#arap yarımadası
Explore tagged Tumblr posts
Text
2020 Yılı Mart Ayında Suudi Müftüsü: “Türk’ler Mevalidir, İslamı Temsil Edemezler” Diye Fetva Verdi...
Mevali Ne Demek?
İslamiyetten önce Araplar “Azad edilmiş kölelere” Mevali diyordu.
İslamiyetten sonra, Mevali kavramı, Arap olmayan Müslüman Milletler için kullanıldı. Kullanılıyor.
Arap geleneğine göre; Mevali'nin malı, parası, karısı, kızı Araba helal sayılıyor.
Mevaliden doğan çocuk veliaht olamıyor.
Arap tarihinde, Mevali denildiği zaman akla Türk’ler geliyor.
Türk’ler, islamiyet dünyaya indiği 612 yılından, üç asır sonra, 934 yılında Müslüman olmuşlardı.
Onlara göre Kuran “Mekke ve etrafında yaşayan insanları uyarmak için, arapça inmiş” bir kitaptı ve bu ayet ile sabitti. O dönemde, Mekke etrafında Araplar yaşadığına göre mekanın sahibi onlardı.
“Her millete bir peygamber gönderdik” şeklindeki Kuran hükmünü, Araplar, “Hz. Muhammed Araplar için gelmiş Peygamberdir” diye anladılar.
Arap olmayanların Müslümanlığını kabul etmediler.
Sonradan Müslüman olan başka milletleri MEVALİ diye tanımladılar.
Emevi döneminde başlayan, İslamdaki ayrıcalığa ilk karşı çıkan Hanefi Mezhebinin kurucusu Ebu Hanife (699-767) olmuştur. Büyük İmam diye tanımlanan Ebu Hanife, mevali geleneğine karşı çıkması yüzünden, arapların hışmına uğramıştır.
Sonradan Müslüman olan Türklerin Hanefi Mezhebini seçmeleri tesadüf değildir.
Mevali kavramı, sadece Emevilere mahsus değildi. Abbasiler’de aynı geleneği devam ettiriler. Bağdattaki Abbasi Halifesi, kendini kurtaran Selçuklu Sultanı Tuğrul Beye kızını vermedi. Gerekçe, Tuğrul Bey'in Türk olması ve Mevali sayılmasıydı.
Tarihin hiç bir döneminde, Araplar, Türklerin İslami liderliğini ve egemenliğini tanımadılar. İlk fırsatta Türklere karşı isyan ettiler...
Hilafeti temsil eden Osmanlıya karşı, İngilizlerle beraber savaşan Arap isyancılar binlerce Mehmetçiğimizin vahşice kanını akıttılar...
Bu anlayışın gerisinde MEVALİ geleneği yatıyordu...
Nitekim;
- Osmanlıya isyan eden Arapların başındaki isyancı Şerif Hüseyin İstanbul doğumluydu. Ve Haşimi soyundan geldiği için Mekke Şerifi tayin edilmişti. Hain Şerif Hüseyine göre, Türkler Mevali idi. Mevaliden Halife olamazdı...
Mevali'nin iktidarına karşı gelmek, İslama karşı durmak anlamına gelmezdi...
Bu anlayış, Arapların Türklere karşı isyan etmelerine yeterli gelmiştir...
-
2020 yılı Mart ayında Suudi Müftüsü: “Türkler mevalidir, İslamı temsil edemezler” diye fetva verdi...
Türklere karşı Suudilerin, Yunan tarafını tutması ve PKK'ya para yardımı yapmasının gerisinde Mevali anlayışı yatıyor...
Tarihin hiç bir döneminde Araplar (yöneticiler), Türkleri kendileri ile eşit Müslüman saymadılar...
Zira, Arap kültürüne göre, Mevali'nin iktidarı meşru sayılmıyor. Türkler ise ısrarla tüm bunlara rağmen Araplara layık olmadıkları sevgiyi göstermişler, siyasi ümmetcilik yaparak, arapları bile kendilerine güldürmüşlerdir...
Bu tarihi gerçeği her Türk insanı bilmeli, ona göre hareket etmelidir...! (Alıntı)
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/suudi-arabistanda-ingiliz-seyyah-philbynin-anisina-arap-yarimadasi-col-gezisi-yapiliyor.html
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan Abdullah Philby’nin anısını canlandırıyor.
Riyad makamlarının sponsorluğunda “Arap Yarımadasının Kalbi” sloganıyla 16 Ocak Pazartesi günü başkent Riyad’dan başlayan 1300 kilometrelik seyahat, Arap Yarımadası çölü ve ülkenin batısındaki Taif kentinden sonra Cidde’de tamamlanmış olacak.
Yaklaşık 2 hafta sürmesi beklenen gezide çöl koşulları ve tarihi yerlerle ilgili bilimsel çalışmalar yapmayı hedefleyen İngiliz keşif ekibinde, Suudi Arabistan vatandaşı Abdullah Philby’nin torunu Rim Philby de yer alıyor.
Geceleri çölde konaklayan ve gündüzleri yollarına devam eden keşif ekibi, 15 Kasım 2022’de Suudi Arabistan’ın doğusundan başkent Riyad’a gerçekleştirdiği ilk aşamanın devamı olarak gezisini tamamlamayı planlıyor.
“Çölde yıldızlar altında uyuyoruz”
Ekibin lideri İngiliz kaşif Evans, Suudi devlet televizyonu Al-Ekhbariya’ya yaptığı açıklamalarda, “Şu anda Riyad-Cidde arasında gerçekleşecek seyahatimizin ikinci aşamasındayız. Bazen yürüyerek, bazen develer sırtında ve bazen de araçlarla yolumuza devam ediyoruz. Muhteşem manzaralar görüyor ve çölde yıldızlar altında uyuyoruz.” dedi.
Cidde’ye ulaşarak tamamlayacakları gezileriyle Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına kadar çölle ilgili verileri toplamayı hedeflediklerini söyleyen Evans, “Keşif ekibi, çölle ilgili verilerin zenginleştirilmesi için bu geziyi uluslararası araştırma projelerinde kullanacak.” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı, bu gezinin ayrıca Suudi Arabistan ile İngiltere arasındaki “tarihi ve kesintisiz” ilişkilere de ışık tuttuğunu kaydetti.
Abdullah Philby kimdir?
1885 doğumlu İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby veya Suudi Arabistan’da kullandığı adıyla Abdullah Philby, İngiltere’nin Hindistan’daki koloni yönetiminde memur olması hasebiyle Farsça ve Arapça’nın yanında Urdu, Pencabi ve Belüci dillerini öğrendi.
Osmanlı Devleti’ne karşı savaşan İngiliz ve Hint birliklerine katılmak üzere 1915’te Irak’ta görev alan Philby, 1917-1918 yıllarında Arabistan’a gönderildi.
Kasım 1921’de İngiltere’nin Ürdün temsilciliğine tayin edilen Philby, 1930 yılında Müslüman olduğu ve adını Abdullah olarak değiştirmesiyle Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz bin Suud’un kendisine olan güvenini artırdı.
Arap Yarımadası’nı doğudan batıya kapsayan gezinin yanı sıra birçok uzun mesafeli seyahatler yapan Philby, gezilerinde bir dönem bölgenin İslam öncesi tarihi üzerine araştırmalarda yoğunlaştı.
Philby, seyahatlerinde topladığı arkeolojik kalıntıları, çok sayıda jeolojik bulguyu, flora ve fauna örneklerini çeşitli müzelere, tarih ve coğrafya derneklerine bağışladı.
Biri İngiliz ve biri Arap olmak üzere iki evlilik yapan Philby, 1960’ta öldüğü Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yer alan Müslümanların mezarlığında toprağa verildi.
0 notes
Text
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı. Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan…
View On WordPress
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/suudi-arabistanda-ingiliz-seyyah-philbynin-anisina-arap-yarimadasi-col-gezisi-yapiliyor.html
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan Abdullah Philby’nin anısını canlandırıyor.
Riyad makamlarının sponsorluğunda “Arap Yarımadasının Kalbi” sloganıyla 16 Ocak Pazartesi günü başkent Riyad’dan başlayan 1300 kilometrelik seyahat, Arap Yarımadası çölü ve ülkenin batısındaki Taif kentinden sonra Cidde’de tamamlanmış olacak.
Yaklaşık 2 hafta sürmesi beklenen gezide çöl koşulları ve tarihi yerlerle ilgili bilimsel çalışmalar yapmayı hedefleyen İngiliz keşif ekibinde, Suudi Arabistan vatandaşı Abdullah Philby’nin torunu Rim Philby de yer alıyor.
Geceleri çölde konaklayan ve gündüzleri yollarına devam eden keşif ekibi, 15 Kasım 2022’de Suudi Arabistan’ın doğusundan başkent Riyad’a gerçekleştirdiği ilk aşamanın devamı olarak gezisini tamamlamayı planlıyor.
“Çölde yıldızlar altında uyuyoruz”
Ekibin lideri İngiliz kaşif Evans, Suudi devlet televizyonu Al-Ekhbariya’ya yaptığı açıklamalarda, “Şu anda Riyad-Cidde arasında gerçekleşecek seyahatimizin ikinci aşamasındayız. Bazen yürüyerek, bazen develer sırtında ve bazen de araçlarla yolumuza devam ediyoruz. Muhteşem manzaralar görüyor ve çölde yıldızlar altında uyuyoruz.” dedi.
Cidde’ye ulaşarak tamamlayacakları gezileriyle Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına kadar çölle ilgili verileri toplamayı hedeflediklerini söyleyen Evans, “Keşif ekibi, çölle ilgili verilerin zenginleştirilmesi için bu geziyi uluslararası araştırma projelerinde kullanacak.” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı, bu gezinin ayrıca Suudi Arabistan ile İngiltere arasındaki “tarihi ve kesintisiz” ilişkilere de ışık tuttuğunu kaydetti.
Abdullah Philby kimdir?
1885 doğumlu İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby veya Suudi Arabistan’da kullandığı adıyla Abdullah Philby, İngiltere’nin Hindistan’daki koloni yönetiminde memur olması hasebiyle Farsça ve Arapça’nın yanında Urdu, Pencabi ve Belüci dillerini öğrendi.
Osmanlı Devleti’ne karşı savaşan İngiliz ve Hint birliklerine katılmak üzere 1915’te Irak’ta görev alan Philby, 1917-1918 yıllarında Arabistan’a gönderildi.
Kasım 1921’de İngiltere’nin Ürdün temsilciliğine tayin edilen Philby, 1930 yılında Müslüman olduğu ve adını Abdullah olarak değiştirmesiyle Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz bin Suud’un kendisine olan güvenini artırdı.
Arap Yarımadası’nı doğudan batıya kapsayan gezinin yanı sıra birçok uzun mesafeli seyahatler yapan Philby, gezilerinde bir dönem bölgenin İslam öncesi tarihi üzerine araştırmalarda yoğunlaştı.
Philby, seyahatlerinde topladığı arkeolojik kalıntıları, çok sayıda jeolojik bulguyu, flora ve fauna örneklerini çeşitli müzelere, tarih ve coğrafya derneklerine bağışladı.
Biri İngiliz ve biri Arap olmak üzere iki evlilik yapan Philby, 1960’ta öldüğü Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yer alan Müslümanların mezarlığında toprağa verildi.
0 notes
Text
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı. Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan…
View On WordPress
0 notes
Text
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı. Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan…
View On WordPress
0 notes
Text
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/suudi-arabistanda-ingiliz-seyyah-philbynin-anisina-arap-yarimadasi-col-gezisi-yapiliyor.html
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan Abdullah Philby’nin anısını canlandırıyor.
Riyad makamlarının sponsorluğunda “Arap Yarımadasının Kalbi” sloganıyla 16 Ocak Pazartesi günü başkent Riyad’dan başlayan 1300 kilometrelik seyahat, Arap Yarımadası çölü ve ülkenin batısındaki Taif kentinden sonra Cidde’de tamamlanmış olacak.
Yaklaşık 2 hafta sürmesi beklenen gezide çöl koşulları ve tarihi yerlerle ilgili bilimsel çalışmalar yapmayı hedefleyen İngiliz keşif ekibinde, Suudi Arabistan vatandaşı Abdullah Philby’nin torunu Rim Philby de yer alıyor.
Geceleri çölde konaklayan ve gündüzleri yollarına devam eden keşif ekibi, 15 Kasım 2022’de Suudi Arabistan’ın doğusundan başkent Riyad’a gerçekleştirdiği ilk aşamanın devamı olarak gezisini tamamlamayı planlıyor.
“Çölde yıldızlar altında uyuyoruz”
Ekibin lideri İngiliz kaşif Evans, Suudi devlet televizyonu Al-Ekhbariya’ya yaptığı açıklamalarda, “Şu anda Riyad-Cidde arasında gerçekleşecek seyahatimizin ikinci aşamasındayız. Bazen yürüyerek, bazen develer sırtında ve bazen de araçlarla yolumuza devam ediyoruz. Muhteşem manzaralar görüyor ve çölde yıldızlar altında uyuyoruz.” dedi.
Cidde’ye ulaşarak tamamlayacakları gezileriyle Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına kadar çölle ilgili verileri toplamayı hedeflediklerini söyleyen Evans, “Keşif ekibi, çölle ilgili verilerin zenginleştirilmesi için bu geziyi uluslararası araştırma projelerinde kullanacak.” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı, bu gezinin ayrıca Suudi Arabistan ile İngiltere arasındaki “tarihi ve kesintisiz” ilişkilere de ışık tuttuğunu kaydetti.
Abdullah Philby kimdir?
1885 doğumlu İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby veya Suudi Arabistan’da kullandığı adıyla Abdullah Philby, İngiltere’nin Hindistan’daki koloni yönetiminde memur olması hasebiyle Farsça ve Arapça’nın yanında Urdu, Pencabi ve Belüci dillerini öğrendi.
Osmanlı Devleti’ne karşı savaşan İngiliz ve Hint birliklerine katılmak üzere 1915’te Irak’ta görev alan Philby, 1917-1918 yıllarında Arabistan’a gönderildi.
Kasım 1921’de İngiltere’nin Ürdün temsilciliğine tayin edilen Philby, 1930 yılında Müslüman olduğu ve adını Abdullah olarak değiştirmesiyle Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz bin Suud’un kendisine olan güvenini artırdı.
Arap Yarımadası’nı doğudan batıya kapsayan gezinin yanı sıra birçok uzun mesafeli seyahatler yapan Philby, gezilerinde bir dönem bölgenin İslam öncesi tarihi üzerine araştırmalarda yoğunlaştı.
Philby, seyahatlerinde topladığı arkeolojik kalıntıları, çok sayıda jeolojik bulguyu, flora ve fauna örneklerini çeşitli müzelere, tarih ve coğrafya derneklerine bağışladı.
Biri İngiliz ve biri Arap olmak üzere iki evlilik yapan Philby, 1960’ta öldüğü Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yer alan Müslümanların mezarlığında toprağa verildi.
0 notes
Text
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı. Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan…
View On WordPress
0 notes
Text
Ben, Sina Dağhan Sağyaşar.
Bu size uzun geldiyse bana kısaca Sina diyebilirsiniz. Ancak "Siğna" şeklinde uzatarak okumazsanız gerçekten sevinirim. Bu konuda biraz takıntılıyım.
Ismimi babam vermiş. Annem abim Sinan'la da uyumlu olacak bir kız ismi düşünürken babam bana Sina demek istediğine karar vermiş. Genellikle erkek ismi olarak kullanılmasına rağmen babam bana en uygun ismin bu olduğunu düşünüyormuş. Üç günlük bir bebeğin karakter analizini yaparak ona doğru ismi seçtiğini iddia etmesi her ne kadar gerçekçi olmasa da babam istemiş ve adım Sina olmuş.
Sina, Arap Yarımadasının Mısır ile birleştiği yerde bir üçgen oluşturan yarımadanın adı. Bu yarımadada bulunan ve Hz. Musa’ya Tanrı sözlerinin burada geldiğine inanılan dağ. Aslında ismimin anlamında beni kendine çeken tek detay, üçgen oluşturan bir yarımadadan gelmesi. Iki farklı kültürü bir üçgenin içine sığdıran Sina Yarımadası, birkaç farklı zihni de benim içimde birleştirmek için ismim olmuş.
Isimlerimiz kaderimizi oluşturur derlerdi de inanmazdım.
Aslında ne kadar da doğruymuş.
Bunu son dönemde daha iyi anlıyorum.
Bunca zamandır size 2020 yılından sesleniyordum. O dönemde hastalığımı net olarak bilmesemde Uraz'ın, yani eski kocamın, bu konu hakkında bir teorisi vardı. Bende çoklu kişilik bozukluğu olduğunu düşünüyordu, ki haklıydı. Terapistim de bunu onayladı.
Işte bu yüzden de şimdiye kadar size anlattıklarımın ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilmiyorum. Ama bundan sonra anlatacağım her şeyi, unutmamak için günü gününe not ediyorum. Aslında mayıs ayından önce yaşananları da anlatmak isterdim. Bizi boşanacak duruma getiren şeyin ne olduğunu, ilk çatlaklarımızı, birbirimize söylediğimiz dönüşü olmayan yalanların başlangıcını da bilin isterdim. Artık bu mümkün değil.
Çünkü geçmişime dair hiçbir şey hatırlamıyorum.
Kim olduğumu bile bilmiyorum.
Tanıdığınız kişi, gerçekten ben olan ben miyim bilmiyorum.
Ben, S... Ben... Ben Sin... Ben Sina...(?)
Ben gerçekten ben miyim bilmiyorum.
3 notes
·
View notes
Text
Halil Umut Melere'nin Körfez Ulusları Kupası'ndaki Önemli Görevi
Körfez Ulusları Kupası: Türk Hakem Halil Umut Meler’in Görevi Körfez Ulusları Kupası, her yıl düzenlenen ve Orta Doğu ile Arap yarımadası ülkelerinin milli takımlarının katıldığı önemli bir futbol organizasyonudur. Bu yıl 26. kez gerçekleştirilecek olan bu prestijli turnuvada, Türk hakem Halil Umut Meler’in de yer alması, Türk futbolu açısından büyük bir gurur kaynağıdır. Halil Umut Meler, 21…
0 notes
Text
Dış ticarete denizyolu damgası
https://pazaryerigundem.com/haber/180565/dis-ticarete-denizyolu-damgasi/
Dış ticarete denizyolu damgası
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye’nin dış ticaretinin tonaj olarak yüzde 87,5’inin, değer olarak ise yüzde 54,8’inin denizyolu ile gerçekleştiğini bildirdi.
İSTANBUL (İGFA) – Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Tersane İstanbul’da gerçekleştirilen 3. Türkiye Denizcilik Zirvesi’nin açılış programında konuştu.
1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile yabancı devletlerin Türk Deniz Ticaretindeki hâkimiyetinin sona erdiğini anımsatan Uraloğlu, “Dün 98. yıl dönümünü coşkuyla kutladığımız Denizcilik ve Kabotaj Bayramı da aziz milletimizin Mavi Vatanı olarak gördüğü denizlerine ve denizciliğe ne kadar önem verdiğinin en büyük kanıtıdır.” şeklinde konuştu.
Bakan Uraloğlu, tarih boyunca Türkiye’nin hem coğrafi hem de kültürel olarak kıtaların, medeniyetlerin ve kadim ulaşım koridorlarının kesişme noktasında yer aldığını belirterek, Türkiye’nin, Tarihi İpek Yolu’nun devamı olarak büyük öneme sahip olan Orta Koridor hattının kilit ve Avrupa’nın başlangıç noktası olarak çok etkili bir konumda olduğunu belirten Uraloğlu, “Dünyanın en önemli petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip Arap Yarımadası, Orta Doğu ve Hazar Havzasının da merkezi olmasıyla uluslararası enerji koridorunun da tam ortasında bulunmaktadır. Tarihte her zaman önemini sürdürmüş olan Türk Boğazlarının kontrolünü elinde tutan ülke olarak Akdeniz Havzası ve Karadeniz Havzasındaki ülkelerin deniz ulaşımı ve uluslararası ticaret faaliyetleri açısından da anahtar konumdadır. Bu sebeple, doğal bir yarımada olan, kara sınırlarının üç katı kadar deniz sınırlarına sahip ülkemiz için attığımız her adımda denizlerimizden en yüksek faydayı sağlamak ve dünya denizciliğine katkı yapmak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Bakan Uraloğlu, denizcilik sektörünün, bir denizcinin oğlu olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonu ve kaptanlığında son 22 yılda çok önemli gelişmeler kaydettiğini söyleyerek, “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde denizyolu taşımacılığının ve ticaretinin gelişmesi, denizlerimizde güvenliğinin sağlanması ve çevre duyarlılığıyla ilgili tüm gereklilikleri yerine getirerek uluslararası standartlara uygun çalışıyoruz. Hayata geçirdiğimiz proje ve çalışmalar Türkiye’nin, uluslararası denizcilik arenasındaki yerini ön sıralara taşıyarak gurur verici başarılara yelken açmış ve ülkemizi denizcilik alanında karar verici ülkeler arasında saygın bir konuma yükseltmiştir. Geçen yıl Türkiye’nin, Uluslararası Denizcilik Örgütü Konsey üyeliğine 143 ülkenin desteğiyle bugüne kadar ki en yüksek oyunu alarak üst üste 13. kez seçilmesi de bunun en güzel kanıtıdır.” diye konuştu.
TÜRKİYE DENİZ TAŞIMACILIĞINDAN 11 MİLYAR DOLAR PAY ALIYOR
Türkiye’nin dış ticaretinin tonaj olarak yüzde 87,5’inin, değer olarak ise yüzde 54,8’inin denizyolu ile gerçekleştiğini kaydeden Uraloğlu, Dünyada deniz taşımacılığının navlun değerinin 380 milyar dolar olduğunu Türkiye’nin ise bundan 11 milyar dolar pay aldığını belirtti. Uraloğlu, 2002 yılı öncesinde neredeyse sadece İstanbul Tuzla’ya sıkışmış olan bir tersanecilik faaliyeti söz konusu olduğunu söyleyerek, “Gemi inşa sanayimiz can çekişiyordu. Türk bayraklı gemiler Paris Mou’da kara listedeydi. Denizcilik faaliyetleri üzerindeki vergi yükünden bıkmış denizcilerimiz vardı. Ama biz Bakanlık olarak hayata geçirdiğimiz denetim ve uygulamalarla Paris Mou’da 2008 yılında beyaz listeye geçtik ve o günden bu yana beyaz listedeyiz. Türk Bayrağı dünyanın en prestijli bayrakları arasında yer almaktadır.” dedi.
Bakan Uraloğlu, Türkiye’nin gemi inşa sanayi yüksek katma değerli ürünleri ile ülke ekonomisine döviz girdisi sağlayan önemli bir değer olarak yükseldiğini söyleyerek, çevrenin ve denizlerin korunması adına atılan her adımın gelecek nesillere daha güvenli bir dünya bırakma yolunda önemli bir adım olduğunu belirtti ve Bakanlık olarak denizlerde seyir emniyeti, can, mal güvenliğiyle birlikte çevre güvenliğini artırmaya yönelik yatırımları tüm hızıyla sürdürdüklerini kaydetti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Göç ve Sosyal Hizmet 2022-2023 Bütünleme Soruları
Göç ve Sosyal Hizmet 2022-2023 Bütünleme Soruları 1. Aşağıdakilerden hangisi uluslararası koruma statülerinden biri olan sığınmacı statüsünün Türk mevzuatındaki karşılığı sayılabilir? A) Düzensiz göçmen B) Mülteci C) Geçici koruma D) Şartlı mülteci E) Göçmen Cevap : D) Şartlı mülteci 2. Türkiye yalnızca aşağıdakilerden hangisinden mülteci kabul etmektedir? A) Avrupa B) Asya C) Arap Yarımadası D)…
View On WordPress
0 notes
Link
0 notes
Text
Doğu anadolu da deniz olsun veya arap yarımadası komple ayrılsın o da olur.
Dünya ve dinler yok oldu başlangıç noktası kalmadı
Bi sürü ada sulak ülkesi var da ne oluyo
0 notes
Text
TURKIYE CENNETI TURK CEHENNEMI
AKP çocuklarının en masumları bile tepeden aşağıya @kucukprensiye‘nin PİŞKİN MUHAFAZAKARLARI gibi. Bizdeki temsilcilerine ülkenin, halkın, yoksulların gerçek düşmanı görmek, tanımak, istiyorlarsa aynaya baksınlar deyince topyekün onun etrafında toplandılar. Murat Sevinç’in saf müslümanlık yazısını gönderdim. Pişkin naturalarına dokunmadı bile. https://www.diken.com.tr/hicbiri-gercek-musluman-degilse-gercegi-nerede/ Bir Müslüman, yalan söylemez. Yalanın, karşısındakini aldatmak ve aldatmanın bir ‘hak’ sorunu olduğunu bilir. Kul hakkıyla gitmek istemez, huzura. Dolayısıyla bir Müslüman, hak yemez. Başkasının hakkına tecavüz etmez. Yaşamının her anında, her alanında. En önemsiz görünen yerde dahi. En basit, en düşünülmeyen yerde. Örneğin kırmızı ışıkta. Yalnızca bir kural olduğu için değil, aynı zamanda, bekleyen diğer araç sürücülerinin hakkını gözetmek zorunda olduğunu düşündüğü için, bekler. Pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar. Şeyma’nın ve depremde katlettikleri on binlerin KATİLLERİNİ ölümüne destekliyorlar. Herkes TARAFINI seçer dedim. Muhaliflerin hiçbiri yanımda durmadı. Ekmek davasına sesini çıkaramazsın ama yalakalık yapan yapana. Buğuz ediyorum sadece. İbretle izliyorum AKP çocuklarını ve fırsatçı muhalifleri. Şeyma’nın ve on binlerin katillerinin suç ve rant ortakları bu AKP çocukları. Parti torpiliyle işe giriyorlar, HAK YİYORLAR, ama koştura koştura CUMAYA gidiyorlar. İşbirliği yaptıkları düzen ve destekledikleri şeytanlar on binleri katlediyor, Bunlar da üç beş kuruş yardımla müslümanlık ve hayır yapıyorlar akılları sıra. AKP çocukları ve trolleri sporda siyaset olmaz diye ayaklanmış. COĞRAFYA KADER değildir ama SİYASET, KÜLTÜR, KARAKTER, ZİHNİYET KADERDİR. Herkes KENDİ KARAKTERİ, ZİHNİYETİ, KÜLTÜRÜNÜN HAPİSHANESİNDE MAHKUMDUR Ayrıca ARAP+ANADOLU COĞRAFYASI, yıllarca sayıklanan coğrafya kaderdir ezberinin tam tersine ÇOK AVANTAJLI bir coğrafyaydı. Büyük ANNALES okulu tarihçisi Fernand BRAUDEL ARAP KISTAĞI der bu bölgeye. Zamanının tüm önemli TİCARET yollarının KAVŞAĞINDADIR Arap yarımadası: Afrika - yatay-kuzey Afrika ve dikey - güney ucuna kadar Hindistan İpek Yolu AVRUPA=Kuzey Afrika Limanları-Akdeniz-İtalyan Şehir Devletleri-Avrupa Kıtası Ulaşım Maliyetleri nedeniyle Akdeniz aslında Arap yarımadasını Avrupa’ya ucuz bir şekilde bağlamakta, uzantısı haline getirmektedir. Deniz : 1 Nehir : 3 Kara : 9 Hz.Muhammed de tüccardır. İslami fetihlerin bölgeyi bütünleştirmesi İŞLEM MALİYETLERİNİ(TRANSACTION COSTS) düşürmüş, kavşak ticaretini ve ekonomiyi harlamıştır. Ayrıca LİMAN şehirlerinden bildiğimiz gibi böyle bir ticaret kavşağındaki kültürün, hoşgörünün, çeşitliliğin zengin olması beklenir. Bölge, İslam uygarlığıyla birlikte 11.YY’a kadar çevrenin en parlak YILDIZIDIR. Canlı kültür, bilim, ticaret hayatı batıdan üstündür. Arap bilim insanları batıyı küçümsemekte ve onlardan alacağımız bir şey yok demektedir. https://bkmkitap.com/yollar-ayrilir https://www.bkmkitap.com/modern-bilimin-dogusu-ve-yukselisi DÜNYANIN TİCARET KAVŞAĞI olan bölge Anadolu’da Bereketli Hilal, Mısır’da NİL VADİSİ ile İLK TARIM UYGARLIKLARININ da vatanıdır. https://bkmkitap.com/iktidarin-tarihi-cilt-1 Bölgede bir yandan YOĞUN TİCARETİN ÇEŞİTLİLİK ve HOŞGÖRÜ etkileri, bir yandan da ARAP KABİLE yaşam ve kültürünün zehirli etkileri bir arada bulunmaktadır. İslam uygarlığının gençlik dönemlerinde TİCARİ etkilerin kültür ve zihniyeti hakimken Hz.Muhammed öldükten sonra hanedanlıklar dönemiyle birlikte kabile kültürü, zihniyeti, yıkıcı siyasi ve iktidar rekabeti, çekişme ve kavgalarıyla intihar etmiştir. Tayfun Atay orta doğu hep böyledir der. İlk TARIM UYGARLIĞININ yeşerdiği BEREKETLİ HİLALE yerleşen Türklerse hep YAĞMA, TALAN, HARAÇLA yaşamıştır: 1. ÇİN seddi bizim yüzümüzden yapıldı sevinçli itirafı eski çağlardaki göçebe-avcı toplum YAĞMACILIĞIMIZIN utanç verici kanıtlarından biridir. 2. OSMANLI, fetih, ganimet, haraç ekonomisiyle bu geleneğin devamıdır. 3. Günümüzde yoğun bir şekilde sürdürülen İÇ TALAN ve YAĞMA seferberliği aynı geleneğin içeriye çevrilmesinden başka bir şey değildir. 3.1 12 Eylül korumasındaki ÖZAL reformlarıyla ORTA dereceli SANAYİ ülkesi olmuşken hala GÖÇEBELİKTEN kurtulamayarak, hala, bu sefer İMAR ve HAZİNE ARAZİSİ, İHALE, DEVLET KADROLARI RANTLARINA ÇÖKEREK, TABİAT VARLIKLARINI YAĞMALAYARAK AKP ÇOCUKLARIYLA BETONDA zirveye ulaştık. 3.1.1 Bereketli Hilal’in VERİMLİ TARIM arazilerine beton döktük. Parsel parsel inşaat yapıp bu ŞER iktidarı devam etsin, AKP çocukları aksırıncıya kadar, tıksırıncaya kadar yesinler diye inşaat karşılığı vatandaşlık vererek memleketi parsel parsel yabancılara sattık, Öte yandan bir karışı için de yoksul çocuklarını şehit edebiyatıyla ölümlere gönderdik. https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/erinc-yeldan/betona-551-milyar-dolar-954947 3.1.2 Dağları, ormanları, tarım alanlarını, zeytinlikleri yandaş haramilerin doymak bilmeyen kursakları için delik deşik ettik. Dereleri, gölleri, akarsuları, yeraltı sularını kuruttuk. Dünyanın ABD’den sonra en büyük ikinci Tarım ürünleri üreticisi ve ihracatçısı Hollanda büyüklüğündeki TAHIL AMBARIMIZ Konya ovası OBRUK cehennemine dönüştü. 3.1.3 Trakya bölgesinin uçsuz bucaksız ayçiçek tarlalarını rant aşkına imara açtık, ayçiçek yağı ithal eder hale geldik, tarımda kendi kendine yeterlilik, tarım ürünleri tedariği riskli ve hayati hale gelirken paramız var ki ithal ediyoruz diye övündük. Ukrayna savaşı nendeniyle ayçiçek yağı tedarikinde sorunlar yaşanırken ayçiçek yağı tankerlerini getirmeyi büyük zafer havasında kutladık. 3.1.4 Japonya, Tayvan, Güney Kore 20 yıl civarında sıçramışken (Kişi başı milli gelir=10 000$=>25 000$) biz 20 yılda hem de büyümek için her zaman ihtiyaç duyduğumuz dış kaynakların en bol olduğu dönemin kaynaklarını hovarda bir şekilde betona gömdük. Hem de maliyetinin 3-5 katına yaptırılan YİD projeleriyle geleceğimizi ipotek altına aldık. Hiç yolcusu olmayan hava alanları yaptık. Yatırımları da iktisadi rasyonaliteye göre değil seçmenlere oy rüşveti vermek için ve oy oranlarına göre yaptık. Üstüne de yol yaptık, köprü yaptık, hızlı tren yaptık, dünyanın en büyük hava alanını yaptık diye övündük. 3.1.5 Bol likidite döneminin ucuz ve büyük miktarlara ulaşan dış kaynaklarını hovardaca harcayıp betona ve oy oranlarına göre dağıtılan, göz boyayan, gönül okşayan irrasyonel yatırımlara boca ettik, dış borç miktarımızı devasa oranlara çıkardık. Bir yandan ithalata bağımlı üretim yapımız, bir yandan çökertilen tarım sektörü ve çiftçilik nedeniyle giderek artan tarım ürünleri ithalatı yüzünden cari açığımızı gün gün katladık. Ülkeyi ve halkı hiçe sayıp, gerçekçi ve kısa vadede acı ilaçlar içmeyi gerektiren, orta ve uzun vadede ise ülkenin ve halkın yararına olan ekonomik önlemleri es geçip haramiler iktidarının bekası için ne bedeller ödenerek alındığı bilinmeyen dövizleri borç alarak gittikçe bir ekonomik felaket biriktirerek çarkları döndürdük. 3.1.6 Uzmanların onca uyarısına çığlığına, 1999 depreminden sonra koyulan deprem vergisinde biriken milyar dolarlara rağmen kapıya dayanan deprem için hiçbir şey yapmadık. ODTÜ hocalarının son derece ekonomik bina güçlendirme projelerine bile burun kıvırdık. İnsan hayatını hiçe saydık, kaynakların İRRASYONEL projelere akıtılırak çar çur edilmesi ve yandaşların ve siyasilerin ceplerine akıtılması yollarını tercih ettik. 3.1.6.1 Devlet kadrolarının TALAN ve YAĞMASININ ACI sonuçları son deprem felaketinde bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Liyakatsizlik, torpil, din sömürüsü, dinbazlıklık karışımı kadro yağması deprem felaketinde ilk günlerdeki hızlı müdahalelerle kurtarılabilecek BİNLERCE insanın PİSİ PİSİNE ölmesiyle sonuçlandı. 3.1.6.1.1 Gazetecilerin, Nasuh Mahruki’nin, sosyal medyanın ve halkın uyarılarına rağmen inatla askerin depremzedeleri kurtarmak için seferber olmasını engellediler, asker sahada değil diye haykıran Nasuh Mahruki’yi profesyonel ve gönüllü trolleriyle sosyal medyadan, besleme kalemleriyle yalan borazanlarından yaylım ateşine tuttular. Bu gecikme yüzünden kurtarılabilecek binlerce insan pisi pisine öldü. 1999 depreminde asker 10 528 kişiyi kurtarmışken bu depremde 500 kişi kurtarabildi. Cep telefonu teknolojisinin imkanlarıyla binlerce depremzede yardım çağrıları yapar ve internet, tvitir ve sosyal medya ağlarıyla bu çağrılar ışık hızıyla yayılp yetkililere ulaştırlabilirken bu olanakların olmadığı 1999 depremine göre çok daha fazlasını kurtarmak mümkündü. Ölümüne destekledikleri tek adam ve rejimin vicdansız inadı yüzünden on binler pisi pisine öldü. Hiç vicdanları sızlamadı, hiç utanmadılar, acı çekmek bir yana pişkin pişkin devam ettiler ahlaksız icraatlarına, trollüklerine. 3.1.6.2 Doymak bilmeyen aç gözlülükleriyle kapitalist bir şirkete çevirip kadrolarına peşkeş çektikleri devletin yardım kurumları dahi depremden, yani felaketten nemalanma yoluna gitti. Halka bedava dağıtması gereken çadırları, yiyecekleri sivil yardım kuruluşu AHBAP’a parayla sattılar ve bir de arsız bir pişkinlikle savundular. 3.1.6.3 Deprem gibi bir felakette bile ayrımcılık, bölücülük, siyaset yaptılar, cumhur ittifakı tam kadro sahada diye propaganda yaptılar, muhalif belediyeleri aramadılar, yardımları AKP seçmenininin yoğun olduğu bölgelere gönderdiler, halkın muhalif bölgelere yaptığı yardımlara el koyup parti teşkilatı ve devlet kurumları aracılığıyla kendi seçmenlerine yönlendirdiler. 3.1.6.3.1 Berk@berkesen·1 sa@berkesen adlı kişiye yanıt olarak Antakya'yı haftalardır kendi kaderine terkettiler. AKP'nin sosyal yardımları ve kamu yatırımları oy oranlarına göre dağıttığını zaten biliyorduk. Fakat afet yardımında bu derece partizan olmak ayrı bir gaddarlık. 3.1.6.3.2 https://t24.com.tr/haber/samandag-belediye-baskani-eryilmaz-bugune-kadar-devletten-bana-bir-tane-cadir-gelmedi-15-bin-cadir-lazim,1094755 Samandağ Belediye Başkanı Eryılmaz: “Evi yıkılmayan vatandaş da istiyor çadırı. Korkuyor. Binalar riskli. O kadar insana çadırı nereden getireceğim? Devlet de beni bu işe karıştırmak istemiyor ‘Biz muhtarlarla dağıtacağız’ diyor. Bugüne kadar devletten bana bir tane çadır gelmedi. Şu anda nereden baksan 15 bin tane çadır lazım. AFAD çadırları istediği şekilde dağıtıyor. Buranın AKP örgütlerine inisiyatif veriliyor onlar istediklerine gönderiyor. Evinin yanında çadırı olan adam 8-9 taneyi yüklemiş arabasına. AKP yerel temsilcilerine inisiyatif veriliyor ve kontenjan veriliyor. Biz ise ne Kızılay ne AFAD tarafından görülebiliyoruz. Muhatap almıyorlar. Beni vatandaşla karşı karşıya getiriyor. Bunu devlet bilinçli yapıyor. Kendini de bu işin içinden sıyırmaya çalışıyor. Siyasi ideolojik bir yaklaşım var ortada.” 3.1.6.3.3 https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/murat-agirel/kizilay-skandalinda-ikinci-perde-yardimlari-da-satmislar-2056011 Ayrıca Kızılay, elindeki stokları ve gönderilecek yardımları cemaat, tarikat vakıf ve derneklerine kullandırmış. Bu yardım kuruluşları tüm ihtiyacı Kızılay’dan ve AFAD’dan alıp duyarlı halktan da “Yardım yapıyoruz” diyerek para topluyor. Peki sadece AHBAP’a mı çadır satmışlar? Hayır. En zor zamanımızda soğukta tir tir titreyip çadır ararken Kızılay elindeki çadırları “maliyetine” başka kurum ve şirketlere de satmış! Sadece çadır mı? Hayır efendim. Kızılay başka ne satmış? Hani gönderdiğimiz ikinci el eşyalar var ya. İşte onları da satmış! Kızılay’ın 2021 faaliyet raporuna göre 2019 yılında 1 milyon 2020 yılında 759 bin ikinci el eşya satmış! Yönetim kurulu üyeliği ile birlikte 98 bin TL maaş alan genel müdür ve 76 bin TL maaş alan genel müdür yardımcılarının yönettiği Kızılay! Çok yazık, çok... Yani AHBAP ya da başka bir yardım kuruluşu yana yakıla çadır aramasa veyahut bu paraları vermese demek ki Kızılay elindeki çadırları satmak için bekletecekti. Gidip kendi gözlerimle gördüğüm ağzı yüzü kanayarak öksüren çocukları umursamayıp çadır göndermeyecekti. 3.1.7 EĞİTİMİ, TARIMI, SANAYİYİ ihmal ettik. Keşke sadece ihmal etseydik, adeta her birini dinamitledik. Önümüzdeki 40-50 yılın kalifiye işgücünü oluşturacak bir kuşağı çökertilen eğitim sistemiyle heba ettik. Üstüne her ülkenin en kıymetli sermayesi olan üretici elitleri beyin göçüyle yurt dışına kaçırdık, giderlerse gitsinler dedik. 3.1.8 Hemen her şey gibi TARIM da çökertildi. Çiftçi piyasaya, likit yumurtacılara, cargillere, yandaş sermayeye kurban edildi. Çiftçi süt ineklerini dahi kesime göndermek zorunda kaldı. Fakirin katığı olan peynir ekmek bile ulaşılamaz hale geldi, peynir fiyatları et fiyatlarını geçti. 4. AKP Çocukları Cemaati https://m.bianet.org/biamag/diger/274731-merhamet-yorgunlugu-ve-birbirimize-tutunmak?fbclid=IwAR2i9E5M1A2becgJFCtP6EUyNZTL6f5BRotUBr3jBteqdzkZLKEvQXa9lcg Üstelik içinde olduğumuz durumun tek tehlikesi bu değil. “İnsanlar niçin bir cemaatin parçası olmak ister?” sorusunu Zygmunt Bauman “Hiçbir zaman tam olarak elde edemeyecekleri güvenceye ulaşabilmek için” diye yanıtlar. Cemaat kelimesini duyar duymaz aklınızda oluşan çağrışımlara önce bir dur deyin! Cemaat dediğimiz şey kabaca bir “güvenlik arayışı”dır esasen. Cemaat, bize benzeyen, bizim gibi düşünen, sevinçleri ve nefretleri bize benzeyen, birlikteyken emniyette hissettiğimiz insanlardan müteşekkil bir “özgürlük” alanıdır. Bu ütopyanın karanlık tarafı ise cemaat içinde, cemaati oluşturan davranış ve düşünce biçimlerine karşı olabilecek her türden düşünce ve eylemin “gaflet ve hıyanet” sayılmasıdır. Dolayısıyla nevi ne olursa olsun, bir cemaat içinde olmanın verdiği emniyet ve konforun bedeli özgürlük ve özerklik cinsinden ödenir çünkü cemaat denilen şey “aynılıktan” oluşur. https://yetkinreport.com/2023/02/22/depremin-siyasi-sonuclari-olasiliklar-ve-dunyadan-ornekler/ Lisa Anderson Orta Doğu devletlerini “ego” metaforu ile anlatır. Anderson’a göre, tıpkı zayıf bir ego gibi, iri olduğu ölçüde dayanıksızdır bu devlet yapısı. Otoriterdir, ama otorite sahibi değildir. Vicdanlarda oluşturamadığı saygıyı sertlikle almaya çalışır. Benzer biçimde Nazih Ayubi meşhur “Over-stating the Arab State” isimli kitabında bu devlet tipini şiştikçe hantallaşan, her şey benden sorulur dedikçe hiçbir şeye yetişemeyen bir yapı olarak tarif eder. Kısacası COĞRAFYA KADERDİR ezberiyle dilimize doladığımız ANADOLU+ARABİSTAN coğrafyası DÜNYANIN EN AVANTAJLI COĞRAFYALARINDAN biriydi. Bu BEREKETLİ TOPRAKLARDAN epey uğraşarak bir CEHENNEM ÇIKARDIK. Kültürümüz, karakterimiz, zihniyetimiz, ahlakımızla. TÜRKLERİN TÜRKLERDEN BÜYÜK DÜŞMANI YOKTUR. Ömer Faruk Gergerlioğlu@gergerliogluof·5 Mar Bir acı haber daha! Çıkmaz sokağa itip, çıkmasına müsait edilmeyen bir KHKlı daha az evvel intihar etti. Fehmiye Çelenk Samsun Ü. de 44 yaşında zeki,çalışkan bir akademisyendi. Zulmen ihraçtan sonra depresyon girdabından kurtulamadı. Bu akşam 3 çocuk annesi evinde kendini astı.
0 notes
Text
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı. Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan…
View On WordPress
0 notes