kimmkitsuragi · 2 years ago
Text
lmao this cant be real. there are people who are not aware there is political commentary in..... xmen?????????
0 notes
coniwalker · 6 years ago
Text
huy
üzerimde kışlık montum yavaşça koridora yöneliyorum. kimseyle göz göze gelmek gibi bir niyetim yok. insanlar sanki fiziksel olarak üstüme geliyorlar. bana varlıkları bile fazlasıyla fazla, koridorlarım daralıyor. koridordan sağa sapıp tuvalete giriyor, çıkmadan ellerimi insanlara göstermek adına gelişi güzel yıkıyor, kurulayabildiğime inanmadan oyalanıyor, peçeteyi girdiğine emin olamayacağım çöp kovasına savurup çıkıveriyorum. beş on dakika bir bekleme aşamasındayım şimdi. böyle anlarda kendime koridor nadası yazıyorum. hayat yine çok mat, gri ve durağan geliyor. kendi varlığımdan tiksindiğimi ve bulantılar yaşadığımı yüzüme vurup kendimden gizleyememek adına telefonumu cebimden özenli bir şekilde çıkarmayıp zamanı öldürmeyerek kendimi cezalandırıyor, kendimi bulunduğum duruma mecbur kılıyorum. kendi ayaklarımın üzerinde bulunuşumun diyetiyim. duvara dayanmış boş gözlerle koridoru inceliyorum. birkaç kişi rabarbaya, nüfuslarının yetmemesine rağmen ortama hakim olmak adına, boş muhabbetleriyle -ısrarla- dem tutuyor. uzun baktığımı fark ettiğim anlarda hızlıca başım sabit, gözlerimi yere kaçırıyorum. kimse bana bakmadığında bakıyorum etrafa ve kişilere. incelediğim detaylar çok yersiz ve çevreden fikir almak adına. bir mont rengi, geçenlerden birisinin çantasında yazan yazı gibi her ne kadar önemsizse bu detaylar, o kadar eğlenceli birer saçma oyuna dönüşüyorlar. takıntılar silsilesi. saç renkleri, bakış biçimleri, ellerinde tuttukları bir kitap varsa isimleri, ellerin sahiplerinin isimleri ve geri kalan her şey ilgimi çekiyor. görmekten tiksinebileceğimi düşünüp hüküm verdiğim ve bu doğrultuda doğru karar alıp almadığımı bilemeyeceğim kişiler ile göz teması bile kuramayacak kadar kısa bakışlar atıyorum. bir ayna gibiyim. bakışlarımı kişilerden sektirip, kişileri kendimden sektirip yokluğu arıyorum yansıtılamayacak edimler bulana kadar. bitince duruyorum. kimse için önemli bile değilken geçişlerini ve varlıklarını yok saydığımı bile zannediyorum, ne acınası. ne çok insan, tiksiniyorum. tiksinmem için yanımdan geçmeleri fazlasıyla yeterli oluyor. fonda çalan bir müzik olduğunu fark ediyorum birden bire. boş laf sallayanların nefes molalarına denk geldiğimi düşünüyorum. müzikte alçak bir partisyonda olduğumuz açıkça belli. yükselişlerin olmayan, insana kusma isteği doğuran asansör müziklerinden birisi çalıyor. kendimi duvara doğru itip, duvardan sekerek doğruluyor, uyuşan ayağımın üzerinde ufaktan adımlar atmaya başlıyorum. yanlış yöne gittiğimi fark edersem yanlış yolun sonuna kadar gidip, bir amaç taşıyor gibi görünerek oyalanıp, dönüşümü birilerine göstermeden, haklı bir amaç uğruna döndüğümün kanıtı olarak geri dönmem gerekecek, ve herkesin buna inanması. inanmazlarsa geri dönemem diye korkuyorum. herkes beni mi izliyor? ben gider gitmez rahatlamışlardır diye düşünüyorum. kendimi önemsediğimden değil, onları önemsemediğimden bu düello. sert bir dönüş yapsam olmaz gibi hissederim böyle zamanlarda. fakat bu sefer boş yürümüyorum o yüzden içim rahat. gideceğim yönü çoktan tayin ettim, bir hedefim var artık. bakışlarımdaki delici gücü yanımdan geçenler fark ediyorlar mı acaba? büyük bir işi başarıyor, podyumda yürüyormuşçasına ilerledikçe ilerliyorum. rahatsızlık duyduğum ya da özenli görünüp görünmediğine emin olamadığım kıyafet ve aksesuarlarımı doğru konumlarını kontrol edercesine yokluyorum yer yer. saat kayışımın ikinci yuvasında olup olmadığına emin olmam gerekmesi bu takıntılardan yalnızca küçük bir tanesi. sonunda koridor bitiyor, bir odaya varıyorum. kendime bir koltuk seçtim ve artık oturuyorum. yerimi sabitlediğim için içim çok rahat, derin bir nefes alıyorum. koltuğa yabancılığımı atmaya başladım bile. yeni adresim bir süreliğine bu koltuk ve bu mizansen. arka sıramda da koltuklarda oturanlar olduğundan onların önünde sırtım dönük nasıl durduğumu merak ediyorum. gözetleniyormuşçasına hareketlerimin savruk olmamasına özen gösteriyorum. bir avantajım var ki; önümden geçip giden insanlar. onlar da kendilerine dikkat etsinler diye düşünüyorum. ileriden bir kadın bana bakmadan bana doğru geliyor. etrafa da bakmıyor ilginçtir, belki nereye baktığını kendisi de bilmiyordur, sadece yürüyor gibi görünüyor gözüme. koltuğumun sırasındaki koltuklardan bir ya da bir kaç yanımdakine önümden usulca geçerek oturuyor. sol yanımdaki ikinci koltukta oturduğunu, sonra elindeki eşyaları sol yanına bırakarak, yan koltuğuma yerleştiğini fark ediyorum. gelirken bakamamış görememiş oluşuma sinirleniyorum. ne giyiyordu, nasıl birisiydi? gözlüklü müydü? şu andan itibaren tüm bunları ve elindekilerin neler olduğunu görmek için küçük bakışlar savurmam gerekecek. bu kadar yakında olan birisiyle ilgili bunca yersiz ve anlamsız detayı anlamam için en az belki on, belki daha fazla bakış atmam gerekeceğini biliyorum. fazla yakınız. ayakta ve arkası dönük bir şeylerle uğraşsa keşke biraz, o zaman o beni görmediği anlarda birçok bakışı bedavaya getirebilirdim diye düşünüyorum. yeni sıralar halinde birbirlerinin yerleşmesi için ayakta bekleyen ya da yeni gelen insanları görmüyorum artık. ilgim kadınsal bir hoşlanmadan çok uzak olmadığına emin olduğum bu yeni gelen bir kişide çünkü. bir teyze, bir amca da gelse durum bunun eşi olacaktı. tümü merak ve keşfetmekten ötürü doğan durumlar. neyse ki şanslıyım, merakımı çelen şey yaşı bir adam falan değil, hoşuma gidebilecek bir kadın en azından. hem şanslıyım ki benzer yaşam tarzlarına sahip olduğunu düşündüğüm bu kadın bana o sorularıyla dolaşan amca ve teyzelerin yersiz sorularını sormayacak. yanımdaki aynı yaş diliminde benimle sohbet etmeye çalışan genç birisi de olabilirdi.zorlu bir sınav olabilecek daha başka insanlar da yoklar neyse ki. kadın da oturuyor, ben de. yerime çoktan alıştım, küçük bakışlar sallıyorum. nerede olduğumuzun bir önemi yok. burası belki sinema, otobüs durağı, toplantı salonu, bekleme odası ya da otel resepsiyonu. hareketlerimde aşırılık olmaması için yersiz bir ciddiyet içerisindeyim. çok rahat hareket edemiyorum. ruhumdaki boşlukları doldurmak adına davranışlarımda saçma belirtiler boy gösteriyor. bir ayıbı örtercesine küçük küçük öksüyorum aralarda. oysa öksürmek nedensiz. ya da alnımı, kaşımı kaşıyorum. duraksadığımda bacağım kaşınıyor gibi oluyor, tam o sırada zaten gıdıklanan kafamın arka kısmını kaşımayı erteleyiveriyorum. neden hepsi aynı anda oluyor ki sanki? tüm uyarıcıları ortadan kaldıracak olsam sırasıyla öksürmek, en az dört noktayı kaşımak, üzerimdeki kıyafetleri düzeltirken saatimi kontrol etmek derken, elime verilmiş bir listeyi alman subayları disipliniyle yerine getiriyor olacağım. kadın bacak bacak üzerine atıyor. oysa bu benim de aklımdaydı. biraz doğrularak bacak bacak üzerine atarken üzerinde krem rengi bir kazağın olduğunu ve gözlük taktığını fark ediyorum. bir bakışa iki detay hiç de fena sayılmaz diye düşünüyorum. kafamın tam anlamıyla sola döndürülmesi olanaksız ve sebepsiz geliyor.  geciken bacağımı bir diğerinin üzerine son derece doğal ve zaten yapacaktım edasıyla atıveriyorum. ayaklarımızın çarpışmayacağını hesaplamadan başladığım bu hareketi dikkatlice gerçekleştirdiğimden bir sorunla karşılaşmıyorum. bense ona göre ters bacağımdan başlıyorum bacak bacak üstüne atma hareketime. böylelikle aynı şeyi yapmamış olurum diye aptal bir düşünce geçiyorum yine aklımdan. ayağımın çok uzun aynı kalamamasına rağmen rahat olmadığını hissetmeme rağmen şu an diğer ayağıma geçmek için çok erken diye düşünüyorum. onun nasıl rahatsız olmadığını anlayamayıp biraz da sinir oluyorum. bir süre dayanmış olduğumdan birazdan yaparım düşüncesiyle bekleme halimdeyken kadın diğer bacağına geçiveriyor. fırsatı kaçırdım, şu an aynısını yapamayacağım diye düşünüyorum. yer yer rahat hareketlerle, boş bakışlarla, çok fazla çişi gelmiş ve etrafa fark ettirmeyen adam edasıyla incelemek ya da bakmak istemediğim etrafa bakınıyorum. bir öksürük daha. ardışık olmaması adına ağzımı kapama bahanesiyle elimi kaldırırken öksürük anında sakalımı kaşıyıveriyor, bir başka kaşıntı sinyali gelmesine rağmen normalime dönüyor sürdürmüyorum. doyurdukça üreyen ihtiyaçlar gibi sonu gelmeyecek mi diye düşünüyorum. belki de durmalıyım. ben kaşıdıkça mı var oluyor kaşıntılar ya da geçmek üzere olan yaralar? arada daha bir yayılarak oturuyor, ayağımı aynı bacağımda farklı konumlandırıyorum. tümü birer hile. herkes yalnızca bomboş otururken ben yirmi dakikayı epey bir şey yapmış gibi doldurmuş oluyorum. elimde değil. elimin üzeri kaşınıyor, kaşıyıveriyorum.
7 notes · View notes
herseydenbirazzz · 4 years ago
Text
DÜŞÜNMEYEN İNSANLAR
en sinir olduğum insan tipi bunlar. Yaptıkları hiç bir işin attıkları hiç bir adımın sonuçlarını düşünmüyorlar. Sıfır düşünceyle hayatlarına devam ediyorlar. Bu işlerin bir geri dönüşü olup boka sardığı zaman toparlayacak zekaları da yok. Ondan sonra sağdan soldan derman bekliyorlar medet diliyorlar. Ayar oluyorum.
Ben bu insanlarla çok karşılaştım. Dövdüm, sövdüm, saatlerce konuştum, anlattım, siktir ettim kendi hallerine bıraktım, görüşmemi sıklaştırdım ,görüşme aralıklarımı uzattım, dalga geçtim ,bunlar için üzüldüm yok arkadaş .Bunlar düzelmiyor. Bunların anasıyla cima etsen yok bu adamlar bu insanlar bu kadar. Hiç bir yeniliğe, hiç bir düşünceye adapte olamayan tipler bunlar. Mal gibi yaşıyorlar. Sürüde ki davarlar bile içgüdü ile hareket ediyor bunlarda o da yok. Ben 18 yılımı verdim, bunların içinde bir çok insan var ve düzelmediler. Olan benim 18 seneye oldu. Böyle camı çerçeveyi kırmamak, bunları arayıp sövmemek için kendimi zor tutuyorum.
Karantina dönemlerinde birisiyle iş yaptım, 7-8 bin liralık bir işti onda bile gittim noter onaylı sözleşme yaptım, ithafa düşersem mahkemelik olursam elimde bir belge olsun dedim .Adam müteahhitle anlaşıyor avukat tutmuyor, avukata vereceği parayı boşa giden para olarak görüyor dolandırılıyor. üzülüyor muyum ?İyi oluyor daha beter olsunlar. Malları mülkleri ellerinden gitsin, karılarını kızlarını mezata çıkartacak duruma gelsinler. Bu düşüncede ki insan her zaman kaybetmeye mahkum. Bir diğer gerizekalı yalan söylediğini zannediyor. Mevzuyu zaten biliyorum ve defaatle soruyorum “Bana söylemek istediğin bir şey var mı?Seni rahatsız/huzursuz eden benimle paylaşmak istediğin bir şey var mı? Bak tekrar soruyorum seni rahatsız eden, huzursuzluk veren ve benimle paylaşmak istediğin bir şey var mı?”... Bari burada uyan “bak son kez soruyorum” demişim. De ki “ulan bu adam benim ne bok yediğimi biliyor, bari söyleyeyim kızacaksa kızsın, zaten biliyor ne kadar delirebilir ki “ de söyle. Yok...İlla ki yüzüne vurmamı bekliyorlar. Ben bir hata yaptığımda ,bir yanlış yaptığımda gider babama sölerdim .Başkasından duyup mahcup olacağına, eklemeli anlatılacağına benden duysun. Hiç bir konuda aileme tek bir yalan söylemedim .Neyse onu söyledim. Bakkalın camını çerçevesini indirdim söyledim, lisede okulun karşısında büfe vardı camlarını kırdım adamı darp ettim söyledim,S320′nin sol aynasını kırdım (Kafam kıyaktı arabayı yanaştırırken sol aynayı aldım haberin olsun) dedim. Adam dövdüm karakolluk oldum söyledim. Evin anahtarını kapının deliğine sokamayacak kadar içtim...Sabah uyandım “ya dün gecede ne içmişim be iyi ki doğru eve gelebilmişim” dedim. Düşünmüyorlar arkadaş. Adam araba alıyor bakımı vergisi kaskosu beni aşar mı ? demiyor alıyor. İlişkiye başlıyor “bu insan bana uyar mı? demiyor. Ben içki içen, din diyanet inancı olmayan, feminist olmayan, etobur, solcu bir adamım, kalkıp tesettürlü, mütedeyyin ,alkolü ağzına sürmemiş ,feminist ve vegan birisiyle beraber olabilir miyim? Olamam. Ben bunu düşünürüm insanlar düşünmüyor. Hayvan gibi yaşıyorlar. Pandaların yuvarlanmasının bile mantıklı bir açıklaması olabilir ama bu adamların düşünmemesinin açıklaması olamaz. Bilim kabul etmez, zeka kabul etmez bunları....
Hiç bir yeniliğe açık değiller, yeni hiç bir duruma adapte olmuyorlar, zorunda oldukları şeyleri yaparken bile zorunluluk olduğunun farkında değiller, asla ve asla medeni olamazlar, insanlara karşı yeterince açık değiller, kafalarında sürekli a-z arası planları var ,düşünmeden yaşadıkları için uçağın kokpitindeki bütün dü��melere basıyorlar .A-z arası bütün planlarını aynı anda uygulamaya çalışıyorlar iş boka sarıyor. Aynı anda her şeyi yapmaya çalışıyorlar sonuç ?Sonuç sıfır....
Bir ileride ki aşama ise şu “biz böyle bir hata yaptık, bunu nasıl düzeltiriz...Ya arkadaş bu işi yaparken bana sordun mu? yok. Sorsan, ben de sana hata yapıyorsun “yapma” desem bir şey değişecek miydi? Dinleyecek miydin? Yok...O zaman banane amk evladı.
Düşünün arkadaşlar düşünün, etrafınızdakileri de düşünmeye sevk etmeye çalışın, düşünmelerin ağlayın...Yoksa bu düşünmeyen salakların vereceği zararlar hepimizi yok edecek.
1 note · View note
karanlikdusunceler · 7 years ago
Text
Harbiden de döksem ne olurdu acaba? Harbiden de gidip annemin yüzüne şu bardağı boşaltsam? Ne olurdu? Bana dalar beni evden atmaya çalışırdı. Sürekli ne kadar salak bi kız yetiştirdik derdi. Bak Rock müziğe ben işte böyle başladım. Kötü olmak artık güzel gelmeye başlıyor çünkü onların gözünde sen kötüsün. Bu müzik sanki duygularıma tercüman oluyor böyle sinir oluyorum vurmak tekmelemek istiyorum. Sanki benim için o yumrukları bu müzik atıyormuş gibi. Sanki laf dalaşında her seferinde yenilsem ve güçsüz duruma düşsem de bu müzik sayesinde güçlü bi kimliğe bürünebiliyorum gibi. Hani kötülük iyidir değil de daha çok sinir atarken birini yumruklar onun ağzını burnunu dağıtırsın ve o hiç bişey yapamaz çünkü sen ondan güçlüsündür ya, işte tam olarak bu yüzden seviyorum bu müziği, ve o yüzden bundan vazgeçemiyorum çünkü hayatımı insanlara özellikle de aileme sinirlenerek geçirdim. Sinirimi sadece bu distorted olmuş sesi bozulmuş gitarlar filan düzeltiyor. Eğer o adamın o kadının ağzını yamultabilseydim yumruklarımla buna gerek kalmazdı. İşte hayatımın çocukluk dışı tüm kısmını bu yüzden rock ve metal dinleyerek geçirdim. Nedeni bu. Kötülük iyidir değil aslında. Senin gözünde kötüyüm, ama içten içe senden güçlüyüm, salak olan sensin gibi bir his bu. Ya da belki de sen beni kötü olduğuma ikna etmişsindir ama ben hala güçlü olmak için bi çıkış arıyorumdur ve bu da onun bir yansımasıdır. Her neyse. 
0 notes