#bende büyüdüm
Explore tagged Tumblr posts
mel-inoe · 2 years ago
Text
bazen çocukken dedemlerde kaldığım haftasonları salonda gün ışığı, kuş sesleri ve ananemin her pazar sabahı kaçırmadan izlediği trt1 deki kovboy dizisinin sesiyle uyandığım sabahları özlüyorum.
9 notes · View notes
sertsiken0606 · 18 days ago
Text
Merhaba Hasan. Ben Mehmet şuan 39 yaşında travestiyim. Vücut yapısı olarak aynı kadın gibiyim. 14 yaşıma kadar ailemin sevişmelerini izleyerek seks delisi olarak büyüdüm 14 yaşımda mahallemizden bir arkadaşım ile birbirimizi siktik o zamandan sonra hep sikiliyorum. Sizlere anlatacağım hikayem bir çift ile grup seks yapmam .
2020 de malumunuz bir kapanıyor bir açılıyorduk evlerimize hapsedilmiştik yine açıldığımız zaman işe çıkmıştım 45 yaşlarında bir adam benimle pazarlık ediyor fakat bu pazarlık sırasında bir gariplik vardı arabada bir kadın vardı evlerine gidecektim bu arada parasız olduğum için kabul ettim ben şoförün yanına bindim adam kendini tanıttı ismi Emre ymiş karım Meral dedi tokalaştık benim travesti ismim Sultan. Ultra lüks bir villaya girdik ev değil resmen saraydı. İçeri girer girmez Meral ve Emre soyunmaya başladı ben ücretimi istedim fazlasıyla verdi paramı bende soyundum Meral benim sikimi yalamaya başladı eee erkekliğimiz ölmemiş hemen kalktı Emre karısının memelerini ısırıyor sikini benim ağzıma vermeye çalışıyor fakat beceremiyordu ben yer değiştirip Emre nin sikini ağzıma aldım fazla dayanamadı döllerini ağzıma boşalttı zaten döl yutmasını çok severim siki küçük değil ama inceydi benim sikim hem Emre nin sikinden kalın hemde uzundu boşalmamıştım Meral halen emiyordu ben tekrar Emre nin sikini emmeye başladım Emre yi karısının amını emmesi için başını karısının amına koydurttum bende sikimi Meral in ağzına verdim birbirimizi ereksiyon ederken götüm kaşındı Emre birden doğrulup beni domalttı arkama geçti birden soktu ben pek bir şey anlamadım. Girip çıkıyordu yine uzun sürmedi boşalı verdi kızmıştım artık doğrulup bak Emre öyle sikilmez sana öğreten olmadı sanırım dedim karısını domaltıp sikimi amına soktum pompalamaya başladım yaklaşık 20 dakika siktim bu arada kadın 2 kez üst üste orgazm oldu Emre iyi sik doyur karımı sonra ben onun amını senin döllerinle sikerken sende götten sikeceksin karımı birlikte tost yapacağız dedi birden döllerim amına boşalmaya başladı ben içinden çıkıp yere uzandım sırtı bana dönük olarak geldi Meral üzerime uzandı sikimi götüne kocasının yardımıyla soktu Emre de benim döllediğim amına girdi birlikte sikmeye başladık arada bir pozisyon değiştirip ben amına soktum Emre götüne Emre 2 kez boşaldı ben götüne 1 kez boşaldım Emre 1 kez daha beni sikti sonra Meral ile beni yalnız bıraktı biz Meral ile sabah ezanları okunana kadar seks yaptık. Biraz uyuduk sabah 10 gibi uyandım evde Emre vardı Emre beni 1 posta daha sikti birlikte banyo yapıp çıktım. Arada bir de olsa Emre ile Meral geliyor sevişiyoruz.
33 notes · View notes
mesut-sems · 11 months ago
Text
Tumblr media
Ah be çitlenbik ağacı senle birlikte bende büyüdüm. Çocukluğumun ve gençliğimin her anına şahitsin... 😊
60 notes · View notes
tarkankurdu · 11 months ago
Text
İstediğin kadar kendini geliştir, istediğin kadar elit olmaya uğraş, çevren ve ailen neyse o çukurdan çıkamıyorsun. Ben tv izlemiyorum babam sabah akşam haber dinliyor sanki benim oda da çalıyo o televizyon bütün o saçma salak haberleri duyuyorum mecburen. Eski arkadaşı geliyo adamın iki kelimesinden biri küfür. Aile mi var, kadın mı var, çocuk mu var hiç umurlarında değil. Çocukluğum da böyle geçti. Sadece salonda soba olduğu için mecbur salonda sigara dumanı altında ve tv, küfür eşliğinde ders çalışmaya çalışıyordum. Çok fazla kitap okudum, yazılar yazdım, şiir yazdım ama kurtulamıyorum o çukurdan. Hâlâ o küfürbaz herif geliyor misafirliğe, hâlâ her gün sabah akşam haber dinliyorum. Artık nefret etme sınırlarını da aştım. Ünlülerin ve başarılı insanların biyografilerini okuyorum bi yerlerden destekleri var. Ya ailelerinde ya çevrelerinde bir şekilde elit insanlar oluyor, ona yardım veya destek olan, fikir veren insanlar oluyor. Bende yok. Ben Türkiye'nin en tehlikeli mahallerinden birinde doğdum büyüdüm. Hayatımda bir kere bile içki veya sigara içmedim. Kendimi hep uzak tutmaya çalıştım ama çok klasik bir şey " coğrafya kaderdir ". Çok doğru bir söz. Benim çevremde arkadaşlarım bile okunacak bir şeyi heceleyerek okuyan insanlardı. Kitap aldığım zaman sen mal mısın kitaba para veriyon diye salak salak sırıtan insanlardı. Ama çıkamıyorsun işte, hayat şartları, pahalılık, sağlık şu bu yani bi şekilde kurtulamıyorsun şu pis düzenden. Duvara tırmanıyosun ama duvar kaygan. Geri aşağı düşüyorsun. Köyde hem çobanlık yapıp hem okuyan insanlar örnek verilir ya, emin olun onlara da en azından fikren destek olan, sevgiyle yaklaşan insanlar olduğu içindir. Yoksa insan kendi kendine bir bok başaramıyor. Çok zorladım, çok denedim, gece gündüz metinler hazırladım, podcastlar yaptım, sayfalar yönettim, dijital kitaplar yazdım, şiirler yazdım, seslendirdim, dublajlar yaptım, mizah sayfaları yaptım. Ya hesaplarım kapandı ya tutmadı. Ama ne yaptıysam emek harcadım kaliteli şeyler yapmaya uğraştım. Gece uyumadım sabahlara kadar bir şeyler yaptım. Sonuç ? Tiktokta götünü sallayan bi kız kadar kimse umursamadı. Gerçekten çok iyi bildiğim bir şey var ki, bu dünyada gerçekten emek veren, gerçekten hakeden insanlar değersiz oluyor. İnsanlar nerde polemik var, nerde ahlaksızlık var onları seviyorlar. Veya sen emek veriyosun vakit harcıyosun ama senden çalıp paylaşan birinin sayfasında daha çok beğeni alıyor içeriğin. Yani hırsız daha değerli. Nefret ediyorum ya herşeyden iliklerime kemiklerime kadar nefret ediyorum. Son olarak bu sitemi yapmama sebep taştığım olay, Twitter da bi hesap çıktı karşıma beni takip etmiş. Sayfanın adı Orospu çocuğuyum. Merak ettim niye kendine böyle diyo diye bi tıkladım herif annesine, kız kardeşine karşı neler neler yazmış, gizlice fotolarını çekip paylaşmış ve takipçi sayısı 38 bin. 38 bin !
Sende salak gibi geceni gündüzüne kat bişeyler üretecem diye ugraş. Gerçekten kendimi çok çaresiz ve salak hissediyorum. Bu pis düzende bu lanet çağda iyi kalmak o kadar zor ki, tarih öncesinde yaşasak bu kadar zorlanmazdım. 2024 değil 2104 de olsa insanlıktan bi bok olmaz..
35 notes · View notes
ahhasret · 9 months ago
Text
Tumblr media
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi?
Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver…
Anneler olmayınca, evlerin yalnız dört duvardan ibaret olacağını da, annem gidince öğrenmiştim. Sabahları “Elinizi, yüzünüzü yıkayın, kahvaltı hazır” diyen olmadığı gibi, günlerce aç kalsan, “Aç mısın?” diye soranında olmadığını öğrendim.Öğrendiklerim içinde canımı en çok yakan şey ise, anne kokusu olmayınca, çocuklar kaç yaşında olursa olsun, büyüdüğüydü.
Ben altı yaşında büyüdüm.
Annem evi terk ettiğinden sanırım on gün sonra evimize polisler geldi. Söylediklerine göre, annem intihar etmiş. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir zarf varmış.
Zarfın üzerinde, kızım ve oğluma verilsin, yazıyormuş.
Ben o zamanlar okumayı bilmiyorum, nasıl okuyacağım? Abim okudu, mektubu dinlerken, ağladım. Abim de ağladı. Biliyor musunuz, ben en son o gün ağlamıştım ve şimdi bunları yazarken. Elimde o mektup, yeni bir mektup yazmama gerek yok. Annemin yazdıkları ile benim hayatım arasında fark yok. O genç yaşta intihar etmekten başka çare bırakılmayan kadın, ben yaşarken ölüme mahkûm kadın.
Annem, bizi terk edince, baba evine gitmiş. Babası sinirlenmiş. Kadın dediğin evinde otururmuş. Kadın dediğin, ağzı dolu kan olsa, kızılcık şerbeti içtim, demeliymiş. Ona o evde yer yokmuş. Annem dedeme yalvarmış. “Bir ay kadar kalayım, sonra bir çare bulurum, çocuklarımı yanıma alır, yeni bir hayata başlarım” demiş.
Vay! Vay! Vay! Kadın tek başına yaşayacakmış. Dedemin namusunu beş paralık edecekmiş, kahveye bile gidemez edecekmiş, ölsün daha iyiymiş.
Annem o akşam, çamaşır ipini hiç düşünmeden boynuna geçirmiş. Bunları yıllar sonra anneannem ölüm döşeğinde, ben on dokuz yaşında iken anlattı. Babam, annemin ölüm haberini alınca, hiç üzülmedi. Bizi yetiştirme yurduna vereceğini söyledi. Abim sekiz yaşındaydı ama her şeyi biliyordu. Biz artık orada yaşayacakmışız. Orası bizim evimiz olacakmış. Birbirimizden ayrılabilirmişiz, Kardeşler birbirini unutuyormuş. Biz unutmazmışız ama çok yıllar sonra birbirimizi tanımayabilirmişiz, onun için ikimizde annemin mektubunu saklamalıymışız.
Saklarız da tek mektup var, nasıl ikimizde saklayacağız, diye sormama gerek kalmadan, abim makasla mektubu boyundan tam ortadan kesti. Cümlelerin baş tarafı olan kısmını bana verdi. Cümlelerin baş kısmı bende olunca, ben okumayı öğrenince devamını tahmin edermişim. O zaten ezberlemiş.
Halam bizim yurda gönderileceğimizi öğrenince, bize geldi. Babama “Kız çocuğu yurda verilmez. ”Ben alayım hayatı” dedi. Kız çocuğunun yurda neden verilmeyeceğini de, halamla yaşamaya başladığımda anladım. Kız çocuğu demek, evde iş yaptırılacak bedava hizmetçi demekti. Halam, bir gün olsun ismimi söylemedi. İsmim, Uyuşuk olmuştu. Uyuşuk su getir… Uyuşuk şu tabakları yıka… Uyuşuk şu çoraplarımı bir güzel sabunla…
Abim ayda bir kez halama beni ziyarete geliyordu. Yurtta rahat olduğunu söylüyordu. Bende rahat olduğumu söylüyordum. Abim üzülsün istemiyordum. Acaba abim de, ben üzülmeyeyim diye mi, rahatım diyordu? Bunu sormaya hiç cesaret edemedim.
Okula başlamıştım. Sınıfta okumayı ilk öğrenen bendim. Nasıl öğrenmeyeyim, annemin mektubunu okuyacaktım. Mektupta, “Hayat güzel kızım, ben seni…” yazan cümlenin bu kısmından kesilmişti. Ben her gece yatağımda, o cümleyi farklı tamamlıyordum.
“Hayat kızım ben seni ÇOK SEVİYORUM.”
“Hayat kızım ben seni ÇOK ÖZLEDİM.”
“Hayat kızım ben seni BEKLİYORUM.” Cümleye eklediğim sözcüğe göre hayal kuruyordum. Hayallerimde hep mutluydum. İnsan mutsuz hayal kurar mı?
Ortaokulu bitirdiğimde, halam artık okula gitmeyeceğimi söyledi. Oysa ben okumak istiyordum. Okuyup, ayaklarımın üzerinde durabilmek ve abimle bir evde yaşamak…
O yaz mahalle bakkalı üç çocuklu Hasan Amca’nın karısı kanserden öldü. Çok üzüldüm. Üç çocuk ne yapacaktı, annelerinin kokusunu ne çok özleyeceklerdi. Anneler neden ölüyordu? O üç çocukta benim gibi isimlerini unutacak, uyuşuk mu olacaklardı?
Ben Hasan amcanın çocuklarına üzülürken, meğerse Hasan amcanın sözlüsü olmuşum. Sekiz bileziğe, üç bin liraya satılmışım. Yaşım resmi nikâh için küçük olduğundan, kırk gün sonra, imam nikâhı ile Hasan Amcanın karısı oldum.
On beş yaşındaydım. Hasan amcanın karısıydım. İki, beş, altı yaşında üç çocuğum vardı. Birde bir çocuğum olmasını öğütleyen halam… Benimde bir çocuğum olmalıymış ki, yerim sağlam olsun. Hasan amca başka kadınlara gitmesin.
Hasan amcadan ilk tokadı, Hasan amca dediğim için yedim. Bir kadın kocasına, “amca” der miymiş… Ben altı yaşında annem gittiğinde susmayı öğrenmiştim. Hiç der miydim, İnsan on beş yaşında bir kıza karım der mi, diye…
Hasan amca bana tokat attığında, üç çocuk babasının ayaklarına sarıldı. “Hayat ablamı dövme, o bizimle oyun oynuyor. Masal anlatıyor” diye yalvardılar. Ben, o çocukların ablasıydım. Masal diye anlattıklarım ise hayallerimdi.
Hasan amca evden gidince, aynanın karşısına geçtim. Hasan demeyi öğrenecektim. Her Hasan, deyişimde aynada, Hasan amcanın, tepeden saçları dökülmüş başı, burnunun üzerine düşmüş gözlüğü, göbeğiyle görüntüsü belirliyordu. Ben her Hasan dediğimde suç işlemiş gibi utanıyordum. Hasan amcaya, Hasan diyemiyordum.
Aynanın karşısında deneme yaparken, Hasan amcanın altı yaşındaki oğlu yanıma geldi. “Hayat abla” dedi “Annem, babama bey derdi. Sende bey de.”
Bey, evet, evet bey iyiydi. Eğilip kara gözlü, hayallerimi masal diye dinleyen, Sami’yi öptüm. Beş yaşındaki Elif’i, iki yaşındaki Zehra’yı da çağırıp, onlara masal anlatmaya başladım. O gün masalıma; Tatlımı tatlı, güzel mi güzel altı yaşında, ismi Masal olan bir kız çocuğu varmış. Masal annesini kaybetmiş. Her yerde annesini aramış, bulamayınca hayaller ülkesine gitmiş. Masal, hayaller ülkesinde o kadar mutluymuş ki, bir daha gerçek dünyaya gelmemiş, diye başladım.
Masal, masalımda hep mutluydu. Hep gülümsüyordu. Her gün çocuklara Masal’ın masalını anlatıyordum. Çok mutluyduk.
Hasan amcada iyiydi. Artık, Bey diyordum. Zaman zaman öfkeleniyordu ama ben onun neden öfkelendiğini anlıyordum. O sekiz bilezik ile üç bin liraya bir masal abla satın almıştı. Oysa o, bir kadın almak istemişti.
Abim ziyaretime geliyordu. Her geldiğinde, annemin mektubunun yarısını vermek istediğini söylüyordu. Kabul etmiyordum. Mektubun diğer yarısını okursam, Masal hayal ülkesinden, acımasız dünyaya dönecek, mutsuz olacak gibime geliyordu. Benim tüm hayalim, mektubun diğer yarısı üzerine kurulmuştu.
Kırk yaşına geldiğimde, masalımı dinleyen çocuklarım büyümüştü. Sami doktor olmuş, tayini bir başka şehre çıkmıştı. Ne zaman mutsuz olsa, beni telefonla arayıp, “Hayat abla” diyordu “Bana masal anlat” Ben hemen Masal’ın hayaller ülkesindeki serüvenlerini anlatmaya başlıyordum.
Elif öğretmen olmuş, evlenmişti. Bir kız torunum olmuştu. İsmini Hayat koymayı çok istemişlerdi. İzin vermedim. Elif, “O zaman torunun ismi Masal, olacak” dedi. Torunumun ismi, Masal.
Zehra’m benim küçük kızım, veteriner olmuştu. “Hayat abla, hangi hayvan huzursuzluk yapsa, masal anlatıyorum, sakinleşiyor” diyordu. Zehra da evlenmişti. Bir erkek torunum olmuştu. Torunuma masallarımda ki, Masal’ın arkadaşının ismini koymuştu. Kahraman.
Kırk beş yaşımda iken, Hasan Amca yani Bey’im öldüğünde çok üzüldüm. Son sözü, “Hakkını helal et” olmuştu. “Hakkını helal et”
Tüm içtenliğimle hakkımı helal ettim. O iyi bir insandı.
Hakkımı, on beş yaşında kız çocuklarının evlenmesinde bir beis görmeyen zihniyete ve bu zihniyeti destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı her gün şiddete maruz kaldığını bildikleri kızlarının boşanmasını namussuzluk sayan, kör zihniyete ve bunu djestekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı yaralı bir kuş gibi, çaresizce umutlarına düşmüş çocuklara merhametsiz davranan yüreklere helal etmiyorum...
Gün Semray
36 notes · View notes
ciceklibahcemblog · 30 days ago
Text
Yeni yıl..Önceden her yılbaşında mutlu olurdum yeni insanlar girecek hayatıma yeni insanlarla taniscam diye ama şuan düşünüyorum da o kadar da güzel şeyler getirmiyormuş yıllar çok çabuk büyüdüm kocaman oldum yıllar yıprattı zaman yıprattı beni ve de insanlar... bu yıl yeni insanlarla tanıştım evet onlara bağlandım evet ama çok da yara aldım onlar tarafından sevdim sevildiğimi düşündüm ama hepsi yalandan ibaretmiş en sevmediğim şeydi yalan hani sevmediğin ot burnunun dibinde biter ya bende en sevdiklerim tarafından yalanlarla kandırıldım.
19 notes · View notes
lesaworlds · 1 month ago
Text
Geçenlerde kuzenimle konuşuyorduk. Bir anda bana dedi ki "Cemre, ben sana çocukken çok özeniyordum." Şaşırdım ve "Neden ki?" diye sordum. Anlatmaya başladı.
"Nedeni mi var kızım? Benim istediğim o özgürlüğe hep sahiptin. Çocuktuk. Annen ve baban seni o kadar güzel giydiriyordu ki. Maddi anlamda değil. Şortlar, etekler, askılı tişörtler, bluzlar... O kadar istiyordum ki senin gibi giyinmek. Ama bana izin yoktu. Şuanda da istesen yine öyle giyinebileceğini ama kendi rızanla yapmadığını da biliyorum."
"Çocukken şort giydiğim için mi kıskandın beni?"
"Hayır, konu o değil ki. Sen özgür bir çocuktun. Şuanda da özgür bir kızsın. Annen baban sana karışmıyor. Sana güveniyorlar. Sabah akşam demeden istediğin her yere sorgusuz sualsiz gidiyorsun. Keşke bende öyle olsaydım."
İç çektim sadece. Olayı anlamıştım. Uzaklara daldı gözlerim. Benim için normal olan onun için lükstü. Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Özgürüm. Kimse karışmıyor. Bana güveniyorlar. Peki ben neden bu kadar özgürüm? Bunu hiç düşündün mü?"
Şaşırıp kaşlarını çattı. Bu onu da şaşırtmıştı. Anlamaz gözlerle bakarak "neden?" diye sordu. İç çekip devam ettim.
"Çocukken karışmaz bizimkiler. Belki bu tarafta öyle değil ama babamın tarafındaki tüm kızlar olarak aynı şekilde büyüdük. Ama büyüyünce işler değişiyordu tabi. Diğer iki kız kuzenime çoğu konuda kısıtlama geldi. Telefon bile kullanmıyorlar şuan. Ama ben her istediğimi yapabiliyorum. Çünkü büyürken bana karışacak bir insan yoktu başımda. Çok genç yaşta evlenen sorumsuz bir ailem vardı. Kız kardeşime ebeveynlik yaparak büyüdüm. Hem annemin hem babamın sorunlarıyla uğraşıyordum. Evin sorumluluğu benimdi. Aile çatışmaları bambaşkaydı. Hepsiyle yalnız başa çıkıyordum. Her şeyi kendim öğreniyordum, benimle ilgilenen yoktu. Kendi kendimi büyütüp kendime yetmeyi öğrendim. Bu onlar ayrılmadan öncede böyleydi. Durumlar son zamanlarda düzelmeye başlayınca bana da diğerlerine yaptıkları baskıyı yapmaya çalıştılar. Ama ben izin vermedim. Böyle büyüdükten sonra her şeye alışmışken değiştiremezlerdi. Onlarda bildiği için beni bu yaştan sonra yine aynı şekilde özgür bıraktılar. Özgür olmak bir nevi benim çıkarım bana yaşattıklarından. Çünkü 18 yaşımdan sonra sorumlu bir aile olmaları bana hiçbir şey kazandırmıyor."
O da durdu. Birkaç saniye bu söylediklerimi düşündü. Neyden bahsettiğimi anlamıştı. O bir şey söylemeden devam ettim.
"Özgürüm diye bana özeniyorsun. Bilmiyorsun ki bende sana özeniyorum."
Baya şaşırdı. Merakla bana bakıp "Nasıl bana özeniyorsun? Neden ki?" diye sordu. Hafif bir şekilde gülüp devam ettim.
"Hiçbir aile vukuatınız yok da ondan. Belki özgür değilsin benim kadar. Belki ailen baskıcı. Ama ailen huzurlu. Kavgaları yok. Varsa da görmedin. Mutlu bir şekilde yaşayıp gidiyorsunuz. Peki ya ben? Daha 18'imdeyim ama üstüme bilinenden daha fazla, daha anlatamadığım sorumluluklar yükleniyor. Ailem hayatta ama benim ailem olarak değiller."
İkimizde sustuk. Birimizin sahip olduğu ve umursamadığı şeyin diğeri için değerli olması... Garipti. Hayat bir yerden alıp bir yere veriyor demek ki. Birimiz özgür olmak istiyordu ama huzurlu bir aile de yaşamanın nasıl bir nimet olduğunun farkında değildi. Birimiz ise huzurlu bir ailede büyümek istiyordu ama özgürlüğünün ne güzel bir şey olduğunu o an anlamıştı.
16 notes · View notes
deniz-ce · 1 month ago
Text
Bugün dinle beni,şarkılarım var o notadan o notaya
Çiçek pasajlarım var,orman perilerim
Elimde sıkı sıkı tuttuğum çocuk sevinçlerim
Yıllarım var dinle,karlı saç tellerim.
Bugün dinle beni,sevmiştim şu mahalleyi
Evin solundaki boş arsada duymuştum Çernobil 'i
Kahvaltıda aniden çay kekik olmuştu hani
Bulutlar hep yakındaydı.
Güneş nazlı bir kız gibi hafifçe dokunurdu
Dinle ,ağaçça diye bir dil var biliyor musun
Sümbülce var bir de,dutça
Dinle beni,sadece senin duyduğun bir dil var biliyor musun
İkimizce.
Bak yükseldi ikindi zamanda ve gözlerin derin ırmaklar gibi bende
Dinle ,
İntihar süsü verilmiş ,öldürülmüş bir mevsim var artık
İçinde ne çok nisan ,ne çok kayıp
Nisancaya çalışalım biraz gel.
Eylülü yırtan dağıtan rüzgâr baharın saçlarını okşar hep
Böyledir ,yorulursun nedenler aramaktan
Bugün dinle beni,büyüdüm ;sıyrıldım seni aramanın da kabuklarından.
Ama yine de keşke duysan.
-Deniz Özeri-
14 notes · View notes
yasemin87 · 10 months ago
Text
BOŞANMAK
Ben 20 yıldır eşinden ayrılmış bir bayanım.
Neden mi ayrıldım?
İşte sorun burada...
Ben bunu ne eşime, ne aileme 20 yıldır anlatamadım.
Sanılıyor ki boşanmak için dayak yemem lazım.
Kafam gözüm yarılmalı elim kolum kırılmalı.
Yanda aç kalmalıyım, açıkta kalmalıyım
üstüm başım perişan olmalı.
Aldatılmalıyım, ortada kalmalıyım.
Bende öyle değildi...
Ben babasız büyüdüm.
Annemi gördüm.
Bizi nasıl baktı büyüttü, nelerle baş etmek zorunda kaldı.
Bir evin hem anası, hem babası nasıl olunur ondan öğrendim ben.
Evliliğimin 8. yılında farkettiğim şey ben de annem gibiydim.
Bir evin hem erkeği hem kadını. Oysa evlilik müştereklikti.
Bunu eşimle konuştuğumda kızdı dalga geçti, anlamadı.
Ona göre o görevlerini eksiksiz yapıyordu, ben de yapmalıydım.
İşte burada benim için uykusuz geceler başladı.
İlk düşündüğüm, madem bu kadar şeyi tek başıma yapıyorum, o zaman benim bir erkeğe ihtiyacım yok dedim.
Bu da eşime olan saygımı kaybetmeme sebep oldu.
Saymadığınız birisini sevemiyorsunuz.
Bambaşka biri oluverdim.
Bir yere mi gitmek istiyorum, gidiyorum.
Bir şey mi almak istiyorum, alıyorum.
Konuşmak mı istiyorum, konuşuyorum.
Bunun için kimseden izin istemiyorum.
Bu eşimi deli ediyor.
Ona göre ona sormalı, izin istemeliyim.
Doğrusu bence de bu, ama bir kadın her şeyi tek başına yapıyorsa bunları da yapabilir.
İşe gidip geliyorum.
Gecenin bir köründe metrolarda, otübüslerde sarhoşlarla baş etmek zorunda kalıyorum.
Eve geliyorum yemek bulaşık tam bitiyor,
bir de kocanın keyfi.
Kadınım ya!
Ama yan komşumda bir akşam 10’a kadar oturamıyorum çünkü kocası var, ama metro otübüs duraklarında elin serhoşlarıyla oturabilir, yolculuk yapabilirim.
Evde aynı filmi bile birlikte bakamıyoruz.
Aynı şarkıyı birlikte söyleyemiyoruz.
Ya biz dans bile edemiyoruz.
Ya belimi incitiyor, ya ayağıma basıyor.
Ya da sadece sağa sola dönüp duruyoruz.
Az kıvırsam sen dansöz müsün?
Gülsen o ne o***pu musun?
Ciddi olsan kadın kadın değil, 12 ayak buzdolabı.
Ulan ben ne olacağımı şaştım.
Eşimin istediği gibi olayım yuvamda huzur olsun derken bir de baktım ben yittim.
Öyle ruhsuz kişiliksiz bir ucube oldum çıktım.
Hayır dedim, ben ben olmalıyım.
Ben oldum ama eşim beni istemedi.
Ben de onun istediği gibi olamadım.
O da benim istediğim gibi olamadı.
Boşandık...
Şimdi ben kötü müyüm?
Ya da eşim mi kötüydü?
Boşanmak için birinin kötü mü olması gerekiyor?
Ya da evlilik için iyimi olmak gerekiyor?
Hani uyum?
Hani paylaşmak?
İnsanlar vardır balık ruhlu maviyi sever,
derinliği sever, sessizliği sakinliği sever...
İnsanlar vardır kartal ruhlu, uçmayı sever, yüksekliği sever, gücü sever...
İnsanlar vardır kurt gibi sürüyü sever, geceyi sever...
İnsanlar vardır her biri bir başka renk,
bir başka şarkı, nota...
Düşünsenize kalabalığı ve şamatayı seven biriyle sesizliği yalnızlığı suskunluğu seven nasıl bir araya gelir, nasıl mutlu olur?
Eş demek bir ömür demek, bir hayat birlikte yürümek demek.
Yanlış insanla doğru yolda gidilmez.
Şimdi dönüp geriye baktığımda bir suçlu aramıyorum, kimseye kızgın ya da kırgın değilim.
Biz sadece farklı insanlardık.
Hem de çok farklı.
Bunu söylediğimde sen kocanı hala seviyorsun belki bir gün gene barışırsınız diyorlar.
Gülüyorum...
Evet kızgın değilim, ama bu onu seviyorum demek değildir.
Ben kendimi seviyorum.
Kendime olan saygımı korumaya çalışıyorum.
Sevgi geçmişin acıları ile değil geleceğe
olan umut ve güvenle yaşar.
Bu gün bakıyorumda evlilikler hala aynı
temeller üzerine kuruluyor.
Ve aynı yanlışlardan dolayı yürümüyor.
Beyler, Hanımlar...
Artık 21 yüzyılda yaşıyoruz.
Kimse kimseye ne muhtaç, ne köle.
Hayat yolunuzu çizin ve çizdiğiniz yola girenlerle devam edin.
Başka yoldakilere göz atmayın, yolundan etmeye kalkmayın.
Bir gün, bilemedin üç beş gün gider o yolu sizinle, sonra sıkılır kendi yoluna döner.
Hanımlar hiç kimse sizi doyurmak, taşımak korumak kollamak zorunda değil.
Bundan vazgeçin artık.
Kocam değil mi? mecbur demeyi bırakın artık.
Beyler hiç bir kadın sizin özel zevklerinizin hizmetçisi egolarınızın hamalı değil.
Karım değil mi görevi, yapacak! ayaklarını bırakın artık.
Önce insan olarak sayın birbirinizi.
Sevgi zaten saygıyla gelir.
Sahip değil yoldaş olun.
Hepinize iyi günde, kötü günde bir ömür mutluluklar diler sevgi ve saygılarımı sunarım.!
Güzide Güleç
Tumblr media
42 notes · View notes
sexcxsblog · 2 years ago
Text
NASIL BAŞLADIM
Benim adım gül. Ben ağrı şehrinde doğup büyüdüm. 3 kardeşiz, bir abim ve birde benden küçük kardeşim var. Ben 16 abim 19 adı Semih ve erkek kardeşim 15 adı selim yaşında. Ben süt gibi beyaz tene annemden aldığım koca bir göte ve portakala yakın memelere sahip 1.50 bir kızım. İlk sikilişim 16 yaşındayken oldu. O zamanlar ergenliğin verdiği azgınlıkla dolup taşıyordum. İster istemez her şeyde azgınlıkta tavan yapıyordu. Örneğin abim mesela bazen evde boxerla gezer sallanan sikini görünce amımda karıncalanmalar olurdu. Neyse hikayemize geçelim. Bir gün babamın asker arkadaşının oğlu Fikret abi askerden döner dönmez babama ziyaret için bize geldi. Ha bu arada annemi ben 14 yaşındayken kaybettik. Evin bütün işi bende. Babamda bizim için evlenmedi bir daha. Neyse o gün sofrayı kurdum, Fikret abi geldi yemekler yenildi. Ama bu süre zarfında Fikret abinin gözü hep üzerimdeydi. Fikret abi 24 yaşında esmer, boylu poslu orta yakışıklıkta biriydi. O günde evde spor yaparken giydiğim içimi gösteren tayt ve bluz giymiştim. Eğildiğimde memelerim fırlayacak gibi oluyordu. Altımda ne külot üstümde de sütyen vardı. Çünkü spor yaparken babam iş çıkışı Fikret abi ile birlikte gelmiş üstümü değiştirmeye fırsat bile bulmadan mutfağa girmiştim. Normalde de zaten evde çok açık giyinen biriyim bizimkiler pek laf etmez. Ama bugünkü giydiklerim bşraz tehlikeliydi. Ne var ki babamın gözleri ileri derece olmasa da miyoptu işte çok takıp bunaldığı için evde çıkarırdı. Bu sayede giydiklerimin içinde amımı veya meme ucumu göremiyordu. Büyük ihtimalle Fikret abinin bakışlarını da. Yemekler yenildikten sonra babam kızım çay koy dedi bize. Kalktım çay koyup getirdim. Tepsiyle Fikret abinin önünde eğildim. Fikret abi gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde göğüslerime bakıyordu. Çayı eli titreye titreye aldı. Ama eli o kadar titremişti ki yanlışlıkla üzerine döktü çayın yarısını. Birden o panikle yandım anam yandım diye bağırdı. Babam koş kızım bez getir dedi. Gittim getirdim bezle dökülmüş yerlerini(kasık bölgesini)siliyordum. Silerken bir şey fark ettim. Fikret abinin siki şahlanıyordu. Sonra babam. -yaktın çocuğu salak kızm diye bana bağırdı. Fikret abide
-deme öyle kıza ben adam akıllı tutamadım hem çok yanmadım ama abinin eşlarından varsa verir misin Gül böyle ıslak ıslak oturmayayım dedi. Hemen gidip abimin odasına kıyafet almaya gittim. Abim halısafa Maçına gitmiş akşam arkadaşında kalıp sabah dönecekti. Abimin odasında bir şort bir de boxer alıp Fikret abiye verdim. Oda abimin odasında giyindi ve babamın yanına geçti. Ama bir şey fark etmiştim. Fikret abi yürürken yarağı öyle belli oluyordu -ki inik haliyle- sallana sallana gidiyordu. İçeri girdiğimde baktım abimin boxerını giymemişti. İçimden bu adam beni sikmese bari dedim. Amacım sadece teşhircilikti. Fikret abi artık 12 ay nasıl karısızlığa dayandıysa bu gece benden hıncını çıkarırsa diye korkuyordum. İçeri geçtim babamla Fikret abi maç izliyorlardı. Ordan babam kızım abur cubur getirde kuru kuru izlemeyelim aman sakın çay getirme yine yakarsın mazallah çocuğu diyr güldü. Fikret abi. -ben bacıma yardım edeyim çok yoruldu diyerekten benim peşimden geldi. -Fikret abi kusura bakma bilerek yakmadım valla dedim. -olur mu Gül’üm senin ne suçun var. Ben 12 ay karı görmeyince e senin gibi böyle fıstık gibi kız görünce de heyecanlandım döktüm. -ay harbi abi hiç mi görmedin kadın çarşı izninde bile mi? -yok be gülüm ordaki karılar artık çürük çarık karılar. Senin gibi tazesi vardı ben mi istemedim dedi iç çekerek. Ben de sadece gülümsedim. Bir yandan da bir şeyler hazırlıyorum Fikret abiden de boyum yetişmediği için ondan tabak bardak istiyordum. Oda verirken arkamdan tabağı bardağı uzatırken aynı zamanda da bana dayıyordu. Onun giydiği şort ve benim giydi tayt o kadar inceydi. ( zaten benim giydiğim tayt nerdeyse şeffaf dikkatlı bakılırsa amım gözüküyor onun giydiği şort hem kısa hemde bol yani isterse yarrağını şortunu biraz çekse yarrağı bütün çıplaklığıyla ortada olur) Yarrağı sertti ve amıma baskı yapıyordu. Her istediğim şeyi verirken biraz daha baskı yapıyordu. Yarrağı hissettiğim kadarıyla baya büyüktü. Bu baskılardan dolayı ben baya sulanmıştım. İçimden inş görmüyor diye geçirdim. Babam nerde kaldınız kızım diyişle tamam baba geliyoruz dedim. Eğer babam çağırmasa herhalde Fikret abi taytımı yırtıp o koca yarrağını benim bakire amıma sokacaktı. Çünkü çok derinden nefes alıp veriyordu. Fikret abi -Gül ben bi lavoboya gidip geliyorum dedi. Anlamıştım 31 çekip gelecekti o kadar kolay rahatlamasına izin vermicektim. -ohooo Fikret abi bu nasıl yardım etmek yaa. -tamam gülüm gel beraber getirelim şunları. Beraber içeri girdik koyduk masaya. Babam sanki az önce yemek yememiş gibi saldırdı. Cipsler döküldü yere. Bende toparlarken Fikret abiye doğru domaldım. Yerdeki cipsleri masaya koyuyordum. O an aklıma ıslaklığım geldi. Beyaz tayt yüzünden belli olan amım şimdi ıslaklık yüzünden kabak gibi ortadaydı. Alttan Fikret abiye bakınca telefonuyla oynuyormuş gibi yapıp beni çekiyordu. (Nerden anladınız diye sorarsanız zoom yaptığı belliydi parmaklarından). Islaklık aklıma gelince hemen kalktım ve koltuğa oturdum. Aha dedim ıslaklığı gördü şimdi oda istekli olduğumu anlayacak çatır çatır sikecek. Fikret abi arada babamla konuşuyor arada yastıkla kapattığı yarrağını okşuyordu. Ve benim karşımdaki koltukta. Anlaşılan amının ıslaklığı ona cesaret vermişti. -gülüm bana su getirir misin dedi Fikret abi. Gittim getirdim. Bi içiyor bir yandan da sinsice gülüyordu. Bardağın yarısına gelince bardağı üstüme doğru boşalttı geri kalanını kasıklarıma. -intikamımı aldım dedi gülerek Fikret abi -babamda hak ettin benim salak kızım dedi ve güldü. Tabi babam gözlüğünü takmadığı için olayın farkında değildi. Cropum ıslandığı için memelerim hiçbir şey giymiyormuşum gibi kabak gibi ortada keza amımda aynı şekilde ortadaydı. Sonra Fikret abi arkamdan sarılarak. - oy kıyamam ben sana Island’ın mı sen diyerek yine arkada dayıyordu. Babam oturduğu yerden gülüyordu
297 notes · View notes
negecmisenedegelecege · 1 year ago
Text
Bazı anlar dünyam çok soğuklaşıyor. Oysa her zaman kendi dünyamda yanan bir ateş var diye hayal ederdim. O kadar soğuklaşıyor ki zaman algım yerle bir oluyor. Sessizlik. Tek hissettigim soguklugun ardından yankılanan sessizlik. Alevler arasında kalan evimin bahçesinde zihnimde gömdüklerimin bedeni. Geriye kalan bana sadece soguk bir yüz ve sessizlik. Acıyor. Bu sefer acıyı tarif edemiyorum. 28 de artık içimi ısıtmıyor. Zamanım doluyor. Uçurumdayım gökyüzüne bakıyorum. Sanki hayatım orada izletiliyor herkese. Evet bende bazen kendimi önemsiyorum. Her zaman 18 de ölecegim diye büyüdüm. Ölmedim fakat bin gece can verdim. Oysa bir yıl 364 gündü. Acınasıyım. Bazen fazlaca acıyorum kendime. Oysa çok önemli hissederdim değil mi? İhtişamlı fikirlerin bedelleri bedenindir. Ben fikirlerimi bedenimi kaybettigimde hayallerime, hayallerimide uçurumda ki kendime teslim ettim. Ben sadece benim. Hayalleri olmayan, yaşama sevincini eve girdiginde kendinden indirgeyen, mahvolmuş geçmişiyle bir gelecege adım dahi atamayan o sıradanlıgım. Ben hayallerini küçük bir odanın camından parmaklıklar arkasında parkta oynayan çocukların özgürlüğünü izleyerek yitirmiş kadınım. Bir kaç kilo et parçası bir kaç kilo da kemik parçasından oluşan bomboş bir varlıgım. Ben buyum ve sevilmeyenim. Kabulleniş ve ardından gelen gülümseme. Bu da benim rahatlama sevincim.
27 notes · View notes
unutulmakk · 1 year ago
Text
Ne anneme derdimi anlatabildim ne de babama sırrımı söyleyebildim. Tek başıma tüm sorunlarımı halledeyim derken altında ezile ezile büyüdüm , şimdi ise büyük bir çıkmazdayım . Yaşıyorum ama nasıl yaşıyorum bende bilmiyorum , ruhsuzluğum karanlığın vücut bulmuş haliyim , artık ben bile kendimi tanıyamıyorum , siz sadece güldüğümü görüyorsunuz ama içimdeki yangından hiçbir haberiniz yok ...
41 notes · View notes
kahrolasi · 7 months ago
Text
Bir gün etrafında biri belirir ve sana ne kadar güzel
olduğunu söylerse unutma, en güzel ben söyledim
sana bunları, en unutulmaz biçimde ben söyledim.
Seni seviyorum derse, ona seni zaten sevmekte olan
birinin olduğunu söyle, seni seviyorum derse sakın
kabul etme, sevilmeye müsait değilim de, beni seven fazlasıyla seviyor ama ben onu sevemiyorum o
yüzden kendisi şuan burada değil de. Olmasını
isterdim ama kendisini sevebilmeyi başaramıyorum
artık de.Fotoğraflarımızdan bahset ( onları hiç
silemedim),yaşadıklarımızdan bahset( aklımdan hiç
çıkmadıklar) hayallerimden bahset( hiç gerçek olamadılar) gerçek olmaları halinde ortaya çıkacak
mutluluğun yeryüzünü sarsabileceğinden bahset.
Bütün suç bende de, o zaten "seni çok seviyorumlu"
bir sabah kapısını çalsam mutluluktan havalara uçar
de, beni seviyor de.Başka bir sevilmeye daha hazır
değilim de, de işte.. bir şeyler söyle bakmasınlar sana, frengi ol pis bir
hastalığa kapıl iğrenç bir nazara yakalan, olmadı bir
bedduaya kapıl ağzımdan çıkmamış olanlardan ama
sevdirme kendini ne olur,"ne olmaz "demeye
cesaretim yok..
gücüm yok işte hayat beni bu kadarla kısıtladı" bu kadar "dediysem anla işte gelip alamam seni yetmem
seni taşımaya, sen fazla lüks bir semtin yeterince iyi
büyümüş bireyisin ben hali hazırda kendi içimde bir
mahallede büyüdüm.
Ama sen de, lütfen ben Allaha ısmarladık bir
gönülsüz ayrılıktan arda kaldım de,ben onu sevmek istedim'li dilek kiplerini defter aralarına sıkıştırdım de,
ona bir kazak almıştım de, kendini koyun gibi
hissetmişti de, arasta da bira içmiştik sarhoş
olmuştuk saçmalamıştık de..
"Çünküsü" yoktu, de..seviyordu de yazıyordu
de,konuşamıyordu yazıyordu de.. söyle işte..
de işte, seni sevmeye engel şeylerden bahset,hali
hazırda yeni bir ilişkiden çıktığını şiddetle belirt,
bildiğin şiddetle, şiddetle seviyordu de ve sevmek
eylemi onun için devam etmekte de..
uzun kollu kazak giymişti,onun için benimle bütün çelişkiler anlamsızdı de..
onun için "sensiz yaşayamam" demiyordu "seninle
iken ölmek söz konusu olmazdı" demişti de..
Hoşçakal derken dudakları titredi de,
yalan de, beni biri deli gibi seviyorken benim birini
sevmem söz konusu olamaz de, dokunmasınlar sana koklamasınlar seni..
dokunsam ağlayacaktı,dokunsam ümit sanacaktı
dokunamadım..
dokunaksız oldu de.. de işte..
seni sevemesiler yeter ki bir şeyler de..
#zo
Tumblr media
11 notes · View notes
siktiringidinlutfen · 2 years ago
Text
yazıp yazıp siliyorum. bazen değil, çoğunlukla bu hayatın benimle alıp veremediğinin ne olduğunu düşünüyorum. tam bir sene önce. yaşadıklarıma karşı acıyla yakındığım bir yazı yazmıştım. şöyle anlatmıştım kendimi; ‘ben küçüktüm, çocuktum anne. neden büyüyen insanlar çocuklarını dövüyor ki? hatırlarsın anneciğim. bir gün okuldan gelmiştim. ödevlerimi yapıyordum, mutluydum çünkü babam yok, mutluydun çünkü babam yok. geç gelecek ve onun azarını işitmeyeceğim için çok mutluydum. geç gelecek ve sana vurmayacağı için çok mutluydum. ama o çocuğun ne kadar saf bir düşüncesi varmış. ya da korkunun yarattığı bir düşüncenin içindeymiş. her neyse. babam düşündüğümüz gibi eve geç gelmedi. sonra beni yanına çağırdı 'gel oğlum otur ayağımın ucuna.' dedi. sen öylece korkuyla yüzüme baktın. bilirdin her zaman böyle yapacağını, bilirdin beni mahvedeceğini. bilirdin, beni hep böyle köpek gibi ayağının ucuna çağırıp otutturacağını. işleri doğru düzgün yapmazsam dayak yiyeceğimi. bilirdin. ödevlerim de bir yanlış görürse ağlatmaktan bile beter edeceğini bilirdin.. üzülme anne, bedenindeki morluklarla bile ayakta zor duruyordun. nasıl yardım edecektin bana? üzülme anne.. anne onun babalığını hiç görmedim. gerçi sana bile veremediği o sevginin gramını, bana nasıl verecekti ki anne? baba olmak onun için neydi ki? babalık nedir söylesene anne? babalık, saatlerce fiziksel şiddete veyahut psikolojik şiddete maruz bırakmak mıdır? nedir ki babalık? ben bilmiyorum anne.. ben baba olmaktan korkuyorum anne. bazen babası olan çocukları görüyorum, onları sevmediğini düşünen ama elinden geleni yapmak için didinen babaları görüyorum. belki o çocuklar babaları daha iyi olsun isterlerdi. hayalleri, en büyük hayalleri bu olsun. yani belki böyle isterlerdi. ama benim en büyük hayalim bir babam olmamasıydı. anne. çünkü saatlerce sana vuran bir babayı neden isteyesin ki? ama evet. bende bir baba istedim beni kucak dolusu sevgisiyle saracak. fakat gerçekleşmeyecek bir hayal kurmak bana daha çok acı vereceğinden kurmadım. sana kızmıyorum anne, bana iyi bir baba, kendine iyi bir eş seçemediğin için kızmıyorum. kızmıyorum anne. çünkü nereden bilebilirdin? doyasıya aşkla sevdiğin adamın canavarlaşacağını. anne ben, fiziksel olarak büyüdüm. ama ruhen. ben hala babasının ayak ucuna oturan o küçük erkek çocuğuyum.’ artık korkmuyorum anne. baba olmaktan, korkmuyorum. senin eskiden, saçlarımı severken ellerinin titrediğini. gözlerimin içine bakarken, bakışlarına korkunun yerleştiğini. elimi tutarken bile, çekindiğini. hepsini görüyordum. ama yine de sen bir anneydin. ne kadar babama dış görünüş olarak benzesem bile, o şefkat kokan ellerini benden hiç esirgememiştin. o sevgi dolu bakışlarını hiç üzerimden çekmemiştin. o yaralarla çevrili bedenini defalarca beni korumak için, siper etmekten çekinmemiştin. asıl korunması gereken senken anne, beni defalarca korumuştun. sevginin bile seni korkuttuğu zaman, o güzel sözlerini, acıyla biten masallarını. benden esirgememiştin. o güzel yüreğinden öpüyorum anneciğim. üstüne örtülen toprak, seni üşütmesin güçlü kadın.
128 notes · View notes
dianaa70 · 2 years ago
Text
Küçükken hiç özgüvenim yoktu bunun sebepleri insanlar başta da en yakınlarım ... Okulda çok sessizdim arkadaş yapmazdım pek bahçeye çıkıp koşturmazdım diğerleri gibi teneffüsün gelmesini beklemezdim ben . Bir keresinde çok iyi hatırlıyorum bi tenefüs dışarı çıktım oyun oynayacaktım :)) olaya bak ben arkadaşlarımla oyun oynayacakmışım bayağı gülünç büyüyünce fark ediyor insan . Neyse işte çıktım ebelemece felan oynayacaktık galiba o kadar hatırlamıyorum . Bende diğerleri gibi ebe olan kişiden kaçıyordum sonra bi an durdum bakındım sadece , sonra aq seni kovalamıyo bile neyden kaçıyorsun gerizekalı dedim kendi kendime . Ondan sonra çıkıpta oynadım mı hiç hatırlamıyorum ama o teneffüsü de unutamıyorum ilk o zamanlar bir şeyleri fark etmeye başlamıştım . Sonra büyüdüm acılarla , sevgisizlikle , tabii şimdi bunu etrafımda ki insanlara sorsan reddeder ama öyle . Şimdi mi?? Şimdi asosyal insanın teki oldum . Odamdan çıkmam başımı kitaplardan kaldırmam . Bana gelmiş odandan çık artık biraz yanımıza gel sohbet et , ortam gör diyor . Aq bunu diyecek son insanlarsınız lan ne zaman yanımda oldunuzda şimdi beni yanınıza çağırıyorsunuz . Ben alıştım yanlızlığa hatta artık seviyorum da kopmak istemiyorum . Dışarda ki insanlar çok soğuk olduğumu söylüyor benle konuşmaya çekiniyorlarmış . Hatta bana adımı pek soran olmaz genelde etrafımda ki insanlara sorarlar . Neyse çok yazdım , böyle biri olmamı sağalayan herkese teşekkür ederim hayatımdan siktirip gidebilirsiniz artık .
106 notes · View notes
dilsel · 9 months ago
Text
Tek bir kelime bile tüm günümün iyi geçmesini sağlayabilir birinin bana canım demesi bile beni mutlu eden bir şey ama bazen bu kadar sevgiye muhtaç olduğum için üzülüyorum
Annemle birkaç gün önce bu konuşmanın benzeri aramızda geçti ben bir şekilde sevgiye muhtaç olduğumu hissettiğimden ve sevilmek için her şeyi yapabileceğimden bahsettim neden böyle hissettiğimi neden devamlı birilerinin beni sevmesini istediğimi sorguladığımda konu yine dönüp dolaşıp babamla olan ilişkime geldi :)
Belki de farkındalığı yüksek bir çocukluk geçirdim her zaman her şeyin farkında olarak büyüdüm hafızamda yer yer şunlar var “çocukken babamı severdim çocukken diyorum çünkü artık hiçbir şey hissetmiyorum.” her akşam babamın işten gelmesini çok büyük bir heyecanla beklerdim ama benim onu beklemem onun hiçbir zaman umrunda olmamıştı bir kere olsun işten gelince bana sarıldığını, öptüğünü hatırlamıyorum ha kötü bir baba değildi hiçbir zaman kızmamıştır tek kötü sözü olmamıştır şiddet asla yoktur ama ilgisizdi ve benim de en çok ihtiyacım olan şey ilgiydi…
Kendimce büyümeye ve bir şeyleri daha çok anlamaya başladığımda babamın hem benim hem annenim hayatında bir silüetten farksız olduğunu iyice anlamıştım bizimle vakit geçirmezdi, bizi görmezdi böyle böyle içimdeki kırgınlık yerini öfkeye sonrasında da nefrete bıraktı…
Hala benimle ilgili bir şeyleri bilmez mesela doğum günümü bile bilmiyordu bir insan çocuğunun doğduğu günü nasıl bilmez diyorum gerçi sonrasında annem zorla tekrar ede ede ezberletmişti…ben nerede okudum, naptım, ne severim ya da ne sevmem bunların hiçbiri onda yok… bende de artık baba kavramı yok
7 notes · View notes