#burakdeniz
Explore tagged Tumblr posts
whoisjuliee · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Aaaand they are back!🎉
Hande Erçel and Burak Deniz as Leyla and Kenan in first fragman of their new series together, Bambaşka biri (Someone else).
36 notes · View notes
awesome-cherry-fan · 1 year ago
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
catdoctor · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
candiceborgia · 25 days ago
Text
youtube
0 notes
fangirlbirgirl · 4 months ago
Text
Doğan'ım ben. Doğan'ım ben. Doğan'ım ben.
Yangından sonra bunu sık sık kendi kendine tekrarlıyordu.
Her şey birkaç saat önce yaşanmış gibi aklındaydı. Sık sık gördüğü kabusları da bunu  unutmasına pek olanak tanımıyordu zaten. Kor gibi yanan bir ateş. Çocukların yardım dilenen yalvarışları. Bir zamanlar yetimhanenin küçük arka bahçesinde saklambaç ya da kovalamaca oynadığı arkadaşlarının acı dolu çığlıkları. Burnuna dolan o yanık kokusu. Etrafını saran kor alevlerin ilk günkü gibi sıcaklığı...
Yangının kötü sıcaklığı tenini sarıyor, kabuslarındaki çocukların çığlıklarına karışan kendi çığlıkları eşliğinde uyanıyordu. Kısa bir süre önce onu evlatlık edinen adamla kadın anında yanı başında olurdu. Kadın endişe dolu bakışlarla ona çeşitli sorular sorardı, iyi miydi, kabus mu görmüştü, belki bir yudum su ister miydi. Hepsinde de adını yanlış söylerdi. Kenan değildi ki o. Korkuyla ve hızla çarpan kalbi bir de öfkeyle doluyordu böyle anlarda. Kenan değildi ki o, ismi Doğandı. Ama bunu söyleyince her şey daha kötü olurdu. Adam kaşlarını çatar, kadının da şefkatli yüzüne hüzün çöker ve ağlamaya başlardı. Ertesi gün de gitmekten nefret ettiği doktorda bulurdu kendini.
Hasta değildi ki o. Kimse onu anlamıyordu, kimse dinlemiyordu. Onu anlayan tek kişi İdris'ti, çünkü o da yangını görmüştü, o yangında neler olduğunu o da biliyordu. Neler yaşadığını anlıyordu. Hem isminin Doğan olduğunu da biliyordu İdris, ilk kez evden kaçıp ona ulaşınca bir şey demeden, dikkatle dinlemişti onu. Şimdi İdris'in yanına da gidemiyordu.
Yapayalnızdı.
Doktorun odasındaki küçük yatakta oturmuş, bacaklarını göğsüne çekmiş ve gözlerini sımsıkı kapamış bunları düşünüyordu. Dün yine bir kabus görmüştü ve o adam onu hastaneye götürmüştü. Tamam, adamın isminin Turan olduğunu zaten biliyordu ama yasal vasisi olmalarına rağmen Turan ve Nevin'e baba/anne demek için çok erkendi. Anne babası yoktu onun, varsa da hiç tanımamıştı. Turanla Nevin de şimdiye kadar ona bir zarar vermemişlerdi, onu incitmemişlerdi. Fakat hala onlara tam anlamıyla güvenmiyordu. Özellikle de hasta olmamasına rağmen onu her defasında nefret ettiği hastaneye geri götürüyorken ve her defasında bu son olacak umuduyla yeni bir ilaç dizesine maruz bırakıyorken ve de isminin Kenan olduğu konusunda ısrar ederek onu değiştirmeye çalışıyorken onlara güvenmek konusunda tereddütlü olması onun tarafından gayet anlaşılırdı.
Ve ilaçlar asla işe yaramıyordu. Onu hep uykulu hale getiriyorlardı, kabusları onu kısa bir süre rahat bırakıyordu ve bir müddet, ilaçlarının yarattığı küçük, serin topun içine çekiliyordu. Yakıcı sıcaklıktan uzak, çığlıkların olmadığı sessizlik ve etrafını saran beyaz, yumuşak bulutlarla dolu bir topla sarmalanıyordu. Hatırlamadığı bir süre sonra, ilaçlar etkisini yitirince, kendine geldiğinde yine her şey eski haline dönüyordu.
"...Kenan'ı ev sahibi kişilik haline getirmemiz gerekiyor. İyileşmesi için onun geri gelmesini tetikleyen duygularından arındırmanın mümkün olduğu kanısındayım. Ne de olsa Doğan bir duygu alteri."
Doğan kaşlarını çattı. Bir şey anlamamıştı, ama artık Kenan ismini duymaktan bıkmıştı. Nefret ediyordu o isimden.
Doğan'ım ben. Doğan'ım ben. Doğan'ım ben.
Sahip olduğu tek şey benliğiydi. İsmini değiştirerek bunu da ondan almalarına asla izin vermeyecekti. Belki sonunda bir sonuç alamayacaklarını anlayıp onu İdris'in yanına bırakırlardı.  Kendini bildi bileli İdris yanındaydı.
Kimsesiz bir çocuk olduğunun farkındaydı, ama birine baba diyecekse, bu kişi İdris olmalıydı.
Umut etme, diye azarladı kendini. Doğan daha 7 yaşında bile değildi, ancak hayat şimdiye kadar ona daha iyiye gidebileceğine dair tek bir umut bile vermemişti. Umut etmek ona zarar vermekten başka bir şeye yaramıyordu.
Doktorun Turanla birlikte odaya girmesiyle birlikte başını dizlerinden kaldırdı. Doktor-Süheyl, aptal aptal bakan bir baykuşa benzeyen orta yaşlı bir adamdı. Genelde ona saçma sapan sorular sorup sinirlerini bozar, sonra da tepkisizce onu dinlerdi. Tepkisizliği ve temkinli yaklaşımı Doğan'ı daha da sinirlendiriyordu.
"Oğlum."
Turan yatağın kenarındaki sandalyeye oturdu. Bir konuda mutsuz ya da kararsız kalmış gibi görünüyordu. Bu genelde Doğan için iyi bir işaret değildi, o yüzden dilinin ucuna kadar gelen "ben senin oğlun değilim" lafını yuttu, sakince adamın sonunda burada işlerinin bittiğini ve eve dönüyor olduklarını söylemesini bekledi.
Hiçbiri olmadı.
Sessizlik uzadı.
"Oğlum." Tekrar etti Turan,  bu defa bir hitaptan çok soru gibi gelmişti kulağa.
"Oğlun değilim ben." Kendini durduramadan çıkıştı bu sefer.
"Evet, evet. Özür dilerim, Doğan." Turan elini yüzüne götürdü, sabırsızca alnını ovdu. "Birkaç gün burada kalman gerecek, ama korkmanı gerektirecek bir durum yok. Ben de burada olacağım, biz hep senin yanındayız. Sonra da tüm kabusların sona erecek, artık kötü hissetmeyeceksin, iyileşeceksin. Ama bir kaç gün burada kalman gerek, olur mu?"
Turan Doğan'ın ondan asla beklemediği bir yumuşaklık, şefkatle konuşuyordu. Doğan istemsizce gözlerinin dolduğunu hissetti. Tamam, adamdan pek hoşlanmıyor olabilirdi ama Süheyl'in gözetiminde bir kaç gün geçirmekten daha çok hoşlanmıyordu.
"Hasta değilim ki ben." Sesi kısıktı. "Nasıl iyileşeceğim?"
"Hayır, hasta değilsin. Ama her gece gördüğün o kabusların sona ermesini istemez misin? Her ateş gördüğünde o olayı hatırlamayacaksın artık. Ya da her bağırış duyduğunda korkmayacaksın."
"Hiç mi kabus görmeyeceğim?" Hala şüpheliydi bu konuda, ancak kabuslar onu fazlasıyla yoruyordu. Yangından sonra ilaçlar dışında uyku uyuyamamıştı. Gözlerini kapadıktan kısa bir süre sonra hep aynı yere, aynı ana dönüyordu.
"Hiç." Turan başını iki yana salladı.
"İlaç da içmeyeceğim? Buraya bir daha gelmek zorunda olmayacağım?"
"Yok, Doktor amca seni bu sefer tamamen iyileştirebileceği konusunda emin. İlaçlara da ya sürekli doktor randevularına gerek kalmayacak."
Sadece birkaç gün dayanacaktı ve nihayet bu berbat döngüden kurtulacaktı yani. Ödenebilecek bir bedeldi bu.
"Kabuslar olmayacak." Kulağa çok iyi geliyordu bu fikir.
"Merak etme, oğlum, her şey yoluna girecek. Kabuslar da olmayacak. İyileşeceksin." Turan ısrar etti, ama daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Gözlerinin içine bakarak elini uzattı, ama hareketleri temkinliydi. "Olur mu?"
Oturduğu yerden yavaşça kalktı, başını evet dercesine salladı. Ve Turan sıkıca sarıldı ona. Sarılma ilk bir kaç saniyede tek taraflı olsa da sarılışındaki şefkat ve sıcaklık güven vericiydi. Sonunda o da kollarını adama doladı, sarılmasına karşılık verdi ve ilk defa, yangından sonra ilk defa, Doğan yeni evine, Turan ve Nevinle geçireceği yeni bir geleceğe umutla baktı.
Belki de bu sefer bir şeyler yoluna girecekti.
İşte böylece doktorun asistanı olan genç kadın onu başka, hastane kokusu veren bir odaya götürünce sesini çıkarmadı, hep yaptığı gibi işleri zorlaştırmadı.
Şimdi de tuhaf bir sandalyede oturuyordu; içinden çıkan tuhaf aletler bacaklarına ve sırtına baskı yapıyordu. Tırnak büyüklüğündeki kablosuz sensörler şakaklarına, boynuna, bileklerine, dirsek kıvrımlarına ve göğsüne bağlanmıştı.
Yanında veri toplarken bipleyen konsolu izledi. Turana ilk ve son defalık uslu duracağına söz vermişti, ancak Süheyl asla güvendiği biri değildi. Sandalyenin kenarında durmuş, ekrandaki verileri inceleyen adama dayanamayıp "bana ne yapacaksın?" diye soruverdi.
"Turan Bey'in dediği gibi, Doğan; bir daha kafa karışıklığı ya da atak geçirmemeni sağlayacağım." 
"Kafası karışık olan Turan ve Nevin. İsmimi değiştirmeye çalışanlar onlar."
Süheyl gülümsedi. Süheylin gülümsemesi hiç hoşuna gitmedi.
"Şunlarla ne yapacaksın bana?" yineledi. Aletler teknik olarak onu sandalyeye bağlıyordu ve hareketlerinin sınırlanması rahatsız ediciydi.
"Senin aşamandaki biri için kestirme yol diyelim. Normalde psikoterapi yeterli olur, ama sen özel bir çocuksun, Doğan." Doktor öne eğilerek, "Şimdi senden kıpırdamamanı isteyeceğim," diyince o daha yanıt veremeden sorgulayamadan çenesinin hemen altında, boynunda keskin bir acı hissetti ve ardından bir şey boğazını oyuyormuş gibi rahatsız edici bir hisse kapıldı. Aniden bağırdı ama acı başladığı gibi bitti ve göğsünü dolduran panikten başka bir şey hissetmedi.
"Bu-bu da neydi?" kekeledi ve onu sandalyeye bağlayan aletlere rağmen ayağa kalkmaya çalışarak çırpındı. Süheyl onu yavaşca geri ittiriyordu ve bu daha çok paniklemesine sebep oluyordu. "Vazgeçtim, istemiyorum! Burada kalmak istemiyorum!"
"Sakin ol, lütfen. Sadece bir acı uyarıcısıydı. Seni temin ederim, her şey bittiğinde şu anki acını hatırlamayacaksın bile."
Yarı panik haliyle doktorun dediklerine pek dikkat etmese de, içten içe ona ciddi bir hasar veremeyeceklerinin farkındaydı. Yaşadığı pek çok şeyi anlamıyor olabilirdi ama Turan tekrar acı çekmesine izin vermezdi, değil mi?
"Senden birkaç saniye için tekrar sakin kalmanı rica edeceğim, Doğan." Süheyl elindeki iğneyi gösterdi. "Bu sadece bir kas gevşetici, kısa etkili benzodiazepam."
İğne etkiliydi. Birkaç dakika sonra, bu sefer cidden hareket edemiyordu. Bağırmak, sandalyeden kurtulmak için çırpınmaya çalıştı fakat nafileydi. Sesini çıkaramıyordu, hareket edemiyordu, öylece yatarken göz ucuyla Süheylin sandalyesindeki aletlere bağlı başka bir aleti kurcalamasını izliyordu.
Verdiği sözden pişman olmaya başlıyordu ki, aniden gelen acı dalgasıyla tüm vücudu, özellikle de kafatasının içi ızdırapla doldu. Acı her sinirinde, her hücresindeydi, acının boyutunu açıklayacak bir kelime bulamıyordu; çocuk zihni acıya alışık olsa da bu boyutta bir acıyı anlayacak kapasiteye sahip değildi. Bilinci kapanıp onu kurtarmadan önce tek hatırladığı dışarıya yansıtamadığı, içince kopan çığlıklardı.
Kendine geldiğinde ter içindeydi. Tüm kasları yakıcı bir acı içindeydi, fakat iğnenin etkisi geçmişti. Hala o sandalyedeydi, fakat bu sefer Süheyl tam yanı başında, onunla paralel oturmuştu, uyanmasını bekliyor gibiydi.
"Bırak... beni." Boğazı sessiz çığlıklarından sonra diğer her yeri gibi acıyordu.
"Çok üzgünüm, Kenan." Doktorun sesinde sanki, sanki şefkat vardı. Belki de pişmanlık. Ama "sanki"lere güvenmemek kendini bildi bileli bilincine kazınmış bir şeydi. Doktor yaptığı şeyin bilincindeydi, bilerek onun acı çekmesine sebep olmuştu. Şu anda, tuhaf sandalyeye tuhaf aletlerle bağlanmışken yapabileceği bir şey yoktu. Yine yapayalnızdı, acı içindeydi ve onu anlayacak, yardım edecek hiç kimse yoktu. Sadece kısa bir süre önce hayatında bir şeylerin yoluna girebileceğine inanmış olması gülünç geliyordu şimdi.
"Kenan değilim ben." Sesi atılmayan çığlıklarından sonra boğuk çıkıyordu.
"Artık sadece Kenan var. Sağlıklı, mutlu, acı çekmemiş bir çocuk."
Doğan'ım ben. Doğan'ım ben. Doğan'ım ben.
"Öyle biri yok." Doğan kurtulamayacağını bilse de, tekrar kalkmaya çalıştı. "Doğan'ım ben."
Acı. Görüşünü kör beyaza boyayan, geri kalan her şeyi unutturan acı.
"Doğan diye biri yok, Kenan." Doktor iç çekerek ısrar etti. "Doğan sadece acılarınla baş edebilmek için zihninin içinde yarattığın biri sadece. Acılarını unutunca, o da yok olup gidecek sonunda."
Soluk soluğa kalmıştı ama Süheyl'in kendinden emin sesi zihninin içinde yankılanıyordu sanki. "Yalancı. Yalan söylüyorsun."
"Sadece dinle beni, Kenan. Sen de anlayacaksın."
İşin en kötü yanı ise doktorun sesi ona yardım etmek istiyor gibi geliyordu kulağa. Tüm sinir uçları alevler içindeymiş gibi hissettirmese, Doğan ona inanabilirdi.
"Neden yapıyorsun...bunu?"
"Çok hastasın, Kenan. Sana yardım etmek istiyorum, seni iyileştirmek istiyorum."
"Bana acı veriyorsun." Başını iki yana salladı. "Pislik herif." Sonradan aklına gelmiş gibi ekledi.
"Üzgünüm, Kenan."
Tekrardan Kenan olmadığını söylemek için ağzını açmıştı fakat acı daha sert ve hızlı bir şekilde geri gelmişti. Artık acı da, peşinden gelen karanlık da şaşırtıcı değildi.
İlerleyen bir kaç saatte artık savaşmayı, çırpınmayı, sandalyeden kalkmaya çalışmayı bırakmıştı. Öylece oturuyor, doktorun her uyandığında defalarca onun sahip olmadığı mutlu hayatı yaşayan bambaşka birini anlatışını dinliyordu. İsmi Kenandı, babası ve annesiyle mutlu bir hayatı vardı. Yangın asla yaşanmamıştı, Kenanın hayatında onun gayet yakından tanıdığı acı, ızdırap ve her gece uykusundan eden çığlıklar yoktu. Öyle derin, negatif duyguları yoktu.
"Şimdi...bana ismini söyleyebilir misin?"
Doğanım ben. Doğanım ben. Doğanım ben.
Ancak aptal değildi.
"Kenan."
"Çok iyi, ama buna inanmanı sağlamamız gerek."
"H-hayır-"
Tekrar sarsıcı acıyla baş başaydı.
"İsmini söyleyebilir misin tekrar?"
"Kenan! İsmim Kenan, tamam mı? Durdur artık şunu!" Hıçkırıklarla titreyerek ağlıyordu.
"İsmin nedir?"
"Kenan." 
"Anne-baban var mı?"
"Evet." Duraksadı. "Onları çok seviyorum. Çok mutluyum."
Gözlerinden kontrolsüzce akan yaşların ya da defalarca duyduğu şeyi tekrar ettiğinin farkında değildi artık.
"Anne babandan öncesi peki?"
Kaşlarını çattı. Bir şey vardı, dilinin ucundaydı. Ama cevap vermek için çok geç kalınca yakıcı acı tekrar tüm şiddetiyle geri dönmüştü.
"İsmin nedir?"
"Kenan."
"Kaç yaşındasın?"
"Altı? Yakında 7 olacağım."
Kaşlarını hafifçe çattı. Hatırlamak neden bu kadar zordu?
"Başka bir ismin var mı?"
Duraksadı.
"Öztürk?"
"Çok iyi, Kenan. Anne babanın ismini söyleyebilir misin peki?"
"Anne... Baba..." Kelimeler dilinde tuhaf durmuştu, ama sonunda hatırlamıştı. "Evet! Nevin ve Turan." Hatırlamanın keyfiyle gülümsemeye çalıştı, ama her tarafı sızlıyordu.
"Neden acıyor?" diye sordu yanı başındaki adama. Adamın gözlerini tuhaf gösteren bir gözlüğü vardı. Baykuşa benziyordu böyle.
"Merak etme, çok yakında hiçbir acın olmayacak." Adam arkasına dönüp kalıcılıkla ve şart...şartlandırma- kulağa komik geliyordu- ile ilgili bir şeyler söyledi, ama (hissettiği) acı yüzünden dikkatini veremiyordu, bilinci kapanmak üzereydi.
Uyandığında bir yatakta yatıyordu. Acı hissetmiyordu, aslında hiçbir şey hissetmiyordu. Dirseklerini iki yanına yaslayarak doğruldu ve ayaklarını yataktan aşağı sarkıttı. Hastaneye benzer bir odaydı bu. Odanın diğer tarafında kablolara bağlanan bir sandalye vardı ama nedense bakmak bile başına ağrılar girmesine sebep olmuştu. Dikkatini hemen kendine verdi. Hastane kıyafetleri vardı üzerinde. Hasta mı olmuştu yine?
Kapının açılma sesiyle başını kaldırdı.
"Baba?"
Turan bir şaşırmayla gülümsedi. Neden şaşırmıştı ki? "Oğlum."
"Baba, benim neyim var? Hasta mıyım ben?" Tuhaf hissediyordu. Hasta olduğu için olabilirdi belki.
Turan birkaç adımda yanına vararak tam önünde diz çöktü ve gözlerini onunla aynı seviyeye getirdi. Ellerini omuzlarına yerleştirip güven verircesine sıktı. "Hiçbir şeyin yok, oğlum. Sadece muayene için gelmiştik, hatırladın mı?"
Hatırlamıyordu. Ama sorun değildi, muhtemelen muayene çok sıkıcı olduğundandı.
"Evet... Muayene için."
"Bak ne diyeceğim, istersen eve dönünce parka uğrayalım, hem sana dondurma alırız? İster misin?"
"Teşekkürler baba!" Kollarını adamın boynuna sıkıca sardı, yüzünü adamın boynuna gömdü. Tuhaftı. İyi hissettiğinin farkındaydı, ama bu his kaygan bir zeminmiş gibi elle tutulabilir değildi. Babasının önerisiyle mutlu olması gerektiğini de biliyor ve bu bilgiye uygun tepki veriyordu, fakat hisleri içinde çok derinlerde bir yerde, bastırılmış halde gibi geliyordu ona.
"İyisin, değil mi, Kenan?" Babasının sesi boğuktu.
Doğan'ım ben. Doğan'ım ben. Doğan'ım ben.
Sarılmadan ayrılıp başını aşağı yukarı sallayarak onaylarken gülümsedi. İyiydi. Duygularını başka birine aitmiş gibi kopuk şekilde hissetmesine rağmen iyiydi, kendini iyi hissediyordu. Anne babasıyla mutluydu. Her şey yolundaydı.
Öyle olmalıydı.
0 notes
sektorellfirmalar · 1 year ago
Link
0 notes
dortnumara · 2 years ago
Link
0 notes
bjlyn · 3 months ago
Text
Tumblr media
Komiser Mahir Yılmaz
#BurakDeniz #BirGeceMasalı
5 notes · View notes
trendinginyoutube · 3 months ago
Text
youtube
Bir Gece Masalı - Episode 1 @atvturkiye
👉 Bir Gece Masalı - Episode 2 Trailer: • Bir Gece Masalı 2. Bölüm Fragmanı | "… Bir Gece Masalı - Episode 2 Summary: "The bride has mounted the horse, saying 'If it’s meant to be, it will be…" Mahir, whose father was martyred in an assassination attack at his duty station in Denizli, returns to his city twenty years later as a police officer to take revenge on his father's killer. However, on the very first day he arrives in the city, he mysteriously falls in love with a beautiful girl from a nomadic community after meeting with her. He names this fairy-tale-like girl, whose name he never learns, Şehrazad. While searching for the woman he loves Şehrazad, Mahir realizes that he will seize the opportunity to catch his father's killer, Kürşat Kilimci, at his daughter’s wedding. Little does he know that this wedding will be the place where Mahir’s life will change forever and where a fairy-tale night will begin.
It is unknown; perhaps fairy tales are real… (Cast) In the series, Burak Deniz stars as Mahir, and Su Burcu Yazgı Coşkun plays Canfeza. The cast also includes:Gürkan Uygun, Mesut Akusta, Rüçhan Çalışkur, Kenan Bal, Yıldız Kültür, Özlem Türkad, Eren Vurdem, İrem Altuğ, Kerem Aslanoğlu, Emel Çölgeçen, Ecem Çalhan, Nazan Diper,
Bir Gece Masalı Facebook: / birgecemasaliatv Bir Gece Masalı Instagram: / birgecemasaliatv Bir Gece Masalı X: https://x.com/birgecemasalitv Bir Gece Masalı TikTok: / birgecemasali.tv
BirGeceMasalı #BurakDeniz #SuBurcuYazgıCoşkun #atv
0 notes
movienized-com · 8 months ago
Text
Bambaşka Biri
Bambaşka Biri (Serie 2023) #BurakDeniz #HandeErcel #CemDavran #MenderesSamancilar #FeritAktug #BegumAkkaya Mehr auf:
Serie / İki Yabancı / Another LoveJahr: 2023- (September) Genre: Drama / Romantik Hauptrollen: Burak Deniz, Hande Erçel, Cem Davran, Menderes Samancılar, Ferit Aktuğ, Begüm Akkaya, Berrin Arısoy, Muttalip Müjdeci, Gülçin Hatıhan, Uğur Uzunel, Polen Emre, Aslı Orcan … Serienbeschreibung: Das brutale Mord an Hamdi Atilbay in einem Wald kreuzt die Wege der jungen Staatsanwältin Leyla (Hande…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kurtlukiraz · 1 year ago
Link
Hande Erçel ve Burak Deniz'in yeni dizisi 'Bambaşka Biri'ne tepkiler yağdı. Hande Erçel ve Burak Deniz'in başrolünde yer aldığı Bambaşka Biri, sosyal medya kullanıcıları tarafından hiç beğenilmedi ve tepkilere neden oldu. En çok tepkiyi ise Hande Erçel aldı. #HandeErçel #BurakDeniz #BambaşkaBiri #DidemDelen #BilalÖzcan #SelenGörgüzel #SöylemezsemOlmaz Söylemezsem Olmaz YouTube Kanalına Abone Olmak İçin: Bizi Takip Edebileceğiniz Diğer Sosyal Medya Hesaplarımız: Söylemezsem Olmaz | Instagram: Söylemezsem Olmaz | Twitter:
0 notes
awesome-cherry-fan · 15 days ago
Text
Tumblr media
0 notes
gundemburadadedim · 1 year ago
Link
Hande Erçel ve Burak Deniz'in yeni dizisi 'Bambaşka Biri'ne tepkiler yağdı. Hande Erçel ve Burak Deniz'in başrolünde yer aldığı Bambaşka Biri, sosyal medya kullanıcıları tarafından hiç beğenilmedi ve tepkilere neden oldu. En çok tepkiyi ise Hande Erçel aldı. #HandeErçel #BurakDeniz #BambaşkaBiri #DidemDelen #BilalÖzcan #SelenGörgüzel #SöylemezsemOlmaz Söylemezsem Olmaz YouTube Kanalına Abone Olmak İçin: Bizi Takip Edebileceğiniz Diğer Sosyal Medya Hesaplarımız: Söylemezsem Olmaz | Instagram: Söylemezsem Olmaz | Twitter:
0 notes
candiceborgia · 1 month ago
Text
youtube
0 notes
cafetonight · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
90 notes · View notes
r69manova · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
5 notes · View notes