#atatürk kronolojik
Explore tagged Tumblr posts
Text
kurtuluş savaşı'nın başlangıç dönemini ve atatürk'ün liderliğini anlatan bir kitaptır. kitap, mustafa kemal atatürk ve silah arkadaşlarının türk milletini işgalden kurtarmak için verdiği büyük mücadeleyi detaylarıyla ele alır.
kitap hakkında genel bilgi
yazar:
yılmaz özdil
tür: tarih, biyografi
yayın yılı: 2015
konusu:
son cüret, kurtuluş savaşı'nın ve türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin önemli bir dönemine ışık tutar. kitap, tarihi bir anlatı tarzıyla olayları daha akıcı bir şekilde okuyucuya sunar. özellikle atatürk'ün liderliği ve stratejik zekâsı öne çıkarılır.
milli mücadele'nin hikayesi: kitap, türk milletinin bağımsızlık için verdiği mücadeleyi kronolojik bir sırayla işler. işgal altındaki anadolu'nun umutsuz bir tablo sunduğu dönemden başlayarak, atatürk ve arkadaşlarının giriştiği mücadeleyi anlatır.
- atatürk'ün liderliği: yılmaz özdil, mustafa kemal atatürk'ün hem askeri hem de siyasi dehasını vurgular. özellikle, halkın yeniden umut kazanmasında ve milli mücadelenin başlamasında atatürk'ün etkisi üzerinde durur.
-kahramanlık öyküleri: cephelerdeki zorluklar, halkın fedakarlıkları ve anadolu'nun dört bir yanında direnişi örgütleyen insanların hikayeleri kitaba damga vurur.
ortalarına geldim çok akıcı kişi kişi gidiyor biraz yalan biraz hikaye biraz roman havasında bazı yerleri kendi fikirleri öngörüleri bezeli ama bu tarzda bu yılları anlatan çok kitap yok okumanızı dilerim .
“ sarayından dışarıya adımını bile atamayan vahdettin hâlâ
"millet koyun sürüsü, yönetilmesi için çoban lazım, o da benim" diyordu.”
gerçeklikten çok uzak yorumları da var
(bkz: yılmaz özdil)
(bkz: son cüret)
0 notes
Text
BİR İDEALİN PEŞİNDE: ATATÜRK VE ALACA HÖYÜK | IN PURSUIT OF AN IDEAL: ATATÜRK AND ALACA HÖYÜK
Herkese Selam!
Atatürk'ün öncülüğünde, 1935 yılında başlatılan Alaca Höyük kazılarına; zaman yolculuğu yapmak ister misiniz?
"Bir idealin peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük" sergisi 3 kattan oluşmakta.
1. katta Alaca Höyük kazıları için alınmış ve kullanılmış dekovil bizi karşılıyor.
2. katta Türk Arkeolojisinin kronolojik gelişimini incelerken, Alaca Höyük kazısının katmanlarına giriş yapıyoruz. Ölü Gömme Geleneklerini inceliyoruz.
3. katta Alaca Höyük kazısında bulunanları incelemeye devam ederken, bir farkındalık anı yaşıyoruz. Anadolu'daki kültürel süreklilik; geçmiş ve günümüzdeki eşyaların karşılaştırılması ile gözümüze çarpıyor.
Girişin #ücretsiz olduğu bu sergiyi ziyaret etmek ister misiniz?
#düşlerimiyaşıyorum#duslerimiyasiyorum#sergi#alacahöyük#yolculuk#zamandayolculuk#zamanda yolculuk#istanbul#müze#müzecilik#sanat uzun
1 note
·
View note
Link
Atatürk'ün Hayatı. Kronolojik Sıralama
#Atatürk#Mustafa Kemal#Mustafa Kemal Atatürk#Kemal Atatük#Atatürk'ün hayatı#Atatürkün hayatı#mustafa kemal atatürk'ün hayatı#atatürk'ün hayatı kronolojik#atatürk kronolojik#haber#haberler#güncel#gündem#sondakika#newsfindy#news findy
0 notes
Text
KENTİN EN İŞLEK CADDESİNDE HER ADIM CUMHURİYETLE TAÇLANIYOR
KENTİN EN İŞLEK CADDESİNDE HER ADIM CUMHURİYETLE TAÇLANIYOR
Şarköy Belediyesi, Cumhuriyetin 99. yılına özel örnek bir çalışmaya daha imza attı. Atatürk Caddesi’nde Cumhuriyetin kuruluşu için büyük öneme sahip olan tarihsel olayların kronolojik olarak gösterim çalışması gerçekleştirildi. Kenti bayram atmosferine sokan çalışmayla birlikte Şarköylü hemşehrilerimiz bu kutlu günün coşkusunu yüreklerinde hissetti. 7’den 70’e büyük beğeni toplayan çalışma…
View On WordPress
0 notes
Text
Kronolojik Olarak Mustafa Kemal Atatürk araştırmam Amasya - Sivas kongreleri arasında bir yerlerde kalmıştı. Şimdi Con Sinov’un Yarının Adamı adlı imzalı kitabını aldım. Araştırmam devam edecek ve 2023 gibi podcast olarak kaydedip yayınlayacağım.
Podcast 100 bölüme ulaşınca da bağlantı linklerini eklerim, hali hazırda 2 sezon ve 36 bölüm kaydedip yayınladım. 3. Sezon için de 7 bölüm planlı şekilde yüklendi, zamanı geldiğinde paylaşılacak. Her sezon için 18 bölüm kaydedip 1 ay ara veriyorum akabinde bir sonraki sezon başlıyor. O geçen bir aylık sürede de araştırma, konu bulma, içerik bulma, yazıya dökme, seslendirme ve editleme aşamalarını yapıyorum. Sonra kapak resmi instagram paylaşımı vs.
Neyse böyle işte.
1 note
·
View note
Text
İnkılap Tarihi Vize
10 sonuç Boyut Önizleme İndirme Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi I Vize Soruları ( E.k.ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I – VİZE SORULARI ( E.K. ) 2 b) Neuilly Antlaşması c) Ankara Antlaşması d) Bükreş Antlaşması e) Versailles Antlaşması 10) I. Tanzimat Fermanı II. Sened-i İttifak III. Islahat Fermanı IV. I. Meşrutiyet Osmanlı Devleti’nde meydana gelen yukarıdaki olayların kronolojik…
View On WordPress
0 notes
Text
Anadolu Medeniyetleri Müzesi Sanal Turu (Etkinlik)
Profesyonel Turist Rehberi Tülay Zeybek Özcan’ın anlatımı ile Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin en çarpıcı eserlerini sanal ortamda gezmeye hazır mısınız?
Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1997 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi ünvanını alan ödüllü bir müzedir. Paleolitik çağ’dan başlayarak günümüze kadar kronolojik bir sırayla sergilenen eserler arasında neler yok ki! Göbeklitepe’den Çatalhöyük evleri modelinden dünyanın ilk şehir planı olma özelliğini taşıyan duvar resimlerine, Atatürk tarafından başlatılan tarih ve arkeoloji çalışmalarının ilk ve büyük başarısı olan Alacahöyük kazılarından çıkan eserlerden, Boğazköye’de ortaya çıkartılan Hitit dünyasının en çarpıcı eserlerini görüyor Ön Asya’nın fildişinden yapılmış en büyük aslan heykelinin öyküsünü dinliyor, Frig ve Urartu dünyasının sırlarını Profesyonel Turist Rehberi Tülay Zeybek Özcan rehberliğinde keşfediyoruz. Haydi bu eşsiz deneyimi birlikte gerçekleştirelim.
Konuşmacı: Tülay Zeybek Özcan
Bu Sanal Müze Gezisine Neden Katılmalısın? ● Anadolu’da yaşamış birçok medeniyeti tanıyıp onlar hakkında bilgi sahibi olacaksın ● Göbeklitepe, Çatalhöyükü Neolitik, Tunç Çağıü Hitit, Frig ve Urartu uygarlıklarını kullandıkları dil,din mimari ve ürettikleri sanat eserlerinin farklı uygarlıklar ile olan etkileşimlerini öğreneceksin ● Anadolu uygarlıkların ülkemiz ve dünya tarihindeki yeri ve önemine dair bilgiler edineceksin ● Bu uygarlıkların yarattıkları sanat eserlerinin en önemlilerini daha yakından tanıyacaksın
Bu Sanal Müze Gezisinde Neler Öğreneceksin? ● Göbeklitepe uygarlığını ● Çatalhöyük uygarlığını ● Neolitik dönem uygarlığını ● Alacahöyük uygarlığını ● Tunç Çağı uygarlığını ● Hitit uygarlığını ● Frigya uygarlığını ● Urartu uygarlığını
Eğitim Seviyesi Herkes için
Sanal Gezilerimiz Hakkında Genel Bilgilendirme ● Bu SANAL MÜZE GEZİSİ bilgisayar ya da telefonunuzdan görüntülü olarak gerçekleşmektedir. ● Sanal Müze Gezileri profesyonel rehber eşliğinde yapılmaktadır. ● Görüntüler verilirken rehber müzede eserler, olaylar ve görüntüde olan yapı/müze hakkında yorum ve anlatım yapmaktadır. ● Sanal gezi sırasında anlatım sürerken rehbere yazılı olarak soru sormak ya da notlar iletmek mümkündür ● Sanal Müze gezisi 2 saat sürmektedir. Her gezi sonrasında 30 dakikalık soru / sohbet bölümü vardır ● Canlı yayın Zoom üzerinden gerçekleşecektir. Yayının gerçekleşeceği Zoom bağlantısı, kayıt yaptıranlara 24 ile 48 saat öncesinden e-posta yöntemi ile paylaşılacaktır. ● Canlı yayına katılabilmek için bu deneyime kayıt yaptırmanız gerekmektedir. ● Sanal Müze gezimizde katılımcı sayısı 75 kişi ile sınırlıdır ● Sanal Müze Gezisine katılmak için online olarak ya da misafir danışmanından kayıt yaptırmanız gerekmektedir. ● Program öngörülemeyen durumlar nedeniyle değişiklik gösterebilir. ● Antonina Online Mektep etkinliğin akışında değişiklik yapma hakkını saklı tutar. ● Geziyi kaçıranlar için telafi gezi yapılmayacaktır.
Sanal Gezi ile İlgili Diğer Bilgiler ● Sanal gezinin tarihi: ● 22 Mayıs 2021 – 21.00 ● Sanal gezinin süresi 2 saattir. Her gezinin sonunda soru ve yanıtlar için 30 dakikalık süre olacaktır
Sanal Gezi Programı ● Müze tarihçesi ● Göbeklitepe ● Çatalhöyük ● Mezopotamya ve Anadolu’da Tunç Çağı ● Hitit Taş eserler bölümü ● Alacahöyük buluntuları ● Hitit – Boğazköy buluntuları ● Frig eserleri bölümü ● Urartu eserleri bölümü
REHBER Profesyonel Rehber TÜLAY ZEYBEK ÖZCAN
İstanbul’da dünyaya geldi. İlköğretimini, doğduğu ve tarihi sevmeye başladığı yer olan Sultanahmet 44 İlköğretim Okulu’nda tamamladı. Özel Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nda orta ve lise öğrenimini bitirerek, 1979 yılında yüzyıllık okulun “ilk kızları” ünvanıyla mezun oldu. Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü filoloji ve öğretmenlik için ise psikoloji ve pedagoji yan dalları okuyarak 1984 yılında diploma aldı.
1989 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın açtığı sınav ve eğitimi yüksek dereceyle bitirerek, “profesyonel turist rehberi” olmaya hak kazandı. “Gezmek yaşamaktır. Yaşam ise bir yolculuktur bizi kendimize getiren …” Sözlerindeki mana ile ülkemize gelen yabancı konuklara ve yerli gezginlere; Türk kültürünü ve ülkemizin maddi manevi varlıklarını tanıtmak için, 31 yıldır turist rehberlik mesleğini aşkla icra etmektedir. Yerli ve yabancı kuruluşların düzenlediği bir çok sertifika programlarına katılarak, uzmanlık alanlarını “arkeoloji”, “pre-historia”, “Anadolu’da Yunan ve Roma Uygarlıkları”, “Büyük İskender’in izinde”, “Anadolu’da inanç sistemi”, “Anadolu’dan Dünya’ya etki eden ilk’ler”, “Anadolu’da Yedi Kiliseler”, “St Paul’ün ayak izinde”, “Anadolu’da Musevi Mirası”, “Mezopotamya Uygarlıkları ve Doğu Kültürü”, “Bizans ve Yemek” gibi konularda çeşitlendirmiştir. “Işık doğudan yükselir” felsefesine ilgisi dolayısıyla doğu ülkeleri, Kafkas Coğrafyası, İpek Yolu, Baharat Yolu, Eski Ticaret Yolları ve kültürü özel çalıştığı konulardır. Anadolu tarihte birçok medeniyetin başladığı yer olması münasebetiyle, yurtdışında katıldığı sertifika programlarında kadim medeniyetlerin kült sanatı ve medeniyetlerin devamlılığında kültürün, sanatın ve inanç sisteminin önemi hakkında sunumları dünyayı kucaklamakta “Biz” kavramına dikkat çekmiştir.
“Kültürler Ebrusu” Anadolu aşığı olan Özcan, turist rehberliği ile beraber, öğretmen olarak İstanbul Üniversitesi ve İTÜ’de; ayrıca çeşitli yabancı okullarda yönetici pozisyonunda görev aldı. Öğretmenliği öğrencisinden hep bir şeyler öğrenmek gayretiyle yaptı. En iyi öğretmeni ise evladı oldu. “Seyahat etmek nedir?” sorusuna Aziz Augustine’nin sözleriyle yanıt veriyor: “Dünya bir kitaptır ve seyahat etmeyenler onun sadece bir sayfasını okurlar.”
Kaynak
devamı burada => https://sizekitap.com/etkinlikler/anadolu-medeniyetleri-muzesi-sanal-turu-etkinlik/
0 notes
Photo
#BursaKentMüzesi Yaklaşık 8 bin yıllık geleneksel Anadolu ve Osmanlı kültürünün oluşumu ve gelişimi sürecinde, öncü kent kimliğini taşıyan Bursa’nın tarihini bulacağınız Bursa #Kent Müzesi’nin birinci katında, kentin kültürel geçmişine dair birçok bilgi yer alıyor. Müzenin bodrum katında yer alan Tarihi Esnaf Sokağı’nı gezebilirsiniz. Zemin kat, Bursa tarihini kronolojik olarak günümüze kadar sunmaktadır. "Uygarlıklar Kenti Bursa” bölümünde, Bursa’daki ilk ayak izlerini takip edebilir, #Osmanlı’nın ilk başkenti Bursa’nın Osmanlı Dönemi’nin sonuna kadar yaşadığı tarihsel olaylara tanıklık ederken Cumhuriyet dönemi Bursa’sının aydınlık geleceğini nasıl tasarladığını izleyebilirsiniz. Tel: 0 224 716 37 90 https://haber.bursadanerede.com/2018/03/07/bursa-muze-bursa-muze-adresleri-bursa-muzeleri-hakkinda-hersey.html http://www.bursakentmuzesi.com/ Pazartesi hariç haftanın her günü saat 09:30-17:30 saatlerinde açıktır. Hocaalizade Mah. Atatürk Caddesi No:8 16020 Heykel / Osmangazi/BURSA #BursaMüzeleri #BursaMüzeAdresleri #BursaMüzeFiyatları #müze #müzesi #Bursamüze #inegöl #yıldırım #karacabey #MustafaKemalPaşa #nilüfer #Keles #Gemlik #Orhangazi #İznik #Yenişehir #Harmancık #BüyükOrhan #Orhaneli #Osmangazi #Kestel #Gürsu #Mudanya #google #yandex #bing (Bursa Kent Müzesi)
#inegöl#osmangazi#bursamüze#gürsu#i̇znik#büyükorhan#yıldırım#karacabey#müze#mustafakemalpaşa#bing#yenişehir#mudanya#gemlik#orhaneli#kent#bursamüzeleri#kestel#nilüfer#google#bursamüzeadresleri#bursamüzefiyatları#harmancık#orhangazi#müzesi#keles#yandex#bursakentmüzesi#osmanlı
1 note
·
View note
Text
ERGUN BABAHAN
Ayasofya, İslamcı karşı devrimin kritik bir dönüm noktasıdır
Erdoğan’ın Ayasofya’yı cami yapma kararı ile Mustafa Kemal ile kavgasında önemli bir aşama daha aşılmış oldu ve Kemalizm geri dönmemek üzere tarihin sayfalarına gömüldü.
İttihatçı ekibin, İslamcı kanadının seküler kanadına karşı son zaferi bu oldu.
İktidara geldiği günden itibaren Atatürk adını statlardan, alanlardan birer birer silen Erdoğan, sekülerist Kemalist rejimin “fetih”le ilgili “çarpık” kararını düzeltmiş oldu.
Başta CHP olmak üzere “Türk” muhalefeti karara karşı ya tepkisiz kaldı ya da açıktan destek verdi. CHP’nin farklı inanç kurumlarına saygı gösterilmesi talebinde bile bulunmaması ülkenin karanlık bir kaos dönemine girdiği, Batı’dan kültürel ve zihinsel olarak koptuğunun bir göstergesi oldu.
Bu CHP’nin düşündüğü veya bazılarının iddia ettiği gibi gündem değiştirme, ekonomiyi arka plana itme saikiyle alınmış bir karar değildir. Etkisi ve sonuçları açısından bir karşı kültür devriminin kritik bir aşamasıdır. “Dinin hayatın merkezine yerleştirilme” çabasının son adımıdır.
Erdoğan 2019 yılının 25-28 Kasım tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen 6. Din Şurası’nda böyle demişti.
Ayasofya kararı, seküler rejimi silme ve dini merkeze alma çabasının bir başka adımıdır. O konuşmayı hatırlayanlar için bu karar sürpriz olmamıştır:
“İslam dünyasının üzerine serpilmiş ölü toprağını atmak için her alanda çalışmalar gerçekleştirdik. Sadece konuşmakla, karar almakla da yetinmedik, istişareler neticesinde aldığımız kararların hayata geçirilmesi için de gayret sarf ettik. Fiiliyata dökülmeyen her karar aslında yok hükmündedir. Biz Türkiye olarak böyle bir yanlışa düşmemeye özen gösteriyoruz.
Aldığımız kararların her platformda icraata dönüşmesi için takibini yapıyoruz. Sizlerin katkılarıyla alınan kararların hayata geçirileceğine inanıyorum. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığımızdan örnek olacak bir süreç yönetimi bekliyorum. Heyet, bu 37 maddenin kronolojik olarak takibini yapmalı, uygulama ne durumda, hassasiyetle bu takip ediliyor mu, bunun adım adım takibini yapmalı.
Nerede ve hangi zamanda yaşarsak yaşayalım namaz, oruç, hac bizler için farzdır. Faiz, yalan, zulüm, iftira, kibir, tecessüs, zan, hırsızlık, masumu öldürmek yasak olmaya devam edecektir. Hangi sebeple olursa olsun Kuran'ın emirlerini yok saymak, hükümsüz kılmak bir Müslümana yakışmaz. Dinde ekleme, çıkarma yani bi'dat olmaz.
Bana uymuyor, zamana uymuyor, hoşuma gitmiyor, aklım almıyor bahanesiyle kimse nasları inkar edemez. Çünkü bir Müslüman dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir. İnsan inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanmaya başlar. Din kişinin hayatına nüfuz etmezse, yapıp ettiklerini dinleştirme yanlışına düşer. Bunun için İslam bize göre değil, biz İslam'a göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.”
İslam devletleştiği andan itibaren bir inanç sistemi olmaktan ziyade, Erdoğan’ın saydığı üzere namaz, oruç, hac, başörtüsünden ibaret ritüeller dizisi haline gelmiştir. İslam dünyasının bugünkü Papa gibi çevre, yoksullukla mücadele, kadın ve eşcinsellere saygı talep eden bir figürü, felsefesi ve ahlak felsefesi yoktur.
Gökhan Bacık’ın hatırlattığı üzere İslam bir ceza kanunu haline dönüşmüştür: Yasaklayan, cezalandıran ama yenilenemeyen, zamanın ruhuna yenik düşen bir din.
Cengiz Aktar’ın da vurguladığı üzere bu kararla Türkiye uluslararası alanda halkları da tamamen kaybetmiştir. Kendisinden başka kimsenin hakkına, inancına saygı duymayan bir ülke haline dönüşmüştür Türkiye. Bunun somut sonuçlarını ilk aşamada Avrupa’da İslam ve cami karşıtlığının yükselişe geçmesiyle görebiliriz.
Ekonomisi iflas etmiş, hemen her devletle ciddi sorun yaşayan Türkiye’de laiklik adına Erdoğan’a darbe yapmaya çalışan Ergenekoncu tayfanın Ayasofya’nın camii yapılması kararına destek veriyor olmaları Türkiye’nin insan malzemesinin ve ilkesizliğinin en açık göstergesidir.
Bu sadece İslam’a dönme kararı değildir, medeniyetten kopma kararıdır aynı zamanda. Türkiye artık “ çağdaş medeniyetleri” yakalama sevdasından vazgeçmiş ve yüzünü Doğu’ya çevirmiştir. Dış politika toprak ve ganimet elde etme sevdasına dönüşmüş ve içi boş bir İslamcılıkla pompalanmaya başlanmıştır…
Yolun sonu beladır ama sadece AKP için değil, sessiz kalan, destek veren herkes için.
Ödenecek bedel ağır olacaktır.
0 notes
Text
4. Sınıf Sosyal Bilgiler 1. Dönem 1. Yazılı Soruları Ve Cevapları
1. Aşağıdaki tümcelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. (10 Puan)
( ) Her insanın parmak izi aynıdır.
( ) Soğukta üşüyen bir kediyi eve götürmek empati göstergesidir.
( ) Bencillik, kin, nefret, kıskançlık ve öfke birer olumsuz duygudur.
( ) Nüfus cüzdanı, hastaneler tarafından verilir.
( ) Boy, kilo, saç ve göz rengi duygusal özelliklerimizdendir.
( ) Mustafa Kemal Kurtuluş Mücadelesini başlatmak için önce Samsun’ a çıktı.
( ) Aile tarihimizi araştırırken okul müdüründen bilgi alırız.
( ) T.C. kimlik numaraları kişiye özeldir, herkesin farklıdır.
( ) Doğum günü kutlama, milli kültürümüzü yansıtan öğelerdendir.
( ) İkiz kardeşler her bakımdan aynı fiziksel ve kişilik özelliklerine sahiptir.
2. Aşağıdaki boşlukları aşağıdaki tabloda yer alan uygun sözcüklerle tamamlayınız. (10 puan)
mavi - cirit - nüfus cüzdanı - fiziksel özellik - diploma - Samsun - empati - kronoloji - hoşgörü - bayram - duygu - pembe - fotoğraf - saygı - soy ağacı
* Olayların oluş sırasına uygun olarak sıralanmasına ………………….…….. denir.
* İnsanın kendisini başkasının yerine koymasına…………………….denir.
* Milli ve dini bakımdan özel bir anlamı olan ve toplumca kutlanan günlere………………...denir.
* İnsanların dış görünüşü ile ilgili olan özelliklerine…………………………………. denir.
* Başkalarına karşı anlayışlı olma, onların duygu ve düşüncelerine saygı duymaya ………………… denir.
* Güreş ve ……………………..ata sporlarımızdır.
* Atatürk Milli Mücadele’yi başlatmak için ilk olarak …………..……………’a çıktı.
* Eski kimlik belgelerinde kızların nüfus cüzdanının rengi …………….….. dir.
* Bir kişinin soyunu gösteren çizelge veya şemaya ………… ……………….. denir
* 15 yaşımıza geldiğimizde nüfus cüzdanımıza ……………………..yapıştırılır.
3. Aşağıdaki cümleleri ilgili kavramla eşleştiriniz. ( 5 puan)
1- En yakın arkadaşım başka bir şehre taşındı.
……..Sevinç
2-Annem en sevdiğim yemeği yapmış.
……..Korku
3-Beni iteleyerek düşürdüler.
……..Endişe
4-Komşunun köpeği beni kovaladı.
……..Kızgınlık
5-Sınavda soruları yapabileceğimden emin değilim.
……..Üzüntü
4. Aşağıdaki cümlelerde ilgiden bahsedilen cümlelerin başına ilgi, yetenekten bahsedilen cümlelerin başına yetenek yazınız. (10 puan)
( ........................ ) Balık beslemeyi seviyorum.
( ........................ ) Arabaların nasıl çalıştıklarını merak ediyorum.
( ........................ ) İngilizce kelimeleri çok çabuk ezberliyorum.
( ........................ ) Duyduğum bir şarkıyı hemen müzik aletimle çalabiliyorum.
( ........................ ) Pul koleksiyonu yapıyorum.
5. Milli kültür öğelerimize 5 tane örnek veriniz.(10puan)
.............................................................................................................................................................................
6. Aşağıda Atatürk'le ilgili olayları sıra numarası vererek kronolojik olarak sıraya koyunuz.(10 puan)
Aşağıdaki soruları cevaplandırınız. Her soru 3 puandır.
1 Aşağıdakilerden hangisi sözlü tarih araştırmasında kullanılmaz ?
A) Ses kayıt cihazı B) Kamera
C) Fotoğraf makinesi D) El feneri
.
2. “İrem ile Neslihan ikiz kardeştir.” Yeni nüfus kimliklerini incelersek, aşağıdakilerden hangisinin farklı olduğunu görürüz?
A) Doğum tarihlerinin
B) Doğum yerlerinin
C) T.C. kimlik numaralarının
D) Nüfus cüzdan renginin
3. Aşağıdakilerden hangisi kültürümüze ait değildir?
A)Asker uğurlaması yapmak.
B) Kına gecesi düzenlemek.
C) Bayramlarda el öpmek.
D) Mezuniyet töreni yapmak.
4. Bir kimsenin nüfus cüzdanına baktığımızda onunla ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisini öğrenemeyiz?
A) Kilosunu B) Doğum yerini
C) Yaşını D) Annesinin adını
5. Eski nüfus cüzdanında olmadığı halde yeni nüfus cüzdanında yer alan bölüm hangisidir?
A) T.C. Kimlik numarası B) İmza
C) Doğum tarihi D) Doğum yeri
6. I. Yardımseverim
II. Uzun boyluyum
III. Hoşgörülüyüm
IV. Sınıfın en kilolu öğrencisiyim.
Yukarıdaki öğrencilerden hangileri duygusal özelliklerinden söz etmiştir?
A) I- II B) II –III C) I-III D) III- IV
7. Aile tarihini araştırmak isteyen bir çocuk en iyi bilgiyi aşağıdakilerden hangisinden edinebilir? A) Kardeşinden B) Komşusundan
C) Dedesinden D) Arkadaşından
8. Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün kişilik özelliklerindendir?
A) Çalışkan, zeki olması B) Boyunun uzunluğu
C)Mavi gözlü olması D) Sarı saçlı olması
9. Ayşe’nin resim kulübüne, Hayriye’nin ise spor kulübüne seçilmek istemesi aşağıda verilenlerden hangisiyle ilgili olabilir? A) Dersteki başarı farklılığı B) Fiziksel farklılık C) Duygusal farklılık D) İlgi alanlarının farklılığı
10.Aşağıdakilerden hangisi milli kültürümüzün zenginliğine örnek gösterilemez?
A) Yöresel kıyafetler
B) Çeyiz sandığı
C) Gümüş işlemeli süs eşyaları
D) Elektronik eşyalar
11. Bir baba yeni doğan kızına kimlik kartı çıkartmak için hangi kuruma başvurmalıdır?
A) Milli Eğitim Müdürlüğü
B) Belediye
C) Nüfus Müdürlüğü
D) Polis karakolu
12. Atatürk Kurtuluş Savaşı'nı başlattıktan sonra ilk olarak hangi ilimize gitmiştir?
A) Sivas B) Erzurum
C) Amasya D) Ankara
13.Aşağıdakilerden hangisi Kurtuluş Savaşında savaştığımız doğu cephesi komutanıdır?
A) Mustafa Kemal ATATÜRK
B) Kazım KARABEKİR
C) İsmet İNÖNÜ
D) Fevzi ÇAKMAK
14. Damla’nın dedesi çocukluğunda oynadığı oyunları anlatıyordu. Damla’nın dedesi aşağıda verilen oyunlardan hangisini çocukluğunda oynamamıştır?
A) Çelik çomak B) Topaç C) Bilgisayar oyunları D) Körebe
15. Atalarımızdan kalan camiler, hanlar, hamamlar,köprüler, medreseler millî kültürümüzü oluşturan öğelerdendir.Yukarıda örnekleri verilen kültürel unsur aşağıdakilerden hangisidir?
A) El sanatları B) Halk oyunları
C) Mimari eserler D) Tören ve kutlamalar
#4. sınıf#yazılı soruları#4. sınıf yazılı soruları#4. Sınıf Sosyal Bilgiler#yazılı soruları ve cevapları
0 notes
Text
Fahir Atakoğlu, "15 Temmuz Destanı Milletin Zaferi" konseri verecek
Atakoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının organizasyonuyla yarın, Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) “15 Temmuz Destanı Milletin Zaferi” başlıklı konserde sahne alacak. Konserde “15 Temmuz Destanı” adlı senfonik eserini de yorumlayacak sanatçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eserde darbe girişimi gecesini kronolojik olarak işlediğini belirterek, “15 Temmuz’un ilk anından son anına kadar…
View On WordPress
0 notes
Text
Bibliyografya Nedir, Ne İşe Yarar?
Yazın bilimi olarak da çeşitli kaynaklarda geçen bibliyografya ortak özelliği bulunan kitapların aynı yerde toplanmasıyla ortaya koyulan kaynaklardır. Bu ortak özellik bir konu, konum ve zaman olabilir. Tekstil mühendisliği üzerine yazılmış kitapları bir araya getirmiş, Türkiye’nin cumhuriyet döneminde yazılmış romanları toplamış yada 19. yüzyıl Rus edebiyatındaki eserleri bir araya getirmiş yapıtlar bibliyografi olarak isimlendirilebilir. Bu türe dahil olan eserler katalog değildir zira kataloglar kitapların yeri hakkında da bilgi verir ve genelde kütüphanelerde kendilerine yer bulurlar. Bibliyografya türüne dahil olan eserlerin tam karşılığı kaynakçadır. Kurgu dışı pek çok eserin sonunda bir adet kaynakça yer alır. Bu kaynakçanın amacı kitabın yazım sürecinde faydalanılan yada kitapta alıntı yapılmış eserlerin bir listesini okurla paylaşmaktır. Telif hakları gereği bu durum günümüzde bir zorunluluk olarak kabul edilmektedir lakin kaynakçaların tarihi daha eskiye dayanmaktadır.
Kaynakça Ne İşe Yarar?
Kaynakça en temelde bir kılavuzdur ve araştırma yapan kişilere yol gösterir. Bilindiği üzere internet oldukça modern bir icattır. Günümüzde pek çok kişi saniyeler içerisinde çok sayıda yazılı kaynağa erişebilmektedir ancak geçmişteki durum günümüzdekinden farklıdır. Herhangi bir konu hakkında yazılı kaynaklara erişmek isteyen bir kişinin bir kütüphanedeki tüm kaynakları tek tek araştırması mümkün değildir. Bu nedenle kaynakçalar kaleme alınmıştır. Herhangi bir konu hakkında araştırma yapan biri bu kaynakçalara bakarak kendilerine kaynak kitaplar bulabilir. Katip Çelebi tarafından kaleme alınmış olan Keşfü’z Zunun içerisinde 15 bin kitap hakkında bilgi barındıran bir eserdir. Geçmiş yüzyıllarda kaynakçalar bir nevi arama motoru işlevi görmektedirler.
Aspirasyon nedir? Bilgilerini de inceleyebilirsiniz.
Bibliyografyanın Kökeni Nedir?
Bibliyografinin kökeni Antik Yunanistan’a dayanmaktadır. Yunancada biblion kitap, graphia ise yazmak anlamına gelir. Bu iki kelime bir araya gelince kitaplar hakkında yazmak manasına gelen bir kelime oluştururlar. Belli konular üzerindeki yayınların bir listesini oluşturmak veya yayınları bir ortak özellik kapsamında sınıflandırmak bu kitapların temel misyonu olarak kabul edilebilir. Bu sayede pek çok düşünür ve bilim insanı pek çok kaynağa daha hızlı bir biçimde erişmektedir. Sora sora kaynak aramaktansa çeşitli kaynakların tek yerde toplanması kişilere ciddi manada vakit kazandırmaktadır. Bu durum günümüzde hala geçerlidir.
Kaynakçaların Türleri Nelerdir?
Kaynakça çeşitleri aşağıdaki kriterler kapsamında oluşturulur:
Mahiyetleri bakımından
Zaman bakımından
Düzenlenişleri bakımından
Kapsam bakımından
Kehribaların faydaları hakkında bilgilere de bakabilirsiniz.
Mahiyetleri Bakımından Kaynakçalar Nelerdir?
Mahiyetleri bakımından bibliyografiler şu şekildedir:
Basit kaynakçalar eserlerin yalnızca künyelerini kapsar.
Tahlilli kaynakçalar eserlerin içerikleri hakkında bilgiler barındırır.
Tenkidi kaynakçalar ise içindekiler bölümünü de içlerinde bulundururlar.
Bibliyografya İle İlgili Video Anlatım
youtube
Zaman Bakımından Kaynakçalar Nelerdir?
Zaman bakımından bibliyografyalar şu şekilde ikiye ayrılır:
Tamamlanmış kaynakçalar iki tarih arasındaki eserleri kapsar.
Periyodik kaynakçalar ise zaman kavramı gütmeden eserleri bir araya getirirler.
Düzenlenişleri Bakımından Kaynakçalar Nelerdir?
Düzenlenişleri bakımından bibliyografiler şöyle ayrılır:
Alfabetik olan eser adlarına göre eserleri sıralarlar. Alfabenin başında olan harf kaynakçanın da başında yer almaktadır.
Sistematik olanlar ise kitapların konu konu ayrılması şeklinde oluşturulurlar.
Kronolojik kaynakçalar yayın tarihi esas alınarak oluşturulurlar.
Kapsam Bakımından Kaynakçalar Nelerdir?
Kapsam bakımından bibliyografiler şu şekildedir:
Milli kaynakçalar sadece bir ülkeye, millete yada dile özgü eserleri içlerinde bulundururlar.
Milletler arası kaynakçalar ise ülke, millet ve dil ayrımı yapmaksızın eserleri bir araya toplarlar.
Genel kaynakçalar konu ayrımı yapmadan pek çok eseri bir araya getirirler.
Özel kaynakçalar ise genelde bir kişiye yada yere özel olan kaynakları içerirler. Atatürk hakkındaki kitaplar yada Konya yöresi ile ilgili eserler bu türe örnek birer bibliyografi olarak kabul edilebilirler.
Kaynakçada Neler Bulunur?
Kaynakçada bulunması gerekenler şöyle sıralanabilir:
Yazar adı
Yayın tarihi
Eser adı
Basım kaydı
Yayın yeri
Yayın evi
Bu gerekliliklerin son üçü modern çağın getirdiği gereklilikler olarak kabul edilebilir. Eski kaynakçalarda yayın evi bilgisi aramak elbette abes olacaktır. Bazı kapsamlı kaynakçalar içindekiler bölümüne de yer verebilir. Bazı kaynakça yazarları eserler hakkında kısa notları da kaynakçalara eklerler. Bu bahsedilen durum başlı başına kaynakça olan eserler için geçerlidir. Kitap yada akademik çalışmaların sonunda yer alan kaynakçalar oldukça net kurallar çerçevesinde oluşturulurlar ve herhangi bir notu içlerinde barındırmazlar.
Monografi Nedir?
Monografi temelde bilimle alakalı olan; bir kişi, problem yada konuya odaklanan bilimsel metinlere verilen isimdir. Ünlü olan kişilerin yaşamlarına ve üretimlerine dair detaylı bilgi içeren bu metinler birer inceleme yazısı olarak değerlendirilir. Bu yazılar kişilerin özel hayatına dair de çeşitli detayları bünyesinde barındırmaktadır. Bu detayların okurlara yada monografiye bir katkıda bulunması yada bahsi geçen kişinin anlaşılmasında etkili olması gerekmektedir. Bibliyografiler kısmen de olsa monografilerle ortak özelliğe sahiptir. İkisi de tek bir kişiye ve konuya odaklanabilir. Monografiler başlı başına metinken kaynakçalar ise bir liste olarak kabul edilebilir.
Ergonomi nedir? Hakkında detaylar için yazımızı inceleyebilirsiniz.
Tezkire Nedir?
Tezkire bir çeşit şiir antolojisidir. Tek bir şairin şiirlerini içeren bu antoloji aynı zamanda bu kişinin hayatını da içinde barındırır. Bu antolojinin temel amacı şairin okurlar tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Şairin hayatı ile şiirler arasındaki ortak noktalar ve göndermeler tespit edilerek şiirler irdelenir. Bu sayede şair daha sağlıklı bir biçimde topluma kazandırılmış olur. Tezkireler, monografiler ve kaynakçaların her biri esasında derleme olduğu için birbiriyle sık sık anılan türlerdir. Bu türler arasındaki temel farkları bilmek pek çok kişi için epey faydalı olacaktır.
Bilimsel Metinlerde Kaynakçalar Nasıl Yapılır?
Bilimsel makalenin kaynakçasında yer alan detaylar şu şekildedir:
Kitabın adı
Yazarın adı
Konusu
Bölümleri
Cilt sayısı
Baskı ayısı
Baskı yeri
Baskı yılı
Sayfa sayısı
Eserin boyutları
Eser fiyatı
Eserin resimli olup olmadığı
Kapak kompozisyonu
Dizgi
Kağıt nitelikleri
Günümüzde pek çok kişi eserin boyutları ve sonrasında adı geçen kriterleri kaynakçalara eklememektedir. Söz konusu kaynak, bir kitap olduğu vakit üstteki kriterler geçerlidir. Bir makale mevzu bahis ise kriterler şu şekildedir:
Yazarın soyadı
Yazarın adı
Eserin adı
Eserin yer aldığı kaynak
Kaynağın basım yeri
Kaynağın basım yılı
Eserin yer aldığı sayfalar
Bibliyografya Ve Kaynakça Arasındaki Fark Nedir?
Bibliyografya ve kaynakça birbiri yerine kullanılan kelimelerdir ve aralarında bir fark yoktur. Kelimelerden biri Yunancadan gelerek Türkçeleşmişken, diğeri doğrudan doğruya Türkçe bir kelimedir. Söz konusu bibliyografya olduğuna çeşitli terimler kişilerin karşısına çıkar. Bu terimleri tanımak kişileri hata yapmaktan alıkoyabilir. Bu konu kapsamında en sık kullanılan terimler ve manaları şu şekildedir:
Kaynak: Bir inceleme yada araştırma sırasında faydalanılan belgeye verilen isimdir. Bazı yerlerde mehaz olarak da anılabilir.
Kaynakça: Bir konu, mekan yada zaman dilimini kapsayan yayınların tamamını yada bir kısmını kapsayan eserlere kaynakça denir.
Bibliyografya: Kaynakçanın eş anlamlısıdır. Bazı kaynaklarda bibliyografi olarak da anılabilir.
Bibliyografik: Kaynakça ile alakalı, kaynakçasal olarak anlamlandırılır.
Birbiriyle ilintili olan bu kavramlar kendi arasında oldukça basit ayrımlara sahiptir. Sadece tek bir okuma ile bu farklılıklara vakıf olmak mümkündür. Günümüzde tüm bilimsel metinlerin sonunda bir kaynakça bulunması zorunludur.
Etik nedir? Bilgilerini içeriğimizden öğrenebilirsiniz.
The post Bibliyografya Nedir, Ne İşe Yarar? appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/bibliyografya-nedir/
0 notes
Text
Bursa'da gezilmesi gereken yerler
http://bit.ly/2WH5dTq Dünyanın her yerinden en güzel resimleri keşfet ve paylaş; >>http://bit.ly/2WH5dTq --------------------------- Neredeyse 3 milyonluk nüfusu ile ülkemizin en kalabalık şehirlerinden biri olan Bursa sahip olduğu doğal ve tarihi zenginliklerin yanında gelişmiş sanayisi ile de öne çıkıyor. Bursa gezilecek yerler konusunda ise ülkemizin en zengin eserlere sahip şehirlerinden biri. 1. Ulu Camii Yıldırım Bayezid tarafından 1396-1399 yılları arasında inşa ettirilen ve Evliya Çelebi’nin “Bursa’nın Ayasofya’sı” olarak nitelendirdiği Ulu Camii, Bursa’daki en güzel yapılardan biridir. Atatürk Caddesi üzerindeki dini yapının en önemli özeliği çok ayaklı cami tasarımının en önemli örneği sayılması. 2. Yeşil Cami ve Yeşil Türbe Sultan Mehmet Çelebi tarafından inşa ettirilen sekizgen türbenin tüm duvarlarının çini ile kaplı olması, ona Osmanlı mimarisinde tek olma özelliği kazandırıyor. Mehmet Çelebi ve ailesine ait 8 mezarın bulunduğu 2 katlı türbenin kıbleye bakan mihrabı, İznik çiniciliğinin en iyi örnekleri arasında gösteriliyor. 3. Koza Han 3. Bayezid tarafından Mimar Abdül ula bin Pulat Şah’a yaptırılan Koza Han, tekstil ürünleri ile ünlü kentin en önemli alışveriş mekânlarından birisi olarak anılıyor. Kentte tur atarken soluklanıp, çay ve simit keyfi yapabileceğiniz 95 odalı handaki dükkânlarda ipekten üretilmiş giyim ürünleri başta olmak üzere gümüş takılar ve anı eşyaları satılıyor. 4. Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri Resim kaynağı: https://gezipgordum.com/bursa-gezilecek-yerler/ Gümüşlü Kümbet adıyla tanınan, bir Bizans manastırının şapeli üzerine in��a edilmiş olan Osman Gazi’ye ait türbenin içerisinde toplam 15 sanduka bulunuyor. Orhan Gazi Türbesi’nde ise kendisi, eşi, çocuklarınınkiler dışında Yıldırım Bayezid ve 2. Bayezid’in oğullarının mezarları yer alıyor. 5. Muradiye Külliyesi 12 türbeyle birlikte İstanbul’dan sonra saraylıların defnedildiği en büyük 2. yer haline gelen külliyenin 16 odalı medresesidir. 6. Irgandı Köprüsü Hacı Muslihiddin tarafından 1442 yılında Timurtaş’a yaptırılan köprü, Bursa Tarih ve Kültür Yolu’nun Gökdere üzerindeki en önemli geçiş noktalarından birisi olarak anılıyor. 31 dükkân barındıran orijinal hali, depremler ve Yunan işgali nedeniyle tahrip olduğu için yapı günümüzdeki tasarımıyla ve betonarme olarak 1949’da yeniden inşa edilmiş. 7.Saltanat Kapısı Bursa‘nın tarihi semti Tophane’de yer alan ve Osmanlı’nın Bursa’ya giriş yaptığı kapı olan Saltanat Kapısı, Bursa’nın mistik havasının en güzel hissedildiği yer olsa gerek. Her cuma günü çalan mehter marşlarıyla ve ışık gösterileriyle kendinizi 3 kıtanın hakimi hissetmek hiç de zor olmuyor. 8.Tophane Tophane, girişindeki Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleriyle adeta başlı başına bir saygı duruşu niteliğinde. Bursa’nın her yerinden duyulan Ramazan topu atışlarının da yapıldığı yer olan Tophane’den ses duymadan oruçlarını açmayan Bursalı’ların sayısı hala daha hiç de az değildir. 9.Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi Konsept bakımından ülkemizde ilk ve tek olma özelliklerini taşıyan Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi, Koç Vakfı’nın finansal desteğiyle 2002 yılında ziyarete açılmış. Umurbey Mahallesi’ndeki eski bir ipek fabrikasında konuklarını ağırlayan müzede çift beygirli Bursa at arabasından günümüz modern araçlarına geçiş kronolojik sırayla anlatılıyor. 10.Karagöz Müzesi Adı kent ile eş anlamlı hale gelen Karagöz ve Hacivat sanatını tüm incelikleriyle konuklarına aktarmayı amaçlayan müzede gölge oyunun tarihçesi panolar vasıtasıyla anlatılırken, orijinal tasvirler derlenen çeşitli koleksiyonlarla halka gösteriliyor. Kültürel tesiste belirli günlerde kukla ve gölge oyunları gösterileri de düzenleniyor. 11.Teleferik Dünyanın en uzun halatlı teleferik hattı olan Bursa Teleferik, özellikle kış döneminde Uludağ’a giden turistler tarafından çok kullanılıyor. Yazın ise yabancı turistler akın ediyor. Yerli turistler ve yöre halkı da manzarası ve hafta sonu dinlencesi için tercih ediyor. 12. Suuçtu Şelalesi Çataltepe mevkiinde, İlçe merkezine 17 Km. uzaklıkta, Muradiyesarnıç Köyü yakınlarında, Karadere üzerinde yer alan Suuçtu Şelalesi; bir fay hattının çökmesi ile oluşmuştur. 38 metreden dökülen su, yazın suyunun azalmasına rağmen kış aylarında doldurduğu göleti ile güzel bir manzara sergiliyor. Gezi alanı ve piknik yeri olarak tercih edilen Suuçtu, etrafını saran kayın ağaçları arasında, serin havası ile tam bir temiz hava deposu. 13. Uluabat Gölü RAMSAR tarafindan koruma altına alınmış bir göl olan ve Apolyont adı ile de bilinen Uluabat Gölü, göç yollarında olmasından dolayı bir gölün sahip olduğu en fazla su kuşuna sahip olmasıyla da meşhurdur. 14. Tirilye Sırasıyla Misyalılar, Traklar, Antik Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar tarafından yerleşke olarak kullanılan Tirilye; dokusu korunmuş tarihi eserleri, sokakları ve bilhassa zeytini ile ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında gelir. Adını tiril tiril gezmekten mi aldığını bilmiyoruz ama yaz sıcaklarında esen efil efil imbatı her derde devadır. 15. Zafer Plaza Bursalı’ların meşhur buluşma noktalarından olan nam-ı diğer “Zafer”; yer altından birbirine bağlanan 3 binasıyla adeta bir yeraltı AVM’sidir. Uzaylıların yapmadığı tek piramit olarak tarihe geçtiği de rivayet edilmektedir.
0 notes
Text
Zeki Önsöz yazdı…
Diyarbakır 10 gözlü köprü
Güneydoğu Anadolu’da bir hafta süren, bölgenin önemli şehirleri, müzeleri, yaşama kültürü, tarihi, doğası ve insanlarını tanıdığımız güzel bir gezi yaptık. Bu geziye Adana’dan başladık.
Adana
2 milyon nüfusu ile Türkiye’nin 6. büyük kenti olan Adana’nın küçük havaalanına indik. Önce nazlı nazlı akan berrak, yeşil renkli Seyhan nehri kıyısında, Adana’nın simgesi olan Taşköprü’nün yakınlarında durduk. Roma döneminde yapılan, 319 metre uzunluğundaki bu zarif köprü, geçene yüzyıllara rağmen sapasağlam ayakta idi. Adana’nın başka bir simgesi ise, Taşköprü’nün hemen yanı başında, Osmanlı stilinde inşa edilen, 1998 yılında hizmete açılan, 28 bin kişinin ibadet edebildiği 6 minareli Merkez Sabancı Camii’dir. Bu bölgede Sinema Müzesi’ni, eski Adana evlerini ve Atatürk Evi’ni gördük. Atatürk 4 Kasım 1918’de gelip, 7 gün kaldığı Adana’da, direnişin ve milli hareketin alt yapısını hazırlamış, ayrıca 1938’de Hatay’ın anavatana katılması için canla başla çalışırken bu evde kalmış.
Adana Taşköprü
Çukurova’nın kalbi Adana, Türkiye’de modern tarıma dayalı sanayileşmenin başladığı bir bölge olmuş. Cumhuriyet döneminde Milli Mensucat Fabrikası’nın kuruluşu, bataklıkların kurutulması, yeni kazanılan topraklar, pamuk, tahıl, narenciye üretiminin artması, tekstil, yağ fabrikalarının kurulması bu bölgede zenginlik ve refahın, iş yerlerinin çoğalmasına neden olmuş. Başka illerden işçi göçü, yaşanan sorunlar bu toprakların çocukları Orhan Kemal ve Yaşar Kemal’in eserlerinde dile getirilmiş. Bosnalı Salih, Hacı Ömer Sabancı ve Bossa’nın kuruluşu Adana’nın yakın dönem tarihindeki çizgiler.
Adana’dan ayrılmadan önce bir lokantada acılı mezeler ile ünlü Adana kebabını yedik; şalgam suyunu içtik.
Antakya
Adana’dan Antakya’ya 3 şeritli oto yoldan gittik. Yolun sağında ve solunda uçsuz, bucaksız topraklar hep ekili ve dikiliydi. Yolda Şahmeran masalına konu olan Yılanlı Kale’yi gördük. Türk halk muhayyilesine göre; üstü kadın, altı yılan olan Şahmeran burada yaşarmış. Payas, İskenderun, Belen üzerinden Amanos dağlarını aşarak Amik Ovası’na indik ve Antakya’ya geldik.
Antakya benim hayatımda yeri olan bir şehirdir. İlk defa öğretmen olarak atandığım bu şehirde ömrümün iki senesini geçirdim.
Antakya Saint Pier kilisesi
Önce Saint Piere Kilisesi’ne gittik. Eskiden şehir dışında olan kilise şimdi şehrin içinde kalmış. Hiçbir özelliği olmayan bu kilise aslında bir mağaradır. Hıristiyanlığın ilk kilisesi olduğu ileri sürülen bu yer, Anadolu’da yaratılmak istenen Hıristiyanlığa ait makamlardan biridir. Devletimiz de turist gelsin diye bu projeleri destekliyor. Buradan şehir merkezindeki Habib-i Neccar Camii’ne geldik. 636 yılında Hz. Ömer döneminde fethedilen Antakya’da, bu cami fethin simgesi olarak inşa edildi. Habib-i Neccar aslında İslam’dan önce yaşamış, tek Tanrı’ya inandığı ve son peygamberin geleceğine iman ettiği için Romalı vali tarafından başı kesilerek idam edilmiş; caminin şimdiki bahçesine defnedilmiş.
Antakya Habib-i Neccar Camii
Camiyi gezdikten sonra Antakya’ya 8 km uzaklıkta, otelimizin de bulunduğu ünlü sayfiye yeri Harbiye’ye gidiyoruz. Harbiye yeşillikler içinde, dağdan gelen suların şelaleler oluşturduğu çok güzel bir yer. Yalnız, burada, iptidai biçimde, yan yana hatıra eşya satan dükkânlar yapılmış; kahve ve lokantalar masa sandalyelerini suların içine koyarak doğallığı bozmuşlar.
Gezimizin ikinci gününde grubumuz Antakya’nın ünlü Uzun Çarşı’sını gezerken ben ve eşim bir taksiye atlayıp Antakya Lisesi’ne gittik. 54 yıl önce öğretmen olarak atandığım okulumu görüyorum. Okul bahçesindeki ağaçlar çok büyümüş. Okul yapısı ve yanında o vakitler benim de kaldığım pansiyon değişmemiş. Okul yöneticileri bizi candan karşıladı. Genç öğretmenlerle konuşuyoruz, ben burada çalışırken daha doğmadıklarını söylüyorlar. Okulu kısaca gezdik. Sınıfları, teneffüse çıkan öğrencileri görünce yıllar öncesi anılarıma gidiyorum. Değişik duygularla okuldan ayrılıp, grubumuzla buluşacağımız Hatay Arkeoloji Müzesi’ne geldik.
Antakya Lisesi
İlk defa gördüğüm, yeni, modern, büyük bir yapı olan Hatay Arkeoloji Müzesi’ni beğeniyorum. Müzede kronolojik bir sıra halinde çeşitli dönemlere ait eserler var. Ancak bu müzenin dünya çapında ünlü eserleri bölgede bulunan Roma döneminde ev tabanlarına ve duvarlara mozaikle yapılmış resimlerdir. Bu mozaiklerle Antakya Müzesi dünyada ikinci sırada yer almaktadır.
Müzeye başlarında öğretmenleriyle gelen öğrenci grupları var. Çocuklara sanat ve uygarlık tarihi hakkında bilgi verilmesi iyi olmasına rağmen, konunun uzmanı olmayan sınıf öğretmenlerinin anlattıkları çocukların ilgisini çekmiyor. Konuşup, gülüşüyorlar. Gezimizde diğer şehir müzelerinde gördüğümüz bu sorun, ancak çocukların seviyesine göre yetiştirilmiş, müze pedagogları ile çözülebilir.
Gaziantep
Gaziantep Kalesi
Müze gezimizi bitirip, Kırıkhan, Hassa, İslâhiye üzerinden Gaziantep’e gidiyoruz. Yolda Amik Ovası’nın verimli topraklarını görüyoruz. Bu topraklarda pamuk, narenciye, meyve, tahıl, her şey yetişiyor. Güneydoğunun sanayi şehri, 2 Milyon nüfusu ile Türkiye’nin 10. büyük şehri Gaziantep’e saat üçte girdik. Önce öğle yemeğimizi yörenin ünlü lokantası “ İmam Çağdaş’ta” yedik. Lokanta çok kalabalıktı. Bu itiş kakış olmasa idi, ünlü Antep mutfağından daha fazla keyif alırdık.
Gaziantep Aleüddevle Camii
Gaziantep, orijinal özelliği yok edilmiş, betona yenik düşmüş bazı Anadolu şehirlerine benzemiyor. Kale, bedesten, hamamlar, hanlar, camiler, bu kültürel dokuyu gösteriyor. Hamam Müzesi’ni, Zincirli Bedesten’i, hanları, Alaüddevle Camii’ni gezdim. Bu gazi şehrimizi fazla zamanımız olmadığı için etraflıca gezemedim. Özellikle Fransız işgaline karşı 12 bin şehit veren Antep’in şanlı mücadelesini anlatan Şahinbey Milli Mücadele Müzesi’ni ve yapım aşamasında olan Panorama Müzesi’ni görmeyi isterdim. Kalenin karşısında bir meydanda güzel bir düşünceyle Türklüğün ilk yazılı belgeleri olan Göktürk kitabeleri, yani Bengütaşların kopyası birebir dikilmiş.
Gaziantep Zincirli Bedesten
Buradan Zeugma Müzesi’ne geldik. Türkiye toprakları eski medeniyetlere ait sayısız eser barındırıyor. Bunların bazıları hâlâ yer altındadır. Zeugma son yıllarda Türkiye’nin önemli arkeolojik keşiflerinden biridir. 1987 yılında başlayan kazılarda buluntular, 2000 yılında ortaya çıkarıldı. Yeni yapılan müze binasına eserler 2011’de taşınmış. Zeugma Fırat kıyısında bir Roma şehri idi. Sasani krallığı tarafından yıkıldı. Burada bulunan mozaikler Hatay’dakilerden daha iyi durumda. Müzenin dünyaca ünlü “Çingene Kızı” mozaiği ayrı bir odada tek başına ziyaretçilere gösteriliyor.
Zeugma Müzesi Çingene Kızı Mozaiği
Bu müzede ve diğer şehir müzelerinde hatıra eşyalar satılan mağazalar var. Fakat Türkçe veya yabancı dillerde hazırlanmış Müze Rehberi kitabı bulamadım
Urfa
Gezimizin üçüncü gününde sabah erkenden Gaziantep’ten Urfa’ya gidiyoruz. Üç şeritli oto yolun sağ ve solunda uzanan topraklarda fıstık ağaçları görüyoruz. Özellikle Suruç fıstık üretiminin ve ticaretinin önemli bir kenti imiş. Önce tepeden Birecik Barajı’nda oluşan göle ve vadiye bakıyoruz. Buradaki nefes kesici güzellikte doğaya huzur hâkim. Berrak yeşil renkli suyu olan gölün gezi teknelerinden birine binerek Savaşan Köyü’ne kadar gidiyoruz. Burada baraj gölünün suları altında kalan bir minareyi ve yamaçta terk edilmiş evleri görüyoruz. Dönüşte Yeni Halfeti’nin içinden geçerek 2 Milyon nüfuslu Urfa’ya geliyoruz.
Halfeti
Gördüğümüz köyler, şehirler, yollar, insanlar Türkiye’nin fakirliği yendiğini gösteriyor. 1970’li yıllardan itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti GAP Projesi ile dünyanın en büyük bölgesel kalkınma projelerinden birini başlattı. Fırat ve Dicle nehirleri üzerine 22 baraj, 19 hidroelektrik santralinin yapımı, 1,8 milyon hektar alanın sulanması planlandı. Büyük kısmı bitirilen bu projenin gezdiğimiz bölgede refahı artırdığını gördüm. 1990’lı yıllarda Alman öğretmen arkadaşlarımla gezdiğim bu bölge o günlerden çok ilerde görünüyor. Bugünkü sonucu, Gap projesini o yıllarda ekonomik güçlüklere ve dış baskılara rağmen hazırlayan ve hayata geçiren Cumhuriyet Hükümetlerimize borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Urfa’da bir lokantada yemek yedikten sonra Urfa Arkeoloji Müzesi’ne geldik. Bölgede gördüğüm bu en büyük müzede çeşitli dönemlere ait eserler ve yeni bulunmuş, 12 bin yıllık Göbeklitepe Anıtsal Tapınağı’nın bire bir kopyası vardı.
Urfa Balıklıgöl
Müze gezisinden sonra ünlü Balıklıgöl’ü ziyaret ettik. Etrafı çok çok canlı olan Balıklıgöl’e Hz. İbrahim’in Nemrut’la mücadele öyküsü damga vurmuş, Hz. İbrahim makamı, yanındaki cami, büyük ve küçük göl ile sudaki balıklar, ikindi namazından sonra bizzat şahidi olduğumuz Kadiri zikri buraya mistik bir hava vermiş. Havuzun etrafındaki bahçelerdeki kahvelerde büyük kalabalıklar vardı
Urfa Sıra Gecesi
Akşam otelden bir Urfa Sıra Gecesi’ne gidiyoruz. Eski bir Urfa Konağı’nda Urfa yöresinin türkülerini dinleyeceğiz. Büyük salonda batı şehirlerinden gelmiş gezgin grupları vardı. Herkes minderlerde oturuyordu. Yöresel giysiler içindeki saz heyeti; klarnet, keman, saz, darbuka ve davuldan oluşuyor. Saz heyetinin ortasında aynı yöresel giysili solist bizim de tanıdığımız bölge türkülerini söylüyor ve dinleyicilere sıra gecelerinin doğuş öyküsünü anlatıyor. Bu aslında Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Urfa’nın Fransızlarca işgali sırasında direnişi örgütlemek için yapılıyor. Konserin ortasında ortaya getirilen kazanda çiğ köfte yoğruluyor. Sonra herkese dağıtılıyor. İkinci bölümde bütün Türkiye’ye ait türküler, şarkılar söyleniyor, isteyen halaya katılıyor. Sıra Gece’sinin yöresel, otantik bir folklör etkinliği olarak kalması ve misafirlere sunulan hizmetin denetlenmesi gerektiğini düşündüm.
Urfa Göbeklitepe
kGezimizin dördüncü gününde önce Göbeklitepe’ye geliyoruz. İnsanoğlunun yeryüzünde yaptığı en eski anıtsal tapınak burada gün yüzüne çıkarıldı. Öykü bir köylünün bölgede bulduğu heykeli Urfa Müzesi’ne getirmesi ile başlıyor. Bu heykelin önemini Alman arkeolog Klaus Schmidt anlıyor. Bölgede yapılan kazılarla büyük bir arkeolojik keşif yapılıyor. 12 bin yıl öncesine ait bu izlerle tarihin yeniden yazılması sağlanıyor. Burası tarihin sıfır noktası olarak kabul ediliyor.
Göbeklitepe’den Harran’a gidiyoruz. Gap Projesi ile Harran Ovası sulama imkânına kavuşmuş. Tarlaların kıyısında su kanallarını görüyoruz. Senede en az iki ürünün alındığı ovada yanlış sulamadan dolayı çölleşme olmuş, bunu önlemek için çitçilere yeni sulama teknikleri öğretilmiş. Harran ovasında kalkınmanın sonucu silolar, fabrikalar, iş yerleri görüyoruz.
Harran
Harran’da önce eski eserlerin olduğu kalıntıları ziyaret ediyoruz. Burası 11.yüzyıla kadar büyük bir bilim merkezi idi. Abbasiler döneminde bu üniversitede tıp, gökbilim, matematik, felsefe ve din bilimleri okutuluyordu. Sonra Harran’ın ünlü konik kubbeli evlerinin olduğu yere gidiyoruz. Bu evlerden fazla kalmamış. Müze gibi bir eve baktık. Doksanlı yıllarda buraya geldiğimde konik kubbeli fazla sayıda ev vardı. Çocuklar Alman turistlerden para istiyordu. Şimdi para isteyen çocuk ve yetişkin görmedim. Bunu bölgenin değişen ekonomik seviyesine bağlıyorum.
Adıyaman
Atatürk Barajı
Urfa’dan Adıyaman’a giderken yolda Atatürk Barajı’nın seyir terasından GAP projesinin bu önemli eserine bakıyoruz. Devletimizin 1983- 1992 yılları arasında bitirdiği bu baraj Fırat nehri üzerinde elektrik üretimi ve sulama için kullanıyor.
Adıyaman Cendere Köprüsü
600 bin nüfuslu, üniversite şehri Adıyaman da kalkınmış, büyük bir şehir olmuş. Öğleden sonra Kommegene Krallığı’na ait anıtsal mezarı görmek için Nemrut dağına çıkmak üzere yola koyulduk. Önce aynı krallığın kraliçelerine ait anıt mezar Karakuş Tümülüs’ünü gördükten sonra Cendere Çayı üzerindeki Roma dönemine ait Cendere Köprüsü’nün üzerinden geçtik. Köprü, Roma İmparatoru Septimus Severius döneminde M.S 193- 211 yılları arasında yapılmış, sapasağlam ayakta. 2150 metre yüksekliğindeki dağın zirvesi yakınına kadar minibüslerle çıktık. Burada bir kahve var. Oradan zirveye 500-600 metrelik dik bir yokuşla ulaşılıyor. Basamaklar şeklinde yapılmış bu yoldan zirveye ulaşmak kolay değildi. Zira akşam olmak üzereydi, soğuk ve rüzgârlı bir hava vardı. Yolun az bir kısmı karla kaplı ve kaygandı. Yolun uçurum tarafında bir emniyet zinciri veya halatı yoktu. Gine de grubumuzun büyük kısmı zirveye ulaştı. Anıtsal mezar ve Tanrı heykellerinin olduğu yerden güneşin batışı seyredildi. Ben bu tepeden 1991’de bir yaz ayında güneşin muhteşem doğuşunu ve dağları seyrettim. Minibüsler çıkış ve inişlerde bu dik ve virajlı yolda hızla insanları taşıdı. Biz şoförümüze ”yavaş gidin” ikazı yaptık. Yolu iyi bildiğini, endişe etmememiz gerektiğini söyledi. Fakat bir kaza oldu. İnişte bizim önümüzde giden başka bir grubu taşıyan minibüsün frenleri patlayarak şarampole yuvarlandı. Ters dönen aracın daha fazla kayıp yuvarlanmasını ve olacak faciayı bir ağaç önledi. Önce yolcular araçtan çıkarıldı. Araçta sıkışan şoför ilk yardım arabasının gelmesiyle kurtarıldı. Geceyi Adıyaman Hilton’da geçirdik.
Adıyaman Nemrut Dağı
Mardin
Gezimizin beşinci gününde Adıyaman’dan Mardin’e gidiyoruz. Yolda Atatürk Barajı gölü üzerinde yapılan 610 metre uzunluğunda Türkiye’nin 3. Büyük asma köprüsü olan Nissibi Köprüsü’nde fotoğraf molası veriyoruz. Eskiden burada karşıdan karşıya feribotlarla geçilirmiş. Bu güzel köprü ve etrafındaki güzel doğanın resimlerini çekiyoruz.
Mardin Kasımiye Medresesi
Siverek’e doğru giderken Karacadağ’ın lavlarından oluşmuş küçük bazalt taşları bütün vadiye yayılmış. İnsanlar burada genellikle hayvancılıkla uğraşıyor. Koyun sürüleri ve büyük baş hayvanlar her tarafta görülüyor. Hayvanların gece kalması için derme çatma ahırlar yapılmış. Diyarbakır’ı çevre yolundan geçerek öğleden sonra ikide Mardin’e ulaştık. Yöresel Mardin yemekleri sunulan bir lokantada yediğimiz yemekten sonra Artuklu döneminde başlanmış, Akkoyunlu döneminde 1457- 1502 yıllarında tamamlanmış Kasımiye Medresesi’ne geldik. İki katlı, tek açık avlulu medresenin yapımında kesme taş kullanılmış. Açık eyvanın altında hayatı temsil eden su havuzlara akıyor. İki katta revaklar arasında öğrencilerin kaldığı hücreler, dershaneler var. Bu medresede din bilimleri yanında fen bilimleri de okutulmuş.
800 bin nüfuslu Mardin bir dağ yamacında kurulmuş, Eski Mardin evleri Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız deniz gibi ovasına bakıyor. Eski Mardin’de taş evler genellikle korunmuş. Mardin bu haliyle Türkiye’de karakterini koruyan nadir şehirlerden biri olmuş.
Buradan Dar ül Zefaran Manastırı’na gittik. Şehir dışındaki bu Süryani Manastırı bugün bölgede çok az kalmış Süryani vatandaşlarımız için önemli dini bir merkez. Burada yaşayan Süryaniler 1970’li yıllarda Avrupa ve Amerika’ya göç etmişler. Türklerin Manastırı girişte para vererek büyük bir ilgiyle ziyaret etmesi, buna karşılık şehrin en önemli eseri olan Artuklular dönemine ait muhteşem Ulu Camii’yi kimsenin ziyaret etmemesi beni şaşırttı. Mardin’in gizemli dar sokaklarında dolaştık. Ovaya bakan konaklar ve evleri ile Mardin unutulmaz bir şehir.
Gezimizin 6.günü Mardin’den Midyat’a gidiyoruz. Yolda binlerce koyundan oluşan sürülerini Van’a yaylaya götüren çobanları görüyoruz. 600 kilometrelik bu macera yolculuk günlerce sürecek. Önce Hasankeyf’e geliyoruz. Eski Hasankeyf yakında Ilısu baraj suları altında kalacak. Eski köprünün ayakları nehrin ortasında hayalet gibi duruyor. Fırat kıyısında bir kahvede oturup kahvemi yudumlarken bu eski kente uzun uzun baktım.
Hasankeyf
Hasankeyf’ten sonra geldiğimiz Midyat, eski taş evleri, konakları ile birçok filme ve diziye ev sahipliği yapmış. Böyle plato bir evin terasından şehre bakıp, Gümüşçüler Çarşısı’nı geziyoruz. Burada yöresel lezzetlerin sunulduğu bir lokantada yemek yedikten sonra Mor Gabriel Süryani Kilisesi’ni geziyoruz. Yapımına 397 yılında başlanan bu kilise önemli bir yapı. Türk turistler bu yapıya da çok ilgi gösteriyor.
Dara Antik Kenti
Günün son ziyaretini Suriye sınırı yakınında bulunan, pek fazla tanınmayan Dara Antik kentine yapıyoruz. Dara, Sasanilere karşı kurulmuş bir Roma Garnizon kenti. Buradaki köy eski Dara’nın üzerine kurulmuş. Antik kentin şimdiye kadar ancak yüzde beşi gün yüzüne çıkarılmış. Yüzde 95 toprak altında imiş. Gördüğümüz sarnıç, su arıtma ve depolama yeri, nekropol çok ilgi çekici idi. Yalnız bu arkeolojik kalıntılar Avrupa’da bir şehirde bulunsa idi, dünya çapında olay olurdu. Akşam Mardin’deyiz. Kaldığımız 12 katlı büyük otel, Batı şehirlerimizden gelen turistlerle dolu idi. Eskiden Türkiye’de yalnız yabancılar gezerdi. Şimdi Türkler kitle turizmi ile ülkelerini ve dış ülkeleri geziyorlar. Bu sevindirici bir durumdur.
Diyarbakır
PKK’lı teröristlerin şehit ettiği arkeologlarımız
Sabah Mardin’de dün görmediğimiz Müze’yi ziyaret ediyoruz. Bu küçük müzede eski dönemlere ait buluntular var. Açıklamaları okuyarak müzeyi gezerken duvarda iki genç adamın resimleri önünde çakılıp kalıyorum. Bunlar 1990’lı yıllarda Mardin civarında kazı yaparken, PKK’lı teröristler tarafından bombalı bir saldırıda hayatlarını kaybeden iki genç arkeologumuzun resimleri idi. Terör bu bölgede sayısız asker, polis, öğretmen, hemşire ve doktorun hayatına mal oldu. Müze gezimizden sonra postane önünde beklerken 25 yaşlarında bir genç Mardinli ile konuşuyoruz. “Terörün bu topraklara artık gelemeyeceğini, Türkiye’nin hepimizin vatanı olduğunu söylüyor.” Aslında bu gezide bölgede konuştuğum birçok insandan buna benzer sözler işittim. Bu konuşmalar beni vatanımızın birliği, dirliği ve geleceği konusunda umutlandırdı.
Mardin’den Diyarbakır’a geldik. Burada önce Dicle üzerine yapılmış 10 gözlü köprüyü gördük. Diyarbakır surlarından, Mardin kapı’dan geçerek İslam dünyasının en önemli camilerinden ve Anadolu’nun en eski camilerinden biri sayılan 639 tarihli Ulu Camii’yi gezdik. Ünlü şairimiz Diyarbakırlı Cahit Sıtkı Tarancı’nın müze evi çok güzeldi. Burada Diyarbakırlı bir genç, şairin “35 Yaş” şiirini ezbere okudu. Dört Ayaklı Minare’yi, içinde kahveler, kahvaltı salonları ve büyük bir kitapevi olan Hasan Paşa Hanı’nı gezdik. Akşama doğru Diyarbakır’ın yeni modern hava alanından İstanbul üzerinden Bodrum’a uçtuk.
Diyarbakır Ulu Camii
Uçakta yanımda oturan Diyarbakırlı bir genç adam bana gezi izlenimlerimi sordu. Ben de “Tedirgin geldiğimi, ülkemiz ve birliğimiz adına umutla döndüğümü” söyledim. Nedenini sorunca; “Bölgede fakirliğin yok edilmesini, insanların terörü istemediğini, Türkiye’yi vatan olarak gördüklerini, bölgenin kültürel ve ekonomik yönden batıyla uyumunun sağlandığını” söyledim. Diyarbakırlı genç adam, buraya gelenlerin ��n yargılarının değiştiğini söyledi.
Seyahat etmenin ülkeleri, şehirleri ve insanları tanımak ve birbirine yakınlaştırmak için en iyi yol olduğunu bir daha anladım.
This slideshow requires JavaScript.
Zeki ÖNSÖZ
Gap Turu Gezi Notlar Zeki Önsöz yazdı... Güneydoğu Anadolu’da bir hafta süren, bölgenin önemli şehirleri, müzeleri, yaşama kültürü, tarihi, doğası ve insanlarını tanıdığımız güzel bir gezi yaptık.
0 notes
Photo
Atatürk ve Liderlik Mustafa Kemal'in liderlik özellikleri kronolojik bir sıra içinde yeri geldiğince olanca detayıyla irdelenecek. Ne var ki Mustafa Kemal Atatürk'ün kronolojik bağlamda liderlik özellikleri aktarılmadan önce liderliğin ne anlama geldiği, Mustafa Kemal'in ideolojisini biçimlendiren kavramların neler olduğu, bu temel kavramları ortaya atan düşünürlerin temel görüşleri hakkında çeşitli değinirlerin yapılacağı bir kavramsal çerçeveye yer vermek yararlı olacaktır.
0 notes