Text
𝐾𝑢𝑙𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑏𝑖𝑟 𝑡𝑒𝑘 𝑖𝑧 𝑦𝑜𝑘𝑡𝑢. 𝑌𝑎 𝑑𝑎 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒, 𝑒𝑡𝑟𝑎𝑓ı𝑛𝑑𝑎 𝑜𝑙𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟𝑑𝑎𝑛. 𝑇𝑎𝑠̧𝑙𝑎𝑟 𝑏𝑖𝑙𝑒 𝑒𝑟𝑖𝑦𝑖𝑝 𝑦𝑜𝑘 𝑜𝑙𝑚𝑢𝑠̧𝑡𝑢. 𝑂𝑛 𝑈̈𝑐̧𝑙𝑒𝑟'𝑑𝑒𝑛 𝑣𝑒 𝑜𝑛𝑙𝑎𝑟ı𝑛 𝑐𝑒𝑠𝑢𝑟, 𝑎𝑠𝑖𝑙 𝑒𝑗𝑑𝑒𝑟ℎ𝑎𝑙𝑎𝑟ı𝑛𝑑𝑎𝑛 𝑑𝑎 ℎ𝑖𝑐̧𝑏𝑖𝑟 𝑖𝑧 𝑘𝑎𝑙𝑚𝑎𝑚ı𝑠̧𝑡ı.𝑀𝑎𝑛𝑜𝑛 𝑑𝑖𝑧𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛𝑖𝑛 𝑢̈𝑧𝑒𝑟𝑖𝑛𝑒 𝑐̧𝑜̈𝑘𝑡𝑢̈. 𝐾𝑢̈𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑦𝑢̈𝑘𝑠𝑒𝑙𝑑𝑖. 𝐾𝑎𝑛𝑎𝑡 𝑐̧ı𝑟𝑝𝑎𝑟 𝑔𝑖𝑏𝑖. 𝑀𝑎𝑛𝑜𝑛'ı𝑛 𝑦𝑢̈𝑧𝑢̈𝑛𝑑𝑒𝑘𝑖 𝑔𝑜̈𝑧𝑦𝑎𝑠̧𝑙𝑎𝑟ı𝑛𝑎 𝑡𝑎𝑘ı𝑙ı𝑟𝑘𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑦𝑢𝑚𝑢𝑠̧𝑎𝑘𝑡ı𝑙𝑎𝑟.
21 notes
·
View notes
Text
Cam şatonun 1. Kitabının yorumu ile geldimm.
Suikastçılık kraliçesi caleana sardathien yaptığı bir hata üzerine ömür boyu hapse mahkum edilir. Özgürlüğüne kavuşmak için tek şansı ise yüzbaşı westfall'ın getirmiş olduğu teklifi kabul etmiştir. Caleana krallığın çeşitli yerlerinden savaşçı ve suçlularla katılacağı bir yarışmada prens dorian'ı temsil edecektir. Ancak işler göründüğü kadar basit değildir. Üst üste gelen cinayetlerin sorumlusunu bulmalı ve yaklaşan kötülüğü yok etmelidir.
Tam olarak seriye başlangıç kitabıydı. Biraz da durgun ilerleyen bazı gizemlerin çözümleri üzerine kurulmuş bir kitaptı. Bu kitapta fantastik yön ön planda değil. Yavaş yavaş seri daha da güzelleşmeye başlıyor.
Öncelikle caleandan bahsetmek istiyorum. Favori kitap karakterlerim arasında zirveyi zorlayan kişilerden diyebilirim. Güçlü, zeki, özgüvenli kadın karakterlerini okumayı seviyorum ve calena bu özelliklerin hepsini taşıyor. Yaşadığı,maruz kaldığı onca şeye rağmen dimdik duruyor ve kendinden ödün vermeyisşini sevdim. Tam olarak alev alev bir kadındı. Caleana Sardathien 💖
Bide kitabın bir diğer olayı dorian mı chool mi?
Bunu söylemek 1. Kitapta çok erken gibi ama tercihim sanırım belli . İlla biri seçilecekse bu dorian olurdu. Benim için daha samimi bir karakter.
2 notes
·
View notes
Text
#kitap#oylar#oylama#cam Şato#kitaplar#no 26#daire7#3391kilometre#3391km#korku#karantina#celaena sardothien#chaol westfall#dorian havilliard#efe duran#mine uysal#ömer ege zorlu#izmir aksoy#onurboysan#onurzorlu#zeynepakay#zeynepboysan
4 notes
·
View notes
Text
Sayfa sayısına bakarken spoiler yemiyen de ne bilim..
0 notes
Note
Kitap önerisi alabilir miyim 🌼
iste en sevdiğim soru
distopya bilimkurgu tarzında
Fahrenhayt451 en cok sevdigimdir
ayrica biz 1984 un bir benzeridir bunu da severim , daha maceralı birşeyler dünyalar savaşı wellsin aynı zamanda sıkmayan kısa bir kitap olan zaman makinesi hg wellsin
görünmez adam
su adam bu kitabı cok severek okudum konusu gecmis donemlerde tam dönem hatırlamıyorum ama tıbbın çok gelişmediği daha aydınlanma çağına girilmeyen dönemler olması gerekiyor bir cerrahın insanlar ve hayvanlar üstünde deneyler yaptığı gizli bir mülkteki bir canavardan( bebeğime böyle demek istemem soylentilerden bahsederek basliyor iki tane arkadaşın korsanlara ( kötü kişilere) bulaşıp inci tacirliği borç ödeme gibi olayların sonunda kendilerini mülkte bulmalariyla.devam ediyor .
daha hayata pozitif bakmaya yonelik
matt haig in tüm kitapları diye bilirim
insanlar kitabi gece yarısı kütüphanesi içlerinde yaşam sevincini buldugum kitaplardan zamanı durdurmanın yollari da guzel icinde cok geriye dönüşün oldugu bir kitap
kişisel gelişim diyemem ama nevrotik gezegenden notlar rahatlamanın kitabi kafana gore okuya bileceğin kitaplar her yerden başlaya bilirsin
daha ciddi bir kitap diye bilecegim iyi hissetmeyi de severim daha cok akedemi kitabi gibi dursada bence okuna bilir ve hayata bakış açını değiştiriyor kendimi onu okurken daha iyi tanıyorum
mat benim dayanağım iyi hissetmek aynamdı.
mitoloji seversen ben akhilesin şarkisi ( akhileus ) galetia gibi kitaplari sevdim kadin bir karakter istersen kirke de cezbede bilir
felsefik temelli tanrı insan makine gayet guzel bir kitap
bu aralar sait faik abasıyanığın kitaplarina sardim baslamak icin kayip aranıyor akıcı bir kitap
aglamak istiyorsan beyaz kasinpatı, bin muhteşem guneş harika ağlatır sinir krizi gecirtirirler
romantik olarak tek kitap olarka fazla bilmiyorum hatırlamıyorum daha doğrusu geekerella ve serisi guzel
cam şato epik fantastik olarak , hilal şehri aynı yazarın
ikinci şans supriz bir kitap istiyorsan alip okuya hilirsin
aklima daha fazla gelmiyor tek bir tür söylersen eve gittiğimde daha da yardımcı olabilirim. ( a0 Türkçe icin kusuruma bakma telefon klavyesiyle pek yazamıyorum
4 notes
·
View notes
Note
Eğer yurt dışından kitap isteyebilme seçeneğim varsa (Türkçe okumayı istemediğim kitaplar var)
Bana Dokunma serisini mi isteyeyim yoksa Cam Şato'yu mu?
(Cam Şato'dan sonra ACOTAR gelir de onu istemeye vicdanım el vermez jsksnnsns)
Cam Şato iste. Ben Cam Şato’yu Türkçe okudum güzeldi. Ama ingilizce daha iyi olabilir. Bana dokunma kitabını ingilizce aldım ama arkadaşımdan baktım, çevirisi aynı onu Türkçe almak çok daha mantıklı.
2 notes
·
View notes
Text
Bakın dün ne aldım!! Okulda nehir diye biriyle tanıştım, kitap zevklerimiz bayağı benziyor. Beraber bir seriye başlamaya karar verdik, reading mate olacağız yani. Seride "cam şato" serisi olsun dedik. Uzun süredir okumak istediğim bir seriydi, iyi oldu ya.
3 notes
·
View notes
Text
“KÜL”, YAKICI BİR FİLM!
Yönetmenliğini Erdem Tepegöz’ün üstlendiği, senaryosunu Erdi Işık’ın yazdığı film farklı ve şaşırtıcı bir yapım olmuş; kurmaca sandığın mekan ve kahramanların gerçek; gerçek sandıklarının ise kurmaca olduğunu hissediyorsunuz. Bunun ayrımını iyi yapmak da seyirciye düşüyor. Matruşka gibi her şeyin iç içe geçtiği olay örgüsünü anlamak izleyiciyi biraz zorlasa da sinema ve edebiyat tadını da bu zorluk oluşturuyor…
FARKLI BİR TARZ, MODERN BİR ANLATIM
Türk sinemasında ender rastladığımız modern bir anlatım hakim “Kül”de ve altından iyi kalkılmış. (Bu tür denemelerde altında kalanlar çok oluyor maalesef)
Gerçek ile kurmaca iç içe geçti bile…
Renklerin dili çok iyi kullanılmış. Bir yanda sarı, turuncu, kırmızı, taba rengi mekanların sıcaklığını ön plana çıkarırken diğer yanda gerçek olarak algıladığımız yerlerde gri, mavi, mor gibi renkler ön plana geçmiş. Örneğin Kenan’nın işyeri ve evinde mavi ve gri renk hakim…
Tabii ahşabın ve betonun tezatlığı da söz konusu. Kahramanımız Metin Ali (Alperen duymaz) de zaten marangoz. Metin Ali’nin romanda ismi “M” olarak geçiyor ki bu da “yeni roman”ın bir özelliğidir. Tıpkı Kafka’nın Şato romanında geçen ana karakterinin adı “K” olduğu gibi… Bir yanda tahtanın güzelliği ve sıcaklığı bir yanda beton, ayna ve cam binalar…
“ASHES” IS A CAUSTIC MOVIE!
The film, directed by Erdem Tepegöz and written by Erdi Işık, was a different and surprising production; The places and heroes you thought were fictional are real; You feel that what they think is real is fiction. It is up to the audience to distinguish this well. Although it may be a bit difficult for the audience to understand the plot where everything is intertwined, like Matryoshka, this difficulty also creates the taste of cinema and literature...
A DIFFERENT STYLE, A MODERN EXPRESSION
A modern narrative, which we rarely encounter in Turkish cinema, prevails in " Ash " and it is executed well. (Unfortunately, there are many people who fall short in such attempts.) .
Reality and fiction are already intertwined...
The language of colors is used very well. On the one hand, yellow, orange, red and tan colors highlight the warmth of spaces, on the other hand, colors such as grey, blue and purple come to the fore in places we perceive as real. For example, blue and gray colors dominate in Kenan's workplace and home...
Of course, there is also the contrast between wood and concrete. Our hero Metin Ali ( Alperen doesn't hear ) is also a carpenter. Metin Ali's name is mentioned as " M " in the novel , which is a feature of the "new novel". Just like the name of the main character in Kafka's novel The Castle is " K " ... On the one hand, the beauty and warmth of wood, and on the other hand, concrete, mirror and glass buildings...
0 notes
Text
Sarah J. Maas asla şaşırtmıyor ya. Yine hangi karakter hangisinden hoşlanıyor ya da 100 sayfa önce bebeğim diyerek sevdiğim çocuktan 2. kitapta nefret mi edeceğim belli değil...
4 notes
·
View notes
Note
bir kitap önerin var mı ?
Yusuf yüzlü demir yürekli
Cam şato serisi
Sokak nöbetçileri
İspanyol Aşk aldatmacası
Çiçekler büyür
Benim Küçük Sırrım
Kürk Mantolu Madonna
Sınır Sınırsız kitapları
Hava uyanıyor Seti
Gibi gibi daha da sayabilirim
8 notes
·
View notes
Text
Kitap Önerileri
Karamazov Kardeşler | Fyodor Dostoyevski + Yeraltından Notlar | Fyodor Dostoyevski Savaş ve Barış | Lev Nikolayeviç Tolstoy Kroyçer Sonat | Lev Nikolayeviç Tolstoy Madam Bovary | Gustave Flaubert Aşk Üzerine | Stendhal > Kayıp Zamanın İzinde | Marcel Proust > Körleşme | Elias Canetti Bulantı | Jean Paul Sartre Yabancı | Albert Camus > Sisifos Söyleni | Albert Camus Gazap Üzümleri | John Steinbeck +Şato ve Dava | Franz Kafka Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar | Stefan Zweig Böyle Buyurdu Zerdüşt | Friedrich Nietzsche > İnce Memed | Yaşar Kemal Kurt Kanunu | Kemal Tahir > Buddenbrooklar – Bir Ailenin Çöküşü | Thomas Mann Nietzsche Ağladığında | Irvin D. Yalom Kolera Günlerinde Aşk | Gabriel García Márquez Büyücü | John Fowles Büyülü Dağ | Thomas Mann Uğultulu Tepeler | Emily Brontë > Ulysses | James Joyce Mrs. Dalloway | Virginia Woolf > Niteliksiz Adam | Robert Musil Lolita | Vladimir Nabokov Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı | Vladimir Nabokov + Zorba | Nikos Kazancakis + Genç Werther’in Acıları | Johann Wolfgang von Goethe + Hikayeler | Anton Çehov + Moby Dick | Herman Melville Germinal | Emile Zola Yukarı Mahalle | John Steinbeck Cam Kent | Paul Auster Dövüş Kulübü | Chuck Palahniuk Veba | Albert Camus + Aylak Adam | Yusuf Atılgan Tutunamayanlar | Oğuz Atay > Don Kişot | Miguel de Cervantes Saavedra > Üçleme | Samuel Beckett Ferdydurke | Witold Gombrowicz Kutsal Sığınak | William Faulkner Pastoral Senfoni | Andre Gide Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok | Erich Maria Remarque 1984 | George Orwel > Biz | Yevgeni Zamyatin Şiirler | Atilla İlhan -Yağmur Kaçağı -Yasak Sevişmek -Elde Var Hüzün + Othello | William Shakespeare Geceyarısı Çocukları | Salman Rushdie Dilenci | Necip Mahfuz Taras Bulba | Nikolay Gogol + Ölü Canlar | Nikolay Vasilyeviç Gogol > Teneke Trampet | Günter Grass > Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü | Ahmet Hamdi Tanpınar + Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu | Italo Calvino > Gülün Adı | Umberto Eco + Açlık | Knut Hamsun Oblomov | İvan Aleksandroviç Gonçarov Başkalarının Kanı | Simone de Beauvoir
Liste, sakalı ve kıyafetinden dolayı Yalova valisi tarafından öğrencileri önünde azarlandıktan 1 hafta sonra kendisi için yapılan destek yürüyüşüne katılıp kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden öğretmen Halil Serkan Öz’ün, öğrencileri için yazdığı cebinden çıkan kitap listesidir:
Babası “1 hafta boyunca üzüntüden kahrolan Halil Serkan Öz’ün kalbi, yaşadığı son olaya dayanmadı”, arkadaşı ise “açıyla, sakalıyla uğraştılar bir zaman, umursamadı. Kimseye eyvallahı olmadı. Çocuklara bir şey vermenin kutsallığından hep bahsederdi. Konuşurken yüzünden tebessüm hiç eksilmezdi. Kalbine 'azar'la vurdular Serkan'ın. El üstünde tutulması gereken bir insan gitti buralardan.” demiş. Bundan dolayı bu liste, sadece bir kitap listesinin dışında bir bilinçtir, bilinç mirasıdır.
Bu listeden benim okuduğum kitapları + ile okumayı özellikle istediklerimi ise > ile işaretledim. Yorumlara yazsanıza siz hangilerini okudunuz, hangilerinden büyük etkilendiniz, hangileri hakkında ne düşünüyorsunuz, siz hangilerini önerirsiniz veya hangilerini okumak için bekliyorsunuz?
#halil serkan öz#kitap#kitap önerisi#kitap listesi#edebiyat#okuma listesi#kitap tavsiyesi#tavsiye#kitaplık#kütüphane
25 notes
·
View notes
Text
Gerçek dünyanın yalan sevgileri, yalan arkadaşlıkları,yalan ailesinden kaçıp bir kitaba sığınıp ordaki hayatı yaşamak istiyorum...
1 note
·
View note
Text
"Adım Celaena Sardothien. Fakat adımın Celaena,Lillian ya da Kaltak olması bir şey fark ettirmez çünkü bana ne isim takarsan tak seni yenerim."
-Celaena Sardothien (Cam Şato)
0 notes
Text
TÜRKİYE’NİN ŞATOŞU
Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı’na, kapıdan girer girmez istemsizce fotoğraf çekilmek istiyorsunuz. Yemyeşil çimleri, göletleri, parkın etrafını ücretsiz gezebileceğiniz treni, bu küçük tur treni için yapılmış estetik garlarıyla park üzerinde bulunan diğer harikaları saymazsanız dahi Sazova Türkiye’de bir çok parkın önüne geçiyor.
Masal Şatosu
Sazova Parkı içinde en çok dikkat çeken ve ziyaret edilen yer olan Masal Şatosu. Koridor ve merdivenleri, zemin kattaki dükkanları, şatonun üst katlarında bulunan seyir teraslarını ücretsiz gezebiliyorsunuz. Şatoda biletlerini şato girişinden alabileceğiniz turlar da düzenleniyor. 4-11 yaş aralığındaki çocuklara özel Gizemli Yolculuk ve Nasrettin Hoca, Midas, Dede Korkut, Keloğlan gibi karakterlerin bulunduğu turlara katılabilirsiniz. Şato yetişkinler için de oldukça eğlenceli olsa da turların genellikle çocuklara hitap ediyor. Masal Şatosu’nun pazartesi günleri kapalı olduğunu bilmekte fayda var.
Bilim Deney Merkezi
“Bu tesisi, çocuklarımızı erken yaşlarda bilim ve fen kuralları ile tanıştırmak için kurduk” diyor Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen. Ancak ülkemizdeki eğitim sisteminden dolayı hemen hepimiz bilimi ve fiziği sadece kitaplardan teorik bilgiler alarak öğrendik. Öğrencilik yıllarımızdan bildiğimiz, unuttuğumuz ya da hiç öğrenemediğimiz bazı fizik yasalarını eğlenceli bir şekilde uygulama şansı yakalayabileceğiniz bir yer burası. Yanlarında bulunan açıklamalar sayesinde hem eğlendirecek hem de öğretecek bazı deneyler şöyle; Fısıldayan küre, sesli borular, Bernoulli topu, kalp davulu, Galileo Prensibi, dalga oluşumu, hortum oluşumu, tsunami oluşumu, deprem simülatörü, mekanik ilizyonlar, Magdeburg topları ve vakum düzeneği, praksinoskop, uçuran ayna, dipsiz kuyu ve dişli çarklar. Serbest Tur’da bazı deneylerin kullanıma kapalı olduğunu görebilirsiniz bu deneyler Dinamik Tur içinde uzmanların yardımıyla yapılmakta.
Sabancı Uzay Evi
Sabancı Vakfı’nın katkılarıyla 4 Nisan 2012 tarihinde hizmet vermeye başlamış bu Uzay Evi Türkiye’de ilk olmakla birlikte Dünya’daki örneklerinin de eşdeğeri teknolojilere sahip. 14 metre iç çapında olan kubbe tasarımlı bir yapı olan Uzay Evi’nde 96 koltuk bulunuyor ve koltuklar yatar konumda kullanılıyor. Bu da şu demek; alıştığınız sinevizyon gösterilerinin aksine tavana yansıtılan tüm gösteriyi bu kubbede gözlerinizin yanı sıra başınızla da takip ederek izleyeceksiniz. Sabancı Uzay Evi’nde farklı konularda gösterimler mevcut ve gösterimler konusuna göre 40 dakika tam gösterim ya da yarı gösterim yarı sesli anlatım ve açıklama şeklinde yapılıyor. Uzay Çağının Başlangıcı, Dünya üzerindeki ilk uzay ve yıldız gözlemlerinden, Kopernik ve Galileo’dan geçerek Sovyetler ile ABD arasında başlayan uzay yarışına oradan da günümüze kadar devam eden, insanlığın uzayla olan ilişkisini ve çalışmalarını anlatıyor. Yıldızlar isimli gösterim ise bir yıldızın oluşumundan yok olmasına kadar geçen milyonlarca yıllık bir süreci anlatıyor. Gezegenler, galaksiler, takım yıldızları da gösterimde izleme şansı bulacağınız diğer konular.
Korsan Gemisi
Gemi, Kristof Kolomb’un bir gece seyri sırasında kayalıklara çarparak batmadan önce 37 gün boyunca kullandığı ve onu Bahamalar’a ulaştıran tarihi yolculuğunda sancak gemisi olarak kullandığı Santa Maria’nın birebir ölçülerinde kopyası olarak yapılmış. İçinde toplar ve gülleleri, kaptan köşkü, mürettebat için hamaklar, mutfak, mutfak içinde erzak ve mutfak malzemeleri, zindan ve zindanda çürümüş bir de insan iskeleti bulunuyor.
Sualtı Dünyası
Eti Sualtı Dünyası 2014 yılının başında Eti firması ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ortaklığıyla açılmış ve açıldığı günden beri ziyaretçi akınına uğruyor. Akvaryumda Atlas Okyanusu, Kızıldeniz, Güney Amerika gölleri, Amazon Nehri gibi Dünya’nın çeşitli yerlerinden gelen 84 farklı türden toplam 2150 adet balık ve su canlısı bulunuyor. Sualtı tünelinde köpek balıklarının altından geçebilir ya da pirana sürülerinin garip hareketsizliklerini gözlemleyebilirsiniz. Eti Sualtı Dünyası, pazartesi günleri hariç 10.00 – 19.00 saatleri arasında ziyarete açık.
Sazova Parkı’na Ulaşım
Odunpazarı’nda Atatürk Bulvarı üstünde, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi karşısındaki peronlardan kalkan 11, 31 ve 17 numaralı otobüslerle ulaşmanız mümkün. Gidiş için sabah 6:40’tan itibaren dönüş için ise akşam 23:45’e kadar otobüs bulunur. Peronlarda büyük puntolarla yazılmış Sazova Parkı’na ulaşım hakkında tabela da göreceksiniz.
Sazova Parkı Giriş Ücreti
Sazova Parkı giriş ücreti bulunmuyor ancak içinde bulunan bölümler için ayrı ayrı giriş ücretleri bulunuyor.
0 notes
Text
Kabus...
Korkularımızın zihnimizde yaptığı taarruzlardan biridir kabuslarımız. Bazen neredeyse gerçekmiş gibi sıçrayarak uyanır, her şeyin kötü bir rüya olduğunu görmek isteriz ve emin olunca uykumuza, çarpan kalbimiz biraz normale döndüğünde geri dalarız. Bazen de daha düşük bir şiddette, daha uzun bir süre görürüz kabusumuzu. Sabah uyandığımızda belki biraz terlemiş, biraz ürkmüş ve asık bir yüzle yatağımızdan sıyrılıp çıkarak olabildiğince hızlı şekilde unutmak isteriz, gördüklerimizi. Bazı kabuslar ise, olağandır, sıradandır, devamlıdır ve uyanınca falan da geçmez...
Uzmanlar bu türden kabusları travmaların tetiklediğini söyler genelde. Eğer yaşamınız boyunca kısa bir süre bile buna maruz kalıp yardım almaya kalktıysanız bu tanıya inanmanız an meselesidir. Sonra derin uyku için ilaç, sakinleştirici bir ilaç ve derken her şeye “Evet”, “Peki”, “Olsun” diyen, yeni kendinizle tanışırsınız. Fakat bu da, bitmeyen kabusa bir örnek değildir...
Bitmeyen kabuslar sizi uykuya dalmanız için beklemez. Bitmeyen kabuslar sizin ilaç aldığınız zamanlarda sizi terk etmez. Bitmeyen kabuslar sizi sizden bile daha iyi tanıyan ve ele geçiren hayallerinizde yakalar. En güzel anlarınızı bekler, “Hala buradayım!” demek için. Gözleri yoktur, sesi yoktur, dokusu yoktur, kokusu yoktur ama en ummadığınız anda sadece bir adım ötenizde öylece durur!
Mutsuzluğunuzun çeşmesidir, susamadan açılan. Umutsuzluğunuzun volkanıdır, önünüze çıkan her fırsatı kasıp kavuran. Hayallerinizi baltalayıp bir kepçenin ormana girişi gibi, hışırtıyla, gümbürtüyle, acıta acıta yemyeşil yapraklarınızı, gelip karşınıza dikilen, unutulmaz hayal kırıklığınızdır... Nereden mi biliyorum?
Öyle çok kabusum oldu ki, artık türevlerini birbirinden rahatlıkla ayırt edebilir hale geldim. Bazıları günübirlik gelip giderken, bazıları bir süre sıkça geldiğinde neler yapmam gerektiğini öğrendim. Ancak sabit olan ve asla yerini kaptırmayan gerçek hayal kırıklıklarından peyda olma kabuslar, bitmiyor!
Bunlardan bir tanesini hayatınıza musallat olurken durduramadıysanız eğer, hem direncinizi kırıyor hem de diğerlerine davetiye çıkarıyor. Yemek yemek, uyumak, gülmek gibi olağan şeyler bile yorucu, lüzumsuz birer angarya gibi geliyor gözünüze. İnsanın kendini böyle karanlık ve dipsiz bir kuyuya bırakması bu kadar kolay mıdır? Zayıf bir karaktermiş gibi hissetseniz de aslında kale duvarının gücü değil, güllenin ebadı ve hızıdır aslında bütün mesele! Bu kabuslardan birini yaşadığım ve tadından ruhumu tavandan yere, yerden göğe vurduğum zamanlardan birinde kaleme aldığım bir yazımı sizlerle paylaşacağım. Bu yazıda ne kadar görebilirsiniz, ne kadar görmek mümkün bilmiyorum ama kabuslarımızın asıl nedeni aslında kaynağı oturtacak zeminin bizim tarafımızdan kendi elimizle verilmiş tavizlerin bolluğudur.
BAYBA
TUFA
Derler ya hani “Tufa’ya düşürdüler!” düşürdüler değil, yürüdüm ben üzerine! Elimle kestim can simidimin bağını gözlerinin içine bakarken gülümseye gülümseye. Aradığın ve sahip olduğum aynı şey değildi ise neden inancımın ölümünü izledin? Keyif veriyorsa senin için hayatı kararanların sayısı, yok mu bunun bir hizası? Sen dağı taşı sarsarken kahkahanla, kan damlıyordu kan, ben düşerken bağıra bağıra! Hani göğüs göğüse çarpışır da insan kaderiyle, yenilse de gam yemez. Sen kılıcı çekip beni takıp peşine, götürüp pusunun en keskin vadisine, yanımdan yürüyüp katıldın düşmana! Beni satmak değil, satarken “Sırıtmak” dediğimiz o aşağılık gülüşü nasıl yakıştırdın, bir zamanlar da olsa meleklerin güldüğü o yüzüne? Seni nasıl bir acıyla doğurdu ki anacağın, yaz günü yapraklar sararıyor yürüdüğün yolda! Jargonlar, diller, kelimeler, semboller tıkanıp kalıyor alçaklığının karşısında!
Dürüstlüğü ne de güzel vurguluyordun oysa o bülbül belagat sanatınla! Buymuş demek o meşhur “ Anlat ama uyma...” Şimdi tenler görüyorum, narin omuz topuzları, esmer gerdanlar, yay gibi kömür karası kaşlar ve iri kil toprak gözler, serilmiş koca koca birer mızrak kirpikler arasında. Ellerim kör düğüm, boğazım yırtık konuşmaya. Anlatsam kahpe rengi gözlerinin insan evladı oldum olalı gördüğüm en büyük katliamını bana yaptığını bir kayaya, kaya dile gelip beddua eder sana...
Üstelik gösterdim yaramı çekinmeden. Dedim ki bak tam şurası, olur da canın çeker, basma aman ha! Dedim ki içim bir kor demir haddehanesi, iki büklüm zaten umudum, erimiş kenarda köşede, olur da aklın kayar sakın ha, örse yatırma! Dedim ki, içim öksüz benim, dışım yetim. Şu adaletsiz dünyada milyarların arasında tekim. Kaburgam aldatmasın seni, kaz tüyü yastıktan yumuşak içim, olur da göğsüme bir darbe vurmak çeker öfken, hırsın, patlatırsın aman ha! Sırtımda bin kılıç kesiği, zincir zincir yaralar, bir bakışın bir asık yüzün beni alır dağa taşa çalar, duracaksan dur, durmaya yoksa cesaretin saklama, yüzüm çok “Hayır” yutkundu. Birini ikisini unuttun desem değil, sen sıralı takip edip bir bir imzaladın hepsini! Elin eteğin rahat durmayacaktı madem, çirkef hesaplarında hiç mi insanlığın bir emaresi kalmamıştı ki, itiraftan kaçındın karakterini yatağının altına çoktan teptiğini? Feryat figan adını zikreden sese tuz basarken için hiç mi sızlamadı? Vicdanın hiç mi uykunu kaçırmadı? Hiç mi düşünmedin bir insanı kurşun atmadan, hançer vurmadan da öldürmenin mümkün olduğunu? Tutkularını doyurunca, isteklerin yerini bulunca, merakını giderince, ihtirasın orgazm olunca, ulan hiç değilse aynada kendine bakınca, sifonu çekmeden önceki son bakışta gördüğünü hiç mi görmedin?
Öyleyse tebrikler beni sana getiren kaderin kurtarışına! Bileğimden saflığın kelepçesini kıran kazığına şükürler olsun! Tanrı’nın adaletini yüzüne tüküren eş dostuna helal olsun! Kendini kendine muhtaç eden tutkuna seni bana bir cam gibi berrak kılan hatama şükranlar! Düş kırıklığı değil bu yaşadığım. “Yok” deyince duyulan öfke değil. Aksine artık resmen borçluyum sana...
Dedim ya, tenler, tutkular, arzular görüyorum. Sevilmeyi, güzel sözler işitmeyi, okşanmayı ve doyuma ulaştırılmayı, konfora kavuşturularak çevresine ve ileride oluşacak kitlesine övüçle böbürlenmeyi arzulayan kadın yığınları senin sayende... Dillerde hep aynı yalan, “Dürüst olsun”. Olsun da iyice hamur gibi dilediğince yoğur! Olsun da yalan nedir bilmesin ki, yalanı gerçekten ayırt edemesin. Sen hiç mavi yalan duydun mu? Peki neden pembe yalan var? Yalanı bol bulup sınıflara ve renklere ayıran kadınlar ordusunun isim koyduğu bu pembe yalanların amacı, yalandan anlamadığı için sürekli yakalanan adamları dilediğince elinde kukla etmek olmasın?! Bunları da kırdığın kemiklerimden arta kalan tozları süpürürken gördüm. Her savaş ve her cinayet kurbandan çok katilden izler taşır. Sen çok delil bıraktın, şimdi ben o delillerden bir şato yaptım. Her gece bir hemcinsin ödüyor diyetini, her gece söylüyorum bana söylediğin yalanlardan birini ve her gece inanıyorlar, bile bile sahte gerçekliğini...
BAYBA
#art#yeraltı yazıları#yazıyorum#deneme#makale#güzel sözler#güzellik#kadınlar#erkekler#yalanlar#kabuslar#kabus#anlamlı yazılar#edebi yazılar#yazılarım#writers on tumblr#text post#tumblr#yazarlar#burakakcayoz
8 notes
·
View notes
Note
Mass Effect var video oyunu serisi, onun kitap serisi var bir de, heh işte o. Onun iki kitabı, cam kılıç/kızıl kraliçe, Throne Of Glass serisi var heh işte onun türkçe olarak Cam Şato yapmışlar onun ikinci kitabı. İştee bu kadar. ~A girl has no name~
Güzel kitaplar almışsın ya güle güle oku 🐱💖❄
2 notes
·
View notes