Tumgik
#ben ve odam
civcivwq · 7 months
Text
Tumblr media
17 notes · View notes
cinayetnotlari · 2 months
Text
Yara bandı istemiyorum. Yaraya vurulan her bant Sadece iz.
Tumblr media
Yok olsam diyorum, hiç var olmamış. Hiç iz bırakmamış gibi. Her semtinde farklı bir yokluk bu sokakların. Kalbim bütünlüğünü yitirip parçalanıyor.
Takılı kalıyor ruhum buradan ileri gidemiyorum.
O eşiği aşmak için eşlik etmiyor bana ayaklarım.
Durup düşünüyorum ve ben daldıkça derinlerde boğuluyorum. Hangi rakam,hangi rakamın peşinden gelir unutuyorum. Hangi saat, hangi saati seyreder de akar zaman bilmiyorum.
Saat yelkovanı takip etmekten yoruldu diye mi içim paramparça?
Yoksa paramparça olmak için bir sebep mi arıyor içim?
Kafamın içindekiler zehirli ok gibi iniyor zihnime.
Ortadan ikiye bölünmek ötede dursun, kurşun dahi işlemiyor düşüncelerimden. Burası bir çöplük. Bu hayat önüme konulmuş bir çöplükten ibaret. Bu süretler o çöpün kendisi, kokuyor her taraf leş. Git buradan.
Kimse görmeden yok ol körler ülkesinden..
Çocukluğumun izleri benliğime kazındı nasıl silinir bu.
Tumblr media
Bir omuz ver bana, bir el.
Geceler soğuk, kaşlarım çatık, beynim bulanık.
Odam dağınık, sen hakim, ben sanık.
Ay parıldar gökyüzünde
Gök, senin yüzünde.
66 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 2 months
Text
Hayirli akşamlar
Umut yaşatır insanı derler.. Umut etmek güzeldir insanı ayakta tutar.. Bunca zaman sadece umut ettim ve şimdiki yaşlarımda umut yerini aşka bırakır oldu.. İnsanı yaşatan tek şey umut değilmiş meğer.. Aşk bize verilmiş en kutsal duygu.. Küçücük kalbime dokunduğun gün başladı hayat.. Hala devam ediyor ve ben her seferinde iyi ki diyorum.. Bana olan desteğin bana olan sevgin bana duyduğun büyük aşk karşısında dizlerinin önüne eğilip sana olan bütün duygularımı haykırmak isterdim.. Fakat ağızdan çıkmıyor cümleler senin yanında.. Seni sadece yazarak anlatabiliyorum.. Yüzünü kirpiklerinin tel tel ayrılışını gülüşünü ellerinin ve kalbinin sıcaklığını sadece kağıtlara dökebiliyorum.. Sana bakarken daha bir güzelleşiyor sanki ruhum.. İçimde kötü olan ne varsa hepsi bir bir kopuyor karışıyor sonbahar rüzgârlarına.. Savruluyor içimdeki bütün olumsuzluklar.. Güzel olan ne varsa bana koşuyor sanki seninle birlikte.. Tarif edilemiyor bazen sevgilim.. Sen kutsanmış kitap gibi sen üstüme düşen yağmur damlası gibi sen cama vuran rüzgar gibisin.. Sen yatağımdaki derin uyku sen sabahıma güneş sen karanlığıma mum alevi.. Sen kalbimi ısıtabilen içimi okşayabilen tek varlıksın.. Bana bütün duyguların en güzelini yaşatan büyümemi sağlayan içime heyecan katanımsın ve sen iyi ki varsın.. Duysalar kıskanırlar kalbinin güzelliğini duysalar alırlar hemen seni benden.. Yok eşin benzerin.. Senden bir tane daha yok.. Senin gibi bakan senin gibi gülen senin gibi dinleyip susan senin gibi ağlayan senin gibi saran yok.. Sen varsın bir.. Şu koca dünyaya gönderilen ve beni bulan bir tek sen varsın.. Sen bütün sonlarımın başlangıçlarına dokunansın.. Sen denizin mavisi yaprakların yeşili siyahın aydınlığısın.. Sen beyazsın hemen kırılırsın leke tutar beyaz yanların ağlarsın kan damlar sokaklara.. Yüzüne ufacık hüzün düşse kuşlar ötmeyi bırakır kanatları kırılır.. Ne zaman dönsen sırtını bana yırtılır bedenim.. Yokluğun keser nefesimi dolar gözlerimde ağlayamam.. Üzülmenden korkarım.. Sen üzülme karicim varsın dolsun gözlerim yaşlarla varsın yansın bu gezegen alev alsın.. Yeterki üzülme.. Sen gülümsemek etrafa neşe katmak için yaratılmışsın.. Sen başyapıtsın.. Gözlerin hiç dolmamalı mesela yüzün hiç gülümsemek etrafa neşe katmak için yaratılmışsın.. Sen başyapıtsın.. Gözlerin hiç dolmamalı mesela yüzün hiç düşmemeli.. Ellerin hiç gözyaşlarına gitmemeli senin.. Sen hep sevmeli sevilmeli gülmeli mutlu olmalısın.. Sen sofranın tuzu rüyaların tatlı düşü.. Sakın gitme hep yanımda kal.. Kalki ruhum nefes alsın kalki canıma can katılsın.. Yüreğime değdiğin günden beri böyleyim işte.. Kerem Ferhat Mecnun misali divaneyim deliyim belki.. Nasıl böyle oldu dersen dön bir bak aynaya.. Bunun bütün cevabı sende.. Sen sorulara cevapsın.. Bazen olmadığın gecelerde oturuyorum camın önüne alıyorum elime bir kahve ... Sen yokken hava genelde öfkeli oluyor.. Esmer bulutlar kuşatıyor gökyüzünü bir türlü açık vermiyor.. Tek bir yıldız kalmıyor gökyüzünde sanki hepsi küsüyor.. Yıldızlara bakıp dalamıyorum diye dışarıya göz gezdiriyorum bende.. Ağaçlar yalpalanıyor.. Yapraklarını akıtıyor gözyaşı misali.. Yerler hep yaprak oluyor.. İnsan basmak istemiyor yapraklara acıyla ayrılıyorlar daldan diye.. Sonra rüzgar bakıyor etrafa sen yine yoksun.. Bir hışımla esmeye başlıyor.. Ne ağaç dalından düşen yaprak kalıyor ne yerden kalkmayan toz tomur.. Yokluğun böyle bir şey sevdiğimm.. Sensizlik bir tek bana değil bütün doğaya yansıyor.. Herşey herkes kırılıyor dallarından.. Oyüzden iyisi mi sen gitme kal.. Ciğerlerime dolan sigara dumanı bile yoksun diye dertli yanıyor kahve buz gibi oldu odada epey soğuk.. sen hep doğ karanlığıma aydınlansın ısınsın odam.. sen gitme kal..
Tumblr media
61 notes · View notes
j4kuzi · 22 days
Text
Tumblr media Tumblr media
ben ve bir seyleri romantize etmeyi birakamadigim odam
22 notes · View notes
songeceresitali · 1 year
Text
Odam yine karanlık, sessiz ve tenha. Duvarların sesini duyuyor musun? Ben duyuyorum. Susmuyorlar. Onları susturur musun? Kulaklarımı ellerimle ne kadar kapatsam da sesler susmuyor. Odam biraz sisli, önümdeki küllük dolu izmarit. Ciğerlerimde kaç zehir söndü dudaklarım kaç sigaraya yuva oldu bilmiyorum. Bu dört duvar arasında tek yaşam belirtisi yok sanki. Oysa bana yaşadığımı söylüyorlar. Görmüyorlar mı? Bilmiyorum. Sanırım artık bilmek de istemiyorum.
175 notes · View notes
sefkattuyu · 2 months
Text
1 Mayıs Gecesi (2024)
Günlerdir aklımdan çıkmıyor. Bir karar vermeye çalışıyorum. "Konserin var. Tutun. Ölüm çözüm değil."
Çok kötü hissediyordum bugün. Yapayalnız, kimsesiz. Annemlerde kalayım dedim. Saat ona gelirken yanlarına gittim. Kendimi anlatmaya çalıştım anneme. O dinlemeyi beceremez. Çıktım sonra. Vazgeçtim orada uyumaktan. İnsan ait hissetmediği yere evim diyemiyor. İçinde aile bulunmayan eve, yuva diyemiyor.
Evime gittim sonra. Çoktan koymuştum kafama.
Geçenlerde aldığım jileti çıkarmaya çalıştım. Plastiğin yarısı kırıldı. Yarısını çıkaramadım. Kalemtıraş geldi sonra aklıma. ALES'ten kalma. Çıkardım jiletini. Odanın camını açtım. Yanına oturdum. Bir sigara yaktım. Bir müzik açtım. Müzik çok gürültülü geldi o an. Ölüm sessizliğini istedim. Bir kuş ötüyordu. Onu dinledim. Sigaram bitmeden attım ilk kesiği. Yeterince kan akmıyordu. İkinci kesiği yana attım. Daha yüzeysel oldu. Aynı kesiği derinleştirmeliyim, diye düşündüm. İlk kesiği attığım yere iki kere daha bastırdım jileti. Deri katman katmanmış meğer. Birden kesilmiyormuş öyle. En son kan akışı hızlanmaya başladı. Bir süre durdum öyle. Ali'yi aradım son kez sesini duyabilmek için. Açmadı. Annem aradı o sırada. "Vardın mı eve?" diye sordu. "Vardım annecim, iyiyim." dedim. Telefonu kapatınca bileğim soğumaya, uykum gelmeye başladı. Bir kesik daha attım o an kalan tüm gücümle bastırarak. Kocaman bir açıklık oluşmuştu bileğimde. Parkeye akan kan elimle birleşmiş, biraz kuruyarak elime yapışmıştı. Hâlâ akmaya devam ediyordu. Gözlerim kapanmaya başladı. Korktum o an. Ne cennet ne cehennem... Bütün inançlarımın yavan kaldığını hissettim. Gözlerim açıkken bile gördüğüm o zifiri karanlık sonsuza dek sürecekmiş gibi geldi.
Sonsuza dek göreceğim tek şeyin o karanlık olacağını düşündüm.
Arabası olan bir arkadaşım var mı, diye düşündüm. Aradım. "Annemlere sormam lazım." dedi sadece ağlıyor diye koşa koşa yanına gittiğim kız. "Neyse kanka o kadar ciddi değil zaten kendim giderim." dedim.
Arabaya bindim. Gözümü açık tutmaya çalışıyordum. Kan akmaya devam ediyordu. Bileğimi karnıma bastırdım. Tişörtümün önü hep kan olmuştu. En yakın hastaneye gittim.
Kapıdaki sekreterler beni gördüklerinde gözleri kocaman oldu. O an neye şaşırdıklarını anlayamamıştım. Sonradan düşündüm: her yanım kan içindeydi.
Orada bana sorulan soruları cevapladım. Hatırlamıyorum. Tek düşündüğüm uyumak istediğimdi. Ardından beni kırmızı alana aldılar.
Birkaç sıvıyla bileğimi yıkadılar. Doktor geldi. Damarlarımı kontrol etti.
Tek bir kesik... Son bir kesik daha atsaymışım...
Bir süre kanı durdurmakla uğraştılar. Dikiş başlamadan hemen önce damarlarını gördüm. Ben bile fark etmemiştim o kadar kestiğimi.
Dikiş atılırken,
"Yerimde olsan nasıl devam ederdin?" diye sordum hemşireye.
"Kafana takmaman lazım. Ne kadar yapabilirsen artık... Çok düşünmemen lazım." dedi.
Sonrası biraz bulanık. Polise haber verilmiş. İfade vermem gerekiyormuş.
Karakola gittim saçma bir şekilde. Birkaç saat bekledim. Bir polis abi geldi sonra yanıma. Evliymiş, iki çocuğu varmış. Soramadım ismini.
"Dünyaya biz isteyerek geliyoruz. Bu bizim seçimimiz. Ruhunun seçimi." dedi.
Hayatımda ilk defa duymuştum bunu. Dünyaya gelişimizin hep zorla olduğunu düşünürdüm. İlk defa bir düşünce bu kadar farklılık katmıştı dünyaya gelişime dair bakış açıma.
Eve döndüm sonra. Islak mendille elimdeki kurumuş kanı sildim. Yere biriken kanın kurumamış kısımlarını sildim. Kurumuş kısımlarını çitilemeyi sabaha bıraktım.
Açık bırakıp gittiğim pencereye rağmen kan ve sigara kokuyordu odam. Kısa sürede alıştı burnum.
Ancak her gece öten o kuşun sesini hâlâ duyuyorum.
9 notes · View notes
seyyahe-iavare · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Kendi içime kendime döndüğüm günlerden geçiyorum Mus'ab... Psikoloğumu değiştirdim. O kadar şey anlattıktan sonra yeni biri ile aynı yolu bir daha yürümek zor gelmişti ama kendime bu iyiliği yapmak zorundaydım. Yüz yüze terapi çok daha başka bir huzur hissettiriyormuş birinin seni gerçekten anladığını hissetmek. Ya da kendimi kıymet veriliyor hissetmek... Aynı yaraları yeniden kanatıyorum aralarında iyileşenler var izlerini sıvazlıyorum ama en azından bu kez karşımdaki bana bir tepki veriyor. Beni anladığını hissediyorum. Bugün anneme çok takıldım arayıp neden diye sormak istiyorum gerçekten o insanlar bu kadar mı önemli senin hayatında mükemmel komşuluk mu gördük onlardan ki hâlâ görüşme ihtiyacı duyuyorsun... İstesen numarayı silersin istesen aramalara çıkmazsın diyorum. Sonra içimden başka bir ses elleme kadını olan olmuş geçen geçmiş biten bitmiş kimle konuşursa konuşsun diyor. Ama diyorum neden? Kızına, canının parçasına ömrünün travmasını yaşatan onu yıllarca bir belirsizlikle yaşamak, zorunda bırakan ve hayatının her zerresine etkisi olmuş bir kötülüğü yapan insan müsveddesinin ailesiyle neden görüşüyorsun? Neden zamanında çıkamadığın arkayı bugün çıkmıyorsun. Kimsenin hiçbir şeyden haberi olmasa dahi sen, ben bilmiyor muyuz ne olup bittiğini. Sen bilmiyor musun kalbimin orta yerinde senle ilgili açılan yarayı... Kırıldım ama dile getiremedim Mus'ab. Ben senin içinde böyle yaralara vesile olmayayım inşallah... Zeymep, zor zamanlardan geçiyor biraz halleştik bir zaman önce ona kendine benim için bir nergis almasını rica etmiştim bugün almış, ikimize de o İstanbul'da ben bu bozkırın ortasında... O kokusuyla ben fotoğrafıyla şifalanıyoruz Elhamdülillah... Yıllar oldu yüzyüze gelmeyeli ama zaman zaman birbirimizin kapısını tıklatıp sen bunu severdin Zeynep, sen de bununla mutlu olurdun Seyyahe demek iyi geliyor hamd olsun...Psikologum dün bu kitabı önerdi, ilk kez bu şehirdeki tek kitapçıya gittim dün bir miktar farkla oradan aldım kitapçı görmeyi kokusunu özlemişim. İstanbul'daki Ağaç'ı özlemişim .. İstanbul'u da özlemiş olabilirim ... Artık kendime ait bir çalışma odam var. İşimi bitirip 10 dkk bile olsa odaklanıp kitap okuyabildim bu da şükür sebebi değil mi gözümün nuru? Düşüncelerim çok birbirine geçmiş halde ama hiçbir doğum kolay olmaz kendini kendinden doğurman gerek artık Seyyahe. ..
İstanbul-Yozgat/8 Şubat 2024
25 notes · View notes
bilmece · 2 months
Text
Yargılanmamak ne güzel şey ya!
Öyle amansızca ve acımasızca yargılayan bir ailede de büyümedim ama ufak iğnemeler, bana karşı olmasa da başka insanları yargılamalar hep oldu. Tam önce milleti gömüp gömüp sonra da “amaan bize ne herkes iyi olsun” diyen tayfa bizimkiler. Ben de fark ettimki öncelikle ben de uzun yıllar aynı kafa yapısındaydım, bir de işin komik yanı kendimi yargılamıyor sanırdım. Ama sürekli duyduğum minik yorumlar ufak ufak birikmiş ve beni kendimi açmaktan, yargılanmaktan korkan biri haline getirmiş.
Bütün bu konulara nerden mi geldim? Eve gelen temizlikçi kadından! Dün dilediğim gibi odamı toplayamadım, ortalık benim için bile ayrı boyuttaydı. Dolabın yarısı yerlerdeydi. Kadın gelince de söyledim hemen bu sefer odam bir başka dağınık diye. Kadınsa bana dedi ki “olsun bu sıcaklarda evde durulmuyor ki, o kadar çalışıyorsun insanın eğlenesi dışarda gezesi geliyor, hallederiz”. Bunu diyen kadın benimle yaşıt, ikiz çocukları var, birkaç yıl önce kocasını kaybetmiş. Hani yargılamak istese beni itin götüne sokar yani. Ama yapmadı. Ve bu bana o kadar ferahlatıcı geldi ki!
Demem o ki insanlara yargısız alan açmak belki de verebileceğiniz en güzel hediye.
18 notes · View notes
Text
KOCAMA KUMA 2
Birinci bölüm biterken not düşmüştüm arkası yarın diye ve devam ediyoruz. Kocam Beni odama bıraktıktan sonra biraz dinlendikten sonra az önce otelde yaşadıklarımın heyecanı ile doluydum. Kalktım odada biraz öylece gezindim. Ama hep birşeyler bekliyor bir halim var, yatma kısmından, oturma kısmına geçtim.Ha özetle, Evim Bodrum +3 kat. Yatak Odam otel suiti gibi, evin 3. katı teras hariç 95 metrekare. Her yeri Oldukça geniş Eşim burası için VIP misafirlere "tanrıçanın divanı" der. Her benim iç mimarlığımda Fransız Versace. Bir kahve yapıp, oyalanıyım diye. Mini tezgaha vardım, kahve makinasından bir okkalı şekersiz kahvemi yaptım Sigaramı yakıp, çarpan kalbimi dinlemeye, ne istediğini anlamaya çalışıyordum. Ateşler içinde idim.İncecik gecelikle çişeltili gecede kendimi terasa attım, daha çıkar çıkmaz yıllarca hiç dikkat etmediğim az önceki otelin ışıltılar içindeki sulietini görünce beni basan afakanların Alper olduğunu hemen anladım. Allahım ne müthiş bir zamanlardı Onla yaşadığım, her anı gene gene içimi yakıyordu. Bir an aramak geçti içimden, sonra hafiflik olur diye vazgeçtim, telefon elimde Wats Up resmine bakıp , hasretimi gidermeye çalışıyordum. Birden baktım bir mesaj "kimle yazışıyoruz bu saatte " birden irkildim. Baktım Alper. Çevrimiçi olduğumu görmüş. Hiç dedim yeni kocamın resmine bakıyorum dedim. Yupiii diye bir cevap yazdı, ardından müsait olduğunda ararmısın yazdı. Hemen aradım, Aşkım ne yaptın Sen bana dedim içimden geldiği gibi, ağlamaya başladı. Ya Sen, ya Sen diye sayıklayıp, ağlıyor, hayatının en mutlu ve en onurlu gününü yaşadığını söyledi. Ben de restoranda duruşundan iyice etkilendiğim için,aldığım karar gereği bu çocuğa karşı kendimi hiç kasmama kararıma riayet ederek; Aşkım, Kocacığım asıl sen ne yaptın Bana, ruhum ayrı, bedenim ayrı divane halde diyerek cevap verdim. Yarın Sabah Otel' gelmemi istedi, kalsın gerek yok, yarın otelden de çık, benim akşam için, eğlenceden sonra. Sana bir sürprizim var deyince rahatladı. Biraz daha sohbet ettikten sonrada kapattık. Süheyla Abla, yarın gece için bir restoranda yakın çevresine müzikli eğlenceli bir yemek tertip etmişti, Biz de onur Konğu idik. Ben de zamanları kısıtlı olduğu için yarın öğlene doğru Sevim'ler eve kahvaltıya davet etmiştim. Sabah 10 gibi uyandım, aşağı indim İsmet ve yardımcı Kadın kahvaltı hazırlıkların bitirmiş gibiydiler. Eşim ooo Sultanım kalkmış, kocası kahvesini yapmazmı diyerek öptü. Kahvemi getirdi şakalaştık, kahvemi içip duş almak üstümü giymek için yukarı çıktım, Aşkımı aradım kahvaltıya gelip gelmeyeceğini sordum, yok Aşkım izin verirsen,Ben gelmeyeyim Seni zora sokabilirim. Gece nasıl olsa Bizim dedi kapattım. Son aranan ilardan da sildim. Duşumu alıp, giyinip makyajımı yapıp aşağı indim, az sonrada Süheyla Abla ve Sevimler çocuklar geldi. Oturduk hoş beş sohbet derken İsmet Alper hani, O niye yok Kayınvalidem Sevim valla o akşam arkadaşlarına gitti orda çağırdık da uzak yetişemem Beni affetsinler dedi, Süheyla Abla kimbilir hangi oruspunun koynundadır deyin ce herkes gülmeye başladı. İsmet'te kimbilir ne maden bulmuştur Zampara dedi, Kayınbabam Yahya Abinin ve Sevim'in üzüldüğünü görünce, Süheyla Abla'nın Eşi Temel Abi Ya aferin oğlana Sizle oturup kari kuri dedikodularimi dinlesin deyip konuyu kapattı. Ortamdaki Herkes eski İstanbul Kabadayılarından Temel Abi'yi sever, sayar ve bir o kadar korkardı. Neyse kahvaltıya geçtik, sohbet muhabbet erkekler bahçeye Biz kadınlar da kuaföre gitmek için hazırlananmaya diyerek onları başbaşa bırakıp kuaföre gittik. Akşam üzeri döndük eve geçtim, İsmet heyecanla beni bekliyordu. Kocaman ve derinden dudaktan öperken bir yandan da kukumu avuçlayıp yen Volkan patlayacak, bu amda, diyerek Beni daha da motive ediyordu. Beni eliyle giydirirdi bu zamanlarda. Asansöre bindik Yukarı odama çıktık. Baktım giyeceğim elbiseyi hazırlamış, bu elbiseyi Kıbrıs'ta geçen yılbaşı gecesi için almıştım. Siyah bazı yerleri dekolteleri karmen kırmızı tülle vücut hatlarını kamufle eden, derin yırtmaçlı omuz ve kol dekolteli, vücudu saran uzun, gerektiğinde tülleri ayrışıp iyice dekolte olan bir elbise idi. Yemekte Çok dikkat çekmesin diye dekoltelerin tüllerini taktım. Kıyafetin parçası özel bölgeleri açık vücut çorabını, üstüne de eşimin seçtiği Önü fermuarlı Siyah G stiring giydim.Petimi yerleştirdim. Uzun Topuklu ayakkabılarımı da giyip, Sabah dönüş için bir tayt, kazak, çamaşır ayakkabı vs alıp çıktık. Eşim yolda iltifatlara boğup boğup tahrik ediyordu. Ilerde yalancı çıkmamak için, Yolda Halama uğradık, Biz Restorana gelince cümbüş zaten başlamıştı. Halamdan bahsetmedik lastik patladı, geciktik dedik. Benimki usülden hoş geldiniz el öpmeler, Her zamanki gibi eşimle şakalar falan derken, bunlar sigara içmek için restoranın terasında yine muhabbete devam edip gülüyorlardı, Eşim geldi, Alpay kayboldu bizim bölümden, Biraz bişeyler yiyip, içip sohbet ediyorduk arkadaşlarla, Süheyla Abla ve Sevim gelip bizleri piste kaldırdılar, kurtları dökmeye başladık. Derken dans müziği başladı eşimle dansa başladık, dans ederken İsmet yine coşturuyordu Beni. Birden Nero Sana birini daha buldum Süper . Uf bırak boş işleri, istemem, Benimkiler yetiyor artıyor bile diyerek cilve yaparken, Kız bu Alpay ne efendi olmuş, iyice de yakışıklılığını artırmış demez mi! Kız eskiden de bu çocuk sana yazılırdı biliyorsun deyip arkadan popoma masaj yapıyordu. Bende istemem yan cebime koy misali, 159 amım olsa o piçe vermem dedikçe, o da gaz veriyordu. Derken müzik bitti, masaya geçtik. Pasta , Aile içi takı merasimi, konuşmalar, sanatçı vs derken yavaş yavaş dağılmaya başladı millet, Bizde müsade istedik , ben Halam rahatsız Onda kalacam dedim Süheyla Abla'ya, O'da sağ olsun Kız misafir olmasaydı hem sana yardım hem de halayı görmek için Ben de Senle kalırdım dedi teşekkür ettik, Bizi tüm Aile sevgiyle, saygıyla geçirdiler. Eşim Yine coşturuyordu. Ertesi günde resmi tatil olduğu için herkes rahattı. Çaktırmadan bir çağrı bıraktım yeni Kocama. Hemen döndü. Ben adrese geçiyorum ne zaman gelebilirsin diye. Son Misafirleri uğurluyorum, az sonra biter ararım dedi ok diyerek kapattım. Zaten Eşimin muayenehanesine de gelmiştik. Klinik 6 dairenin birleşiminden oluşuyor. Bina 12 daire, herkat 2 daire, ilk 3 kat Bizim, 4. Kat birleştirilmiş bir Avukatlık Ofisi, son katlarda yaşlı emekli ailelerin olduğu daireler. Bizim 1 daire hariç diğerleri alttan, üstten, yandan birbirine bağlı. 6. Dairenin hem bağımsız girişi hemde eşimin alttaki ofis olarak kullandığı odasından lambiri ile gizlenmiş, merdivenli girişi var. Bu daire de 200 Metrekare civarı, camlar panjurlu, arka yatak odası, 2 odanın birleşimi geniş bir yatak odası ve bağlantısında bir oturma odası. Ön taraf salon şark usulü döşenmiş Eşimin hobi müzik, okuma ve kafa dinleme alanı, Bazende parti, eğlence vs. alanımız.Park edip yukarı çıktık. Eşim canlı yayın için kamera düzeneğini falan kontrol etti. Kıyafetimin kamuflajları tülleri söktü, Adeta Kıbrıs'taki gibi yarı çıplak kalmıştım. Çok şuh biri oldun Aşkım dedi İsmet. Kalmak için çok ısrar etti kesinlikle kabul etmedim, şakadan kızınca da tamam Aşkım Sen mutlu ol, Ben kölen bile olurum deyip, şevhetle öptü, karşılıksız bırakmadım,Süprizimi bekle deyip, teşekkür edip, öpüp yolladım.Heyecandan uçuyordum, elim ayağım titriyor, kalbim yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Yeni Kocam aradı yeri tarif ettim, konum istedi attım, konuma cevap olarak; Bizim gecemiz, her yerini yiyeceğim, acı çekmeni istemiyorum, tedbirini al diyerek, dün geceki gibi acı çekmeni istemiyorum yazan bol emojili bir mesaj, ardından anal Sex içeren erotik bir GİF attı. Ok Aşkım yazdım ne istersen diye cevap yazdım. Banyoya geçip peti Aşkın görebileceği yere koyup, oramı temizleyip, popomu kremle yumuşatıp, son makyajımı yapıp, oturma odasına geçip az bir viski alıp, ışık kolluk ayarlarını yapıp, ön balkona çıktım, bir sigara yakıp beklemeye başladım. Az sonrada da taksi geldi, Aşkım indi, Beni gördü, sağı solu kontrol etti, binaya yöneldi. Bende içeri geçtim. Otomata bastım. Asansör geldi ve Bana yöneldi. İçeri bir süzülüşü koridorda birbirimize bir sarılışımız vardı anlatamam. Dudaklar birbirine kenetli sadece dillerimiz konuşuyordu. Böylesi bir öpüşme yoktu, yazılmamıştı, Biz oynuyorduk, 10 dakika sürdü en az, popom göğüslerim, saçlarım her yerimi derin bir aşk, şefkat ve şevhetle Okşuyordu. Bende ellerimle saçını heryerini Okşuyor muhteşemine adeta parçalarcasına masaj yapıyor, bir yandan da, gömleğin düğmelerini, kravatını söküyor kemeri ve fermuarı çözüyordum. Bu arada yırtmaçtan orama dalmış kukumu avuçlayıp parmakları ile okşuyordu. Aşkım kim için bu kadar suladın diye fısıltı ile sordukça Kocam için dedikçe çıldırıyorduk. Birden elini çekip, dudaklarımı bırakıp, ıslak parmaklarını koklayıp, yemeye başladı, bu arada elinden tutup yatak odasına aldım, gör Karın Sana neler neler sunacak diyerek Onu onure ediyordum, O ayakta Ben diz çöküp pantolonu ile kilodunu indirdim ve taşaklarından başlayarak öpüp yemeye başladım, Sana geçmişte yüz vermediğim için affet Beni diye yalvarıyordum, iste karından ne istersen diyerek aletini yalıyor, aleti boğazıma kadar alıp ağzımda bekletip, dilimle ovup, yavaşça sularını eme eme dışarı çıkarıp muhteşemini öpüyordum. Bu arada üst taraftan tamamen soyunmuş, ayakkabıları çıkarıp pantolondan kurtulmaya çalışıyordu, ayakkabıları çıkarmaya yeltendiğim de, Beni hızla kaldırıp, asla olmaz, Sen Benim biricik karımsın kabul edemem fısıltıları ile dudaklarıma yumuldu, yırtmaçtan yine hazineme dalmaya başladı, zaten boşalmıştım güzel sözleri ile. Şarıl şarıldım utandım, kime aktı bu kadar su deyip deyip öpüyor, öpüşüyorduk, bir yandanda eli sırtımda gezinip, elbisemin fermuarını açıyor, Ah ulan İsmet ne yazık etmişsin bu kadına deyip deyip, Beni soyuyordu. Elbisemden kurtardıktan sonra, kucaklayıp sehbaya çıkardı Beni, göğüslerimden öpe öpe amuşuma geldi, kilodu sıyırıp yemeye başladı, coşturuyordu yedikçe, sularım dizlerime kadar varmıştı, Birden hoyratça G Stringin ipini koparıp Beni'de özgürleştirdi. Sular sel olmuş tu , Hadi içine gir diye yalvarıyordum, gelmek üzereyim dedikçe emip emip yutuyordu. Acıdım Kız dedi kucaklayıp indirdi, kolltuğa geçtik oturdu, Beni kucağına alıp, cesaretlendirerek, iltifatlar ederek, öpmeye okşamaya başladı, Bende affet affet diye özür diliyor derken amuşu muhteşeme sürtüp alıştırma yapıyordum, az sonra ucun ucun almaya başladım, çığlıklar iniltiler içindeydim, O 'da alttan destek veriyordu, bir yandan da bak korkarsan bırakırım deyip beni zorluyor du, cesaretim ve şevhetimle geri kalanıda tek hamlede aldım ama bağırtılar mahalleyi inletiyor sanırsınız, neyse ustaca kontrolü aldı, biraz öylece durduk, güzel sözleri ve iltifatları ile Beni adeta hipnotize etmişti, kendimden geçmiş, tempoyu yakalamıştım, az sonra O'da tempoya katılmıştı, bu arada göt deliğimi parmakları ile ovuyor, aferin hazırlamışsın, teşekkürler Aşkım diyordu, ikimiz de kendimizi kaybetmiştik. Aşkım bitiyorum dedikçe, az daha deyip, öpücükler yağdırıyordu. Sakın içime boşaltma o tadı dilimde ağzımda hissetmek istiyorum dedikçe kendini kaybediyor, sıkıca sarılıp köklüyordu. Hadi Aşkım önce Sen deyince tempoyu artırıp suları saldım, çığlıklar,iniltililer içinde deli gibi öpüşüp birbirimizi iltifata boğuyorduk. Alet içimde kendimi üstüne bıraktım, hadi Aşkım sular koltuğa değil ağzıma doldun deyince mesajı aldım, halıya uzandı, bende üstten aleti kavrayıp yemeye başladım, O'da alttan emiyor, diliyle etrafı temizleyip adeta kutumu yutuyordu, bende aynı şekilde kontrolü kaybetmiş şekilde aleti ağzımın dilimin içinde kaybediyordum, birden kasıldı hırıltılar içinde ağzımın içine akmaya başladı,ağzımın içi dolup taşmıştı , kalktım Onu koltuğa aldım, aletin üstünde ve kenarda köşede kalanları da dilimle dudaklarımla temizleyip, iştahla yuttum, bacakları üzerine başımı koyup kıvrılıp yarı vücudum kucağında uzandım, saçımı tenimi okşayıp aşk sözcükleri diziyordu, Böylesi şefkatli bir aşk yaşamamıştım. Çok mutluyduk. Kalktık toparlandık, banyoya geçtik yüzeysel bir temizlik yaptık bornoz verdim giydi, Bende orda olan kırmızı jarse sabahlığımı giydim. 2 buzlu viski koydum kucağına oturup teşekkürlerle koklayıp öpüyor, yine af diliyordum. O'da kadın olduğumu, karısı olduğumu hissettirecek tüm cümleleri sıralıyordu. Bu bölüm çok uzadı Sevgii Okurlar, Bend fena oldum, yine.....!!! Arkası yarın diyelim. Byyy
163 notes · View notes
1sairbisikletle · 5 months
Text
Meursault'la Konuşmalar 41
Bugün temizlik günü. Neyse ki sıra bende değil. Evdeki odalardan en azından biri temizlenene kadar kardeşlerimin odasında takılıyorum. Çünkü odam süpürüleceği zaman her şeyi yatağımın üzerine toplamam gerekiyor ve başka oturulacak oda da yok. Bir iş yapamadığım için bilgisayardan kitap okuyacaktım, sonra baktım burada metin ekranını açıp boş bırakmışım, doldurayım dedim.
Dün Üsküdar'da Emre Abiyle denk geldik, insanın doğru anlaşılır mıyım endişesi taşımadan konuşabilmesi harika bir şey. Öncesinde de çalışmak için çıkmıştım ama çalışmak dışında her şeyi yaptım. Keyfim yerinde gibiydi buna rağmen. Rutinlerimi aksatmadan sürdürmeyi yavaş yavaş öğreniyor olmamın etkisi var sanırım. Şimdilik sadece bakım rutini olsa da bunu büyütebileceğime inanmaya başladım. Bu benim için çok kıymetli.
Önceki günlerden birinde hem çalıştım, hem güzel bir sohbet imkanı yakaladım yeni tanıştığım biriyle hem de akşamında bir seminere gittim ki seminer Abdülmecit Efendi Köşkündeydi, seminer konusu da mimaride moda bağlamında el-Hamra etkisiydi. Pratiğe anında yansıyan çok keyifli bilgiler öğrenmek, ortamın ambiyansı, yeni insanlar tanımak, tanıdıklarla karşılaşmak vs. derken tam tamına dolu bir gün ve akşam oldu. Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum, beş yaşımdan beri ne olmak istiyorsun sorusuna fıkıhçı cevabını veriyorum, bu cevap yalnızca bir kez 11. sınıftayken kısa bir süre değişti ve mimarlık oldu, sonra mimarlığın bana keyif veren kısmının sanata yansıyan yönü ve İstanbul olduğunu, teknik kısmından zevk almayabileceğimi fark ettim ve bundan vazgeçtim. Ama ilgim baki kaldı. Hala mimarlık üzerine dinlemeyi, okumayı ve keşfetmeyi seviyorum. Çoktandır uzaktan uzağa güzel şeyleri görüp okuyup geçmekle iktifa ettiğim için bu alanda bir şey dinlemek beni ayrıca mutlu etti. Mayıs sonunda bir seminer daha olacak aynı yerde, iple çekiyorum.
Tumblr media Tumblr media
Evdeki ortamım stabilleşse ve huzursuz hissetmeme sebep olan sorunlar tahammül edilebilir bir noktaya gelse ritmimi bulurum gibi yavaş yavaş. Ama o kısım oldukça zor. Biraz da o yüzden "kendime ait bir düzen" arzum bu kadar tavan yapıyor. Çok yoruldum çünkü.
Sonraki gün Meydan Avm'de çalıştım ama yine hiçbir şey istemiyordu canım. Bir koltuk bulup ona gömülme arzusuyla yanıp tutuşuyordum ama eve gitsem göze batacaktım. Çok sevdiğim badem unlu kek bile tat vermemişti o derece. Sonra oturduğum yerden kalkıp Nero'ya geçtim, kahvemi alırken baktım, her zaman dolu olan koltuk boştu. Olabilecek en rahat ve korunaklı pozisyonda oturdum ve kitap okuyup kahvemi içtim. Kurtarılmış bir an gibiydi. Çalışmadım ama olsun. Kitap okumak da boş durmak değil sonuçta.
Tumblr media Tumblr media
Bu süreçte dört kitap okudum ve bir de tabak yaptım. Deseni çıkarırken çekmişim ama bitmişini çekmemişim. Bir de ilk defa kendi başıma trilin çektim tabağıma, güzel de oldu. Bir şeyi daha kendi başıma halledebilmiş olmak iyi geldi. Aldığım bardaklar için de desen buldum bugün, becerebilirsem ona başlayacağım. Geleneksel bir desene denemiştim ama hoşuma gitmemişti, yakışmamıştı bardağa. Yine de onu da boyayacağım, ziyan olsun istemiyorum emeğim.
Tumblr media
Annem bunu tabağa geçirirken ve tahrirlerken ne kadar uğraştığımı görünce "bir daha bu kadar zor desen seçme, çok uğraşıyorsun, başka işlerin olmasa neyse " dedi. Seviyorum deyip geçiştirdim. Tezimi kastediyor elbette. Her gün tezle ilgili bir şey buluyor soracak. Panik bir insan olsam sürekli paniklerim, öyle sorular. Kendince o da beni düşündüğünü düşünüyor. Bu soruların hiçbir faydası olmadığını, aksine zararı olduğunu kaç kere anlattım ama kârı olmadı. Yavaş yavaş umursamamayı da öğreniyorum. O soracak, ben sakince cevaplayıp geçeceğim.
İşte böyle Meursault, insanoğlu her şeye alışıyor ve acele etmezse yavaş da olsa bir şeyleri fark etme fırsatı buluyor, bulabiliyor. Bu da öyle bir haftaydı işte. Şimdi oturup dün akşam S'yle izlediğimiz dizinin kitabını okuyacağım. Agatha Christie'nin bir kitabından uyarlanmış ve çok kötü uyarlanmış. Çok da anlamsız bitti. Bu yüzden kitabını okumaya karar verdik. Şu anda bir iş yapamadığım için ona odaklanacağım.
Güncelleme
Diziyi yaparken bütün detayları çorba etmişler, kitap ne kadar harika çiziyor oysa her şeyi. Sonunu bilmeme rağmen merakla okuyorum. Christie okumayı da özlemişim.
10 notes · View notes
windbreezeatdawn · 5 months
Text
Ben yine seni düşündüğüm saatlere geldim.
Odam loş bir aydınlıkla ve birlikte dinlediğimiz müziklerle dolu. Birde unutmadan ben varım, içimde de atamadığım sen.
10 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 2 years
Text
Umut yaşatır insanı derler.. Umut etmek güzeldir insanı ayakta tutar.. Bunca zaman sadece umut ettim ve şimdiki yaşlarımda umut yerini aşka bırakır oldu.. İnsanı yaşatan tek şey umut değilmiş meğer.. Aşk bize verilmiş en kutsal duygu.. Küçücük kalbime dokunduğun gün başladı hayat.. Hala devam ediyor ve ben her seferinde iyi ki diyorum.. Bana olan desteğin bana olan sevgin bana duyduğun büyük aşk karşısında dizlerinin önüne eğilip sana olan bütün duygularımı haykırmak isterdim.. Fakat ağızdan çıkmıyor cümleler senin yanında.. Seni sadece yazarak anlatabiliyorum.. Yüzünü kirpiklerinin tel tel ayrılışını gülüşünü ellerinin ve kalbinin sıcaklığını sadece kağıtlara dökebiliyorum.. Sana bakarken daha bir güzelleşiyor sanki ruhum.. İçimde kötü olan ne varsa hepsi bir bir kopuyor karışıyor sonbahar rüzgârlarına.. Savruluyor içimdeki bütün olumsuzluklar.. Güzel olan ne varsa bana koşuyor sanki seninle birlikte.. Tarif edilemiyor bazen sevgilim.. Sen kutsanmış kitap gibi sen üstüme düşen yağmur damlası gibi sen cama vuran rüzgar gibisin.. Sen yatağımdaki derin uyku sen sabahıma güneş sen karanlığıma mum alevi.. Sen kalbimi ısıtabilen içimi okşayabilen tek varlıksın.. Bana bütün duyguların en güzelini yaşatan büyümemi sağlayan içime heyecan katanımsın ve sen iyi ki varsın.. Duysalar kıskanırlar kalbinin güzelliğini duysalar alırlar hemen seni benden.. Yok eşin benzerin.. Senden bir tane daha yok.. Senin gibi bakan senin gibi gülen senin gibi dinleyip susan senin gibi ağlayan senin gibi saran yok.. Sen varsın bir.. Şu koca dünyaya gönderilen ve beni bulan bir tek sen varsın.. Sen bütün sonlarımın başlangıçlarına dokunansın.. Sen denizin mavisi yaprakların yeşili siyahın aydınlığısın.. Sen beyazsın hemen kırılırsın leke tutar beyaz yanların ağlarsın kan damlar sokaklara.. Yüzüne ufacık hüzün düşse kuşlar ötmeyi bırakır kanatları kırılır.. Ne zaman dönsen sırtını bana yırtılır bedenim.. Yokluğun keser nefesimi dolar gözlerimde ağlayamam.. Üzülmenden korkarım.. Sen üzülme karicim varsın dolsun gözlerim yaşlarla varsın yansın bu gezegen alev alsın.. Yeterki üzülme.. Sen gülümsemek etrafa neşe katmak için yaratılmışsın.. Sen başyapıtsın.. Gözlerin hiç dolmamalı mesela yüzün hiç düşmemeli.. Ellerin hiç gözyaşlarına gitmemeli senin.. Sen hep sevmeli sevilmeli gülmeli mutlu olmalısın.. Sen sofranın tuzu rüyaların tatlı düşü.. Sakın gitme hep yanımda kal.. Kalki ruhum nefes alsın kalki canıma can katılsın.. Yüreğime değdiğin günden beri böyleyim işte.. Kerem Ferhat Mecnun misali divaneyim deliyim belki.. Nasıl böyle oldu dersen dön bir bak aynaya.. Bunun bütün cevabı sende.. Sen sorulara cevapsın.. Bazen olmadığın gecelerde oturuyorum camın önüne alıyorum elime bir kahve ... Sen yokken hava genelde öfkeli oluyor.. Esmer bulutlar kuşatıyor gökyüzünü bir türlü açık vermiyor.. Tek bir yıldız kalmıyor gökyüzünde sanki hepsi küsüyor.. Yıldızlara bakıp dalamıyorum diye dışarıya göz gezdiriyorum bende.. Ağaçlar yalpalanıyor.. Yapraklarını akıtıyor gözyaşı misali.. Yerler hep yaprak oluyor.. İnsan basmak istemiyor yapraklara acıyla ayrılıyorlar daldan diye.. Sonra rüzgar bakıyor etrafa sen yine yoksun.. Bir hışımla esmeye başlıyor.. Ne ağaç dalından düşen yaprak kalıyor ne yerden kalkmayan toz tomur.. Yokluğun böyle bir şey sevdiğimm.. Sensizlik bir tek bana değil bütün doğaya yansıyor.. Herşey herkes kırılıyor dallarından.. Oyüzden iyisi mi sen gitme kal.. Ciğerlerime dolan sigara dumanı bile yoksun diye dertli yanıyor kahve buz gibi oldu odada epey soğuk.. sen hep doğ karanlığıma aydınlansın ısınsın odam.. sen gitme kal.. #Ysfdgrz51
Tumblr media
71 notes · View notes
dilara-q1 · 8 months
Text
.
Yabancılaşıyorum... Gün geçtikçe yaşadığım bu hayata yabancı oluyorum ben. Ailem benim ailem değil, odam benim odam değil, bu resimlerin hiç birini ben yapmadım. Arkadaşlarıma bakıyorum, nasıl davranıyordum onlara?
Unutuyorum... Geçmişimdeki herşey o kadar bulanık ki ben yaşamamışım onları. Dün bana çok uzak, bugünü yaşayan ben sanki başka biri. Bunu açıklayamıyorum, çok farklı bi his dolanıyor içimde. Sevdiğim insanlara bakıyorum, onları seviyormuşum gibi gelmiyor ve hatta bi hissiyatım yok gibi, nötrleşiyorum. Kitap okuyamıyorum, sonuna gelirken başını unutuyorum sayfaların. Hoşuma giden şeyleri neden sevdiğimi artık anlayamıyorum.
Ben hayattan uzaklaşıyorum, uzaklaştıkça ortaya çıkan ben hiçbir şeyden memnun değil, ama şikayet de etmiyor; anlayamıyorum...
17 notes · View notes
parcalaryokolus · 4 hours
Text
Ben huzura eriştim.Ben güzel günlere kavuştum.Ben umuda ulaştım.Zor oldu çok zor oldu.Yeri geldi dedim ki bu gecenin sabahına çıkmak istemiyorum dedim bazen bu geceyi sabah edemem dedim.Bazı geceler vardı geçmez sandım.Bazı geceler vardı kendi evimde kendi odamda sevgisizlikten öldüm.Ev bize aitti ve benim bir ailem vardı güya ama benim yuvam yoktu.Dört duvar içinde hüzne hapsolmuştum.Kendime ait bir odam vardı ama içinde mutluluk yoktu.Babam mutluluk diye bir şey yok demişti yalanmış.Ben çok uykusuz kaldım.Çok sabahladım.Bazen hiç uyuyamadım.Bazen saatlerce uykuya sığındım.Ama Allah'a olan inancımı hiç yitirmedim.Dua etmekten hiç geri kalmadım.Belki biraz da nasibimi zorladım.Çok kavga ettim,çok sesimi yükselttim,çok bağırdım, psikolojik baskı gördüm,hatta sabıka bile yaptım.Bir ara delireceğimi düşündüm.Bir ara kendimi kaybettim.Bir ara neden dedim neden ben dedim.Sonra bir şekilde halloldu.BEN BAŞARDIM.Hem üniversiteyi bitirdim hem de yuvamı kurdum.BEN KAZANDIM.Darısı başarmak isteyen herkesin başına.
4 notes · View notes
golgelerdengelen · 8 months
Text
Duymak istiyorum..’ yaşanmamışların pençesinde, kutu gibi odamın penceresin de unutulmuşları izliyorum. Gözlerimi kapatıyorum. ‘Görmek istiyorum..’ gözlerimi açıyorum, neredeyim ben.. Burası odam değil , bu pencere odamın penceresi değil, bu yüz.. Bu yüz bu kadar genç olmamalıydı. Yok olmuş hatıralarım, yoksa yoksa yine mi buradalar..
Bu pencere , bu sokak, bu sarı yapraklı ağaçların arasında uzanıp giden dar yol. Nice hayaller kurduğum , nice kaygılar duyduğum , nice geceler geçirdiğim bu pencere.. ‘ Kalbimde ruhu duymak istiyorum..’ Denize hasret duyardım bu pencere de, denizi hayal ederdim, dalgalara bitişik sahil şeridin de yürümeyi, seni düşünmeyi hayal ederdim Kalipso. Gri bulutların yere vurduğu gölgeler arasında bir ışık, ordasın. Sarı yaprakların uçuştuğu o dar yolda ağaçların arasında ufka bakmaktasın.. ‘Karanlığın içinde kaybolma öyle..’ orda kal Kalipso, görmek istiyorum, bu kasvetlerin içinde ‘Sana yaklaşıp, seninle ölmek istiyorum..’
Bir gece daha bitiyor mu yoksa, bulanıklaşıyor gördüklerim. Karanlığa boğuldum, göremiyorum..
Seni göremiyorum Kalipso.. Ve sensizlik ,hep benimle olacak.. Sanırım artık yatağıma dönmeliyim, öyle ya gölgeler diyarında, bir belirsiz gölgeyim sadece. Hoşça kal olmuşlar hep sensizdi, hoşça kal olacaklarda sensiz olsun..
Bensizliğin içinde ki Kalipsoya..
13 notes · View notes
bilmece · 3 months
Text
Günaydın!
Bugün burada sonbahara döndük. Sabah çok güzel yağmur yağıyordu ben de yatağımda yorgana sarılmış uykuya dalıp dalıp çıkarken yağmur sesini dinliyor hayaller kuruyordum. Bir süre sonra kediciğimi sevme seansı yaptım, ardından biraz sarılıp uyuduk.
Ben bu huzur tablosunun içinde keyiflenirken açık camdan rüzgarın burnuma taşıdığı bir kokuyla durum bozulmaya başladı, sanırım bir gider/altyapı problemi yaşanıyor ve bir anda odam ılık ılık bok kokuyordu. Bu koku işime de yaramadı diyemem zira keyfim kaçtığı için hemen gerektiği gibi kalkıp işe gitmek üzere hazırlanmaya başladım.
Havanın griliğini aksine beyazlar giyindim - saçımı boyatınca bana bi beyaz giyme güncellemesi geldi önceden pek yakıştırmazdım kendime.
İşe geldim, kahve hazırdı çok mutlu oldum. İş arkadaşıma sabahımın kokularını anlatırken yıllar önce müstakil evimizde tuvaletin taştığı zaman geldi aklıma. Alt kat komple su olmuştu ayak bileğimize kadar. Tuvaletin kapısı kapalı olduğu için salon mutfak vs süzülmüş gider suyuyken tuvaletin içi konsantre boktu asdkdlf. Oof of ne uğraşmıştık onu temizlemek için!
Sonra rezil durumların insan birileriyle beraberken zaman içinde nasıl komediye dönüştüğünü konuştuk. Yalnız olsam bokun içinde oturup ağlayacağımı ama onun yerine çizme eldiven ve maskelerimizle selfieler çekindiğimizi.
Ay ne çok bok dedim dimi? O zaman hemen bağlayayım bir yere: hayatınızın boktan durumlarını komediye çevirebilecek insanlarınız olsun çevrenizde canlar ve gününüz güzel geçsin!
16 notes · View notes