#arthurcdanto
Explore tagged Tumblr posts
Text
Nan Goldin, Gotscho Kissing Gilles, Paris, 1993.
Ölüm döşeği fotoğraflarına bakmak kolay değil. Herhangi bir fotoğrafın varlığıyla bile vurgusunu yaptığı zamanın acımasızlığı ya da fanilik fikrini iyiden iyiye katmerliyorlar. İnsanın dilini falan çıkartarak poz verdiği en zıpır portre bile, on yıl challenge larında veya öldükten sonra onun temsili oluyor. Böyle bakıldığında, instagram dm'inize çokça sayı ve düzensizce sıralanmış harfler içeren hesap adlarından gelen "hi there, wanna see my boobs" profilleri dahi bir tür memento mori. Ama sabah sabah kimsenin ruhunu karartmaya gelmedim, ölümün portreleri fotoğraf etiğine dair daha yaşamsal ve ahlaki bir sorguyu beraberinde getiriyor.
Fotoğrafta Antik Yunan filozoflarından birinin sol yanağı hasar gördüğü için gölgede bırakılmış heykeli gibi gözüken kimse Arthur C. Danto. Amerikalı sanat eleştirmeni ve felsefecisi, aynı zamanda emeritus profesör. Emeritus, yani onursal ve herhangi bir görüşüne karşı çıkmadan önce durup kendi cv'nizi şöyle bir gözden geçirmeniz gereken. Ama bu emeritusluk gereği belki, Danto'nun evet sanata dair çok derin bilgisi, ancak nedense bir çırpıda kesinleyiverdiği sivri görüşleri var (ama kendi alanında tabi, bu noktada bir başka emeritus olan Oktay Sinanoğlu'ndan ayrışıyor). Danto'yu ölüm döşeği fotoğraflarına bağlamadan önce birkaç ayrıntı daha. Danto okumayı bu keskinliklerine rağmen seviyorum çünkü 1. Kendi sivri derdini karşısındakini boğmadan anlatan bir hayatiyeti var. 2. Sanat ya da edebiyat üst metinlerinde pek rastlanmayan neşeli örnekler veriyor. 3. Haliyle bir sürü bilgi veriyor (sanat magazini dahil): 4. Dediğim gibi olanca emeritusluğuna rağmen kendini hiç tutamayıp "olağanüstü" falan diyerek kestirip atması bazen komik ve heyecan verici oluyor (mesela Nan Goldin için demişti). 5. Hoppala dediğiniz yerde bile özelikle karşılaştırmalı örnekleri epeyce kafa açıyor. Ancak kendisiyle dün gece bir anlaşmazlık yaşadık, bu ölüm döşeği portreleri meselesi de ordan çıktı.
Danto temelde fotoğrafta aktarım ahlakını tartıştığı "The Naked Truth" başlıklı yazısını Andy Warhol'un ikonlarından transvestit Candy Darling'in iki farklı fotoğrafçı tarafından verilmiş, birbirinden çok ayrı iki temsiline dayandırmış. Fotoğraflardan biri Richard Avedon'un 1969'da çektiği yukarıdaki Andy Warhol and the Members of the Factory toplu portresi. Candy Darling birkaç Fabrika üyesiyle ayakta ve çıplak.
Diğeriyse Peter Hujar'ın bu insanı gerçekten sarsan, olağanüstü güzellikteki, fotoğrafın resme öykündüğü o ilk dönemlerdeki piktoryalist kompozisyonları andıran ölüm döşeği portresi (Candy Darling ne yazık ki 1974'te, 29 yaşında ağır bir hastalıktan ölüyor).
Danto bu eleştirisinde kabahatli çocuğuna ahlak nutku çeken ebeveynin azar kreşendosunu izliyor. Aslında sen masumsun, arkadaş çevren kötüyle başlayıp (Avedon), ele güne ne diyeceğiz diye hızını arttırarak decam ediyor (saldırıya uğramış sanat izleyicisine karşı yenen herze ortada) ve sonrasında kabahat asıl sende tabii diyerek sesini iyiden iyiye yükseltiyor. Çünkü ona göre Candy Darling bir "sexual freak" (evet, ifade Danto'ya ait) olarak sunulduğu bu pozu vererek kendi değerlerine de saldırmış. Saldırı fikri bu noktada üçle çarpılıyor. Zannedersiniz ki Avedon bir gece fabrikaya hırsız gibi dalıp zavallı Candy'yi gizlice görüntüleyip fotoğrafı Hürriyet'e sızdırdı (bizim kızı fotoşoplamışlar hakim bey).
Danto bir transfobik olmasa gerek (trans arkadaşları, komşuları falan olmalı, ayrıca Candy'ye saygısından dolayı onu yazısında "she" zamiriyle anacağını belirtiyor), onu asıl rahatsız eden, alışılmadık bir trans temsiliyle karşı karşıya gelmek olmalı. Herkes yerini bilecek sonuçta. Kadın temsillerinde olduğu gibi, Candy'leri de böyle dimdik değil, yatayda, daha düşkün, daha savunmasız, daha kırılgan ve hayatın daha e��iğinde görmeliyiz. Bu saldırı argümanının alt metninde naçizane bunu okuyorum. Çünkü bu portrede bir kurban zavallılığı şöyle dursun, tam tersine, varlığını, bedenini vakarla taşıyan ve Avedon'a bile isteye dimdik poz veren (çocuk mu zaten) bir star görmeden edemiyorum.
Peter Hujar'ın gerçekten de her yönüyle muazzam ölüm döşeği portresini Danto fotoğrafta temsil ahlakının şahikası seçiyor. Candy'nin değerlerini birebir yansıtıyormuş. Danto'nun kafasında bu Candy'nin değerleri dediği şey neye tekabül ediyor merak içerisindeyim. Ama bunun ahlaken daha esaslı bir fotoğraf olarak görülmesi şaşırtıcı değil, Candy artık yatayda, bir daha hiç doğrulamayacak çünkü, yaşamın kıyısında ve en zaaflı anlarında, öteden beri olmayı hayal ettiği Hollywood starlarının ölüm sahnelerini andıran bir kompozisyon içinde, son bir kırılgan temsille sonsuzluğa geçmek üzere. Istıraplı bir temsil değil mi? Kimseye saldıramayacak kadar düşkün. Kendisine bile. Olması gerektiği gibi.
Danto'yu anlamaya çalışmadım değil. Nispeten kapalı bir topluluk karşısında dışarıdan bir bakışın canavarlaştırıcı gözüyle (Avedon) içeriden bir bakışın (Hujar) derin kavrayışını karşı karşıya getirmek gibi (bu tip bir karşılaştırma ekseni genelde Diane Arbus ve Nan Goldin arasında kurulur) bir niyet üzerinde bile çuvallıyor yine de. Gerek seçtiği sözcükler gerekse daha mevzunun başında seçtiği örnekle. Fotoğraftaki ahlak tartışması ne diye düpedüz çıplaklıktan, üstelik trans çıplaklığından hareketle yürütülür ki zaten? Bunun için iradesini kullanmış bir yetişkindense çocuklar çok daha iyi bir örnek olmaz mıydı? Çıplaklık dediğimiz de nedir ki ayrıca? Ayakta durup pipisini göstermek mi, yoksa insanın dünyaya sergilemekten çoğu zaman çekineceği o en kırılgan, en savunmasız anları mı? Bir ölüm döşeği fotoğrafından daha çıplak bir fotoğraf düşünemiyorum, ki bun noktada Hujar'ın fotoğrafını da başka birçok death bed temsili gibi ahlaken masaya yatırmak mümkün.
Bu arada "yüksek" ve "yukarıda" duran sanatın fotoğraflarına dair tartışmalarda Avedon'a yüklenmek de fotoğraf teorisyenleri arasından adetten galiba. Özellikle de karşılaştırmalı incelemelerde. Yüksek modanın temsilcisi, sen orada kal demenin haksız bir yolu. Douglad Davis de Avedon'un In the American West fotoğrafları için "ifşa edici" portre kalabalığında fotoğrafçının Amerika'nın batısını değil, bizzat kendisini ve tarzını belgelediği hükmüne varmıştıç Bu apayrı bir tartışma konusu tabi ama belgenin yüzde kaçı fotoğrafçının tarzını yansıtmalı sorusu da biraz sübjektif bir ölçüt olmuyor mu? Neyse, Danto böyle, Candy'yi daha yakından tanımak için de 2010 yapımı Beautiful Darling belgeseli youtube'da.
1 note
·
View note