#asıl ben üzüldüm
Explore tagged Tumblr posts
Text
kendi milletime karşı hassasiyetsiz olduğumu kesinlikle düşünmüyorum anonim, kibar diliniz için tekrar teşekkür ediyorum, hayırla kalın mesajlarınızı yayınlamayacağım cevap da vermeyeceğim fikir değişikliği olmayacağı için uzatmamızın anlamı yok 🌼
#asıl ben üzüldüm#“severek takip ediyordum ama bir tarafından tuttuğum düşünceme ters bir şey düşünüyorsun üzdün beni”#bakış açısı işte#sevmeyin beni ve blogumu#tanımıyorsunuz çünkü#insan ne tarafı takip ederse onun fikirlerine öeyilli oluyor#etiketler genel#anonim için değil#hayatta yolumu zıt tarafa bakarak bulurum her zaman#oklara bakarak yani#bunlar çok açabileceğim konular ama burada neden açayım#blok prensiplerime ters#hayırla kalalım#herkes inandığı şeyin peşinden gitsin
3 notes
·
View notes
Note
Anonimi anlamak istemezdim. Başın sağ olsun, aynı acıyı ben de yaşadım. Hayatın asla eskisi gibi olmayacak, kalbindeki sızı asla dinmeyecek, merak etme. Ama ne olursa olsun hayat devam edecek..
Aynı acıyı yaşamış biri olmana üzüldüm, bu ağır bir his.. bu ağırlığın altında kalmadığınızı, kalmayacağınızı söylemek isterim. İnsan fıtratı itibariyle ölüme alışan tek varlık.. O kişiyi en güzel şekilde yaşatmaya devam edin, insanlar asıl unutulunca ölürler çünkü.. Ama kendinizi de asla ihmal etmeyin. Başınız sağ olsun.
2 notes
·
View notes
Text
aralık ayı özeti
ankara-istanbul-kocaeli-eskişehir-konya-ankara
bol yolculuklu bir ay oldu hatta bütün zamanım yollarda geçti diyebilirim. hayatımda ilk defa bu kadar yolu bu kadar zamana sığdırdım.
neyse, asıl konu şu ki
bu ayın benden çok büyük bir götürüsü oldu. yıllardan sonra ilk defa yataktan çıkmadan günlerce ağladım. çok üzüldüm çok, banyodaki çaresiz hıçkırıklarımı hayatım boyunca unutamayacağım daha öncekileri unutamadığım gibi. ama devam ediyorum görüldüğü üzere. sanırım hâlâ umudum var hâlâ düzelebileceğine inanıyorum. böyle bitmesini kabul etmek istemiyorum. herkesin ne dediği umrumda değil zaten ben de biliyorum bunları. anlamadıkları şey ben her zaman yapabilirim, üstesinden gelirim diğer konuların ama bununla tek başıma savaşamam. yastığa başımı koyduğumdan insan olduğumdan başka hiçbir şey gelmiyor aklıma. ben yarı yolda bırakamam. bana bu kadar güveniyorken yerle bir edemem. kendimden veririm ama yine de bana olan inancından eksiltemem.
25.12.22
05.26
2 notes
·
View notes
Text
Onu asla kandırmadım yalan söylemedim yalan söyleme ihtiyacı hissetmiyodum çünkü söylettirmiyodu korkmuyodum ondan ondan hiç bir zaman korkmadım zaten de neyse her şeyimi blir her şeyimi bu zamana kadar yaptığım yediğim bokların hepsini her şeyimi anlatırdım ona dinlerdi beni konuşurdu ve asıl beni tanıdığı için asla yargılamazdı beni yargılamadı beni tanıyo çünkü asıl beni biliyo hakkımda her şeyi bilr asla kötü bi şey söylediğini duymadım arkamdan bana sinirlense bile asla ama asla aramızdaki konuşulanlar sırlar anlatılanlar hiç biri dışarı çıkmazdı ikimizin özelleriydi bunlar çünkü birbirimizin özelleri her ne kadar kalbine giremesem de değer veriyodu bana seviyodu beni o da biliyo o kadar farkındaki bak bana neler neler yaşattı onun yüzünden çok üzüldüm çok fazla ama bir kere bile gidip ona zarar verecek bir şey yapmaya çalışmadım dilde evet söylerdim ama hiç bir zaman yapmadım çünkü ona aşıktım ben yapamadım o mutlu olsun da o hep gülsün de başka bi şey istemiyorum dediğim gibi o da çok iyi biliyo farkında onu sırtından vurucak en son insan bile değilim
0 notes
Note
Çok geç cevap vermissin anca yazabilicem üzüldüm aslında Lellowla olan olayına. Tabi cevabını vermek istemediğin hiçbir şeye zorlama yapmicam ama sende vakit ayirip cevap verdiğin için teşekkür ederim. Ayrıca robotuna verdiğin isim cok tatlı ve tanistigin kizla alakasının olmamasi gercekten Evimden ayrılıyorum demişsin kalıcı olarak mı yoksa geçici olarak mı ve nereye gidiyorsun özel degilse bilmek isterim belki yakın olursan gorusebilme teklifinde bulunabilirim (kinaye). Andromeda'yı sormsyi unuttum aslında en çok o vardı aklımda sevgilin değil ama özel biri olduğu belli. Konya'da yaşadığın olay icin gerçekten üzüldüm travma yaratmış olması çok fazla üzücü ama bunu aşmışsın denizin olduğu heryer huzurdur bunu hissetmen çok güzel. Aşka ve sevgiye bakış açınla benimki farklı ama senin her ortamda ve herkes tarafından seviliyo olman gerçekten muhtesem bir şey. Bu aslında yapmacikliktan değil de senin duruşundan kaynaklı olduğunu hissediyorum. Yani bence öyle. İngiliz bir kizla (ellie) rahatça konusmussun ingilizce biliyorsun bu çok iyi bence. Yani başarılı olduğun da çok belli. Kolye olayına gelicem ama asıl merak ettiğim andromeda'nın senin bazı mesajlarını görüp aşka olan inançsızlıgini curutmen. Yani ne yazdığını merak ettim. Güzel seven birisin bu belli örnek verebilir misin bunun üzerinden? Şarkı söyleyebiliyorsun bu da çok güzel bir yetenek ki blogunda var şarkı söylediğin bi video görmüştüm ses eğer seninse ses tonun da çok güzel ve içten hissediliyor. Peki sence aşk hep var mı yani hep olabilen bir şey mi ben olamiyorum çünkü nasıl olabilirim Eros değilsin biliyorum ama var mı yani olmanin tuyosu. Çok gizemli kalıyorsun ve bu gizem insanı merak içinde birakiyor kolyeni sormak istiyorum kolyeyi sen aldın ve uzjn zaman önce almışsın ama sahibi ben değilim yazdın kim sahibi? Teşekkür ederim şimdiden.
Lellow'la olan yol ayrımıydı aslında ve ben üzülmüyorum hiç de üzülmedim. Evimden ayrılıyorum kalıcı olarak. Kalıcı olarak ayrılıyorum ama gelecek ay birkaç günlüğüne tekrar gelebilirim. YKS sınavı için ama o da burada olur mu bilmiyorum. Gideceğim şehri söylemiyorum ama hayatımda en çok gitmek istediğim yerlerden birine gidiyorum. Duyunca bile içim huzur doluyor çünkü. Aşka ve sevgiye olan bakış açımız farklı ama doğru tespitin var orda. Yapmacıklıktan, yağcılıktan hep uzağım bu da muhtemelen fark yaratıyordur. Evet ülke standartları üstünde hatta british seviyesinde ingilizce konuşabiliyorum. Ben 2022 yılında mini bir tatil amaçlı abimin yanına buraya geldiğimde aklımda hiç kalmak gibi bir düşünce yoktu. Ama sehrin güzelliği ve konumu beni içine çekti ki burada çalışmaya başladım. Her zaman olduğum yerde başarıyı kovalayan bir karakterim ve normal olarak bunun üzerine hep giderim. Bir otelde çalışmaya başladım o zamanlar ve etrafımdaki herkes tek tük de olsa İngilizce konuşabiliyordu. İlk başlarda yes demeye utanıyordum ama sonra inat edip hırs yaptım saat 09:00'da gideceğim iş için 06 sularına kadar her gün kendi çıkarttığım notlarla, sözlüklerle, uygulamalarla çalışıp ingilizce konuşmayı öğrendim ve sonrasında da geliştirdim hâlâ geliştiriyorum. Ya Andromeda ile olan o yazı olayını paylaşmam da eski bir kız arkadaşıma ithaf ettiğim bir yazıydı karşıma çıkmıştı ve attım o da bundan çok etkilendi ama bu benim için sıradan bir şey. Benim üç buçuk yıllık sevgilim vardı inan bana ona verdiğim sevgiyle üç günlük sevgiliye verdiğim sevgi aynıydı. Her şey sevgi işte. Ya verebileceğim her hangi bir örnek yok aslında sadece seviyorum olduğu gibi. Evet o benim seslendirdiğim bir şarkı teşekkür ederim.
Yakın zamanda bir yere cv attım ve attığım cv bir grupta haberim olmadan paylaşılınca ısrarla iki yerden iş teklifi aldım. Özellikle biri vardı ki her gün arıyordu şartları her şeyleri fazlasıyla iyiydi ama ben beni arayacak ikinci yeri bekliyordum. Oranın daha iyi olacağını hissediyordum. Çok güzel fırsatlar ve tabiiki tekliflerle bunu kabul ettim. Bu da muhtemelen başarının kanıtıdır. :) Şimdi oraya gidiyorum ama çalışmaktan ziyade her şeyi yaşamaya gidiyorum. :)
Evet aşk hep var. Allah'ın evren üzerinde sonsuz kıldığı tek şey sevgi. Sevginin sınırı hiçbir zaman yoktur. Bir anneyi sırf çocuğu ağlıyor diye günlerce uykusuz bıraktırabilen, bir sevgili için aç bıraktırabilen sevginin sonsuzluğudur ama bu bulabileceğin bir şey değil. O gelir bulur seni. Eros diye bir şey yok, sen aşka gidemezsin. Sadece o gelebilir..
Kolyeyi evet ben kendim için aldım ruhuma işledi çünkü anlamı ama evet asıl sahibi ben değilim. Çok yakında bir sahibi olacak. :)
Şimdi son olarak Andromeda. O benim hayatımın en özel, en mükemmel insanlarından bir tanesi. Mükemmel bir karakter, harika bir kadın. Aramızda kalmasın çok da güzel bir kadın. Hayatıma gireli uzun zaman olmadı ama net fark yarattı. Şu an ikimiz de hayatımızla ilgili anlık olan şeyler dâhi her şeyi biliyoruz. Bir şey yaşadığımızda birbirimize bunu anlatıyoruz. O benim dırdırımı cekiyor ben onun dırdırını zevkle çekiyorum. Her boş anımda ona şarkılar söylüyorum bazen kötü şakalar yapıyorum. Kısacası ikimiz de hayatlarımızda kısacık sürede çok büyük etki yarattık. İnşallah ve muhtemelen bu ömür boyu sürecek.
You're everywhere Queen. 👸
Andromeda'yı onurlandırma metnidir.
1 note
·
View note
Text
sevildiğinden emin olan cüretkâr olmaz yüzsüz olur Halden anlamaz olur umursamaz olur sevgiyi hak etmeyen olur her seferinde verilen sevgiyi zebil eden olur kısacası acımasızlık yapan olur ama cüretkâr kendisi için ölmekten korkmadığı halde ölüm de var hayatta diye hiçbir şeyden korkmayan bilmediği yolları yürüyen açmaktan çekindiği kapıları açandır. Sevilmediğinden emin olandır cüretkar. Sevilip sevilmemek umurunda olmayandır. Sevildiğinden emin olanın onur gurur kisvesi altında aşamadığı egosundan yoktur asıl cüretkar olan sevilmeyen de yoktur ondan mesela daha çok şey sayılabilir. Cüretkar çekip gitmeye de sevdiğinin yokluğuna da cesareti olandır. Onu görmemeye de görülmemesi gereken zamanda görmeye de cesareti olandır. Elin yalancısına inanmaya cesareti olandır. Kalbinden inandığı insanı sevmeye ve korumaya cesareti olandır. Her gerçeği her doğruyu söylemeyi sevse de çok şeyi susmasını bilendir. Ya da bazen o susmak artık içinden hiçbir şey gelmediğinden oluyor. Üzüldüm şu an kendime bunları yazarken hala kavga edicek sana bir şeyleri anlatıcak kadar seni seviyorum diye üzüldüm ama zaten önceden de bunu kabul ettim içimden gitmeyeceğini o kadar da üzülmedim zaten kabullendiğim yaşamaya alıştığım bir şey olunca. Mesela artık daha derin bulgularım hislerim var ama kimseye açık açık bahsetmiyorum hatta direkt kendi kendilerine her şeyi açıklatan sonra da dedikodu malzemesi yapan körkalpli salakları hiçbir zaman yakınım olmasını istemediğim kaçındığım salakları yüzsüzleri ikiyüzlüleri direkt hayatımdan çıkardım ama şey gibi yaptım ilgileniyor gibi ben altta kalıyor gibi ama umurumda değil çünkü öyle yapmasam sahtelikli yakınlığı peşimi bırakmazdı çünkü arkadaşlık, dostluk, sevgi değil körkalplinin, istediği o sadece güç yarışında ben de istediğini verdim yeter ki beni rahat bıraksın, benim hayatım onun toksik etkisini idare etmekle geçecek kadar değersiz değil o yüzden yüzüne yüzüne söylerim insanın neden ikiyüzlü neden yüzsüz olduğunu o yüzden bu yazıyı da yazar paylaşırım gönül vicdan rahatlığıyla. İyi şeyler söyledimse de ikiyüzlü yapmacık olmak için değil gerçekten sevip değer verdiğim insancıl olan her insanın yaptığı yanları hatırlattım içi rahat etsin diye ama dikkat etmeyeceğim anlamına gelmedi hiçbir zaman gelmez de. Anlamaya çalıştığım kadar anlaşılmadım. Anlaşılmak, anlatmak da derdim değildi. Sadece kendi halime bırakılmak istedim bunu yaptığım ve bana yapan bin tane dostum varken bir tane zamanıma hayatıma haksızlık yapan evet gözüme battı evet gerekeni yaptım. Pişman da değilim. Ama yaşandığı için söylenenler için de pişman değilim birinin gerçekleri söylemesi gerekiyordu çünkü beni sadece insanların kendi kötülüklerine kör olması korkak olması yüzleşmekten korkmaları acıtıyor bu kadar zor değil ya her riski göze aldım (kötü enerji, nazar, toksik etki, ruh emicilik vs) eve davet ettim dürüstçe her şeyi söyle dedim ben razıyım dedim yeter ki içinde bir şey kalmasın sadece dürüst ol bana... yok olmadı kimseyle uğraşmak istemiyorum yalanının arkasına saklanıp korkaklığıyla kaldı ben bunları yazıyorum ama kimsenin arkasından konuşmuyorum davetim onaylansa oturur tek tek söylerdim ki zaten ses kaydında da söyledim hem de bu kadar değil ayrıca çok iyi şeyler de söyledim onları da yüreğimden gelerek söyledim. Ben tek hatayı üçüncü mü üçü geçkin şansı mı ne vererek yaptım. İnsanlar değişmiştir diye düşünüp kendimi yine aynı bencilliğin yanında oldurarak yaptım ama pişman da değilim başından beri kendime uygun bulmadığım insanlara eziyet ettiğini farkında olmayan sadece kendisini düşünen bir rahat vermeyen kişiden sonunda sıyrılmanın kurtulmanın yolu buymuş pişman değilim. Maskesi düşsün diye olduğumdan da sert oldum, yapmacık sevgi sözcükleri yerine içinin gerçek yüzünü göstersin, benim ondan başka hayatım var diye o an dinlemek istemedim uzatmasın diye engelledim annemden ulaşmış hani ben de kendimi kötü hissettim hiçbir şey umrumda olmadı sadece olduğum gibi olmak için o ne yaparsa yapsın olduğum gibi olmak için son olarak içime sinen bir şekilde davrandım. İçim de rahat. Konu nereye geldi ne yazıyordum ben
0 notes
Text
061223
Son aylar tarif edilemez şekilde kötü geçti. Olanlar karşısında taş gibi kaldım. Az ağladım çok yaşlandım. Böyle hissediyorum. Ama bazı günler kötü geçiyor. Mesela bugün ağlamak kelimesini düşününce bile gözlerim dolu dolu oluyor, zor tutuyorum kendimi.
Babanemi kaybedeceğimi biliyordum. 2023 Ocak’ta teşhis kondu, babanem doğumgünüme kadar durabildi buralarda. 29 Ekim’de kaybettim onu. Her yeni yaşımda onu hatırlayayım istemiş.
Çok çok çok üzüldüm. Son senemizde çok vakit geçirdik, çok fazla fotoğrafını videosunu çektim. Güldük, eğlendik ve boktan hafızama rağmen hepsi gözümün önünde. Bir sürü anıya bir sürü daha ekledik. İçim acıyor ama huzursuz değilim. Olacağını biliyorduk ve oldu. Keşke bunu da yapsaydık diyebileceğim şey sayısı çok az. Keşke bunu da yaşasaydı bu hayatta diyebileceğim şey sayısı çok az.
Dedemi kaybettikten sonra sürekli hastalıklarından bahseden, mutsuz, öleyim diyen birisiydi. Tatlı sert şakalaşarak laflaşarak didişerek anlaşıyorduk. O bir kötü şey söylediğinde, ben üç iyi şey söylüyordum. Günün sonunda güle oynaya kapıyoduk telefonları. Bir de ben bu hayatta en çok babaneme benzedim sanırım. Huyumu babama benzetirlerdi, ama babam da onun çocuğu sonuçta. Ve bir yandan huysuzluğumla da huyluluğumla da ona çok benziyorum bence de.
Sonuç olarak çok hasta olduğunu biliyorduk ve bir gün bir telefon aldım hastaneye kaldırıldığına dair. Aradım hemen, yatıracaklar beni dedi. Bilet alıyorum geleceğim hemen dedim. Gel gözüm kapıda bekliyorum dedi. Gece otobüsüne bilet buldum. Ben sabah varana kadar yoğun bakıma almışlardı. Bir tanıdık birisi bulundu, yoğun bakıma aldılar beni ertesi gün. Çok kötü göreceğimi sanıyordum, çok iyi gördüm. Neşeli mutlu şakacı, biraz korkmuş. Hemen elini çıkardı çarşafın altından. Elini tuttum. İyiki geldin dedi. Seni çok iyi gördüm dedim. Çok sevdiğimi söyledim onu. Vedalaşmışız bilmiyordum. O kadar iyiydi ki, kesin çıkar sanmıştım. Yine kaybederiz ama oradan çıkar gibi düşünmüştüm. Eeyy dedim dün gece burada herkese helallik vermişsin, bana yok mu diye güldüm. Deli misin kız en çok sana helal olsun bin kere helal olsun dedi. Asıl sen deli misin dalga geçiyorum seninle aşkhum dedim. Fotoğraf çekmek istedim. Hemşire yasak dedi. Elimle kadraj yaptım, ben bu anı hafızama atarım madem gülümse babannem dedim. Sahiden de aklımda. Sonra da çıktım. Sonra da vefat ettiğinde gördüm.
Ben bu hayattaki en yakınlarımı 40 gün arayla ölmüş bir şekilde gördüm. Dedemi kaybetmiştim yıllar oldu. Hiçbişeyine asla gitmedim, cenazesi de dahil. Tam olarak vedalaşmış gibi hissetmedim asla. Bu sefer bu gerçekliği bilmeye ihtiyacım vardı. Her anını yaşadım bu acıların. Kaçmadım. İyi mi ettim kötü mü bilmiyorum. Sadece çok fazlaydı.
Babam babanem gibi gitmedi. Eylül ayında ailece bir ev tutalım tatile gidelim diye planlar yapıyorduk. Eylül ayının 5inde babamın acile kaldırıldığı haberini aldık. Gece yarısı. Yola çıktık. Yol bitmedi. Annem felç geçirdiğini söyledi, yoğun bakıma alındığını söyledi. İstanbul’a varana kadar o yol bitmedi, hepimiz mahvolduk. Beklemiyorduk asla.
Son bir iki ayda birkaç kere fenalaşmış, bir sürü test yaptırmış, birşey tespit edilememişti. Biz de artık panik atak heralde diye düşünüyorduk. Hiç bi zaman affedemicem kendimi bu konuda. Hoş üstelesek de yine de anlık beliren bir tıkanıklığı tespit etmek zor olacaktı belli ki. 15 gün komadaydı. Her gün gittik. Her gün yanındaydık. Verilen ilaçlar, yapılan tahliller. Her gün e nabızına girip değerlerine bakıyordum. Öğlen babamı gördükten sonra doktoruyla görüşüyordum. Uyanırsa napacağız. Daha kötü olursa napmamız gerekecek.
Durumu hep aynı en kötü seviyedeydi. Tek bir gün çok az iyi oldu, neslinin ailece fotoğrafımızı odasına götürdüğü gün. Onun dışında benim bir kere elimi sıktı. Çok heyecanlandım. Her gün neler yaptığımızı anlattım. Aşağıdaki insanları kalabalığı, arayıp soranları. Ama yine de koma seviyesi iyileşmedi. En kötünün en kötüsüydü. Sonra daha da kötü oldu. Organları zorlanmaya başladı. Her gün hastaneye kamp kurduk. Akrabalarımız babamın arkadaşları. Hep gelenler oldu. Doktorlar hep olumsuz konuşuyor ama yaşadığı sürece ümit var diyorlardı. Ben de hep çok kötü olduğunu bilerek ümitli olmaya çalıştım. Babamın yanında hiç ağlamadım. Öleceğini düşünmedim. İyileşeceğini de çok düşünemedim.
Nasıl hissettiğini çok düşündüm. Düşündükçe kahroldum o çaresizliğine. Annem defalarca kere o son bilinçli anlarını, bilincini nasıl kaybettiğini, sonra aniden nasıl kendine geldiğini, anneme doktoruna şakalar yaptığını ve yine fenalaşıp derin uykuya dalmasını anlattı. Ben sadece ne kadar korkmuştur acaba diye düşündüm. Acı çekmediğini biliyorum ve bunun için çok seviniyorum.
Sonra hastaneden aradılar bi sabaha karşı. Müdahale ediyoruz diyip çağırdılar. Koşturarak gittik.
Cenaze günü çok kötüydü. Sabah babamı kaybettik, aradan bir kaç gün geçmiş gibiydi ama geçmemişti. Aynı gün defnettik. Cenaze çok kalabalıktı, çok üzücüydü. Duyan gelmişti.
Çok yüksek helal olsunlar. Elimi hep tutan simge, sürekli peşimde kolumda olan melisa, ardımda maral ve merve. Annem ve kardeşimin yanında başkaları. Babamı son kez görmek için mezarlığa koşturmam. Ardından sürekli dualar. 7 gün boyunca yemekler dualar dualar dualar. Rahman suresi. Tüm insanlara olam nefretim. Yalnız kalma isteğim. 21 Eylülde kaybettik.
Hiç beklenmeyen kayıplara alışılmıyor. Hep bilseydim daha çok görüşürdüm, daha iyi davranırdım, daha çok arardım derken buluyorum kendimi. Babanemi biliyordum, hasta olduğunu bildiğimiz için ısrarla bizlerde kalmasını sağladık. Oysaki babamı en son 1 temmuzda görmüşüm. İki ay boyunca istanbula gitmedim, o da gelmedi. Zaten Eylülde tatilde görüşürüz diyorduk. Olmadı işte. Hep ukte oldu. Çok ani oldu. Keşke böyle olmasaydı.
Babamın gidişinin ardından 40 gün sonra babanemi de babamın yanına defnettik.
0 notes
Note
Asıl sen nasıl bulamıyorsun ki? Şahsen ben 7/24 burada sayılırım hsshbsbsjanabshsbsbs
bu kadar boş vaktin olmasına rağmen hepsini burada harcıyor olmana üzüldüm.
0 notes
Text
Biliyorsun bundan sonra dönüşüm yok. Ayaklarımı yere vurarak ağlamak istiyorum. Lakin gözümden bir damla yaşı dahi akıtamıyorum. Çünkü akan her damla kendime bir hançer saplayacak. Bunu yaparsam kendimi senin istediğin gibi öldürmüş olacağım.
Kollarıma üzülüyorum. Kapılarımı ilk kez bir başkasına aralamışlardı. Bilemediler senin bu kadar tanımadığımız birisine dönüşeceğini.
Ellerime ne demeli? Nasıl yetim kaldılar bir bilsen… Ne fark eder ki? Değil mi ? Sadece senin için bir dalga malzemesi daha olurlar? Bunları bilmeyeceksin sana yazdığım hiçbir satırı görmeyeceksin, görsen de görmezden geleceksin…
Peki ya evimdeki boynu bükük duran kupama ne demeli? Bir cesaret çayımı bugün onunla içmek istedim. Beceremedim. Birkaç yudumdan sonra içindeki bütün çayı döktüm. Dudaklarının değdiği kupayı hızla çöpe atmak istedim. Yapamadım. Sadece acizliğime üzüldüm.
Ben senden geçtim. Normalde birilerinin yasını tutan ben, artık senin ismini bile anamayacağım. Seni bende bitirdiğin için teşekkür ederim. Asıl şimdi kendine iyi bak…
0 notes
Note
Seni de severim blogunu da ama yaptığın çok yanlış bence. Kıza gelen anonim bloga ithafen bir şeyler deseydi haklı olabilirdin ama anonim kızın profiline, resmine laf etmiş. Kız porn blog olsa bile yanlış bir şey bu. Bir hemcinsin olarak böyle düşünmene ve davranmana çok üzüldüm. Normalleştirmemeliyiz bunu ya her ne olursa olsun
Bunu normalleştirecek tek bir laf söylemedim ben siz bunu anlamıyorsunuz işte
Kız taciz edeni övünür gibi bana gelen max anon diye paylaşmış asıl yanlış olan bu
0 notes
Text
Epeydir güncel politikaya değinmiyorum çünkü kaleme gelmeyecek bir çılgınlık ortamında gelişiyor gibi olaylar.
90'ların başında özel tv kanalları yeni açılıyor. Baktım ortaokulda " Bir Gün Tek Başına" kitabını okuduğum Vedat Türkali. TRT'nin tek kanal olduğu zamanlarda, hele de askeri darbenin hüküm sürdüğü bir dönemde akla hayale gelmeyecek bir olay eski tüfek bir sosyalistin televizyonda görünmesi.
Memlekette bir şeyler değişiyor diye düşünmüştüm. Vedat Türkali o günde yaşlı başlı bir adamdı bana kıyasla. Dedi ki " Bu yaşa geldim daha henüz iyi bir şeyi seçemedim. Hep kötüler arasında en iyisini seçmeye çalıştım ama seçtiğim asla gönlümden geçen olmadı"
Eskilerin deyimiyle "ehven-i şer" kötülerin içinde en az kötü olan demek. Bir hayat ki içinde hiç ideal olmasın hep en az kötüyü seçmekle geçmiş olsun.
Tabii yazar adına üzüldüm o zaman bile.
Şimdi politik ortamı düşünüyorum.
2015 seçimlerinde bu Kılıçdar Bahçeli'ye "gel bizimle ol sana başbakanlık verelim" diyordu. Bahçeli de sanki başbakanlık teklif edilmemişte sövülmüş gibi kızıp köpürerek " sen kime başbakanlık veriyorsun. Halk bize o görevi vermedi" diyordu ki haklıydı. Düşük bir oy oranları vardı yine.
Bunları görmüş bir insan olarak şimdi Akşener'in Bahçeliden eksiği ne ki, cumhurrbaşkanlığından daha azına razı olsun?
Herhalde en az 2015 seçimleerinin mhpsi kadar oy alır.
O gün bahçeliye başbakanlık veren Kılıçdar niye şimdi daha yaşlıyken cumhurbaşkanı ben olacağım diye tutturdu?
Bahçeliyi Ekmeleddini muharrem inceyi cumhurbaşkanlığına uygun bulan zat şimdiye niye onlardan çok daha yakın sayılabilecek kendi partisinin belediye başkanlarına bile eyvellah etmiyorda ille ben cumhurbaşkanı olacağım diyor?
Anlayabilen var mı? Açıklayabilen olur mu?
Gelgelelim karşı cepheye.
Kılıçdarın adaylığına itiraz edenler niye ediyor? Onlar ki siyasi varlıklarını bile manen bu adama borçlular. Kılıçdar chp altında adaylarını seçime sokmasa iyi parti diye bir şey yok şu anda. Kendileri için bunca şey yapmış adama niye bu kadar karşılar?
Aralarında ilkesel bir sorun mu var? Çözülemeyecek bir anlaşmazlık mı var?
Yoktur bence.
Kılıçdara açıkça söyleyemeseler bile sırf alevi olduğu için karşı çıkabilirler. Başka da hiçbir nedeni olamaz!
Sanki memleketin geleceği böyle çocukça inatlaşmalara kurban!!
Olacak iş mi?
---
İşte bu ortamda olay neresinden tutacaksın da ciddi, sağlıklı sonuçlara ulaşacaksın?
En nihayetinde diyorum ki "sahte muhalefet" üstüne düşen görevi başarıyla yerine getiriyor. İstese şimdiye kadar her şeye razı gelmiş Kılıçdar aday olacağım diye diretmez. İstese iyi parti varlıklarını borçlu oldukları adama düşman muamalesi çekmez alevi oluşunu da içine çok güzel sindirir.
O zaman tiyatro olmaz.
Tiyatro olmazsa şimdiye kadar yaptıkları rol boşa gider. Bunların bütün işi sahte muhalefeti oynamak. Maksat iktidar ayakta kalsın. Bunca pespaye oyunun, bunca inatlaşmanın asıl sebebi işte bu.
---
Baştaki satırlara dönersek, şahsen kendimi bu ehveni şerlerden birini seçmekle yükümlü görmüyorum. Bu tiyatroya kendimde katkı yapmak istemiyorum.
---
Mustafa Kemal'in en sevdiğim tavrı radikal düşünebilip davranabilmesi. Adam korkuyu yüreğinden böyle söküp atabildi belkide.
O demiş ki " şerlerin en kötüsü ehveni şerdir"
Yani kötüler arasında az kötü olanı seçmeyi yaşam boyu reddetmiş. Zaten ya "istiklal ya ölüm" sözü de tam bu felsefeye uygun. Yani orta yollara, kimseyi mutlu etmeyecek çözümlere hiç inanmamış. İyisi olmuyorsa en kötüsü olsun diye düşünmüş. En kötüyü düşünüp göze alarak yaşamış. Ona göre davranmış.
Bende işte aynen böyle düşünüyorum. Bir şey ehveni şer olacağına olmasın. Varsın en kötüsü olsun!
0 notes
Text
06.01.2023
Ahhh sevgili günlük ah sevgili günlük inan kaç deffa geldim buraya yazmaya tahmin edemezsin inan kaç kere cesaret edemedim yazmaya bilemezsin şuan o kadar yoğun duygular incerisindeyim ki gözlerimden yaşlar akıyor spotifydan sessiz gemi çalıyor çoook seneler geçti çoook seneler geçti dönen yok seferinden duygularımı yaşadıklarımı başımdan geçenlerin tamamını buraya aktarmanın imkanı yook . Çok şükür ailemin ve benim yıllar içerisinde ciddi bir sağlık problemi olmadı . bu gün sene 2023 buraya yazmamın üzerinden 3 seneden fazla süre göz açıp kapayıncaya kadar nasıl geçti inanamıyorum
Aradan yıllar geçmiş ama ben yazmayı unutmuşum yani beceremiyorum bir şeyler yazmayı
Şuan Yalova Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde okuyorum 2. sınıfım an itibari ile 3 alttan dersim bulunuyor okulumdan iyi bir eğitim aldığımı açıkçası düşünmüyorum makine mühendisliği yerine pc mühendisliği olsun isterdim ama puanımdan dolayı burayı seçmek durumunda kaldım
Yalova
Yalova pek bana göre bir şehir değil ama buraya alışmak ve adapte olmak zorunda kaldım buda beni çok fazla değiştirdi 3 sene önceki ben ile şuanki ben arasında ki farkın açılmasına büyük sebep olan durumlardan birisi şehir değişikliği olduğunu düşünüyorum
Kendim
buraya geri gelmemin ve bunu yazmamın en büyük sebeplerinden birisi bu başlık oldu yani nasıl ifade edebilirim bilmiyorum şuan yalovada ki evimde tek başıma kalıyorum yaklaşık 1 senedir bu böyle . Yalnız yaşamaktan ciddi derecede sıkıldım ve bunaldım
Açıkcası kendimden beklediğim potansiyeli ortaya koyamadığım kanaatindeyim ve aynı zamanda kendimde çok fazla beklentilere girdiğimide farkettim yani çok çalışkan bir insan olmadığımı kabul edip yoluma devam etseydim kendimi boş yere üzmemiş olurdum diye düşünüyüorum
Kendimi iletişim konusunda ciddi manada geliştirdiğimi düşünüyorum ve arkadaş çevrelerimde gerek babamın bana sağladığı maddi imkanlardan da olsa gerek benim kendi çabaml ve özverimle oluşturduğum şeylerden olsa insanlar içinde genellikle takdir görüyorum nadiren rekabet yada kıskançlıklada karşılaşıyorum şu zamana kadar birkaç insandan ciddi ve samimi beni takdir eden iltifatlar aldım
Güel eğlenceli mutlu bir hayat yaşııyorum hayatımdan şuan memnunum
Aile
Yıllarca yukarıda yazdığım mutluluğu elde edemedim çünkü mutluluğun çok pahalı bir şey olduğunu uzaklarda en üst seviyelerde en pahalı yerlerde en lüks evlerde en pahalı arabalarda en güzel kadınlarda olduğunu düşünüyordum
halbukii sağlıklı olmak giderlerini karşılayacak kadar zengin olmak ailenle beraber olmak yaşadığın şehirde olmak ailem dediğin arkadaşlarınla olmak sana iyi gelen bir kadınla beraber olmak asıl mutlulukmuş
Okul
Okul konusu benim için bir ciddi sorun haline geldi bu konudaki aşırı özgüvenim vurdum duymazlığım ve tembelliğim benim başarısız olmama sebep oldu ve salak gibi bunların farkındayken bir de neden başarısız oldum diye üzüldüm açıkcası o zamanlar ne ders çalışmak istiyordum nede üniverssite gibi bir hayalim vardı hatta şuanda aynı boku yediğim söylenebilir pazartesi finnallerim var ama ben buradayım :) çokta takılacak bir mevzu olmadığını düşünüyorum
İlişki
İlişki hayatın artık sıkıntılı değil karşı cinsten insanlarla sağlık bağlar kurabiliyorum önceden yaşadığım anormallikler artık kafamı meşgul etmiyor
Babam
Babam konusunda ne yapacağımı çok bilmiyorum ama götüyle iddaalaşan donuna sıçar onuda biliyorum
Annem
Annemle aram gayet iyi arada naz yapmak için ufak kavgalar çıkartabiliyorum :)))
Yılların bu kadar hızlı çabuk anlaşılmaz geçmesi korkunç her anın kıymetini sevdiklerimin kıymetini sağlımın kıymetini bilmem gerrekiyor ailemle daha mutlu bir ilişki inşa etmem gerekiyor arkadaşlık ilişkilerim gayet sağlıklık gönül ilişkilerim şuan için istediğim gibi diyemesemde bana bir sıkıntıda çıkarmıyor
kendimi tam istediğim gibi ifade edemiyorum geçen senelerdeki tezcanlılık yerini olgunluğa bırakmış gibi bunun sebebini çok iyi biliyorum ama büyük ihtimalle bu yazıları sadece kendim okuyacağım için burada açıklamayacağım böyle olsun tabiki istemezdim zaten neysee
2020
2020 senesi inanılmaz bir seneydi her yönden her insanın hayatını değiştirmiş her düzeni bozmuşş bir sene olarak akıllarda kaldı hala daha 2020 sayısını görünce içim kararır 2020 ve 2021 senesinde babannemde kalıyorudm 2021 ekimde yalovaya geldim hayatımı çok büyük ölçüde değiştirmiş bir senedir 2020
bu yazılarda bahsetmediğim birileri var artık bahsetmenin pek bir anlamı yada öenmi yok .
Herşeyden öenmli olarak tek başıma kaldığım 1 sene boyunca öğrendiğim en kıymetli şey insan sağlığının neşesinin ailesinin sevdiklerinin kıymetini bilip onlarla yaşamalı
1 note
·
View note
Text
Para kazanma, iş bulma zorunluluğu ki onu da hedeflerim hayallerim doğrultusunda yapmak önceliğim. Elimde olmayan koşullar gereği annem ameliyat olup babam işten çıktığında vs alan dışı sınıf öğretmenliği haksızlık olmasın diye direnip mecburiyetten ve çok dikkat ederek ve çok da severek yapmış olsam bile beni hayatta tutabilecek asıl hedefim hayalim olan akademik kariyer. Çünkü çocukları çok sevdiğim için ben küçük çocuklarla bir meslek yapamam bunu anladım. Sadece dersi anlatıp geçemiyorsun özellikle köy okulu olduğunda veliler ilgilenmediğinde içinden kendinden çok onlara acıyor. Gece yastığa başını rahat koyamıyorsun kim bilir o çocuk evde şu an ne yaşıyor, neler yaşadı, neler yaşamak zorunda aklın onlarda kalıyor. Bağırmamak için direniyorsun ama kalabalıklar duymuyorlar başka çaren yok hem onları üzdüm mü diye üzülüyorsun hem de bağırmaktan sağlığın bozuluyor ama devam ediyorsun çünkü çocuk sevgisi var öğretme sevgisi var. Sevgi var. İçindeki ipliklerin seni eritse de yine de yanıp ışık ve ısı olmaya devam ediyorsun. İstersen damla damla tüken o damlaları da yakıp yine eriyorsun yine seviyorsun. Zaten en çok kendimin düzeltemeyeceği ne onların seçimi ne de benim gücümün yetemeyeceği şeyler olan şeylere ağladım, üzüldüm. Edebiyat da öyleydi. Tanımadığın, bilmediğin ha ölmüş ha yaşıyor yazdıklarından hissediyorsun onun yerine dertleniyorsun içine zuhur ediyor yaşantıları, kitapta öğrendiklerinin ötesinde bir şey. Farkı derin bir analiz yeteneği kazandırıyor ama bununla dünyada bir şeylere yön vereceksen de kendi alanının içinde mümkün olmuyor. Bir şeyle birleştirmek gerekiyor. Gerekirse kendi yapımın çok zıttı. Edebiyat duygu işi ben duygu yüklü olunca birbirimize ağır gelip birbirimizi mahvediyoruz. Üstelik modern dünyada uygulanabilirlikli çalışma yapılabilecek bir konusu yok. Olanı deşip üzerine analiz ediyoruz. Ancak gizil uygulanabilir. Sentezle uygulanabilir. Sindirdikten sonra örtük bir şekilde işin içine katarsın. Ben de kendimin çok zıttı duygunun değil paranın dünyasına geçtim inadına. Anlamak değil yönetmek dedim. Ama tabi sadece öğrenmek için. Öğrendiğimde kendi kalbimi kaybetmemiş ama uyanıklığıma uyanıklık katmış olarak devam edeceğim her şeye. O yüzden öğrenmek gerekiyor her şeyi. Eskiden öğrendiklerini unutmayarak yenilerle beynim sentezler bir çığır bir devrim bulur kendine bilirim. Çünkü ilim kendini bilmek ve ben ilimden de bilimden de bir türlü vazgeçemedim ve vazgeçemem de çünkü çok seviyorum. Madem yazar çaylaklığıma son verip uyanıklığımı gördü, madem sosyal medyayı neden bazen kullandığımı herkesten çok beni anlayıp anladı bana anlaşıldığımı, ilk defa doğru tanındığımı hissettirdi. Aklımdaki soru işaretleriyle ilgili cevapları aynı benimde soru işaretinin sahibini zorlamamak ona zarar vermemek için anlattığım kapalı yöntemle yani Mehmet Tekin’in “Roman Sanatı” kitabında dramatik yöntem olarak adlandırılan kapalı anlatımla aksettirdiyse ne yazıyorum ben de bilmiyorum içimden dökülüyor ders çalışmaya başlamadan önce en son okuduğum kitaba uçtum nasıl oldu bilmiyorum. Cümlem bitmeden içine bir sürü şey dahil oluyor ya. Artık ben yaz yaz baş edemiyorum hipertimestik sendromumla, nadir görülen nöropsikolojik durumumla, aşırı hatırlama ile yani. Hyper(aşırı) thymesis (hatırlama) Hyperthymesia ile anlaşılmam zor kabul ediyorum. 2022 yılında araştırmışım hafıza meselemi çünkü bakıyorum deftere hafızamın karışık olmadığı zamanlardan en karışık olduğu zamanlara kadar yazmışım en son 2022 yazdığına göre o yıl araştırmışım. Hipertimeziye beynin korteks yapısında değişik yapıların farklılıkları ve temporal lobun orantısız olarak gelişmesinin sebep olduğu düşünülmekteymiş ve cümlede geçen orantısız ifadesi ayarsızlığımı doğruluyor. Analitik düşünmeyi sağlayan beynin ön loblarındaki hipokampüs arasında daha fazla bağlantı olduğu da anlaşılmış işte o bağlantılardan sürekli olmazları mantıklıymış gibi birbirine bağlıyorum sonra ayarsız dengesiz oluyorum. Son derece üstün otobiyografik bellek (highly superior autobiographical memory) ile bazen baş edemediğimi kabul ediyorum. Saçmalatan beni bu mesele.
bu kadar kimsenin cesaret edemediği kadar kalbimi olduğu gibi dökmeye cesaretim varsa bu sefer yds olursa hiç başlamadığım yeni bir hayata başlamaya da cesaretim olur olmazsa yine inadına akademik kariyer için daha çok çalışmaya da. Elinde bir şey olmadan kimseler seni görmeden yaşayabilmek de bir cesaret belki de. Ve ben yıllarca yolumdan şaşmadan öğrenme aşkımı kaybetmeden ama mantıklı ve bilimsel sevgiye odaklı yanlarımla zıt ama hayatı da yumuşatan kalbimin aklımı bulandırmalarıyla baş etmeye çalışarak her şeye çok çalıştım çok çabaladım. Hayatın içinde sağlam güzel başarılı ama en önemlisi iyi kalbini yitirmeyen bir hayat olarak kalma çabası. Aynı şeyleri sayıklayınca değersizleşmesin lütfen. Kalpten çıkan böyle hep. Kalp aynı şeyleri sayıklayınca hatta sadece kalp değil akıl, ruh her şey. Yani her şey hani resmin içinde resim olur ya. Şöyle düşünelim tablonun içinde bir de o tabloya bakan insanların resmi var. İşte o baktığı tabloyu da bakan kişinin resimde görünmese de yüreğini de güzel tutma ferah tutma çabası. Çok karışık anlattım belki de. Tek tek açmak en iyisi olacak. Diyelim ki kalp görünmüyor ama nasıl bir kalbi olduğu şapkasından ne biliyim, kıyafetinden, saçının renginden bir renkle yani rengin ruhuyla yansıtılabilir. Ben de anlamıyorum içimden geliyor bu şekilde yazmak. Durduramıyorum. Durdurmak da istemiyorum. Durdurmak istesem durdururdum. Durdurunca yaşayamıyorum. Böyle seviyorum. Böyle yaşadığımı hissediyorum. Resim içinde resim yani biz buna edebiyatta hikaye içinde hikaye yani helezonik olay örgüsü diyoruz her ne kadar ekonomi ve yönetim, uluslararası ticaret, işletmecilik, pazarlama, müşteri ilişkileri yönetimi, küreselleşme vs. öğrenim alanlarıyla yeni bir dünyaya başlamış olsam da edebiyat çalıştığım dünyamdan bazı bilgiler de hafızamda kalıcı kalmış iyi ki de kalmış. Zaten bence sancı da burada başlıyor. Çok şey var ve ifade edemiyorsun bir odanın içine tıkılıp kalmışsın ama şükredip o odada da sürekli kendine yeni bir evren ütopya adı her neyse yaşanabilir sevilebilir kendi dünyam haline getirmişim bir şekilde. Ne diyordum resim içinde resim. Tabloya baktığında da yüreğinin güzel olduğunu ve hayatında hiçbir şeyi harcamadığını, hayallerini, hedeflerini gerçekleştirdiğini ama yine en başındaki kalple kalarak gerçekleştirdiğini görmek çabası hem de tabloya bakan kalbin baktığı tablo gibi ferah olma çabası. Belki yine de anlatamadım. Zihnim çok karışık olduğundan. Metaforlarla ve imgelerle örülü olduğundan ya da sembolleştirmeden anlatamadım işte. Anlaşılsam da anlaşılmasam da benim anlatma şeklim böyle. Ben kendimi keşfetmek için yazıyorum. Keşfetmek dedim discover dedim kelime tekrarı yaptım beynimin içinde keşke sadece yetse böyle bilmek soru çözerken birleştiremeyince hevesim kuruyor. Dedim ya dün kayboldum. Kaybolduysam en başa dönmek tek çare. O yüzden belki de en başından başlamayalım kelime tekrarından sonra gramer tekrarından sonra belki denemeler yetişmezse yetişmediği halde sınavda bir mucize olur mu bu sefer ne biliyim olmazsa yine en başından başlarım daha uzun sürede bir yandan yüksek lisans dersleri var diye üzülüyorum ama belki o beni kamçılar bir an önce dersin yapıldığı merkezde olmak isterim. Daha çok çalışırım. Bilmiyorum ama Rüya nereye dalsa neyin içine girse hep sevecek bir şey buluyor. Hem uyumsuzu hem uyumlusu oluyor. Anlıyor ve dürüst oluyor her şeyde. Hiçbir işte çalışmazken evde de mutluydu. Hayatında ilk defa hiçbir zorunluluğu olmadan dayatılan şeyler olmadan rahat rahat hem ders çalıştı aceleye getirmeden, hem kitap okudu istediği kendi seçtiği kitapları hem filmler, diziler izledi. Yoga yaptı, online kurslar aldı. Aslında hiçbir zaman durmadı. Sohbet sitesinde bile boş boş takılmadı. Sevdiğini bulduğunu onun da onu bulduğunu en başından bağlantı kurduğu her şeyin tamamlandığını hissedene kadar ondan sonrası zaten boş değil. Sevmek, sevdiğinle güzel vakit geçirmek neden boş olsun. Bir de ben meydan okuyucu bir karakter olduğum için inadına her şeyi denedim ve zamanla seve seve yaptım. Beni boğan benim dışımda şeyler. Hayatın klişe zorunlulukları.
2 notes
·
View notes
Text
Özür dilerim, ben yeniden tutamadım kendimi. Yeniden nefret edemedim senden, yine bitiremedim seni. Ne kadar desem de silemedim içimdeki sevgini. Öyle çok özlüyorum ki seni, hayır senin yerinde olsam fazla kıyamazdım bana. Fakat nasıl da mutlusundur şu an. Ahım kaldı sanıyorum fakat yok herhalde, çok iyisin diye duydum. Öyle dediler işte, eh biraz da üzüldüm ama merak etme ben de iyiyim, iyi olmaya çalışıyorum. Senden sonra ne kadar iyi olabilirsem zor oldu ama yine de mutluyum, hem de o kadar mutluyum ki, seninle olduğum zamandan daha az acı çekmeye başladım. Nasıl diyebilirim, alıştım sanki biraz. Hayli zaman geçti. Böyle olması gerekli, böyle oldu. Ama bazen aklıma geliyorsun ve işte o zaman her şey yine eskiye dönüyor, bir an o kadar kötü hissediyorum ki; ama merak etme biraz sonra geçiyor. Bana sorarsan bu nokta aklımın ucundan geçmezdi ama alışıyorum, alışıyorum. Daha sonra neyin ne olduğunu öğrendim. Saf değilim artık. Kimseye inanmıyorum, güvenmiyorum da. Sevmek desen zati katiyen olmayacak bir şey. Ben bunları neden anlatıyorum ki bak yeniden geldin aklıma, hiç yoktun fakat var olman asıl zor olan. Zor, çok zor fakat olsun. Dedim ya alıştım ben uzatmak istemem, mutlusun diye duydum ya zaten, ben de mutluyum. Çok...
#iyi geceler#keşfet#postlarım#sevgi#şiir#aşk#hüzün#sözler#egeninincisi#karantina#3391kilometre#özlü söz#hasret#özledim#ölüm#gece#acı#ayrılık#sezen aksu#yalnızlık
141 notes
·
View notes
Text
Her şeyimden harcadım.. bir gün bana artık umudum kalmadı deme Anlayabiliyor musun ben her şeyim den harcadım ve gelen her ümide bağlandım olabilir dedim gerçekleşebilir dedim. Her defasında ümitlenip her defasında ümitlendirip yarı yolda bıraktın. Her şeyimden harcadım diyorum inanmıyorsun. Üzüldüm diyorsun asıl ben buna inanmıyorum keşke üzülsen ya keşke. Birkerede sen üzülsen birkerede sen benim kırıcı lafımı umursayıp üzülsen? İnan çok isterdim üzülmeni. Başkası için değil benim için isterdim üzülmeni.
40 notes
·
View notes
Note
Terk etti gitti. Çok sevmiştim lan. Ona çocuğummuş gibi davranıyordum zaten minyon biriydi. Onun her derdini sahiplendim her zaman yanında olduğumu hissettirdim. Böyle yapmamak gerekiyormuş meğer. O benim sevgimin hiçbir zerresini hak etmedi. Sonra ne oldu biliyor musun ayrıldıktan 2 ay sonra başkasıyla çıkmaya başladı. İnsanlar çorap değiştirir gibi sevgili değiştiriyorlar sanırım ama başkasıyla çıkmasına rağmen onu hala kalbimden atamadım. O beni sevmemesine rağmen neden hala onu unutamıyorum ki ben? Ben unutmak istiyorum. Unutmak undan geliyormuş biliyor musun? Bir anda unutamıyormuş insan. Un ufak etmek gerekiyormuş. Ben un ufak edemiyorum.
Senin için gerçekten cok üzüldüm neden mi böyle güzel sevginin o gibi bi kişiye harcadığın için ve bu kişi asla sevgini hakemedi asla degmeyecem bir kişi icin kendini mutsuz etme evet unutması çok zor biliyorum kendinle ilgilen kafani yoracak birseyler bul ve seni gerçekten içtenlikle sevecek ve senin bu sevgine karşılık verecrk kişi bulacaksın asla umutsuzluğu kapılma burda asıl kaybeden kişi o sen asla kaybetmedjn o kişinin gerçek yüzünü öğrendin ve simdi bu yaziyi okurken gülümse ve de ki sevgimi haketmeyecek kisiler icin kendimi üzemem yoluma bakacağım hayat daha karşına bir sürü güzel insan cikaracak / bana içini döktüğün icin teşekkürler seviliyorsun <3
7 notes
·
View notes