#başkasının karısı
Explore tagged Tumblr posts
salih020 · 20 days ago
Text
Tumblr media
Başkasının karısı başka adamın yanında seksi olur
47 notes · View notes
sertsiken0606 · 6 days ago
Text
Merhaba arkadaşlar öncelikle bu ve bunun gibi hikayeleri paylaşan arkadaşlara teşekkür ederim. Ben Özer eşim Zerrin bende sizlere başımızdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Önce biraz kendimizden bahsederek başlayayım. Ben 1996 doğumlu eşim 2000 doğumlu amca çocuklarıyız , ikimizinde sevdiklerimiz vardı bizi zorla evlendirdiler babam Zerrin Özer hayranı bir adam ben doğduğumda Özer olsun nasıl olsa Zerrin bulurum ben demiş aradan yıllar geçmiş amcamın kızı sevgilisiyle görülmüş hemen apar topar benimle nikah kıydılar gerdek gecesinde bir tavuk yardımıyla bekaret işini hallettik konuştuk aynı evi paylaşmaya devam ama kimsenin haberi olmayacaktı Zerrin ben işteyken eve erkek arkadaşını almaya başlamış benim de kız arkadaşım var onu çağırayım dedim olur cevabını verdi artık her akşam birlikte oyunlar oynuyoruz bazen ileriye gidiyorduk . Birgün Zerrin in sevdiği bizde birbirimizle evlenelim ama eşlerimizi değişerek cinselliği tadalım diye konuştu hep birlikte düşündükten sonra doğru olacağına karar verdik benim sevgilim Rana ve Serhat kısa zamanda nikah kıydılar gerdek gecesini bizimle birlikte otelde yapacaklardı nikah sonrası otele gittik onların odası gelin damat oldukları için en lüks süit odaydı bizde kimseye çaktırmadan suit odaya çıktık ben sevgilime sarıldım gelinlikle duruyordu Serhat ta Zerrin e sarıldı öpmeye başladık hep birlikte öpüşerek birbirimizi okşayarak soyunmuştuk Zerrin in vücudu Rana nın vücudundan çok daha güzeldi Rana benim sikime sarıldı yalıyor emiyor ağzına alıyordu bende Rana nın amını parmaklıyor okşuyordum birden ağzımı amına dayayıp dilimle yalamaya başladım Rana zevkten inliyordu Zerrin ve Serhat bizim gibi yaparak birbirlerinin zevk yerlerini emiyordu .
Ben Rana yı kucağıma aldım yatağa götürdüm Rana nın amına sikimi tutup sürttüm yavaşça içine girmeye başladım Rana artık bir kadın olmuştu Serhat da Zerrin i kucaklayıp yatağa getirmişti o kadar güzel bir durumdu ki kendi karım başkasının koynunda başkasının karısı benim koynumdaydı . Zerrin de bekaretini Serhat a vermişti ama benim gönlüm Zerrin e kaymıştı . Yemek saatine kadar uyuduk banyo yapıp yemeğe gittik Zerrin benim karşımda oturuyordu gözüm Zerrin den baskasını görmek istemiyordu gerçekten Rana nın vücudundan çok daha güzel bir vücudu vardı. Rana anlamıştı benim Zerrin e bakışımdan biraz dolaştık gezdik yemekten sonra yağmur başladı birlikte koşarak otele gittik ama ben Zerrin in elinden tutmuşum otele girip odalarımıza girdik ilk kez Zerrin ile aynı yatağa girdik ateşle barut yan yana durmadı öpüşerek oynaşarak yatakta soyunduk sevişmeye başladık ters dönüp amını emmeye başladım Zerrin de benim sikimi yalamaya başladı Zerrin in am zevk suyu o kadar güzel kokuyordu o kadar tatlıydı ki anlatamam Rana nın amını emdiğimde bu kadar güzel kokmuyordu hatta sidik kokusu geliyordu ama Zerrin in zevk suları harikaydı. Zerrin hadi gir dölle beni doyur erkeğim beni affet sana ilkimi yasatmadığım için ne olur affet ve unut saatler önce yaşadıklarımızı dedi dudaklarına yapıştım ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık sikimi eline aldı taşaklarımı oynadı sonra kendi elleriyle amına yerleştirdi hadi erkeğim sik beni doyur yarağa doyur ki başka erkeklere bakmayayım dedi bacaklarını açıp omzuma aldım sert bir şekilde girip çıkıyordum altımda inliyordu pozisyon değiştirip yan çevirdim tekrar soktum pompalamaya devam ediyordum ki titreyerek boşaldı bende hemen ardından boşaldım amının derinliklerine.
Rana da Serhat da çok istedi daha sonra birlikte olmayı ama Zerrin benden başka kimseyi istemiyordu gerçekten çok mutluyuz. Şuan 29 yaşımdayım eşim hamile birbirimizi çok seviyoruz. Ama seks yaşantımıza renk katmak için hikaye okuyoruz arada bir porno video izliyoruz. Ama okumak daha hoşumuza gidiyor.
46 notes · View notes
lastpowerbroker · 1 year ago
Text
Tumblr media
Bir Gün
Haz, yalnızca bireysel deneyime dayalı tinsel bir olgu olmaktan öte toplumsal olaylar karşısındaki pasif edimin tatmin edilmesinde de önemli bir rol üstleniyor. Dahası ruhsal/bedensel iyi olma halinin yarattığı etkiye benzer öz benliğin dışında kalan hudutların güvenceyle çizilmesinin verdiği huzur da denilebilir bu duruma. Söz gelimi yaşanan bir mağduriyetin odağından uzakta olmaktan alınan “bilinçli keyif” ve rahatlık hissi seyirlik bir vicdani sorumluluğun söylemde parlayıp hızlı sönümlenmesinde vuku buluyor. Tam da Nietzsche’nin dediği gibi “Tam şu sırada bizi tehdit eden iki korkunçluk var: İnsandan derin tiksinme ve insana dair bir acıma.” Kimsenin kimseyi sevmemesi, sevgisizliğin nefrete dönüşmesi, nefretin yarattığı mağduriyet ve mağdura acınması… Ellerimizle yarattığımızın başka bir şeye dönüştüğü an hissettiklerimizin tek karşılığı: acıma duygusu.
Yaşanılan evrende, iklime, coğrafyaya, kültüre, insana değmeden, yaşama ve insan deneyimine dair söylenen hiçbir sözün anlamı yoktur. Eğer bir sihirli değnek olsaydı elimde, binlerce dilekten yalnızca bir tanesinin yerine gelmesini, herkesin bir günlüğüne diğerinin hayatını deneyimlemeyebilmesini isterdim. Bir gün kör olmayı, hiç duymamayı, konuşamamayı, yemek yiyememeyi, hiçbir sinirini, vücudundaki herhangi bir yerini hissedememeyi... Ya da bir gün hiç sevilmemeyi, şiddet nesnesi haline gelmeyi, örselenmeyi, yok sayılmayı, çaresizliği, benliğini kaybetmeyi... Mutlaka bir şeylere sahip olmalı ya da sahip olduklarını yitirmeli. Düşünerek, anlamaya çalışarak ya da duygudaşlık kurmaya çalışarak değil, bizzat yaşamalı.
Her gün biraz daha da travmatize hala gelen ve artık bizi nefes almaktan alıkoyan bir “başkasılık” derdinin, “başka hayatların” odağında değil, bizim derinlerimize, en ücra köşelerinize kadar işlemesini o kadar çok arzuluyorum ki. Belki de yaşatılmak zorunda bırakılan kırılgan hayatların tamiri ancak o zaman mümkün olabilir.
Mesela bir gün;
seks işçisi olmalı, bir gün kanser olup kemoterapi almalı, bir gün anadilinde konuştu diye hastanelik edilmeli, bir gün açlıktan hırsızlık yapmalı, bir gün bedenini satacak kadar çaresiz kalmalı, bir gün yarısına kadar toprağa gömülüp taşlanmalı, bir gün bir başkasının beşinci karısı olunmalı, bir gün sevdiğine son kez bakmalı, bir gün enkaz altında kalmalı, bir gün evine bomba düşmeli, bir gün evinin kapısı işaretlenmeli, bir gün işten atılmalı, bir gün taciz edilmeli, bir gün yiyeceğini çöpten aramalı, bir gün ölümden kaçarken ölmeli, bir gün evi basılmalı, darp edilmeli, bir gün baştan aşağı yakılmalı, bir gün ensest zorbalığına uğramalı, bir gün uyuşturucu kullanmalı, bir gün ceza evine düşmeli, bir gün rehin alınmalı, bir gün herkesin içinde küçük düşürülmeli, bir gün işkence edilmeli, bir gün evlat acısı yaşamalı, bir gün kaldırımda yürürken ölmeli, bir gün 18 saat çalışmalı, bir gün okula gönderilmemeli, bir gün dilenci olmalı, bir gün okuma yazma bilmemeli, bir gün 15 yaşındayken 40 yaşında birine eş verilmeli, bir gün yaşatmak için suçlanmalı, bir gün 68 yerinden bıçaklanmalı bir gün cenazesi bulunamamalı, bir gün bedeni torba içinde ailesine teslim edilmeli, bir gün doğruları söylediği için zorbalığa uğramalı, bir gün soğuk betonda sıkışan eli tutmalı, bir gün yardım çığlıklarına rağmen çaresiz kalmalı, bir gün çocuk düşürmeli, bir gün silahla vurulmalı, bir gün parasızlıktan tedavi olamamalı, bir gün buz gibi havada sokakta sabahlamalı, bir gün ameliyat masasında kalmalı, bir gün yasamak için makineye bağlı kalmalı, bir gün bedeni çöpe atılmalı, bir gün parasız yaşamalı, bir gün yapayalnız bırakılmalı, bir gün kuytu bir köşede umudu beklemeli, bir gün parasızlıktan canına kıymalı, bir gün iftira yüzünden canına kıymalı, bir gün haksızlığa uğramalı, bir gün en sevdiği tarafından reddedilmeli, bir gün duvarlarda bir resme düşünülen aranan kişi olunmalı, bir gün sesini hiç kimse duymamalı, bir gün açlıktan bayılmalı, bir gün maden göçüğünde kalmalı, bir gün iş kazasında sakatlanmalı, bir gün terörist ilan edilmeli, bir gün yakınının kemiklerini arayan kişi olmalı, bir gün tehcir edilmeli, bir gün vatan haini ilan edilmeli, bir gün namussuz ilan edilmeli, bir gün alay konusu olmalı, bir gün ölümden önceki son nefesi çekmeli, bir gün eşcinsel olmalı, bir gün yaşamak için birine yalvarmalı, bir gün kendini yakmalı, bir gün yerde tekmelenmeli, bir gün kesime giden büyükbaş olmalı, bir gün kaybolmalı, bir gün yuvası bozulan bir kuş olmalı, bir gün evine haciz gelmeli, bir gün kapısına evladın tabutu gelen bir anne olmalı, bir gün ısınmak için kıyafetini yakmalı, bir gün intihar etmek için köprüye çıkmalı, bir gün açıklarda alabora olan bir teknede kaybolmalı, bir gün yakınını tespit etmek için morga gitmeli, bir gün bomba patlamasıyla paramparça olmalı, bir gün mülteci olmalı, bir gün Alevi olmalı, bir gün Ermeni olmalı, bir gün Kürt olmalı, bir gün Arap olmalı, bir gün Çingene olmalı, bir gün Rum olmalı, bir gün Ezidi olmalı, bir gün trafik ışıklarında peçete satmalı tiksinç bakışların gölgesinde, bir gün çöplerden kâğıt toplamalı, bir gün paranoyak olmalı, bir gün sebepsizce ayrılmak/boşanmak zorunda kalmalı, bir gün tacize maruz kalmalı, bir gün çocuk yaşta evlendirilmeli, bir gün eğitim hakkı elinden alınmalı, bir gün masumiyet karinesi hiçe sayılmalı, bir gün yoğun duygusal istismara maruz kalmalı, bir gün yaş ayrımcılığına maruz kalmalı, bir gün güvende olmak için Sünni gibi görünmeli, bir gün eğitimden dışlanmalı, bir gün refakatsiz kalmalı, bir gün sokak köpekleri saldırmalı, bir gün protez bacakla yürümeli, bir gün bitkisel hayatta kalmalı, bir gün ölmeyi bekleyecek kadar tükenmiş olmalı, bir gün görülünce ezilen bir böcek olmalı, bir gün kaçırılmalı, bir gün sebepsizce reddedilmeli, bir gün aile bağları kopmalı, bir gün dövülerek öldürülmeli, bir gün keyfi olarak alıkonulmalı, bir gün zorla çalıştırılmalı, bir gün yaşamak için organ beklemeli, bir gün vatansız kalmalı…
Başkasıllık konforunun getirdiği hissizleşme hazzından ancak parmağımızı kaydırarak kaçamayacağımız gerçeklerle yüzleştiğimizde kurtulabiliriz. Böylelikle asıl anlamlılığı herkesin herkesi anladığını, acısını paylaştığını, tepki gösterdiğini sandığı büyük yanılgılar hülyasının bilinmez X’inde değil, tanımlı R’nin realitesinde bulabiliriz.
0 notes
yeryuzugokyuzu · 2 years ago
Text
“Dış görünüşün bazen ne kadar yanıltıcı olabileceğini ve çiçeklerin altında bazen bir yılanın gizlendiğini, acı tecrübelerle öğrendim.”
Fyodor Dostoyevski · Başkasının Karısı
59 notes · View notes
yeterinceiyilesmistim · 6 years ago
Text
Bir Miktar Kitap Daha
Tumblr media
İş yerinden arkadaşlarım öyle tatlı bir doğum günü sürprizi yaptılar ki bana; onlar için ne desem az, bu tatlış kitap da o gün gelen hediye kitaplardan biri. 
‘Şeker Portakalı’ benim için ‘Küçük Prens’ gibi, ‘Küçük Kara Balık’ gibi, ne bileyim ‘Martı Jonathan Livingson’ gibi özel kitaplardandır, bunların yerleri çok başkadır. İşte, bu Şeker Portakalı’nın devamı olduğunu bilmiyordum. Anladığınız üzere ‘Güneşi Uyandıralım’, ‘Şeker Portakalı’nın devamı. Bunu öğrenince “Canım Zeze’m benim” diyerek kitaba sarılasım geldi, öyle çok sevindim. Hal böyle olunca beklenti de arşa değiyor ve maalesef ki aynı tadı, aynı hissi bu kitapta bulamadım. Bunun da bir devam kitabı varmış, ‘Delifişek’, okur muyum okumaz mıyım kararsızım, seriyi tamamlamış olmak için okurum herhalde.   
Tumblr media
Psikolojiye olan merakım sonucunda ismine vurulup aldığım kitaptan; çok daha derin, psikoloji ve psikiyatri konularında çok daha ufuk açıcı anlatılar beklerken, olayın daha magazinsel ve eğlenceli tarafıyla ilgili, konunun popülerleştirilmesi üzerine yazılmış bir kitap beni karşıladı. Beklentimin altında kaldı belki ama sıkıcı olmadığı kesin.
Kitaptan Amerika ve ülkemizin psikiyatriye yaklaşım konusunda karşılaştırmasını yapma imkanını da elde edebiliyoruz. Mesela orada da psikiyatriste gitmek demek deli doktoruna gitmek, yani deli olmak demek. Bu abes durum sadece bizim milletimize has değilmiş.
Kitapla insan psikolojisinin sırrına erişemiyoruz, derinliklerine inemiyoruz belki; ama oldukça ilginç vakalarla beraber, enteresan hastalıkların varlığından haberdar oluyoruz. Şöyle bir potpuri var kitapta, ilgisi olanlar açsın okusun: Apotemnofili, kitle histerisi, mumsu esneklik, Munchausen sendromu, tıp öğrencisi hastalığı, histerik dönüşüm, polidipsiye ve daha pek çoğu.
youtube
Yeri gelmişken bir filmi de burada önermem gerekiyor. Kitapta da bahsi geçen Guguk Kuşu filmi yine aynı konu üzerine farklı bakış açısıyla ve oyunculuklarıyla efsane olmuş, bolca da oscar almış bir film.
Tumblr media
İnsanı anlamak isteyen, insanı öğrenmek isteyen, işe Dostoyevski okuyarak başlamalı. Aşkı öğrenmek isteyen de işe Beyaz Geceler’i okuyarak başlamalı.
Tanrım! Bir anlık mutluluk! Koskoca bir ömürde az şey mi?..
Türkiye İş Bankası Yayınları’nda yazarın Beyaz Geceler ile aynı yılda yazdığı birbirinden güzel dört hikaye daha var bu kitapta. Beyaz Geceler’den sonra beni en etkileyen hikayesi de Yufka Yürekli oldu. Diğer hikayelerin de şöyle bir isimlerini yazayım, ne okuyacağınızı bilin: Başkasının Karısı, Noel Ağacı ve Nikah, Haysiyetli Hırsız
Ah Tanrım! Bir kitapcık Dostoyevski! Koskoca bir ömürde az şey mi :)
Bir kitapcık değil tabi ki. Taktir edersiniz ki Dostoyevski sadece bir kitabıyla kalınacak bir yazar değil. Beyaz Geceler’in peşinden Yeraltından Notlar’ı okudum. Orada paylaşacağım bol miktarda alıntı olacağı için pek bahsetmek istemiyorum ama; tam da yeri gelmişken bir film tavsiyesi buraya iyi gider diye düşünüyorum.
youtube
Zeki Demirkubuz’un Albert Camus’nun Yabancı’sından esinlenerek çektiği Yazgı Filmi, bence kitabın üstünde bir işti, çok seviyorum. Yeraltı filmi Yeraltından Notlar’dan esinlenerek demeyeceğim senaryolaştırılmış diyeceğim; ancak kitabın üstüne çıkması ne mümkün. Bunu yermek için değil, zaten beklenenin bu olduğunu belirtmek için söylüyorum. Yine de kitaptaki kahramanı görselleştirme noktasında oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. Aynı aşağılık duygusu, aynı kibir, aynı utanç, aynı gurur, aynı öfke, aynı tiksinme hissi. Kitabı okurken duyumsadığım bütün hisler bu filmde de aynı şekilde aktarılıyor. Eleştiri olarak ise, filmde anlayamadığım patates ve hırlama muhabbetleri çok tuhaf ve iticiydi, olmasa daha iyiydi diyebilirim.
Tumblr media
Popüler bir yazar, tavsiye edilen çok kitabı var, bir deneyelim bakalım diye incelerden bir tane atmıştım sepete. Gerçekten incecik bir kitap, bir solukta okurum ben bunu diyorsun ama; o iş öyle olmuyor. Okumaya başlayınca bir Allah Allah diyorsun, bu adam ne anlatıyor, çeviren mi çevirememiş acaba, yoksa ben mi anlamıyorum, herhalde Jack London’ın okumak için yanlış kitabını seçtim diyorsun. Neyse ki ilk 10-15 sayfadan sonra olaylar netleşiyor, akıcı ve güzel bir hikayeye dönüşüyor. Kitabın sonundan memnunum, ama hepi topu 40 sayfalık bir kitabın neredeyse üçte biri çok anlamsızsa, geri kalanı iyi olsa bile, o iyi bir kitap olur mu bilemedim. Bir daha Jack London okur muyum, onu da bilemedim. 
Olsundu daha okunacak ve paylaşılacak çok kitap vardı.
3 notes · View notes
penyezperev · 7 years ago
Photo
Tumblr media
" Kıskançlık bir kusurdur. "
18 notes · View notes
saireyn · 2 years ago
Text
"Dış görünüşün bazen ne kadar yanıltıcı olabileceğini ve çiçeklerin altında bazen bir yılanın gizlendiğini, acı tecrübelerle öğrendim."
Başkasının Karısı, Fyodor Dostoyevski
175 notes · View notes
tehlikeli-oyunlar · 4 years ago
Text
Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır.
O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor diye küçükken beni korkuttukları çolak ve topal deli Rüstem ile ben ve benimle birlikte bar kızı Leylâ kendisine yüz vermedi diye intihara teşebbüs ederek beynine iki kurşun sıkan fakat ancak kafatasını delerek alay edenlerden kurtulmak için bütün hayatınca yolda kalpak giyerek dolaşmak zorunda kalan meyhaneci Hızır ve onunla birlikte orta okulda kekemeliği ve garip mistik düşünceleriyle arkadaşının alay konusu olan ve şimdi havagazıyla intihar ettiği için ölmüş bulunan ve evlerindeki şecere ağacında taze yağlı boya ile yeni boyanmış yeşil, titrek bir yapraktan ibaret kalan Ercan ve Ercan'la birlikte annesi Rus babası İtalyan olan ve sınıfta ve bahçede paltosunu hiç çıkarmayan ve daima gözlüğü ve paltosuyla ilk okul birinci sınıf çocuklarıyla top oynayan ve gâvur diye ve kambur diye horlanan Altan ve Altan'la birlikte zeki ve siyah gözleriyle bana hep muhabbetle bakan ve yedi kardeşi ile ve annesi ile ve babası ile ve teyzesi ile ve dayısı ile Evkaf apartmanının en üst katında labirent gibi karışık koridorlardaki yüzlerce odadan sadece birinde oturan ve sınıf birincisi olduğu halde ilk okuldan sonra elektrikçi çırağına başlayan Osman ve onunla birlikte bütün gülünçlüğüne rağmen aşağılığı sefaletinden ve sefaleti aşağılığından ileri gelen mimar Cemil (Uluer) Turan ve Mimar Cemil ile birlikte sakat olduğu için hiç yürümeyen ve hep altını kirleten ve misafirler görmesin diye ve sosyetik annesi rahatsız olmasın diye yaz kış balkonda tutulan ve hep bağıran ve altına yapan ve güzel yüzü ile ve akıllı sözü ile beni büyüleyen ve balkonda yerde kendini oradan oraya atan zavallı Ayhan ve onunla birlikte bodrum katta evdeki yedi ve bahçedeki yirmi yedi kedisi ile yaşayan ve kimseye zararı dokunmayan ve ölmüş kocasını unutamayan Rus madam ve madamla birlikte yirmi iki yaşında veremden ölerek bizleri ve ailesini elemlere boğan ve Albay Sait Beyin biricik oğlu ve liseden dört defa kovulmuş olup sanatoryumdan altı kere kaçan ve yağmurlu bir ilkbahar akşamı hastaneden son kaçışında ıslak elbiselerini çıkarmaya fırsat bulamadan kanla boğulan Ertan ve onunla birlikte basit bir kamyon şöför muavini iken lastik karaborsasından zengin olarak genç yaşında kumar denen illete tutulan ve bu uğurda servetini ve dostlarını kaybeden ve karısı ve kızı ve oğlu tarafından terkedilen ve meteliksiz kalan ve bir gün bir kahve köşesinde kendini vuran ve eski ve samimi aile dostumuz Orhan ve Orhan Beyle birlikte, Orhan beyle birlikte olmaktan muhakkak gurur duyacak olan ve el kapısında dünyaya gözlerini açıp ve kaderi ve mesleği hizmetçilik olan ve komşumuz Saffetlerin üçüncü hizmetçisi Kezban yargıç kürsüsünde bulunacağız.
Mahkemede, suçlu sandalyesinde, bilerek ya da işledikleri suçları bilmek zahmetine katlanacak kadar dahi düşünmediklerinden bilmeyerek, eziyet eden, hor gören, aşağılayan, ihmal eden, aldırmayan, unutan, kötüleyen, alay eden, ıstırabı paylaşamayan, insanlar arasına duvarlar çeken, küçümseyen, çaresiz bırakan, yalnız bırakan, terkeden, baskı yapan, istismar eden, ezen, cesaret kıran, iyilik etmeyen, değer vermeyen, kalbi temiz olmayan, doğruyu yanlış gösteren, yanlışı doğru gösteren, samimiyetsiz, insafsız, korkutan, yanına yaklaştırmayan, başkasının yaşama hakkına saygı duymayan ve kendinden memnun olabilmek için her davranışı meşru sayan onlar, yani bizim küçük kalabalığımızı hava sızdırmayan tabakalar halinde üst üste saran, nefes almamızı dahi engelleyen, yani mahallemizin bütün bileği kuvvetli ve içi boş küçük kabadayıları ve onların büyük ortakları, yani esasında sayıca üstün olanlar, yani her zavallıdan daima bir rütbe bir kademe bir sınıf yukarıda olanlar, yani şekilsiz hüviyetleriyle daima vuran, ve kaçınabilenler, yani hem ezip hem de ezdiklerini kabul etmeyenler, yani bir mertebe aşağıdayken ezilen ve bir derece terfi edince ezenler, yani çırağını, bir şeyler öğretmesine karşılık her zaman döven ve ona insan muamelesi etmeyen ustalar, muavininin başına vuran şöförler ve onunla birlikte memurlarına dalkavukluk ettiren âmirler, duygusuz âmirlerle birlikte garsonlara paralarıyla orantılı olarak bağıran müşteriler ve kaba müşterilerle birlikte hakkını arayanlara yumruklarını gösteren görevliler ve yetkilerini kötüye kullanan görevlilerle birlikte bilgisizin bilgisizliğini suratına çarpan ve ondan bir kelime fazla bilen bilgiçler, yani öğrenmek isteyen herkese eziyet eden öğreticiler ve onunla birlikte bilgisizlerin bilgisizliğine gülen onlardan daha bilgisizler ve cahillerle birlikte her tartışmada en bayağı usullerle haklıyı haksız çıkaranlar ve onunla birlikte her savaşta kazananı tutanlar ve onunla birlikte kimseye zararı olmayan zayıfları ezerek kuvvetli olma duygusunu tatmin edenler ve onunla birlikte her zaman ve her yerde her sınıftan ve her ideolojiden ve her düşünceden insanlar arasında daima ön safa geçerek aslan payını kendilerine ayıran ve ayırır ayırmaz insanlarla aralarına aşılmaz duvarlar örenler ve böylelerine her zaman haklı çıkarıcı bahaneler sebepler yasalar kurallar sınıflamalar bulup çıkaranlar yani her zaman insanları insanlardan ayıran ve onları birbirine düşman edenler ve onlara körü körüne uyan kalabalıklar ve gerçeği boğanlar ve onunla birlikte insanı bu koca dünyada yalnız bırakarak arkadaşlık dostluk sevgi ile uzatacakları sıcak elleri olmayanlar yani elsiz gözsüz akılsız kalpsiz ve kansız gerçek sakatlar yani onlar onlar onlar onlar onlar onlar... karşımıza oturacaklar.
Ve biz onlara diyeceğiz ki:
Hesaplaşma günü geldi. Şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargıladınız. Biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. Ve çıkarınıza baktınız. Hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazdıklarını ileri sürdüler. Biz zavallılar, ya bu düşüncelerden habersiz kaldık, ya da bunları yazanları bizden sanarak alkışladık. Yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık. Her ne kadar bugün siz suçlu, biz yargıç sandalyesinde oturuyorsak da gene acınacak durumda olan bizleriz...
20 notes · View notes
genceli94 · 3 years ago
Text
Dış görünüşün bazen ne kadar yanıltıcı olabileceğini ve çiçeklerin altında bazen bir yılanın gizlendiğini, acı tecrübelerle öğrendim.
Başkasının karısı - Fyodor Dostoyevski
5 notes · View notes
aydn68 · 4 years ago
Text
Soru detayı
- Peygamber bir kadını gördü.. gitti hanımıyla yattı şeklinde bir hadis var mıdır?
- Bilin ki, kadın şeytan sûretinde gelir ve şeytân sûretinde gider. Sizden biriniz, bir kadın görünce zevcesine gelsin. Bu içinde doğmuş olanı giderir.
- Bu hadiste kadının şeytana benzetilmesi ne demektir?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Câbir (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (asm) bir kadın gördü de kadın hoşuna gitti. Bunun üzerine eşi Zeyneb’e geldi. Zeyneb o esnada bir deri ovuyordu. Rasûlullah onunla cinsel ihtiyacını giderdi ve bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Kadın şeytan suretinde gelir, şeytan suretinde gider. Sizden birisi bir kadın görür de cinsel arzuları kabarısa, eşine varsın (onunla beraber olsun!) Çünkü bu, onun nefsinde uyanan şeyi giderir." (Ahmed b. Hanbel, Musned, Mısır trs., III / 330; Krş. Muslim, Nikâh 9; Ebû Dâvûd, Nikâh 43; Tirmizî, Radâ’ 9)
Dikkat edilirse, bu rivayette Peygamberimize isnat edilen söz, “Kadın şeytan suretinde gelir... " şeklinde başlayan ifadeden ibarettir. “kadını gördü... gitti hanımıyla yattı” gibi sözlerin hepsi bir yorumdur.
İbnu'l-Arabî (ö.543/1148), Peygamber (asm)'in başına gelen hâdisenin Allah'tan başkasının bilemeyeceği bir sır olması nedeni ile bunun mânâsı garip bir hadis olduğunu söylemiş; ancak hadisin sıhhati veya bazı ilâvelere maruz kalıp kalmadığı konusunda herhangi bir şüphe izhar etmemiştir. Hz. Peygamber (asm)'in kendisini, halkı teselli etmek ve onlara tâlim olsun diye ifşâ ettiğini, çünkü insanoğlunun şehvet sahibi olduğunu ifade etmiştir. Bununla beraber Hz. Peygamber (asm)’in mâsum olduğunu, bir kadın gördüğünde onun zihninde dolaşmasından ��er'an muaheze olunmayacağını ve bu durumun onun derecesini düşürmeyeceğini, kendisinde meydana gelen "kadından hoşlanma duygusu"nun, insanoğlunun beşerilik vasfının bir gereği olduğunu, sonra Hz. Peygamber (asm)’in ismet sifatı ile ona galip geldiğini, dolayısıyla beşer olmanın gereği olarak hoşlanma ve şehvetinin hakkını vermek için iffetle eşine geldiğini söylemektedir. (İbnu'l-Arabî el-Mâlikî, Ârıdatu'l-ahvezî şerhu Câmi‘i't-Tirmizî, Beyrut 1415/1995, III / 92)
İbnu'l-Arabî, "kadın şeytan suretinde gelir" ifadesini yorumlarken de kadına bakmanın şehveti tahrik edip arzuları harekete geçirdiğini, kadının şeytanın askerlerinden olduğunu, bundan dolayı da Hz. Peygamber (asm)’in onu şeytana benzettiğini, şeytanın kendisine boyun eğdirdiği kişilere karşı yardım aldığı vasıtalardan birinin kadın olduğunu söylemektedir.
Keza İbnu'l-Arabî, "Sizden biriniz bir kadın görür de hoşuna giderse eşine varsın. Çünkü onda olan, onda da vardır.”, ifadesinin, “kadının yanında olup da ona dokunduğu zaman cansız bir nesneye dokunur gibi oluncaya dek arzuların yok edilmesi” görüşünde olan Sûfiyye’yi reddettiğinin, aynı zamanda İslâm dininde ruhbanlık gibi bir inancın da yer almadığının bir göstergesi olduğunu belirtmektedir. (İbnu'l-Arabî, Ârıdatu'l-ahvezî, III/92.)
Nevevî (ö.676/1277) de kadının şeytana benzetilmesinin, nefsi hevâ ve fitneye davet ettiğinin bir işareti olduğunu; Allah’ın, erkeklerin gönlüne kadınlara meyletme ve onlara bakmaktan zevk alma duygusu yarattığını, dolayısıyla şeytanın erkeğe vesvese verme ve kötülüğü ona süslü göstermesi açısından kadının şeytana benzetildiğini; ayrıca Hz. Peygamber (asm)'in eşine gidip onunla beraber olmasının, ashâbını irşat için onlara fiilî ve sözlü bir öğretim olduğunu belirtmektedir. Ayrıca bu olayın, erkeğin eşi ile gündüz veya herhangi bir vakitte, terketmesi mümkün olan bir işle meşgul olsa bile, beraber olmasında bir mahzur olmadığını gösterdiğini; çükü bunu geciktirmekle bedeninde, kalbinde veya gözünde herhangi bir zararın meydana gelebileceğini1, bununla beraber bir kimsenin bir kadın görüp de şehvetini harekete geçirmesi durumunda, şehvetini giderip nefsini teskin etmesi için -varsa- evine gidip eşi ile beraber olmasının müstehap olduğunu2, âlimlerin bu hadisten kadının zaruret dışı dışarı çıkmaması ve cezp edici elbiseler giymemesi, erkeğin de kadına ve zînetine bakmaması gerektiği hükümlerini de istinbat ettiklerini söylemektedir.3
Sehârenfûrî (ö.1346/1927) ise, Hz. Peygamber (asm)’in kadına yönelik söz konusu edilen bakışının ani bir bakış olduğunu söylemektedir. Sebeb-i vurûd olarak nakledilen olayda Hz. Peygamber (asm)’in yanına gittiği eşinin adının bazı rivâyetlerde Zeyneb binti Cahş, bazı rivâyetlerde de Sevde olarak geçmesini, ya olayın iki kez gerçekleştiği veya bazı râvilerin, Hz. Peygamber (asm)'in eşini isimlendirmede yanıldıkları şeklinde yorumlamaktadır. Ayrıca “şeytan suretinde gelme” ifadesinde, kadının vesvese verme ve saptırma sıfatlarında şeytana benzetildiğini, kadına bakmanın fesata bir davet olduğunu, böyle hoşlanma gibi bir durumla karşı karşıya kalan bir kimsenin gidip eşi ile beraber olması gerektiğini; çünkü eşi ile beraber olmanın, nefsinde meydana gelen kadınlara meyl ve onlara bakmaktan hoşlanma duygusunu azaltacağını söylemektedir.4
Azîmâbâdî'nin yorumu da bundan farklı değildir. Ayrıca yine ona göre kadına bakmak her yönüyle fesada davet edici bir durumdur.5
Tirmizî şârihi Mubarekfûrî (ö.1353/1934), "kadın şeytan suretinde gelir" ifadesinin yorumunda, Hz. Peygamber (asm)'in "vesvese verme ve kötülüğe davet etme" özelliğiyle kadını şeytana benzettiğini ifade etmektedir.6
Ahmed Davudoğlu ise Nevevî'nin yorumlarını aynen almıştır. "Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler" başlığı altında şu hükümleri sıralamaktadır:
"1. Bir kadını görerek şehveti harekete gelen kimsenin, derhal karısı ile cimâ etmesi ve nefsini yatıştırması müstehaptır.
2. Zaruret yokken kadının erkekler arasına çıkmaması icab eder.
3. Erkek ecnebi bir kadına, kadının elbisesine ve zînetlerine mutlak surette bakmamalıdır.
4. Kadın öte beri işlerle meşgul olsa bile, kocasının onu gece veya gündüz cimâya davet etmesinde bir beis yoktur. Çünkü bazen erkeğe şehvet galebe çalar, cimâ geciktirilirse bedenine, kalbine veya gözüne zarar gelebilir."7
Prof. Dr. İbrahim Canan'ın rivâyet hakkındaki yorumu ise şöyledir:
“1. Hadisin Müslim’deki aslının baş tarafında vurûd sebebi de zikredilir. Buna göre, Rasûlullah (asm) yolda gördüğü bir kadın sebebiyle ailesine gelmiş, sonra ashabına yukarıdaki tavsiyede bulunmuştur. Rasûlullah (asm) bu davranışıyla ümmetine örnek olmuştur. Öyleyse bir kadın görüp de içinde bazı hisler uyanan kimsenin, sünnete ittibaen ailesine gelmesi ve şehvetini teskin etmesi müstehaptır.
2. Kadının şeytana teşbihi, erkeklerin içinde his uyandırdıkları içindir. Zira Yüce Yaratan erkelerin fıtratına kadınlara karşı şiddetli bir meyil koymuştur. O meyil her erkekte mevcuttur. Harama sevketme işi şeytanın vazifesi olması hasebiyle, erkeklerde haram hisler uyandıran kadınlar o yönüyle şeytana benzetilmiş, bakmanın, görmenin hasıl edeceği şeytanî hisler ve neticeler nazâr-i dikkate arzedilmiştir. Öyleyse ciddî bir sebep yokken, kadın, erkeklerin arasına karışmamalıdır. Erkek, yabancı kadına imkan
nisbetinde bakmamalıdır. Hele zînetine, zînet yerlerine, güzelliklerine dikkatle bakması son derece mahzurludur. Bu sebeple olacak ki âyet-i kerîmede erkeklerin de gözlerini haramdan kısmaları emredilmiştir.8
Söz konusu rivâyeti Ali Osman Ateş, “Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın” adlı eserinde değerlendirmiş, senet tenkidi yanısıra metin tenkidine de yer vermiştir. İlhan Arsel’in aynı rivâyetten hareketle Hz. Peygamber (asm)’in şahsına ve İslâm’a yönelttiği haksız eleştirilere cevap verirken, “şüphesiz kadın şeytan suretinde gelir şeytan suretinde gider” ifadesinden kadının şeytan olduğu ya da İslâm’ın kadına şeytan dediği sonucunu çıkarmanın mümkün olmadığını; hadiste temsilî bir anlatımın söz konusu olduğunu; mecâzen kurnaz, fitneci, düzenbaz kadınlara şeytan denilebileceğini; hadiste yer alan cümlede gerçekte kadınların şeytan oldukları değil, yabancı erkeklerin cinsel duygularını tahrik edip içlerini gıcıklayarak şuur altına itilmiş şehvetini uyandıran, cinselliğini kullanarak onları zinaya teşvik eden kadınların kastedildiğini ifade etmiştir.9
NOT:
Bu cevap, Doç. Dr Cemal Ağırman’ın “Rivâyetlerin Değerlendirilmesinde Hz. Peygamber'in Şahsiyet ve Konumundan Yararlanmanın Rolü” isimli makalesinden istifade edilerek hazırlanmıştır. (İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: VII / 1, s. 21-59 Haziran-2003-SİVAS)
Yazarın konuyla ilgili bütün rivayetlerin sonundaki değerlendirmesi şöyledir:
“Naklin,
"a) Sözlü kısmı, sebeb-i vurûdu ile birlikte nakledilip kadının şeytana benzetildiği rivâyetler;
b) Sözlü kısmı, sebeb-i vurûdu ile birlikte nakledilip kadının şeytana benzetilmediği rivâyetler;
c) Sadece sözlü kısmın yer alıp kadının da şeytana benzetilmediği rivâyetler"
şeklinde gelen üç ayrı versiyonu karşılaştırıldığında, üçüncü gruba ziyâde olarak gelen, gerek sebeb-i vurûd hâdisesini, gerekse kadının şeytana benzetildiği ifadeyi Hz. Peygamber (asm)'e isnat etmek mümkün gözükmemektedir. Birinci ve ikinci versiyondaki ziyâdelerin, ziyâde olmayan kısımla olan muhteva uyumsuzluğuna bakıldığında, ilgili rivâyete sonradan sokuşturulduğu ihtimalini güçlendirmektedir. Bütün bu ihtimaller alt alta konulup değerlendirildiğinde naklin tamamının uydurma olmadığını, anlatım ve sözlü ilâvelere maruz kaldığını söylemek mümkün gözükmektedir. Bu durumda naklin her üç versiyonu da dikkate alındığında çekirdek rivâyetin, “Bir kadın sizden birinizin hoşuna gider de gönlüne düşerse, eşine varsın ve onunla beraber olsun. Çünkü bu, nefsini yatıştırır.” şeklinde gelen rivâyet olduğunu söylemek mümkündür.” şeklinde olduğu görülmektedir.
1 note · View note
izlerin · 5 years ago
Note
gerçekten okunması lazım dediğin kitaplardan birazcık bi liste yapar mısın bana?
Aklıma gelenleri yazayım, bakarak yazmam çok zamanımı alır.
1. Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk
2. Sabahttin Ali - Gramofon Avrat, Değirmen, İçimizdeki Şeytan, Sırça Köşk
3. Dostoyevski - Bir Yufka Yürek, Dürüst Hırsız, Kumarbaz, Başkasının Karısı ve Yatağın Altındaki Koca, Suç ve Ceza, Ezilenler
4. Franz Kafka - Ceza Kolonisinde, Gözlem, Köy Öğretmeni, Ateşçi, Değirmen
5. Victor Hugo- Sefiller, Bir İdam Mahkumumun Son Günü
6. Nikolay Gogol - Bir Delinin Hatıra Defteri,
7. Şeker Portakalı (Her yaşta okunabilir)
8. Paulo Coelho - Simyacı
9. Lev Tolstoy - İnsan Ne İle Yaşar
10. Jane Austen - Aşk ve Gurur
11. Maksim Gorki - Ana
12. Özgür Ruh Fini
13. Jane Casey - Sakın Hata Yapma, 11. Kat, Ölülerin Konuşmasına İzin Ver, Acımasız, Bundan Kimseye Bahsetme
14. Sadist
15. Huzursuz
16.John Eversoy - Ölüm Bekçisi
17. Fobi
Etkisinde kaldığım birkaç polisiye kitabı da eklemeden geçmek istemedim. Birkaçının yazarını hatırlamıyorum affola.
49 notes · View notes
yaseminbilgiliii · 5 years ago
Text
Tumblr media
Başkasının Karısı ve Yatağın Altındaki Koca, Petersburg sosyetesindeki sadakatsizliğin şaşırtıcı ve trajikomik hikâyesidir. Karısının onu aldattığı düşüncesine paranoyakça saplanan İvan Andreyeviç, suçüstü baskın yapabileceği fikrine kapılıp soluğu bir evin önünde alır. Ancak orada tıpkı kendisi gibi beklemekte olan genç bir adamla karşılaşır. Karısına dair düşüncelerini itiraf etmek istemediği için sanki bir arkadaşının karısından bahsediyormuş gibi yapıp adamın ağzını ararken, kendisini hayal dahi edemeyeceği bir durumun içinde bulur.
Bobok ise, mevki hırsından öldükten sonra bile vazgeçmeyen aciz ruhların nafile inatlaşmalarını ve hayata tutunamamış bir adamın perdenin arkasından gelen seslere kulak vermesini anlatır.
Dostoyevski’nin kaleminin erken dönemlerde sivrildiği öykülerinden oluşan bir eser...
4 notes · View notes
filmsecimi · 5 years ago
Text
Başlangıç/Inception
Tumblr media
Rüyada olup olmadığınızı en kolay yoldan anlamak için Mr. Charles "buraya nereden geldim?"diye kendi kendimize sormamızı öneriyor. Soruyorum kendime: "Buraya nereden geldim?", "Sokaktan"; "Oraya nerden gelmiştim?" "Postanedeydim"; "Oraya nereden geldim?" ... Bu şekilde sormaya devam ederek çocukluğumdan hatırladığım ilk anıma varacağımı kestirip asıl vurucu soruyu o an sorarsam alacağım cevap:"Hatırlamıyorum" olur. Nasıl yani, şimdi bu Mr. Charles bana uykudasın demek mi istiyor? Öyle ya film de "kurgu rüya"larda her kime bu soru sorulsa cevap veremiyorlardı. "Bu bir rüyaysa neden kontrol bende değil?" sorusuna ise "O kadar uzun süre rüyada kalınca farkına varamazsın artık rüyada olduğunun." demeye gelen bir cevap veriliyor. Film, Dom ve karısı Mal'ın bilinçaltı deneyimleri üzerinden bizi, gerçekleğimizin aslında kurgulanmış bir gerçeklik olabileceği fikrine ulaştırıyor. Bu fikri biraz iredeleyince aslında hayatımızın da bir rüyadan ibaret olduğu sonucunu çıkarabiliyoruz ki bu fikir bize hiç yabancı değil. İnsanların uykuda oldukları ve ancak ölünce uyanacakları İslam dininin insan, hayat ve ölüm üzerine yaklaşımını oldukça iyi özetleyen bir ifadedir. Diğer taraftan hipnoz için de geçerli olan, insanın değerlerine aykırı telkinlerdense değerleriyle örtüşen telkinlere uymaya daha meyilli olduğu gerçeğini göz ardı etmeden filmi tekrar ele alırsak işin rengi değişir. Filmin kendisi de bizi farklı bir gerçeklik algısına ikna etmek için üretilen bir rüya değilmidir? Dikkatimizi, yapılması belki de imkansız olan başkasının rüyasına girme ve rüya içinde rüya fikrine çektikten sonra bilinçaltımıza bir "başlangıç noktası" yerleştirmiyormu? Bu durumda yönetmen Nolan, Mr. Charles ın yerini alıyor diyebiliriz.
Tumblr media
Hatırlayın, Dom un yapılmamasını tembihlediği halde, Mr. Charles kimliğiyle uyuyanın dikkatini rüyada olduğuna çekip bunu haber veren olarak güven kazandıktan sonra istediklerini nasıl yaptırdığını. Yönetmen, bize hem de kendi kültürümüzden aşina olduğumuz bir fikre de göndermeler yaparak (bir diğer örnek, insanların rüya görmek için kendisine geldikleri ve ilk rüya katmanında diğerlerini uyandırmak üzere bırakılan karakterin adı Yusuf) güvenimizi kazandıktan sonra başlangıç noktasını yerleştiriyor ve kalanını kendi zihnimiz geliştiriyor. Böylece tam olarak yönetmenin istediği tarzda düşünmeye başlıyoruz. Şimdi filmi izledikten sonra önceden olmaz diyeceğiniz neleri artık makul bulduğunuzu bi gözden geçirin. Mesela "Ordu"nun bu yönetemi askerleri eğitmek için uyguluyor olmasını öğrendikten sonra "abi aşmış bunlar" fikri gelişmez mi zihnimizde? Gerisi size kalmış."Şu Yalan dünya" da söylenmiş keyifli bir yalan daha...
Fatih Özdemir
2 notes · View notes
deliklicinar · 3 years ago
Text
Evi terk eden karısı ile evlilik planı yaptığı kişiyi öldüren koca Denizli’ye getirildi
Tumblr media
DENİZLİ (İHA) – Denizli’de kendisini terk ederek başkasının evine yerleşen karısı ile evlilik planı yaptığı kişiyi öldüren koca, JASAT ekiplerinin titiz çalışması sonucu olaydan 2,5 saat sonra yakalandı. Suç aletiyle birlikte Muğla Dalaman’da yakalanan koca, adliyeye sevk edilmek üzere Denizli’ye getirildi. Olay, dün akşam saat 22.00 sıralarında Acıpayam ilçesine bağlı Ören Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre; Muğla’nın Ortaca ilçesinde yaşayan Erdal Yalçın (39) ile boşanma aşamasında olduğu öğrenilen Emine Yalçın (38), yaklaşık 1 ay önce Denizli’ye gelerek evlilik planı yaptığı iddia edilen Mehmet Aksoy (33) ve annesi Gülperi Aksoy (51) ile birlikte yaşamaya başladı. Başka birisi için evi terk eden karısının izini bulan Erdal Yalçın, evlilik planları yapan çiftin Ören Mahallesi’ndeki evine geldi. Yaşanan tartışmanın ardından yanında getirdiği pompalı tüfeğe sarılan Erdal Yalçın, eşi Emine Yalçın ve Mehmet Aksoy’u öldürdü. Rastgele açılan ateş sonucu Mehmet Aksoy’un annesi Gülperi Aksoy ise ağır yaralandı. Silah seslerini duyarak eve gelen komşuları iki kişinin cansız bedeni ile karşılaştı. Ağır yaralanan yaşlı kadın, Acıpayam’da yapılan ilk tedavisinin ardından PAÜ Hastanesine sevk edildi.
2,5 saatte yakalandı
Eşi Emine Yalçın ve evlilik planı yaptığı Mehmet Aksoy’u öldürdükten sonra kayıplara karışan şüpheli Erdal Yalçın’ın yakalanması için geniş bir çalışma başlatıldı. Denizli İl Jandarma Komutanlığına bağlı jandarmanın dedektifleri olan Jandarma Suç Araştırma Timinin (JASAT) titiz çalışması sonucu kullandığı 48 AHY 096 plakalı aracın güzergahı tespit edilen şüphelinin yakalanması için Acıpayam İlçe Jandarma Komutanlığı, Muğla jandarma ve polisinin katılımıyla müşterek operasyon düzenlendi. Olaydan 2,5 saat sonra suç aletiyle birlikte Dalaman’da gözaltı alınan Erdal Yalçın, adliyeye sevk işlemleri için Denizli’ye getirildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. Read the full article
0 notes
premsesmelikee · 3 years ago
Text
Gelmezsen ben başkasının karısı olucam haberin olsun aslanım
Tumblr media
1K notes · View notes
yokyerkitapkulubu · 3 years ago
Text
"Beyaz Geceler" Hayranlarına Okuma Önerileri
“Beyaz Geceler�� Hayranlarına Okuma Önerileri
Bu kitapta sürgünden bir yıl önce yazdığı ve en tanınmış eserlerinden biri olan Beyaz Geceler’in yanı sıra hepsi 1848 yılına ait Başkasının Karısı ve Yatağın Altındaki Koca, Noel Ağacı ve Nikâh, Haysiyetli Hırsız, Yufka Yürekli öyküleri de yer almaktadır. Beyaz Geceler Yazar: Fyodor Mihayloviç DostoyevskiÇevirmen: Barış ZerenYayınevi: İş Bankası Kültür YayınlarıSayfa Sayısı: 224 Fyodor Mihayloviç…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes