#arınma çalışması
Explore tagged Tumblr posts
ruhsalseyler · 10 months ago
Text
Bağ Kesme Çalışması
0 notes
mistikyol · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
SEÇTİĞİN KUŞ SANA HANGİ HABERLERİ MÜJDELİYOR? -yakın zamanda karşılaşabileceğin olaylar ve dikkat etmen gerekenler-
1.KUŞ: Sana kalbinden geçirdiğin ve kendini geliştirmene yardımcı olacak bir gelişmenin haberini çok yakında alacağını müjdeliyorum. Başarıya giden yolda adımlar atacaksın ve kendinle gurur duyacaksın. Bazı şeylere baştan başlama cesareti göstereceksin ve enerjin yenilenecek. Bu bahar sana tazelik, hafiflik ve rahatlık getirecek. BAŞARIYA GİDEN YOLDA HIZLA İLERLİYORUM. ENERJİM TAZELENİYOR VE YENİLENİYOR. Bu olumlamaları bir kağıda yaz ve cüzdanında taşı.
2.KUŞ: Sana sıkıntılı ve kayıplarından dolayı kederli geçen gecelerinin son bulacağını müjdeliyorum. Her karanlık gecenin sonunda güneş açar ve senin güneşin de çok yakında doğuyor. Bu bahar bir zamandır devam eden ruhsal olgunlaşmanın hayatına getireceği güzellikleri kutlama zamanı olacak. GÜNEŞ BENİM İÇİN DOĞUYOR VE AYDINLANIYORUM. RUHUMUN IŞIĞI BANA ŞANS GETİRİYOR. Bu olumlamaları bir kağıda yaz ve yastığının altında sakla.
3. KUŞ: Sana yakın çevrende ve ailende devam eden sağlıkla ilgili sorunların ve maddi sıkıntıların sona ereceğini müjdeliyorum. Kendi enerji alanında bir temizlenme ve arınma çalışması yapman lazım. Bu bahar içindeki çocuk korunduğunu hissedecek ve özellikle maddi sıkıntılardan kurtulduğu için çok neşeli olacak. İÇİMDEKİ ÇOCUĞA SEVGİYLE SARILIYORUM. HAYATIMA GELEN MADDİ RAHATLIK İÇİN ŞÜKÜRLER OLSUN. Bu olumlamaları bir kağıda yazıp en sevdiğin çiçeğin toprağına gömerek sakla.
4.KUŞ: Sana uzun zamandır haber alamadığın ve merak ettiğin birinden gelen ani bir iletişimi müjdeliyorum. Bu iletişim zihnindeki bazı soruların sona ermesi ve nihayet huzura kavuşman demek. Bu bahar senin için hüzünlerden, soru işaretlerinden, gereksiz endişelerden arınma zamanı olacak.   KENDİMİ FİZİKSEL RUHSAL VE ZİHİNSEL OLARAK SEVİYORUM. DENGELİ VE ÖZGÜVENLİ İNSANLARI HAYATIMA ÇEKİYORUM. Bu olumlamaları bir kağıda yazıp her sabah okumak için banyo aynasına yapıştır.
5.KUŞ: Sana emeklerinin karşılığını bolluk ve bereketle aldığın, şansın ve güzel tesadüflerin yanında olacağı bir dönem müjdeliyorum. Enerji alanın güçlenirken çevrenden ilgi, takdir ve beğeni alacaksın. Daha aktif ve etkin bir sürecin başladığı bu bahar dönemi senin için aynı zamanda bazı yürümeyen ilişkileri de bitirme dönemi olacak. Tam bir bahar temizliği seni bekliyor. KAPIMI GÜZEL TESADÜFLERE AÇIYORUM. ENERJİ ALANIMI GÜÇLENDİRİYOR VE KORUMA ALTINA ALIYORUM. Bu olumlamaları bir kağıda yazıp cüzdanında taşı.
6.KUŞ: Sana zihninin sakinleşeceği, anın güzelliklerinin tadına varacağın ve net kararlar alacağın bir süreç müjdeliyorum. Herkesle daha olumlu ve kendini net anlatacağın iletişimler kuracaksın. Fiziksel olarak sağlıklı seçimler yapacağın bu bahar dönemi yorgunluklarını atman için sana fırsatlar sunacak. Nihayet hayatındaki durağanlık sona eriyor. EN YÜKSEK POTANSİYELİME ULAŞIYORUM. KENDİM VE HAYATIM ADINA DOĞRU KARARLAR ALIYORUM. Bu olumlamaları bir kağıda yaz ve yatakta başucuna yapıştır.
7.KUŞ: Sana kalbinin aşka çarpacağı, sevgiyi koşulsuzca alıp vereceğin rüya gibi zamanlar müjdeliyorum. Kalp çakrandaki enerji dengelenecek ve hayatına sevgi dolu ilişkileri çekeceksin. Bu bahar kendini özgür, tamamlanmış ve enerji dolu hissedeceksin. Tek yapman gereken eski ve işe yaramayan düşünce kalıplarından kurtulmak. KOŞULSUZCA SEVMEYE VE SEVİLMEYE İZİNLİYİM. ÖZGÜRLÜĞÜMÜN İÇİNDE HUZURU VE MUTLULUĞU BULUYORUM. Bu olumlamaları bir kağıda yaz ve odanda sevdiğin bir köşeye yapıştır.
8.KUŞ: Sana konfor alanından çıkarak heyecan verici gelişmelerin olduğu bir süreçte neşeyle dolu günler müjdeliyorum. Yapacağın değişimler seni tatmin edecek fırsatları doğuracak. Attığın her adım çok kıymetli. Bu kadar zorluktan sonra toparlanmak kolay değil elbette. Bu bahar kendi gücünün ve ışıltının neleri başarabileceğini göreceksin. CESARETLE ATTIĞIM ADIMLAR BANA BAŞARI GETİRİYOR. RUHUMUN IŞILTISIYLA HAYATIMA NİYETLERİMİ ÇEKİYORUM. Bu olumlamaları telefonunun arka planına yaz ve her açtığında oku.
#mistikyolyoutube #mistikyol #kuşlar #kuşlarneyimüjdeliyor #müjdelihaber #bubaharherşeygüzelolacak #olumlamalar #olumlama #mistikyoltest #kişiselgelişim #didemçiloğlu #cemçiloğlu
2 notes · View notes
yakinsavunma-mustafauyar · 2 months ago
Text
Dövüş Sporlarının Psikolojik Faydaları: Tekme ve Yumruğun Terapiye Dönüşümü
New Post has been published on https://www.yakinsavunma.com/dovus-sporlarinin-psikolojik-faydalari-tekme-ve-yumrugun-terapiye-donusumu/
Dövüş Sporlarının Psikolojik Faydaları: Tekme ve Yumruğun Terapiye Dönüşümü
Dövüş Sporlarının Psikolojik Faydaları
Tekme ve Yumruğun Terapiye Dönüşümü
Dövüş sporları, fiziksel sağlığa katkılarının yanı sıra psikolojik iyileşme ve mental denge açısından da büyük bir öneme sahiptir. İnsanlar, bu sporlarla sadece savunma tekniklerini öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda iç huzuru bulma ve stresle başa çıkma becerilerini geliştirirler. Peki, dövüş sporlarının psikolojik faydaları nelerdir ve tekme-yumruk atmanın bir terapi aracı haline nasıl geldiğini hiç düşündünüz mü? İşte bu konuya detaylı bir bakış.
1. Stresi Yönetmenin Etkili Bir Yolu
Günümüzün yoğun tempolu yaşamında stres, pek çok kişinin başa çıkmakta zorlandığı bir durumdur. Dövüş sporlarında kullanılan yoğun fiziksel aktiviteler, vücutta biriken stresi dışarı atmak için mükemmel bir araçtır. Özellikle tekme ve yumruk atarken adeta zihinsel bir boşalma yaşanır. Bu durum, vücudun endorfin salgılamasını artırarak mutluluk hissi yaratır.
Fiziksel Aktivitenin Gücü: Araştırmalar, düzenli fiziksel aktivitelerin depresyon ve anksiyete belirtilerini azaltmada etkili olduğunu göstermektedir. Dövüş sporları, bu etkinin daha güçlü hissedildiği bir alan olarak öne çıkar.
2. Özgüven ve Özsaygı Artışı
Dövüş sporları, bireylere sadece fiziksel güç kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda özgüvenlerini artırır. Tekniklerin öğrenilmesi, hedeflere ulaşma duygusu ve kişinin kendini savunabileceğini bilmesi, bireylerin kendilerini daha güçlü ve yeterli hissetmelerini sağlar.
Kendine Güven: Başarılı bir yumruk ya da doğru bir tekme atmanın verdiği haz, kişinin kendisine olan inancını pekiştirir. Bu süreç, özellikle çocuklar ve gençler için uzun vadeli bir psikolojik gelişim sunar.
3. Zihinsel Denge ve Sakinlik
Dövüş sporları denildiğinde akla yalnızca agresif mücadele gelmemelidir. Aksine, bu sporlar bireylere sakinliği, disiplinli düşünmeyi ve duygusal kontrolü öğretir. Dövüş sırasında dikkat dağıtan unsurları bir kenara bırakmak ve anı yaşamak, bir tür meditasyon etkisi yaratır.
Farkındalık ve Konsantrasyon: Teknik çalışmaları sırasında birey, hem bedenine hem de zihnine odaklanır. Bu süreç, zihinsel berraklık sağlar ve günlük hayatın karmaşasından uzaklaşmayı mümkün kılar.
Dinginlik: Dövüş sporları, duygusal boşalmayı destekler ve bu sayede kişi kendisini daha dingin ve huzurlu hisseder.
4. Öfke Kontrolü ve Sabır Gelişimi
Dövüş sporlarının öğrettiği en önemli değerlerden biri, öfkeyi kontrol etmeyi öğrenmektir. Antrenman sırasında, bireyler enerjilerini doğru şekilde yönlendirmeyi ve agresif tepkiler yerine stratejik düşünmeyi öğrenirler.
Sabır ve Kontrol: Dövüş sporları, bireylere sabırlı olmayı ve zorluklar karşısında stratejik düşünmeyi öğretir. Bu beceriler, hayatın diğer alanlarında da uygulanabilir.
5. Sosyal Bağlantılar ve Destekleyici Ortam
Dövüş sporları, bireylerin kendilerini bir topluluğun parçası hissetmelerine yardımcı olur. Antrenman partnerleriyle çalışmak, güven duygusunu artırır ve bireyler arasında güçlü bağlar kurar.
Ekip Ruhu: Takım çalışması ve karşılıklı saygı, dövüş sporlarının temel unsurlarındandır. Bu sosyal etkileşimler, yalnızlık duygusunu azaltarak psikolojik iyileşmeye katkıda bulunur.
Sonuç olarak;
Dövüş sporları, sadece fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir yolculuktur. Tekme ve yumruk atmanın terapiye dönüşmesi, bu sporların sunduğu fiziksel hareketlerin ötesinde bir anlam taşır. Stresten arınma, özgüven kazanma, zihinsel denge sağlama ve sosyal bağlar kurma gibi pek çok fayda, dövüş sporlarını hayatın her alanında değerli bir araç haline getirir.
Eğer siz de psikolojik sağlığınızı desteklemek ve iç huzurunuza kavuşmak istiyorsanız, bir dövüş sporuna başlamak harika bir adım olabilir. Sadece bedeninizi değil, zihninizi de güçlendirmek için harekete geçin!
0 notes
hariomyogamerkezi · 5 years ago
Text
1937 Yılında Türkiye Basını ve Yoga ile İlgili Bir Makale / Bora Ercan
Eski dostum, merak ateşi hiç sönmeyen, aynı zamanda müthiş bir plak, dergi ve kitap arşivininin sahibi Murat Gültekin, Türkiye popüler kültür tarihinde yoga, spiritüalizm, hippilik gibi alternatif konularda denk geldiği kaynakları bana gönderir ve bu konuda bir yayın çıkarmam konusunda beni sıklıkla dürtüler. Açıkçası sadece ülkemizde değil dünyada da bu konular, özellikle 1970 sonları çok tartışmalıdır, bu tartışmaların için girmekten şimdilik uzak durmayı tercih ediyorum.
Tumblr media
Geçtiğimiz günlerde Murat yine altın değerinde birkaç belge gönderdi. Okudukça şaşırdım, heyecanlandım. Hastane sürecinde elimi kaldıramaz haldeydim, fakat yazıyı kafamda çatmış, o süreçte nöronlar arasında kaybolan sayısız dizenin akıbetine uğramasın diye de bazı kilit noktaları zihninim sacayaklarına mıhlamıştım.
Elimizde 10 Şubat 1937 tarihli İzmir’in, Ege Bölgesi’nin yerel gazetesi Yeni Asır var. Öncelikle gazeteyi genel olarak inceleyelim. Açıkçası bugünün herhangi bir gazetesini incelemekten çok daha öğretici, büyük emeklerle hazırlandığı belli olan yayında incelenecek çok malzeme var.
Gazete’nin başlığı ‘Suriye delegasyonu Sancak’ta Suriye bayrağının kabulünü istiyecek .. Hataylılar bunu kabul edemez.’
Seksen üç yıl öncesinden söz ediyoruz… Burada Sancak’tan kastı o dönem bir çeşit bağımsız bölge olan ve İskenderun Sancağı olarak bilinen Hatay. 1938’de kurulan Hatay Cumhuriyeti, 1939’da Türkiye’ye katılır.
İkinci dikkat çekici haberse yine bugün gazetelerde görsek kanıksadığımız, çok da önem vermediğimiz türden bir haber: ‘Devlet bakanları ve yeni müsteşarlar kimlerdir? En mühim vilayetlerin valileri arasında değişmeler olacaktır.’
Dünya meselelerine gelince… İkinci Dünya Savaşı öncesi olması nedeniyle oldukça hareketli bir dünya siyaseti gündemi gazeteye taşınmış, birazdan örneklerini vereceğiz, bununla birlikte günümüzde de bitmeyen İngiliz Kraliyet’inin meseleleri de haber olmuş: ‘Kral altıncı Jorj - St. James sarayında ilk kabul resmini yaptı.’ Yani tören düzenledi. Alt başlık Prenses Mary Vindsörü Simpsonia evlenmekten vazgeçirecek mi?’
Yeni harflere geçeli on yıl bile olmadığı için imla kuralları tam oturmamış, gerçi bugün de tam oturduğu söylenemez… yine de, bugün doğru düzgün yazılamayan -de, -da’lar ve soru ekleri neredeyse hatasız dizilmiş, yazılmış.  
Tumblr media
İkinci sayfamız ise biraz da şehir haberleriyle ilgili: ‘(İzmir) Fuar planı kabul edildi. Turizm köşesinin hazırlıklarına başlanmıştır.’
‘Fabrika ve değirmen açacaklar Hükümetten müsaade almadan işe başlayamazlar.’ Bugün değirmen açma ifadesi ne kadar da naif geliyor kulağa, değil mi?.
Gazetede görsel kullanımı o zamanın teknolojisinden dolayı olsa gerek çok az, yazılar ve kapsam ise doyurucu. Bir de göz önünde bulundurmamız gereken o dönemki okur yazar nüfusunun azlığı. Buna rağmen bugünden daha çok olmasa bile nitelikli eserler okunduğuna eminim.
Dünyadan kısa birkaç haber de bu sayfaya girmiş: ‘Tuğyanın Son bilançosu nedir? Vaşington: Tuğyanlardan ölen 415 kişinin 285 i Luisvillededir. Misissipi ve Ohyo nehirlerinin suları yavaş yavaş çekilmektedir. Mühendisler bentlerin dayanacağım söylüyorlar. Bir çok kimseler çamur tabakası altında olan evlerine dönmektedir.’ Bugün hemen hemen hiç kullanılmayan bir kelime ‘tuğyan’, taşkın anlamında. O dönemde kullanılıyormuş…
Bir başka heyecan verici haberse ‘Kutuplarda bir kara parçası bulundu: Oslo: Cenubi kutup denizlerinde dolaşan Thershavn isminde bir baline gemisinden bildirildiğine göre bu gemi ile birlikte araştırmalarda bulunan Norveçli tayyareci Vingge Videree 35 ve 40 derece şarki tul daireleri arasında yeni bir kara parçası keşfetmiştir. Norveç bayrağı tayyare ile bu arazinin üstüne atılmıştır.’ Cenup, güney, şark ise doğu demek ama buradaki tul kelimesi bugün artık yok, onun yerine boylam kullanılıyor. Henüz uçak sözcüğü bulunmamış.
Bir sonraki sayfanın önemli haberiyse ‘Türkiye - Felemenk müzakereleri bitti anlaşma imzalandı. Felemenk reisi Türkiye hakkında mükemmel kelimesi kafidir, dedi.’ Hah işte tam okumak istediğimiz haberler, senesi fark etmez… Felemenk ülkesini de tahmin ediyorsunuzdur… Bir de bugün bile Türkiye’nin hiç geçmeyen hep onaylanma ihtiyacı…
Birkaç gündür dünya çapındaki her türlü ideolojik tartışmaya, karşı çıkışa rağmen Troçki dizisini izliyorum, bu nedenle benim için bomba haber Troçki’nin Meksiko Radyosunda yapacağı konuşmasının o günkü gazetede haber olması. Haberde Frida ile Troçki’nin görseli kullanılmış, Meksiko zabıtasının hadise çıkmaması için önlem aldığından söz ediyor.
Asıl odak konumuz 4.sayfada: ‘Yogilerde irade hakimiyeti: Yüksek mertebede olan yogiler azaların topuna birden hakim olmaktadır’ başlığıyla. Yazı, üç bölümlük tefrikanın ikinci bölümü. En çarpıcı bölüm burası olduğu için burayı irdeliyoruz. Türk basınında yoga ve yogi kelimeleri ilk ne zaman kullanıldı sorusunun yanıtı, aksi gösterilene kadar bu yazı olmak durumunda. Gerçi daha önceki yıllarda sözlüklerde ve kitaplarda yoga kelimesine rastlıyoruz ancak modern Türkiye basınında ilk kez. Bununla birlikte, çok da eminim ki Cumhuriyet öncesi dönemde basında yoga ve yogilerle ilgili haberler yer aldı. Buna dayanağım, bazı Sanskrit hatha yoga metinlerinin Osmanlı Türkçesi’ne Arapça üzerinden çevrilmesi. Hatta çevirilen eserlerin Sanskrit metninin kayıp olduğunu söylersek elimizdekinin değerinin ne de çok artacaktır.
Konumuza dönelim. Makaleleri yazan döneminin entelektüellerinde 1887 Selanik doğumlu Dr. Abdi Muhtar (Bilginer). Yazıda hiç görsel kullanılmamış. İçerik ise insanı hayran bırakacak kadar doygun. Bugün hiçbir gazetede böyle bir yazıya denk gelemezsiniz. Yazar bu bilgileri nereden ve nasıl edinmiş, sindirmiş ve aktarmış hayranlık uyandırıcı. Tahminimiz, tıp eğitiminin bir bölümünü Fransa’da alan Abdi Bey’in dil (Fransızca) bilmesi, meraklılığı ve dünyaya açıklığı. Abdi Bey, Murat’tan öğrendiğim kadarıyla Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın da arkadaşı.
Yazıda yogaya dair genel geçer söylemlerin hiçbiri yok. Bununla birlikte, bir karın çalışması olan nauli’nin açıklanması şöyle: "Adalei mustakimei batın denilen bütün bu adele levhasını herhangi bir Yogi sağa ve sola doğru, bizim elimizi ağzımıza götürdüğümüz bir kolaylıkla getirebildiği görülmüştür. Bizim vücudumuzda bu adaleleri bu istikamete tahrik edecek bir kuruluşun mevcut olduğundan dünyada hiçbir hekimin ve hiçbir natüralistin haberi yoktur. Ve böyle bir hareketi izaha da bizce imkan yoktur. Bu böyle olmakla beraber bir yogi için adalelerine bu hareketi yaptırmak, bizim sümkürmekliğimiz kadar basit bir harekettir.’
Ayrıca makalede içsel arınma dediğimiz Kriyalardan söz edilmektedir: ‘Yogi'lerde yapılan tetkikatta bir yoginin midesini, barsaklarını istediği noktada ve canının arzu ettiği herhangi bir dakikada, canının çektiği herhangi bir tekilde hareket ettirdiği ve ettirebildiği bu tecrübelerle sarahaten tespit edilmiştir. Su dolu bir (legen) veya banyo içine mak'adını dayayan bir Yoginin, tamamen tahakküm ettiği muassarasına iradesile verdiği emme emrile suyu tamamen barsaklarına aldığı ve müşahitlerin arzu ettiği miktarı, beğendikleri ve arzu ettikleri noktaya kadar çektiği bu tecrübelerle tespit edilmiştir.’
Ve yorumlu çevirisini yaptığım 14. YY metni olan Pradipika’da da ayrıntılı olarak ifade edilen Oli mudralardan biri: ‘Mesane {Muassara) sına olan tahakkümlerini tecrübe için, verilen bir bardak suya kadiplerini sokmuşlar ve mesane muassarasına verdikleri iradi emirler sayesinde bütün suyu mesanelerine çekmişlerdir. Hiç bir alete muhtaç olmadan mesanelerini ve böbreklerini yıkamak onlar için gülmek kadar kolay ve basit birşey olduğu görülmüştür.’ Kadip, penis, demektir…
Biraz da pranayamadan söz edilmiş: ‘Bütün aza ve echizesini müthiş iradesiyle susturduktan sonra Yogi tecrübe için hazırlanan havasız sandığına gömülmüş ve on saat bili fasıla, bili teneffüs, orada tıbbi nezaret altında bulundurulmuştur. Tecrübeye hitam verileceği dakikada işlemek için muhtaç olduğu maddi enerjinin mutlak fıkdanına rağmen- nabızlar ve kalp en zengin bir enerji ile işliyormuş gibi dakikada 160 defa atıyorlardı.’
Görüldüğü üzere ne bir duruş adından söz edilmiş, ne de yoganın genel yararlarından…
Şimdilik yoga faslını burada bitiriyorum. Günün birinde yoga serisinin 3. Cildini yazarsam bu konulara daha ayrıntılı değinirim.  
Gazeteyi incelemeye kabaca da devam edelim. Zira yukarıdaki ifadelerin yer aldığı bir bütünü anlamanın önemli olduğuna inanıyorum. O yıllar İspanya İç Savaşı yılları, Gazete konuya geniş yer vermiş. Başlık: ‘Malaga şehri asilerin eline geçti. Milisler muntazamen çekildiler.’ Ayrıca Fransa ve İtalya’nın iç politikasıyla ilgili ayrıntılı haberler var.
Tumblr media
Gazetede diğer dünya ve memleket haberleri arasında magazin haberleri de yer alıyor. ‘Karşıyaka müzik severler sosyetesi: Karşıyaka kulübünde mevsimin dördüncü konserini verdi. Zengin bir programın vadettiği hakiki san'at havasına teşne bir halk kütlesi sosyetenin alaka sahasını genişletiğine şüphe bırakmayan bir çoklukla, salonu doldurmuştu. Uvertür olarak Mozart'ın " Eine Kleine Nachtmuzik " İni dinledik. .. Bu eserin aslı yaylı sazlar için olması icap ederken flüt ve piyanonun ilavesile daha dolgunlaşmıştı. Bütün muvmanları ile beraber dinlenmeği arzu ettiren bu eserin uvertüre alınmaması icabederdi. Scarpa'dan Şubertin deniz Am Meer., ve serenadını dinledik. Şarkı Şubert stilinde ve fakat enterpretansyonsuzdu. Orkestra burada iyi bir beraberlik temin edebildi.’ Ve konser eleştirisi ayrıntılarıyla devam ediyor. Bugün değil Karşıyaka memleketin hiçbir yerinde böyle konserler yok ya da çok çok sınırlı.  
Ve en eğlenceli yer olan reklamlar, ilanlardan seçmeler: ‘Remington yazı makinaları Büyük (Standard) ve küçük (portatif) yeni modelleri gelmiştir. Daima eşsiz faaliyetine şimdi de Eşsiz güzellik ilave edilmiştir. Sağlamlığı ve malzeme mukavemeti sebebile bütün dünya halkı tarafından tercih edilmektedir.’
‘IZMIRDE (Nasırdan) şikayet ayıptır Eczacı Kemal Aktaşın ( Nasırol Kemal ) diye bir Nasır ilacı vardır ( Hilal Eczanesi ) 30 kuruştur.’
‘Ferit Eczacıbaşının Mütekamil eserlerinde Ferit diş macunu suyu, tozunu kullanmakla inci gibi dişlere, sağlam, pembe diş etlerine sahip olursunuz. 15 kuruştur.’
‘Paris fakültesinden diplomalı diş tabipleri Muzaffer Eroğul, Kemal Çetindağ Hastalarını her sabah saat dokuzdan başlayarak Beyler - Numanzade S. 21 numralı muayenehanelerinde kabul ederler. Telefon: 3921. Cuma ve salı 8’den 10’ a kadar memleket hastanesinde.’
Tumblr media
Sonuç olarak gördüğüm, o yıllarda basında her bir haber özenle hazırlanmış. Bugün hiçbir haber özenle hazırlanmıyor. Çok sayıda televizyon programına katıldım, çoğu da canlı yayındı. Konu yogaydı. Program yapımcılarının yoga hakkında bilgileri sadece genelgeçer görsellerden ve kulaktan dolma bilgilerden oluşuyordu. Herkes elbette yogayı ya da x konuyu bilmek durumunda değil ancak program yapıyorsan bir zahmet az buçuk da olsa öğren. Uzatmayayım. Kısacası, o dönem Dr. Abdi Muhtar’ın yazdığı yazı ve buna benzer yazılar Modern Türkiye’ye yoganın derin uygulamalarıyla olumlu, biraz da doğaüstü bir şekilde girdiğini gösteriyor. Yogada duruşların günümüzde bu denli abartılması, önplanda olması çağın görsel bir dönem olmasıyla ilgili. Görsel dönem ise geçicilik, yüzeyselliktir. Bu yüzeysellik sonucunda yoganın derinliğine yeniden dönmenin değeri bir süre sonra ortaya çıkacaktır.    
7 notes · View notes
gulgunbasarir-blog · 6 years ago
Text
PERA’DA İKİ HAKİKAT YOLCUSU PARAJANOV İLE SARKİS
“İncil yazarı Yuhanna. Patmos adasında dünyanın sonuna baktı kıyamet gününde; inşa edilmiş  sonsuz kentin zümrütle, gökzümrütle, yakutla, gökyakutla, yeşimle,alaca akikle parlayan duvarlarına baktı. Oysa Crusoe’nun çevresindeki bütün bu verimli yaratıda bulduğu tek mücevher, bakire kumsalda çıplak  bir ayağın bıraktığı izdi. Bu sonuncusunun ilkinden daha değerli olmadığını kim söyleyebilir?”James Joyce  (İmgenin Pornografisi Zeynep Sayın)
Pera müzesi’ nde farklı kültürleri mecz eden Parajanov ve Sarkis kendi hakikatlerinin rehberliğinde ürettikleri, birbirlerinin varlığından güç alan, işleriyle içimizi ısıtıyorlar.
Sarkis Sergey Yosifoviç  Parajanyan, 1924 de Tiflis’te doğmuş. Dedesi Rus görünmek için soyadını Parajanov olarak değiştirdiği için , sanatçının Sarkis ismi  de Sergey  olarak  değiştirilmiş. Anlaşılacağı gibi Pera müzesinde  birbirinin dilini anlayan birbirleriyle konuşan iki Sarkis var.
Parajanov sinema, şan, keman ve resim eğitimi almış, bale stüdyosuna devam etmiş çok yönlü bir sanatçı. Pera Müzesinde  Parajanov sergisinde, sanatçının plastik sanatlara ilişkin çalışmaları ile filmlerinden bazı sekanslar gösteriliyor.
Parajanov iki kez tutuklanır. ilk tutuklanışı1947 yılında Tiflis’te geç saatte  öğrencilerle birlikte taşkınlık yapma ve eşcinsellik  şüphesiyle tutuklanır. Oysa o biseksüeldir. 1948 yılında serbest bırakılır.İkinci tutuklanışı ise 1973 yılındadır. Ukraynalı tarihçi Valentin Moroz’un davası sırasında bu yazarı suçlu göstermeyi reddettiği içindir. Altı ay yargısız tutuklanır. Beş yıl hüküm giyer.  Önce “islah” olsun diye çalışma kampına, sonra Ukrayna’da ‘katı yönetim’ uygulayan ikinci kampa gönderilir.
Sinema çevreleri bir hafta sonra, Avrupa çevreleri  ondört gün sonra Parajanov’un tutuklandığını öğrenir. Avrupa sinemasının tüm büyük isimlerinin imzasıyla Parajanov’un akıbeti Sovyet yönetiminden sorulur.
1975 yılında SSCB de bir genel af ilan edilir. Kamp şefi gereken iyi hal belgesini vermediği için bu aftan yararlanamaz. Parajanov 1981 yılında serbest bırakılır.
1975  Temmuzunda Moskova Film Festivali sırasında, Fransız Yönetmenler Parajanov için bir dayanışma hareketi başlatır.1976-1982 yılları arasında Fransa’da Parajanov  yaratıcı bir sanatçı olarak savunulur. Eylül ayında Ateş Atları Paris sinemalarında yeniden gösterime girer.
Parajanov’un çekmek istediği filmlerin imgeleri düşlerine sığamazken,  bir de  yoksullukla boğuşur. Kişisel eşyalarını  satarak, komşularının yardımlarıyla geçinir.
Parajanov 1968 yılında bir başyapıt olan Sayat Nova ( Narın Rengi) filmini çeker. Bu fim “anlaşılmaz ve dekadan bir estetikten mustarip” bulunur. Ayrıca Parajanov’un “aşırı geçmiş hayranlığı” olarak nitelenir ve anti-sovyetizm kuşkusu uyandırır. Sovyet ideolojisine aykırı  bulunarak film yasaklanır.
Sergey Yutkeviç tarafından yeniden montajlanarak erotik ya da muğlak bulunan kimi sekanslarından “arındırılmıştır”; özellikle de Ozan ve Prens arasındaki ilişkileri ele alan sahneler, filmin çekildiği Madağ Manastırındaki hayvan kurban etme sahneleri ya da Ermenistan işgalini aktaran bölümler ile üç tane narın patlayıp yayılarak eski birleşik Ermenistan’ın haritasını oluşturduğu simgesel bir plan da filmden çıkarılır. Ancak iki ay gösterimde kalır.
Sayat Nova 18. yüzyılda yaşamış bir ozan. Parajanov’un Sayat Nova ( Narın Rengi ) filmi üç adet narın beyaz bir kağıt üzerinde kırmızı izini bırakmasıyla başlar. İz giderek büyür. Nar, Sayat Nova üzerinden Parajanov’un hakikat aşkının sembolüdür.
İkinci Sekans’ta el yazması bir kitap görülür. Sayat Nova’nın “Ben bütün yaşamı ve ruhu çile dolu bir ruhum” dizesi ard arda, diğer sekanslarda üç kez yinelenir. Tanrının kendisini temsil etsin diye insanı topraktan yaratıp can verdiği, sonra canı alıp insanı cennete koyarak ölümlü yaptığı  filmde alt yazıyla anlatılır.
Film Ozanın Doğumu, alt yazısı ile başlar. Ozanın delikanlı oluşu evlenişi ve savaş simgelerle anlatılır. Filmin fonunda dış ses “Gökyüzünden bu dünyaya gönderildik, keder... keder... keder…” dizelerini okur. Yaşlı kadınlar tanrıdan beyaz atlarıyla  gelip kendilerini sıkıntılardan kurtarması için dua ederler. Beyaz atlılar kadının önünden geçer. Yaşlı kadının dualarının somut ifadesidir bu atlar. Ozan, duaları bile somut olan  gündelik hayatın hakikati aramasına engel olduğunu ve bunlara bir mesafe koyması gerektiğini düşünür. Manastıra kapanır. Ozan manastıra girdikten sonra vaftiz edilişinden başlayarak hayatını sorgular. Çocukluğunda, manastırda üst üste yığılan yüzlerce ıslanmış kitabın  üstüne ağır bir kitap konarak, nasıl özü çıkarılacakmış gibi  sıkıldığını  görmüştür. Islak kitapları kurusun diye manastırın çatısına serdiğini anımsar. Bu doku onun ozan olmasını sağlamıştır. Manastır bir arınma, kendini bulma ve kendini bilme yeridir. Manastırda tüm Ermenilerin partriği Lazarus ölmüştür. Cenaze töreni hazırlanır. ilahiler okunur. Manastırın zeminine mezar kazılır. Yerden çıkan toprak sanki kanla ıslanmış gibi koyu kırmızıdır. Manastırın zemininde üstüne kilim örtülerek bekletilen patriğin etrafını koyunlar doldurur. Bu ozanın gözünden görülen bir sahnedir. Çünkü ozan o sırada elindeki tasla duvardaki minyatürlere ışık tutarak yüzdeki maskenin düşüşünü görmüştür. Onun için artık bütün yüzlerdeki maske düşer. Hakikat ortaya çıkar. Patriğin cenazesi etrafında toplanan  koyunlar manastır cemaatidir. Ozanın gözünde cemaatin maskesi de düşer. Soru sormayan, düşünmeyen ibadet ve itaat eden manastır cemaati kullarının  hakikati ortaya çıkar. Parajanov bu hakikati koyun imgesi ile anlatır. Ozana artık manastırdan halkın arasına inme zamanı geldiği söylenir. Ozan manastırın duvarına dayanmış bir seyyar merdivenden aşağıya halkın arasına  iner.
Özgür bir ruha kavuşmuştur ama, bütün yaşamı ve ruhu çile dolu olarak geçecektir.  Hakikati bilmek ve bununla yaşamak katlanılması zor bir yolculuktur. Son sekansta ozanın ölümü görülür. Dış ses, ozanın “Avare dolaşıyorum, yanmış ve yaralanmış ve bir sığınak bulamıyorum.” “Yaşasam da ölsem de, şarkılarım bu kalabalığı uyandıracak” “Ve son gidişimin gününde, bu dünyada hiçbir şey kayıplara karışamaz.” dizelerini seslendirir. Ozan ölür. Esin perisi yoluna devam ederken  şiir sonsuza kadar yaşamaya devam edecektir.
Sayat Nova’nın hikayesi ayni zamanda Parajanov’un hikayesidir. Belki de bütün özgür ruhların, hakikat yolcularının hikayesidir.
Film mekanı olarak seçilen manastır, siyah beyaz ve kırmızı rengin kullanılışı, otantik kostümler, zum yapılan anlar ve sanki bir kanon  gibi ard arda gelen sekanslar, semboller ve metaforik anlatım Parajanov sinemasını benzersiz kılar.
Parajanov Mayıs 1984 yılında oyuncu arkadaşı Dodo Abaşidze ile Gürcü halk masalının uyarlaması olan Suram Kalesi Efsanesi filmini çeker. Filmi yirmidokuz  günde gerçekleştirir. Bu film, hayatlarını vatanları uğruna feda eden tüm zamanların cesur Gürcü savaşçılarına ithaf edilmiştir.
Efsaneye göre Gürcüler, bir kale inşa  etmek zorundadır. Ne var ki ne zaman çatı yapmaya sıra gelse yapı yıkılır. Kahin duvarın tutması için yakışıklı canlı bir gencin duvara gömülmesi gerektiğini söyler. Ülkesini ve inancını terk edip bir tüccarın koruyucusu olan adamın oğlu ülkesine geri döner ve kalenin inşa edilmesi için kendini kurban eder. Bu bir metafordur. Aslında kalenin çatısı iktidarı ve onun bekasını ima ederken bir hakikati de görünür kılar. Bu hikaye sonsuza kadar yaşayacaktır. Çünkü bugün kurban etme eylemi savaşa gönderilen yakışıklı gençlerin ölümü ile sürmektedir. Ancak, kurban etme eylemi için her zaman bir gerekçe yaratılacaktır. Ta ki bu yakışıklı canlı gençler, kurban olmak istemeyinceye kadar. Kurban olmayı istemedikleri için de kurban edilecekler. Bedeli ödeninceye kadar.
Parajanov, Azerbaycan’ın Çrili köyünde, Alber Yavuryan’ın görüntü yönetmenliğinde nihayet Aşık Garip’in çekimlerine başlar. 1987 Noeli’nde çekimler tamamlanır.
Parajanov, filmi yakın dostu Andrei Tarkovsky’ e adar. Film,1988 Avrupa Film Akademisi Felix Ödülleri’nden En İyi Sanat Yönetimi ödülü ile ödüllendirilir
Parajanov, yasakçı zihniyetler nedeniyle, hapiste geçirdiği yıllarda, en imkansız şartlarda bile yaratmaya devam ederek çoğunluğu kolajlar, oyuncak bebekler, şapkalar, kuklalar çizimler, mozaikler, seramikler, asamblajlar veya üç boyutlu kolajlardan oluşan  
çalışmalarını gerçekleştirir. Bu çalışmalara bakıldığında birbiriyle uyumsuz parçaların yan yana getirildiği görülür. Sanatçı hiç bir zaman bu malzemeleri nasıl düzenleyeceğini asla düşünmez.Tamamen kendiliğinden ve bütün naifliği ile gerçekleştirir. Mualif değil, özgür bir ruha sahip olan Prajanov’un “sesinin” kesilmesinin bir  tezahürüdür bu  çalışmalar. Çünkü o özgür bir ruhun “ozanıdır.” Çektiği acıları  sanatın diline çevirir inançla. Her bir   çalışması özel bir ilgiyi ve incelemeyi gerektirir. Sembollerle yoğrulmuş olan bu çalışmalar  hem içinde yaşadığı ortamın, hem hissediş ve sezişlerinin tezahürüdür.
Pera Müzesinde Parajanov’un hapiste geçirdiği yıllarda ve sonrasında ürettiği Kafkasya’daki çok kültürülüğün izlerini tasıyan işleri sergileniyor.  Bu sergi  Ermenistan  Cumhuriyetinin  Erivan’da açılan müze-evden  getirilmiş. Parajanov sergisi Bülent Erkmen’nin  tasarımı ile gerçekleştirilmiş.
Parajanov, sanat tarihinin önemli eserlerine müdahale ederek o eserl kendisinin kılar. Çünkü o  artık  dünyada saf bir kültürün olmadığının, bütün kültürlerin ortak mirasımız olduğunun bilincindedir. Bu eserlerden biri Leonardo’nun Son Akşam Yemeği tablosu, diğeri ise Leonardo’nun Mona Liza’sıdır.
Tumblr media
Parajanov Son Akşam Yemeği röprödüksiyonuna yaptığı  müdahaleyle, resmin mekanına uyumlu ve uyumsuz ögeler yerleştirir. El sallayan Kruşçev ile Stalin’in resimleri o mekanla uyumsuzdur ve o mekanı dönüştüremez. Siyah beyaz küçük boyda Stalin, masanın önünde oturacak bir yer bulmuş, renkli Kruşçev ise geçip giderken bütün politikacıların yaptığı gibi halkı selamlar. Parajanov İsanın Havarilerinin yanına şapkalı fularlı bir figür ekler. Bu figür mekanla uyumludur. Her yerde  var olabilecek tebdili kıyafet etmiş, hiç bir seyle ilgilenmiyormuş gibi duran bir ajan olabilir. İsa’yı ele veren Juda’sın elinin yerinde kocaman kanlı canlı bir el, kolunda da modern bir saat durmaktadır. Muhtemelen asli görevini hep sürdürüyordur. Bu figür de mekanla uyumludur. Resmin üzerinde solda elinde körüklü eski fotograf makinalarını düşündüren bir alet olan melek, sanki o anı tespit edecek gibi duruyor. Sağda ise parmak izini tutan bir başka melek yer alır Bu melekler resme müdahale edilerek konmuş olmasına rağmen mekanla uyumludur. Çünkü bütün dinlerde melekler her yerdedir ama görünmezler. Parajanov melekleri görünür kılmıştır.
Parmak izi muhtemelen Parajanov’un elinin parmak izidir. İsanın üstünde pembe renkli ve taşlı bir evlilik yüzüğü durmaktadır Parajanov’un inanca ve kutsal olana bağlılğının göstergesi olan bu yüzük üstüne, parmak izini bırakmıştır. Yüzük ve parmak izi  de bu mekanla uyumsuzdur. Çünkü Parajanov bir dine ait olmaktan çok inanca ve kutsal olana bağlıdır. Masanın önünde bir kalp elektrosu durmaktadır. İsanın önündeki kalple birlikte parmak izi düşünüldüğünde, kutsal olana inancın, maddi ve manevi bedelinin ağırlığı hissedilir. Masanın önüne yerleştirilen kırmızı yılbaşı ağacı süsü, sıradan insanların sadece yıl başlarında hatırladıkları İsa’nın doğumununa gönderme yapar. Parajanov  bu kolajla hem içinde bulunduğu ortama ilişkin hissettiklerini hem kendi hakikatini görünür kılar.
Parajanov Leonardo’nun Mona Liza’sını fahişeye dönüştürür. Onun el ve kol
hareketlerinin yerini değiştirerek Mona Liza ‘nın masum bakışını, şuh bir bakışa çevirir. Mona Liza tablosu Fransız İhtilalinden sonra Louvre müzesine getirilmiştir. Louvr’a gelinceye kadar pek çok saraya götürülür, bunların arasında bir de Napolyon’un metresi Jozephine ‘nin yatak odası da vardır. Parajanov Mona Liza’nın yüzünde jozephine’i görmüştür.
Sarkis, Pera Müzesinde Parajanov’a saygı niteliğindeki sergisi ile yer alır. Sanatçı "Serginin Parajanov filmlerinin kompozisyonunu andırmasını" istediğini söyler.
Tumblr media
Sarkis, Parajanov’un yaşadığı coğrafyaya ait kilimleri televizyonlara sarıp, Pera müzesinin bir katına yayar. Parajanov’un Sayat Nova (Narın Rengi) filminde zum yapılarak gösterilen genç kızların halhallı ayaklarıyla yıkadıkları; patrik Lazarus’un cenazesi üstüne, gök gürültüsünden korkan çocuğun gök gürültüsü duymasın diye üst üste örtülen, filmin her sekansında, farklı anlamları üstlenen kilimlerini anımsatır. Kilimlere sarılan farklı yönlere dönük ekranların her biri Sayat Nova filminin bir sekansını gösterir. Bu filmler Parajanov’un kendi ülkesinde yasaklanan Sayat Nova’nın  yer altında izlenebidiği gerçeğini  görünür kılarken o coğrafyadaki örten, ısıtan, koruyan anlamı ile  kilimler Televizyon ekranlarını korur örter ve ısıtır.
Her bir ekrandan ortama yayılan sesler, mekanda yankılanıp çoğalarak bir orkestra oluşturur. Filmde kullanılan  dış sesler kulağınıza takılır. “ Ben bütün yaşamı ve ruhu çile dolu bir ruhum”, “Avare dolaşıyorum yanmış ve yaralanmış ve bir sığınak bulamıyorum” cümlelerini  Parajanov kendi dilinde söylese de Sarkis’in mekanında  Türkçe algılanır.
Kilimler ve televizyon ekranlarıyla yapılan bu mekan düzenlemesi üzerinde geleneksel dokuma kumaştan dikilmiş, içine farklı kültürlere ait elbiselerin yerleştirildiği, etekleri ışıklı  uzun kaftan, tavandan yere kadar uzanır. İnsanın köklerinin bir tezahürü  olan bu kaftan, aidiyetin olduğu kadar farklı kültürlerin izlerini de taşır ve  özellikle sanatçıların dünyasını  aydınlatır.
Pera Müzesi sergisinde Sarkis’in ikonaları anlamlarını çerçevenin içinde bulur. Çünkü çerçeve içinde düşünülmüş ve tasarlanmıştır. Bir ikonasında   ahşap ve sedef kakmalı  boş Osmanlı çerçevesinin ortalarına birer  küçük beyaz kağıt üzerine suluboya  ile mühür imajı boyar.  İkonaların yasaklanışını anlatır. Bir başka ikonasında alçak kabartma üç figür bulunan Rum ikonasının yüzlerine sarı mum döker, mumun üzerini kırmızı sulu boya ile boyayarak mühür imajı yaratır. Bu ikona ile suret yasağını bir başka dini materyel üzerinden görünür kılar.
Parajanov’un kolajları ise tıka basa doludur. Çerçeveyi zorlar.  Onun için sadece yapmak önemlidir. Tutukluluğunun  sıkıntısını, ruhundaki baskıyı ancak böyle avutabilir. Ya da içinde hissettiği dayanılmaz öfkeyi  böyle sönümlendirir. Başkaldırısını sevdiği şeyler yaparak dizginler. Filmleri de  kolajları düşündürür. Ya da birbirini besler. Düşündüğü  ve çalıştığı pek çok filmi  sistematik engeller yüzünden gerçekleştiremez.
Parajanov için şöyle denebilir. O hem ruhun şairidir hem de bedenin /Cennet tatları onunla. onunla cehennem azapları./ İlkini katar kendine,çoğaltır kendini/ Yeni bir Dile çevirir ikincisini. (uyarlama)
Gülgün Başarır
1 note · View note
astrologcigdemakkaya · 5 years ago
Text
Kova Burcunda Yeni AY - Akıl Var Fikir Var
Tumblr media
04 Şubat 2019 İstanbul saatine göre 23:05 'te Kova Burcunda,  Yeni ay dediğimiz Güneş ve Ay kavuşumu yaşayacağız. Bu yeni ay sırasında hiçbir gezegen geri  harekette değil, her ne kadar Ay ve Güneş Kova burcunda zayıf bir konumda olsalar da  Mars , Merkür, Jüpiter,
Satürn, Neptün ve Venüs  üçlü ya da temel yöneticiliğe sahip oldukları burçtalar. Dolayısıyla Kova burcunun temsil ettiği; gelecek, ileriye bakma, gelişme, yeniden şekil verme, yaratıcılık, bilimsel konularda araştırmalar, toplum ve insana yönelik kavramlarla  ilgili güzel gelişmelerin olacağını öngörebiliriz.  Bu haftasonu Ay Oğlak'tayken ağırlaşan enerjiler dağılıyor ve hafifliyor. Dolayısıyla haritamızda Kova Burcu ile simgelenen evlerde yeni başlangıçlar yapmak için oldukça ideal bir görünüm var. Bu yeni ayda  Merkür, Güneş ve Ay ile kavuşuyor. Merkür zihin yapımızı ve düşünce şeklimizi  anlatır ve Kova'nın modern anlayıştaki yöneticisi  Uranüs, Merkür 'ün bir üst oktavıdır ayrıca Kova burcunun simgesindeki dalgalar hem suyu getirişini hem de zihinsel aktiviteyi anlatır.Bu  da demek oluyor ki olaylara farklı bir bakış açısı geliştirmek,  denenmemiş yolları denemek, tıkandığımız sorunlara çözüm yolu bulmak, yeni fikirler üretmek  ve ilerlemek açısından gökyüzünde oldukça güzel bir konum var.   Bu yeniay'ın Sabian sembolü masasında  oturan  büyük bir iş adamı. Maddi anlamda ve kariyerle ilgili önemli görüşmeler için çok güzel bir tarih olduğunu vurguluyor bu sembol.  Ancak yapacağımız her türlü iş görüşmesi ya da çözeceğimiz sorunlarımız için akılcı çözümler üretmek ve ciddiyetle yaklaşmak zorundayız.Kova'nın klasik astrolojideki yöneticisi Satürn olduğundan, Kova için genel anlamda  düşünülen uçuk kaçık tavırlar aslında  Kova'ya göre değildir. O orjinaldir, kendine özgüdür ve aynı zamanda  Satürn'ün geleceğe bakan yüzüdür. Dolayısıyla her ne yaparsa yapsın  altında disiplin, sabır, organize olmuş bir düzen ister aslında.    Büyük bir iş adamının karşısına çıkarken taleplerimizi nasıl sunacağız? bunu tüm bunları göze alarak   düşünmeliyiz.Gökyüzünün yarattığı bu görünümdeki fırsatlardan faydalanmak için sadece fikir yeterli olmayacaktır.  Özellikle çağımız gereği her konuda fikrimiz çok ancak bilgimiz yok. İlerlemeyi istediğimiz her alanda  bilgi toplamalı, planlı, programlı olmalı sonra sahaya atılmalıyız. Kova Burcu su getiren kişiyi temsil ettiğinden özellikle Roma'lılarda Şubat ayı saflaşma ve temizlenme ayı olarak görülmüştür. Yaşadığımız mekanlarda her türlü temizlik ve arınma çalışması için çok güzel bir görünüm var.  Fiziksel temizlikten sonra mekanlarımızda uygulayacağımız tütsü, mum, adaçayı, sirkeli suyla silme gibi her türlü arındırıcı işlem bize  çok iyi gelecektir. Yaşadığımız en önemli mekan bedenimiz olduğundan, detoks uygulaması yapmak için de çok uygun zamanlar. Hepimiz için hayırlara, güzelliğe vesile olmasını dilerim.
0 notes
zasgeblog · 5 years ago
Photo
Tumblr media
bir tür bilgisayar virüsü gibidir. Onu yok saymanız ya da kontrol altına (karantinaya) almanız işe yaramaz. İlk açığınızda yine kendinize saldırıp yerle yeksan etmenizi sağlar. İyi bir bilgisayar programcısının hard diskin içine derinlemesine bakıp o virüsü oradan tamamen söküp alması gibi sizin de bu virüslü yazılımın farkında olmanız, oraya ne zaman kimin tarafından eklendiğini, sizin hangi sebeple buna izin verdiğinizi saptayıp verdiği bütün hizmetlere teşekkür ettikten sonra tamamen silmeniz gerekir. Burada anahtar “ben neden bunu kabul ettim ve bugüne dek etkili olmasına ne kadar ve ne şekilde katkı oldum” sorusunda gizlidir. Bu soruyu yürekten sorduğunuzda olanın sorumluluğunu kabul etmiş ve gerçek bir araştırma için hazırlanmış olursunuz. İşte o AN dönüşüm için gerçek ve epey etkili, yazılımı sarsarak yerinden oynatacak bir adım atmış olursunuz. İlk adım yetmez, sonrasında çok çalışmak, 7/24 her olana aydınlık be kabule hazır bir zihinle yaklaşmak ve etkisini her fark ettiğinizde hizmetlerine teşekkür edip alanınızdan ayrılması için çalışma yapmanız gerekir. Bu tür virüslü yazılımlar genellikle çok katmanlıdır ve bir seferde tamamen arındırılması çok da basit değildir. Azim, sebat ve derin adanmışlık gerektirir. ZSG Duygusal Kapan Çalışması bu konuda epey destekleyici ve kolaylaştırıcı bir tür virüs silme programı gibi çalışır. Yine söylüyorum: bir seferde tamamını silmeniz sözünü değil, sebatla yola devam ederseniz bütün boyutlar, bütün zaman bölgeleri ve bütün evrenlerde oluşmuş katmanları görüp arındırabilirsiniz sözü verebiliyoruz. Sevgiyle paylaştım #zasge #kolayaizinliyim #virus #virüs #bilgisayar #yazılım #antivirus #yetmez #silmek #gerek #zsgderindengeleme #sistemselkoçluk #sistemseldizimleme #sistemseldizim #kendinibil #arındırkendini #arın #arınma (Taksim, Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/B8afrj3g46b/?igshid=uiasmzur2p36
0 notes
barkoturktv · 6 years ago
Text
29 bin 689 sağlık personeli alınacak
Tumblr media
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, CNN Türk’te Hakan Çelik'in sunduğu "Hafta Sonu" programına katıldı. Sağlık alanında yerlileşme ve millileşmenin önemine değinerek sözlerine başlayan Koca, "Şu anki durumumuz ilaçta yerlileşme oranımız yüzde 48, yani dışa bağımlılığımız yüzde 52. 2017'de yüzde 46 idi, 2018'de yerlileşme oranı yüzde 48'e çıktı. Cihazda yerlileşme oranımız daha düşük, dışa bağımlılığımız yüzde 82 oranında, aşıda yüzde 100'e yakın, tıbbi malzemede de yüzde 80'lere yakın dışa bağımlılığımız söz konusu. Önümüzdeki dönemde, ilaç, tıbbi cihaz ve aşıda yerlileşmeyi artıran ve dışa bağımlılığı her geçen gün azaltan bir strateji ve yaklaşım içerisinde olacağız ve bu konuda son derece kararlıyız." ifadelerini kullandı. Dünyada giderek artan ve Türkiye'de de kısmen görülen aşı reddiyle ilgili açıklama yapan Koca, yerlileşme ile birlikte aşı reddinin de azalacağını düşündüklerini belirtti. Güncel aşı oranının yüzde 96 olduğunu aktaran Koca, bu anlamda şu an herhangi bir tehlikenin söz konusu olmadığını ifade etti.  Bireysel ilaçlarda malzeme ve cihazla ilgili üniversitelerin potansiyelini ölçmeye yönelik bir mekanizma kurulacağını duyuran Koca, "Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) pazartesi günü bireysel ilaçla ilgili bir çağrıda bulunacak. Bu çağrıda, ülkenin birikimi olan üniversitelerimiz dahil olmak üzere kendi geliştirdikleri veya geliştirme potansiyeli olan belli alanlar belirtilerek çağrıya çıkılmış olacak. Biz burada ilaç, malzeme, cihaz ve aşıda potansiyelimizi görmek istiyoruz." diye konuştu.  "Aşının yüzde 100 yerlileşmesi gerektiğine inanıyoruz" Aşı konusunda birçok ülkeye üst düzey ziyaretler ve görüşmeler yapıldığını belirten Koca, "Biz 2023 yılına kadar aşıyı yüzde 100'e yakın mutlak yerlileştirmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bunun için önümüzdeki ağustos ayında Türkiye'de üretilmesi tamamlanmış difteri, tetanoz aşısının ruhsatı ilk defa verilmiş olacak." şeklinde konuştu.  Tedavi için yurt dışına çıkan hasta sayısında azalma olduğunu kaydeden Koca, şunları söyledi: "Küba’ya aşı ve benzeri yaklaşımlar için bir efsane olarak gidenlerin olduğunu biliyoruz, mesela akciğer kanseri gibi. Bununla ilgili biz verileri net bilmek istiyoruz. Küba'dan bir ekip Türkiye'ye çağrıldı, onlarla görüşmeler yapıldı. Biz yapılan tedavinin sonuçlarını, klinik araştırmalarını net bilmek istiyoruz. Yapmak istediğimiz, Bilkent Şehir Hastanesi'nde olmak üzere birtakım klinik araştırmaları spesifik bazı hastalıklarla ilgili Küba ile iş birliği içerisinde başlatmaktan yanayız. Bununla ilgili önümüzdeki dönemde açıklayacağız. Birtakım araştırmaların önünü açmak istiyoruz. Bilkent de bu anlamda klinik araştırma merkezi olarak planlanacak." HIV ve AIDS hastalarına yönelik tedavinin ücretsiz verildiğini hatırlatan Koca, "Bütün gebelerin mutlak HIV taramasını yapan olmak istiyoruz. HIV eskisi gibi tedavi edilemeyen, öldüren bir hastalık olmaktan giderek çıktı. Özellikle HIV, AIDS ile ilgili ilaçları Türkiye'de biz bedava uyguluyoruz, vatandaşlarımız bunu bilsin, ücret alınmadan, bilinen hastalara mahremiyet çerçevesinde ücretsiz sürdürüyoruz. HIV artık tedavi edilebilir bir hastalık noktasına geldi. Yeni nesil ve pahalı olan ancak bizim ücretsiz olarak uyguladığımız tedavi şeklinden kaçınmamalı. Bu konuda ilgili merkezlerde tedavilerini ücretsiz devam ettirmelerini önemsiyoruz." dedi.  "10'uncu şehir hastanemizi Bursa'da açacağız" Şehir hastanelerini çok önemsediklerini belirten Koca, "Özellikle bulundukları bölgede sağlıkta en üst noktada tedavinin yapılabilir olduğu ve hastanın bir başka ile sevk edilmeden multidisipliner bir yaklaşımla tedavisinin yapılabildiği son sağlık üssü olarak tanımlıyoruz. 9 tane şehir hastanemizi açtık, 10'uncu hastanemizi ise 10 gün içerisinde Bursa'da açacağız. Bin 355 yataklı, şehir hastanemiz hizmete hazır hale gelecek. Burada özellikle şunu yapmak istiyoruz; her ilde sağlık üssü olabilecek, adına şehir ya da bölge hastanesi diyebileceğimiz hastane yapılarını oluşturup ve buraya hastanın geliş mekanizmasının da şekillendiği, buralardan spesifik özellikli hizmetlerin yapılabilir olduğu hastaneleri hedefliyoruz 2023'e doğru." şeklinde konuştu. Şehir hastanelerinde memnuniyetin hem personel hem de hastalar açısından yüksek düzeyde olduğunu ifade eden Koca, Eskişehir'de memnuniyet seviyesinin yüzde 98'lerde, Elazığ'da ise yüzde 99 seviyelerinde olduğunu söyledi.  Hastane içerisindeki uzun mesafelere yönelik yürüyen merdiven sayılarını artırmaya devam ettiklerini vurgulayan Koca, golf araç sayısını artıran, ulaşımı kolaylaştıran bir yaklaşım içerisinde olduklarını kaydetti. Koca, 2023'e kadar hedeflerinin toplam 44 bin 404 toplam yatak kapasiteli 32 şehir hastanesi olduğunu aktardı. Koca, bütçe içesinde sağlığın eğitimden sonra ikinci sırada geldiğini ve 2019 yılında sağlık payının 157 milyar lira olduğunu ifade etti.  Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Biz kamuda çalışan 625 bin toplam sağlık sektöründe özel dahil olmak üzere çalışan 1 milyon 25 bin sağlık ordusundan bahsediyoruz. İlgiyle ve sevgiyle çalışan sağlık ordumuzu önemsiyoruz. Sağlıkta dönüşümü ancak personelimizle yapabileceğimize inanıyoruz." "29 bin 689 sağlık personeli alınacak" Bakan Koca, 2019'da 29 bin 689 sağlık personeli alımı olacağını belirterek, "Bunun ilk etabı olarak 6 bin 829 hemşire, bin ebe ve 3 bin sağlık memuru olmak üzere odyolog, psikolog, diyetisyen, fizik tedavi gibi alanlarda 12 bin personelin alımı için önümüzdeki ay ilana çıkılacak. Önümüzdeki ay olmasıyla ilgili bütün hazırlığımızı yaptık, kılavuz hazırlığımız bitti. ÖSYM'ye gönderdik." ifadelerini kullandı. Sağlık Bakanlığı'nın bu konuyla ilgili bütün çalışmalarının tamamlandığını kaydeden Koca, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Özellikle altını çizerek söylemek istiyorum, 12 bin personelin alımı da bugüne kadar olduğu şekliyle KPSS ile olacak. İkinci etabı ise, yani 29 bin 689 sağlık personeli alımını tamamlayacak olan 17 bin 689 personeli de muhtemelen Eylül-Ekim'de ÖSYM'nin takvimine göre planlamış olacağız. Personelin KPSS ile alımı konusundaki yöntem daha bir hakkaniyetli ve bu anlamda başarıyı endeksleyen bir yaklaşım tarzı olduğu için bunu devam ettirmek, en azından hakkaniyetli olma noktasında bu yöntemin daha doğru olduğunu düşünüyoruz."  Koca, yardımcı sağlık personeliyle ilgili son dönem sayıca giderek artan ama nerede kimlerin çalışabilirliliğinin net olmadığını bildiklerini söyleyerek, "Bununla ilgili de diyaliz teknikerlerinin nerede-nasıl çalışması gerektiğiyle ilgili bir yönetmelik düzenlememiz oldu. Yani daha önce hemşirelerin özellikle sertifikayla devam ettirdikleri bu hizmetleri, diyaliz teknikerlerinin var olduğu bir süreçte öncelikle diyaliz teknikerlerinin çalışmasını belirten bir yönetmelik. Benzer şekilde diğer yardımcı sağlık personeli için de bu yönetmelik hazırlıkları yapılıyor. Ağırlıklı çalışanlarımızın özellikle mesleki olarak eğitim aldıkları alanla ilgili yerlerde çalışmasıyla ilgili yönetmelik çalışmalarımız da devam ediyor." dedi. "Bahar Projesi 4 ilde devreye girecek, 2023'e kadar 40 merkez olacak" Sa1ğlığın dijitalleşmesini önemsediklerini dile getiren Koca, e-nabız sistemini 11 milyon kişinin aktif olarak kullandığını ve sisteminin dijitalleşmeye verilen örnek anlamında İçişleri Bakanlığı ile birlikte yürütülen çalışma kapsamında "doğum bildirim sistemi" ile kimlik belgesinin ulaştırıldığı takdirde, devam eden çalışmaların yıl sonunda bütün Türkiye'de yürürlüğe gireceğini, bebeklerin kimliğinin evlerine teslim edileceğini belirtti. Obezitenin de Sağlık Bakanlığı gündeminde önemli bir alana dahil olduğunu ayrıca obezitenin dünyanın en büyük ve tehlikeli bir sorunu olduğuna dikkati çeken Koca, "Çocukluk çağı döneminde 3'te 1'i obez veya fazla kilolu olduğunu biliyoruz ve birçok hastalığı tetikleyen unsur olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu anlamda obezite ile mücadeleyi çok önemsiyoruz. Hareketli yaşam noktasında son derece güçlü bir yaklaşım sergilemeye ve bununla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile de diyalog içerisindeyiz." şeklinde konuştu.  Koca, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay koordinatörlüğünde devam eden "Bağımlılıkla Mücadele Kurulu"nun, geçtiğimiz hafta gerçekleşen toplantısında önemli kararların alındığını söyleyerek, şunları kaydetti: "Bağımlılıkla mücadelede, arındırma ve tedavi boyutuyla ortalama 30 gün hastalarımızı tedavi ediyoruz ama devamında bu hastalarımızın yeniden sosyal yaşamında, aynı ortamda tekrar tedaviye başladığını, bu oranın da önemli olduğunu ve başarının yüzde 25'lerde olduğunu biliyoruz. Biz özellikle yeni dönemde, dünyada da olduğu şekliyle tedavi sonrası rehabilitasyon dönemini son derece önemsiyoruz ve buna 'Bahar Projesi' dedik. Bunu özellikle yataklı kurumlarımızın sayısını da önümüzdeki dönemde artırarak, Erenköy'de başlattığımız ve şu an Tuzla'da devam eden 49 yataklı Bahar Projemizi de başlatmış olduk. Bağımlılıkla mücadelede, arınma ve tedavi sonrası rehabilitasyon döneminde Yeşilay ile yakın iş birliği içerisinde, bu hastalarımızı özellikle hem meslek edindirme, normal hayata kazandırma anlamında aileleriyle birlikte sosyalleşmelerini sağlayarak 6-9 ay merkezlerimizde rehabilite etmeyi planlıyoruz. Bu uygulamalarımızda hiçbir ücret almıyoruz. Önümüzdeki yıl, Bahar Projesi 4 ilde devreye girecek ve 2023'e kadar bu merkezlerimizin sayısını 40 merkeze kadar ulaştırmak istiyoruz.  Şehir Hastaneleri'nin devreye girmesiyle var olan eski hastanelerimizin bir kısmını yer yer Bahar Projesi için değerlendirmek istiyoruz. Bu anlamda yapılan çalışmalar doğrultusunda da daha hızlı bir Bahar Projelerinin devreye girişi söz konusu olacak. Yeşilay'ın da birlikte koordine ettiğimiz benzer çalışmaları var, bu anlamda merkez sayılarını 2023'e kalmadan erken dönemde tamamlamayı hedefliyoruz. (Bahar Projesi çalışması) Sayının artması, rehabilite edilmesi, meslek edindirme, ayrıca iş ortamı sağlıyor olmak. Erenköy'de başlayan ve İŞKUR ile birlikte 22 hastamızın 11'ini kendi hastanelerimiz ve kurumlarımızda iş imkanı sunduk, çalışmaya başladılar. Yani (Bahar Projesi) iş ortamını da düzenleyen, kapsamlı, bütüncül bir yaklaşım tarzı olacak." "Türkiye'yi sağlık üssü yapmak istiyoruz" Organ nakli ile ilgili veriler aktaran Koca, "Avrupa'da organ nakli sayımız birinci sırada. 2017'de toplam 4 bin 902 iken, 2018'de 5 bin 600'e yakın organ nakli gerçekleşti. Dünyada canlıdan bağışın daha fazla yapıldığı ülke Türkiye. Yüzde 75'i canlıdan, yüzde 25'i kadavradan. Hedef her geçen gün kadavradan bağışın da artırılması olmalı. Çünkü şu an 26 bine yakın organ nakli için bekleyen hastamız var." dedi.  Sağlık turizmini önemsediklerini ifade eden Koca, konuşmasını şöyle tamamladı: "Biz Türkiye'yi aynı zamanda sağlık üssü yapmak istiyoruz. Bunun için uluslararası hasta hizmetleri anonim şirketleri adı altında, dünyada örneği olmayan bir kamu şirketi oluşturuyoruz. Kamu adına çalışan bir şirketten bahsetmiyoruz. Kamunun dinamiklerini bir şekilde sağlık turizminde daha dinamik tutan bir yapı olsun istiyoruz. Hem özel sektörün, hem üniversitenin, hem kamunun potansiyelini uluslararası pazara pazarlayan güçlü bir merkez olsun istiyoruz. Sağlık ateşelerinin de önemli gördüğümüz birçok ülkede olması yönünde bir karar aldık. Sağlık turizmi önemli, hem devletler hem de yarı kamu sigorta şirketleriyle ilişkilerimiz oluyor. Bu ilişkileri de götüren bir yapıyı oluşturmaktan yanayız. Dünyada sağlık turizminden pay alan ülkelerin yapmadığı, bizim yapmak istediğimiz, önemli ülkelerde ve şehirlerde tanı merkezleri açmak istiyoruz. Yani tomografi ve MR'ın olduğu özel sektöre açtığımız hastanın yerinde görülüp gerektiğinde burada tedavisi yapılan hastanın orada takip edildiği merkezler açmak için karar aldık." Read the full article
0 notes
soyuturetim · 6 years ago
Text
Zenginliğin yeni sembolü: “Gösterişçi Üretim”
Bu yazi yedekleme amaciyla bu bloga kopyalanmistir. 
Erişim Tarihi: 13-Nisan-2019 
Yazar: Cüneyt Bender
Orijinal Bağ: https://vesaire.org/zenginligin-yeni-sembolu-gosterisci-uretim/ 
——
Yaklaşık 120 sene önce, Yaldızlı Çağ* sırasında, sosyolog Thorstein Veblen“gösterişçi tüketim” terimini ortaya attı. Bu terimle servetlerini gösteriş için müsrifçe harcayan insanları kastediyordu. Aynı işe yaramasına rağmen 100 dolar yerine neden 1000 dolarlık takım elbise alınır? Verben’e göre sorunun yanıtı iktidar meselesiydi. Zenginler, ihtiyaç duymadıkları şeylere ne kadar para harcayabildiklerini göstererek egemenliklerini kanıtlıyorlardı.
O zamanlar radikal bulunmasına rağmen, Veblen’in gözlemi artık inkar edilemez. Aradan geçen yıllarda, gösterişçi tüketim Amerikan kapitalizminin karakteriyle iyice bütünleşti. Yeni Yaldızlı Çağ’ımız, Veblen’i eskisinden daha fazla haklı çıkarıyor. Bugünün endüstri liderleri toplumsal konumlarını özel adalar ve süperyatlarla ilan ediyorlar, yeni ABD başkanı ise neredeyse sahip olduğu her şeyi altınla kaplıyor.
Ancak delicesine dudak uçuklatacak kadar pahalı şeyler satın almak, modern seçkinlerin iktidarlarını ilan etmelerinin yegâne yolu değil. Yakın geçmişte, statüyü göstermenin başka bir biçimi peydah oldu. Yeni Yaldızlı Çağ’da egemen sınıfın üyesi olmak yalnızca gösterişçi tüketimi gerektirmiyor. Gösterişçi üretime de ihtiyaç duyuluyor.
Gösterişçi tüketim şatafata tapınmayı gerektiriyorsa, gösterişçi üretim de çalışmaya tapınmayı gerektiriyor. Ne kadar çok harcadığınız değil, ne kadar çok çalıştığınız önemli.
Gösterişçi üretim modası hiçbir yerde ABD’deki CEO’lar arasında olduğu kadar görünür olamaz. Günümüzün üst düzey yöneticileri, neredeyse sapıklık derecesinde çalışmaya düşkün işkolikler. Apple CEO’su Tim Cook, Time dergisine güne 03.45’te başladığını söylüyor. General Electric CEO’su Jeff Immelt Fortunedergisine 24 yıldır haftada 100 saat çalıştığını anlatıyor. Altta kalmasın, Yahoo CEO’su Marissa Mayer Bloomberg’e haftada 130 saat çalıştığını aktarıyor. Falan filan.
Söylemeye lüzum yok, bu kişiler ihtiyaçtan çalışmıyor. Amerikalıların büyük çoğunluğu çalışıyor, çünkü hayatta kalmaları maaşlarına bağlı. Bunun aksine Mayer, Immelt ve Cook yarın emekli olabilirler, sefa içinde bir hayat sürmeye devam edebilir ve çocuklarına hatırı sayılır miraslar bırakabilirler. Üçünün toplam net serveti yaklaşık bir buçuk milyar dolar.
Ancak gösterişçi üretim kişinin maddi ihtiyaçlarını karşılamasıyla ilgili değil. Sınıfsal egemenliğin bir sembolü olarak üretimin alenen teşhiriyle ilgili. Aşırı eşitsizlik çağında, “seçkinler” hem kendilerine hem de diğerlerine herkesten katbekat daha fazla servet edinmeyi hak ettiklerini ispatlamak zorundalar. Tim Cook ortalama bir Amerikalıdan yaklaşık yüzde beş yüz bin daha zengin, ama sabahları 03.45’te kalkıyor. Gösterişçi üretimin alametifarikası da bu: Egemen sınıf, varlığını insanüstü gayretlerini teşhir ederek meşrulaştırıyor.
İroni ise yorucu mesailerin sadece seçkinlere ait bir olgu olmamasında. Ne münasebet. Bahtsız birçok Amerikalı, yaptıklarını ilan etmek için daha az teşviğe ve fırsata sahip olmasına rağmen, benzer bir üretimi icra ediyor. Ecomomic Policy Institute (İktisadi Politika Enstitüsü) tarafından yakınlarda yapılan bir çalışmaya göre, Amerikalı işçiler geçtiğimiz birkaç on yıla kıyasla çok daha uzun süre çalışıyorlar. Bilhassa da kadınlar, zenciler ve yoksullar. Yoksul bir zenci kadın 1979’a kıyasla 2015 yılında 349 saat daha fazla çalışıyor. Nedeni basit. 1970’lerden bu yana ücretler neredeyse hiç artırılmadı, bu da işçilerin artık ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla çalışması gerektiği anlamına geliyor.
Asgari ücretle uzun saatler çalışan bir kadını çalışmaya aynı süreyi ayırıp yılda 30 milyon dolar kazanan kadınla karşılaştırın. Biri karnını doyurmaya çabalıyor, diğeri gücünü ve saygınlığını duyuruyor. İkincinin çalışması şart değil, ama on bin dolarlık bir çanta da ihtiyaç değil. Gösterişçi tüketim durduk yere para harcamayı göklere çıkarıyorsa, gösterişçi üretim de gereksiz çalışmayı kutsuyor. Gösterişçi üretim de tüketim de aşırılıkla gülünç duruma düşerek egemenliği tebliğ ediyor.
Hatta gösterişçi üretim farklı biçimler alabiliyor. Yarın emekli olabilecek kadar parası olmayan insanlar, bu üretimin farklı biçimlerine tutunabiliyor ve bahşettiği seçkin statüden hoşlanabiliyor. Zenginlerin savurganlığının öfke yerine hayranlık uyandırması Veblen’in en etkileyici savıydı. Diğer sınıflara mensup insanlar zenginleri ellerinden geldiğince taklit ediyordu: Orta sınıftakiler bir demiryolu baronu gibi yaşayamazdı, ama toplumsal konumlarını yükseltmek için birazcık şatafatın keyfini sürebilirlerdi. Aynı kural gösterişçi üretim için de geçerli. Çoğu Amerikalı CEO-tarzı aşırı çalışmanın çürümüş mertebelerine asla erişemeyecek, ama çalışmayı bir fetiş hâline getirebiliyorlar.
Boş vaktinizi işe dönüştürmenin bir yolu da “kendinizi geliştirmek”. Bunun en açık örneği ise kentli çalışanlar arasında bir mecburiyete dönüşen spor. Spor salonları, kişisel gelişim ve arınma mesaisinin artık faturaları ödemeyecek hâline gelene kadar sürmesini sağlayan mekânlar. Bu salonlar, sağlıklı içecekler ve organik yiyecekler satan dükkanlardan oluşan bütünleyici bir ekosistemin yanı başındalar, böylece insanlar kendilerini gerçekleştirmeye güç bulabilmek için doğru yakıta erişebiliyorlar.
Tüm bunları yapmanın gerekçesi de “sağlık”. Ancak hâli vakti yerinde Amerikalıların büyük çoğunluğunun spora harcadığı zaman, sağlıklı olmanın gerektirdiklerini ziyadesiyle aşıyor. Çünkü günümüzde fitness ve beslenme diyetlerinin karmaşık iddiaları nihayetinde vücut sağlığıyla ilgili değil. Bu iddialar sınıfsal egemenliği ifade etmek üzere tasarlanıyorlar. İkinci Yaldızlı Çağ’da bir insanın ait olduğu vergi dilimini fiziksel özelliklerine bakarak hesaplayabilirsiniz, sınıfsal konum vücutlara yazılmış durumda. Daha zengin vücutlar sadece daha zayıf değil, her bakımdan kaslı da. Hepsi de muazzam, doğrusunu söylemek gerekirse gereksiz yere harcanmış çabayı yansıtıyorlar.
Ama gösterişçi üretime katılmak için bir CEO olmanıza gerek yok. Teknoloji, herkesin her şeyi üretkenlik için bir fırsat olarak görmesini sağladı. Uyku sürenizi hesaplayabilirsiniz, sex hayatınızı ve adımlarınızı FitBit ile, çekiciliğinizi Tinder ile, ne kadar hazırcevap olduğunuzu Twitter ile, popülerliğinizi ise Facebook ile ölçümleyebilirsiniz. Kişiliğinizi, denetlenebilir, analiz ve optimize edilebilir bir veri akışı panosuna dönüştürebilirsiniz. Hayatınızı bir fabrikaya çevirebilirsiniz, üstelik mecazen değil. Kendinizi üreterek başkaları için ekonomik değer yaratabilirsiniz. Bu platformlarda harcadığınız zaman karşılığında ücret almıyor olabilirsiniz, ama geçirdiğiniz zaman bu platformların sahibi şirketlere büyük cirolar sağlıyor.
Gösterişli üretimin özelliği bu. Sadece aşırı çalışma kültürünü yaratmakla kalmıyor, giderek azalan boş vaktimizi de ekonomik açıdan üretken hâle getiriyor. Kaçış yok. İster bir şirket için veya ister kendimiz için çalışalım, fark etmez. Sürekli çalışıyoruz. “Sekiz saat iş, sekiz saat istirahat, sekiz saat ne istersek o”, bundan 100 yıl önce sekiz saatlik işgünü talep eden ilk işçilerin marşıydı. Bu ayrım artık anlam ifade etmiyor. Uykumuz bile üretkenlik puanlamasında hesaba katılıyor. Girişimci asla işini bırakmıyor.
İşçi hareketinin eski sloganı ütopik bir bilimkurgu romanı gibi duyuluyor. Çok daha az çalışmanızı talep eden bir toplum hayal edin. Yoksulların var olmak için zenginlerin de servetlerinin değerini göstermek için ölesiye çalışmak zorunda kalmadığı, zenginin ve yoksulun hiç var olmadığı bir dünya hayal edin.
Bu yazı, Ben Tarnoff’un The Guardian’da yayımlanan makalesinden kısaltılarak çevrilmiştir.
* Başlangıç ve bitiş tarihleri üzerinde bir anlaşmaya varılmamış olsa da, 1865–1901 arasında kalan dönem Amerikan tarihinde Yaldızlı Çağ (Gilded Age) olarak adlandırılıyor. Adını ise Mark Twain’in Amerikan İç Savaşı’nın ardından oluşan çarpık sanayileşmeyi ve kapitalist yozlaşmayı çözümlediği, 1873 tarihli The Gilded Age (Yaldızlı Çağ) adlı eserinden alıyor.
0 notes
mistikyol · 2 years ago
Video
youtube
YENİ YILININ GÜZEL GEÇMESİNİ İSTİYORSAN BU ARINMA ÇALIŞMASINI YAP! – ÇOK...
3 notes · View notes
izimbozada · 7 years ago
Photo
Tumblr media
İç çatışmalarından yorgun mu düştün? Sürekli aynı deneyimleri mi yaşıyorsun? Bir çıkış yolu mu arıyorsun? Sağlık, Huzur ve Sakinlik mi arıyorsun? Bazen kendine kaçmak istersin... Kendini dinlemek, anlamak, kafanı dinlemek ve iç aleminde ve hayatında o an varolan her şeyi yeniden gözden geçirmek istersin. Seni Ruh, Zihin ve Bedeni bütünüyle yenileyen, ve arındıran eşsiz bir deneyime davet ediyoruz. —————————————————————— 📍Yer : Adrasan Antalya 2018 @adrasan_clubsunvillage 📆 Tarih : 21-26 Nisan 2018 5 gece 6 gün 🔖 @gamzesagiroglu ile SAĞLIKLI YAŞAM VE MOTİVASYON KAMPI Arınma İnziva ve Yenilenme KAMPIMIZ SADECE KADINLARA ÖZELDİR. 📞 İletişim : 05332101152 📌BU KAMPTA NELER VAR? ☀ 5 gece 6 gün 2 katlı bungalovlarda tam pansiyon konaklama 🧘‍♂ Kundalini Yoga, Nefes ve Meditasyon tekniği ile her gün 1.5 saat bedensel, ruhsal , zihinsel dengelenme ve enerji alanlarının temizlenmesi 🔖 Kendine Yolculuk Atölyesi ile Hayatındaki tıkalı alanların şifalandırıyor, kendini daha iyi anlayarak, iç alemine yolculuğa çıkıyorsun.Dişil ve eril enerji dengeleniyor. ❣Bilinçli Rüya çalışması ile hayatındaki problemlere Bilinçaltı rehberliği ile çözüm üretiyoruz. 📌 Maneviyat ve Psikoloji ilmi ile hayatımıza yeni bir pencere ve bakış açısı oluşturuyoruz. ❣Arındıran, şifalandıran beslenme ilmi ve bedeni dinlendirme. ☀ Doğada inziva yürüyüşleri, meditasyonlar, sorular & cevaplar ve daha fazlası Bir çok kişinin hayatında güzel dönüşümler yaratan ve her şeyin bir arada olduğu bu sıradışı deneyime seni de bekliyoruz. ☎ Detaylı bilgi ve sorularınız için lütfen iletişim numarasından bizimle bağlantıya geçiniz. ——————————————————————- #gamzesagiroglu #gamzesağıroğlu #motivasyon #kendineyolculuk #adrasan #antalya #kamp #inziva #arınma #yenilenme #meditasyon #yoga #kucukotellerclubsunvillage (Adrasan, Antalya, Turkey)
0 notes
kocaalihaber · 5 years ago
Text
Gençler tarihi bir sürece tanıklık ettiklerini bilmeli
Eve kapandıkları için sosyal hayatlarından uzak kalan ve yaşamında değişiklikler olan gençler, pandemi sürecinde zor günler geçiriyor. Kendisini neden kısıtlaması gerektiğini anlayan gençler için bu dönemdeki kurallara uymak daha kolay olacak. Uzmanlar bu zorlu sürecin endişeden uzak atlatılabilmesi için gençlere ve ailelerine iyilik, sadakat ve cömertlik gibi pozitif psikolojinin tanımladığı insani değerlere yönelmelerini öneriyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Klinik Psikolog Esma Uygun, sosyal hayatlarından uzak kaldıkları için endişe içinde pandemi sürecini atlatmayı bekleyen gençlere ve ailelerine önemli tavsiyelerde bulundu.
Gençler bu süreçte yalnız değil
Karantina sürecini gençlerin insani erdemleri öğrenebilmeleri için uygun bir zaman olarak tanımlayan Klinik Psikolog Esman Uygun, “Gençler, olağanüstü bir dönem yaşadığımız bu dönemde arkadaşlarıyla vakit geçirme, sohbet etme ve derslere katılmanın yanı sıra yaşamlarının en önemli anlarından bazılarını kaçırmış olacaklar.Salgın yüzünden yaşamlarında değişiklikler olan, endişeli, sıkılmış, aynı zamanda hayal kırıklığı yaşayan gençler yalnız olmadıklarını ve tarihi bir sürece tanıklık ettiklerini bilmeli” dedi.
Gençlere ihtiyaç olduğu bir dönemdeyiz
Gençlerin enerjisine, cesaretine ve yenilikçi zihinlerine ihtiyaç olduğu bir dönemde olduğumuzu söyleyen Uygun sözlerine şöyle devam etti: “Endişenin normal, evde kalmanın sıkıcı olduğunu herkes kabul etmeli. Bu endişe ve sıkıntı yalnızca gençlerin değil, başkalarının da güvende olmasına yardımcı olacaktır. Böylece çevrelerindeki kişilere özen göstermiş olacaklar çünkü sadece kendilerini değil başkalarını da düşünebilen bir gençlik var. Evrimsel olarak yardım ve işbirliği insan türünün hayatta kalmasını sağladı. Fedakarlık insanın sosyal içgüdülerinin önemli bir parçasıdır. Şimdi herkesin işbirliği yapması gereken bir dönem yaşanıyor. Bu pandemi dönemini, pozitif psikolojinin tanımladığı insani erdemlerden bahsetme ve kendimizi gözden geçirme zamanı olarak değerlendirmeliyiz.”
Aileler insani erdemleri öğretmeli
Ailelerin çocuklarına yaş farkı gözetmeksizin insani erdemler ile ilgili bilgi vermesi gerektiğini belirten Uygun, “Pozitif psikoloji tüm kültürlerde var olan, ahlaki olarak değerli olan, bireysel mutluluğu ve toplusal refahı sağlayan 6 erdem ve 24 karakter gücü tanımlıyor. Eğer bireyler bu erdemlerin önemini bilirse çocuklarına ve çevrelerindekilere de anlatabilir. Kendisini neden kısıtlaması gerektiğini yeterince iyi anlayan biri için pandemi dönemindeki kurallara uymak daha kolay olacaktır. Gençlere ve çocuklara anlayabilecekleri şekilde bu kuralların neden gerekli olduğu sakin ve duyguları göz önünde bulundurularak, sıkıldıkları kabul edilerek anlatılmalı. Gerekirse birçok kez anlatılabilir” dedi.
Kişinin karakter gücü iyi yüreklilik ve cömertlikten geliyor
Klinik Psikolog Esma Uygun insani erdemlere şöyle değindi: “Bu pandemi döneminde gençlerin iyi yüreklilik, cömertlik, şefkatli olmak, vatandaşlık, ekip çalışması ve sadakat gibi insani erdemler üzerinde çalışmaları gerekiyor. İnsanlık erdemi olarak kişinin karakter gücü iyi yüreklilik ve cömertliktir. Bütün insanların eşit değere sahip olduğuna, diğerleri için sevgi ve iyilikle bir şeyler yapmanın en iyi yol olduğuna, acı çeken insanların şefkate ihtiyacı olduğuna, ihtiyacı olan insanlarla ilgilenmek gerektiğine, sadece aile ve arkadaşlara değil herkese yardım etmenin önemli olduğuna inanma temel özellikler arasında sayılabilir. Üretici bir yapıya sahip olmak ve toplum için sorumluluk duygusu bu yeterliliğin gelişmiş olduğunu gösterir.İçinde yaşadığı dünyayı geliştirme sorumluluğu duyma, sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri düzeltmek için kişisel olarak çabalama gereği duyma, çevre temizliğine önem veren programlara katılmanın kişisel olarak önemli olması insani erdemlere sahip bireylerin diğer özelliklerindendir.”
Bu süreç kötülüklerden arınmak için fırsat olmalı
Ailelerin pandemi sürecinde evlerinde vakit geçirirken ihtiyaç duyulan karakter güçleri üzerinde sohbetler gerçekleştirmeleri gerektiğini belirten Uygun, “Dünya artık neredeyse tek bir ülke oldu. İnsanlık ise bir aile. İnsanlık güvende değilse hiç kimse güvende değil. Bu yüzden herkes sorumlu. Din, dil, ırk, siyasi görüş farketmeksizin hepbirlikte hareket edilmeli. Doğaya ve insana saygı duymanın gerekliliği, onları yok etmeden birlikte yaşanabilecek bir dünya inşa etmek için hangi insani erdemler üzerinde gelişilmesi gerektiği konuşulmalı. Bu salgın süreci her bireyin kötülüklerden arınma ve insani karakter güçlerini gözden geçirmek için bir fırsat olmalı. Eğer her birey bunun farkında olursa, çevresindekilere ve çocuklarına model olacak ve bunun önemini anlatabilecektir” dedi.
source https://saglik.kocaali.com/gencler-tarihi-bir-surece-taniklik-ettiklerini-bilmeli/
0 notes
firmarehberiturkiye-blog · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Metazik Fizik Uzmanı Hüseyin Yahya Toy
Metazik Fizik Uzmanı Hüseyin Yahya Toy
Kurumumuzun her kademesinde yenilikçi anlayışı hâkim olmakla beraber geleneksel değerlerimizi ötelemeden yolumuza devam ediyoruz. Böylece ülke hakikatlerinden hareket etmekte olan firmamız bir referans nokta oluşturarak emin adımlarla geleceğe doğru ilerliyor.Başka firmaların örnek alabileceği pek çok uygulama bizim için standart opsiyonlar haline dönüşmüş durumda.Bu sebeple bugünkü sorumluluğumuzun bilincinde olarak sürekli daha iyiyi daha güzeli ve daha kaliteliyi arıyoruz.
Müşterilerimizin, çalışanlarımızın ve hatta rakip firmaların bile sevgisini kazanmak için hizmetlerimizi kesintisiz olarak sağlamakta ve saygı, sevgi çerçevesi içinde iletişimlerimizi gerçekleştirmekteyiz.
Vizyonumuz ise, sektörde lider, güvenilir ve aynı zamanda kaliteli markalar arasında en üst seviyelerde yer alma ihtiyacı yer almaktadır. Kişilerin kadromuz arasında yer almak ve çalışması için insan hayatına saygı göstermekte ve müşteri odaklı pratik çözümler sunarak hizmet sağlamaktayız.
  Tekamül yolculuğumda amacımın insanların hayatına ışık tutmak olduğuna inandığım günden bugüne çeşitli eğitimler alarak ve çalışmalar yaparak kişilerin hayatına ışık olmayı hedefledim.
  Yaşadığımız zaman perspektifinde bilinçaltında yatan kayıtlar hayatımızın kısıtlamasında ve hatta kilitlenmesinde etken rol oynar. 
  ​Bilinçaltı kayıtlarınızdan çektiğiniz yada dışarıdan gelen müdahalelerle kilitlenen hayatınızın sorumluluğunuzu elinize  alarak şifaya adım atabilirsiniz. 
  ​Size özel hazırlanan şifa seansları ile hayalini kurduğunuz hayatı yaşamınıza çekebilir ve yapacağımız çalışmalar ile iş, para, ilişki, sağlık, nazar, büyü, cin musallatı gibi problemlerden arına bilirsiniz. 
        bahçelievler negatif enerjilerden arınma seansı,bahçelievler uzaktan access bars seansı,bahçelievler access bars eğitimi verenler,bahçelievler access bars seansları,bahçelievler access bars eğitimi,bahçelievler access bars uygulayıcısı,istanbul bahçelievler reiki enerji uzaktan uyumlama,istanbul bahçelievler reiki büyük ilişki aktivasyonu,istanbul bahçelievler reiki master seansları,istanbul bahçelievler reiki master eğitimi,istanbul bahçelievler negatif enerjilerden arınma seansı,istanbul bahçelievler uzaktan access bars seansı,istanbul bahçelievler access bars eğitimi verenler,istanbul bahçelievler access bars seansları,istanbul bahçelievler access bars eğitimi,istanbul bahçelievler access bars uygulayıcısı,bahçelievler reiki master eğitimi,bahçelievler reiki master seansları,bahçelievler reiki büyük ilişki aktivasyonu,bahçelievler reiki enerji uzaktan uyumlama Metazik Fizik Uzmanı Hüseyin Yahya Toy
0 notes
istandistmag · 6 years ago
Text
20 Temmuz Haftası Vizyona Giren Filmler!
20 Temmuz haftası vizyona giren filmler!
20 Temmuz haftası vizyona giren filmleri sizler için bir araya getirdik.
Bu hafta 1 tanesi yerli olmak üzere toplamda vizyona 8 film giriyor. İşte bol aksiyonlu ve kanlı geçecek olan haftanın vizyona giren filmleri!
Eski Köye Yeni Adet
youtube
için spiral takar. Köy halkının yapılan işlemle ilgili fikirleri yoktur. Sağlık ekipleri gittikten sonra bir araya toplanan erkekler, kadınlara yapılan işlemle ilgili akıl yürütmeye başlar. Ortaya birçok fikir atılır ve en sonunda spiralin bir mikrofon olduğuna kanaat getirilir. Devletin gözünün üzerlerinde olduğunu düşünen köy halkı, mikrofonlar sayesinde dinlendiklerini düşünür.
Başlarına iş açmamak için tetikle olan ahali, kadınların yanında siyasi hiçbir şeyden bahsetmemeye, onlara kibar davranmaya başlar. Durumdan yararlanıp devletten takdir görmek isteyenlerse kadınlardaki mikrofona hazır ola geçerek “Vatan Sana Canım Feda” diye bağırırlar. Yaşanan birbirinden komik durumlar, köyde tüm dengelerin alt üst olmasına neden olur.
Korkuluk
youtube
Korkuluk, bir mısır tarlasından geçtikten sonra hayatları kabusa dönen bir grup gencin hikayesini anlatıyor. Bir grup genç rüyalarındaki yazı geçirmek için yola koyulurlar. Gizli bir kıyı gölüne geldiklerinde arabalarını bırakıp yürüyüşe çıkmaya karar verirler. Keyifli bir şekilde etrafı dolaşan ekip içinde korkulukların bulunduğu bir mısır tarlasına varırlar. Gençler yola devam edebilmek için mısır tarlasını geçmelidirler.
Fakat tarlada tuhaf durumlar gerçekleşmeye başlar. Yaşananlardan rahatsız olan ekip arabalarına geri dönüp bulundukları ortamdan uzaklaşmayı ister ama geri döndüklerinde araba yoktur. Gençler farkında olmadan başlarına büyük bir bela almıştır. Geçmeye çalıştıkları tarla bir çiftçiye aittir ve çiftçi tarlasından izinsiz geçenleri birer korkuluğa dönüştürmektedir. Peşlerine düşen çiftçiden kaçmaya çalışsalar da başarılı olamazlar. Ekip, korkuluk olarak ölüme terk edildikleri tarladan kurtulmak için zorlu bir mücadele vermek zorundadır.
Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz
youtube
Klasik film Mamma Mia’nın devam halkasında; karakterlerin dününü ve bugününü araştırmak, geçmişte oluşan ilişkilerin günümüze nasıl etki ettiğini göstermek üzere zamanda geri ve ileri gidiliyor.
Sibirya
youtube
Lucas elmaslı ticaret yapan ABD’li bir ticaret adamıdır. Kaynağı belirsiz olan nadir mavi elmasları satmak için Rusya’ya gider. Yaptığı anlaşma çökmeye başlarken Rus bir kafe sahibi Katya ile küçük bir Sibirya kasabasında yakınlaşır. İkilinin ilişkisi kısa sürede saplantılı bir hal alır.
Lucas’la Katya’nın ilişkisi derinleşirken, Lucas kendisini kurtarmayı başaramadığı elmas ticaretinin tehlikeli dünyasını da keşfedecektir. Amerikalı adam umutsuzca çıkışı olmayan bir dünyadan çıkmaya çalışırken iki bölge kesişmeye başlayacaktır…
Kod Adı: Sosisli
youtube
Theo ve Luke birbirinden tamamen farklı yapıda olan iki polis memurudur. Birisi işleri kaba kuvvetle çözerken diğeri ise olayları aklı ile çözmeye çalışır. Büyükelçinin kızının kaçırılması ikisinin bir araya gelmesine neden olur. Kaçırılan kızı kurtarmak için birlikte çalışmak zorunda olan Theo ve Luke zorlu bir maceraya atılır.
Çünkü kızın kaçırılması basit bir fidye isteme olayından çok daha fazlasıdır. Torsten Künstler’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmin oyuncu kadrosunda Til Schweiger, Matthias Schweighöfer, Anne Schäfer, Lisa Tomaschewsky gibi isimler yer alıyor.
İlk Arınma Gecesi
youtube
İlk Arınma Gecesi, her suçun 12 saat boyunca serbest olduğu bir günde yaşananları konu ediyor. Her geleneğin arkasında bir devrim yatar. Gelecek 4 Temmuz, Amerika’nın yılda 1 kez gerçekleşen, 12 saatlik yasadışılığının yükselişine tanıklık edecek. Basit bir deney olarak başlayan harekete hoş geldiniz: İlk Arınma Gecesi.
Suç oranını yılın geri kalanında yüzde birin altına çekmek için Amerika’nın Yeni Kurucu Ataları (NFFA) bir yöntem bulur. İzole bir toplulukta bir geceliğine saldırganlığı özgür kılan sosyolojik bir teoriyi test etmeye karar verirler. Ancak, saldırganların şiddeti hedeflerinin öfkesiyle karşıladığında, bu deney şehir sınırlarından taşacak ve tüm ülkeye yayılacaktır. Söz konusu sosyal deney, yeni Amerika’nın kana bulanmış geleneğinin temelini atacaktır…
Pablo Escobar’ı Sevmek
youtube
Kolombiyalı gazeteci Virginia Vallejo, 1981 yılında, uyuşturucu kaçakçılığıyla para kazanıp iktidarı ele geçiren ve dostlarını ülkenin yeni nesil zengin insanlarına dönüştüre Pablo Escobar ile bir ilişkiye başlar.
Escobar 80’li yıllarda Kolombiya’nın zordaki insanlarının hayatını iyileştirme çabaları ile ün kazansa da, Virginia ilişkileri ilerledikçe Escobar’ın Kolombiya’daki suç imparatorluğunu kontrol edip uyuşturucuyu tüm ABD’ye yayma gücünü anlamaya başlar.
Başkan Belisario Betancur’un ABD ile işbirliği yaparak Escobar’ı durdurmaya çalışması ve onu Kolombiya dışında yargılamak için iade etme kararı ile, Escobar’ın ülkedeki bütün politikacı ya da sivil düşmanlarını ortadan kaldırmak için başlattığı, her şeye hükmetme isteğini açığa çıkaran bir savaş başlar.
Kariyeri ve itibarı Escobar tarafından yok edilen Virginia, ya Escobar ya da düşmanları tarafından öldürülecek ya da öldürülmeden önce Narkotik ajanı Shepard’ın Escobar’ı durdurmasına yardım etmeyi göze alacaktır…
Kısmet, Sevgilim: İlk Şarkı
youtube
Kısmet, Sevgilim: İlk Şarkı, genç bir senaristin hikayesini anlatıyor. Amin, Paris’e taşınan genç bir senaristtir. Yaz tatili için Akdeniz’deki memleketi Sète’e gider. Zamanını kuzeni Tony, en yakın arkadaşı Ophélie, ailesi ve çocukluk arkadaşları ile birlikte denizde, barlarda eğlenerek geçirmektedir.
Gelecek konusunda kafası oldukça karışık olan Amin, aşktan da uzak durmaktadır. Fakat beklenmedik bir anda gönlünü gen bir kıza kaptırır. Amin, tam da kendisini aşkın kollarına bırakmışken en yakın arkadaşı sayesinde o sırada villasında yaz tatilini geçiren büyük bir yapımcı ile tanışır. Bu yapımcı Amir’e ilk filminin yapımcılığını üstlenme teklifinde bulunur. Bu film projesin teklifi ile Amin kendini birçok seçimle karşı karşıya bulur.
The post 20 Temmuz Haftası Vizyona Giren Filmler! appeared first on istandist.com - İstanbul' u Keşfet & Explore the Istanbul.
from WordPress https://istandist.com/20-temmuz-haftasi-vizyona-giren-filmler/
0 notes
nefiskektarifi-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Bayanlarımızın hoşluğunu Makyajda, Hoşluk Salonlarında, Solaryum gibi yerlerde aradıkları herzaman öğrenilmektedir. Bireyin kendi natürel hoşluğu seçiciliğin görselliğini bozmaktadır. Hoş bir cilde sahip olabilmek için illaki miras tüketmeniz gerekmez. Doğru usulleri uygulayarak nebatsal usullerle de gayet hoş bir cilde sahip olabilirsiniz.
Zira, sıhhatli bir cildin gizemi bol su içmek, yeterli vitamin almak ve tempolu yürümek gibi kolay ama tesirli usullerde gizli! Uzun ve soğuk geçen kış aylarından sonra cilt ışıltısını kaybediyor, pütürlenmeler ve bazen sivilceler ortaya çıkıyor. Zira hava ısısının düşmesiyle beraber cildin yağ salgısı çoğalmaya başlıyor. Klima ve öbür ısıtıcılar kullanıldığında havanın nemi eksiliyor. Bir taraftan ya�� balansının değişmesi, öbür yandan havanın kuruması gözenekleri sıkıştırıp üzerlerinde tıkaçlar oluşturuyor. Bu gidişat da cildin beslenmesini negatif güzergahta etkiliyor. Rüzgar ve ani ısı metamorfozları eş biçimde cildimizi negatif etkiliyor. Bunun aksine havanın ısınmasıyla beraber güneşin de kendini göstermesi dolaşımın hareketlenmesini ve cildin ışıldamasını sağlıyor. Biz de kolay ama tesirli hazırlıklar yaparak ışıl ışıl ve pürüzsüz bir cilde sahip olabiliriz. Acıbadem Ataşehir Cerahi Tıp Merkezi’nden Cildiye Uzmanı Dr. Vildan Şengöz, cildinizi yaza hazırlamanın yöntemlerini anlatıyor: BUNLARI YAPIN EN AZ 8 BARDAK SU İÇİN: Beden ağırlığımızın yüzde 60′ı sudan oluşuyor. Ancak yaşımız ilerledikçe bu oran eksilmeye başlıyor, bunun sonucunda da cildimiz kuruyor ve suratımızda buruşuklar ortaya çıkıyor. Cildimizin neticeyi de sarkmalar alana geliyor. Zira su, tüm sistemlerimizin sıhhatli çalışması ve toksik maddelerin bedenimizden uzaklaştırılmasında ehemmiyetli bir role sahip. Ayrıca beden ısınını ve bir yandan da nem balansını ayarlıyor. Bu sebeple, cildinizi içeriden beslemek için günde 8 kadeh su içmeye itina gösterin. CİLDİNİZİ İYİ BESLEYİN: Cildinizin ışıltılı ve bakımlı görünmesi için içeriden beslenmesi çok ehemmiyetli. Unutmayın ki mevsim meyveleri en zengin natürel antioksidan ve vitamin kaynaklarıdır. Temel ilke ise fazlaya kaçmadan, kırmızı-turuncu renkli meyveleri harcamak, yeşil yapraklı yiyecekleri fazla pişirmeden yemektir. Günde 1 kase brokoli: A vitamini cildi ıslatıyor ve elastikiyetini artırıyor. Bu sebeple cilt dokularının onarımında son derece ehemmiyetli bir rol üstleniyor. C vitamini de bedenimizdeki bağ doku denilen gözetici doku tabakasının korunmasında ehemmiyetli bir işlev üstleniyor. Her gün 1 kase kadar az haşlanmış brokoli yiyerek cildinize bol ölçüde A ve C vitamini sağlayabilirsiniz. Bir avuç çilek: Her gün veya gün fazla harcayacağınız bir avuç çilek cildinize C vitamini açısına desteklediyecektir. Bir demet maydanoz: Her sabah kahvaltıda C vitamininden zengin maydanoz harcayarak cildinizin bağ dokusunu destekleyebilirsiniz. Haftada 1 – 2 kere somon balığı: Omaga -3 yağ asitleri tarafından zengin olan gıdalar cilt sıhhatini gözetmek gibi ehemmiyetli bir rol üstleniyorlar. Omega 3 ambarı olan somon balığı gibi deniz mahsullerini haftada 1-2 kez harcamaya itina gösterin. PEELİNG YAPTIRIN: Cildin üst katmanının hafifçe atanarak uzaklaştırılması temeline katlanan peeling pek çok değişik usulle yapılabiliyor. Ancak konut mahsulleri ile uygulanacak olan peelinglerde yeterli cevap alınamayabiliyor. Üstelik konut mahsullerinin konsantrasyonu en fazla yüzde 2 ortamında olduğu için peelingi her hafta kesintisiz yinelemeniz gerekiyor. Bu aksine ışıltılı ve parlak görünüm için cilt uzmanları tarafından yapılacak peeling daha sıhhatli cevap veriyor. Misalin glikolık asitle 2-3 hafta arayla yapılacak olan peelingler sonrasında kısa müddette iyi cevaplar alınıyor. Peeling seansları takribî 15 dakika bitiriliyor. Operasyon sonrasında bariz bir kızarıklık ve yanma olmuyor, günlük yaşama dönüş yapılabiliyor. Peeling harekâtını kış sezonu süresince ayda bir yaptırırsanız kozmetik kullanımınız en aza iniyor. Cildiniz çok daha sıhhatli ve pürüzsüz görünüme kavuşuyor. SARİH HAVADA TEMPOLU YÜRÜYÜN: Özellikle sarih havada yapacağınız yürüyüşler ve egzersizler kan dolaşımını hareketlendirip cildinizi daha ışıltılı hale getiriyor. Aynı zamanda egzersizle salgılanan endorfın gibi hormonlar da bu tesiri destekliyor. Uzmanlar sıhhatli bir cilt için haftada en az 3 gün 45′er dakika yürümenizi öneriyorlar. DOĞRU MAHSULLERİ KULLANIN: Kış aylarında yağ bazlı, daha koyu kıvamlı konsantre mahsuller kullanılıyor. Arınma mahsullerinde de cildi cetmeden kurutmadan arınan, fazla köpürmeyen mahsullerden seçiliyor. Kış aylarında kullanılan mahsullerde ceddici etmen maddeler az oranda olduğu için mevsim farklılıklarında mahsullerin içeriklerine dikkat etmelisiniz. Peeling gibi harekâtlarla bir yandan cildinizi yenilerken, bir yandan da UV ışınlarının tahribatından gözetmeniz gerekiyor. Güneşderi gözeticilerin yağ bazlı olmamasına dikkat edin ve hekiminizin tanımladığı etken numarasına sahip olanları satın alın. Terlemeyle beraber gözenekler tıkanabileceği için yeniden bu mevzuda cildinizin tipine göre cilt hekiminizin önerdiği dermokozmetik arınıcı ve ıslatıcı mahsuller kullanın. BEN VE KİRLERİNİZ HAKİMİYET ETTİRİN: Özellikle suratımız ve ellerimiz en çok güneş gören yerlerimiz olmaları sebebiyle UV ışınlarının yıkım edici tesirine maruz kalıyorlar. Kanser tehlikeyi olması sebebiyle bedeninizde 20 den fazla rakamda beniniz varsa, sarih göz ve saç rengine sahipseniz, cildinizi kesinlikle dermoskop aletiyle tetkik ettirin. Özellikle ailenizde cilt kanseri öyküsü mevzubahisi ise veya daha evvelden beninizi aldırmışsanız, yaza girmeden evvel rutin ben hakimiyetlerinizi umursamama etmeyin. BUNLARDAN KAÇININ İÇKİ VE KAFEİNDEN UZAK DURUN: Fazla içki tüketimi cildin su kaybetmesi, bunun sonucunda da kuruyup kırışmasına yol açıyor. Ayrıca kılcal damarlarda genişleme ve çatlamalar yapıp, kızarık bir görüntü oluşturuyor. Bunların yanı gizeme B vitaminlerinin kaybına neden olabildiği için cilde hasar veriyor. Kafein de özellikle çok fazla kahve alınırsa stres hormonlarına eş tesir yapıp cildin beslenmesini bozuyor. Tüm bu negatif etkenler sebebiyle sıhhatli bir cilde sahip olabilmeniz için içki ve kafein kullanımından olası olduğunca kaçının. ŞEKER VE ARITILMIŞ GIDALARA AMBARGO KOYUN: Çok yağlı ve şekerli yiyeceklerin fazla tüketimi gün içinde kan şeker seviyesinde ani iniş çıkışlar yapıp, cildin sıkılığını sağlayan bağ dokusunda bozulmalara taban hazırlıyor. Ayrıca ciltte sarkmalar ve pislenmelerin oluşmasını da süratlendiriyor. Hücre yapısını bozan özgür radikallerden korunmak için kızartmalardan, yağlı, beyaz şekerden yapılmış tatlı ile kurabiye gibi besinlerden olası olduğunca uzak durmaya çalışın. SOLARYUMDAN KAÇININ: Kısa süreli uygulamalar dahi olsa ciltte kir yapması, buruşukları çoğaldırması ve benlerden kanser büyümesi tehlikesini çoğaldırması sebebiyle solaryuma girmeyin.0
Yafta Hoşluk tasviri pürüzsüz bir cilt için nebatsal çözümler pürüzsüz bir cilt için nebatsal maskeler pürüzsüz bir cilt için natürel maskeler pürüzsüz bir cilt için maskeler pürüzsüz bir cilt için ne yapılmalı pürüzsüz bir cilt için teklifler pürüzsüz bir cilt için yapılması gerekenler pürüzsüz surat için maske pürüzsüz surat için maskeler pürüzsüz surat için ne yapmalı Konutta Hoşluk Gizemleri Nasıl Natürel Hoş Olabilirim
Kadınlarımızın güzelliğini Makyajda, Güzellik Salonlarında, Solaryum gibi yerlerde aradıkları herzaman bilinmektedir. Kişinin kendi doğal güzelliği seçiciliğin görselliğini bozmaktadır.>:)>>>>Sitemize "Kendi Doğallığınızı Yakalayın" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz.Beğendiğiniz tarifi paylaşmayı unutmayın :) http://www.nefiskektarifleri.net/kendi-dogalliginizi-yakalayin/
0 notes
feminenn-blog · 7 years ago
Text
Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
http://feminenn.com/yazin-olusan-gunes-lekeleri-nasil-gecer/ Yazın oluşan güneş lekeleri nasıl geçer?
Yaz ayları bittikten sonra karşımıza çıkan en büyük sorunların başında lekeler geliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr Burcu Yamangöktürk Solak, yazın oluşan lekelerden nasıl kurtulacağımızı anlattı…
Yaz aylarında yoğun güneşin etkisi ile bronzlaşmış ve beraberinde kurumuş, nemi azalmış olan derimiz sonbahara yaklaşmakla beraber matlaşmaya ve sağlıksız görünmeye başlar. Yenilenmeye çalışan derinin ölü hücreleri atılırken, düzensiz pigmente olmuş alanlar cilt üzerinde kendilerini leke olarak göstermeye başlayabilir.
Sonbaharın gelmesiyle güneşin etkisi azalır ve ortaya çıkan lekeler ile mücadele etmeye başlarız. Leke tedavisinde en önemli nokta öncelikle lekenin doğru tanınması ve derinliğinin tespit edilmesidir. Detaylı cilt analizi sayesinde leke tedavisinde kullanılacak yönteme karar vermek ve tedavi takibini yapmak kolaylaşır. 
Leke tedavisinde lekeye neden olan mekanizmalarla savaşacak farklı tedavi yaklaşımları mevcuttur. Genelde ilk başvurduğumuz yöntem bilinen en eski yöntemlerden biri olan ancak gelişen teknoloji ile sürekli yapısı yenilenen kimyasal peelingdir. Kimyasal peelingde geçmişde asit yapıdaki maddeleri tek başına kullanırken şimdilerde birleşince etkileri artan etken maddelerin  kombinasyonlarını tercih edebiliyoruz. Dolayısı ile etkisi artan ancak yan etki oranı düşen tedaviler yapma şansına sahip olabiliyoruz.
Kimyasal peelingde azeleik asit, rezorsinol, fitik asit kombinasyonunu tercih ettiğimizde hem cilt içinde renk üreten hücrelerin çalışma hızını düşürebiliyoruz hem de derinin yenilenme kapasitesinin artması ile ölü dokudan arındıkça renkte azalma gözlemleyebiliyoruz. Bir diğer kombine kimyasal peelingde ise TCA, kojik asit, ferrulic asit, bexaretinyl complex in dengeli karışımı ile tüm ölü cilt yüzeyini soyarak deri yüzeyindeki leke yükünü azaltıp, cildin içinde renk arttıran mekanizmaları engelleyip, derinin ana fonksiyonlarına yardımcı olacak ve yenilenmesini sağlayacak antioksidanların emilimini arttırabiliyoruz.  Bazen kimyasal peeling uygulamasından önce iki hafta cildi işleme hazırlarız. Glikolik asit ve glikonalakton birleşimi yada glikolik asit, fitik asit, centella ekstresi gibi maddelerin uygun konsantrasyonda birleşimleri ile oluşan krem formülasyonları, hem hücre yenilenmelerini ve cildin su tutma kapasiteleirini arttırıp cildi soyma işlemine hazırlayarak tedaviden alınacak faydanın artmasını sağlar hem de yan etki oluşmasının önüne geçmeye yardımcı olur.
Bu krem formülasyonları ve retinol, E, B6 vitami kombinasyonu da yine kimyasal peeling tedavisinin ardından ev kullanım ürünleri olarak önerilebilir. Uzun dönemde lekeye karşı olumlu etkileri ile birlikte yaşlanma karşıtı bir bakım da sağlayabilir. Tüm bu uygulamalar ile birlikte aydınlatıcı, cildi dış etkilerden koruyucu, antioksidan etkinliği olan, hücre yenilenmesini uyaran etken maddeleri ihtiva eden ev bakım ürünleri ile güneş koruyucuların tercihi ve doğru kullanımı ile tedavinin başarısının sağlanması ve elde edilen iyilik halinin devamı sağlanabilir. 
Özellikle leke tedavisinde önemli rolü olan “leke maskesi”, “enzim peeling” adları ile de bilinen cosmelan ve dermamelanı aynı zamanda anti aging amaçla da kullanabiliriz. Leke tedavisindeki asıl fonksiyonu, cilt içinde renk üreten hücrelerin yapımını arttıran enzimin çalışmasını yavaşlatmak dolayısı ile de leke görünümüne neden olan renk hücrelerini parçalayarak dağıtmak ve biraraya gelmelerine engel olmaktır.
Dolayısı ile asıl etkisini cildi soyarak değil deri içindeki çalışması sayesinde gösterir. Bununla birlikte deri yüzeyindeki tedavi seyrindeki az miktardaki soyulma da cildin üzerindeki leke yükünü azaltır. Deri yüzeyindeki ölü tabakanın atılması ile yüzeydeki bariyer kalkar ve Cosmelan- dermamelan ın içerdiği büyüme faktörleri cilt tarafından emilir. Lekeden arınma ile beraber canlı, parlak,  yeniden yapılanan, sağlığı artan bir cilt gözlenir. Dolayısı ile leke tedavisi ve antiaging aynı anda gerçekleşebilir. 
Yaz aylarında yüksek hava sıcaklığı ve yoğun nem içinde, deniz ve havuz suyu ile temas, derimizin yağ- nem dengesini bozmuş olabilir. Kış ayları ise derinizin yazın yaşadığı sıkıntıların giderilmesi, ihtiyaçlarının yerine konması için uygun zamandır ve dermatolog kontrolünde, cildinizin detaylı analizi ile ihtiyaçlarının saptanması ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda tedavi ve bakım planı yapılması gerekir. 
Cildin yapısından bağımsız olarak yaş ilerledikçe cildin ihtiyaçları da değişir. Derinin dış ortama direnci azalmaya başladığı için cilt lekeleri görülebilir, kuruluk artabilir, sarkma problemleri yaşanabilir.  Dolayısı ile yaş almakta olan  derinin cilt bakımı da bu durumlara uygun olmalı, özellikli birtakım serumlar bu çeşit cildin bakımında kullanılmalıdır.   
#GüneşLekeleriNasılGeçerIbrahimSaraçoğlu, #GüneşLekeleriNasılGeçerKadınlarKulübü, #GüneşLekeleriNasılGeçerSunaDumankaya, #GüneşLekelerineDoğalÇözüm, #GüneşLekelerineKesinÇözüm Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
0 notes