#celal bayar
Explore tagged Tumblr posts
Text
AK PARTİ'NİN ATASI ADNAN MENDERES'İN YIKTIĞI CAMİLER
Demokrat Parti 1950 yılında iktidar oldu. İsmet İnönü seçimi kaybetti ve iktidar Adnan Menderes ve Celal Bayar'a geçti. İşte o tarihten sonra ülkede imar programı adı altında müthiş bir yıkım başladı. İstanbul'da bir çok cami Adnan Menderes tarafından yıklıldı.
Atatürk camileri ahıra çevirdi palavrasını millete empoze eden siyasal islamcı takımının yalanları ellerinde patladı.
Demokrat Parti lideri Adnan Menderes'in yıktığı cami sayısı oldukça kabarık...
Peki; bu Adnan Menderes neden cami düşmanı bir liderdi?!..
Bu sorunun cevabını AK PARTİ versin.
İstanbul Karaköy'de bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa cami yani Meydan Cami Adnan Menderes eliyle yıkılan bir çok ibadethaneden sadece birisidir!..
Cem Akkılıç
Denizci eskisi, blog yazarı, bostan korkuluğu
#MustafaKemalAtatürk
#Atatürk
#mustafakemal
#cemakkilic
#cemakkılıç
#cemakkılıçkimdir
#cemology
#cemologyonuncuköy
#takunyalibidocusu
#cemtahliye
#cemberaat
#RecepTayyipERDOĞAN2024
#akpartihaberleri
#akparti
#tayyiperdogan
#tayyiperdoğan
#akgenclik
#akpartiiktidarı
#AkitTv
#AHaber
#İslamnedir
#Kurangerçekleri
#İslamıanlamak
#chp
#cumhuriyethalkpartisi
#adnan menderes#cem akkılıç#celal bayar#menderes yıktığı camiler#adnan menderes camiler#tayyip erdoğan
0 notes
Text
Kolektif – Türkiye'nin 1980’li Yılları (2023)
Türkiye’de ‘80’ler, siyasi, iktisadi ve büyük bir toplumsal dönüşümün miladıdır. Travmaların, yeni bir insan ve toplum tipinin, arayışların olduğu kadar kayboluşların, dahası yeni bir “dünya”nın habercisidir… 24 Ocak Kararları, 12 Eylül Darbesi ve 1982 Anayasası Mamak, Metris, Diyarbakır cezaevleri Kenan Evren, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Turhan Feyzioğlu, Erdal İnönü, Saim Bülend Ulusu, Mesut…
View On WordPress
#2023#Ahmet Bayar#Alper Torun#Anıl Varel#Arzu Bayar#Asım Öz#Aybars Yanık#Ayşem Sezer-Şanlı#Aziz Çelik#Çağdaş Görücü#Çimen Günay-Erkol#Bayram Koca#Bengü Öztan-Körün#Besim Can Zırh#Bora Gürdaş#Cansu Parlak#Celal Oral Özdemir#Demet Gülçiçek#Elifcan Çoruk#Erdinç Kaygusuz#Ertuğrul Zengin#Funda Şenol#Gökhan Atılgan#Göze Orhon#Gencer Özcan#Hande Dönmez#Kaan Gaytancıoğlu#Kadir Dede#Kemal Can#Kerem Yavaşça
0 notes
Text
Two Statuettes of Demeter Discovered in Turkey
Two statuettes of Demeter, the Greek goddess of earth and fertility, were discovered in a cistern in the ancient city of Aigai in western Türkiye’s Manisa.
Aigai, also Aigaiai was an ancient Greek, later Roman, city, and bishopric in Aeolis. Aegae is mentioned by both Herodotus and Strabo as being a member of the Aeolian dodecapolis.
It was also an important sanctuary of Apollo. Aigai had its brightest period under the Attalid dynasty, which ruled from nearby Pergamon in the 3rd and 2nd centuries BC. The remains of the city are located near the modern village Yuntdağı Köseler of Manisa Province, Turkey.
The excavation team, led by Professor Yusuf Sezgin, head of the archaeology department at Manisa Celal Bayar University, is actively working in Aigai.
Sezgin, who found a cistern near the road to the “sanctuary of Athena” in the city, said that they made some unexpected discoveries during the excavation.
“The cistern we excavated this year is quite different from others in both its form and the artifacts found within. For example, we discovered a figurine specially placed under what we call the “cistern bracelet,” a recess at the entrance of the cistern. Normally, we don’t find such figurines inside cisterns. This one, specifically placed or laid there, depicts the goddess, Demeter, as we know from Greek mythology.”
“Another interesting point is that this wasn’t the only Demeter figurine; we found another one inside the cistern, also shown in the same posture. The third discovery, which might not be very clear because it’s broken, is a piece of a decorated vase. On its fragments are sheaves of wheat, which we know are associated with the goddess Demeter,” he added.
Sezgin also shared: “Demeter was the goddess of agriculture. She was the one who provided the earth’s fertility and productivity. At the same time, she was the protector of plants. In rural ancient cities like Aigai, she was one of the most important goddesses. Considering how difficult it was to farm on rural land, Demeter was given significant importance. In this regard, there was a very strong cult of Demeter in Aigai.”
Special festivals and rituals for gods and goddesses were common in ancient times. Archaeologists recently discovered a cistern about 50-60 meters away from the Atena sanctuary in Aigai. This cistern might have been used for these rituals.
The cistern’s proximity to the sacred area suggests it may be associated with Demeter festivals. This cistern is unique in that more figurines were discovered inside than in any other cistern.
By Oguz Kayra.
#Two Statuettes of Demeter Discovered in Turkey#ancient city of Aigai#Greek goddess of earth and fertility#ancient artifacts#archeology#archeolgst#history#history news#ancient history#ancient culture#ancient civilizations#greek history#roman history#roman art#greek art
26 notes
·
View notes
Text
Travel Ankara 211 / Altındağ - Ulus
Ankara Palas:
Cumhuriyet' in ilk yıllarının anıtsal yapılarından olan ve Mebusan Kulübü olarak planlanan Ankara Palas' ın tasarımı, Mimar Vedat Tek tarafından hazırlanır. 1924 yılında temeli atılır, Mimar Vedat Tek işi bırakınca yarım kalır, daha sonrasında Mimar Kemaleddin Bey' in yeni tasarımına göre tamamlanır.
Cumhuriyet dönemi Türkiye' sinin başkenti Ankara' nın en önemli yapılarından olan Ankara Palas, 17 Nisan 1927 tarihinde 120 yatak kapasiteli bir otel olarak hizmete girer.
1930' lu yıllarda siyasetçilerin, gazetecilerin ve sanatçıların buluşma mekanı olduğu gibi, yurt dışından gelen resmi heyet ve konukları ağırlama işlevini üstlenir. Bilhassa İsmet İnönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes, Ankara Palas' ı sıklıkla kullanarak burada davetler verirler.
Ankara, Altındağ, Ulus' taki İkinci Meclis karşısında olması nedeniyle bu tarihi yapı, uzun yıllar politikanın merkez noktası olur. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk' ün meclis çalışmalarından sonra günün yorgunluğunu bu binada atar, burada toplantılar yapar. Atatürk' e göre Ankara Palas, Doğu' dan Batı' ya açılan bir penceredir.
1975' e kadar otel olarak işletilen Ankara Palas, 1976-1982 yılları arasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından ofis ve sergi alanı olarak kullanılmıştır. 1983 yılından itibaren ise Devlet Konukevi olarak kullanılır.
2018 yılından itibaren müze olarak kullanılmak üzere Milli Saraylar Başkanlığına devredilir.
8 notes
·
View notes
Text
100 YILLIK, İNKAR ÜZERİNE KURGULANMIŞ VE HALA UYGULANMAK İSTENEN SENARYO
Cumhuriyet kurulduğu yıllarda İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olanlar dahil
ülke genelinde Rum,Ermeni,Laz,Süryani ve Kürdlere yönelik çok büyük etnik temizlikler yapıldı. Kıyımlardan geriye kalan "Kılıç artıkları" sürgün ve mecburi iskan uygulamaları ile asimile edilmeye başlandı.
Kürd'ler dışında başta Çerkes'ler olmak üzere azınlıkların çoğu önce anadilleri unutturuldu ve neredeyse tamamen asimile edildiler. Tek parti döneminde "açık oy,gizli sayım" kuralına göre yapılan seçimlerde millet vekilleri CHP genel merkezinde,bir kaç kişi tarafından atama ile belirleniyordu.Seçmenin tercih hakkı yoktu. Dış baskılar sonucu CHP içinde yer alan millet vekillerinin kurduğu DP parti ile (1946) çok partili sisteme geçildi.Tekçi düzenin izin verdiği oranda seçmen göstermelikte olsa en oy kullanma hakkını elde etti.Yapılan ikinci seçimde (1950) DP iktidar oldu.
Bu partiyi kuranlar arasında Kurtuluş savaşında Galip hoca kod ismi ile önemli çalışmalar yapmış, meclisi mebusan üyesi,Cumhuriyetin ilk yıllarında iktisat bakanı olarak ekonomik yapısına yön vermiş, Atatürk'ün son başbakanı ve 50 ve 60'lı yıllar arasında asker kökenli olmayan ilk Cumhur Başkanı Celal Bayar. Digeri Atatürk'ün özellikle millet vekili olmasını ıstarla istediği ve başbakan Adnan Menderes'ti.
Tek parti döneminde söz hakkı tanınmayan,varlığı görmezden gelinen halkın çok partili sisteme geçiş ile birlikte oyu değer kazandı. Tek parti dönemine karşı yeni dönemin unutulmaz sloganı "Yeter söz milletindir" olmuştu.
Oy sahibi Kürd ileri gelenleri ve eşraf kesimi oluşan çok partili sistemde yerlerini aldılar.Parti tercihinde tek parti dönemindeki uygulamalarda sürgün edilen,cezaya
çarptırılan ya da atasının mezar yerleri bile olmayanları yeniden sistem içine çekmek için yeni kurulan Demokrat Partide yer verildi. Sistem içinde kalmaları için millet vekili ve bakan bile yapıldılar.
Celal Bayar'ın sivil kökenli ilk Cumhur Başkanı olması ve DP'nin Kürd ileri gelen ve oy sahibi ailelelere siyaset yapma olağı tanıması gibi konular oligarşik yönetimi rahatsız etti ve darbe yapıldı.
Yine aynı yıllarda uygulanan yasaklara rağmen Barzani hareketinin varlığı ve ulusal karekteri ile diğer iki parçada olduğu gibi Kuzey Kürdistan'da da halk ve gençlik üzerinde etkili oldu. Legal planda eğitimli Kürd gençliği Türk solundan ayrılarak ulusal ilkeler ile DDKO bünyesinde örgütlendiler.
27 Mayısta yapılan askeri darbe olmasına rağmen devrim denilerek yıllarca resmi bayram olarak kutlandı. Darbenin lideri Cemal Gürsel'in ilk unutulmaz söylemlerinden biri de "Kim ben Kürd'üm derse suratına tükürün" olmuştu.
Çok partili sisteme geçiş ile birlikte terk edilmek zorunda kalınan tekçi yönetim sonrası ortaya çıkan boşluklar darbe sonrası çıkarılan yeni yasalar ve oluşturulan kurumlar ile doldurulmaya çalışıldı.Bunlardan en önemlisi iktidarları ve yasama organı olan meclisi "Demokles'in kılıcı gibi" denetleyen T.C. Senatosu'nun kurulmasıydı.
Yasal düzenleme ile eski Cumhur Başkanlarına ve darbeye katılan subaylara yaşamlarının garantiye alınması için tabii senatörlük (ömür boyu) hakkı tanındı.
Yaş haddinden dolayı idam edilmeyen Celal Bayar'a da eski Cumhur Başkanı olduğu için teklif edilmesine rağmen "Demokrasilerde
tabii senatörlük yoktur"diye yapılan öneriyi reddetmiş.Senato bu görevi 1961'den 80 yılına kadar yaptı.
İçeride ve dışarıda darbeye karşı tepkilerini azatmak ve ilerici bir görüntü kazanmak için örgütlenme, basın-yayın gibi bazı alanlar da kısmen özgürlükler tanındı. Coğu kitap üzerinde yasaklar kaldırıldı.Tanınan demokratik haklara karşı gerektiğinde kullanılmak üzere ülkede ırkçı hareketlerin de belli odaklar tarafından örgütlenmesine başlandı.
Alınan bütün önlemlere rağmen tekçi yönetim anlayışı tehlikeye girip ülkeyi yönetmeye yetmeyince daha emekleme aşamasında olan sosyalist hareketler içerisinde gelişen Kürd ulusal bilincinin önünü kesmek için 70'de tekrar darbe yapıldı.Her darbe sonrası olduğu gibi bu darbe sonrası tekci anlayısı koruyacak şekilde devlet yeniden organize edildi.
Yok edilen önder kadrolara ve alınan bütün önlemlere rağmen 74'te Ecevit affı ile birlikte yeniden güçlenen sol ve Kürd ulusal hareketlerine karşı önceden örgütlenmiş olan ülkücü kesim arasındaki mücadele sokağa taşındı.Gençlik üzerinden yapılan provakatif eylemler ile çatışmalara özellikle yol verildi.
Sivil siyasetin çatışmaların önünü alamadığı gerekçesi ile 80'de yeniden darbe yapıldı.
Legal siyasete yeniden kırmızı çizgilerle ayar verildi.Tekçi düzeni korumak için yeni anayasa yazıldı.
Özellikle polis cezaevine atılan Kürd gençlerinin ulusal kimliklerini yok ederek itirafçı yapıp onurlarını kırmak için akıl almaz insanlık dışı uygulamalar başlatıldı.
Diyarbakır Cezaevinde uygulanan insanlık dışı ve özel uygulamalara karşı ortaya konulan direniş ve sonucuna katlanarak yapılan siyasi savunmalar Kürd halkında ulusal bilincin gelişmesine yol açtı. Gelişen olaylarla birlikte 90'lı yıllarda "Ver kurtul",yada "Vur kurtul" tartışılmaya başlandı.Gelişmelerin önünü almak için"Vur kurtul" tercih edildi. Kürd'ler adına yapılan provakatif eylemlerle birlikte faili belli cinayetlerin işlendiği kabus dolu yıllar başlatıldı.
Kurtarılmış Bölge anlayışı ile 4 parça Kürdistan'ı birleştirme iddiası ile yola çıkanlara içeriden yapılan müdahale ve yönlendirme ile "Kürdistan'ı çöpe attık" dedirttiler."Demokratik modernite" ile Türkiye"lileşmek savunulmaya başlandı. "Bedel ödedik" diyerek bedel ödemeyenler bedel ödeyenler üzerinden atanmış siyaset yapanlar legal siyasette yerlerini aldılar. Böylece legal siyasette tabanda giderek güçlenen ulusal bilince engel olmak için sınıf mücadelesi ulusal taleplerin önüne konuldu.
Tekçi iradenin koruyucusu CHP önderliğinde faili belli cinayetlerin işlendiği dönemin sorumluları ile dolaylıda olsa ilkesiz kuruldu.
Muhalefet partilerinde de Kürd ulusal taleplerine karşı statükocu rejimin milliyetçi çizgisini korumak iktidar olmaktan daha öncelikli hale geldi. Tekçi anlayıştan kaynaklanan sorunlara uzun vadeli çözüm üretmek yerine iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi mücadele günlük sorunlara indirgendi.Sağ ve solda siyaset yaptıgını iddia eden partiler gerek ittifak kurarak,gerekse tek başlarına meclis çoğunluğunu sağlamalarına rağmen şikayet ettikleri K.Evren'in yaptığı anayasa değiştirmediler,değiştirmek istenmedi.
12 Eylül sonrası yapılan her seçimde yazılı senaryonun devamı olacak şekilde seçmen önüne konulan iki partili,ya da oluşturulan ikili ittifaktan birini tercih etmek zorunda bırakıldı.Gövdesi Kürd olan parti atanmış yöneticileri Türk solu ile birlikte senaryoya uyum sağladı.
Önceki seçimlerde olduğu gibi son seçimde de son çara "Hatırım için oy verin" diyerek Kılıcdaroğlu'nda yana oy bile istendi. "AKP'den kurtulmak için tek çare CHP'ye oy vermek" deniyordu.İnancı Türkçülük ile harmanlayıp savunan AKP'den kurtulalım ancak Türkçülüğün ve ötekileştirmenin kuramını oluşturan ve hala savunan CHP'den kurtulmak için ne yapmak gerektiğine değinilmiyor.
Fazla uzun olmasın diye tarihi bilgilere kısaca değinmek zorunda kaldım,umarım yazım anlaşılır.
Kürd'ler oluşan bu ikili sistemde önce Andımız gibi millet vekili olmak için edilen ırkçı yeminin kaldırılmasını kabul eden partiler ile ittifak kurmalı. Başta "Türk solu" olmak üzere yeminin değişmesini kabul eden yoksa ittifak kurmamalı. Yüz yıllık inkar üzerine uygulanan senaryoda Kürd'ler figüran olarak rol almak zorunda değiller.İkinci yüzyılda da asimile edilmemek için Kürd'ler ulusal ilkeleri ile kendi senaryolarını yazmak zorundalar.
A.Güllüoğlu.
2 notes
·
View notes
Text
Manisa’da kadına yönelik şiddete birlikte 'Dur' dediler
https://pazaryerigundem.com/haber/193776/manisada-kadina-yonelik-siddete-birlikte-dur-dediler/
Manisa’da kadına yönelik şiddete birlikte 'Dur' dediler
Manisa Valiliği ile Manisa Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında ‘Kadına Yönelik Şiddete Birlikte Dur Diyelim” sloganıyla yürüyüş düzenlendi.
MANİSA(İGFA) – Manisa Büyükşehir Belediyesi ile Manisa Valiliği, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dikkat çekmek amacıyla 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’ndan başlayıp Cumhuriyet Meydanı’na kadar devam eden yürüyüş gerçekleştirdi. Etkinlik, Cumhuriyet Meydanı’nda halk oyunları gösterisiyle sona erdi.
El Boyama Etkinliği Büyük İlgi Gördü
Manisa Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından Cumhuriyet Meydanı’na yerleştirilen pano, düzenlenen el boyama etkinliği ile rengarenk hale getirildi. Bu etkinlikle kadına yönelik şiddetle mücadelede dayanışma mesajı vermek amaçlandı. Vatandaşlara, etkinlik sonunda Büyükşehir Belediyesi tarafından pilav ikram edildi.
Etkinliklerde, Manisa Baro Başkanı Sevgi Başak Yeşil Malay, Yunusemre Belediye Başkan Yardımcısı Emine Özge Arslan, Manisa Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Volkan Sert, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Meliha Çavuşoğlu Kılınçlar, CHP Manisa İl Başkan Yardımcısı Esra Durukan ve çok sayıda vatandaş yer aldı.
Kadına Yönelik Şiddet Sadece Bireysel Değil, Aynı Zamanda Toplumsal Bir Sorun
Manisa Celal Bayar Üniversitesi tarafından Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Paneli’ düzenlendi. Panelde, kadına yönelik şiddetin fiziksel, psikolojik ve ekonomik boyutları ele alındı. Uzman konuşmacılar, güncel veriler ve örneklerle katılımcıları bilgilendirdi.
Panelde, kadına yönelik şiddetin sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olduğu vurgulandı. Ayrıca, şiddete karşı mücadelede bireysel ve toplumsal sorumlulukların önemi üzerinde duruldu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Ankara'da Filistin Destek Yürüyüşü İçin Yol Kapatma Duyurusu
Ankara’da 6 Ekim Pazar günü gerçekleştirilecek olan “Soykırıma İsyan Filistin’e Destek Yürüyüşü” nedeniyle bazı yollar araç trafiğine kapatılacak. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, etkinlik nedeniyle kapatılacak yolları duyurdu. Kapatılacak yollar şunlardır: Celal Bayar Bulvarı: Mevlana Bulvarı ile Cemal Gürsel Caddesi arasında kalan bölüm ve buraya açılan cadde/sokaklar. Prof. Dr. Nusret Fişek…
0 notes
Link
ihalede isteklinin ihale tarihi itibariyle kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcunun ve vadesi geçmiş vergi borcunun olmadığı
0 notes
Video
youtube
Uzun Hava & Fincanın Etrafı Yeşil - Müslüm Gürses ✩ Ritim Karaoke (Diyar... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/9B-_H1QJu18 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Uzun Hava & Fincanın Etrafı Yeşil - Müslüm Gürses ✩ Ritim Karaoke (Diyarbakır Uşşak Minör 10/8 Türk Aksağı Anonim) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ... ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupM8k3bQ86y9tI3U8LFom-cB https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupNJ0rk98Wy5nrcEoeqWuLwK ➤ ESER ADI : UZUN HAVA & FİNCANIN ETRAFI YEŞİL AMAN AMAN ➤ SÖZ GÜFTE : ANONİM ➤ BESTE - MÜZİK : ANONİM ➤ USÜL : SERBEST & 10/8 TÜRK AKSAĞI ➤ MAKAM - DİZİ : UŞŞAK - MİNÖR ➤ YÖRESİ İL İLÇE : DİYARBAKIR ➤ KAYNAK KİŞİ : CELAL GÜZELSES ➤ ARANJÖR : ? ➤ ENSTRÜMANLAR : BAĞLAMA, YAYLI GRUP KEMAN, KANUN, CÜMBÜŞ ➤ KİMLER OKUDU : MÜSLÜM GÜRSES, ➤ FİRMA - ŞİRKETİ : KADIRGA MÜZİK ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Bm Em D Bm Fincanın etrafı yesil aman aman ) 2 D Bm D Bm D A Bm At kolun kolların boynumdan asır ) 2 Bm Em D Bm Sarhosam dilim dolasır aman aman ) 2 D Bm D Bm D A Bm ) Aman kız canım kız öldürdün beni ) 2 ) Nak. D Bm D Bm D A Bm ) El ettin göz ettin soldurdun beni ) 2 Bm Em D Bm Fincanin etrafı sarı aman aman ) 2 D Bm D Bm D A Bm Aglarım sızlarım ben zarı zarı Bm Em D Bm Elimden aldılar yari aman aman Nak. ) 2 "Diyarbakır Yöresi Türküler" A Adil Efendi Ağlama Yâr Ağlama B Bahçada Yeşil Çınar Başındaki Puşu mudur Başındaki Tellere Bir Ceket İsterem Bir Güzel ki On Yaşına Girince Bu Gece Handayım Bülbülün Kanadı Sarı (Diyarbakır) C Cahar Attım Dubara Cahar Attım Şeş Oynadım D Dağdan Kestim Değenek Dağlar Dağımdır Benim (Diyarbakır) Diyarbekir Şad Akar Dumanlı Yayla Başı E El Ele Ver Gidek Puruthanaya Esmerin Ağı Gerek Eydim Kavak Dalını Eğdim Söğüt Dalını F Fincanın Etrafı Yeşil H Hangi Bağın Bağbanısan Hani Davulunuz Hani Haram Sudan Atladım Haydi Gidak Toyuna Hele Yâr Zalım Yâr Her Nereye Baksam Yüzün Görünür K Kalemi Kaşta Koydun Kar mı Yağmış Diyarbakır'ın Dağına Kar Yağar Kar Üstüne Karanfil Eken Bilir Karanfilsin Tarçınsın Kerpiç Kerpiç Üstüne Kurdum Binayı Kırklar Dağının Düzü M Maden Dağı Dumandır Makaram Sarı Bağlar Mardin Kapı Şen Olur Mavi Bağlar Başına N Nare Esvab Yıhıyor Nazey O Odasına Girdim Fincan Elinde S Saçaklıkta Kilim Var Sen Gideli Üç Gün Kaldı Bayrama Silmedin Göz Yaşımı Sürme Beni V Vallahi O Yârdır Ç Çaldığın Saza mı Yanam Çay İçinde Döğme Taş Müslüm Gürses 1986 yılında Müslüm Gürses Genel bilgiler Unvanı Müslüm Baba Arabeskin Babası Arabeskin Kralı Doğum Müslüm Akbaş 5 Temmuz 1953 Fıstıközü, Halfeti, Şanlıurfa, Türkiye Ölüm 3 Mart 2013 (59 yaşında) İstanbul, Türkiye Başladığı yer Adana Tarzlar Arabesk · Türk halk müziği · Türk sanat müziği · pop · rock · Azerbaycan müziği · ilahi · caz · Dünya müziği · Rap müzik Meslekler Ses sanatçısı · söz yazarı · besteci · oyuncu Çalgılar Bağlama, piyano Etkin yıllar 1965-2013 Müzik şirketi Elenor · Bayar · Universal · Pasaj · Ulus · Uğur · Seyhan · Emre · İdobay · Disco · Kalan · DMC · Ada Resmî site muslumgurses.com.tr Eş Muhterem Nur (1986-2013) Önemli çalgılar Bağlama Müslüm Gürses ya da doğum adıyla Müslüm Akbaş, (5 Temmuz 1953; Fıstıközü, Halfeti, Şanlıurfa - 3 Mart 2013,[4] İstanbul), Türk arabesk ve halk müziği sanatçısı, besteci, söz yazarı ve oyuncu. Dünya'da "Father of Arabesque", Türkiye'de ise "Arabeskin Babası" ve "Müslüm Baba" olarak tanınmaktadır. 45'likleri ve EP'si Gürses Ömür Plak'tan 4, Sarıkaya Plak'tan 2, Palandöken Plak'tan 13, Bestefon Plak'tan 4, Hülya Plak'tan 15, Çın Çın Plak'tan 2 tane olmak üzere hayatı boyunca toplam 40 adet 45'lik plak çıkarmıştır. 45'liklerin yanı sıra Gürses'in bir de Saner Plak etiketiyle bir tane EP'si piyasaya sunulmuştur. Listede yer alan Müslüm Gürses 45'liklerinin tarihi ve sıralaması kesin değildir. Yıl Albüm adı Yapımcı Bilgiler 1968 Emmioğlu / Ovada Taşa Basma Ömür Plak Plak No 5 Duman Dumana / Aşk Olmaz Olsun Plak No 6 Aşkı Senden Öğrendim / Aylar Geçiyor Sensiz Plak No 9
0 notes
Text
Geçmişten Günümüze Adaçayı Bitkisinin Tarihi
Geçmişten Günümüze Adaçayı Bitkisinin Tarihi
#Adaçayı, #AdaçayıKullanımı, #AdaçayıKullanımıDüğünlerde, #AdaçayıMitolojikÖyküleri, #AdaçayıÖzellikleri, #AdaçayıPodcast, #AdaçayıRitüelleri, #AdaçayıTarihi, #AdaçayıTürleri, #AdaçayıTütsüsü, #AkdenizBitkileri, #AntikRomaDaAdaçayı, #AntikYunanTıbbı, #ApolloVeAdaçayı, #AsclepiusVeAdaçayı, #AthenaVeAdaçayı, #BitkiBilimiTerimleri, #BitkiKullanımıUyarıları, #CharlemagneKararnamesi, #DaphneEfsanesi, #GelenekselTedaviYöntemleri, #HipokratInGörüşleri, #ManisaCelalBayarÜniversitesi, #Mitoloji, #MitolojikBitkiler, #OfficinalisNedir, #OrtaçağAvrupaSındaAdaçayı, #RomaMitolojisi, #SalviaOfficinalis, #SelinPodcast, #TıbbiBitkiler, #TıbbiBitkilerMezunu, #YerliAmerikalılarVeAdaçayı https://is.gd/ejj1It https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/gecmisten-gunumuze-adacayi-bitkisinin-tarihi/
Geçmişten günümüze adaçayı bitkisinin tarihi ile ilgili hazırlamış olduğumuz podcaste hoş geldiniz. Herkese Merhabalar ben Selin. Yayınlamış olduğum diğer podcastlerimden çok güzel geri dönüşler aldım. Biraz köy maceralarına arar verip bitkilerle devam edelim diyorum.. Size en çok sevdiğim ve bende yeri ayrı olan adaçayından bahsetmek istedim.
Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
youtube
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Alaşehir Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler mezunuyum. Üniversiteden mezun olurken 2012 yılında küçük bir Adaçayı Fidesi getirmiştim. Şimdi o Balıkesir’de evimizin bahçesinde 4-5 kök halinde ve büyümeye devam ediyor. Yaklaşık 11 yıldır bizimle ve ilk yetiştirdiğim tıbbi bitki adaçayıdır.
Adaçayı ballıbabagiller familyasına ait bir bitkidir. Latince adı ise Salvia officinalis‘dir. Bitkiler ile alakalı podcast hazırlarken ‘officinalis’ terimi ile sık sık karşılaşacağız ona da bir küçük parantez açıp öyle devam etmek isterim.
Officinalis, bir bitkinin bilimsel adında kullanılan bir tür adıdır. Latince kökenli olan “officinalis,” “officina” kelimesinden gelir. Officina, eski Roma’da bir depo veya atölyeyi ifade ederdi. Dolayısıyla, “officinalis” terimi, bitkinin eski çağlardan beri bir eczanede veya ilaç atölyesinde kullanıldığı anlamına gelir. Bir bitkinin bilimsel adında “officinalis” bulunması, o bitkinin tıbbi veya aromatik özelliklere sahip olduğunu ve geleneksel olarak ilaç veya diğer kullanımlar için değerli olduğunu belirtir. Bu terim genellikle tıbbi bitkilerin tanımlanmasında ve sınıflandırılmasında yaygın olarak kullanılır.
Adaçayı, genellikle Akdeniz bölgesinde bolca bulunur, özellikle Türkiye’nin Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde sıkça karşımıza çıkar. Anti bakteriyel, anti-enflamatuar, anti-viral ve anti-fungal özelliklere sahiptir. Solunum yolu enfeksiyonları, sindirim sistemi sorunları ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Ayrıca, kötü kokuları giderici ve ferahlatıcı etkisi de vardır.
Dünyada yaklaşık 1000 tür adaçayı olduğu tahmin edilmektedir. Bu türlerin çoğu, Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Adaçayı türleri, yapraklarının şekli, rengi ve kokusuna göre sınıflandırılabilir. Yaprakları oval veya eliptik olan adaçayı türlerine “officinalis”, yaprakları dar ve uzun olan adaçayı türlerine “sclarea” ve yaprakları tüylü olan adaçayı türlerine triloba adı verilir. En yaygın adaçayı türü, Salvia officinalis türüdür. Bu tür, Akdeniz bölgesinde yetişen ve tıbbi özellikleriyle bilinen bir bitkidir.
Adaçayı eski dönemlerden beri insanlar için büyülü ve şifalı bir bitki olarak kabul edilmesiyle şekillenmiştir. Adaçayı, tarihin en eski bitkilerinden biridir ve birçok mitolojik hikayede yer almıştır. Özellikle Yunan ve Roma mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. O zaman, daha fazla beklemeden Adaçayının tarihinde bir yolculuğa çıkalım.. İlk durağımız, Antik Yunan Dönemi, yani Milattan Öncesi yılları olacak.
Geçmişten Günümüze Adaçayı – Antik Yunan Toplumu
Antik Yunan toplumu, pek çok açıdan bugünkü kültürümüzü etkileyen bir medeniyetti ve bu dönemde Adaçayının rolü oldukça ilginç. Antik Yunanlılar, bitkileri sadece yemek ya da şifa amaçlı kullanmakla kalmaz, aynı zamanda mitolojik ve dini bağlamlarda da değerlendirirlerdi. Bu durumdan da Adaçayının önemli bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Peki, Antik Yunanlılar neden Adaçayını bu kadar değerli buluyordu?
Öncelikle, tıbbi kullanımıyla ilgili bilgilere odaklanalım. Antik Yunan tıbbında bitkilerin şifa gücüne büyük bir inanç vardı. Hipokrat, Antik Yunan tıbbının öncülerinden biriydi ve kendisi de Adaçayının tıbbi özelliklerinden övgüyle bahsettiği söylenir hatta “Eğer bir insanın bahçesinde adaçayı yetişiyorsa o insan nasıl olur da yaşlanabilir?” dediği söylenir ama ben araştırmalarımda bu söyleme dair herhangi bir makale bulamadım. Doğruluğu artık sizlere kalmış. Adaçayı, sindirim problemleri, baş ağrıları ve solunum yolu gibi yaygın sağlık sorunlarının tedavisinde kullanılıyordu.
Mitolojik bağlamda ise Adaçayı, Antik Yunan tanrıçası Athena’ya adanmıştı. Athena’nın sembolü olan adaçayı, bilgelik ve koruma ile ilişkilendiriliyordu. Adaçayı, Antik Yunan tanrıçası Athena’ya adanmıştı. Adaçayı aynı zamanda Antik Yunan mitolojisinin bir parçası olan Asclepius’un, yani tıp tanrısının sembolüydü. Asclepius tapınaklarında, insanlar şifa bulmak için adaçayını kullanırdı. Antik Yunanlılar ritüellerinde adaçayını sıkça kullanırlardı. Özellikle dini törenlerde adaçayı tütsü olarak yakılır, bu, tanrılara adanmış bir armağan olarak kabul edilirdi.
Antik Yunan Dönemi’nde Adaçayının izini sürdükten sonra şimdi ise Roma İmparatorluğu’nun yükselişine ve Orta Çağ’a doğru bir zaman yolculuğu yapacağız. Romalılar ve Orta Çağ’da Adaçayının hikayesine uzanalım.
Geçmişten Günümüze Adaçayı – Roma İmparatorluğu Dönemi
Roma İmparatorluğu döneminde, adaçayı mutfaklarda ve tıpta yaygın olarak kullanılmaya devam etti. Orta Çağ’da manastırlarda yetiştirilip tıbbi amaçlarla kullanıldı. Romalılar, savaşçı bir toplum olarak, yaralanmaların ve hastalıkların tedavisi için doğal yöntemlere yönelmişti. Adaçayı da bu yöntemler arasında öne çıkıyordu. Roma askerleri, savaş alanlarında yaralanmalarını tedavi etmek ve sağlıklarını korumak için Adaçayı kullanıyordu.
Bunun yanı sıra Roma’da, Adaçayı yemeklerin lezzetini artırmak amacıyla da kullanılıyordu. Yemek kültürü, Roma toplumunda büyük bir öneme sahipti ve Adaçayı, yemeklere aroma katarak popüler bir baharat haline geldi. Antik Roma’da adaçayı, özellikle zamanın her yerinde bulunan yağlı etlerin sindirilmesinde yardımcı olan ve resmi Roma farmakopesinin bir parçası olarak görülen önemli iyileştirici özelliklere sahip olduğu düşünülmüştür.
Geçmişten Günümüze Adaçayı – Roma Mitolojisi
Roma mitolojisinde ise, adaçayı, güneş tanrısı Apollo’nun koruyucusu olarak kabul edilir. Adaçayı, aydınlanma, bilgelik ve iyileştirme gibi Apollo’nun özellikle önemsediği özelliklerle ilişkilendirilir.
Adaçayı, Apollo’nun bir bakiresi olan Daphne’nin hikayesiyle de ilişkilendirilmiştir. Daphne, Apollo’nun ilgisinden kaçmaya çalışırken bir adaçayına dönüşmüştür. Adaçayı, Daphne’nin saflığını ve Apollo’ya olan sadakatini temsil eder.
Ayrıca, Roma mitolojisinde adaçayı, ölülerin ruhlarını barındıran yeraltı dünyasına giden yolu aydınlatmak için kullanıldı. Mitolojik bilgilerin yanı sıra okuduklarım ve araştırdıklarımla kısa kısa hikayeler ve anekdotlarla size anlatmak isterim.
M.S. 1 yy başlarında “Kutsal Meryem Ana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryem Ana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçtikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryem Ana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş:
Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” Bu inanışa göre, o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor. Bundan dolayıdır ki adaçayı ,Hristiyan kültüründe önemli bir yere sahip olduğu için Adaçayı toplama töreni düzenlenirdi. Adaçayı, kutsal bir bitki olarak kabul edilir ve bu nedenle, toplanması özel bir törenle yapılırdı. Hristiyanlık kültüründe yaygındı.
Tören genellikle sabah erken saatlerde yapılırdı. Toplayıcılar, adaçayı toplayacakları yere temiz kıyafetlerle gelirlerdi. Toplama işlemine başlamadan önce, toplayıcılar dua ederlerdi. Adaçayı, özel olarak hazırlanmış bir aletle toplanır. Bu alet, genellikle bir bıçak veya makastan oluşur. Toplayıcılar, adaçayının yapraklarını dikkatlice koparırlardı. Yapraklar, toplayıcıların getirdiği bir sepet veya torbaya konurlardı. Toplama işlemi tamamlandıktan sonra, toplayıcılar tekrar dua ederlerdi. Daha sonra, adaçayı, özel bir yerde saklanır veya kurutulurdu. Adaçayı toplama töreninin amacı, adaçayının kutsallığını korumaktı. Toplama işleminin dikkatli ve saygılı bir şekilde yapılması, adaçayının gücünü korumasına yardımcı olurdu.
Adaçayı toplama töreninin bazı ayrıntıları, bölgeye göre değişiklik gösterebilirdi. Örneğin, bazı bölgelerde, toplayıcılar adaçayı toplarken başlarını örterlerdi. Bu, adaçayının kutsallığını korumak için yapılan bir ritüeldi.
MS 800’lü yıllarda ise Frank İmparatorluğu’nun kralı olduğu dönemde şarlaman Charlemagne, taçlı arazilerdeki her çiftliğin, adaçayı yetiştirmesini zorunlu kılan bir kararname yayınladı. Bu kararnamenin amacı, adaçayının şifalı ve aromatik özelliklerinden yararlanmaktı.
Charlemagne’in kararnamesinin bazı özel hükümleri şunlardır:
Her çiftlik, en az 10 metrekarelik bir alanda adaçayı yetiştirmek zorundaydı.
Adaçayı, çiftliğin bahçesinde veya arazisinde yetiştirilebilirdi.
Adaçayı, çiftliğin ihtiyaçları için kullanılabilirdi.
Charlemagne’in kararnamesi, Avrupa’nın tarım ve tıbbi tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu kararname, adaçayının Avrupa’da yaygın olarak yetiştirilmesini ve kullanılmasına yol açmıştır.
Arap Yarımadasında ölümsüzlük için, 14. yüzyıl Avrupa’sında ise büyülerden korunmak amacıyla kullanılan adaçayı, 17. Yüzyılda Çin’de aşırı derecede talep gördüğü için, Çinli tüccarların Hollandalı ticaret gemilerine 1 sandık adaçayı için 3 sandık siyah çay vermeye razı oldukları söylenmektedir. Ortaçağ Avrupa’sında ise, adaçayı, sağlık ve iyileştirme için kullanılan bir bitki olarak görülmeye başladı. Adaçayı, veba salgını sırasında insanların sağlıklarını korumak için kullanılan bir bitki oldu. Ayrıca, kadınların doğum sırasında acılarını hafifletmek için de kullanıldı.
Romalılar, Adaçayını, yatak takımlarına ve evli bir çiftin yataklarına asılmasının içsel erdemleri geliştirmeye yardımcı olduğuna inanılırdı. Adaçayı, evlilik bağını güçlendirmeye ve çiftlerin birbirlerine olan sevgisini artırmaya yardımcı olduğuna inanılır. Bu arada biz düğünümüzde davetlilere hediye adaçayı keseleri dağıtmıştık. Podcasti dinleyince hatırlayanlar olacaktır. Bilmeden Romalıların ritüelini yerine getirmişiz.
Yerli Amerikalılar, adaçayının, ruhsal bir bitki olduğuna inanıyordu yanan dumanın Büyük Ruh’a dua ettiğini düşünüyorlardı. Adaçayı, sakinleştirici ve yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Bu nedenle, adaçayı, meditasyon ve yoga gibi ruhsal uygulamalarda kullanılırdı.
Yerli Amerikalılar, adaçayı tütsü yakmayı, kötü ruhları kovmaya ve kutsal alanı korumaya yardımcı olduğuna inanıyordu. Adaçayı tütsüsü, hoş bir kokuya sahiptir ve bu nedenle, havayı temizlemek ve kötü kokuları gidermek için de kullanılır.
Toparlamak gerekirse geçmişten günümüze adaçayı her toplumda kabul görmüş ve yoğun şekilde kullanılmış bir bitkidir. Bitkinin bazı kullanım şekillerinden bahsettik detaylı olmasa da şunu belirtmeden geçemeyeceğim, hiç bir bitkiyi doktor tavsiyesi olmadan kullanmayın. Kullandığınız ilaç veya takviyelerle etkileşime geçebilir, dozu ayarlayamayabilirsiniz. Mutlaka işin uzmanına danışın. Beni sonuna kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim bir sonraki podcastte görüşmek üzere beni takip etmeyi unutmayınız.
#adaçayı#adaçayı kullanımı#adaçayı kullanımı düğünlerde#Adaçayı mitolojik öyküleri#adaçayı özellikleri#adaçayı podcast#Adaçayı ritüelleri#Adaçayı tarihi#adaçayı türleri#adaçayı tütsüsü#Akdeniz bitkileri#Antik Roma'da adaçayı#Antik Yunan tıbbı#Apollo ve adaçayı#Asclepius ve adaçayı#Athena ve adaçayı#bitki bilimi terimleri#bitki kullanımı uyarıları#Charlemagne kararnamesi#Daphne efsanesi#geleneksel tedavi yöntemleri#Hipokrat'ın görüşleri#Manisa Celal Bayar Üniversitesi#mitoloji#mitolojik bitkiler#officinalis nedir#Ortaçağ Avrupa'sında adaçayı#Roma mitolojisi#Salvia officinalis#Selin podcast
0 notes
Text
Belgeler ile hazırlayan: CEM AKKILIÇ
Celal Bayar'ın Sultan Abdülhamid Han düsmanlığı
youtube
0 notes
Text
Mustafa Kemal'in yanındaki yakası kürklü kıyafeti giyen Çerkez Ethem.
Tek Adam'ın ikinci cildinde iç isyanlardayım. Konu artık belki de kendime rol modeli aldığım Çerkez Ethem Bey odağında.
Tarık Buğra'nın Küçük Ağa kitabından uyarlanan bir dizi trt tarafından dizi olarak çekilmişti. Şimdi tarihine baktım 1983 yılında yayınlanmış. O diziden dolayı çocukluğumdan bu yana Çerkez Ethem'i severim. Askerken şekilsel disiplinden çok uzak oluşum belki O'nu örnek almamdandır.
O yüzden Çerkez Ethem konusunda ne kadar objektif olaibleceğim şüpheli.
----
Alıntılarla devam ediyim. İç isyanlar bitmiyor. Ege Marmara bölgesinde bastırılan isyanlar Anadolu da patlak vermeye başlayınca Ankara daha tehlikeli bir hale geliyor. En son Yozgatta Çapanoğlu isyanı çıkıyor. Hilafet yanlıları Ankarayı kuşatacak bir güce erişiyor. Bu sırada Mustafa Kemal'in elinde kendini koruyacak asker bile yok. Durum tehlikeli bir hal alınca bir çare olarak Çerkez Ethem'i Ankara'ya çağırıp durumun vehametini anlatıyorlar. Onun kuvvetlerini Yozgat üstüne göndermek istiyorlar ama Ethem batı cephesinde Yunan işgalini durdurmuş. Kuvvetlerini çekerse onlar ilerleyecek. Nihayet şöyle bir azarın sonunda Yozgat isyanının bastırmayı kabul ediyor.
Karşısında azarladığı insanlar Osmanlı Genel kurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak. Yeni Türk devletinin başkanı olacak Mustafa Kemal. Devletin ikinci başkanı olacak İsmet İnönü.
Bu konuşmaya dair yorumum çok değerli bir asker, bir komutan olan Çerkez Ethem'in çok kötü bir politikacı olduğu.
Sen eline düştüler, muhtaç oldular diye bu sözleri söylersin de onlar sineye çeker mi?
O anda ses çıkaramadılarsa da artık Ethem'e diş bilemişlerdir.
Bu tarz tatsız tartışmalardan sonra Ethem Bey gidip Yozgat isyanını da bastırıyor. Ankara'yı kurtaran adam kendisi sayılabilir.
Hadi kabul etmeseydi? Ankara'nın ilçelerine kadar ulaşmış olan isyan dalgası merkezi de kuşatsa, hilafetçiler Atatürk dahil komuta kadrosunu imha etse, meclisi dağıtsa... neden mümkün olmasın?
Bu kadar kritik önemi olan bir adamı hainleştirip tarihten nerdeyse sildiler.
---
Neyse o günler itibariyle ortaya çıkıyor ki, Ethem batı da devlet başkanı gibi bir güç ve Anadolu'da kahramanlıkları halk arasında efsane.
Yeni devletin bir sürü başkanı mı olacak?
Komutanlar arasında doğal olan restleşme başlıyor. Kendisi böyle bir söz ettiğini kabul etmemiş. Ethem'in " Ankara'ya bir daha gelirsem Mustafa Kemal'i meclisin kapısına asarım" dediği rivayeti yayılıyor. Bir günde gerçekten geleceği tutuyor ve o gelirken Mustafa Kemal mecliste durmuyor, cepheye gidiyor vs vs...
Gerginlik bu noktaya taşındıktan sonra ikisinden birinin harcanacağı apaçık bence.
Tabii ki daha kuvvetli olan taraf Mustafa Kemal cephesi. Çünkü sahada olmasa da masa başında Osmanlı paşaları onun yanında oturuyor.
Nitekim meclis yavaş yavaş kendi ordusunu oluşturdukça Ethem karşısında kendilerine güvenleri daha da artıyor. Ama bu halde bile Çerkez Ethem Tbbm'de mebuslar arasında hala pek çok taraftarı olan, halkın hayranlıkla baktığı biri.
Yani bir suikastla öldürülmesi mümkün ama sonucu itibariyle bu işi yapanlara çok zarar verebilecek biri.
Gözden düşürülerek tarihten silinmesi en uygunu.
Mecliste bir komisyon toplanıp, Ethem Bey'e Tbmm'nin şartlarını götürüyor. Şartlar dediğimiz, Ethem Beyin askeri kuvvetlerinin düzenli orduya katılmasını istemek.
Çok önemli bir nokta: Ethem şartları kabul etmiş. Hatta o gün o komisyonda mebus olarak bulunan Celal Bayar bunu hatırlarında yazmış. Bir müjde olarak Mustafa Kemal'e Ethem Bey'in şartları kabul ettiğini telgrafla bildiriyor.
Mustafa Kemal'de o günkü düşüncelerini Nutuk'ta yazmış. Şöyle düşünüyor: Ethem bey TBMM komisyonunu tutukladı. Bu telgrafı da onlara silah zoruyla çektirmiştir. Öyleyse ordularımız Ethem Bey kuvvetlerine saldırmalı.
Nitekim Ethem de bakıyor ki kendi ordusu meclis ordusu tarafından kuşatılmış. Herhangi bir çatışmada kardeş kanı dökülecek. Askerlerini serbest bırakıyor. "İsteyen ailesine dönsün, isteyen düzenli orduya katılsın" diyerek kendi ordusunu dağıtmış oluyor.
İşte bu kadar!
Mustafa Kemal duruma hakim. Bir ipte iki cambazın oynamayacağını biliyor. Ethem bey ne yaparsa yapsın gücünün kırılması gerekirdi. "Mustafa Kemal'i meclisin kapısına asacağım" diyen biri büyük bir itibar gördüğü müddetçe kendi otoritesini sağlayamazdı.
Ordusu dağılmış Ethem, kış günü dağlarda yaşıyor bir süre. Bakıyor bir şey olacağı yok. Kronik hastalıkları olan biri aynı zamanda. Yine çarpıtılan bir detay: bu şartlar altında Yunan tarafından "geçiş izni" istiyor. Yunanistan'a iltica etmiyor. Askerleriyle oraya gidipte Türkiye'ye karşı savaşmıyor. Geçiş izni. Yani, ülkenizden başka ülkeye gideceğim, bana yol verin demekten ibaret. Zaten kalırsa yakalandığı yerde idam edilecektir ve o da bunu görür, bilir.
Yunanlılar da seve seve kabul ediyorlar cephede kendilerini durdurmuş bu komutanın savaştan çekiliyor olmasını.
----
Konuyu tarihçilerden de dinledim. Hayattayken - bazıları hala hayatta - İlber Ortaylı'ya, Mim Kemal Öke'ye, Cemal Kutay'a, Toktamış Ateş'e vs.. Ethem Beyin hain olup olmadığını sormuşlar. Hiç biri de haindir diyememiş.
Deseler büyük haksızlık olurdu.
0 notes
Text
Hundreds of Ancient Oil Lamps Discovered in Aigai 'The City of Goats'
During the ongoing excavations in the Aigai Ancient City, located near the Yuntdağı Köseler Village of Manisa province in western Türkiye, hundreds of oil lamps were found, the most recent of which is 1800 years old and the oldest of which is 2500 years old.
Aigai Ancient City, one of the 12 cities founded by the Aiol people, is also known as an important religious site. Spread over 800,000 ha, the wall-surrounded ancient city (asty) was built in the centre of the Aigai land. It was built on Mount Gün, part of a mountain range now known as Mount Yunt, which was referred to as Aspordene in ancient times.
The name “Aigai” is derived from the same root as the ancient Greek word aiga (goat) and means “the land with many goats”. The ancient city, whose name comes from the Greek word “aíga” (goat), is often referred to as “the city of goats”, which is not surprising considering its high altitude and rocky lands. As its name attests, the city’s economy was based on animal husbandry.
This year’s excavations in the ancient city focused on the Athena temple area, the foundations of which were reached in 2021.
Manisa Celal Bayar University Faculty of Science and Letters Archeology Department Lecturer Professor Yusuf Sezgin said that during this year’s excavations, hundreds of oil lamps were found in the ancient city, especially in the pit known as the city’s garbage dump.
The findings suggest that olive oil was used as fuel in hundreds of oil lamps in the ancient city, with the most recent ones being 1,800 years old and the oldest ones dating back 2,500 years.
Prof. Dr. Yusuf Sezgin in his statement, “The 2023 excavation works began in mid-May and are actively ongoing. Excavations have been carried out intensively in the city since 2004. We have come across a large number of lamps in the excavations. One of the most fundamental needs of human beings is shelter, and the corresponding need is actually for lighting. Illuminating homes during the darkness of the night is a basic requirement. Many oil lamps, especially in a garbage pit we excavated in the city in 2015, were found. These lamps had been broken and damaged, and they had been discarded. After restoring them, we obtained many lamps,” he said.
Sezgin continued his remarks by saying, “The fuel used in these lamps is primarily olive oil, which was a fundamental resource in ancient times. Olive oil served two main purposes in antiquity. First, it was used as fuel for lighting in lamps, and second, it was used for body lubrication. It was used less frequently in cooking. These lamps reveal a lot to us. The land of the ancient city is suitable for olive oil cultivation. Besides olive trees, we also encountered a significant presence of pistachio (terebinth) trees in Aigai. Until recent times, there were workshops in many areas near the ancient city that produced pistachio oil. They primarily used pistachio oil in cooking.”
Stating that they have many more well-preserved oil lamps, Professor Sezgin stated that the artifacts will be exhibited when the Manisa Museum opens.
By Leman Altuntaş.
#Hundreds of Ancient Oil Lamps Discovered in Aigai 'The City of Goats'#turkey#Aigai Ancient City#ancient artifacts#archeology#archeolgst#history#history news#ancient history#ancient culture#ancient civilizations
30 notes
·
View notes
Text
Hentbol ÜNİLİG Bölgesel Ligleri Maçları Hakem Görevleri Açıkladı
4-8 Aralık 2023 Tarihleri Celal Bayar Üniversitesi Kadın Ve Erkekler Maçları Oynanacak. EZGİ ÇAM-GÜLCAN GÖKKAYA YEL Hakem Düdük Çalacak. Kerim Küçük.
View On WordPress
0 notes
Text
Manisa Celal Bayar Üniversitesi 172 sözleşmeli personel alacak
Manisa Celal Bayar Üniversitesi 172 sözleşmeli personel alacak Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörlüğünden: 4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIM İLANI 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesinin (B) fıkrasına göre istihdam edilmek ve giderleri özel bütçeden karşılanmak üzere 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Kararnameye ekli 28.06.2007 tarihli ve 26566 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda De... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/kamu-ilanlari/manisa-celal-bayar-universitesi-172-sozlesmeli-personel-alacak.html?feed_id=51793 memur alımı kamu personel alımı
0 notes