#dünyadaki atatürk heykelleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Dünyada Atatürk Büstü Olan Yerler
Kurtuluş Savaşı’nın askeri lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türkiye’nin 1923’ten 1938 yılına kadar görev yapmış ilk Cumhurbaşkanı eski bir Osmanlı Paşası ve Türk Ordusu Mareşali. Kelimelerle anlatılmayacak kadar özel olan Atatürk, Türk milletinin vefa borcu olduğu insandır. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’de olduğu kadar dünya çapında da tanınan bir lider haline gelmiştir.
Atatürk Heykeli Olan Yerler
Dünya çapında bir hayranlık oluşturan Atatürk’e sevgilerini belirtmek isteyen ülkeler, ona ait heykelleri ve büstleri inşa etmişlerdir.
Şili-Santiago
Şili-Santiago Atatürk Büstü
Şili’nin başkenti olan Santiago’da kentte yaşayanların örnek alması için parka Atatürk’ün sözlerinin de bulunduğu bir rölyef inşa edilmiştir. Aynur Kasabalı’nın ziyareti sırasında fark edilen bu heykel, şehrin merkezi bir yerinde bulunmaktadır. Kasabalı ise bu anları şöyle anlatmaktadır, “Belediye Başkanı, vatandaşların örnek alması için Apoguindo Caddesi’ndeki Novigod Parkı’nda Atatürk’ün sözlerinin de olduğu bir rölyef inşa etmiş. O an kendimle, Türklüğümle ve sahip olduğum kan ile gurur duydum. O zaman yaşadığım duyguları sizlere anlatmam mümkün değil” dedi.
Avustralya-Canberra
Avustralya-Canberra Atatürk büstü
Çanakkale’de şehit düşen Türk ve Anzak askerlerinin anısını yaşatmak için iki ülke arasında görüşmeler yapılmıştır. Avustralya’nın Canberra kentine açılan Atatürk büstü bölgenin en çok dikkat çeken yapıları arasında yer almaktadır. Ayrıca bazı yerlerine de Atatürk Kıyısı, Atatürk Anıt Bahçesi ve Atatürk Girişi gibi isimler de verilmiştir.
Küba-Havana
Küba-Havana Atatürk büstü
Küba’da yabancı devlet adamlarından sadece Atatürk’ün heykeli bulunmaktadır. Bunun dışında ülke yabancı bir devlet görevlisinin heykelini inşa etmemiştir. Bu da önemli bir detay olarak ortaya çıkmaktadır. Heykelin altında ise İspanyolca olarak, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu – Yurtta Barış, Dünyada Barış” yazmaktadır.
Romanya-Bükreş
Romanya-Bükreş Atatürk Büstü
Romanya’da bulunan Atatürk Meydanı, ufak bir meydandır. İçerisinde Atatürk büstü de bulunmaktadır. Edinilen bilgilere göre Türk tarafından işletilen bir otel sahibi tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.
Meksika-Mexio City
Meksika-Mexio City
Meksika’da dünyanın önde gelen devlet adamlarının ve yetkililerinin heykelleri yapılmaktadır. Açık hava müzesi görünümündeki bu kent Atatürk Anıtı’nı da içerisinde barındırmaktadır. Dünya çapında bir üne sahip olan Atatürk, dünya liderlerinin heykelleri ile birlikte bu müzede yer almaktadır.
Dünyada Atatürk Büstü Olan Yerler
#atatürk büstleri dünya#dünyada atatürk anıtları#Dünyadaki atatürk büstleri#dünyadaki atatürk heykelleri#yurt dışında atatürk büstleri
0 notes
Text
Varlığıyla onur duyduğumuz Mansur Yavaş'ın veresiye defteri kampanyası, elbette karşılıksız iyiliğin gücünü hatırlattı ama…
Aynı zamanda, milyonlarca dolar dökülerek, fiberglas dinozor heykelleri dikilen başkentimizde, evine aldığı ekmeğin bile parasını ödeyemeyip, yaz deftere diyen insanlarımız olduğunu hatırlattı.
★
Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothieler içilen şatafatlı sarayların hemen arka sokağında, canı çektiği için alt tarafı bir paket puding alıp, ödeyemediği dört lirayı veresiye defterine yazdıran… Tesettür sosyetesinin lale devri sofralarında kırk günlük bebeğe tek taş pırlantalar takılırken, bebeğine içireceği bir şişe süt için yaz deftere demek zorunda kalan anneler olduğunu hatırlattı.
★
Suriyeli kardeşlerine 52 milyar dolar harcamakla, Mısır'daki müslüman kardeşlerine iki milyar dolar göndermekle, Somali'deki kardeşlerine 300 bin kişilik iftar vermekle, Cibuti'deki kardeşlerine karada yer kalmamış gibi, denizi doldurarak cami yaptırmakla, kurbanını Myanmar'daki kardeşlerine bağışlamakla övünenlerin, Ankara'nın göbeğindeki “kardeşler bakkalı”nın veresiye defterine yazdırılan 3.5 liralık hazır çorbadan utanmadığını hatırlattı.
★
Fakir fukarayı garip gurebayı dilinden düşürmeyenlerin, kendi cebini doldurunca, kendi ülkesinin gerçeklerinden nasıl uzaklaştığını… Kendi milletine, kendi insanlarına nasıl yabancılaştığını hatırlattı.
★
Yandaş medyanın kollektif illüzyonuna maruz kalan toplumun, aslında toplumsal hipermetropi yaşadığını, teee uzaklara baktırılırken, burnunun ucunu bile göremediğini hatırlattı.
★
Çocuklara bayram hediye eden dünyadaki tek meclisin… Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin enflasyonsuz lokantasında, zeytinyağlı enginarlar, kuzu fırınlar, meksika salataları, vişneli tayfırlar gırla giderken, hemen karşısındaki mahallede, 50 kuruşluk bisküviyi veresiye defterine yazdıran çocuklarımız olduğunu hatırlattı.
★
Maskeli balo'nun maskesini düşürdü, veresiye defteri kampanyası.
★
Kazandığı gün…
“Bize Mustafa Kemal'in Ankarası'nı geri aldı, Anıtkabir'i bize geri aldı, Atatürk Orman Çiftliği'ni bize geri aldı, Hacı Bayram Camisi'ni bize geri aldı, sadece 25 yıldır hasretini çektiğimiz şehrimizi değil, 96 yıl önce kurduğumuz başkentimizi bize geri aldı” demiştim.
Eksik söylemişim…
Bizi, bize geri verdi Mansur Yavaş.
youtube
0 notes
Text
sanat ve cumhuriyet....
Sanat Cumhuriyeti Atatürk, Milli Mücadele'nin hemen ardından, 22 Ocak 1923'te Bursa Şark Sineması'nda şöyle demişti: “…Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Halbuki bizim milletimiz, hakiki özellikleriyle medeni ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır.” Geçen hafta bugün Kadıköy'deki Müjdat Gezen Sanat Merkezi ateşe verilip yakılmak istendi. Aslında yakılmak istenen sadece bir sanat merkezi değildi; ateşe verilip yakılmak istenen kültürdü, sanattı, sanatçıydı. Yakılmak istenen laik, çağdaş Cumhuriyet'ti. ÖZGÜRLÜK, SANAT VE UYGARLIK Atatürk, her yönüyle uygar bir toplum yaratmak istiyordu. Ancak aklın zincire vurulduğu yerde yaratıcı düşüncenin olmayacağını, sanatın gelişmeyeceğini ve uygarlığın yeşermeyeceğini biliyordu. “Fikirler ve inkılaplar sanatla yayılır” diyen Atatürk, yaptığı devrimlerin başarılı olması için her şeyden önce güzel sanatlarda başarılı olunması gerektiğini söylemişti: “Güzel sanatlarda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır! Onlar bütün başarılarına rağmen medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima mahrum kalacaklardır” demişti. TOPLUMUN HAYAT DAMARLARINDAN BİRİ Atatürk milletlerin yaşamak için sanata ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Şu sözler, o düşüncenin ifadesiydi: “Bir milleti yaşatmak için bir takım temeller gerekmektedir ve bilirsiniz ki bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır. Bir millet sanattan, sanatçıdan yoksunsa tam bir hayat süremez. (…) Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Atatürk, Türk Milleti'nin sanatçı bir millet olduğunu söylüyordu. 10. Yıl Nutku'nda Türk Milleti'nin tarihi vasfının “güzel sanatları sevmek ve onda yükselmek” olduğunu belirtmişti. Türk Milleti'nin diğer bazı özellikleriyle birlikte “ilme bağlılığını” ve “güzel sanatlar sevgisini” de “milli ülkü” diye adlandırmıştı. Cumhuriyetimizi, “güzel sanatlar sevgisini” milli ülkü olarak gören bir lider kurdu. ALNINDA IŞIĞI İLK HİSSEDEN İNSAN Atatürk'e göre sanatçı “alnında ışığı ilk hisseden insandı”. Ankara Halkevi'nde ressamlarla sohbetinde askerce bir örnekle “sanatçıyı” şöyle anlatmıştı: “Ben bir bölük komutanıyım, rütbem yüzbaşıdır. Üst��mden emir aldım. Karşıdaki tepeyi gün doğmadan düşmandan alacağım. (…) Taarruz başladı. (…) Gün doğmak üzeredir. (…) Güneş yavaş yavaş doğmakta, yarım kurs halindeyken bu tepenin zirvesi ışıldamaktadır. Birkaç tane er ellerindeki Türk bayrağını tepenin ışıldayan zirvesine dikmek için bütün gücü ile koşuyor ve tepenin zirvesine şanlı Türk bayrağını dikerken terlemiş alnına günün ilk ışığının vurduğunu hissediyor. İşte sanatkar da toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.” Alnında ışığı ilk hisseden ve aydınlanan insanın, sanatçının görevi toplumu aydınlatmaktır. CUMHURBAŞKANI OLABİLİRSİNİZ AMA Atatürk'ün sanatçıya saygısı çok büyüktü. Öyle ki bir keresinde, “Efendiler… Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatkar olamazsınız…” demişti. Bir keresinde de elini öpmek isteyen bir tiyatro sanatçısına elini öptürmeyerek, “Sanatkar el öpmez, sanatkarın eli öpülür” demişti. SANATSEVER CUMHURBAŞKANI Atatürk bir sanatseverdi. Müzik dinlemiş, dans etmiş, resim sergileri gezmiş, sinemaya ve tiyatroya gitmiş; hatta bir film senaryosu, birkaç opera üzerinde çalışmış, edebiyatla, özellikle şiirle ilgilenmişti. “Tuna Manzumesi”ni ve “Derviş Paşa Mersiyesi”ni yazmıştı. Okuduğu kitaplar arasında sanat kitapları da vardı. Örneğin, büyük müzik bilimci Lavignac'ın “Müzik ve Müzisyenler” adlı kitabını, satırlarını çizerek, notlar alarak okumuştu. ata1 Heykel sanatının gelişmesine önayak olmuştu. Özellikle Mimar Sinan, Barbaros Hayrettin, İbni Sina, Timur, Kanuni Sultan Süleyman ve Fatih Sultan Mehmet'in heykellerinin yapılmasını önermişti. “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” adlı film senaryosunun büyük bir bölümünü kendisi yazmıştı. Sinemanın keşfinin matbaanın, barutun, elektriğin ve Amerika'nın keşfinden çok daha önemli olduğunu; sinemanın bir çeyrek asra kalmadan yeryüzünü değiştireceğini ve dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanları birbirine yakınlaştıracağını söylemişti. Operanın gelişmesine çalışmıştı. “Özsoy” gibi çok sayıda opera hazırlatmakla kalmamış “Taşbebek”, “Bayönder” ve “Bir Ülkü Yolu” adlı operaları adeta bir dramaturg gibi bizzat düzenlemişti. Örneğin, 1934'te Taşbebek Operası'nda yazarın, kişilerden birinin ağzından, “kadına inanmadığını” ve “onun uzaktan bir süs gibi sevilmesini” belirttiği dizeleri karalayıp karşısına şöyle yazmıştı: “Biz, kadınlar için böyle düşünemeyiz. Kadın varlığı, ulusun bin bir noktasından temelidir. Artık kadını süs tanımak fikri de doğru değildir… Değişmeli…” Yine aynı operada yazarın, “Sevgi bir eğlencedir” cümlesinin üzerini çizip “Sevgiyi bir eğlence saymak onu ciddiye almamak olur” diye yazmıştı. Bayönder Operası'nın bazı bölümlerini de bizzat Atatürk yazmıştı. Resme de büyük önem vermişti. Bu sanatın gelişmesi için devlet kurumlarına resim sergilerinden resim satın aldırmış, ressamları ödüllendirmiş, resim sergileri gezmiş ve devlet memurlarının resim sergileri gezmesi için tamimler yayımlamıştı. MÜZE 1920'de Hars (Kültür) Müdürlüğü kuruldu. Müdürlüğün ilk görevi Türk sanatıyla ilgili malzeme toplamaktı. 1921'de Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin temelleri atıldı. Atatürk, 5 Kasım 1922 tarihli bir genelgeyle arkeolojik ve etnografik eserlerin toplanıp düzenlenmesini ve müzelerin kurulmasını istedi. Atatürk, 1 Mart 1923 tarihli Meclis açış konuşmasında Türkiye'nin her yanında “konservatuvarlar, atölyeler, müzeler ve güzel sanatlar sergileri kurulması” gerektiğini söyledi. 1923 hükümet programında müzeciliğe geniş yer verildi. 1924'te Topkapı Sarayı müze yapıldı. 1926'da Konya Mevlana Dergahı ve Türbesi “Konya Âsârı Âtîka Müzesi”ne dönüştürüldü. 1927'de Ankara Etnografya Müzesi açıldı. 1935'te Ayasofya müze yapıldı. 1937'de Dolmabahçe Sarayı'nda Resim Heykel Müzesi açıldı. Atatürk döneminde Türkiye'de toplam 25 arkeoloji müzesi kuruldu. 1924-1945 arasında çok sayıda tarihi cami tamir edildi. Herman Jansen, Bruno Taut, Clemens Holzmesiter, A. Arnold Egli gibi dünyaca ünlü mimarlar çağrıldı. Özellikle Ankara'da modern eserler yaratıldı. MÜZİK OPERA 1924'te Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası kuruldu. 1935'te Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'na dönüştürüldü. 1924'te Ankara Musiki Muallim Mektebi kuruldu. 1936'da Ankara Devlet Konservatuarı'na dönüştürüldü. 1926'da Ankara'da Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü kuruldu. 1929'da adı Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü oldu. Burada müzik, resim, tiyatro gibi sanat dallarına büyük önem verildi. 1934'te Musiki Muallim Mektebi bünyesinde Milli Musiki ve Temsil Akademisi açıldı. Çok sesli müzik eğitimi için Avrupa'ya öğrenci gönderildi. ata3 C. Reşit Rey, H. Ferit Alnar, N. Kazım Akses, U. Cemal Erkin, A. Adnan Saygun “Türk Beşleri” olarak ünlendi. 1925'te Türk halk ezgileri derlenip notaya geçirilmeye başlandı.1930'larda ünlü Macar besteci Bela Bertok başkanlığında Anadolu'da derleme gezileri yapıldı, türküler derlendi. Ankara Devlet Konservatuvarı'nda Muzaffer Sarısözen başkanlığında Türk Halk Ezgileri Belgeliği kuruldu. 1926'da geleneksel müzik eserlerinin belirlenmesi ve düzenlenmesi için Tespit ve Tasnif Kurulu oluşturuldu. 1927'de zengin bir Türk Müzik Arşivi hazırlanmaya başlandı. 1934'te Ankara'da bir Müzik Kongresi düzenlendi. 1934'te Ahmet Adanan Saygun, Özsoy Operası'nı besteleyip sahneledi. 1934-1935'te Taşbebek, Bayönder, Bir Ülkü Yolu gibi ulusal opera temsilleri yapıldı. 1935'te Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü kuruldu. 1930'larda Türkiye'de müzik ve sahne eğitimi konusunda düzenlemeler için Avrupa'dan Bela Bartok, Eduard Zucmayer, Prof. Joseph Marx, Prof. Paul Hindemith, Prof. Carl Ebert davet edildi. 1930'larda Halkevleri, 1940'larda Köy Enstitüleri sanatın her çeşidini Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar ulaştırdı. Halkevlerinin 9 şubesinden biri Güzel Sanatlar Şubesi'ydi. Köy Enstitüleri'nin en renkli dersleri müzik dersleriydi. Enstitülerde Aşık Veysel saz öğretmenliği yaptı. RESİM HEYKEL Resim ve heykel öğrenimi için Avrupa'ya öğrenci gönderildi. 1927'de Sanayi Nefise Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisi'ne dönüştürüldü. Kız ve erkek öğrenciler birlikte okumaya başladı. 1937'de resim bölümünün başına Fransız Leopold Levy, heykel bölümünün başına Alman Rudolf Belling getirildi. 1930'larda D Grubu gibi resim grupları kuruldu. 1930'larda Ankara Sergileri, Halkevi Sergileri, İnkılap Sergileri, Devlet Resim ve Heykel Sergileri, Yurt Gezileri Resim Sergileri gibi yurdun dört bir yanında resim sergileri açıldı. Her yıl on, on beş ressamın katılımıyla düzenlenen Gezici Resim Sergileri büyük ilgi gördü. İlk geziye katılan ressamlardan bazıları şunlardı: B. Rahmi Eyüboğlu, Hikmet Onat, Saim Özeren, Feyhaman Duran ve Hamit Görele…1944 yılına kadar süren ve Sabiha Bozcalı, Melahat Ekinci, Melek Celal ve Sabiha Bengütaş gibi kadın ressamlarında katıldığı bu geziler sonunda yaklaşık 800 resim yapıldı. Türk ressamlar yabancı ülkelerde de sergiler açtı. Özellikle 1933'te Sovyet Rusya'da açılan Türk resim sergisi büyük ilgi gördü. Moskova'dan sonra Kiev'de, Bükreş'te, Atina'da, Belgrad'da da Türk resim sergileri açıldı. Ayrıca dünyadaki bazı önemli resim sergilerine Türk ressamlar da katıldı. 1935'te de Sovyet ressamlar da Türkiye'de büyük bir sergi açtı. Güzel Sanatlar Akademisi'nde heykel eğitimi de verildi. 1932'de Zühtü Müridoğlu Türkiye'deki ilk heykel sergisini açtı. 1937'de Güzel Sanatlar Akademisi'nde Türk Heykeltıraşlar Sergisi açıldı. 1927'den itibaren yurdun değişik yerlerine Atatürk heykelleri konuldu. TİYATRO 1927'de 1167 sayılı bir kanunla konserler ve temsillerden “istihlak vergisi alınmaması” kararlaştırıldı. 1930'da sinema ve tiyatro tüketim vergisinden de muaf kılındı. Ayrıca sanatçılara yüksek maaşlar verildi. Sanatçılar ödüllendirildi. 1937'de tiyatro okulu mezunlarına “Devlet Artisti Namzedi” unvanı verildi. Sanatçıların elbise ve kostümleri devlet tarafından karşılandı. ata2 1930'larda yurtiçinde ve yurtdışında tiyatro temsilleri verildi. Gezici tiyatrolar tüm ülkede oyunlar oynadı. Hükümetin teşvikiyle 1933-1950 arasında 100'e yakın yerli oyun yazılıp oynandı. Halkevlerinin tiyatro/temsil kolları da köylere kadar giderek oyunlar sergiledi. Örneğin 1935'te 103 Halkevinde 782 temsil yapıldı. Halkevlerinin ülke genelindeki oyunlarını ortalama 1 milyon kişi izledi. Halkevi turneleri sayesinde Doğu halkı da tiyatroyla tanıştı. Örneğin, 1933'te Elazığ'da “Hamlet”, 1933'te Muş'ta “Canavar” ve “Hamlet”, oynandı. Elazığ Halkevi temsil kolu 6 ayda tam 92 temsil verdi. 1944'te 406 Halkevinde ve 365 Halkodasında 3000 oyun sahnelendi. Bu oyunlar genelde Türk kültürüne ve Türk tarihine ağırlık verilen oyunlardı. Bu oyunlardan bazıları şunlardı: İstiklal, Akın, Mavi Yıldırım, Mete, Kahraman, Ana, Gönüllerin Türküsü, Devrim Yolcuları, Özyurt, Atilla'nın Düğünü, Sümer Ülkeleri, Yanık Efe, Yörük Emine. Bedia Muvahhit Yunanistan'a, Muhsin Ertuğrul Rusya'ya giderek Türk tiyatrosunu tanıttı. 1930'da belediyelere tiyatro binası yapma, tiyatro topluluğu kurma yetkisi verildi. 1930'da Ankara'da Yeni Türk Ocağı Tiyatrosu açıldı. Burada “Hamlet”, “Muhayyel Hasta” gibi önemli oyunlar oynandı. 1931 İstanbul'da Tiyatro Meslek Okulu açıldı. Darülbedayi 1934'te yeniden düzenlenerek İstanbul Şehir Tiyatrosu'na dönüştürüldü. 1930'larda fabrika tiyatroları kuruldu. Örneğin bizzat Atatürk'ün açtığı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nın 700 kişilik bir tiyatro salonu ve bir temsil grubu vardı. Haftanın belli günlerinde işçilere ve halka oyunlar oynanırdı. 1948'de Devlet Tiyatro ve Operası kuruldu. 1948'de çıkarılan “Harika Çocuklar Yasası”yla İdil Biret ve Suna Kan yurtdışına gönderildi. SİNEMA 1930'larda sinema gelişmeye başladı. Gezici sinema uygulaması başlatıldı. Halkevlerinde halka eğitim içerikli filmler gösterildi. 1935'te 103 Halkevinde 713 film gösterildi. Türkiye Himayei Etfal Cemiyeti de sinemanın gelişimine katkıda bulundu. Cemiyet, Ankara'daki 600 kişilik salonunda çocuklara özel filmler gösterdi. Cemiyetin ayrıca birçok ilde de sinema salonu vardı. 1932'de Türkiye'de toplam 129 sinema vardı. Türk tiyatrosunun öncüsü Muhsin Ertuğrul, Türk sinemasının da öncüsü oldu. 1923'te gösterilen “Ateşten Gömlek”, 1929'da gösterilen “Ankara Postası”, 1932'de gösterilen “Bir Millet Uyanıyor” gibi filmleri büyük ilgi gördü. * * * Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren köy merkezli bir halk edebiyatı gelişti. Halkevlerinin yayın organı Ülkü dergisinin edebiyatın gelişiminde katkısı büyüktü. Hasan Ali Yücel'in başkanlığında dünya klasikleri tercüme edildi. Neresinden bakılırsa bakılsın Atatürk, bir sanat cumhuriyeti kurdu. Anadolu'da gecikmiş bir Rönesansın tohumlarını attı. Bugün Türkiye'de sanata ve sanatçıya düşmanlığın Cumhuriyete düşmanlık olduğu asla unutulmamalıdır.
1 note
·
View note
Text
Sandıktan EVET ya da HAYIR çıkınca sonuç ne olur ? Anayasa değişikliği teklifinin kabul edilmesine TBMM' de onay verildi ve 16 NİSAN 2017 tarihinde tüm Türkiye referanduma gidecek. TARAFSIZ OLARAK; EVET DERSEK NE OLACAK? HAYIR DERSEK NE OLACAK SORUSUNUN CEVABI Mecliste yapılan ve tansiyonu yüksek olan görüşmeler ve oylamalar sonucunda kabul edilen 18 maddenin içerisinde en dikkat çekenlerin başında Başbakanlığın ortadan kaldırılması ile ortaya çıkacak olan Başkanlık Sistemi olarak dikkat çekmektedir. Acaba bu değişiklik yapılması doğru bir karar mıdır yoksa aynı sistemde devam etmek daha mı iyi olacaktır. Tabi ki bu maddelerin arasında Başkanlık sistemi kadar önemli başka konularda bulunmaktadır. Mesela Millet Vekilliği seçilme yaşının 25 den 18’e indirilmesi ve Meclisteki Millet Vekili Sayısının 550 den 600 çıkarılması gibi konularda çok tartışılan konulardan bir tanesidir. İktidar Partisi tarafından hazırlanan bu anayasa değişikliği maddelerine muhalefet partileri de farklı yaklaşmışlardır. Bilindiği üzere ana muhalefet partisi bu değişikliği kabul etmemek ile birlikte yavru muhalefet denilen MHP destek verdiğini açıklamıştır. Anayasa değişikliği referandumunda dikkat çeken maddeler Yapılacak olan referandumda Meclis tarafından kabul edilen 18 maddenin içeriğinde öne çıkan ve dikkat çekenlerden bahsetmek gerekirse bunların başında daha önceden de belirttiğimiz gibi yeni bir yönetim sistemi olan Başkanlık sistemi gözükmek ile birlikte seçimlerin kaç yılda bir yapılması gerektiğine kadar farklı maddeler bulunmaktadır. İsterseniz referandumda Evet veya Hayır oyu kullanacağımız maddeler hakkında biraz açıklama yapalım. Millet vekilliği seçilme yaşı 25’den 18’e düşürülecek Meclisteki Millet Vekili sayısı 550’den 600’e çıkarılacak Millet vekilliği ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri 5 yılda bir aynı gün yapılacak Cumhurbaşkanının partisi ile ilişiği kesilmeyecek Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıl olacak ve en fazla 2 dönem görev yapabilecek Cumhurbaşkanı Devlet Başkanı olacak yürütme yetkisi ile birlikte Başkomutanlığı da temsil edecek Cumhurbaşkanı anayasa değişikliği ile ilgili kanunları gerekli gördüğü durumlarda halkoyuna sunacak TBMM Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanları hakkında soruşturma açılmasını talep edebilecek Cumhurbaşkanı kanun ile düzenlenen ilgili şartların gerçekleşmesi halinde OHAL ilan edebilecek Disiplin Mahkemeleri haricinde Askeri mahkemeler kurulamayacak Hakimler ve savcılar yüksek kurulu adı hakimler ve savcılar kurulu olarak değiştirilecek Bütçeyi Cumhurbaşkanı onaya sunacak Askeri yargıtay, Askeri yüksek idare mahkemesi ve askeri mahkemeler kalkacak TBMM’nin bir sonraki seçimi Cumhurbaşkanı seçimi 3 Kasım 2019 tarihinde yapılacak. Yapılacak olan referandumda yapacağınız oylama sonucunda bu maddelerin kabul edilmesi yada edilmemesi hakkındaki kararı vatandaşlarımız verecektir. Referandum sonuçları etkileyecek olan oyunuzu kullanmadan önce Referandumda Evet Dersek Ne Olur? Hayır Dersek Ne Olur? sorularını net bir cevap vermeniz, değişikliğin ülkemize neler getireceğini araştırmanızı tavsiye ediyorum. Başka deyişle 1-2 yorum yapmak gerekirse; Türkiye’nin demokrasiden, özgürlükçü anlayıştan başka gideceği bir yer yok. Çünkü şunu biliyoruz: Anayasa değişikliğinde ortaya konulan bu yaklaşımla bir ülke yönetilemez. Yani tek adam rejimi ile bir ülkeyi yönetmek için artık çok geç. Ne teknolojideki gelişmelerle dünyanın geldiği yeni evre buna izin verir ne de ekonomide dünyayla entegre yapımız. Ne toplumsal farklılıklarımız buna müsaade eder ne de Türkiye’nin 100 yıllık hayatındaki elde ettiği kazanımlar. Sn.Erdoğan uyguladığı bu baskıcı politikalarda, kurmaya çalıştığı tek adam rejiminde yalnız başına. Etrafındakilerin hiçbiri Erdoğan’ın kurmaya çalıştığı Türkiye’ye inanmıyor. Erdoğan’a inanmıyor. Kimisi korkuyla, kimisi kişisel çıkar hesabıyla ama hepsi de mecburiyetten inanmış gibi davranıyorlar. Sert görünsede hepimizin korktuğu diğer bir seçenek daha var, ''evet'' çıkar ve bunlar olursa; | Anayasa değişikliği eşittir rejimin tasfiyesidir. | Başkanlığa olur vermek 1923’te kurulan Atatürk Cumhuriyeti’nin katledilmesine rıza göstermektir. | Başkanlıkla 100. yılında Cumhuriyet ile Atatürk’ten rövanş alınacaktır. | Kurulacak yeni rejimle laik ve üniter yapı yok edilecektir. | Ulus devlet tarih olacak ve milletten ümmete geçilecektir. | Saddam rejimi ve parti devleti kurulacaktır. ARAPÇA - KÜRTÇE RESMİ DİL | Türkiye Cumhuriyeti’nin adı değişecektir. | Türkçe’nin yanısıra Arapça ve Kürtçe resmi dil ilan edilecektir. | Latin alfabesinden vazgeçilip, belli süreç içinde adım adım Arap alfabesine geçilecektir. | Türküm demek bölücülük sayılacaktır. | Toplum hazırlandıktan sonra hilafet ilan edilecek ve Sünni İslam’ın bütün dünyadaki temsilciliğine soyunulacaktır. | Peşi sıra yeni idari yapılanma ambalajı ile Federasyon için düğmeye basılacaktır. | APO serbest kalacaktır. TÜRBAN DEVLETTE ZORUNLU OLACAK | Bütün orta öğretim imam hatip olacaktır. | Bütün bürokrasiye imam hatipliler egemen yapılacaktır. | Yargının tamamı yandaş siyasal İslamcılardan oluşacaktır. | Türban adım adım devlete hakim kılınanacak ve türban takmayan devlete alınmayacaktır. | Atatürk heykelleri şölen ve şovlarla yerle bir edilecektir. | Zannedilenin aksine Avrasya ile değil, ABD ve AB ile iş tutulacaktır. ABDÜLHAMİT VARİ JURNAL SİSTEMİ | Muhalifler türlü komplo ve provokasyonlarla sindirilecek ve direnenler hapse atılacaktır. | Başkanı ve ailesini telefonda eleştirenler bile hapse atılacaktır. | Abdülhamit vari kişiye bağlı yeni bir jurnal ve istihbarat birimi kurulacaktır. | Siyaset mühendislikleri ile sandık ve seçim Saddam rejiminde olduğu gibi sadece şeklen var olacaktır. | Seçilecek ilk Başkan, kendinden sonra kimin Başkan olacağını, kuracağı sistem ve hazırlayacağı iklimle bir bakıma tayin etmiş olacaktır. KARŞI DEVRİM VE İŞTE SORUMLUSU! | Bu şekilde fiili olarak yeni bir hanedanlık kurulacaktır. | Kısacası Başkanlık tek kelime ile Türkiye’nin idam fermanı yani karşı devrimdir. Peki bu karanlık devrimin en büyük devrimcisi ve öncüsü kim midir? Hakkını teslim edelim, AKP’den önce Devlet Bahçeli’dir... Ülkemize #HAYIR lı ve uğurlu olması dileğiyle.. twitter.com/selcuksofta selcuksofta.tumblr.com facebook.com/34SelcukS instagram.com/fbselcuks
0 notes