#birine
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bazen;
Gecikiyor insan
Bie $eye, Bir Yere ,
Birine Veya Birbirine . . .
10 notes
·
View notes
Text
Sana sarılmayı özledim oysa ben sana hiç sarılmamıştım.
#aşk#aşk sevgi#doğru kişiye aşık ol#aşk sözleri#aşk sözü#aşık olmak#aşk acıdır#aşk acısı#uzak mesafe#kilometre#sarılmak#sarıl bana#sarılsakgececek#sarılalım#sana sarılınca#sarılırım birine#sarılalım mı?#aşıklar#yasak aşk#aşka dair#aşk ile#aşk acıtır
115 notes
·
View notes
Text
Küfür etmek havalı bir şey değil arkadaşlar bazılarımız öyle zannetse de.
19 notes
·
View notes
Text
Sey… ben bugun okula gitmemek icin bilerek yanlis otobuse bindim ve su an nereye gittigim hakkinda hic bir fikrim yok
18 notes
·
View notes
Text
@olivia-charder PSST SU BLOGU BITIRDIM SONUNDA, INTROYU YAZANA KADAR ANAM AGLADI AQ NEYSE TURKLER GELIP ISTEK YAZSIN O KADAR UGRASTIM AA
#birine cevap vermeden kendim yazip paylastigim ilk turkce postum bu oldu omg KWBDLWBFLWXNKS#bsd#bsd turkce#bsd fanfic
18 notes
·
View notes
Text
#23.01.2024#rb yapabilirsiniz 😊#Bugün sevdiğim kitabı sesli şekilde birine okudum..#Çok sevdi#Kitabın konusunuda ayrı sevdi 😂#Bir cümlede bende koptum 😂#Tabi kitabın tamamını değil 🤏
77 notes
·
View notes
Text
I really, really, really want to see Jing Yuan meet Peppy. We already know that he prefers small animals (the big-ass lion was a happy accident) and I want him to go goo-goo-eyed over the space pomeranian. I mean look at the adorable little goober with his rocket backpack!
Could you imagine Jing Yuan sitting on the walkway, one coat tail hanging off the edge, his back up against the vending machine and just GIGGLING to himself while Peppy tries to lick his face?
Or Asta/Arlan bringing Peppy onto to the train while Jing Yuan happens to be there and him just going so soft for cute pupper.
I WANT IT!! 😫 give me crossovers PLEASE!
#birin rambles#honkai star rail#jing yuan#peppy#give the general time to rest please! he's tired#old world-weary man needs cute pup
122 notes
·
View notes
Text
Serge Gainsbourg, April 2, 1928 – March 2, 1991.
With Jane Birkin.
49 notes
·
View notes
Text
aslında yazıp kendimi aciklamak istiyorum ama ne dicem bilmiyorum anlatinca bahane gibi geliyor ama degil iste
#kendimden bile o kadar sıkıldım ki birine bisey diyince kendime sinir oluyorum#karsida hata bile olsa kendimi sucluyorum#biriyle konusunca artık ne anlatıyorum je konusuyorum ben raddesine geliyor#umarim depresyon gibi bisey degildir ve hemen gecer
8 notes
·
View notes
Text
19 notes
·
View notes
Text
Gecenin bir vakti gene sokağın ortasında buldum kendimi. Aklımda sen varken, kulağımda ne olduğunu idrak edemediğim, anlayamadığım şarkılar çalarken. Aklımın gürültüsü susmayıp, sadece senin sesini dinlemek isterken buldum kendimi. Hayatta insanlar hep bir şeyler kaybederler. Bazıları kulaklık, bazıları şarj aleti, kıyafet ve binlerce yeri dolacak saçma şeyleri kaybederler. Bazılarıda, mutluluğunu, huzurunu, nefesini, aşkını ve kendini kaybeder. Bunlar yeri asla dolmayacak şeylerdir. Ama bir o kadar da basit kaybolan şeylerdir. Basit diyorum ama bunları kazanmak önemli olan meseledir. Kaybetmek için birini bulmanız, sevmeniz ve onu her şeyiniz olarak görmeniz lazım. Bir hatadan, anlaşamamazlıktan, belki de anlaşarak, yapılan yanlışlar ve telafisi olmayan şeyler yüzünden kaybederler. Bu kayıp diğer var olan tüm kayıpların en karanlığı, en acısı ve en üzücü olanıdır. Ben her şeyim dediğim, sesiyle huzur bulduğum, bedenen yanımda olamasa bile varlığıyla mutlu olduğum, kokusunu nefes bildiğim ve bir daha kimseye aşığım dememe engel olacak seni kaybettim. Ben aşkı bilen bir adam değildim, karşıma sen çıktın. Ben huzru bilmezdim, sesini duydum. Ben mutluluğu bilmezdim, senin için atan kalbimle karşılaştım. Ben hiç nefes alamamıştım, kokunu ciğerlerime doldurdum. Ben hiçbir şey bilmezken her şeyim olan seni kaybettim. Kaybettiğim onca şeyi, bulamayıp arkasından gözyaşı döktüğüm onca şeyi unutup, istemeyi bıraktım lakin geçen onca gün, onca hafta, onca ay ve geçen yıldan sonra seni istemeyi, senin için ağlamayı asla bırakamadım. İstediğim her şey sen oldun, istemediğim her şey sen oldun. Çünkü seni tekrar kazanmak bana kaybettiğim her şeyi verecekti. Sen istemediğim her şeysin çünkü kaybedemeyeceğim tek şeysin. İsteyemiyorum çünkü seni hak ettiğimi düşünemiyorum. Konu sen olduğun zaman asla kalbime söz geçiremiyorum. Sanki bu bedene ait değilmişim gibi kendimi yönetemiyorum. Tanıdık yerlerden geçerken, anısı olan bir yere denk gelince veya tanıdık bir melodi duyduğum zaman adımlarım yavaşlıyor ve zihnimde sadece sen dönmeye başlıyorsun. "belki" diyorum "belki bu köşeyi dönünce seninle karşılaşırız." İmkansız bir hayal ve düşünce. Çünkü artık sen bu gri şehirde değilsin ve biz aynı şehirde olsak bile göz göze gelmemiz imkansız. Ama hiçbir zaman, imkansız olduğunu bilsem bile, içimdeki o umudu yitiremiyorum. Çünkü yaşam demek; umut demek, hayal demek. İnsan ruhunu kaybetmeden önce, bedeni toprağa teslim edilmeden önce umutları, hayalleri ölür. Ve umudu ölmüş bir insan, asla yaşamış sayılmaz. Hayali olmayan bir insan, ruhu olmayan bir bedene benzer. Ben, ölümden sayısız defa kaçmış biriyim ve ölmemek için umutlarımı yaşatmak zorundayım. Ben yaşamalıyım ki, ufak bir ihtimal dahi olsa seni tekrar görebilme, sesini tekrar duyabilme ve kokunu son kez içime çekebilme şansım olsun. Ben yaşamalıyım ki seni yaşatabileyim.
10 notes
·
View notes
Text
Normalde insanlara laf anlatmayı yani açıklama yapmayı sevmem ve gerek görmem ama biri var o yanlış anlayacak diye her şeyi açıklayarak anlatıyorum, ona değer veriyorum ve kırılsın istemiyorum seviyorum ama bu çok mu fazla bilmiyorum… Değer mi, gerek var mı, yani yolun sonunda onu kırmaktan korkarken ben kırılır mıyım bilmiyorum tam da şu an yazarken bunaldığımı da biliyorum ama… böyle işte
7 notes
·
View notes
Text
Gıybet çok Kıymeti yok Yarının hayali bugüne yeter mi? İçimi sıkar Yoluma uzanır Dünden yaralarım yarına giderli
15 notes
·
View notes
Text
I've been binging The Apothecary's Diaries lately and I've become absolutely obsessed (I haven't caught up yet though so please no spoilers!)
For those who don't know it, the story is about Maomao, an apothecary apprentice who is kidnapped and sold to the imperial court as a worker, specifically to work for the emperor's concubines.
There's one episode early on (like ep. 3 or 4) where - with as few spoilers as possible - the emperor's least favorite concubine is gifted to a newly appointed general. This turns out to be a ploy between the concubine and the general who are childhood friends
But... what if it hadn't been a ploy
I've been turning this plotline over and over in my head, an Apothecary's Diaries AU with Jing Yuan as the general, a brilliant strategist and childhood friend of the emperor. He's never taken a wife (I don't think I could make this reader truly gn) for whatever reason, the emperor is growing concerned and gets the brilliant idea about throwing his least favorite concubine (ie. Reader who, I'unno, sneezed in the emperor's presence and was instantly demoted to least favorite) at Jing Yuan.
And of course Jing Yuan falls head over heels in love instantly.
Not sure if I'd ever get around to writing this, writing hasn't been at all easy lately, but... it's a nice idea.
42 notes
·
View notes
Text
Aklımdakiler bir türlü susmuyor, susmadıkça kendime kızıyorum uyutmuyor bunlar beni. Ben çok yorgunum lütfen biraz omzunda uyut beni her şeyin geçeceğine ikna et..
#olmayan birine serzeniş#siyahinicindekimavii#benimkaybedecekneyimvarki#sozlerindekaldim#gökyüzüm siyah olsa da#virgülle ayrılmış#siyahkadaryalnizz#sozlerim#fecir
8 notes
·
View notes
Text
Where my angara bitches at
#cecil.txt#Basvurdugum bolumlerden birine kabul edildim diger 2sinden haber bekliyom#Gelecek donem angaradayim
8 notes
·
View notes