#biyogübre
Explore tagged Tumblr posts
tibbivearomatikbitkiler · 2 years ago
Text
Organik Gübrelemenin Tıbbi Bitkilerin Verim ve Kalite Özelliklerine Etkileri
Organik Gübrelemenin Tıbbi Bitkilerin Verim ve Kalite Özelliklerine Etkileri
Tumblr media
#Biofertilizer, #Biyogübre, #MedicinalPlants, #OrganicAgriculture, #OrganikGübreIleVerimArttırımı, #OrganikGübrelemeFaydaları, #OrganikGübrelemeVerimi, #OrganikTarım, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkilerIçinOrganikGübreleme https://is.gd/rRriMY https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/organik-gubrelemenin-tibbi-bitkilerin-verim-ve-kalite-ozelliklerine-etkileri/
Organik Gübrelemenin Tıbbi Bitkilerin Verim ve Kalite Özelliklerine Etkileri
Özet
Dünya pazarında artan talepten dolayı, son yıllarda organik ürünlerin üretimi hızla artmaktadır. Sürdürülebilir kalkınmaya ulaşılması, tarımsal politika amaçlarının farkına varılması ve organik tarımın ihtiyaçları doğrultusunda gıda tedariğinde uygun bir çözümün kullanılmasında gübre ve biyolojik organik çözümün etkili olabileceğini gerekli kılmaktadır.
Tıbbi ve aromatik bitkiler gıda, kozmetik ve ilaç sanayi de yaygın olarak kullanıldıklarından, üretimlerinde organik veya iyi tarım uygulamaları tercih edilmektedir. Bu nedenle organik sertifikalı tıbbi ve aromatik bitkilerin ticari önemleri gün geçtikçe artmaktadır. Organik sertifikalı bu bitkilere artan talep pazarlamada birçok avantaj sağlamakta, organik tarım ya da iyi tarım teknikleri ile yetiştirilmiş tıbbi ve aromatik bitkilerin hem dış hem de iç pazarda katma değeri artmaktadır.
Bugün ileri tarım teknolojilerine sahip ülkelerde, katma değeri yüksek olan tıbbi ve aromatik bitkilerin, organik tarım şartlarında yetiştirilmesinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Türkiye tıbbi ve aromatik bitkilerde dışsatım payını artırmak için organik gübre ya da iyi tarım tekniklerine yönelmek zorundadır. Organik gübrelerin tıbbi ve aromatik bitkilerin verim ve kalitesine etkisini araştıran çok az çalışma bulunmakla birlikte bu çalışmalarda verim ve kalite üzerine organik gübrelemenin pozitif etki yaptığı belirlenmiştir.
Bu derlemede organik gübreler ile yetiştirilen tıbbi ve aromatik bitkilerin verim ve kaliteleri ele alınarak, üretimde sürdürülebilirlik kavramına vurgu yapılacak ve organik üretim yöntemlerini teşvik eden yaklaşımların yaygınlaşması katkıda bulunulacaktır.
1. Giriş
Son yıllarda küresel kirliliğin artmasıyla birlikte gerek uluslararası gerekse ulusal düzeyde organik tarım konusu sık sık gündeme gelmektedir. Artan çevre ve sağlık bilinci organik ürünlerin ticaret hacmini artırmış ve önemli boyutlara ulaştırmıştır.
Devletler bu pazardan daha fazla pay alabilmek için yaptıkları bir takım düzenlemelerle organik tarımı geliştirmeye çalışmaktadırlar. Organik tarım uluslararası pazarlarda ülkelerin daha fazla pazar payına sahip olabilmeleri amacıyla da desteklenmektedir. Toprakların sürdürebilir kullanımını sağlama, çevre kirliliğini azaltma ve dünyada organik tarıma olan artan talebi göz önüne alarak, azotlu ve fosforlu ticari gübrelerin kullanımını en aza indirmede organik gübre kullanımına ağırlık verilmelidir.
Organik gübrelemenin, toprağın organik madde içeriğini, su kapasitesini ve bitkide besin alımını artırdığı, toprağın kimyasal ve fizyolojik yapısını iyileştirdiği belirtilmiştir (Bachman ve Metzger, 2008).Tıbbi bitki kültüründe verim yanısıra asıl önemli olan kısım kalite kriterinden biri olan sekonder metabolit içeriğidir. Doğal ve agro ekosistemde tıbbi bitkiler ile yapılan çalışmada doğayla uyumlu bitkilerin seçilmesi hem sürdürülebilirlik hem de sekonder metabolit performansı açısından önemlidir (Sharifive ark. 2002).
Tıbbi ve aromatik bitkilerde kalite kriterleri içerisinde, bitkinin doğru botanik ismi, kaynak ülke veya bölge, hasat zamanı, duyu testleri (renk ve kokunun organoleptik testleri), makroskopik (şekil, ebat, yüzey karakteri, doku, kırılma gibi çıplak gözle veya otantik örnek ile yapılabilir), mikroskopik (parankima, kolenkima, mantar, yaprak epidermisi, kalsiyum oksalat, nişasta, protein, yağ veya otantik maddelerle örneklerin karşılaştırılması yapılabilir), kimyasal (alkaloit, kardiak glikozitler gibi sekonder metabolitleri varlığının araştırılması) ve kromatografik (özellikle İnce Tabaka Kromotografisi) testler bulunmaktadır (Bayram ve ark. 2010).
Çeşitli kullanım alanlarına sahip tıbbi ve aromatik bitkilerde kalite tayini yapılarak standartlarının belirlenmesi gerekmektedir. Günümüzde kalite standardı giderek önem kazanmaktadır. Türk Standartlar Enstitüsü’nün bazı tıbbi ve aromatik bitkiler ile ilgili çalışmaları bulunmaktadır. Ancak bunlar yeterli olmayıp, belirli bitkileri kapsamaktadır. Bu standartlar genişletilerek günün koşullarına uygun hale getirilmelidir (Bayram ve ark. 2010).
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yayımladığı organik tarım üretim istatistiklerine göre, Ülkemizde organik olarak üretimi 10 ton ve üzeri olan 27 tıbbi bitki bulunmaktadır. Üretimi en fazla yapılanlar defne, keçiboynuzu ve yaban mersini olup, bunlarında büyük kısmı doğadan toplanmaktadır.
Ülkemizde haşhaş, rezene, gül, anason, kimyon, karahan, kırkkilit otu, kapari, limon otu, tarhun, fesleğen, funda organik olarak üretilmektedir. Ayrıca üretim değeri 9-10 ton arasında olan bitkiler ise, çörekotu, pelit, mercan köşk, kurt üzümü, deve dikeni (doğadan toplama), hayıt (doğadan toplama), yoğurt otu, aslanpençesi (doğadan toplama), papatya (doğadan toplama), sarı kantaron otu, su teresi, zahter otu (doğadan toplama), gilaburu, kuzukulağı, kantaron (doğadan toplama), kişniş, ekinezya, lavanta (doğadan toplama), melisa (doğadan toplama), nane (doğadan toplama) ve pürendir.
Ülkemizde kırkın üzerinde ilde tıbbi ve aromatik bitkiler organik olarak üretilmektedir. Antalya, Aydın, İzmir, Mersin ve Kocaeli illeri bitki çeşitliği bakımından ilk sırada yer almaktadır. Kırsal kalkınma için seçilen 42 ilde tıbbi ve aromatik bitkiler “Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu” tarafından destekleme kapsamına alınmış ve yaklaşık 2357 adet işletme tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği için verilen destekten yararlanmıştır. Ne yazık ki Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin organik üretimine yönelik herhangi bir organik tohumluk (tohum, çelik vb.) üretimi ile ilgili çalışma bulunmamaktadır (Kırıcı, 2015).
Organik üretimi yapılan bitkilere ve droglara olan ilgi ve talep her geçen gün artmakta olup, tıbbi ve aromatik bitkilerin tarımında diğer bitkilerde olduğu gibi “İyi Tarım Uygulamaları”nın dikkate alınması gerekir. Bunlar; toprak, bitkisel materyal, ekim/dikim, hastalık, biyolojik olarak yapılan zararlı ve yabancı ot kontrolü, organik gübreleme, mekanizasyon, ürünün hasadı, kalitesi, kurutulması, paketlenmesi ve pazarlanması aşamalarında uygulanacak kuralların; bitkilerin özellikleri dikkate alınarak en yüksek verimde ve kaliteli, standartlara uygun etken maddelerin elde edilmesi gibi özellikleri kapsar.
Bu derlemede organik tıbbi bitki yetiştiriciliğini yaygınlaştırmak ve farklı organik gübre uygulamaları hakkında bilgilendirme yapmak amacıyla, organik tıbbi bitki yetiştiriciliği yapan araştırıcıların bulguları tartışılmış ve inorganik yetiştiricilik ile kıyaslanmıştır.
2. Tıbbi Bitkilerde Kullanılan Organik Gübreler
2.1. Kanatlı ve çiftlik gübreleme
İşletmeden işletmeye ve yetiştirme tekniklerine bağlı olarak farklılıklar göstermekle birlikte ahır gübresi % 0.5-1.0 azot (N), % 0.15-0.20 fosfor (P2O5), % 0.5-0.6 potasyum (K2O) içerir. Ahır gübresi içerdiği mikro elementler nedeniyle de değer taşımakta olup, bünyesinde 50-100 g ton-1 mangan (Mn),20-40 g ton-1 çinko (Zn),10-15 g ton-1 bor (B), 10-12 g ton-1 bakır (Cu),0.4-0.7 g ton-1 molibden (Mo),0.8-1.2 g ton-1 kobalt (Co) bulunur. Ahır gübresinde bulunan bitki besin elementlerinin büyük bir bölümü suda çözünebilir haldedir. Kuru madde olarak; at gübresi % 1.7 N, % 0.3 P, %1.5 K, sığır gübresi % 2 N, %1 P, %2 K, koyun gübresi % 4 N, %0,6 P,% 9 K ve tavuk gübresi ise kuru madde olarak %3.9 N, % 2.1 P, % 1.8 K içermektedirler (Soyergin, 2003).
Tavuk gübresi organik özelliğinin yanı sıra önemli miktarda temel besinlere de sahip olduğu belirtilmiştir. Belirtilen değerlerden anlaşılacağı üzere tavuk gübresi daha fazla kuru madde üretmekte, bu nedenle tavuk gübresinin kompostlama yapılmadan doğrudan kullanılması çoğu kez ürünlerde yanmalara neden olabilmektedir. Bu yüzden tavuk gübresi ya çok iyi bir kompostlama sonrasında ya da sap, saman değişik organik atıklar gibi genelde besin elementi içeriği düşük materyallerle karşılaştırılarak zararlı etkisi önlendikten sonra kullanılmalıdır (Khalidve ark. 2007).
Kümes hayvanlarının dışkılarında nitrojen fazla olduğu için yaprak büyümesinin, dolayısıyla biomasın arttığı belirtilmiştir (Arul, 2002). Kocabaş ve ark., (2007)’nın yürüttükleri araştırmada adaçayı (Salvia fructicosa Mill.) farklı organik gübre (sığır gübresi, koyun gübresi ve tavuk gübresi) ve kombinasyonları ile yetiştirilmiş ve hasat edilen bitkiler N, P, K, Mg, Fe, Zn, Mn, Cu ve uçucu yağ içeriği bakımından incelenmiş, Cu elementi dışındaki diğer tüm elementlere organik gübre uygulamaları farklı etki göstermiş olup, en fazla uçucu yağı %2.9 ile tavuk-koyun gübresi kombinasyonundan elde ettiklerini belirtmiştirler. Singh ve Rao (2009), tarafından yapılan çalışmada, farklı kombinasyonlarda kanatlı gübrelemesinin nane (Mentha arvensis)’de yaprak biomasını önemli miktarda artırdığını bildirmişlerdir.
Horozibiği (Amaranthus caudatus) bitkisi üzerine yapılan bir çalışmada kanatlı gübresinin 7 farklı dozu (0, 5, 10, 15, 20, 25, 30 ton ha-1 ) denenmiş ve en yüksek bitki boyu değerlerine 15 ton ha-1 uygulamasında ulaşıldığı belirtilmiştir (Mshelia and Degri, 2014). Üç farklı fesleğen (O.basilicum, O. sanctum ve O. citriodorum) türünün herba ve uçucu yağ üretimi üzerine 125 ve 150 ppm humik asit ile 100 ve 200 gr tavuk gübresinin etkilerinin araştırıldığı saksı çalışmasında ise, 100 gr tavuk gübresi ile 125 ppm humik asitin, bitki boyunu artırdığı saptanmıştır (El-Sayedve ark. 2015). Mucize ağacı (Moringa oleifera Lam) ‘nda yürütülen bir çalışmada 0, 5, 10 ton ha-1 kanatlı gübresi uygulanmış ve çalışma sonucunda 5 ve 10 ton ha-1 kanatlı gübre uygulamasının kontrole göre bitki boyunu ve dal sayısını artırdığı belirtilmiştir (Ndubuaku ve ark. 2015).
Kanatlı gübresinin jüt (Corchorus olitorius) bitkisinin verimini artırdığı belirtilmiştir (Adejoro, 2011). Hint ekinezyası (Andrographis paniculata Nees)’nın verim ve verim değerleri üzerine tavuk, domuz ve sığır gübrelerinin farklı dozlarının (2.5, 5, 7.5, 10, 12.5 ton ha-1) etkisinin araştırıldığı çalışmada, 12.5 ton ha-1 tavuk gübresinden diğer gübrelere oranla daha yüksek yaprak alan indeksi ile toplam kuru ağırlık elde ettiklerini bildirmişlerdir (Detpiratmongkol ve ark. 2014).
Yaldız (2013), fesleğen (Ocimum basilicum L.) verimi ve uçucu yağı üzerine farklı gübre formlarının [(CAN, NPK, kıbele (etçil tavuk gübresi)] etkisini araştırdığı çalışmada en yüksek toplam kuru yaprak veriminin (524.41±9.21 kg da- 1) ve uçucu yağ oranının (%1.08±0.08) kıbele gübresi uygulamasından elde edildiğini bildirmiştir.
Pelin otu (Artemisia annua)’nun verim ve artemisin üzerine 0, 45 ve 90 kg N ha-1 ticari gübre ile 2, 4 ve 6 ton ha-1 kanatlı gübresinin etkisi araştırılan çalışmada, en yüksek taze ve kuru yaprak veriminin 4 t ha-1 kanatlı gübresinden alındığını, ayrıca artemisin veriminin bitkinin tam çiçeklenme döneminde yine 4 t ha-1 kanatlı gübresinde (37.24 kg/ha) elde edildiğini bildirmişlerdir (Chaudhary ve ark. 2008).
Meryemana (Silybum marianum L.)bitkisine, 50 kg da-1kıbele (etçil tavuk gübresi), 10 kg da-1 CAN (% 26 N), 10 kg da-1 kompoze gübre (N-P-K, 10- 10-40) uygulanmış, en yüksek antimikrobiyal aktivite Escherichia coli’ye karşı Kıbele gübresi (16.33 mm)’ndenelde edilmiştir (Yaldız ve ark., 2013). Labisia pumila Benth (KacipFatimah) sekonder metaboliti ve antioksidan aktivitesi üzerine organik (tavuk gübresi; 10-10-10) ve inorganik (NPK; 15-15-15) 0, 90, 180, 270 kg N ha-1 dozlarında uygulanmış, inorganik gübrelemeye kıyasla toplam fenolikler, flavonoidler, antioksidant aktivite, askorbik asit, saponin ve gluthathione içeriğinin 90 kg N ha-1 tavuk gübrelemesinde arttığını bildirmişler ve tavuk gübresi kullanımının L. pumila‘nın sekonder metabolitlerini artırdığı bildirilmiştir (Ibrahim ve ark. 2011).
Kekik (Thymus vulgaris L)’in verim ve thymol içeriğine kompost, tavuk ve koyun gübresinin etkisini belirlemek amacıyla yapılan çalışmada en yüksek verim 20 m3kompost ile 10 m3 tavuk gübresi ya da koyun gübresi karışımının verdiğini, en yüksek thymol içeriğinin ise 30 m3kompost ile 10 m3 koyun gübresi uygulamasından elde edildiğini bildirmişlerdir (Ateia ve ark. 2009). Kekikte, 20 ton ahır gübresi uygulamasının büyüme ve gelişmeyi artırdığı belirtilmiştir (Ateia ve ark. 2009).
Kanatlı gübresi ile yetiştirilen Java citronella bitkisinin herba, uçucu yağ içeriği ve kuru madde veriminde önemli artışlar olduğu belirtilmiştir (Adholeya and Prakash, 2004). Üç farklı anason (Pimpinella anisum) ekotipi (Çeşme, Fethiye- Seki, Denizli-Acıpayam) ve bir tescilli çeşit (Gölhisar) ile altı farklı gübre uygulaması (kontrol, ticari gübre, ahır gübresi, organik gübre, ticari gübre x organik gübre ve ticari gübre x ahır gübresi kombinasyonu) denenmiş ve Çeşme, Fethiye ve Denizli ekotiplerinde bitki boyu, bitkide dal sayısı, bitki başına şemsiye sayısı, şemsiyedeki tohum sayısı, tohum verimi ve bin tane ağırlığı, organik gübre ve organik-inorganik gübre kombinasyonu uygulamasından olumlu yönde etkilendiği belirtilmiştir (Doğramacı ve Arabacı, 2015).
Thakur ve ark. (1999)’un çemen (Trigonellafoenum-graecum L)’de yürüttükleri çalışmada değişik gübre kaynakları (kontrol, DAP, kentsel arıtma çamuru, humik asit ve çiftlik gübresi) uygulamasında ortalama en yüksek bitki boylarını kentsel arıtma çamuru (36.32 cm) ve çiftlik gübresi (35.64 cm) uygulamalarında tespit etmişlerdir.
Kimyon (Cuminum cyminum L.)’da kontrol, 10 t ha-1vermikompost, 15 t ha-1kompost ve 30 t ha-1 hayvan gübresi uygulamaların da en yüksek tohum verimi (316.39 kg ha-1) ile bin dane ağırlığı (4.61 g) 30 t ha-1 hayvan gübresi uygulamasında saptanmıştır (Forouzande ve ark. 2015).Shafagh Kalvanagh ve Nazari Heris (2013), Lallemantiaiberica’da hayvan gübresi uygulamasının bin tane ağırlığı (5.67 g), bitkide ortalama tohum sayısını (5.65 g) ve verimi artırdığını belirtmişlerdir.
Kimyon (Cuminum cyminum)’da hayvan gübresi uygulamasının kimyon verimini artırdığını bildirmiştir (Saeednejad ve Rezvanimogadam, 2009). James ve ark. (2005), kimyonda en yüksek verim değerlerine sırasıyla, kompost, hayvan gübresi, vermikompost ve kontrolde ulaştıklarını bildirmişlerdir. Moradi (2009),hayvan gübresi uygulamasının rezene (Foeniculum vulgare L) ‘de verimi artırdığını belirtmiştir. Yalancı papatya (Eclipta alba) bitkisine 75 m3 ha-1 organik gübre (çiftlik gübresi ile kanatlı gübre) ve 980 gm ha-1 biyolojik gübre (rhizobium ve azospirillum) uygulanmış ve en yüksek verimi kanatlı gübrelemesi ile rhizobium uygulamasından elde edilmiştir (Priya ve R.Elakkiya 2012). Mayıs papatya (Matricaria chamomilla)’sına uygulanan çiftlik gübresinin önemli miktarda verimi artırdığını bildirmiştir (Tabrizi, 2004).
Delate (2000), melissa (Melissa officinalis)’da çiftlik gübresinin kuru ağırlığı artırdığını bildirmiştir. Nanede çiftlik gübresinin kuru ağırlık ile koku kalitesini artırdığını bildirmiştir (Arancon, 2004). Yarı kurak tropikal iklim bölgesinde palmarosa (Cymbopogon martinii (Roxb.) Wats. var. motia Burk.) bitkisinde farklı hasat dönemlerin uçucu yağ verimi ve toplam biyokütleleri üzerine yapılan iki yıllık çalışmada, çiftlik gübresi (0 ve 15 t ha-1) ve azot gübresi (0, 40, 80 kg N ha-1) yağmur suyu koşullarında denenmiş, araştırma boyunca Palmarosa bitkisi 7 kez hasat edilmiş ve 99.2-159.1 kg ha-1toplam uçucu yağ verimi ile 23.6-37.2 t ha-1toplam biyokütle verileri elde edilmiştir.
Çiftlik gübresinin her yıl 15 t ha-1 uygulanması, kontrol şartlarıyla karşılaştırıldığında uçucu yağ verimini %10.3 ve toplam biyokütle %10.7 oranında artırdığını, çiftlik gübresinin azotlu gübre (80 kg da-1) ile birlikte kullanılması sonucunda ise uçucu yağ verimi %57.6 ve biyokütle verimi %60.3 oranında arttığı belirlenmiştir (Rajeswara Rao, 2001).
Organik olarak yetiştirilen fesleğenin, konvensiyonel yetiştiriciliğe göre uçucu yağ verimini iki kat arttığı bildirmiştir (Khalid ve ark. 2006). Mayıs papatyasının uçucu yağ içeriği ve bileşenlerinde konvesiyonel tarıma göre daha yüksek olduğu belirtilmiştir (Vildova, 2006). Schefferand Koehler (1993) civanperçemi (Achille millefolium)’nde organik gübre kullanmanın verim ve uçucu yağ miktarını artırdığını belirtmişlerdir. Organik gübre ve çiftlik gübresi uygulamalarının kimyonda biyolojik verimi, şemsiye sayısını, tohum sayısını, bitki boyunu ve dallanmayı artırdığı ve en yüksek biyolojik verimin 1065 kg ha-1ile ve tohum veriminin ise 477 kg ha-1 uygulamalarından alındığı bildirilmiştir (Saeednejad and Rezvanimogadam, 2009).
Mary ve Nithiya (2015) köpek üzümü (Solanum nigrum L.) bitkisinin büyümesi, fenolik bileşikleri ve antioksidan aktivitesi üzerine organik ve inorganik gübrelerin etkilerinin araştırıldığı çalışmada köpek üzümü yapraklarının alkaloidler, flavonoidler, tanenlar, saponinler ve toplam fenol içeriklerinin inorganik gübrelere oranla organik gübrelerde daha fazla olduğunu ayrıca organik gübrelerin daha yüksek antioksidan aktiviteye sahip olduğunu belirtmişlerdir.
Fesleğende farklı tavuk ve hindi gübrelerinin (kontrol, 7.5, 10, 12.5, 15 t ha−1) verim ve besin elementleri üzerine etkilerinin araştırıldığı çalışmada, en yüksek yaş ve kuru ağırlıklar 10-12.5 t ha−1 tavuk ve hindi gübre uygulamalarından, en yüksek besin elementi içerikleri 10-12.5 t ha−1 hindi gübrelerinden ve 7.5 t ha−1 tavuk gübresinden, en yüksek uçucu yağ bileşenleri ise tavuk gübresinden elde edildiği bildirilmiştir (Yaldız ve ark. 2019a, b).
2.2. Kompost ve Vermikompost Gübreleme
Vermikompost uygulaması toprakların biyolojik aktivitesini teşvik eder. Mikroorganizmalar bakımından zengin olan vermikompost uygulaması ile toprakların bitki besin elementlerin döngüsünde, bitki büyüme düzenleyicilerinin üretiminde, bitkilerin dirençlerinin arttırılmasında veya hastalıklara ve nematod zararlarına karşı dayanıklılıklarının sağlanmasında önemli görevleri olan mikrobiyal popülasyonunda ve aktivitesinde artış sağlamıştır (Arancon ve ark. 2008).
Krishnamoorthy ve Vajrabhiah (1986) organik atıklarda solucanlar tarafından sitokinin ve oksinlerin üretildiğini belirtmişlerdir. Vermikompostun ayrıca bol miktarda humik maddeler içerdiği ve bitki büyümesi üzerine bu maddelerin hormonlar ya da toprağa uygulanan bitki büyüme düzenleyiciler ile benzerlik gösterdiği belirtilmiştir (Muscolo ve ark. 1999; Atiyeh ve ark. 2002).
Vermikompostun toprak pH’sına, mikrobiyal popülasyonuna ve toprak enzim aktivitesine, dolayısıyla biyosentez bileşimine olumlu etki yaptığı bildirilmiştir (Maheswarappa ve ark. 1999). Vermikompostun, bitkide kuru ağırlık (Edwards, 1995) ve nitrojen alımını artırdığı belirtilmiştir (Tomati, 1994). Vermikompost nitrat, fosfor, kalsiyum ve potasyum gibi bitki bünyesinde mevcut çoğu besinleri içerdiğini, mikrobiyal popülasyonu, çeşitliliği, özellikle fungi, bakteri ve aktinomisetler açısından zenginlik oluşturduğunu belirtmiştir (Edwards, 1998).
Konvensiyonel tarım ile kıyaslandığında marjoram (Marjoram hortensis L) bitkilerinde kompost gübre uygulamasının herba, uçucu yağ içeriği ve kuru madde içeriğini artırdığını bildirmişlerdir (Edrisve ark. 2003). Karaçay (Sideritismontana L)’da kompost gübreleme miktarı arttıkça vegatatif büyüme ile uçucu yağ miktarının arttığını bildirmişlerdir (El- Sherbenyve ark. 2005). Alman papatyası (Anthemis nobilis)’na farklı sulama miktarları ile birlikte ve farklı vermikompost miktarları uygulanmış, bitki ağırlığı, erken çiçeklenme, kuru ağırlığın önemli miktarda arttığı ve en yüksek uçucu yağ oranının %10 vermikompost ile iki haftada bir 4 mm sulama ile alındığını bildirmişlerdir. Ayrıca %15 vermikompost ile iki haftada bir 2 mm su uygulamasının Alman papatyasında çiçek verimi için en iyi sonuç verdiğini bildirmişlerdir (Azizi ve ark. 2008).
Ejderotu (Dracocephalum moldavica L.)’ndakompost uygulamasının uçucu yağ üretimi ile birlikte vejetatif büyümeyi teşvik ettiği bildirilmiştir (Husseinve ark. 2006). Marjoram’da biyolojik gübreler ile düşük seviyede kompost kullanıldığında uçucu yağ yüzdesi ve yaş ağırlıkta en yüksek verim alındığı, fakat uçucu yağ bileşenlerinin miktarının gübreleme tipi ve seviyesi ile değişmediğini bildirmişlerdir (Gharib ve ark. 2008).Mercanköşk (Origanum majorana L.) yetiştiriciliğinde toprak, %15 ve %30 sulu kompostekstraktı ile muamele edilmiş, uçucu yağ yüzdesi ile herbabiyomasının arttığı bildirilmiştir.
En yüksek uçucu yağ yüzdesinin %39.0 ve %52.0 ile %15 ve %30 sulu kompost gübre uygulamalarından alındığını, fakat kimyasal içeriğinde ve miktarında herhangi bir değişiklik olmadığını bildirmişlerdir (Fatma ve ark. 2008). Cymbopogon winterianus bitkileri ile yapılan çalışmalarda benzer sonuçlar elde edilmiştir (Adholeya ve Prakash, 2004). Ayrıca mayıs papatyasında, kimyasal gübre ve kompost gübre ile yapılan çalışmada kompost gübrelemenin kimyasal gübreye göre daha fazla çiçek sayısı ve uçucu yağ yüzdesi verdiği belirtilmiştir (Hendawy ve Khalid, 2011). Hadj Seyed Hadi ve ark. (2011), vermikompostun mayıs papatyası (Matricaria recutita L.) uçucu yağında, çiçek veriminde, bitki büyümesinde olumlu etkileri olduğunu, chamomile üretiminde gerekli elementleri sağladığını ve özellikle sürdürülebilir tarımda hiçbir zararlı etkisinin olmadığını bildirmişlerdir.
Vermikompostun birçok ürünün kalite ve verimi için gerekli makro ve mikro elementleri sağladığı bildirilmiştir (Atiyeh ve ark. 2002; Roy ve ark. 2010). Vermikompost mayıs papatyasının uçucu yağ ve chamazulene içeriğini artırdığını belirtmişlerdir (Azizi ve ark. 2009). Tatlı rezene (Foeniculumvulgare)’nin uçucu yağında en yüksek anethole içeriği ve en düşük fenchone, limonene ve estragole içeriklerinin vermikompost muamelesinde görüldüğü belirtilmiştir (Moradi ve ark. 2011). Chand ve ark. (2012), nanede 7.5 ton ha-1vermikompost uygulamasının büyüme parametrelerini ve herba verimini olumlu etkilediğini belirtmiştirler. Ayrıca, bazı tıbbi bitkilerde benzer sonuçlar bulunmuştur (Hadj Seyed Hadi ve ark. 2004; Darzi ve ark. 2007).
Fesleğen bitkisinde organik (çiftlik gübresi ve vermikompost gübreleri) ve inorganik gübrelerin (N,P,K) 6 farklı kombinasyonu araştırılmış, 5 t ha- 1vermikompost ve 50:25:25 NPK gübrelerinden en iyi büyüme, yeşil ot, kuru ot, uçucu yağ içeriği (linalool ve methylkavykol) ve yağ verimi elde edilmiştir (Anwar ve ark. 2005).Vermikompost uygulaması toprağın, demir, çinko, manganez, bakır ve diğer besin maddelerini artırdığını bildirmiştir (Hashemi Majd ve ark. 2003).
Kekik (Satureja hortensisL.) bitkisinde organik gübre olarak; solucan gübresi, leonardit, inorganik gübre olarak; 20-20-0 kompoze gübre kullanılmış, solucan gübresi uygulaması, yeşil herba verimi ve drog herba verimlerinde 20-20-0 uygulaması ile birlikte; uçucu yağ oranı ve veriminde ise tek başına en yüksek değerleri vermiştir (Dinç, 2014). Agastache bitkisi, kontrol, nitrojen gübrelemesi (50 kg ha-1), vermikompost (30 t ha-1), sığır gübresi (20 t ha-1), sığır gübresi (25 t ha-1) ve vermikompost ve sığır gübresi (30 t ha-1+20 t ha-1) kombinasyonlarında yetiştirilmiş ve fenolojik (çiçeklenme zamanı ve tam çiçeklenme zamanı) ve morfolojik karakterlerin (bitki boyu, taze ağırlık ve kuru ağırlık) farklı gübrelemelerden önemli derecede etkilendiğini, en yüksek kuru ağırlığın 25 t ha-1 sığır gübresinden (1385.20 g plant-1) elde edildiğini, bunu vermikompost muamelesinin takip ettiğini bildirmiştir. Ayrıca Agastache’nın en yüksek herba, uçucu yağ verimi ve içeriğine vermikompost ve 25 t ha-1 sığır gübresinden elde edildiği bildirilmiştir (Farhadi ve ark. 2013).
2.3. Biyolojik gübreleme
2.3.1. Mikorizal funguslar
Mikorizalfunguslar, faydalı mikroorganizmalardır ve biyolojik gübre olarak bilinir. Mikoriza bitki köklerinin belirli mantar türleri ile arasındaki karşılıklı yaşam şeklidir. Bu işbirliğindemikoriza bitkiden karbon (C), bitki ise mikoriza vasıtasıyla besin maddesi ve su sağlamaktadır. Yani topraktaki bitki besin maddeleri sadece bitki kökleri tarafından değil, mikorizalar tarafından da alınmakta ve bitkiye ulaştırılmaktadır (Atiyeh, 2000). Sera çalışmaları, mikorizaların, fosfor (P) alımını 3-4 kat artırdığını ortaya koymuştur. Mikoriza bitki kökünün içine saldığı hifleri ile ortamın bir parçası haline gelmekte ve bu hifler bitkiye P, bitkiden ise dışarıya C vermektedirler.
Mikorizalar birçok bitkinin kökünde infekte halde ve yaygın bir şekilde simbiyotik yaşamlarını sürdürürler. Mikorizalfunguslar, bitkilerin fosfor, çinko ve bakır gibi sabit elementlerin al��mına katkıda bulunur. Bitki hormonlarının üretiminde mikorizalfungusların etkilerinden dolayı, biyotik ve abiyotik strese karşı dirençleri söz konusudur (Sharma, 2003).
Birçok çalışma bakterilerin mikorizalfunguslar ve onların inokulasyonları ile snerjik etkiye sahip olduklarını, topraktan suyun mineral maddelerin daha iyi absorbe edildiklerini ve bununda bitki büyümesini artırdığını belirtmişlerdir (Ratti ve ark. 2001). Sadiq Gorsi (2002), 76 tıbbi bitkide, mikorizalsymbiosis’in etkisini araştırmış ve bitkinin vegetatif büyüme aşamasında, çiçeklenme ve meyve aşamasına göre mikorizalsymbiosis’in daha etkili olduğunu ve iyi bir kök sistemi geliştirdiğini bildirmiştir.
Otsu bitkilerin, çalı ve dallı form bitkilere göre daha fazla kök kolonozisyonu gösterdiğini saptamıştır. Limon otu (Symbopogon martini) (Qupta ve ark. 1990) ve nanede (Khaliq and Janardhanan, 1997) mikorizalinokulasyon uygulanmış ve kontrole göre daha fazla uçucu yağ verimi, yüzdesi ve mineral besin içeriği alındığı bildirilmiştir. Kapoor ve ark. (2004) mikorizal fungilerin iki türü (Glomusmacrocarpum ve Glomusfasiculatum) ile rezenenin kök simbiyosisleri muamele edilmiş ve bitkide tohum verimi ve şemsiye sayısını artırdığını bildirmiştir.
Saedi- Farkoosh ve ark. (2011), mayıs papatyasının ve arbuscular mikorizal fungi ve fosfat çözen bakteri ile inokulasyonu arasında simbiyotik ilişkinin araştırıldığı çalışmada, uçucu yağ veriminde (%28), bileşenlerinden kamuzulenandbisabolen’de artış gözlendiğini bildirmiştir. Kişnişte (Coriandrum sativum) uçucu yağ verimi ve bileşeninin mikorizal etkisinin araştırıldığı çalışmada tohumda uçucu yağ konsantrasyonunu %43, uçucu yağında geranial (%19.99) linalool (%61.73) gibi bileşenlerin kontrole göre artırdığı bildirilmiştir (Kapoor ve ark. 2002).
Badran ve Safwat (2004) ve El- Ghadban ve ark. (2006), yaptıkları çalışmalarda, Rezene bitkisinde artan büyüme ile birlikte, kimyasal kompozisyon değişiminin ve yağ veriminin olumlu yanıt verdiğini bildirmiştirler. Scutellaria integrifolia tıbbi bitkisinde, mikoriza inokulasyonunun kök uzamasını ve bitki büyümesini düşük fosfor içerikli topraklarda artırdığını bildirmiştir (Joshee ve ark. 2007). Kapoor ve ark. (2004), mikoriza ve organik fosfat kullanımının rezene uçucu yağında anethole içeriğini artırdığını belirtmiştir. Ayrıca, biyolojik gübre uygulamasının toprak mikrobiyal aktivitesi, makro ve mikro mineral içeriği ile birlikte uçucu yağ oranını artırdığını belirtmiştir.
2.3.2. Bakteri uygulaması
Bakteri karışımı ile toprak inokulasyonunda bitkilerin daha dengeli beslendiğini ve fosfat çözünebilirliği ve nitrojen alımı arasında ana bir mekanizmal interaksiyonun olduğunu nitrojen ve fosfor alımının kökü geliştirdiğini bildirmişlerdir (Belimov ve ark. 1995; Sharma, 2002; Abou-Aly ve ark. 2006). Ratti ve ark. (2001), fosfat çözebilen bakterilerin farklı varyetelerinde limon otu bitkisinin boyunun ve biyomasının arttığı belirtilmiştir. İran’da fesleğen kökleri bitki büyümesini teşvik eden, Putida 41, Azotobacterchroococcum 5 ile Azosprillumlipoferum kullanılmış olup, en yüksek taze ağırlık (3.96 g bitki-1), N içeriği (%4.72) ve uçucu yağ oranı (%0.82) Pseudomonas+Azotobacter+Azosprillum muamelesinde gözlemlenmiştir.
Bütün parametreler bakımından Pseudomonas+Azotobacter+Azosprillum ve Azotobacter+ Azosprillum muamelesinde daha yüksek veriler alındığı belirtilmiştir (Ordookhani ve ark. 2011). Leithy (2006), Azotobacter biyolojik gübrelemesinin biberiye (Rosmarinus officinalis L.)’de uçucu yağ miktarını artırdığını belirtmiştir. Aynı şekilde fosfat çözücü bakteri kullanımı nitrojen fiksasyonunu artırarak, mercan köşk bitkisinde herba ve uçucu yağ verimini artırdığını belirtmiştir (Gharib, 2008).
Vinca (Caharanthusroseus) tıbbi bitkisinde Pseudomonas flurescence bakteri aşılamasının biomass verimini ve alkaloid içeriğini artırdığını belirtmiştir (Abdul-Jaleel, 2007). Rosemary bitkisinin mikroorganizmalar ile muamelesi, konvensiyonel (NPK) gübreleme ile kıyaslandığında, mikroorganizmaların bitkinin büyüme karakterleri ile kimyasal içeriğini artırdığını belirtmiştir (Abdelaziz ve ark. 2007). Esringü ve ark. (2016) yaptıkları çalışmada; Agrobacterium sp., Bacillus sp., Pantoea sp. ve Pseudomona ssp.’eait toplam 19 adet bakteri izolatı kullanılarak 3 farklı bakteri biyoformülasyonu (F1, F2 ve F3) hazırlamışlar ve bu biyoformülasyonlar içerisine daldırılan sarımsak (Allium sativumL.) dişleri saksılara ekilerek uygulamaların bitki boyu, klorofil düzeyi ve bazı enzim (katalaz, peroksidaz, polifenoloksidaz ve superoksitdismutaz) aktiviteleri üzerine etkileri saptanmış, tüm bakteri formülasyonu uygulamalarının kontrole göre sarımsakta bitki gelişiminde önemli katkılar sağladığı ve bitki enzim düzeylerinde de önemli değişikliklere sebep olduğu görülmüştür.
Jokarve ark.(2015), Ekinezya (Echinaceapurpurea) bitkisine Pseudomonasputida, Azospirillumlipoferum, Pseudomonas + Azospirillum, 5 ve 10 ton/ha hayvan gübresi uygulanmış, hayvan ve biyolojik gübre uygulamasında yaprak sayısı, çiçek sayısı, canopy ölçüsü, taze ve kuru ağırlığın kontrole göre arttığı belirtilmiştir. Ayrıca iki bakteri kombinasyonu ile 10 ton hayvan gübresi uygulamasının kontrol ile kıyaslandığında % 40 kuru ağırlığı artırdığı belirtilmiştir.
Rezenede, Azotobacterchroococcum, Azospirillumliboferum ve Bacillusmegatherium karışımı ile sadece önerilen oranda % 50 NPK oranında kimyasal gübre uygulamasının vegetatif büyümeyi teşvik ettiğini belirtmiştir. En yüksek bitki boyu, dal sayısı, taze ve kuru ağırlığın (357 kg amonyum sülfat+238 kg kalsiyum süper fosfat+60 kg potasyum sülfat ha-1) kimyasal gübre uygulamanın yarısını uygulayarak alındığını, uçucu yağ oranının bakteri aşılamasında daha yüksek olduğu belirtilmiştir (Mahfouz ve Sharaf-Eldin 2007).
Anason bitkisine 0, 60 ve 120 kg ha-1 kimyasal gübre (46% nitrojen üre) 0, 3, 6 lit ha-1 biyolojik gübre (Azotobakter ticari adı Nitroxin ) üç farklı bitki sıklığında (30×2.30×4.30×8 cm) uygulanmış ve biyolojik verime bağlı olarak en yüksek yaprak verimi (19.1 adet bitki-1) 6 lit Nitroxin-1 ha- 1uylamasından elde edilmiştir. En yüksek tohum verimi ile uçucu yağ verimi (1286.4 ve 179.1 kg ha-1) sırasıyla biological Nitroxin (3lit ha-1) ve kimyasal nitrogen 60 ha kg-1gübrelemseinde 4 cm sıra üzerinde gerçekleşmiştir (Nabizadeh ve ark. 2012).
4. Sonuçlar
Tüm dünyada önemle üzerinde durulan konuların başında toplum sağlığı gelmektedir. Tıbbi ve aromatik bitkilerde, yetiştirme döneminde veya sonrasında gübre kullanımı önemli bir unsurdur. Gübre kullanımlarının zamanı, miktarı ve özellikleri tıbbi bitkilerin isteklerine uygun olarak değerlendirilmelidir.
Tıbbi bitki yetiştiriciliğinde inorganik gübrelerin sekonder metabolitler üzerine olumlu etkide bulunmasının yanında, özellikle azotlu gübrelerin aşırı kullanımı bitkilerde bazı toksik madde birikimlerinin artmasına neden olmaktadır (Sönmez ve ark. 2008). Bu toksik maddelerin birikmesi, bitkilerde istenmeyen bazı zehirli bileşiklerin artmasına sebep olur ve kullanan kişilerde zehirlenmelere neden olur.
Ayrıca uzun süreli sadece inorganik gübrelerin kullanılması topraklarda doğal olarak bulunan canlıları olumsuz etkilemekte ve diğer taraftan topraklara yeterince organik madde verilmemesi topraktaki biyolojik yapıyı tahrip etmektedir. Bu nedenle organik gübreler kullanılarak inorganik gübrelerin minimize edilmesi gerekir.
Araştırıcıların bulgularında anlaşılacağı üzere, tıbbi bitkilerde organik gübre kullanımı, bitkilerin büyümesini, yeşil ot, kuru ot ve drog verimini artırmıştır. Özellikle mikorizal fungusların ve bakterilerin uygulaması bitkinin kök sistemi ile sekonder metabolit içeriğini artırmıştır.
Tıbbi bitkilerde, nihai ürünün kalitesi çok önemli olduğundan dolayı bu bitkilerden elde edilen sekonder metabolitler ticarette değerlidir. Bu nedenle hem insan, hem de çevre ve toprak sağlığı için, tıbbi ve aromatik bitkilerin yetiştiriciliğinde organik gübre kullanımının yaygınlaştırılması gerekmektedir.
0 notes
Photo
Tumblr media
Kimyasal gübrenin dünyanın ekolojik dengesinin bozulmasında büyük etken oynaması insanları, tarım üreticilerini, ülkeleri ve tabi ki bu zincirin herhangi bir yerinde bulunan kişi ve kurumları etkilediği bir gerçek. Bu gidişata dur demek için artık kimyasal gübre kullanımından vazgeçmeli organik gübreleme işlemlerin yoğunluğumuzu arttırmalıyız.
Geçtiğimiz yazılarımızda (tüm yazılarımıza ulaşmak için tıklayın) sizlere organik gübrelemenin faydalarından, etkilerinden, verimliliğinden bahsetmiştik. Kimyasal gübrelemenin etkisi ile bozulan ekolojik denge, migroorganizmalar, toprak ve su kaynaklarının sürdürebilirliği gibi birçok sorun organik gübreleme ile yeniden hayata döndürülebiliyordu.
Son günlerde sıkça adı anılan "Biyolojik Gübre (BiyoGübre)" Nedir?
http://www.solucanpark.com/organik-tarim/biyolojik-gubre-biyo-gubre-ve-faydalari
0 notes
gazetehaberi · 4 years ago
Photo
Tumblr media
HEKTAŞ ve TAGEM’den kuru ekmekten biyogübre üretimi projesi
0 notes