysa tutunacak bir dalım
Ne yapmalıyım
Katli vacip olduysa duygularımın elinde bekliyorsa kılıçla vurmak için sevdiğim
Fermanı yazanın ne önemi var ki annem
8 notes · View notes
purgatoireau · 1 year ago
Text
Büyük harfle başlamayan cümleler gibi eksik ve yanlış. İçinde tonlarca cümle biriktirip birini bile dile getirememek gibi korkunç ve ızdırap dolu. Elleri titrer, beyninden hep aynı emirler gelir de kavrayamaz, çözemez gibi. Sorulmayı isteyecek tüm sorular bir bir kalır gibi. Anlayamam ve anlatamam bu normal. Bu normal çünkü zor şeyler bunlar. Çözmek ve çözümlemek, bir düğüm yapmaktan daha zor gelir elbet. Bulmak asırlarca aradığını, belkide imkansız bunlar. Yine de sorun ne anlamam. Bulmak için aramayacağım yıllarca. Çözemediğim tüm düğümleri yakacağım acımasızca. Dünya dönecek ama ben olduğum yerde sayacağım mümkünmüş gibi. Yine de yetmeyecek işte dünyanın dönüşü bir şeylere. Aşamadığımız ışık hızı kıskandıracak dünyayı. Daha hızlı dönmeyi dileyecek belki. Her şey ve herkes imkansızı dileyecek ve hiçbiri gerçek olmayacak. İşte tanrının eşitliği bu. İmkanlarda olmasa da tüm imkansızlıklarda.
7 notes · View notes
vecihininsesi · 1 year ago
Text
İnsan içine bir şeyi oldurunca, o şey dünyanın en saçma en alakasız en utanç verici şeyi bile olsa içine oldurmuştur artık. Dönüşü yok.
8 notes · View notes
klndrmsrp · 2 years ago
Text
Tumblr media
Yıldızlar ve Mühendis…
Ne kontrolsüz bir araba, ne de idarecisi olmayan bir uçak hedefine varamaz. Şuurlu, gören, bilen, bir sevk ve idarecisi olmadan olmaz.
Düşünebilen insan, süratli ölçülü dengeli yol alan uzay araçlarının da, sayısız gök cisimlerinin de, idarecisiz olamayacağını bilir.
Elektronların, dünyanın dönüşü, gezegenler, yıldızlar, galaksiler, galaksi zümrelerinin yörüngelerinde süratli ve intizamli yolculukları da, sahipsiz değil elbet.
Voltaire:
“Ya yıldızların her biri bir mühendistir veya
onları yapan bir mühendis vardır!..”
derken, bir Yaradan’ı yok saymanın, yıldızlar sayısınca ilahın kabulü anlamına geldiğini de belirtmiş.
Sir James Jeans dikkat çekmiş :
“... Kâinatın yüce mimarı en büyük matematikçidir”
İntizam ile iş görmek ilim ile olur, kendi kendine olmaz .
Evdeki, işyerindeki intizam bile kendi kendine olabilir mi?
Fayda sağlayan bir düzen, düzenleyen olmadan olamaz.
Hiçbir şey başıboş değil.
Peki, ya insan?
21 notes · View notes
kalemineiyibak · 2 years ago
Text
Hayaller Gerçek Olmayı Hak Eder
Her şeye; her vakit ve her mümkünde çare bulunuyor. Fakat, fani dünyanın en usturuplu yanına konmaya çabalarken kalbimiz, bir tek onun yüküne çare bulunmuyor.
Kaç kere düşsen de bir amaç bul kendine; düştüğün vakit kalkacak bir sebebi olsun diyorum kendime. Düşüyorum, bazen itiliyorum, bazen gönüllü oluyorum; kalkmaya çaba sarf ederken bir elim, sanki boşluğun döşemesinde kalıyor.
Kaç eli var insanın ve kaç kendinden kurtarır insan yine kendini? Sadece ben değil, bu aralar herkes ıssız. Kırım Kırım kırılıyorum, harpten çıkmış bir bedenden.
Affetmeyi öğrenmeli mi? Her şey ve herkes, her durum ve şartta affedilmeye değer mi? Kişi, en önce kendinden kurtarmalı kendini.
Yeni bir sen yaratmadan eski sen'i gömemezsin.
Cesaret ediyorum, bir vakitte; bir sürgün, bir kendim olabilmek afetinde, sonrası kısraklanan acaba ve gerçekten mi sorunlarıyla, soruları...
Ayağa kalkmalıyım; bu aralar çok dönüyor başım. Kaç ortak zamanı kurdum içimde ve kaç hayalden paydos ettim, sayamıyorum.
Sen, ben, o, biz, siz, onlar ve en uzakta diğerleri... Kalkabilmeliyiz, kalkmalıyız. Çok yüz verdik yıpranmaya ve acı çekmeyi sevmeye; mutlu olmak, yeni hayaller kurmak, onları gerçekleştirmek, yeni insanları tanımak ve onları sevmek mümkün olamaz mı?
Isıtılamaz mı bir çorba saadet? Doyulmaz mı en ufak bir umutla bile?
Kalkmalısın, kalkmalıyım; kalkmalıyız. Yüzde bir ihtimal dahi olsa, yüzde bir şarj ömrü olsa da ve powerbanki bozulmuş olsa da zamanla kaderin; kalkmalıyız. Yeni doğmuş bir bebek gibi...
Bu aralar fazlaca soyut kaldım kendime; nesnesi oldum hiçbir şeyin, suje ve obje istasyonları geçti kırgın ömrümden. Kalkmalıyım.
Yeni hayallere, yeni doğumlara ve yepyeni umutlara... Çünkü yapısı gereği düştükten sonra kalkmaya programlı insan; düştüğü vakit canı yanmış olsa bile.
Kalk, koş, buna layıksın. Düzeni yeniden kur.
Kim, korkmakla mutluluğu bir tutmuş ki?
Zaman, senden bağımsız bir ülke iken umut literatüründe; yepyeni bir dünya inşa edip kendi cennetini bağımsız kılabilirsin. Ülkenin adı değişir, fırında tavuk ve mutlulukta mevsim salatası haiz olurken, hayallerin yedi düvele karşı nispet olur. Olur mu, olur...
İnan, in artık hücrenden; merdiven basamaklarını koşarak geç, hücrenin dev kampanyalı bir umut alana bir mutluluk bedava yemininden soydaş ikilemler payidar olmasın.
İnan, inanmalısın, inanmalıyız. Güneş, her vakit yaratılacak en şahane aydınlık değil mi? Yeni günle merhabalaşan. O vakit, sen neden bu kadar karanlıksın, neden karanlıktayız?
Dünya dönsün başım; avuç içimde kelebeklerin asrı saadeti payelensin ama damarsal acıların sanatsal dönüşü olma sen.
İnanmak ve sadece kendine...
Bir evde, bir caddede, bor bir gecede; unutulan olmak üzere kabul ettiğimiz geleceğin yeni kıymetlere açıldığı perdelerce; sanatsal devinimlerimiz bir şövalye. Kabul et, yaz, çok yaz ve hiç tüketme.
Kalem, ayrılık yüzü görmesin.
İğneler batmasın noktanın başlattığı büyük harflere.
Dilara AKSOY
6 notes · View notes
kendimeozlem · 2 years ago
Text
Filmlerde bir an olur ya, bazı zorluklar aşılmıştır. Ya çift birbirine ile birlikte olmuştur ya karakterimiz yaşamayı umduğu dönüm noktasını yaşamıştır. Henüz her şey pürüzsüzken neşeli bir müzik eşliğinde karakterler ağız dolusu gülerken, birbirinden güzel anlar yaşarken kısa bir klip izleriz. Hayatımın tam bu kısmında hissediyorum. Aslında sadece neşeden bahsetmek istiyordum ama bir sonraki sahnede ortaya çıkan kırılmadan ya da pürüzden de ölesiye korktuğumu fark ettim. Umarım çok uzun süre o tatsız bir sonraki sahneye geçmem, geçmeyiz.
Şu anlık hayatta olmak istediği birçok şeyi olma yolunda yavaş yavaş ve neşeli bir genç kadın görüyorum. Mutlu, eskiye göre çok daha az şikayetçi, zaten mevsimlerden bahar. Daha az tedirgin, daha iyi başa çıkıyor. Eksikler, endişeler yok değil. Bazen bazen buruk da ama hayat bu. Düşüp kalkıp devam edeceğiz. Çok uzak zamanlara dair endişeleri var bu neşeyi kaybetmeye dair ama çok yeni ağlayarak kabul etmiş ki bir gün güzel olan günler bitecekse ve şu an bir şekilde bu güzel günleri yaşıyorsa yaşarken kaçırmaması gerekiyor dönüşü olmadığından. Aradığı ve istediği tek şey huzur, sakinlik. Bir koltukta otururken balkon kapısından perdeyi havalandırarak giren rüzgarı izlemek ya da çay için kaynayan suyun fokurtusunu dinlemek. Mutfaklardan gelen tabak çanak sesleri, uzaktan gelen konuşma sesleri ve onların içindeki kahkahalar. Solan bir çiçeğin yeniden canlandığını görmek ve bunda olan payını hissetmek. Sonrasında ceylan gibi sekerek neşeli yapılan bir yürüyüş.
Gerçekliği çok seviyorum, onun içinde anlam arıyorum ama bir yandan da dünyanın çok güzel bir yer olabileceğine dair umudunu kaybetmek istemeyen bir romantiğim sanırım ya da bir günde "Before" serisini izlemek bana geçici olarak romantik olduğumu sandıracak. Bu yazıyı ileride dönüp okuduğumda kendime kızmayacağım çünkü biliyorum ki bana uçlarda görünen ruh hallerine bürünmek benim normalim. (Kendimi kabul ediyormuş taklidim). İlk kez bu kadar şükran doluyum. Böyle uç duygular bana bir patolojinin tatmin olmasını sonucunda ancak yaşanabilirmiş gibi geliyor. O yüzden yanlış giden bir şeyler aramıyorum desem yalan söylerim ancak bunun ben dahil kimseye bir zararı yoksa, onu böyle dönüştürebildiysem bu bir sorun olarak kalmaya devam eder mi?
03.15
09.04.2023
4 notes · View notes
patlicanvecaz · 7 days ago
Text
Post-Fake Çağı: Gerçeğin Sonrası, Sahteyi Aşma Dönemi
2000’li yıllara damga vuran “Post-Truth” (Hakikat Sonrası) kavramı, artık pek çok kişi için eski ve yetersiz kalıyor. Gündemimize sızan yapay zekâ ile üretilen fotoğraflar, sahte videolar, manipüle edilen propaganda haberler ve siyasetçilerin arsız yalanları “gerçek” kavramını iyice bulanıklaştırmış durumda. Şimdi ise “Post-Fake” (Sahteler Sonrası) diye adlandırdığım bambaşka bir döneme adım attığımızı düşünüyorum. Bu dönemde insanlar, dış dünyadaki çarpık bilgilere karşı tam bir güvensizliğe sürükleniyor ve bunun sonucunda kendi iç gerçekliklerini inşa etmeye başlıyor.
Eskiden “Post-Truth” kavramıyla, gerçeklerin önemini yitirdiği, duyguların ve kişisel kanaatlerin ön plana çıktığı bir çağdan söz ederdik. Şimdi ise “Post-Fake” çağında gerçek veya hakikat arayışı neredeyse tamamen elden bırakılıyor; çünkü birçok kişi, sahte olanın her yere sızabileceği düşüncesiyle, artık dışarıya değil de içe dönmeyi tercih ediyor. Gazetede okuduğumuz, televizyonda gördüğümüz veya sosyal medyada karşılaştığımız her bilgi, “Bu da sahtedir!” şüphesini beraberinde getiriyor.
Tumblr media
Bu şüphe ve kaygı ortamı, insanları mahkeme kararlarından bilimsel raporlara, din kurumlarından seçim sonuçlarına kadar her alanda güvensizliğe itiyor. Bir spor müsabakasında aynı şeye bakan iki taraf bile birbirinin tam zıttı şeyi gördüğünü iddia edebiliyor ve herkes mağdur edildiğine inanıyor. Şarkıların bir çoğu ise başka, eski bir parçadan çalıntı, sesler auto-tune ile üretilmiş çöpler. Sporu ve sanatı geçelim din adamlarına, kutsal metinlerin çevirilerine ve yorumlarına karşı da aynı güvensizlik besleniyor. Bu sebeple, “Post-Fake” dönemde kişiler kendi iç dünyalarında daha çok anlam arıyor; meditasyon, yoga, nefes terapisi gibi içsel yöntemlerle kendi gerçekliklerini yeniden kurmaya çalışıyorlar. Zira ne sanat, ne siyaset, ne spor, ne de din insanların inanç dünyasına pozitif bir şey sunabiliyor.
“Post-Fake” çağında, çok sayıda insan dış dünyanın karmaşası, propagandası ve algı yönetimiyle mücadele etmek yerine kendine dönüyor. Bu kişiler modern bir “bohem” yaşam tarzını tercih edebiliyor. Yani bilgi bombardımanından kaçıp, kendi sezgilerine ve hislerine göre bir dünya görüşü benimsemeye başlıyor. Dış dünyanın sürekli değişen ve kolayca çarpıtılabilen gerçeklik tanımına güvenmek yerine, içsel bir rehberliğin peşine düşmek, artık insanlara daha güvenilir geliyor.
Elbette bu içe dönüşü seçen herkes topyekûn toplumsal hayattan kopmuyor. Kimileri için bu süreç, sadece “dışarıdaki çelişkileri biraz daha uzaktan izlemek” ve kendi benliğiyle daha derin bir bağ kurmak anlamına geliyor. Kimileri ise gerçekten de radikal bir seçime yönelerek sosyal medyayı, haber kanallarını ve kalabalıkları tamamen terk ediyor. Sonuçta, “Post-Fake” dönemin en büyük dinamiği, insanın yalnızca kendi yaşadığı deneyimi güvenilir saymaya başlaması ve geri kalan her şeye ciddi bir şüpheyle yaklaşması.
Tüm bunlar, gelecekteki toplumsal dinamikler üzerine farklı senaryolar yazdırıyor. Yakın geçmişte “Hakikat Sonrası” olarak adlandırdığımız dönemi bile geride bıraktıysak, sahteyi aşıp her şeyden kuşku duyan, kendi iç dünyasına sarılan büyük bir kitle ile karşı karşıyayız. Bu, toplumların parçalı yapılara bölünme riskini içeriyor olsa da, bir yandan da bireyin içsel yolculuğunda daha derin deneyimlere ulaşması için bir fırsat sunuyor. “Post-Fake” çağı, belki de sadece her şeye kuşkuyla yaklaşmak yerine, kendi iç gerçeğimizi keşfetmenin öne çıktığı bir dönemi başlatıyor. Not: Bu yazıyı Ocak 2025'te yayınladım. Zamanın gerçeklerini biraz abartan bir tonda yazdığımın farkındayım. Bakalım kaç yıl sonra bu yazdığım "tam da bugünü anlatıyor" diye okunabilecek.
0 notes
elazigsurmanset · 14 days ago
Text
“Suriye İçin CHP Haklı Çıktı”
Tumblr media
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Parti Meclisi toplantısının açılışında önemli açıklamalarda bulundu. Özel, sığınmacı meselesinin Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olduğunu vurgulayarak, Avrupa ve dünyanın bu konuda sorumluluk alması gerektiğini ifade etti. Suriye politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özel, 13 yıl boyunca yapılan yanlışları ve CHP'nin bu süreçteki haklılığını şu sözlerle dile getirdi: "13 yıl önce yaptığımız uyarılara rağmen, bugün Türkiye’de 4,5 milyon sığınmacı yaşıyor, 900 bin Suriyeli bebek doğdu. 283 şehit verdik ve 200 milyar dolar harcadık. Bu parayla tüm emeklilere 100 yıl maaş ödenebilirdi. Ancak daha büyük maliyetler kapıda." "Sığınmacılar Ülkelerine Dönmeli" Özel, CHP'nin Suriye politikasındaki temel yaklaşımını vurguladı: "Biz, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, demokratik bir rejim inşasını ve bu demokrasinin her etnik ve mezhepsel grubu kucaklamasını savunuyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir askerinin daha burnunun kanamaması gerektiğini hatırlatarak, sığınmacıların ülkelerine dönüşü için bir takvimin oluşturulmasını istiyoruz." Avrupa ve Dünya Elini Cebine Atmalı CHP lideri, uluslararası iş birliğinin önemine dikkat çekerek şöyle konuştu: "Cumhuriyet Halk Partisi olarak, uluslararası kuruluşlar ve Avrupa Birliği başta olmak üzere bu sorunun çözümüne katkı sağlamaya hazırız. Çünkü hem Avrupa hem dünya bu mesele için elini taşın altına koymaya değil ama elini cebine atmaya hazır." "Suriye’de İstikrar Şart" Türkiye’nin, Suriye’nin askeri ve siyasi istikrarını sağlaması için uluslararası iş birliği yapması gerektiğini belirten Özel, şu ifadeleri kullandı: "Suriye’nin hızla askeri ve siyasi istikrarını sağlayıp ekonomik kalkınması için ne yapılması gerekiyorsa, Avrupa Birliği başta olmak üzere dünya ile birlikte hareket etmeliyiz." Read the full article
0 notes
harrypotterserisii · 1 month ago
Text
Harry Potter ve Ölüm Yadigârları: Bölüm 1 - Büyünün Karanlık Yüzü izle
Harry Potter ve Ölüm Yadigârları: Bölüm 1 - Büyünün Karanlık Yüzü
Filmi izlemek için Aşagıdaki resme tıklayarak ulaşabilirsiniz.
J.K. Rowling’in dünyaca ünlü Harry Potter serisinin son kitabının ilk bölümüne dayanan Harry Potter ve Ölüm Yadigârları: Bölüm 1, sihir dünyasının şimdiye kadar gördüğü en karanlık günleri tasvir ediyor. Yönetmen David Yates’in ustalığıyla beyaz perdeye taşınan film, destansı serinin finaline giden yolu inşa ederken, karakterlerin duygusal derinliklerini ve büyülü dünyanın kasvetli yanlarını izleyiciye etkileyici bir şekilde aktarıyor.
Karanlık Başlangıç
Film, büyücülük dünyasının tedirgin atmosferiyle başlar. Voldemort’un gücü artmış, Ölüm Yiyenler her yere korku salmaktadır. Sihir Bakanlığı artık karanlık tarafın kontrolündedir. Harry, Hermione ve Ron, bu sefer Hogwarts’ın koruyucu duvarlarından uzak, zorlu ve yalnız bir yolculuğa çıkmak zorundadır. Görevleri bellidir: Voldemort’un ölümsüzlüğünü sağlayan Hortkulukları bulup yok etmek. Ancak bu görev, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal dayanıklılıklarını da sınayacaktır.
Filmin açılış sahnesinde Hermione, ailesinin hafızasını silerek onlardan ayrılırken derin bir hüzün yaşar. Ron, ailesini tehlikeye atmaktan korkarken Harry, Dursley ailesinin evinden ayrılıp bilinmeze doğru adım atar. Bu sahneler, kahramanlarımızın nasıl bir fedakarlıkla karşı karşıya olduklarını göstermesi bakımından oldukça etkileyicidir.
Kaçış ve Saklanma
Harry’nin Privet Drive’daki evinden ayrılışı, filmin ilk büyük aksiyon sahnesidir. Yedi Potter Planı olarak bilinen bu sahnede, Felsefe Taşı’ndan beri tanıdığımız pek çok karakter, Harry’yi güvenli bir yere ulaştırmak için kendi canlarını tehlikeye atar. Görsel efektlerin zirveye ulaştığı bu sahnede, Ölüm Yiyenlerle gerçekleşen hava savaşı izleyicileri ekrana kilitler. Hedwig’in kahramanca ölümü ve Moody’nin kaybı, karanlık temanın kalıcı olduğunu acımasızca hatırlatır.
Harry, Hermione ve Ron, düğüm düğüm örülmüş bir yolculuğa çıkar. Godric’s Hollow’da Voldemort’un izlerini sürerken aynı zamanda kendi geçmişleriyle yüzleşirler. Özellikle Bathilda Bagshot’un evi, hikayenin hem duygusal hem de korkutucu anlarına ev sahipliği yapar. Voldemort’un yılanı Nagini’nin ani saldırısı, gerilimin ne kadar yüksek olduğunu bir kez daha gözler önüne serer.
Dostlukların Test Edilmesi
Yoldaşlık, filmin merkezinde yer alsa da, kahramanlarımız arasındaki ilişkiler giderek karmaşıklaşır. Hortkulukların karanlık etkisi, onları hem fiziksel hem de duygusal olarak yıpratır. Voldemort’un ruh parçalarını taşıyan Hortkuluklar, taşıyan kişinin zihninde şüphe ve öfke tohumları eker. Ron, Hortkuluk’un etkisiyle Harry ve Hermione’ye karşı kıskançlık ve güvensizlik hissetmeye başlar. Bu gerilim, Ron’un grubu terk etmesine yol açar ve ekip geçici olarak bölünür.
Bu ayrılık sahnesi, yalnızca Ron’un karakter gelişimine değil, aynı zamanda Hermione ve Harry’nin dostluklarının derinliğine de ışık tutar. Ron’un gidişiyle Hermione ve Harry’nin yalnız kaldığı sahneler, izleyiciyi içsel bir yolculuğa çıkarır. Özellikle ikilinin dans ettiği sahne, umutsuzluk anlarında bile dostluğun ışığını nasıl koruyabileceklerini gösterir.
Luna’nın Babası ve Ölüm Yadigârları
Ron’un geri dönüşü, hikayenin umut dolu anlarından biridir. Gryffindor’un kılıcını kullanarak Hortkuluk’u yok etmesi, cesaret ve dostluk bağlarının yeniden güçlendiği bir an olur. Ancak kahramanlarımız için tehlike henüz bitmemiştir.
Üçlü, Ölüm Yadigârları hakkında bilgi edinmek için Luna Lovegood’un babası Xenophilius Lovegood’u ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında Ölüm Yadigârları’nın sırrı açığa çıkar: Yaşlı Asâ, Diriltme Taşı ve Görünmezlik Pelerini. Ancak Xenophilius, kızını kurtarmak için Harry’i Ölüm Yiyenlere teslim etmeye çalışır. Bu olay, dost-düşman kavramının ne kadar karmaşık olabileceğini gösterir.
Malfoy Malikanesi ve Dobby’nin Fedakarlığı
Film, karanlık tonunu Malfoy Malikanesi’nde zirveye taşır. Üçlü, Ölüm Yiyenler tarafından yakalanır ve Bellatrix Lestrange’ın eline düşer. Hermione’nin işkence gördüğü sahne, filmin en acımasız anlarından biridir. Bu sahne, Voldemort’un ordusunun ne kadar acımasız olabileceğini açıkça ortaya koyar.
Ancak Dobby’nin müdahalesi, filmin umut dolu bir doruk noktasıdır. Sadık ev cini, arkadaşlarını kurtarmak için kendini feda eder. Dobby’nin ölümü, izleyiciyi derinden etkiler ve kahramanlarımızın mücadelesinin ne kadar ağır bir bedelle sürdüğünü bir kez daha hatırlatır.
Karanlık Gölge ve Umut
Film, Voldemort’un Yaşlı Asâ’yı ele geçirdiği sahneyle son bulur. Bu sahne, serinin final bölümüne zemin hazırlarken, izleyiciyi hem heyecanlandırır hem de korkutur. Voldemort’un gücünün zirveye ulaştığı an, kahramanlarımızın karşı karşıya olduğu tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne serer.
Harry Potter ve Ölüm Yadigârları: Bölüm 1, yalnızca bir fantastik macera değil, aynı zamanda fedakarlık, dostluk ve insan ruhunun dayanıklılığı hakkında derin bir hikaye anlatır. Bu film, serinin daha önceki bölümlerinden farklı olarak, büyünün masalsı tarafını değil, karanlık ve acımasız yönünü vurgular. Harry, Hermione ve Ron’un bu zorlu yolculuğu, izleyiciye yalnızca sihir dünyasının kaderini değil, aynı zamanda kendi içsel savaşlarımızı da sorgulatır.
Serinin bu bölümü, finalin görkemine hazırlanırken, bizlere cesaretin ve sevginin en karanlık zamanlarda bile bir ışık kaynağı olabileceğini hatırlatıyor. Hem görsel hem de duygusal olarak zengin bir anlatımla dolu olan bu film, izleyiciyi büyülü olduğu kadar gerçek bir yolculuğa çıkarıyor.
0 notes
probablyanonim · 4 months ago
Text
Sevgilim
eğer bir gün bunu okursan, seni ne kadar çok sevdiğimi, yeri gelince küçük çocuğummuş gibi baktığımı, senin için endişelendiğimi, sürekli aç mı tok mu üşüyor mu diye merak ettiğimi, ve bütün hayatımı her ne olursa olsun seninle geçirmek istediğimi bil. belki senin kadar sözlerimle yansıtamıyorumdur bilmiyorum senin gözünden bakmam lazım ama içimi kaplayan insan sensin ve bu hiçbir zaman değişmeyecek tek gerçeğim. benim artık seninle ilgili tek korkum ölümün seni benden alması. suç işle, kötü bir şey yaşa haklı da olsan haksız da olsan her zaman yanında olacağım. gerekirse doğrusunu anlatırım gerekirse yanlışla yanında olurum. çünkü ben seni her şeyinle çoktan sevdim bunun bir geri dönüşü asla olamaz. ve ben senin gibi bir sevgiliye sahip olduğum için dünyanın en şanslı kadınıyım. kör kütük sevmek, aşık olmak böyle bir şey olmalı. bazen sana karşı içimde yaşadığım duyguları bilmediğim zamanlar bile oluyor. o kadar farklı o kadar iyi güzel hissettiriyorsun ki. sayende nefes aldığımı hissedebiliyorum. korkmadan devam edebiliyorum seninle. acaba gider mi gibi bir düşüncem yok. senden de kendimden de hayatımda hiç olmadığım kadar çok eminim. iyi ki varsın, iyi ki her şeye rağmen beraberiz, iyi ki birbirimizin elini hiç bırakmadık. benim hayattaki tutunduğum tek dalımsın ve sen varken kimseye ihtiyaç duymuyorum. sevgini hiçbir zaman karşılıksız bırakmayacağıma, bakışımın hiçbir zaman değişmeyeceğine, seni üzebilecek ya da kırabilecek durumlar yaratmamaya özen göstereceğime ve sevgimin, heyecanımın, tutkumun, merhametimi, anlayışımın, güvenimin, inancımın bitmeyeceğine söz veriyorum. biliyorsun ki söz vermeyi hiç sevmem tutmam diye. bana bunların güvenini sen verdin. senin sayende inancım güvenim sevgim hiçbir şeyim bitmez benim. seni her an her zaman her koşulda seviyorum.
0 notes