#canlı kahve
Explore tagged Tumblr posts
Photo
Türkiye’nin en iyi online falcıları haftanın her günü 24 saat sorularını eksiksiz yanıtlıyor!
Nar Fal’a ulaşmak için Whatsapp üzerinden bizlere ‘’Merhaba’’ yazmanız yeterli
0534 200 77 77
#falcı#fal bak#FAL#onlinefal#online falcılar#online fal#online falcı#onlinetarot#tarot#tarot falı#tarot kartları#kahve#kahvefalı#burç#burçlar#aşk falı#katina falı#canlı Katina Falı#canlıfal#numeroloji#numll
36 notes
·
View notes
Text
Üvey Ablamı Tanga Külotla Görünce Dayanamadım! (2) (Gökay 26 Y., İstanbul)
Sabah uyandığımda Serpil çoktan gitmişti. Dün gece yaptıklarım aklıma geldikçe hem utanıyor hem de çekiniyordum. Üvey de olsa Serpil benim ablamdı. Evin tek erkeği olduğum için ailem ablamı bana emanet etmişti. Gerçi korunmaya ihtiyacı yoktu, ama yine de bana emanet etmişlerdi. Serpil güçlü bir kişiliğe sahipti, giyim kuşamına dikkat eder, dedikodudan sakınır, her hangi bir olumsuz şeye zemin hazırlamazdı. Başı örtülü sokağa çıkarken topuklarına inen bir pardesü giyer, ahlakından ödün vermezdi. İşte böyle biriydi Serpil. Ama ne olduysa nişanlandıktan sonra olmuştu...
Kahvehanede otururken, sokaklarda dolaşırken, aklım hep Serpil'deydi. Onu götten sikmiş, üstelik içine boşalmıştım. Boşalırken hiç bitmeycek gibi doluydum, döllerim nerdeyse kahve fincanını doldurabilecek kadar çoktu. Kadınlar tarafından anlaşılıp anlaşılmadığı konusunda hiç bir fikrim de yoktu. Doğrusu tedirgindim. Bundan dolayı hep 'Acaba?' sorusuna takılıyordum. Bir yandan da umarım farkında değildir diye kendimi teselli ediyordum. O gün akşam olduğunda tedirginliğim daha da artmış, eve gitsem mi gitmesem mi, ne yapsam, karar veremiyordum.
Vakit epey geç olmuştu, sonunda cesaretimi toplayıp saat 24:00 gibi evin yolunu tuttum. Kapıyı açıp içeri girdiğimde ışıklar sönüktü. Serpil ortalarda görünmüyordu. Odasının kapısı da kapalıydı. Bu durum beni biraz olsun rahatlatmıştı. Kendime mutfakta bir sandviç hazırladım. Yedikten sonra salona geçip TV'nin karşısına oturdum. Daha önce hiçbir kadınla ilişkiye girmemiştim. Hatta fiziki bir dokunmuşluğum dahi olmamıştı. Kadın vücudunu pørnø filmlerden öğrenmiş biriydim. Canlı şekilde ilk kez Serpil'in amını götünü görmüştüm. Siktiğim ilk kadın Serpil olmuştu, üstelik bu sikiş götten olmuştu. Bu durum aklımdan hiç çıkmıyordu. Sikişin bu kadar zevk vereceğini tahmin bile edemezdim. Siktiğim ilk kadının üvey ablam olması beni ayrıca heyecanlandırıyordu. O anı hatırladıkça yarrağım kalkıyor, iyice sertleşiyordu...
Bir ara sehpanın üzerinde duran telefona gözüm takıldı. Bu Serpil'in telefonuydu ve asla yanından ayırmazdı, belli ki unutmuştu. Telefonu aldım ve kurcalamaya başladım. Giriş şifresini biliyordum, doğum yılı idi. Önce resimlere, sonra da mesajlar bölümüne baktım. Mesajların silinmediğini farkettim. Ferit'le yaptığı mesajlaşmalar halen duruyordu.
Yazışmanın bir kısmı şöyleydi:
Serpil: "Yaptığın doğru değildi, canım çok yandı!"
Ferit: "Özür dilerim aşkım, ilk kez olduğu için acımıştır!"
Serpil: "Üstelik büzüğümü de sıkamıyorum, sürekli osuruyorum!
Ferit: "Evlenene kadar idare et işte!"
Serpil: "Ne yani, evlenene kadar hep götten mi sikeceksin?"
Ferit: "Merak etme aşkım, bir gün o güzel amcığını da yarağa doyuracağım!"
Serpil: "Hmmm, amcığım gerçekten güzel mi?"
Ferit: "Güzel de ne demek, lokum, lokum!"
Serpil: "Beğenmeyeceksin diye çok korkuyordum!"
Ferit: "Dedim ya, lokum, lokum! Peki sen yarağımı beğendin mi?"
Serpil: "Beğendim aşkım, fakat çok büyük :)"
Ferit: "Yok be aşkım, sana öyle gelmiştir :)"
Serpil: "Yok yok, çok büyük. Üstelik çok da kalın! Götüme sokmak için yarım saat uğraştığını unutma!"
Ferit: "Ne yapayım aşkım, delik küçücük olunca gevşetmem lazımdı :)"
Serpil: "O küçücük deliğe acımadın ama :)"
Ferit: "Yerim ben senin o küçücük deliğini! Biliyor musun aşkım, çok güzeldi, harika zevk aldım!"
Serpil: "Senin için öyleydi, ama bir de bana sor!"
Ferit: "Çarşamba akşam yine buluşalım mı kız?"
Serpil: "Aklından ne geçiyor bilmiyorum, ama büzüğüm bu haldeyken götten verecek durumda değilim!"
Ferit: "Ne alakası var aşkım, sana bir sürprizim olacak :)"
Serpil: "Ne sürprizi?"
Ferit: "Söyleyemem, sürpriz :)"
Mesajlar bu şekilde devam ederken Serpil buluşmaya razı olmuş, işten sonra buluşma yerini kararlaştırmışlar. Sonra birbirlerine yolladıkları öpücüklerle mesajlaşmayı bitirmişler.
Telefonunu salonda unutması Serpil hakkında bilmediklerimi öğrenmemi sağlamıştı. Mesajlardan anladığım kadarıyla Ferit'le yaşananlar Serpil için de bir ilkti. Ve devamı da bana nasip olmuştu. Büzüğünün hali Ferit'in gücünü gösteriyordu. Serpil'in göt deliği pørnø yıldızlarınki gibi büyümüştü. İlkinde bu hale geldiğine göre Ferit'in yarağı oldukça kalın olmalıydı. Zaten mesajlarda Serpil de bunu itiraf etmişti. Benim rahat bir şekilde içine girmem de bunun bir kanıtıydı. Bira içtiğimiz ilk gece, kılların arasındaki delik anlaşılmıyordu bile. Oysa dün akşam farklı bir görüntüye bürünmüş, kılsız hali göt deliğini daha da belirginleştirmişti. Bunda Ferit'in payı büyüktü. Mesajlara göre bu akşam da buluşmuş olmalılardı. Eve geç geldiğimden Serpil'in geldiği saati bilmiyordum.
Serpil telefonun alarmıyla uyandığı için işe geç kalmasını istemiyordum. Telefonunu vermek için odasına yöneldim. Kapısını açıp ışığı yaktığımda Serpil uyandı, esneyerek yataktan doğruldu. Uykulu hali çok sexy görünüyordu. Elbiseleriyle yatmıştı, başındaki türbanı bile halen duruyordu. Telefonunu içerde unuttuğunu söyleyerek kendisine uzattım. Serpil, "Saat kaç?" diye sorup telefonunu aldı. "01:00'e geliyor!" dedim. "Yemek yedin mi?" diye sordu. Yediğim halde, hazırlayacaksa yiyebileceğimi söyledim. Yataktan kalkıp, "Hazırlayım. Üzerimi değiştirip geliyorum hemen!" dedi. "Tamam!" diyerek salona geçtim. Birkaç dakika sonra odasından çıktı, önce lavaboya, sonra da mutfağa geçti. Bir müddet sonra, "Yemek hazır!" diye seslendi. Kalkıp mutfağa geçtim.
Yemek yerken göz ucuyla Serpil'i kesiyordum. Dalgın bir hali vardı, devamlı masa örtüsündeki motife bakıyordu. Ona yaptıklarımı bilse bu durumda olmazdı. Böyle bir şeyi benden beklemezdi. "Hayırdır kız, hasta falan mısın?" diye sordum. Başını kaldırıp kocaman gözleriyle bana baktı. Kocaman iri gözleri içimi eritiyordu. "Bugün iş bayağı yoğundu, biraz yorulmuşum..." dedi. Havadan sudan sohbete başladık. Konuyu evliliğe getirdim ve "Düğün hazırlıkları nasıl gidiyor? Bu konuda Ferit'le konuşuyor musun?" dedim. Bu soruya gerilmişti, derin bir nefes alıp, "Ferit'in ne yapmak istediğini doğrusu ben de bilmiyorum! Herhalde büyüklerimiz gelince düğün tarihini belirleyeceğiz!" dedi. Kafasında soru işaretleri olduğunu hisettim, "Aranızda bir sorun mu var?" diye sordum. "Yooo, sorun falan yok! Bu gün işyerine geldi, biraz konuştuk, sonra da gitti!" dedi. Eminim söylediği gibi değildi, "Sanki canın sıkkın gibi? Aranızda bir şey mi geçti?" diye sordum. Serpil, "Yaa beni boş ver, sen bu akşam eve niye geç geldin?" dedi. Konuyu değiştirmek istediğini farkettim.
Arkadaşlarla takıldığımı söylediğimde, "İçtiniz mi?" diye sordu. "Para mı var ki kızım!" dedim. Böyle söylemem hoşuna gitmiş olacak ki kahkahayı bastı ve "Beni arasaydın ya, ben sana verirdim!" dedi. Bu tatlı kahkahaya ben de tebessümle karşılık verdim ve "Ne bileyim kızım, aklıma gelmedin ki! Ama şimdi buz gibi bira olsa ne güzel giderdi valla!" dedim. Amacım kendisini denemekti. Serpil tebessüm ederek, "Şansına küs, bu saatte her yer kapalıdır!" dedi. Ben de, "Sen paradan bahset, ben açık yer bulurum!" dedim. "Bu saatte açık yer var mıdır ki?" diye sordu. Balık oltaya takılmıştı. Sabaha kadar açık büfelerin olduğunu söyledim. "İyi madem, para getireyim de git al!" dedi. "Kız yoksa sen de mi içmek istiyorsun?" diye takıldım. "Yaa ne bileyim, içsem mi ki?" dedi. İstemem yan cebime koy edasıyla kararı bana bırakıyordu.
"Biliyor musun, içtiğinde çok komik oluyorsun!" dediğimde, Serpil şımarık bir edayla eliyle elime vurdu ve "Manyaksın sen ya, asıl sen çok komik oluyorsun!" dedi. Neşeli bir ortam oluşmuştu. "Hadi para ver de gidip alayım!" dedim. Kalkıp içeri gitti, cüzdanını alıp geldi, para verdi. "Ben kendime 4 kutu alacağım, sana kaç kutu alayım?" diye sordum. Çekingen bir üslüpla, "Ne bileyim, bana da iki tane falan al işte!" dedi. "Birkaç dakika sonra evdeyim!" diyerek dışarı çıktım. Ve açık büfe aramaya başladım. Kapalı birkaç büfeden sonra açık bir yer bulabildim. Biraların yanında meze olarak da biraz kuruyemiş aldım. Bir kutu da enerji içeceği aldım ve hemen oracıkta içtim. Enerjiye ihtiyacım olabilirdi. Bu düşünce bile yarrağımı hareketlendirmişti. Serpil'in bu gün de Ferit'le buluşmuş olması beni daha da heyecanlandırıyordu. O şerefsizin Serpil'i rahat bırakmadığından emindim, kesin bu gün de götünü sikmişti...
Eve geldiğimde yarrağım halen inmemişti, inmesinini bekleyip zile bastım. Serpil kapıyı açtığında burnuma gelen koku harikaydı. Banyo yapmıştı. "Çok güzel kokuyorsun kız!" dedim. Tebessüm ederek, "Teşekkür ederim! Hava çok sıcak, bir duş alayım dedim!" dedi. Elimdekileri aldı ve salona geçtik. Üzerindeki pembe eşofman vücuduna yapışmış gibiydi. Arkası dönük olduğu için götüne bakıyordum. İçim gidiyordu, ama elimden bir şey gelmezdi. Poşettekileri çıkarıp sehpaya koyarken beli biraz açılınca tangası göründü. Bu manzara bile yarrağımı sertleştirmeye yetmişti. Poşeti boşaltıp bana doğru döndü, bana bir kutu bira verdi. Koca göğüsleri penyenin altında sıkışıp kalmıştı. Gözlerim göğüs çatalına takılınca, bunu farketti ve bir eliyle penyenin yakasını kapattı. Sonra da kendisi için bir kutu bira açtı. TV'de bir müzik kanalı ayarladıktan sonra karşılıklı içmeye başladık...
Aradan yarım saat falan geçtiğinde alkolün etkisi yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Serpil TV'de çalan müziğe eşlik ederken ağzından kelimeler yarım yamalak çıkıyordu. Bir ara çıkan 'Geceler' şarkısı Serpil'i iyice etkilemişti. Duygulandığını farkettiğimde kanalı değiştirmek istedim. Fakat Serpil, "Değiştirmeee!" diye itiraz edince, değiştirmedim... İkinci biralar içilirken, Serpil'in ağzından dökülen cümleler de gittikçe dengesizleşmeye başlamıştı. Ben Ferit'i çekiştirmek istesem de, Serpil o konuda konuşmak istemiyordu...
İkinci biralar bitmek üzereyken Serpil yerinden kalktı. Bir an sendeledi, neredeyse üzerime düşüyordu. "Hayırdır kız, nereye?" diye sordum. Cevap vermeyince, "Yanlış bir şey mi söyledim kız?" diye sordum. "Bir yere gittiğim yok be! İşeyeceğim!" dediğinde, "Yardım ister misin?" deyip güldüm. Serpil kahkaha atıp, "Hee, sen mi işeteceksin beni? Tövbe tövbe!" dedi ve salondan çıkıp tuvalete gitti... Öyle tazyikli işiyordu ki, işeme ve osuruk sesi salona kadar geliyordu. Tuvalette olmasını fırsat bilip, Serpil'in bitmek üzere olan birasını tarafıma çektim, dolu olanı önüne koydum. Ona 3-4 kutu bira içirip iyice sarhoş etmek istiyordum...
Serpil gelmeden neşeli, hareketli, oryantal danslı kliplerin olduğu bir müzik kanalı buldum. Serpil tuvaletten gelip klipteki dans eden kızları görünce, "Bu ne be? Müzik mi şimdi bu? Akılları sıra oryantal mı yapıyor bu karılar? Ben bu orospulardan daha iyi oynarım!" diyerek salonun ortasında oryantal yapmaya başladı. Götünü sağa sola sallarken ne yapmak istediğini kestiremiyordum. Götüyle daireler çizerken belini ileri geri hareket ettiriyordu. Memeleri ve götü löpür löpür sallanırken sanki Erotik Dans yapıyordu. O sırada başındaki örtüsü sıyrılıp yere düştü. Serpil'i hiç böyle görmemiştim. Kahverengi gür saçları beline kadar iniyordu. Götüyle 360 derecelik daireler çizerken azgın orospular gibiydi. Şarkı bitince, "Nasılım ama?" deyip gülerek yerine oturdu, birasını yudumladı. "Tek kelimeyle süpersin!" diyebildim.
Serpil, "Doğru düzgün bir müzik kanalı yok mu?" deyip kumandayı aldı. Kanalları karıştırırken, benim şifre koyduğum bir kanalı buldu ve "Bu kanala niye şifre koydun? Ne var ki bu kanalda? Açsana şunun şifresini!" dedi. Dediği kanal da uydudan 24 saat Softcøre seks filmleri oynatan bir kanaldı. "Olmaz, o kanalda ayıp filmler var!" dedim. Serpil, "Aç hadiii, açç şunu!" diye şifreyi açmam için ısrar ediyordu. Kafası iyiden iyiye bulutlanmış, ne dediğini bilmez hale gelmişti. Sonunda ısrarlarına dayanamayıp şifreyi açtım ve oynamakta olan Softcøre filmi izlemeye başladık...
Hem içiyor, hem seyrediyorduk. Film Softcøre da olsa, üvey ablamla izlemek oldukça heyecan vericiydi. Kalbim küt küt atıyordu. Göz ucuyla onu izliyordum, birasını hızlı hızlı yudumluyordu. Böyle devam ederse çabucak sarhoş olması işten bile değildi. Benimse bedenimi saran sıcaklık gittikçe yükselirken, kazık gibi olmuş yarrağımı gizlemeye çalışıyordum. Serpil film hakkında yorum yaparken içinde var olan sırlar yavaş yavaş ortaya çıkıyordu, alkolün etkisi kendisine cesaret vermişti. Filmde adam kızı domaltmış sikerken (Softcøre olduğu için herşey görünmüyordu), Serpil adamın yakışıklılığından bahsediyordu. Güldüğüm için, "Ne gülüyorsun? Yakışıklı işte!" dedi. Ben de, "Sadece yakışıklı mı?" diye takıldım. Serpil, "Şeeyy yanii... o işi de iyi yapıyor!" dedi. Ben de, "Hangi işi?" dedim. Serpil eliyle 'Pompalama' hareketi yaparak, "Anla işte, o işi!" deyince ikimiz de gülme kirizine kapıldık...
"İlk kez mi böyle bir şey seyrediyorsun?" diye sorduğumda, Serpil yutkunarak, "Evet!" dedi. Gözünü kırpmadan filmi seyrederken oturduğu yerde kıvrandığını farkettim. Bir elini bacaklarının arasına sıkıştırmış, belli beliriz bacaklarını oynatıyordu. Tüm cesaretimi toplayıp, "Şu anda izlediğimiz film Softcøre, bunların birde Hardcøre olanları var!" dedim. Serpil, "Hardcøre ne?" diye sorunca, "Hardcøre'un ne olduğunu bilmiyor musun yani?" dedim. Serpil, "Hadi amaaaa, oyun bozanlık yapma, Hardcøre ne? Söyle!" diye ısrar etti. "Söyleyeceğim, ama kızmak yok!" dedim. "Söyle, valla kızmaycağım, hadi söyle!" deyince ben de açık açık anlattım, "Gerçek sikişli, am, göt, yarak, giriş çıkış, boşalma, en ufak detayına kadar herşey belli!" diye. Serpil pür dikkat beni dinlerken gözlerini bana dikmişti. Sonra, "Cidden öyle filmler de var mı?" diye sordu. "Elbette var!" dedim. Birasını bir kez daha yudumlayıp, "Sen hiç seyrettin mi?" diye sordu. "Tabii seyrettim!" dediğimde, "Sen ne uyanıksın yaa! Kendin seyrediyorsun, ama ben seyretmeyeyim diye kanallara şifre koyuyorsun, öyle mi?" diyerek gülmeye başladı, sonra da, "Bana ne, bana ne, ben de seyretmek istiyorum!" dedi.
"Kızım o filmler bunun gibi masum değil, her şey açık açık gösteriliyor, senin seyretmen uygun olmaz!" dediysem de işe yaramadı. "Sen seyrediyorsun ama! Öyle ya, siz erkeksiniz, siz her şeyi seyredersiniz!" diyerek bana sitem etti. Ben de, "Yaa beni yanlış anladın, benimle seyretmen uygun olmaz demek istedim..." dediğimde, "Üff yaa, çok uzattın! Bak açmıyorsan ben yatmaya gidiyorum!" deyip kalktı. Suratı asık bir şekilde önümden geçerken Hardcøre kanallarından birini açtım. Filmden gelen, "Yess, yess! Ahhhh, Ohhh, Mmmmhh! Yess, yess!" sesleriyle birden dönüp TV'ye baktı ve "O ne öyleee?" diyerek elini ağzına kapattı. Ayakta dikilip kaldı, gördüklerine çok şaşırmıştı. Biraz seyrettikten sonra, yutkunarak, "Bunlar gerçek mi?" diye sordu. Sadece, "Gerçek!" diyebildim...
Filmdeki sahne inanılmaz güzeldi. Genç ve güzel bir kız amına girip çıkan kocaman bir yarrakla sikilirken zevkten kuduruyordu. Bu güzel görüntü tüm ihtişamıyla devam ederken Serpil donup kalmıştı. "Otursana kız!" dedim. Geri geri yürüyerek koltuğa oturdu. Film devam ederken hiç konuşmuyorduk... Son biralar da suyunu çekmişti. Dört kutu birayı içen Serpil iyice sarhoş olmuştu. Ayık olsa ne tepki verirdi bilemiyordum, ama şimdi oturmuş birlikte pørnø film seyrediyorduk...
Yaklaşık bir saattir izlediğimiz filmde her türlü pozisyonu ve her türlü sikişi görmüş, küloduma boşalmamak için kendimi zor tutmuştum. Amdan, götten, ağızdan, tekli, çiftli, gruplu, zencili v.s. hemen hemen her tür sikişi seyretmiştik. Eminim daha önce bu tür şeyleri bilmeyen Serpil'in amı da sırıl sıklamdı, zaten seyrederken kıvranıp durmuştu. Ben olmasaydım belki de mastürbasyon yapıp birkaç kez orgazm olacaktı. Film bittiğinde birbirimizin yüzüne bakamıyorduk. Serpil kalktı ve sadece, "İyi geceler!" diyerek yalpalaya yalpalaya önce tuvalete, sonra da odasına gitti...
Ben de kalktım ve ortalığı toparladım. Serpil'in odasının önünden geçerken içerden inleme sesleri geliyordu. Anahtar deliğinden baktığımda gördüğüm manzara inanılmazdı. Eşofmanını ve tangasını çıkarmış, amını okşuyordu. Amını sıvazlayan eli de inlemeleri gibi gittikçe hızlanıyordu. Sonunda orgazm oldu ve birkaç saniye boyunca sağa sola kıvrandı durdu. Sonra da büzülmüş bir halde hareketsiz kaldı. Serpil'in orgazm anını görmek beni iyice kudurtmuştu.
Birkaç dakika boyunca evin içinde dolaştım durdum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Gidip tekrar anahtar deliğinden baktığımda, Serpil halen deminki pozisyonda hareketsiz yatıyordu. Uyumuş olmalıydı. Kapıyı yavaşça açtım ve içeri girdim, "Serpiil! Serpill!" diye seslendim. Yanıt vermiyordu. Heyecandan kalbim duracak gibiydi. Dört kutu bira içmiş ve orgazmın da verdiği rahatlamayla sızıp uyumuştu. Kolay kolay uyanmayacağından emindim. Belden aşağısı çırılçıplaktı. Eşofmanı ve tangası yatağın üzerinde duruyordu. Büzülmüş halde yatarken götü geriye doğru çıkmıştı. Arkasına geçerek götüne bakıyordum. Bacaklarının arasına sıkışan amı bir çizgi halinde görünürken, akan sular çarşafı ıslatmıştı. Küçük dudakların arasında beyazımsı bir sıvı vardı. Az önce orgazm olmuştu ve bu orgazm suyu olmalıydı.
Sonra göt deliğini merak ettim. Yavaşça götünün yanaklarını araladım. Gördüğüm manzara aklımdan geçeni doğruluyordu. Ferit yavşağı bu akşam da Serpil'in götünü boş geçmemişti. Deliğin etrafı iyice morarmıştı ve göt deliği halen gevşek duruyordu. Zaten bekleyecek gücüm de yoktu, bir an önce içine girmek için sabırsızlanıyordum. Daha önce Serpil'in götünü bir kez sikmiştim ve bu da ikincisi olacaktı. Bacaklarından tutup sırtüstü çevirdim. Serpil'de ses seda yoktu. Sanki ölü gibi hareketsiz yatıyordu. Amcığı tüm ihtişamıyla meydandaydı. Amını gördüğümde tüm bedenim ürpermişti. Bu güzel amcığa saatlerce bakabilirdim, ama dayanacak gücüm kalmamıştı. Filmdeki pozisyonu denemek istiyordum.
Kendi eşofmanımı ve donumu çıkardım. Bacaklarının arasına eğildiğimde amından burnuma gelen koku iştahımı kabartmıştı. Kılsız pürüzsüz amcığı kaymak gibiydi ve bu kaymaktan tatmak, öpmek, yalamak istiyordum. Yalamaya başladığımda amının tadı tuzluydu, ama yine de müthiş zevk veriyordu. Ağzımdan çıkan tükrük, amının sıvısıyla bütünleşiyor sonrada süzülüp çarşafa akıyordu... Bacaklarını kucağıma alarak aralarına girdim. Baldırlarının altından tutup göğsüne doğru büktüm. Bir bacağını sağ omuzuma, diğer bacağını da sol omuzuma doğru kaldırdım. Yukarı kalkan bacaklar götünün yanaklarını iyice germiş, göt deliğini ortaya çıkarmıştı.
Amının sıvılarını göt deliğine yedirerek yarağımın başını göt deliğine dayadım ve yüklendim. Önce kafasını, ardından gövdesini soktum. Artık içindeydim. Tanrım ne harika duyguydu bu! Büzük kasları yarrağımı lastik eldiven gibi sarıp sarmalmıştı. Kilitlenmiş gibi birleşmiştik. Bir süre öyle kaldıktan sonra git gel yapmaya başladım. İçine girip çıkmak harika bir haz veriyordu. Zaman zaman Serpil'in ağzından çıkan mırıltılar eşliğinde götünü sikmeye devam ediyordum. Acaba siktiğimin farkında mıydı? Emin değildim, ama çok geçmeden am suyu yarrağıma doğru sızıp, kayganlık vazifesi yapmaya başlamıştı. Yarrağım şimdi daha rahat hareket ediyordu. Götten sikmenin zevkini tadarken, penyesini sıyırdım. Sütyenin altında sıkışan kocaman memeler kurtulmak ister gibiydi. Memelerini sütyenden kurtardığımda harika bir manzarayla karşılaştım. Kocaman göğüsler oldukça diriydi. Ucları şişmiş, dimdikti. Üzerine abanarak, önce yalamaya, sonra da emmeye başladım. Serpil yine mırıldanıyordu. Ama o anda uyansa bile umrumda değildi, bu zevkten beni hiç kimse mahrum bırakamazdı. Memelerini yalayıp emerken, yarrağımı götüne köklemiştim. Sonra hareket ettirmeye başladım. Hem götünü sikiyor, hemde memelerini yalayıp emiyordum...
Bacakları omuzumda olduğu halde belinden tutup kendime çekerek hızla sikiyordum götünü. 10-15 dakikadır devam eden bu git geller neticesinde deliğini iyice gevşetmiştim, şimdi daha sert hareket ediyor, hızlı bir şekilde sikiyordum götünü. Zevkten çıldıracak gibiydim, bedenimi saran sıcaklık yarağıma doğru yöneliyordu. Aniden kasılmaya ve boşalmaya başladım. Şiddetli bir şekilde boşalırken götüne pompalamaya da devam ettim. Boşalmam bitince rahatlamıştım. Terden sırılsıklam haldeydim.
Yarrağımı çekmemle birlikte Serpil'in götünden osuruklar gelmeye başladı. Bacaklarını indirmeden götüne baktım, delik kapanmamış, kırmızımsı içini döllerim doldurmuştu. Osurmalarıyla döller dışarı çıkmaya başladı. Donumu aldım ve donumla götünün deliğini iyice temizledim. Sonra da sütyenini düzelttim. Odadan çıkarken Serpil halen osurmaya devam ediyordu :)
[Gökay]
157 notes
·
View notes
Text
Bugün teyzemlere gittik. Resmen eşofmanla gittim, hiç özenmedim yani. Eve giderken kuzenimi ikna ettim. Akşam yemeği için dışarıda döner yedik. Eve giderken de bir yerde oturup kahve içelim dedik. Gittiğimiz yerde canlı müzik vardı amk. Herkes şıkır şıkır hazırlanmış, bağırarak şarkı söylüyor. En arkada bir yere oturduk. Herkes güzelce giyinmiş, ful makyaj, saçlar maşallah, şıkır şıkırlar. Kızlar önümüzde öyle dans ediyor ki bir an kendime baktım ve cinsiyetimden şüphe ettim aq. Parlayan bir eril enerjiydim o an. Kuzenim yine normal giyinmiş. Ben eşofmanla gittim aq
#uykusuz geceler#ay benim gece senin#geceye not#kitaplar#geceyedair#gelmemeyegidenadam#kitap alintilari#3391kilometre#3391km#beyza alkoç#0 km#0 kilometre#egenin izmiri#egenin incisi#karantina#mahşerinbinlerceatlısı#mahşerindörtatlısı#keşfet#viral#writers on tumblr#artists on tumblr#tumblr girls
20 notes
·
View notes
Text
Şimdilik ümitvarım çünkü henüz bilmiyorsun beni. Bilmeni istiyorum o ayrı mevzu. Bil, sende sev beni.. Beraberliğimize şaşırsınlar ama bir o kadar da mutlu olsunlar. ''Gerçekten ikisi de birbirinin layığıydılar.'' desinler ardımızdan.
Hep yanımda, yoldaşım ol. Öğrendiğin vakit şaşır, çok düşün, aklın fikrin ben gibi karman çorman olsun ama sonucunda sende beni sev... Şaşır benim sevgimi görünce.. 'ne zamandır bu halde gönlün?' diye sor mesela bana! Bende anlatayım tabii.. misal: Sen kahve gözlerime bak bende senin yeşillerine dalayım; fotoğraftakinden daha anlamlı, daha dermanlı, daha canlı bakıyorlardır eminim. Çok merak ediyorum o yeşiller beni severse nasıl bakarlar. Ya da hayalimdeki seni anlatayım; fotoğraflarındaki naifliğin ve kibarlığını.. 'Kibarlığın da alıyor beni benden' diyeyim sana. Açık açık anlatayım içimdeki seni sana. Sonra parmağındaki yüzüğüne dokunayım. Her fotoğrafında genelde orta parmağına bazen ise yüzük parmağına taktığın siyah taşlı yüzüğüne... Sana çok yakıştığını söyleyeyim, başkalarına değil! Bizzat sana söyleyeyim. O anın mutluluğunu yaşayayım, sende gör gözlerimdeki o çocuksu heyecanı. Sonraa.. sarı olduğunu düşündüğüm kıvırcık saçlarına bakayım, kirli sakallarına... Asla kumral mı sarışın mı ayırt edemem bu yüzden bu sefer konuşan sen ol. Ten rengini sen söyle bana. sarışın veya kumralım de bana...
Senden hemen aşık olmanı bekleyemem. Ama bize fırsat vermeni isterim. Belki normalde sevmiyordun beni, ama tanımaya fırsatın olmadığı içindir. O yüzden bırak sana içimdeki aşkı iliklerine kadar hissettireyim ondan sonra karar ver. Bu gecelik de diyeceklerim bu kadar. Bu yazımda da sana söylemek istediklerimi, sana anlatır gibi yazdım yine.. Ama umudum, her şeyi bir gün çocukken vurulduğum o güzel yüzüne söylemekten yana.. İyi geceler <3
" Kendini bana teslim et.
Seni yüzüstü bırakmayacağım.
Seninle yaşlanmak istiyorum.
seni öpmek,
seninle vakit geçirmek,
sırlarını tutmak,
her anınla ilgilenmek istiyorum. "
#disfruto#edebiyat#şiir#aşk#sevda#acı#hudutsuz sevda#yürekten#geçmişin izleri#kara sevda#aşk acısı#sevgi#sevmek#seventeen#delta squad#null arcs#republic commando#repcomm#seven deadly sins#severus snape#fi skirata#spotify#aşka dair#çocukluk#geçmişe özlem#geçmiş zaman#mutluyum ama birazdan geçer#SoundCloud
11 notes
·
View notes
Text
Brels ve Kahve hakkında
Eveet, merhaba merhaba ve merhaba sevgili arkadaşım. Şu an bu satırlara başladım, ne hakkında yazacağımı bilmiyorum o yüzden başlıkta da "Şimdilik başlıksız" yazıyor. Belki kalır, bilmiyorum bi sevdim gibi ama değişebilir. İyi olmak üzerine, depresif düşünceler üzerine, bazen evrene serzenişlerle ve farklı dışavurumlarla burada seninle çok konuştuk, seni de bu konuda fazlasıyla darladım gibi hissediyorum. O yüzden bugün biraz konu değiştirelim, biraz bu düşüncelerden, bu ülkeden, bu gezegenden uzaklaşalım istiyorum. Zihnimdeki uçsuz bucaksız uzaydaki Pandoria Galaksisinde, ufacık bir yıldız sisteminde misafir edeceğim seni bugün eğer sıkılıp erkenden gitmeyi seçmezsen.
Kalmayı seçtiğini görmek mutluluk vericii. Sen koltuğuna otur, geminin kumandası zaten yapay zekada. Ben de kahveleri hazırlayıp müziği koyayım, çok da acele etmeden, uzayın güzelliğini kaçırmadan devam edelim yolumuza. Yalnız dikkat et kahve biraz fazla sıcak, yakmasın.
Burayı inşa etmek epey zamanımı aldı, hala bitmiş değil aslında. Yer yer eklemeler yapıyorum, birkaç yaşam formu eklemeyi düşünüyorum şuradaki galaksiye. Şu sağdakinde yakında bir süpernova yaşanacak ama umarım sağlam kurtulurlar, oradakileri geliştirmeyi biraz unutmuş olabilirim çünkü, heheh. Neyse, geçelim hemen, ben şu gemiyi hızlandırayım..
İştee başyapıtım, Pandoria Galaksisi.. Her seferinde biraz daha aşık oluyorum bu manzaraya, kaostan doğan bu güzelliği şans eseri ortaya çıkardım. Normalde bu kadar canlı bir tonda olmayacaktı, kıvamını tutturayım derken fazla koydum malzemeyi.. İyi ki de öyle olmuş tabi, insanlardan sıkıldığımda burası bana çok güzel bir sığınak oluyor. Hadi gel yavaşça gezegene inelim.
Bu yıldız sistemine Sandrow adını vermişti yerlileri hemen hemen 350 yıl kadar önce. En azından bu gezegendekiler tabi heheh. Gelelim gezegenimizeee. Çok sevdiğim bir öyküsü var buranın. Bundan yaklaşık 2700-2800 yıl önce bu gezegen savaş yeriydi bildiğin. Mükemmel ötesi bir cehalet vardı gezegende. O kısım pek anlatılmaya değer bir şey değil, saçma taht savaşları işte, koltuk sevdalıları, yapacak bir şey yok.
Neyse neyse, bu savaş tabi iyice kontrolden çıkınca dedim ki buna bir müdahale etmek gerek. Ben oluşturmadım mı lan burayı oldum bi'. Gittim gezegene, dedim ki ya siz bu savaşı bitirirsiniz, ya da ben tüm silahlarınızı yok ederim, galaksiye karşı savunmasız kalırsınız. Yapman guzum, savaşman guzum dedim. Başta bi' sallamadılar tabi ama nükleer silahları bir anda kaybolunca biraz daha ılımlı hâl almaya başladılar. Tam olarak her şey o noktada değişti işte.
Çünkü zorunlu olarak yaptıkları dinleme, aynı yerde bulunma olayı onları karşı düşünceyi de anlama, dinleme yetisini kattı yavaş yavaş. Tabi epey uzun ve sancılı oldu bu süreç. 200-250 yıl falan neredeyse. Sonrasında o uzun soluklu barış dönemi başladı, o zamandan beri durumlar daha iyi gezegende. Şimdi birazdan halka karışırız, daha iyi anlarsın demek istediğimi.
Eee şöyle bir dolaş bakalım, biraz halka karış, dedikodularını dinle, bir şeyler alacak olursan benim hesabıma yazdır ben hallederim hehe. Merak etme, uzay gemisinin etki alanındasın, çeviri gibi derdin olmayacak, orası teknolojinin derdi. Ben tam burada bekliyorum, söz karışmayacağım gezintine, salça olmak da yok.
Eveet, gezip tozman bittiysee, ooo bakıyorum da Brelslerden de kapmışsın hemen görünce. Aramızda kalsın kahve yanında çok iyi gidiyor ama burada kahve içmek ölüm cezası sebebi. Sebebini yolda anlatırım. Atla atla gidelim hemen..
Aaay ay, öyle işte sevgili arkadaşım. Biraz farklı bir yer gör, kafamız dağılsın istedim. Umarım senin için keyifli bir yolculuk olmuştur. Brelsleri kahveyle denemeyi unutma, bir de buzdolabında tutma, çok kötü kokuyor öyle olunca, acı tecrübe edildi... Kendine çok dikkat et lütfen, bir sonraki yolcuğumuz için şimdiden sabırsızlanıyoruum, hadi baybaay!
#cninzihni#hikayemsi#hikaye#denir ya#biraz kendi zihnimden uzaklaşıp yine kendi zihnime yaklaştım gibi oldu#bakalım#Spotify
22 notes
·
View notes
Text
Bugün Merve ailesi ile geldi bize sabahtan geldi. Ayy evlendiğinden beri görüşmüyorduk. İlk defa hamile halini canlı kanlı gördüm 💓 Ethem Amcayı, Hatice Teyzeyi gördüm. Sabahtan kahve, çay, akşam yemeği, çay yine en son meyve derken faslı kapattık. Böyle akşamları çok seviyorum. Yani sevdiklerim gelsin kahveler, çaylar, yemekler, meyveler yensin içilsin. Sohbetler edilsin güzel muhabbetle ayrılalım. Ben yemekler yapayım, pastalar, kurabiyeler yapayım çok mutlu oluyorum. Yani öyle böyle değil çok. İleride evimi de böyle hayırlı, güzel muhabbetli sofralar ile canlandırıyorum. Misafir ağırlamak bilakis sevdiklerimi çok hoşuma gidiyor.
26 notes
·
View notes
Text
Bir ay sonra nişanım var ve nişan hazırlıkları checklisti yaptım. İzinli günüm çok az, bakalım kaçını yetiştirebileceğiz.
Salonu ortalama 500 kişilik. Sınırsız su ve çay ikramı var. İçecekler kola ve fanta şeklinde. İki çeşit kuru pasta ve yaş pasta servisi mevcut. Canlı müzik ekibi var üç kişilik. Onunda araç süsleme, gelin saçı ve makyajı, dijital fotoğraf ve full video çekimi yapılıyor. Jimmy Jip ekstra ücrete tabii, biz pakete eklemedik. Bu haliyle tüm özellikler dahil salon için 22.000 TL ödedik. Listede biraz daha açık bir şekilde belirttim.
Gelin için nişan elbisesi ✓ (Kaleiçi Yıldızlar Giyim, 4500 TL)
Gelin için ayakkabı ✓ (0 TL çünkü vardı)
Damat için takım elbise ✓ (Sarar, 6500 TL)
Damat için ayakkabı ✓ (Elle Shoes, 4500 TL)
El buketi ✓ (400 TL)
Yaka buketi ✓ (50 TL)
Organizasyon mekanı ✓ (22.000 TL)
Müzik ✓ (3 kişilik orkestra, mekan karşılıyor, 0 TL)
Fotoğrafçı ✓ (Mekan karşılıyor, 0 TL. Sürekli video çekimi mevcut)
Yaş pasta (kesilecek), kuru pasta ikramları, su ve içecek ikramları ✓ (Mekan karşılıyor, 0 TL)
Araba süslemesi ✓ (Mekan karşılıyor, 0 TL)
Kuaför, yüz ve dekolte makyajı ✓ (Mekan karşılıyor, 0 TL. Ama takma tırnak, takma kirpik vs ekstra ücrete dahil)
Giriş müziği seçimi ✓ (Kenan Doğulu, Aşk ile Yap)
Dans müziği seçimi ✓ (Zerrin Özer, Her Şey Seninle Güzel)
Pasta giriş müziği seçimi ✓ (We Found Love, 2cellos)
İlk dans provası ✓ (Dance with Devrim, iyi ki var)
Ankara oyun havaları provası ✓
Antalya oyun havaları provası ✓
Davetiye tasarımı ✓ (0 TL) (Evet, ben tasarladım. Evet, canva'dan. Ve çok tatlı oldu, olduğu gibi bastırmayı düşünüyoruz)
Davetiye baskı ✓ (300 baskı için 700 TL)
Her iki tür hediyelik için de hatıra baskısı ✓ (8 sayfa, 40 TL)
Çikolatalı hediyelikler için 3 renk badem şekeri, tül, mıknatıs ✓ (Badem şekeri 1000 TL her renkten 100 adet, mıknatıs 100 TL, tül kahveli hediyelerden kalan tül olduğu için ekstra para vermedim)
Kahveli hediyelikler için kahve, boş şişe, jüt ip, cipso çiçek, tül ✓ (Şişeler hastaneden 0 TL. Ip ve tül için 100 TL, cipso çiçek 250 TL, kahveler evde vardı 0 TL)
Takı töreni için toplu iğne ve takı kurdelesi alışverişi ✓ (20 TL)
Damat için takı ✓ (aldık bir şeyler)
Gelin için takı ✓ (ayy sanırım onlar da aldılar bir şeyler)
Yüzükler ✓ (Alyanslarımız, 5500 TL)
Yüzükler için dökülmeyen inci ve kırmızı kurdele ✓ (30 TL)
Yüzük tepsisi ✓ (0 TL, istemede getirdikleri çikolata tepsisini yüzük tepsisi olarak kullanacağız)
Makas ✓ (0 TL, kuş şeklinde minik hobi makasım vardı, ucuna kurdele taktım)
Yüzük yükselticiler ✓ (0 TL, bunları komşum vermişti)
TOPLAMDA: Geline ve damada takılacak takılar hariç listede yazdığım her şey 45.690 TL tutuyor. Tüm nişan masrafımız bu kadar tutuyor.
9 notes
·
View notes
Text
Ben... Bir kadın tanıdım. Saçlarından meme uçlarına kadar günahtı . Karanlıktı. Siyahtı. Griydi... Onunla sevişmek büyük, çok büyük bir savaştı. Hiroşima'ydı, Halepçe'ydi, Gazze'ydi... Aramızda kalsın, devrimciydi. Çenesiyle boynu arasındaki uzantıya bütün gezegenler sıralanabilirdi. Tanrı evreni yaratırken onun vücudundan kopya çektiği söylenirdi. Senfoni orkestrası gibi teni vardı, bütün kemanlar ağlardı. Gözleri vardı, akıttığı gözyaşları cehennemi söndürebilirdi. Omuz çukurları her ne kadar mezarlığı andırsa da aslında yeni doğan bir bebeğin yuvasıydı. Karbondioksit kokardı. Zehirliydi. Atık değildi, atılandı. Hastane koridorlarına benzerdi, her adımında herkesi ürkütürdü. Çok sigara içerdi. "Sigara sağlığa yararlıdır," derdi. Cigeri beş para etmeyen adamlar uğruna ciğerlerini heba etmişti. Kusursuzdu. Susardı. Kusardı. Hayattaki tek kusuru doğmak olmuştu. İntihar etmezdi, suratını asardı. Ölümden korkmaz, azraile küfür ederdi. Su içmezdi. Ben de su içmezdim karşısında. Mitolojiden nefret eder, kahve içmezdi. Sigarasını tükürüğüyle söndürürdü. Kül tablasını çok severdi, okşardı. Kendisinden nefret eder, aynaya bakmazdı. Baksa da hemen kusardı. Teni büyük bir çölü andırırdı. Hiçbir canlı hayatta kalamazdı. Sıcaktı... Kuraklıktı... Issıszdı...
5 notes
·
View notes
Photo
Türkiye’nin en iyi online falcıları tüm sorularını eksiksiz yanıtlıyor!
Nar Fal’a ulaşmak için Whatsapp üzerinden bizlere ‘’Merhaba’’ yazmanız yeterli
0534 200 77 77
#online falcılar#online fal#online falcı#en iyi falcı#en iyi fal uygulaması#en iyi fal#en iyi falcılar#FAL#kahve falı#falcı#aşk falı#fal bak#katina falı#katina aşk#katina aşk falı#canlı Katina Falı#medyum#Astroloji#çin astrolojisi#astrolog#tarot falı#Tarot Falı Baktır#tarot kartları#burç#burç yorumları#burçlar
26 notes
·
View notes
Text
3 Kasım 2023
Bugün tam dört yıl oldu dedem öleli. Zihnimin bir köşesinde ayçiçeklerini düşünüyorum. Diğer bir yandan Ali'yi...
Elvan'la kahve içmeye kafeye geçiyoruz. Celalli bir şekilde bir şeyler anlatıyorum. Ali çıkıyor bir süre sonra salondan. Beni hiç bölmeden sessizce yanımıza oturup sözüm bitince anında konuya dahil oluyor.
Böyleydi işte benim aşık olduğum adam.
Bir süre sonra arkadaşımızdan telefon geliyor. "Bizim ona sözümüz vardı, canlı müziğe gidecektik. Gelir misin sen de?" diye soruyorum. Canlı müziğin pek tarzı olmadığını düşünerek gelmemesinden korkuyorum.
"Olur." diyor.
Beraber canlı müziğin olduğu mekana geçiyoruz. Bizim okulun müzisyenleri sahne alıyor. Kaliteli bir saksafon, vasat bir solist eşliğinde bir süre oynayıp şarkıları dinliyoruz. Masada hiç eksilmeyen bir sigara dumanı hâkim.
Saat ilerliyor. Elvan "Keşke yurda gitmek zorunda olmasam..." diye serzenişte bulunuyor. Ben de gecenin erken bitmesini istemiyorum.
"Bende kal."
"Eşyalarım yurtta."
"Tamam alıp gelelim o zaman."
Çocuklardan müsaade isteyip Elvan'ın yurduna gidiyoruz. Eskiden sevdiğim adam ve aşık olduğum adamı başbaşa bıraktığımda ne konuştuklarını merak ediyorum yol boyunca.
Saat 12'ye yaklaşırken yanlarına dönüyoruz. Müziklerin seyri değişmiş, daha hüzünlü parçalar çalmaya başlamıştı. Çocuklar epey derin düşünüyor gibi görünüyorlardı. Masada hâlâ bir sigara dumanı ve ek olarak sessizlik hâkimdi.
"Noldu size ya?" diye şaşırıyoruz.
"Dertleştik öyle..." diyorlar.
O gece ne konuşulduğunu bugün bile bilmiyorum.
Müzik bitiyor ancak biz gecenin bitmesini istemiyoruz. "Bize gidelim." diyor arkadaşım. Hep birlikte kalkıyoruz. Ali bana bir şeyler anlatıyor. Gülümsüyor. Sarhoş gibi onu dinliyorum. Yüzüm ona dönük. Geriye bir iki minik adım atıyorum. O ise kocaman adımlarıyla dibimde bitiyor. Kokusu burnuma geliyor. Gülüşü önümde, sakalları... Bedenlerimiz arasında neredeyse hiç boşluk kalmayacak kadar yaklaşıyor.
Ne konuştuğunu bile hatırlamıyorum ancak bir süre öyle durduktan sonra gülerek yukarı çıkıyoruz.
Ali bir tablonun önünde durup fotoğrafını çekiyor. Ardından bana dönüyor:
"Punk Art... Punk Art ne demek biliyor musun?"
Ali resimci olduğu için kendi bildiğim kadarıyla Punk Art'ın resimdeki anlamını anlatıyorum.
Ali ise "O da var." dedikten sonra No.1'le ilgili olan kısmı anlatıyor.
Arabanın anahtarını arkadaşıma veriyorum. Memleketten uzaktayken araba kullanmayı özlediğini söylediği günden beri sık sık yaptığım bir şeydi bu. Erkeklerin ikisi önde çok eğleniyor, biz de arkada kız kıza video çekiyoruz.
Eve vardıktan sonra rutinim olarak mutfağı topluyorum önce.
"Burası benim evim." derdim. Ait hissederdim kendimi o eve.
"Kahve yapıyorumm." diyorum. Ali önce istemiyor. Sabah mesaisi var. Ben kahve suyunu ısıtmaya başlarken adımı sesleniyor içeriden:
"Nescafe mi yapacaksın?"
"Eveet."
"O zaman bana da yapabilirsin ya bir şey olmaz."
"Tammammm."
Kahveleri alıp salona götürüyorum.
"Aaaa bu şekersiz ama!" diye dalga geçiyor Ali.
"Sen şekerli kahve içmezsin ki."
O anki şaşkınlığını sanırım üzerinden yıllar geçse de unutmayacağım. Ali o an bana aylar önce söylediğini bile hatırlamadığı bir bilgiyi hafızamda tutuyor oluşumun şaşkınlığındaydı.
Ali o an, ilk defa benim onu ne kadar sevdiğimi anlamıştı.
Zaman geçti, kahve soğudu ve ben hâlâ aynı şarkıdayım.
#güz yarası#geceye not#günlük#icimdekikayipcocuk#sarhoskedi#insanlar#soluksaripapatya#gece kuşu#uykusuz geceler#aşka dair
2 notes
·
View notes
Note
Öncelikle merhaba. Aradan biraz uzun süre geçti yanlış hatırlamıyorsam şuan 27 yaşında falan olman lazım abi. Yaşını, yaşadığın şehri falan unutabilirim belki ama bizlere yaptığın abiliği unutamayız abi. Bize verdiğin tavsiyeler, nasihatler aklımıza gelir ara sıra uzaklara dalar gideriz bizim bir Kaan abimiz vardı be deriz. Konuşmalarımızı yâd ederiz. Yalnız icmelik kahve tarifini izler kendimize kahve yaparız barbie videosunu izler kahkahalar atarız. Söylediğin şarkılar kulaklarımızda çınlanir.Kendimize yenge aramaya çıkmıştık bir ara biz bulamadık ama geçen bu süre zarfında belki sen bize bir yenge bulmussundur abi. Unutma Tumblr özel düğün videosu gelecekti artık canlı yaparsın. Aradan 2-3 yıl geçse de bize hâlâ "ya çıkıp Adana'ya gitsek Kaan abimizle bir kahve icebilsek keşke" dedirten insansın abi. Çoğu zaman hayatımıza dokundun, Sevindirdin. Seviliyorsun abim
Ne kadar duygusal bir yazı ne kadar duygusal çok teşekkür ederim açacağım düğünde o canlı yayını seviliyorsun sevgili minnak anonim kardeşim
10 notes
·
View notes
Text
borderlinela yaşamak
ya hep ya hiç. ortası yok.
dürtüsel davranışlarım çocukluğumdan beri benimle. en önemli, ömürlük arkadaşlığın neredeyse bel kemiği sayılacak lise arkadaşlarımı bile geride bıraktım. beni aradılar. özür dilediler mesela. ya hep ya hiççiydim. reddettim. iyi olan arkadaşlıklarımı da aramayıp sormayarak kaybettim. şimdi yalnızlık çekiyorum.
insanın geçmişini paylaşmadığı kimsesi olmaması ne kadar korkunçmuş. bu yüzden unutuyorum yavaş yavaş anılarımı. canlı kalamıyor anılarım. sanki hiç geçmişim olmamış gibi hissediyorum.
mesela n vardı sıra arkadaşım. y vardı şen şakrak bir kızdı. kıvırcık ş vardı, t vardı, s vardı, b vardı... ismini burda şu an anmayacağım ne çok arkadaşım vardı. sonra okul değiştim zaten.
yeni okulumda da arkadaşlar edinmiştim. sonra borderline dürtüselliğimin sonuçlarıyla sinir sistemimi rezil ettiğim bir yıl oldu. utandığım için kaçtım. h, g, s ve ü. sizden biri olmayı çok sevmiştim. e, t ve b. çok tatlı kızlardınız. sizlerle zevklerimiz çok uyuşuyordu. sizlere de katılmayı çok isterdim.
sonraki sene geçtiğim okul da depresyon girdabı. buradan hatırlamak istediğim kimse yok.
ktü'de b ve ö. sizinle yurdun zemin kat bahçesinde gece sigara kahve sohbeti yapmayı çok özledim. ö'nün saçma sapan sorularını özledim. kurtulacağımı bilsen kusmuğumu yer miydin, tarzı sorularını.
hü'de t. kurtuluş parkında yaptığımız piknikleri çok özledim. dersanede bana getirdiğin tatlılar için ne kadar teşekkür etsem azdır. regl olduğum gün beni ablanın evinde ağırlayıp temiz kıyafetler vermiştin.
çoğunuz yazdınız bana. ama dönmedim. halimden mutluydum aslında. ta ki bu güne kadar. şu an yalnız hissediyorum. neden bu kadar derin düştüm bilmiyorum. yaşamayı bile sorguladım. arkadaşsız, paylaşacağım kimse olmadan ömür nasıl geçer dedim. geçmişimi paylaştığım ve yanlarında güvende hissettiğim hiç kimse bırakmadım çevremde. şimdi geçmişi sanki hiç olmamış, sanki zihninde rüya gibi anılar canlanan biriyim.
2 notes
·
View notes
Text
Beynimden vurulmuş gibiyim çaresizliğim içler acısı şarabın son damlasında boğuluyorum. Yaşlı adam kan ağlıyor masanın ucunda akan her kan damlası resim çiziyor buruşuk yüzünde daha önce görmedim canlı resim yakınlaştım yüzüne o kadar iğrençtiki kendimi gördüm gözlerinde şişmiş göz torbalarına saklanmak istedim bir fincana kahve koydum istedim en afilli öğütlerini vermedi bana sözlerini parçaladım resimi bir daha görmek istemedim gözlerinde kendimi...
2 notes
·
View notes
Text
Seneler gecsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım. Yaşayalım ki, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi. Güzel günlerimizi, evimizde bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Yada bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte. Sonra çocuğumuz olmalı, Düşünsene senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın ve ben söylenerek almalıyım sıranı. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız. Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden Mutluda olsa, kötüde olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar, yada gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden. Kavgasız, her sabah cinayetle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli ziyaretimize, geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız. Öyle sevmelisin ki beni bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Birgün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde. Birbirimizi sevmenin gururu olmalı herşeyde... -- Can Yücel
youtube
2 notes
·
View notes
Text
Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım
Yaşayalım ki, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, her şey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Her şeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli ziyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...
Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı "her şeyde"...
Can YÜCEL.
7 notes
·
View notes
Text
Bilim -1-
Evren Sonsuz Mu?
Evren'in sonsuz olduğunun düşünülmesinin başlıca sebeplerinden ilki, gözlemlenebilir evrenin düz bir duvar benzeri bir sonunun olmamasıdır. Bir diğeri ise evrende birbirini tekrarlayan yapılar ile karşılaşmıyor olmamızdır.
Peki gözlemlenebilir evren nedir? Kısaca, elimizdeki cihaz ya da sensörler ile gözlemleyebildiğimiz en uç noktadır diyebiliriz. Bu cihazlar ile kozmik mikrodalga arka plan ışıması (Cosmic Microwave Background Radiation, CMB) gözlemleniyor. Bu kadar uzaktan gelen ışık, kızıla kayma yüzünden görünmez olduğu için normal teleskoplar ile görmek olanaklı olmamaktadır.Evren'in sonsuz olduğunun düşünülmesinin başlıca sebeplerinden ilki, gözlemlenebilir evrenin düz bir duvar benzeri bir sonunun olmamasıdır. Bir diğeri ise evrende birbirini tekrarlayan yapılar ile karşılaşmıyor olmamızdır. Peki gözlemlenebilir evren nedir? Kısaca, elimizdeki cihaz ya da sensörler ile gözlemleyebildiğimiz en uç noktadır diyebiliriz. Bu cihazlar ile kozmik mikrodalga arka plan ışıması (Cosmic Microwave Background Radiation, CMB) gözlemleniyor. Bu kadar uzaktan gelen ışık, kızıla kayma yüzünden görünmez olduğu için normal teleskoplar ile görmek olanaklı olmamaktadır. Şu durumda Evren'in küre şeklinde bir yapıya sahip olmadığını kanıtlamış olduk. Evren düz ve bu durumda sonsuz olması gerek. Ama daha her alternatifi tüketmedik. Ya evren bir torus gibiyse? Torus, simit benzeri bir şekildir. Ve bu şeklin içindeki iki paralel doğru birbirini çoğu durumda kesmez. Yani eğimli olsa da iki boyutlu yüzeyi düzdür. Topoloji bazen kafa karıştırıcı olabiliyor.Burada ifade edilmek istenen şeyi anlayabilmek için elinize bir parça kağıt alıp bu kağıdı rulo yaptığınızı ve bu ruloyu da simit şeklini alacak şekilde iki ucunu birleştirdiğinizi düşünün. İlk başta elimizdeki düz kağıt, şimdi iki ucu birbirine değecek şekilde bükülmüş oldu. Bu kağıdın üzerinde birbirine paralel iki doğru çizerseniz, birbirlerini kesmeyeceklerdir. Eğer Evren'in şekli bir torus ise, sonsuz değildir. Ama öyle olsaydı Evren'de gene tekrar eden yapılar görmemiz gerekmez miydi? Evet, ancak Evren'in ne kadarını gördüğümüzü bilmediğimiz için onun bir torus olmadığını söylemek de zor. Başka bir problem ise Evren'in nerede başlayıp nerede bittiğini belirleyebilmek. Eğer her yanı aynı ve yürüdükçe dönen metal bir küre içinde hareket eden karınca boyutunda bir canlı olsaydık, bu kürenin neresinde olduğumuzu nasıl bilirdik? Başladığımız noktayı bir şekilde işaretlemedikçe aynı noktaya döndüğümüzü bile fark edemezdik. Yürüdüğümüz yüzeyin sonsuz olduğunu sanırdık. Aynı şekilde uzayda başladığımız noktayı işaretleme gibi bir olanağımız da yok, Evren'deki her şey hareket ediyor ve değişiyor. Eğer Evren bir de yeterince büyükse, zaman ilerledikçe başlangıç noktamızı bile tanıyamaz hale gelme ihtimalimiz var. Tabii bu sadece yola çıkan ışığın bize biz yok olmadan dönüp ulaşacağını varsaydığımız durumda geçerli.Ayrıca Evren'in burada belirtilen torus haricinde benzer ya da daha farklı şekiller olması da mümkün. Bu şekillerin ne kadar olası olduğu konusunda da süregelen tartışmalar mevcuttur. Bu noktada Evren'in şeklinin neden sonsuz bir düzlem olduğunun geniş çapta kabul gördüğünden bir miktar bahsetmek gerekiyor. Big Bang'ten, yani Büyük Patlama'dan sonra kozmik mikrodalga arka plan ışıması üzerinde yapılan gözlemler Evren'in her yerde aynı sıcaklıkta ve yoğunlukta olduğuna işaret ediyor. Bunun mümkün olabilmesi için ise Evren'in boyutları çok küçükken, yani ışımanın dağılmak için yeterince zaman bulmuş olması gerekmektedir (tıpkı bir fincan kahvenin içine koyulan sütün kahve içinde tamamen dağılacak kadar zaman bulabilmiş olması gibi). Evren'in geçmişini genel göreliliğin oluşturduğu fiziği geri sararak izliyoruz ve buna göre Evren'in genişlemesi her zaman aynı hızda gerçekleşmiş olmalı. Ki bu durumda da ilk oluşan Evren'deki bir fotonun Evren'in öbür ucuna varması mümkün olmayacaktı. Çünkü Evren'in genişleme hızı ışık hızına göre çok daha fazlaydı. Buna ufuk problemi deniyor. Çözüm olarak sunulan ise kozmik enflasyon teorisi denen tezdir. Ufuk problemi sorununu Evren'in başta fazla hızlı genişlemediğini, karışacak kadar zamanı olduğunu ve bu karışma gerçekleştikten sonra evrenin hızla genişlemeye başladığını söyleyerek çözer. Bu fikir ile ilgili doğrudan bir kanıt olmasa da Büyük Patlama ile ilgili pek çok sorunu çözdüğünden doğru kabul edilir. Tabii bunun işleyebilmesi için Evren'in sonsuz bir düzlem olması gerekiyor. Evren'in şekli hakkında şu an için kesin bir şey söylemiyor olsak da elimizde bunu açıklamaya yönelik birçok fikir var. Ve hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek...Alıntı - Evrim Ağacı....
8 notes
·
View notes