#büyük deprem
Explore tagged Tumblr posts
Text
deprem mevzusunun ciddi bişey olduğunu kedimiz karaca'ya nasıl anlatırız enter
#büyük deprem olduğunda#ev sağa sola sallanıyo hepimiz can havliyle uğraşıyoz sabit kalmaya#bu salak çocuk yattığı yerde ev sağa sallanınca sağa yuvarlanıyo sola sallanınca sola dönüyodu#aman yarabbi kriz geçiricektim koştum daha ev sallanıyoken aldım kanepenin altına attım üstüne bişey devrilmesin diye#aykız akıllı bazanın altına girmeye falan çalıştı ama popişi büyük olduğu için kurbağa gibi dışarda kaldı falan..#bugün de depremden sonra evde aykızı bulamadık#kanepenim altına sağlam yere geçmiş falan#kanepenin üstünde de karaca uyuyo#esniyo falan#canım çocum azcık aykızı örnek al be aklım sende kalıyor ev sallanırken hüğ#23
16 notes
·
View notes
Text
#Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimlerinden biri olduğu belirtilen Amerikan Uluslararası Kurtarma Ekibinin Kurtarma şefi ve afet olayları m#nerede durmalı?#DOUG COPP'UN ÖNERİLERİ#1)“Binalar çökerken basitçe ”çömelen ve korunan“ kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. Masa#araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler.#2)Kediler#köpekler ve bebeklerin hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. Deprem anında sizde bu#Hafifçe ezilecek ama yanında boşluk yaratacak bir kanepe#geniş büyük bir eşyanın yanında durun.#3)Ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. Sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin zorlamasıyla hareket eder. Eğer ahşap bina#ahşap binalar daha az yoğunlukta yıkılış ağırlığına sahiptir. Tuğla binalar ayrı tuğla parçalarına ayrılacaklardır. Tuğlalar bir çok yarala#ama (beton) bloklardan daha az ezilmiş vücutlar yaratırlar.#4)Eğer gece yataktayken deprem olursa#basitçe yuvarlanarak yataktan düşün. Yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır. Oteller müşterilerine deprem anında yatakların yanı#5)Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse#kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın.#6)Bina çökerken Kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür...Nasıl mı? Eğer kapı kirişlerinin altına geçerseniz ve kapı kirişi öne veya ark#7)Hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farklı bir “frekans aralığına” sahiptir; ana binadan bağımsız/ay#ta ki merdivenlerin yıkılışı kadar. Merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. Korkunç şekilde sakatlanırlar. Bina yıkı#merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır. Depremde yıkılmamış olsa dahi#merdivenler bağırarak kaçmaya çalışan insanların aşırı yüklenmesi ile çökebilir. Merdivenler binanın geri kalan kısmı zarar görmemiş olsa d
6 notes
·
View notes
Video
youtube
BİZİ MELEKLER DOYURDU BEYAZ ATLI DEDE VE HZ. HIZIR A.S DEPREMDE ÇOCUKLAR...
0 notes
Text
17 Ağustos 199917 Ağustos 1999 gecesi, ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden birinin yıl dönümünde, hayatını kaybeden binlerce vatandaşımızı rahmetle anıyoruz. O kara gece, hepimizin hafızasında derin izler bıraktı ve bize, birlik ve dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Kaybettiklerimizin acısı hala taze, ancak onların hatırası, bizlere daha güçlü ve daha bilinçli bir toplum olma yolunda ışık tutuyor.Bu acı dolu günde, kaybettiklerimizi rahmetle anarken, geride kalanlara sabır ve metanet diliyoruz. Deprem gerçeğini unutmadan, daha güvenli yarınlar için çalışmaya devam edeceğiz.
#17agustos#depremi
#17 Ağustos 199917 Ağustos 1999 gecesi#ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden birinin yıl dönümünde#hayatını kaybeden binlerce vatandaşımızı rahmetle anıyoruz. O kara gece#hepimizin hafızasında derin izler bıraktı ve bize#birlik ve dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Kaybettiklerimizin acısı hala taze#ancak onların hatırası#bizlere daha güçlü ve daha bilinçli bir toplum olma yolunda ışık tutuyor.Bu acı dolu günde#kaybettiklerimizi rahmetle anarken#geride kalanlara sabır ve metanet diliyoruz. Deprem gerçeğini unutmadan#daha güvenli yarınlar için çalışmaya devam edeceğiz.#17agustos#depremi
0 notes
Text
'Kentsel dönüşüm büyük bir fırsat'
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sunan hazır beton sektörünü 2023 yılı özelinde kapsamlı olarak analiz eden “Hazır Beton Sektör Raporu”nu açıkladı. Kentsel dönüşümün büyük bir fırsat olduğuna dikkat çeken Rapor, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmemiz gerektiğini ortaya koydu. İnşaat sektörünün yeniden…
View On WordPress
#hazır beton üretiminde Avrupa liderliğini sürdürüyor#İnşaat sektörünün canlanması için ilk el konut satışlarına odaklanılması gerekiyor#İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesi için çok yönlü dönüşüm gerekiyor#Kentsel dönüşüm büyük bir fırsattır#Türkiye#Yapı Denetim Sistemi ile depreme dayanıklı binaların inşası mümkün olmuştur
0 notes
Text
Heves ettiğim her şeyin namümkün olma hızı....
#oha#ohaa oha#post yazarken fark ettim zaten şarkı da asma katın depremde yıkıldığından bahsediyor#şuan cidden mağarama çekilip ağlayarak uyuycammm#3.1 e bile dayanamadı diyor#bu asmakatın depreme dayanıksız olduğunu benim dışımda herkes biliyoe mu ya#en büyük hayalimdi:(#acaba bu şarkıyı söyleyen bu gerçeği bildiği için mi böyle bir şarkı yazdı#ayakta uyuyon fz#çok yıkıldım#cidden ağlıyorum😔😔#Spotify
0 notes
Text
Bi kestireyim dedim sarsıntıyla uyandım
0 notes
Text
Çanakkale'de 4,3 büyüklüğünde korkutan deprem - Milliyet
Çanakkale'de 4,3 büyüklüğünde korkutan deprem – Milliyet
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, saat 06.21’de merkez üssü Çanakkale’nin Biga ilçesinde, Richter ölçeğine göre yerin 12.12 kilometre derinliğinde 4.3 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Kandilli Rasathanesi ise depremin büyüklüğünü 4 olarak açıkladı. Depremde, ilk belirlemelere göre herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı. AFAD ekipleri…
View On WordPress
#afad#baskanligi#Biga#bilgi#bolge#büyük#canakkale#cevre#deprem#derin#derinlik#dur#duru#durum#ekip#etiket#faaliyet#gündem#hissedildi?canakkale#ifade#ilce#ilgi#Internet#Istanbul#kamuoy#kamuoyu#kandil#kandilli#medya#merkez
0 notes
Text
Bir kişinin paylaşımıyla hiçbir şey olmaz algısından çıkalım artık. İsterseniz 10 takipçiniz olsun, isterseniz 10k hiçbir önemi yok. Bir kişi, bir kişidir. Elbette ki tumblr dünyaya açılan geniş bir mecra değil, ama burada Twitter kullanmayan kullanıcıların olduğunu da tahmin edebiliriz. Ki kullanılsa bile paylaşılan bir yazı, bir kişide ufak da olsa farkındalık yaratıyorsa ve bu kişi de çevresine bunu yayabiliyorsa biz bunu paylaşmaya devam edeceğiz. Unutmamamız gerek, göz önünde tutmamız gerek. Sosyal medya önemsiz değil, sosyal medyanın çok büyük bir katkısı var bu tür durumlarda. Deprem zamanında enkaz altında kalan kişilerin yardımına bile sosyal medya aracılığıyla ulaşılmıştı. Tumblr'da da aynı şekilde yardım ekiplerine ulaşan kişiler aracılığıyla yardımlarda bulunulmuştu. Bunları nasıl bu kadar çabuk unutabiliyorsunuz? Sizin için önemli değilse, öyle kalsın. Yapacak kişilerin önüne engel olmayın.
277 notes
·
View notes
Text
Danişmentlilerin son zamanlarında yapılan bu cami gösteriyor ki maşallah bin yıldır Sivas'ta yüksek şiddette deprem olmamış.
Maraşlı olunca ve o büyük sarsıntıyı yaşayınca deprem kıyasıyla bakar olduk her esere.
58 notes
·
View notes
Text
Sizin de karşınıza çıktı mı bilmiyorum ama Cenk diye bir tip var, kendisi güya “5-6 Şubat gece yarısından sonra Kahramanmaraş’ta deprem olacak” diye tweet atmış zamanında, şimdi de o tweet’in ekran görüntüsünü paylaşarak bu sene 14 Aralık’ta büyük Marmara depreminin yaşanacağını iddia ediyor.
Paylaşılan ekran görüntüsünde asıl takılmanız gereken şey “anaa tarihi bilmiş lan” değil, tweetin “Marmara üzerinde başarılı olamadılar” diye başlaması. Ciddi ciddi depremlerin birtakım güçler tarafından yapay olarak üretildiğini iddia ediyor ki bu bile onun insanların zaaflarıyla oynayan bir şarlatan olduğunu gözler önüne sermek için yeterli. (Nispeten) ortası hariç her bir köşesi deprem bölgesi olan, altından kilometrelerce uzayıp giden koca koca fayların geçtiği bir ülkenin halkı, neden birilerinin yapay deprem üretmesine gerek olduğuna inanır bilmiyorum ama bu adamın bu paylaşımı Instagram’da 7-8 farklı profilde karşıma çıktı, hepsinin de altında inanılmaz yorumlar var.
Herkesin dilinde bir HAARP var öncelikle, açıp da HAARP hakkında tek bir kaynak okumuş mudur deseniz - okumadıkları yaptıkları yorumlardan belli. Yok bir tane gemi geliyormuş da o gemi ne zaman gelse ülkemizde deprem oluyormuş, 14 Aralık civarında gelip gelmediğine özellikle dikkat edeceklermiş - ciddi ciddi tek bir geminin yerin kilometrelerce altındaki bir kırığı oynatacak donanıma sahip olabileceğine inanıyorlar ve bunu takip etmeye mesai harcayacaklarını dile getiriyorlar, kafayı yersiniz. Bu da yetmezmiş gibi, bunun bir ampulden 1 milyon kat daha az güç üretebilen IRI’lerle yapılabileceğini iddia ediyorlar. 23 Watt���ın 1 milyonda biri kadar frekans üretebilen bir IRI, bir tüyü, bir tozu bile yerinden oynatamaz. Bir tozu yerinden oynatmak için çooook sayıda IRI’nin yan yana gelmesi gerekir, bu kadarını da bir gemide yan yana taşıman imkansız. Dahası, HAARP tesisi parası neyse vererek kullanabileceğin bir tesis. Düşünsene sağda solda deprem üretebilen (!) bir tesisi bilime ve jeolojiye gönül vermiş olan herkese açıyorlar böyle, yani resmen “alın kardeşim size gizli silahımızı veriyoruz, denk gelirse, canınız sıkılırsa deprem falan üretirsiniz” diyorlar??? =D
Tarihe gelince; bir senede 365 gün var değil mi? Mesela ben burada 217 insan takip ediyorum, bulalım 148 kişi daha ve her birimize bir gün düşsün, diyelim ki “bence 2025 yılında şu gün falanca deprem bölgesinde deprem olacak.” Eğer bahsettiğimiz deprem bölgesinde deprem olursa ki çok muhtemel, birimizden birimizin tahmini tutmuş olacak. Twitter denen platform zaten astroloji, Tarot, spiritüellik, ruh çağırma gibi temalardan yürüyerek deprem tahmininde bulunan şarlatanlarla dolu. İçlerinden birisinin salladığı tarihin tutması kadar doğal bir şey yok, bu hiç de şaşırılası bir tesadüf değil. Biz bile şurda ayaküstü başarabiliriz diyorum. 730 kişi toplanır önümüzdeki iki yılı komple kapatırız, sonra içimizden biri kendisini “ileri düzey öngörü uzmanı” ilan eder, bunda ne var? (Evet, bahsettiğimiz adam kendisini bu şekilde tanımlıyormuş kıjrkıj).
Komplo teorilerine yatkın olan zihinleri değiştirmek çok zor. Elle tutulur verilerle bir şeyleri açıklamaya çalışıyorsun, “senin dediğin bilinen kısmı, biz bilinmeyen kısmından bahsediyoruz” diyorlar. Bilinmeyen kısmı bilinmiyorsa sen nasıl oradan yürüyerek sav üretebiliyorsun abi, kimsin sen? Alaska tüm dünyadan gizlediği iyonik silah dosyalarının bilinmeyenlerini bir tek seninle mi paylaştı da bu kadar eminsin kendinden? E bi’ de bir teoriyi çürütebilmen için önce o teoriyi bilmen gerekiyor, “bilinmeyen” kelimesinin arkasına saklandıkları noktada senin de bütün yolların tıkanıyor. Ve beslendikleri en önemli kaynak, insanların bilgisizliği. Hedef kitle “sen ne saçmalıyorsun aq” diyecek kapasiteye sahip olmadığı için bu kadar rahatça oynayabiliyorlar insanların akıllarıyla. Aynı boku Norveç’te vb yiyemezsin mesela; değil sana prim vermek, tedavi olman için aralarında para falan toplarlar. Norveç afaki bir örnek, orada da HAARP tesisi olduğu ve eğitim düzeyi HAARP’ın ne idiğini bilmelerine yettiği için aklıma ilk o geldi.
Elimizde inanılası tek bir gerçek var; biz bir deprem ülkesiyiz. 1924 Erzurum (6,8), 1930 Hakkari (7,2), 1939 Erzincan (7,8), 1942 Tokat (7,0), 1943 Adapazarı (6,6), 1943 Kastamonu (7,7) ve ta o yıllarda yaşanmış bir sürü yıkıcı deprem; bunları da mı 1999 senesinde kurulan kıçı kırık HAARP’la yapmışlar? Zaten bu söylemler Gölcük depremiyle ortaya çıktı fakat bu bilimdeki en yaygın safsatalardan biri zaten: “post hoc ergo propter hoc” yani “bir şey, diğer bir şeyin ardından gerçekleştiyse, o şeyin nedeni ilk şeydir.” Sen tam güneş doğarken bardak kırdın diye güneşin doğuş sebebi senin bardak kırman olmuyor. Gölcük depremiyle HAARP tesisinin kuruluş tarihi denk düştü diye bunu buna bağlamak da, ne bileyim… Zaten insanların en büyük travması haline geldi deprem, bu travmayı nasıl avantaja çevirip bilimsel olmayan söylemlerle herkesi paniğe sürükler bir insan? Ne için? Daha fazla beğeni için mi, daha fazla görüntülenme için mi, ne için?
Şimdi, bilimselliğin işine gelen nedir? “Bilim o kadarrrrr güçlü ve ileride ki artık yapay deprem de üretiyoruz, depremin tarihini, saatini de öngörüyoruz” demek değil midir mesela? Örneğin nükleer silahlar var ve bu gizlenen bir şey değil, ota boka kullanmıyoruz ama kötü niyetle değerlendirilmediği müddetçe aslında bu bilimsel açıdan çok çok büyük bir başarı. Ama adamlar depremler söz konusu olunca hep bir ağızdan diyorlar ki “elimizdeki imkanlarla gelişini öngörebiliriz ama tam tarihini bilemeyiz.” Bilimi reddeden, elinde hiçbir dayanak olmadan hurafe uyduran insanlar o kadar tehlikeli ve o kadar çok ki artık iyice tedirginliğe sürükleniyorum. Bu insanlar bilim okuyanı da sevmezler, inançlı insan da sevmezler (inançlı da “bilinemez” der çünkü) ve ikisiyle de sürekli çatışırlar. İşte bu şarlatanları tam olarak onlar yüreklendiriyor, onlar besliyor, beni anlıyorsunuz değil mi?
Eskiden “panik olsun Allah’ın cahilleri, cehaletlerinin bedeli bu” falan diyordum ama artık çok üzülüyorum ya. Bu insalara yaşattıkları o korkuya gerçekten çok üzülüyorum ama korkmasınlar diye anlatılanları da dinlemiyorlar asla. Dinlemiyorlar çünkü “deprem ülkesiyiz” gerçeği çok iç sıkıcı, inanması zevkli değil. “Amerika yapıyor, Rusya yapıyor” denince; yani mevzubahis depremler olduğunda gerekli önlemleri almaktan aciz olan, yüz binlerce insanının ölmesine müsaade eden yetersiz bir ülkeyi Amerikaların, Rusyaların çekemediği bir ülke gibi yansıtınca, başına gelen en büyük talihsizlikler bile bir ayrıcalık gibi algılanıyor sanırım. Açıp yirmi sayfalık bir makale okumaya, iki saatlik bir belgesel izlemeye erinip altı yedi kelimelik tweetlere itimat etmeyi sürdürdüğümüz müddetçe daha yüz binlercemiz, milyonlarcamız ölecek. “Hala vaktim varken nasıl önlemler alabilirim, kendimi ve sevdiklerimi deprem konusunda nasıl eğitebilirim” demek yerine “gemiyi takip edicem, bakalım gelecek mi piç” dedikçe çatır çatır öleceğiz. Biz bunu bir türlü anlayamadık ey halkım…
29 notes
·
View notes
Text
sen gittin ve herkes ölmeye başladı. önce saniye teyze öldü sonra dedem sonra babaannem sonra yengem sonra eniştem. sonra eniştemin ölüm haberini bana veren bakkalı bıçakladılar eniştemin yedisinin okunduğu akşam. sonra sedat amca öldü sonra babam sonra öbür dedem bir de büyük deprem. otuzuma basmadan otuz tabut kaldırdım musalladan. babamdan öncekileri babamla beraber kaldırdık. ama ilk ölen hep babammış gibi geldi bana yıllarca. sanki oydu bu ahret furyasını başlatan. öyle değilmiş yeni anladım.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
zaten kim tam anlamıyla sağ kaldığını iddia edebilir ki bu kadar mevtanın ardından kim biraz zombileşmek istemez. daha kırılgan daha dikenli ve daha fukuyamacı olmaz. dedem ziraat mühendisiydi ama pek çok doktordan daha ilginç tıbbi hatıraları oldu.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizmesi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin hâlâ soğuk biralar oluyor güzel kızlar oluyor. yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor tabii o kalibrede sevda görmedim. öptüm ama içime çekmedim.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
şimdi dilediğim sayfadan başlayabileceğim bir kitap öner bana. başsız sonsuz ve ortasız bir hikâye öner. bir üstat öner dergi kurmuş olmasın. ne çok utandık mazideki yaralardan her adımda ele geçirilme korkusundan. ismet özel mi metin altıok mu yoksa hiç mi ortak arkadaşımız kalmadı.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
love story tadında başlayan bir filmi potemkin zırhlısına çevirmeye ne hakkın var. çok şükür yaşıyoruz çok şükür yazıyoruz diyorum ama niye anlatıyorum bunları. belleğin unutuşa karşı mücadelesi mi sadece. ne münasebet bu benim senkronize yalnızlığım.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi. sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbinden bıçakladılar. on iki yıl geçti susmak ne kısaymış. sen böyle ne güzel sonsuza kadar susalım diyorsun. sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim bunu da biliyorsun.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
95 notes
·
View notes
Text
TESLA'NIN
ÖLÜ BULUNDUĞU OTELDE YAPTIĞI RÖPORTAJ
Nikola Tesla, gelmiş geçmiş en büyük mucitlerden biri, belki de en büyüğü. Buluşları ile birçok açıdan zamanının, hatta günümüzün de önünde biriydi. Hatta Tesla’nın yüz yıldan fazla bir zaman önce araştırdığı bazı konuları bugün bile doğru düzgün gerçekleştiremedik. Tesla, en çok elektrik hakkında yaptığı araştırmalarla adını duyurdu.
Ancak o, elektroniğin çok çok ötesindeydi. Kablosuz iletişim, türbin motorları, helikopterler, florasan ve neon lambalar, torpidolar ve hatta X-ray ile ilgili buluşları var. Yaklaşık 700 patente sahip Tesla’nın birçok buluşu da Edisson tarafından çalındı. Peki Tesla’nın yıllar önceden kalan, gizli bir röportajının olduğunu biliyor muydunuz? İşte bu röportaj.
Gazeteci: Bay Tesla, sizin için kozmik süreçlere karışan biri diyorlar. Sahiden siz kimsiniz?
Tesla: Bu doğru bir soru, tüm sorularına cevap vermeye çalışacağım.
Gazeteci: Bazıları sizin Hırvat olduğunuzu söylüyorlar. Küçük bir köyde doğmuşsunuz, öyle mi?
Tesla: Evet, tümü doğru. Aslen Sırbım. Ancak Hırvatistan benim anavatanım, bundan gurur duyuyorum.
Gazeteci: Fütüristler, 20. yy’ın sizin başınızın üstünde doğduğunu söylüyorlar. Manyetik alanı kutsuyor, indüksiyon motoruna ilahiler söylüyorlar. Sizin buluşunuz olan alternatif akım, bugün fizik ve kimyayı dünyanın yarısına hakim kılabilir. Endüstri sizi en büyük hayırsever ilan etmek üzere. Tesla laboratuvarında ilk defa atomu kırabildiniz. Deprem titreşimlerine sebep olabilen bir cihaz yaptınız. Siyah kozmik ışınları keşfettiniz. Beş elementin sırrını araştıran Empedokles gibi, varlığın sırlarına vakıf oldunuz. Birçok kişi için ilahi bir figür gibisiniz.
Tesla: Evet, bu anlattıklarınızın bazıları en önemli buluşlarımdan birkaçı. Ancak ben yenilmiş bir adamım. Yapabileceğim en büyük şeyleri yapamadım.
Gazeteci: Bunlar nelerdir, bay Tesla?
Tesla: Tüm dünyayı aydınlatmak istedim. Dünya’nın Güneş gibi parlaması için yeterli miktarda enerji mevcut. İstediğimi yapmama izin verselerdi, tıpkı Satürn’ün etrafındaki halka gibi Dünya’nın da ekvator kısmında da ışıktan bir halka olacaktı. İnsanoğlu buna hazır değil. Colorado Springs’de yaptığım çalışmada dünyayı elektriğe batırdım. Ayrıca insanlara pozitif zihinsel enerji sunabiliriz. Bach ve Mozart gibi büyük müzisyenler veya büyük şairler geldi geçti. Dünya’nın iç kısmında barışın, neşenin ve sevginin enerjisi var. Dünya tarafından büyütülmüş bir çiçek aldığımda veya topraktan çıkana yiyeceklerde, orayı bir kişinin vatanı yapan her şey vardır. Yıllarımı, bu enerjinin insanları nasıl etkilediğini araştırmakla geçirdim. Gülün güzelliği ve kokusu ilaç olarak ve güneş ışınları yiyecek olarak kullanılabilir. Yaşam sonsuz sayıda biçime sahiptir ve bilim insanının amacı bunları her maddede bulmaktır. Burada üç esas nokta var. Benim yaptığım sadece araştırmak. Bunları bulamayacağımı biliyorum ancak yine de araştırmaktan vazgeçmeyeceğim.
Gazeteci: Bunlar nelerdir?
Tesla: Birinci mesele yiyecek. Aç bir dünyayı beslemek için ne kadar yıldız veya Dünya enerjisi gerekir? Bir diğeri kötülüğün ve acının gücünü yok etmektir. Bu, uzayın derinliklerinde bir salgın olarak görülür. Üçüncüsü de evrende aşırı ışık var mıdır? Tüm astronomik yasaların ortadan kalktığı ve matematiksel denklemlerin işe yaramadığı, değişime uğramayan bir yıldız keşfettim. Bu yıldız bu galakside. Boyutu bir elma kadar, ağırlığı ise tüm Güneş Sistemi’miz kadar. Biliyorum, yer çekimi kanunları uçmak için aşılması gereken bir şey, ancak ben bireylerin fiziksel olarak uçmasını değil, bilinçleriyle bir yerden bir yere gitmesini araştırıyorum. Havadaki enerjiyi uyandırmaya çalışıyorum. Bu gezegende boş bir alan yok. Boş olarak düşünülen alan sadece maddenin farklı bir tezahürü.
Gazeteci: Her gün evinizin penceresine kuşların geldiği söyleniyor.
Tesla: İnsan kuşlara karşı duygusal olmalı. Onlar gerçeğin habercisidirler.
Gazeteci: Smiljan’daki o günlerden beri uçmayı bırakmadınız.
Tesla: Çocukken çatıdan uçmak istedim ve düştüm. Hesaplamaları yanlış yapmışım. Unutma, gençlik yaşamdaki en önemli kanattır!
Gazeteci: Hiç evlendiniz mi?
Tesla: Hayır.
Gazeteci: Rölativite teorisine saldırdığınız için hayranlarınız şikayet ediyor. Eğer enerji her yerde ise nerede bu göremediklerimiz?
Tesla: İlk önce enerji, sonra madde oluşuyor. Evren ışık olarak bildiğimiz özgün ve ebedi enerjiden doğdu. Madde sonsuz ışık formlarının bir tezahürüdür. Evrenin dört temel yasası var. Birincisi, matematiksel bir ölçünün olması. İkincisi karanlığın içinde yayılıyor olması. Üçüncüsü ışığın bir ışınsal maddeye dönüşmesi. Dördüncüsü başı ve sonu olmaması. Yaratılış sonsuzdur.
Gazeteci: Ancak bu teoriye karşı ders vermiyorsunuz, neden?
Tesla: Unutmayın, sonsuzluğu anlayamamamızın nedeni evrenin kavisli yapıda olması değil, insan zihnidir. Ben ışığın bir parçasıyım. Evren tıpkı bir senfoni gibi, düzenli ve harmonik. Einstein bu sesi duysaydı rölativite teorisini yaratmazdı. O, sadece kaosun habercisi.
Gazeteci: Bay Tesla, bir ses mi duyuyorsunuz?
Tesla: Her zaman duydum. Benim manevi kulağım gökyüzü kadar büyük. Einstein bir kısmı çok iyi olan birçok iş yaptı. Ona garezim yok. Yalnız “eter”in olmadığını düşünmesi büyük bir hata.
Gazeteci: Gençliğinizde sık sık hasta olduğunuz söyleniyor, bu doğru mu?
Tesla: Evet sık sık yaşam gücümün düştüğü doğru. Bazen insanın acı çekmesi gerekebilir. Küçükken koleraya yakalanmıştım. Babam teknoloji üzerinde çalışmalar yapmama izin verince geçti. Bir kişinin zihin gücünü asla küçümsemeyin.
Gazeteci: Bay Tesla, bu bir oyun mu? Bana zihin gücünden bahsediyorsunuz...
Tesla: Evet bir oyun, ben oynadım ve elektrikle çözdüm. Unutma, Nikola Tesla yıldırım hakkındaki gerçekleri keşfeden ilk kişi.
Gazeteci: Kuşkusuz okuyucularımız mizahı seviyor, yalnız bilim ile bazı kişisel görüşlerinizi karıştırıyor gibisiniz.
Tesla: Bay Smith, insanlar fazla ciddiler. Bir Çin atasözü der ki, “Fazla ciddiyet yaşamı kısaltır”.
Gazeteci: Felsefenizi duyduklarında buna bayılacaklar.
Tesla: Hayat bir ritimdir. Her şey birbiri ile derin ve mükemmel bir ilişki içindedir. İnsan, güneş, yıldızlar… Bilgi içinde yaşadığımız evrenin bize sunduğu bir şeydir.
Gazeteci: Bir Budist rahibin veya Taoist birinin sözleri gibi söylediğiniz şeyler.
Tesla: Evet! Bu gibi öğretilerin içinde evrenin bazı sırları gizli. Hakikat daima insanoğlunu büyülemiştir.
Gazeteci: Peki sizin için elektrik neyi ifade ediyor?
Tesla: Her şey elektriktir. İlk önce ışık, evreni temsil eden sonsuz biçim! Siyah ise ışığın gerçek yüzü. Tabi ki biz bunu göremiyoruz.
Gazeteci: Bay Tesla, elektriği fazla abartmıyormusunuz?
Tesla: Ben elektriğim, isterseniz elektriğin insan kılığına bürünmüş şekliyim diyebilirim. Siz de öylesiniz, henüz fark etmemişsiniz.
Gazeteci: Peki bir milyon volt eletriği geçirebilir misiniz?
Tesla: İnsan bedeni büyük miktarda enerjiden meydana gelmiştir. Beynimiz baştan sona elektrikle çalışıyor. Günün birinde bunun gerçekleştiğini göreceğiz.
Gazeteci: Otel yönetimi yaşadığınız bu otel odasında hava şimşekliyken sürekli biriyle konuştuğunuzu söylüyorlar doğru mu?
Tesla: Evet, şimşekler ve yıldırımlarla konuşuyorum.
Gazeteci: Nasıl yani?
Tesla: Çoğunlukla ana dilimde konuşurum.
Gazeteci: Okuyucularımız bu sözlerinizi duyunca çok şaşıracaklar.
Tesla: Şimşek ve yıldırımlar doğanın en güçlü ve parlak güçleri. O kadar şiirseller ki.
Gazeteci: Peki madde nedir?
Tesla: Bak, nasıl da gözlerin parladı. Benim bilmek istediğim şey yıldızlar söndüklerinde ne olduğu. Bir yıldız söndükten sonra oluşan şey ne. İşte o zaman maddeyi ve evrenin sırlarını anlamaya başlayabileğiz.
Gazeteci: Peki ya sonra ne olacak.
Tesla: Tanrı bize gülecek ve bizi tutuklatacak (Tesla bunları söylerken gülüyor..).
Gazeteci: Bu anlattıklarınız yazılarınızda “kozmik acı” diye sıklıkla bahsettiğinizin tam tersi değil mi?
Tesla: Hayır, çünkü biz hala Dünya’da yaşıyoruz. Birçok insanın farkında olmadığı bir hastalığı var. Bu nedenle birçok başka hastalık, acı, kötülük, sefalet ve savaşlar var. Bu hastalık tamamen tedavi edilebilir gibi değil, ancak farkında olmak yaşadığımız kötülükleri kontrol altına alabilmemizi sağlar. Yakın hissettiğim insanların acılarını bazen bedenimde hissediyorum. Bunun temel nedeni vücutlarımızın benzer maddeden yapılmış olması ve ruhlarımızın birbiri ile ilişkili olması. Bir yıldızın yok olmasının görüntüsü, bizi hayal edebileceğimizden daha çok etkiliyor. Dünyadaki yaratıklar arasındaki ilişkiler farkında olduğumuzdan bile fazla. Daha iyi bir gelecek için öğrenmemiz gereken çok şey var.
21 notes
·
View notes
Text
'İnşaat sektörünün canlanması için ilk el konut satışlarına odaklanılması gerekiyor'
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sunan hazır beton sektörünü 2023 yılı özelinde kapsamlı olarak analiz eden “Hazır Beton Sektör Raporu”nu açıkladı. Kentsel dönüşümün büyük bir fırsat olduğuna dikkat çeken Rapor, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmemiz gerektiğini ortaya koydu. İnşaat sektörünün yeniden…
View On WordPress
#hazır beton üretiminde Avrupa liderliğini sürdürüyor#İnşaat sektörünün canlanması için ilk el konut satışlarına odaklanılması gerekiyor#İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesi için çok yönlü dönüşüm gerekiyor#Kentsel dönüşüm büyük bir fırsattır#Türkiye#Yapı Denetim Sistemi ile depreme dayanıklı binaların inşası mümkün olmuştur
0 notes
Text
Bu mesaj çok önemli soğuk çok soğuk!
Lütfen paylaşıp, etiketleyin, fikir yayılsın!
Özellikle Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Adıyaman ve Gaziantep'te hasar ve yıkılan bina sayısı çok fazla. Diğer 7 ilde de insanlar haklı olarak güvenlik nedeniyle evlere girmekten korkup açık alanlarda, arabalarda geceliyor.
Habertürk yayınında yardımların en zor ulaştığı anlaşılan Hatay'da Belediye Başkanı Lütfi Savaş; "İnsanların hipotermiden ölme ihtimali var" diyor.
Kurumsal olarak yapılması gerekenler var, paraya, malzemeye ihtiyacımız var, bunları talep etmeliyiz.
*BİM, A101, Migros, Şok, Hakmar, CarrefourSA, vb market zincirlerinin bölgede 1000'lerce marketleri var ve halktan aldıklarının bir kısmını halka verme zamanları. Tamamen kendilerini gıda sevkiyatına vakfetmeliler. @bimturkiye @a101iletisim @migros_tr @carrefoursa @sokmarketler
*Bu bölgelerin yakınlarında Antalya'ya kadar 1000'lerce irili ufaklı otel var. Bu oteller plan dahilinde ücretsiz misafir kabul etmeliler.
* İnşaat, taahhüt şirketlerinin iş makinelerini inşaatlarını 1 hafta durdurarak bölgelere yönlendirmelerini istiyoruz.
* Ardı ardına rekorlar kıran Türkiye'nin en karlı Borsa şirketleri, sanayi şirketlerinin bağışlarını "seffaf" olarak yayınlamalarını istiyoruz.
*Trendyol, Hepsiburada.com, n11.com ve başka ne kadar com varsa, iyi günde başımızın etini yiyorsunuz. Simdi de yardımlarınızla bekleriz!
*Türkiye'den milyarlarca TL para kazanan gayrimenkul şirketlerinin tümünün bağışlarını rakam rakam duymak istiyoruz.
*İlaç firmalarının hepsi görev başına. Bekliyoruz.
*Türkiye'de iş yapan cok büyük hazirgiyim firmaları var. Tüm kaynaklarını 1 haftalığına bölgeye yönlendirsinler.
* Futbolcularına milyonlarca Euro transfer ücretleri veren futbol kulüplerinin kendilerinin taraftarı olan bu insanların "bağışlarını' görmek istiyoruz.
#İstiyoruz
#ihtiyacımızvar
#deprem
201 notes
·
View notes
Text
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Önce Saniye teyze öldü sonra dedem, sonra babaannem, sonra yengem, sonra eniştem... Sonra eniştemin ölüm haberini bana veren bakkalı bıçakladılar, eniştemin yedisinin okunduğu akşam. Sonra Sedat amca öldü, sonra babam, sonra öbür dedem bir de büyük deprem. Otuzuma basmadan otuz tabut kaldırdım musalladan. Babamdan öncekileri babamla beraber kaldırdık. Ama ilk ölen hep babammış gibi geldi bana yıllarca. Sanki oydu bu ahiret furyasını başlatan. Öyle değilmiş yeni anladım.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Zaten kim tam anlamıyla sağ kaldığını iddia edebilir ki bu kadar mevtanın ardından. Kim biraz zombileşmek istemez. Daha kırılgan, daha dikenli, ve daha fukuyamacı olmaz. Dedem ziraat mühendisiydi ama pek çok doktordan daha ilginç tıbbi hatıraları oldu.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizmesi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. Buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin. Hâlâ soğuk biralar oluyor, güzel kızlar oluyor. Yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor tabii. O kalibrede sevda görmedim. Öptüm ama içime çekmedim.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Şimdi dilediğim sayfadan başlayabileceğim bir kitap öner bana. Başsız sonsuz ve ortasız bir hikâye öner. Bir üstat öner dergi kurmuş olmasın. Ne çok utandık mazideki yaralardan, her adımda ele geçirilme korkusundan. İsmet Özel mi Metin Altıok mu yoksa hiç mi ortak arkadaşımız kalmadı.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. Bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. Suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. Matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. Perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. Eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Love story tadında başlayan bir filmi Potemkin zırhlısına çevirmeye ne hakkın var. Çok şükür yaşıyoruz çok şükür yazıyoruz diyorum ama niye anlatıyorum bunları. Belleğin unutuşa karşı mücadelesi mi sadece? Ne münasebet bu benim senkronize yalnızlığım.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. Sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi. Sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbinden bıçakladılar. On iki yıl geçti susmak ne kısaymış. Sen "Böyle ne güzel sonsuza kadar susalım." diyorsun. Sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim bunu da biliyorsun.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
161 notes
·
View notes