#azeriler türk değil
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yayınlarım nefret söylemi olarak kaldırılmış ben de azerilerin rezilliğini kaldırdım ona birşey demediler Ermeni dölü Usa kadının geçmişini yazınca kaldırdılar görmeyen varsa kaldırılmadan Tumblr bakabilir işte azeriler siz rusyaya çalışıp ülkemi yok etmeye çabalayın seçimlere müdahale edip hüdaparla dost olun gine söylüyorum lehçeniz piç aslında gördünüz Türkün Türkten başka dostu yoktur sizi ruslar bizi de cıa katar hıyarı kullanıp atacaklar gerçek budur şerefsiz İnstagramın kıçına battı nefret söylemi değil gerçek söylemi işinize gelmedi hesapım kapatılıncaya kadar yazarım da şarjım az kaldı ne olmuş hakaret değil siz karma dölsünüz ben de Qarachay Adıge Türk Ermeni Yunan Rus vs dölüyüm hepsiyle gurur duyuyorum sizin geçminizle sorununuz varsa utanç duyuyorsanız beni ilgilendirmez demek arapa azeriye canınız ciğeriniz ülkeme gönderdiğiniz ki bizimkilerin kafasızlığı kabûl etmeselerdi talibana pakiye denilince nefret olmuyor Ermeni ve usalıya denince nefret söylemi oluyor ulan kafanıza eşşekler osursun bu hesapı kapatın şerefsizler sürüsü çok tın çok fifi siz kaybedersiniz!
İmza:Ermeni dölü😂
instagram
0 notes
Text
türk≠azeri
tamam tamam şimdi aranızdaki aşırı türkçüler kurt işaretleri yapıp ÖKÖ DÖVLÖT TÖK DÖVLET diyeceksiniz ama,
Azeriler, azerbaycan türkleri değil (öyle bir şey yok, onlar teknik olarak ayrı ırk), neredeyse tek türkler ile bağlantısı Pers Krallığı’nın köpeği haline gelen (ki oradaki kurulan imparatorluğun adamı da eski türkler’in kölesi) Selçuklular.
Ki yapısal olarak Azeri dili Hint-Avrupa ailesinde resmen Hint-İrani dil yapısından geliyor.
Peki şimdi Azeriler ne?
Azeriler, en son kilit nokta olarak Osmanlılara geliyor, yani türklerin atalarına. Azeriler’in selçuklu zamanlarından zaten bir dini var ve adamlar problem yaşıyorlar Safevî Devletine karşı, bide Osmanlı gibi bir toplum var (ki osmanlının iyi zamanları bunlar) safeviler bir de şii (çünkü iran’ın iran olmadan önceki en iyi toplumlarından biri ama şahsen koruma amaçlı davranıyorlar genellikle, büyümek onlar için de kolay şeyler değil)
Bunlar arasında bir savaş ortaya çıkıyor.
Aslında bir savaş bile değil, o bölge bir türlü paylaşılamıyor. Büyük savaşlar var. Naxçıvan yani türkçe olarak Nahçıvan, Kanunî tarafından 1552 yılında alınıyor ve Transkafkasya Bölgesi Safevî’lerden alınıyor. Üçüncü Murat aynı şekilde buraya olan baskılardan dolayı çıkan savaşta Osmanlı Devleti’nin elinde tutuyor bu bölgeleri. Ancak, 1603 yılında Safevîler Batı İran yani Güney Azerbaycan bölgesini alıyor Osmanlı’dan.
Son olarak, Osmanlı 1639 olan savaşta yeter artık diyorlar ve şuan mevcut olan İran-Türkiye sınırlarını çiziyorlar. Yerevan Osmanlı’ya veriliyor.
Açıkçası bu konudaki şahsi bilgilerim bu kadar. Azerbaycan’daki türk kültürü oluşumunun Osmanlı ve Selçuklular İmparatorluklarının efekti olarak görüyoruz.
Garip olan şey şu, Türk veya “anadolu’nun sahibi olmayan bu azerbaycan haricindeki gâvur diye tabir ettiğimiz” toplumlar, aslında bulunduğumuz bölgenin gerçek sahipleri.
Azerî’lerin “Türk topraklarındaki” Taş Çağ’ından kalma yazıtları (Gobustan)
Ermenîlerin MÖ 2000′deki bölgedeki varlıkları,
Gürcistan’daki topluluklar hakkında MÖ 1100 zamanlarında bulunan yazıtlar ve dahası.
Ve bugün biz hâlâ Anadolu Toprakları’nın ebediyen Türklerin olması olarak sayılan 1071′i kutluyoruz.
Tebrikler bize!
1 note
·
View note
Text
"Azeriler" kimdir, bilmiyorum. Televizyon kanallarında "Azerilerin" Dağlık Karabağ'da savaştığı söyleniyor. Hatta bugün meclis açılışında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı da bölgeyle ilgili konuşma yaparken, "Azeri" kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ifade etti. Benim "Azeri" diye bir kardeşim yok. Karabağ'da yerinden edilen "Azeri"ye de hiç rastlamadım..
Topraklarından sürgün edilen "AZERBAYCAN TÜRKLERİ"ni geriye "Azeri" olarak döndürmeyin. Kaş yapıyım derken göz çıkarmayın. Onlar, "Azeri" oldukları için değil Türk oldukları için yerinden edildi. Basit gibi görünen bir tanım, bir milleti parçalamak için yeter de artar. Dilimize yerleşen "Azeri" illetinden kurtulun artık.
Uzun lafın kısası;
Haray haray men Türkem!
8 notes
·
View notes
Text
Türkiye‘nin batısında yaşayanlar uzun süredir bu ülkenin bir doğusu olduğunu unutmuştu. Yedi yüz seksen üç kilometre kare olan yurdun doğusu, orada bir köy var uzakta tekerlemesiyle hafızalara hasret kalmıştı. İyi de o köy bizimse eğer, her zaman görmesek de ara sıra o köye neden gitmiyorduk? Sosyal medyada patlayan Kars ilgisi sayesinde Birkaç yıldır Türkiye’nin bir doğusu olduğu gerçeği yeniden hatırlandı ve o köyler şimdilerde ziyaretçi akınına uğruyor…
Kars yalnızca bu ülkenin doğusunda bulunan bir il olma özelliğine sahip değil. Kars’ı bakir bıraktık. Bu demek değildir ki gidip onu mahvedelim. Fakat pek çok yöresel yemeği ile insan çeşitliliğiyle, tarihiyle, kültürüyle, doğa harikalarıyla, insanlığın hafızasını hıfzeden medeniyetler kalıntısıyla ona sahip çıkıp tanıyalım. Ben, bu tanışma hasretini söndürmek için uzun fakat keyifli bir yol seçtim. Rağbetin artmasından dolayı bilet bulmakta sıkıntı çeksem de Doğu Ekspresi ile seyahat ettim. Bir turistin heyecanı değildi bu. Ülkesini daha iyi tanımak için çantasını sırtlayan gezginin, hikâye toplamaya hevesli macerasıydı.
Doğu Ekspresi Treni…
Kars Kalesi
Kars’ı gezerken şehri keşfetmek için, kalelerin olduğu taraftaki gecekondu mahallelerini gezmeyi unutmayın.
Doğu keşfi sırasınca Fırat Nehri ile trenin kavuştuğu birçok yerde dağlarla kuşatılmış Anadolu köylerine rastlayabilirsiniz.
Çıldır Gölü’nde atların çektiği kızaklarla güzel bir turun keyfine varabilirsiniz.
Kars’ı Yeniden Hatırladık…
Ankara’dan Kars’a yirmi dört saat süren Doğu Ekspresi seferinin adını Seyahat Tüneli koyuyorum. Çünkü zamanı hatırlatan film şeritleri gibi, trenin geçtiği güzergâh bana ülkemin topraklarından istikrarlı seyirler sunuyor. 26 Şubat günü Ankara Garı’ndan kalkması gereken tren, ray çalışmaları sebebiyle bir sonraki duraktan hareket ediyor. Bu yüzden demiryollarının tahsil ettiği araçlar sayesinde sıradaki bekleme istasyonuna hareket ediyorum. Yedinci vagondaki yataklı odama varıp yatağımı, bana özel havlularımı, bütün yol boyunca üzerinde yemek yiyebileceğim geniş masamı gördüğümde, ayaklarım heyecanlı, dinmek bilmez bir hareketle titriyor. Eh 24 saat boyunca ülkenin kalbini bir mızrak gibi yaracak olan güzergâhın manzaralarına şahitlik etmek üzereyim ne de olsa. Ertesi gün, güneş doğduğunda tren Erzincan’a varmak üzere.
Ne de çok dağlık yer var ülkemde! Her an üstümüze devrilecekmiş gibi ay yıldızlı penceremin yanı başında bir kral zorbalığıyla bekleyen uçurumların kıyısında ilerliyoruz. Tren, Fırat Nehri ile zikzaklar çizerek dans ediyor. Kimi zaman nehri kaybettim sanıyorum fakat sarp kayaların arasında kaybolduktan kısa bir süre sonra yeniden karşımıza çıkıyor; adeta ekspresin hasretine dayanamıyormuş gibi. Sanki uzun zamandır hasret kaldığı sevgilisinin yüzüne, yan yana yürüdükleri şu kısa zaman diliminde doyabildiğince doyabilsin diye hareket ediyor. Elimde kahvem, penceremin kenarından akıp giden dağları, ovaları, nehirleri, kuşları ve beyaz bir örtüyle ölüme yatmış kırları, bütün gün duraklarda ekspresin geçişini abur cubur istemek ve kartopu atmak için bekleyen köy çocuklarını selamlıyorum. Erzurum’un düzlükleri kara teslim olmuş, gökle yeri birbirinden ayırt edemiyorum; aklım gözlerimin ilettiğine inanmıyor. Sonsuz bir hülyanın mahzeninde hoş hayallere dalıyorum.
Medeniyet Şehri; Kars Kars pek çok millete kucak açmış, tarihte pek çok dönüm noktasına ev sahipliği yapmış bir şehir. Sultan Alparslan da ayak basmış buraya, Ruslar da. Bu yüzden şehrin içinde pek çok tarihi yapı bulunmakta. Barselona sokakları gibi hizalı düzenlenmiş sokakların ve caddelerin ortasında Ruslar’dan kalma otele dönüştürülmüş yapıları da görebiliyorsunuz, 12 havariye atfedilen 12 köşeli eski kiliseyi de. Bu kilisenin hemen karşısında, Selçuklular’ın Anadolu’ya girişini kolaylaştırmak için önceden dini tebliğ etmeye giden şeyhlerden biri olan Hasan El Harakami’nin türbesi selam duruyor ziyaretçilere. Uzun yıllardır Kars’a gözcülük eden Kars Kalesi de tüm bu yapıların çaprazında, kısık gözlü taştan burçlarıyla ovayı seyretmeye devam ediyor. Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağı’na kadar, Kars’ın merkezinde taşlarına dokunulacak yapıların bahsi saymakla tükenmez. Ben tüm bu yapılara gün batarken, şehrin gecekondu bölgesini bulunduğu çeperde gezerek tanıklık ettim. Ve doğunun güvenlik sıkıntısı yaşadığı önyargısının alt üst olduğuna tanık oldum. Kars’ta saat dokuz oldu mu, ortalık İstanbul’un gece yarısındaki ıssızlığına erişiyordu; buna rağmen gecenin tüm saatlerinde hürce dolaştım sokakları. Hangi saatte olursa olsun sorularımı yanıtlayan şehir insanı en büyük güvencemdi. Kars’ta çekinilebilecek tek şeyin, bir gece uluma sesiyle aniden uyandığımda, gün doğmadan evvel şehre inmeye kalkan kurtlar olduğunu öğrendim. Yine de bir taksiciyle bunun hakkında konuştuğumda, şehir köpeklerinin şehri koruduğunu söylediler.
7000 Yılın Manzarası
Ani Harabeleri şehrin yaklaşık 45 km uzağında yer alıyor. 1001 kiliseler şehri diye de anılmakta. 7000 yıl boyunca çeşit çeşit medeniyet tasavvuruna ve yaşama şekline şahitlik etmiş. Şehrin surlarından içeriye girdikten sonra Bagratuni Ermenileri’nden Bizans’a, Selçuklular’dan Osmanlı’ya pek çok tarihi kalıntı gözlerimin ulaşabildiği tüm genişliğe dağılmıştı. 7000 yıllık bir yerleşim yeri olduğu için, sağ taraftaki mağara kalıntılarını gördüğümde, mağara insanlarının burada yaşadığını hemen işaretledim. 1001 yılında tamamlanan ve Selçuklular tarafından fetih olunduktan sonra Sultan Alparslan emriyle Anadolu topraklarında ilk Cuma namazının kıldırıldığı Ani Katedrali (Fethiye Camii), Selçuklular zamanında Anadolu’da kurulan ilk Türk camisi Ebul Manucehr, harabelerin temsilcisi haline gelmiş işlemeli yazıtlarıyla Halaskar Kilisesi, Ani İç Kalesi ve Hrispimian Bakireler Manastırı gibi pek çok yapı, unutulmaya yüz tutmuş hikayelerini hatırlatmak için benimle sohbet etmeyi bekliyordu.
Donmuş Dev Bir Göl; Çıldır
Çıldır Gölü, Kars’ın doğa harikaları arasında yer alıyor. Aralık ayından itibaren yavaş yavaş donmaya başladığın öğrendiğim göl, kış ortasında tamamen taş kesiliyor ve yüzlerce insanın üzerinde rahatlıkla yürüyebileceği bir sağlamlığa kavuşuyor. Sadece insanlar adımlamıyor buzdan düzlüğü. Göle gittiğimde kızaklara bağlanmış atları görüyorum. Onlar defalarca tur atarken göl üzerinde, bir takım sesler yükseliyor fakat en ufak bir çatlama oluşmuyor. Hatta benim orada bulunduğum gün, seyis atları elinden kaçırıyor ve hayvanlar gölün karşı tarafındaki göle kadar hürce koşturuyorlar… Çıldır Gölü’nde, bembeyaz bir düzlüğün hayran edici beyazlığı üzerinde bir ileri bir geri yürüyorum. Kimsenin ilerlemeye cesaret edemediği mesafeleri aşıyorum. Adımlarım kimi zaman kurt ve tilki izlerine yoldaşlık ediyor. Güneşli bir günde, beyazlığın kristalize oluşuna şahit oluyorum. Zaten insan Çıldır Gölü karşısında şaşkınlıktan başka bir meziyet sergileyemiyor.
Kars’ın Kadim Hikâyeleri
Bir gün Kars’a giderseniz, tüm bu meşhur yerlerin dışında, kahvaltı yapmak için mutlaka Boğatepe Köyü’ne uğrayın. Yirmi çeşit peynir üretildiği söylenen köyün Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği adında bir kuruluşu, peynir üretiminde kullanılan araçların sergilendiği müzesi, belirli dönemlerde peynirlerin sergilenip satıldığı Kadın Bakkalı mevcut. Kahvaltı yapmak için gittiğimde, Safiye Abla beni evinde ağırladı. Orada bir köy var uzakta söyleminin aksine, Boğatepe ağlamadan kendi imkânlarını üretip, turistik bir çekim merkezi olmayı başarmış ve Safiye Abla gibi insanlar, köye gelenlere kahvaltı hizmeti vererek bu cesur atılımın birer unsuru olmuş. Yalnızca 25 liraya 5-6 çeşit peynirden oluşan zengin bir sofrada kahvaltı ederken, Safiye Abla ile durmadan konuştuk. Böylece sadece köyü değil Kars’ı da tanımış oldum. Boğatepe eski bir Ermeni Köyü imiş. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, köyde kalan bir avuç Müslüman Ermeni yoksul bir yaşam sürüyormuş. Daha sonra Safiye Abla’nın dedeleri Terekemeler, Orta Asya’daki Rus baskısından kaçıp bu köye yerleşmişler. Sohbet böyle ilerlerken Kars’ın ağırlıklı nüfusunun Azeriler olduğunu öğrendim. Terekemeler, Kürtler ve diğer azınlıklar da şehrin çeşitli bölgelerinde ikamet etmeye devam ediyormuş. Bu seyahatin can bulması, pek çok hayra da yol açtı. İnsanların, yaşadıkları ülkenin ne olduğunu bilmeleri, Kars’ın ürettiği gıdalara olan talebin artması, şehir tarihinin canlanması (ki baktığımızda Kars’ın tarihi yalnızca Kars’ın tarihi değil) sonuçlarına sebebiyet verdi. Bu ilgi alaka sayesinde belki de Kars’ın hayvancılığı daha da artacak, peynir üretimi çoğalacak, bir yöreye ait yiyecekler gündeme gelecek. Eh, bu noktada, pek çok hususta hayatımızı olumsuz etkileyen sosyal medyaya da bir teşekkür etmeliyiz…
NOTLAR
Ne, Ne Kadar? Doğu Ekspresi’nde, yataklı ya da örtülü kuşetli bir oda alırsanız istediğiniz yemeği kendiniz içeride hazırlayabilirsiniz. Ben yataklı vagona öğrenci olarak 84 lira ödedim. Marketten aldığım çeşitli şeylerle 24 saatlik yolculuğu tamamladım. Boğatepe Köyü’ne gitmek için taksiye 150 lira verdiğimden, Kars’ın meşhur kaz etini yiyemedim. Bir porsiyon için 70 lira istiyorlar. Bunun dışında Ani Harabeleri için 10 liraya şehir merkezinden, Çıldır Gölü’ne gitmek için de belediye önünden ücretsiz servisler kalkıyor. Ben arkadaşlarım vasıtasıyla ücretsiz olarak bir yurtta konakladım, 4 gece kaldım. Ama şehir merkezinde geceliği 150 liraya oda kiralayabiliyorsunuz.
Kars Kalesi Merkez Kale, İç Kale veya Stadel olarak anılır. M.S. 1153 yılında Selçuklular’a bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddi’in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır.
Kayak Merkezleri Kayak veya snowboard yapanlar için Erciyes (Kayseri), Ergan (Erzincan), Palandöken (Erzurum) ve Sarıkamış’a (Kars) keyifli bir ulaşım imkânı sağlıyor.
93 Harbi ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa
1877-78 yıllarında gerçekleşen Rus- Osmanlı savaşı 93 Harbi olarak da anılmaktadır. Düşman taburlarını 3 defa yenilgiye uğratmasına rağmen, imkânsızlıklar sebebiyle Erzurum hattına çekilmek zorunda kalan Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Kars’ta hala vefayla hatırlanır.
Yazı/ Fotoğraf: Faruk Kanber
Bu yazı Marmara Life Mart- Nisan sayısında yayımlanmıştır.
Bir Seyahat Tüneli Doğu Ekspresi Türkiye‘nin batısında yaşayanlar uzun süredir bu ülkenin bir doğusu olduğunu unutmuştu. Yedi yüz seksen üç kilometre kare olan yurdun doğusu, orada bir köy var uzakta tekerlemesiyle hafızalara hasret kalmıştı.
#93 Harbi#Çıldır Gölü#Boğatepe Köyü#Doğu Ekspresi#Gazi Ahmet Muhtar Paşa#Kars#Kars Kalesi#Karsrail#Kayak Merkezleri#seyahat#Tren#tren istasyonu#Tren Yolculuğu
0 notes