#antitümör
Explore tagged Tumblr posts
Text
Rus kanser aşısı hazır
Kolorektal kansere karşı aşı zaten tüm klinik öncesi çalışmalardan geçti.Gelişme Rus Federal Tıbbi ve Biyoloji Ajansı başkanı Veronika Skvortsova tarafından açıklandı. İlaç an itiberi ile hastalar üzerinde kullanıma hazır. Melanom ve glioblastoma için aşılar da geliştirilmekte. Aşı ne zaman kullanıma sunulacak? FMBA basın servisinin RIA Novosti'ye açıkladığına göre, kanser aşıları biyoteknolojik ilaçlar olarak sınıflandırılıyor. Belirli bir hasta için yapılıyorlar ve bireysel tıbbi amaçlar için kullanılacaklar. Aşı, mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılmasının ardından 2025 yılında hastaların kullanımına sunulacak. İlaç nasıl çalışıyor? Projenin ana koordinatörü, Rusya Federal Tıp ve Biyoloji Ajansı'ndan Akademisyen Yu. M. Lopukhin'in adını taşıyan Federal Bilimsel ve Klinik Fiziksel ve Kimyasal Tıp Merkezi'dir. Merkezin Genel Müdür Yardımcısı Vasily Lazarev, kanser aşısının kanserin önlenmesi için değil, tedavisi için kullanılacağını açıkladı. Hastanın spesifik hücresel antitümör immün tepkisini aktive edecek. Ona göre aşının özelliği, bireysel tümör neoantijenlerinin araştırılmasında ve bunların vücuda verilme yönteminde yatmaktadır. İkincisi, her hasta için ayrı ayrı seçilir. Read the full article
0 notes
Text
Hastalıklara Karşı Kalkan Etkisi Yaratan P Vitamini
Hem fizyolojik hem de psikolojik olarak yaşam kalitesini düşüren hastalıklara karşı alınan önlemler arasında sağlıklı beslenmenin yeri büyüktür. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. İrem Aksoy, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için P Vitamininin önemini anlattı. Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. İrem Aksoy, “Hastalıklara karşı vücut direncini artırmak için öncelikle beslenme ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişkiyi incelemek gerekiyor. Kısaca bahsetmek gerekirse vücuttaki karmaşık aşama ve yollardan oluşan bağışıklık sistemi ağı, zararlı mikroorganizmalar ve hastalıklara karşı vücudu koruyan bir sistemdir. Dolayısıyla hastalıklara karşı vücut savunmasını önemli ölçüde etkileyen bir sistem olduğu söylenebilir. Soğuk algınlığı gibi hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalık bağışıklık sistemiyle ilişkilidir” dedi. “Stressiz yaşam, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme dengede olması gerekir” Dyt. Aksoy, “Bağışıklık sistemi savunmasını dışarıdan gelen tehditlere karşı güçlendirmek hastalıklara karşı koruyucu etki gösterir. Bu amaçla stres, fiziksel aktivite ve beslenme birlikte dengede olması gereken üçlü sacayağı gibi nitelendirilebilir. Beslenme konusunu daha detaylandırmak gerekirse besinlerin bileşenlerine kadar ne denli faydalı olduğundan bahsedebiliriz” diye söyledi. “P Vitamini birçok hastalığa karşı koruyucudur” Dyt. Aksoy, “Besinlerin içeriğinde birçok doğal bileşikler yer almaktadır. Genel olarak çoğu bitkide bulunan flavonoidler, P vitamini olarak da adlandırılmaktadır. Flavonoidler sebze ve meyvelere renk veren, antioksidan, antiviral, antiinflamatuar, antitümör, antialerjik etkiler gösteren, sindirim sistemi hastalıkları, kalp hastalıkları, tip 2 diyabet ve kansere karşı koruyucu görev üstlenen yararlı bileşiklerdir” diye konuştu. “P Vitamini, kolesterol ve kilo yönetiminde de fayda sağlar” Dyt. Aksoy, ”Kırmızı-mavi-mor renklerin bulunduğu meyve ve sebzeler bağırsak sağlığı için önemlidir. Üzüm, Böğürtlen, Ahududu, Yaban Mersini, Çilek, Nar, Kızılcık, Mor Lahana, Mürdüm Eriği, Kiraz, Kırmızı Pancar içeriğindeki vitaminler açısından zengindir. Kereviz, Maydanoz, Kırmızı Biber, Papatya, Nane ve Ginkgo Biloba bitkisi içerisinde bağışıklık güçlendirici vitaminler bulunur. Flavononlar (P vitamini) vücudun antioksidan kaynaklarıdır. Genellikle Portakal, Limon ve Üzüm gibi tüm turunçgillerde bulunur. Kolesterol ve kilo yönetiminde fayda sağlarlar. Soğan, Lahana, Marul, Domates, Elma, Üzüm ve Zeytinyağı ise zengin P vitamini barındırır. Kalp hastalıklarının semptomlarının yönetilmesine katkı sağlarlar. Ayrıca çay, kahve, kakao kalp krizi veya felç geçirme riskini azaltmaya katkı sağlayabilir” diye vurguladı. “Flavonoidler vücudunuzu toksinlerden arındırır” Dyt. Aksoy, ”Yapılan bazı çalışmalar flavonoidlerin hastalıklara yol açan stresi önlemek için potansiyel ilaçlar olarak kullanılabileceğini vurgulamıştır. Sonuç olarak, beslenme planınıza daha fazla flavonoid içerikli besinleri dâhil etmek, vücudunuzu toksinlerden arındırmaya, daha sağlıklı kalmasına ve bazı kronik hastalıklara karşı potansiyel riskinizi azaltmaya yardımcı olabilir” diye sözlerini noktaladı. Read the full article
0 notes
Photo
Sirkenin kalitesini, elde edildiği hammadde ve üretim tekniği etkilemektedir. Yapay sirke, su ve asetik asit haricinde hiçbir bileşen içermemektedir, ancak doğal sirkede asetik asit fermantasyonuna bağlı olarak oluşan yan ürünler (B1 vitamini, nikotinik asit, pantotenik asit, pridoksin vb.) mevcuttur. Ayrıca, doğal sirkenin yapısında organik asitler, alkoller, fenolik bileşenler, aminoasitler ve uçucu bileşenler de mevcuttur. Doğal sirke, içerdiği biyoaktif bileşenlerden kaynaklı olarak antioksidatif, antidiyabetik, antimikrobiyel, antitümör, antiobezite, antihipertansif ve kolesterol düşürücü etkilere sahip olma gibi fonksiyonel pek çok özelliğe sahiptir. Sirke içindeki organik asitler (örneğin; tartarik asit, malik asit ve diğer uçucu olmayan organik asitler) ve esas olarak asetik asit, mikroorganizmaların hücre zarlarına geçerek bakteriyel hücre ölümüne yol açar. Bakteriyel suşlar, sıcaklık, pH, asit konsantrasyonu ve iyonik direnç gibi parametreler sirke içinde bulunan organik asitlerin antimikrobiyel aktivitesi üzerinde etkiye sahiptir. Turkish Journal of Agriculture - Food Science and Technology. #vinegar #homamadevinegar #evyapımısirke #gelenekselsirke #gelenekselüretim #applecidervinegar #fermente #fermentasyon #probiyotik #prebiyotik #foodscienceandtechnology (Çayyolu, Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/B_hhcFOB1JE/?igshid=13pjcl7jcexld
#vinegar#homamadevinegar#evyapımısirke#gelenekselsirke#gelenekselüretim#applecidervinegar#fermente#fermentasyon#probiyotik#prebiyotik#foodscienceandtechnology
2 notes
·
View notes
Photo
#Zerdeçal #Zencefil #AntiTümör #toksin #karaciğer Eğer #Ersağ üyesi değilseniz sizi bilgilendirmek isteriz. #ErsağTürkiye ve #ErsağAzerbaycan: https://tr.im/ErsagEvimde #ErsağKıbrıs: http://www.ersagkibris.com.tr/account.asp?mod=myaccount&sub=edit&action=register2&red=&sponsor=598134 #ErsağAvrupa https://tr.im/ErsagAvrupa #ErsağBelçika: http://www.ersagglobal.be/account.asp?mod=myaccount&sub=edit&action=register2&red=&sponsor=598134 #ErsağAvusturya: http://www.ersagglobal.at/account.asp?mod=myaccount&sub=edit&action=register2&red=&sponsor=598134 linklerinden size uygun ülkeyi seçerek #üye olabilirsiniz. #ersaguyelik #ErsagEvimde #organiktemizlik #sagliklitemizlik
#toksin#ersağbelçika#ersaguyelik#ersağavusturya#zencefil#ersagevimde#ersağavrupa#ersağtürkiye#organiktemizlik#üye#ersağkıbrıs#karaciğer#ersağ#zerdeçal#antitümör#ersağazerbaycan#sagliklitemizlik
0 notes
Video
Mevsim geçişlerinde beden ve duygular çalkantılı bir süreç içinde borsa gibi grafik çizebilir📉📈🤪 Aslında tüm evren... toprak, hava ve su değişimin bir parçası…🌱🦔🐿🐻🦋🌺🌗🌦 Ruhsal ve fiziksel olarak uçak moduna geçmek lazım ⚡️ Takviye için aşağıda yazılanları okuyun🧐 Arı mucizesi…🐝Propolis nedir🥁 Propolis, arıların kovandaki küçük çatlakları ve boşlukları kapatmak için kullanılan reçineli bir malzemedir (balmumu daha büyük boşlukları kapatır). Arılar ağaçlardan ve diğer kaynaklardan reçine topladıklarında ve biraz bal ile karıştırdıklarında yapılır. Genel isim olarak “arı tutkalı” olarak da bilinir. Propolis Yunanca’ dan türemiş olup pro “savunma”, polis “şehir” anlamına gelmektedir. Buradan da şehrin ya da kovanın savunması gibi bir anlama ulaşmak mümkündür.🚨 Propolisin keşfi M.Ö. dayanmaktadır. Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar birçok hastalıkların tedavisinde kullanmışlardır. Tıp, apiterapi, biyokozmetik alanında yapılan çalışmalar umut verici olmakla beraber sağlık takviyesi olarak önerilmektedir. Gelelim günümüzdeki kullanımlarına: antibakteriyel, antifungal, antiviral özellikleri yanında antiinflamatör, antiülser, lokal anestezik, antitümör, bağışıklığı uyarıcı gibi çok sayıda yararlı biyolojik aktivite göstermesi Uyarı ⚠️:Arı ürünlerine karşı alerjisi olan bazı hassas kişilerde alerjik bir etkiye sebep olabilir. “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır.”Albert Einstein #propolis #arı #cadikazaniaktar #sağlık #baharat #atasehiraktar #bitki #şifalıbitkiler #bitkiçayı #atasehir (Cadi Kazani Aktar) https://www.instagram.com/p/Bvgg8nMgLV6/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=pxahjzyqei9k
1 note
·
View note
Text
Şifalı Mantarlar ve Sağlığa Faydaları
Mantarlar, yerde büyüyen bir misel ağının parçasıdır. Misel ağını bir ağaca, mantarları bu ağacın meyvesine benzetebiliriz. Mantarlar binlerce yıldır şifa kaynağı olarak kullanılıyor. Antibakteriyel, antiviral, antioksidan ve antitümör özellikleri mantarları sağlık ve zindelik için faydalı kılar. Reishi, shiitake, aslan yelesi, maitake ve cordyceps gibi mantarlar kanser, diyabet, kalp ve…
View On WordPress
0 notes
Text
Pilput ile Canlanin
Antiviral , antienflamatuar , antimikrobiyal, antiparaziter , antiallerjik, antifibrotik, antiaritmik, immunmodulatör, antitümör ve sitotoksik etkilidir. Bağışıklık sistemi üzerinde pozitif etkisi bulunmaktadır.
Nobel ödülü alan bir bileşen olan Artemisia Annua özünün sıtmaya karşı potansiyel olarak etkili olduğunu keşfeden, geleneksel Çin tıbbını araştıran bir araştırmacı olan Tu Youyou’ydu . Bu, 20. yüzyılda Tıp alanındaki en büyük keşiflerden biri olarak ortaya çıktı, Tu Youyou, çalışmaları nedeniyle 2015 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülmüştür.
@pilput2021 #pilput #artemisiaannua #artemisiaannua🌿 #antimicrobial #antibakteriyel #antiviral #antiviralherbs #brand #healthylifestyle #healtyfood #immunityboost #immunitybooster #immunsystem #livelife #live#nobel#toyouyou#ahmetalmaz#gültenerdemünlü#education#trend#
0 notes
Photo
🔔BROKOLİ FİLİZİ🔔 📣Brokoli filizi, brokolinin tohumlarının çimlendirilmesiyle elde edilen yeni filizlerdir. Çimlendikten 3-4 gün sonra tüketilen brokoli filizleri; yoğun vitamin, mineral ve antioksidan içeriğine sahiptir. ✅Brokoli filizi doğal bir bileşen olup, etken maddesi sulforafan bakımından oldukça zengindir. Sulforafan (SFN) brokoli filizi, brokoli, brüksel lahanası ve lahana gibi turpgil sebzelerinde yaygın olarak bulunan bir fitokimyasaldır. Brokoli filizinde, brokoliye göre daha yüksek oranda sulforafan bulunur. Sulforafan; kansere karşı koruma, bloke etme ve baskılama özelliklerine sahiptir. 🔎Yapılan bir çalışmada; brokoli ya da brokoli filizlerinden elde edilen doğal bir bileşik olan sulforafanın, meme CSC’lerini (kanser kök hücreleri) ve potansiyel mekanizmasını inhibe etmedeki etkinliği değerlendirilmiştir. Sulforafanın, insan meme kanseri hücrelerinde %65 ila %80 oranında hücre popülasyonunu azalttığı, yani meme kanseri hücrelerini inhibe ettiği belirlenmiştir. Bu durum ise;meme kanseri müdahalesi için,sulforafan veya brokoli filizlerinin gelecekteki klinik değerlendirmelerde güçlü bir dayanak sağlayacağının kanıtıdır. 🔎Yapılan başka bir çalışmada;preklinik ortamda, sulforafanın kemoterapi ile kombinasyon tedavisi umut verici sonuçlar vermiştir. ✅Sulforafan içeren brokoli filiz özlerinin topikal uygulaması;ultraviyole radyasyona maruz kaldıktan sonra,cilt tümörü oluşumuna karşı koruma için ümit vaat eden bir yöntemdir.Bu gözlemler, kanser tedavisi için potansiyel bir antitümör ajan olduğunu destekler niteliktedir. 🔏Sonuç olarak;yapılan araştırmalarda, brokoli filizinin meme hücrelerinde antioksidan aktiviteyi artıran fitokimyasallar açısından zengin olduğu ve antikanser aktiviteye sahip olduğu kanıtlanmıştır. -Prof.Dr.Erkan Topuz- #ciltgüzelliği #uyku #zayıflamakistiyorum #Kanser #sağlıklıbeslenme #diyetlistesi #yemek #estetik #ciltlekeleri #zayıflama #kiloalmakistiyorum #sağlıklıyaşıyoruz #detoks #sağlıklıbeslenme #yemektarifleri #ciltbakımı #diyetyemekleri #diyet #saçdökülmesi #sağlıklıbeslen #zayıflama #erkantopuz #avrupa #botoks #kollajen #güzelliksırları #güzellik #sağlıkhaberleri #türkkahvesi #yemektarifleri #almanya #brokoli (Medistate Kavacık Hastanesi) https://www.instagram.com/erkantopuzofficial/p/CYeUBRPtqz4/?utm_medium=tumblr
#ciltgüzelliği#uyku#zayıflamakistiyorum#kanser#sağlıklıbeslenme#diyetlistesi#yemek#estetik#ciltlekeleri#zayıflama#kiloalmakistiyorum#sağlıklıyaşıyoruz#detoks#yemektarifleri#ciltbakımı#diyetyemekleri#diyet#saçdökülmesi#sağlıklıbeslen#erkantopuz#avrupa#botoks#kollajen#güzelliksırları#güzellik#sağlıkhaberleri#türkkahvesi#almanya#brokoli
0 notes
Text
Nar Coronaya Karşı
Nar Coronaya Karşı. Hepimiz dişlerimizin bembeyaz görünmesini isteriz. Ancak günlük yaşantımızda yediklerimiz ve içtiklerimizin etkisi ile dişlerimiz zaman içinde renklenir. Nar gibi boyama etkisi çok olan yiyecekler dişlerimizin renklenme hızını arttırabilir. Oysa ki, Narın antioksidan, antiviral ve antitümör özelliklerine sahip olduğu bilinmektedir. Ayrıca, anti-oksidan özelliği sayesinde…
View On WordPress
0 notes
Text
Karaciğer kanseri ile savaşmanın başka bir yolu bulundu: kök hücreler
California Üniversitesi, San Diego'daki araştırmacılar, karaciğer kanserinin en ölümcül formlarından biri olan hepatosellüler karsinom (HCC) tedavisinde bir atılım gerçekleştirdi. Cell Stem Cell dergisinde yayınlanan çalışmaları, genetik olarak değiştirilmiş doğal katil (NK) hücrelerini kullanan yeni bir kök hücre bazlı tedavinin HCC'yi etkili bir şekilde hedeflediğini ve savaştığını gösteriyor. Özelleştirme gerektiren CAR T-hücre tedavisi gibi kişiselleştirilmiş tedavilerin aksine, NK hücrelerini kullanan bu tedavi tüm hastalara uygulanabilir ve kolayca erişilebilir. Önemli bir yenilik, HCC tümörlerinde bol miktarda bulunan ve bağışıklık tepkisini baskılayan ve kanser büyümesini destekleyen bir protein olan büyüme faktörü beta'yı (TGF-β) dönüştürmek için reseptörü kapatmaktır. Baş çalışma yazarı Dr Dan Kaufman ve ekibi, TGF-β reseptörünü bloke etmek için modifiye edilen NK hücrelerinin klinik öncesi çalışmalarda güçlü antitümör aktivitesi gösterdiğini ve sağkalım oranlarını önemli ölçüde artırdığını buldu. Bulgular gelecekteki klinik çalışmaların yolunu açıyor. Read the full article
0 notes
Text
💚Aloevera Nedir?
💚Aloevera 'nın Faydaları..
👉Aloe veranın anavatanı Afrika olup buradan tüm dünyaya yayılmıştır. Binlerce yıldır bu bitkinin farklı kültürlerde (eski mısır, roma, yunan, çin) tedavi ve güzellik amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. Bu kültürlerde birçok farklı şekilde adlandırılmıştır; yanık bitkisi, cennetin asası, yaşam bitkisi vb…
👉Aloe vera yaprağının üç katmanı bulunur. Dış koruyucu katmanı antrakinonlar denilen daha çok kabızlıkta ve ağrı şikayetlerini dindirmede kullanılmış olup, en içte bulunan öz suyunda ise zengin mineral , vitamin, aminoasit ve şeker molekülleri bulunmaktadır.
👉Aloe vera etkisini içerdiği 75’den fazla maddenin birlikte çalışması ve birbirlerinin etkisini arttırmasına borçludur. Bu yüzden kimyasal yollarla üretilemez ve aloe vera jeli ve suyunun üretimi için bitkinin kullanılması zorunludur.
👉Bu etkiyi arttırmak için aloe vera jelini konsantre forma getirerek pazarlayan firmalar mevcuttur.
👉Aloe vera etkisini 2 temel yolla gösterir. Cildimizden ağzımıza, mide ve barsaklarımıza kadar epitel denilen hücreler bulunur. Bu hücrelerde yaralanmalar, yanıklar , ülserler oluştuğunda ,Aloe vera bu hücreleri yeniler, ağrıyı azaltır, yaralarda yeni damar oluşumunu (anjiogenez) arttırır. Bu nedenle yara iyiyleşmesini hızlandırır. Yara iyileştikten sonra skar dokusu (yaradan geriye kalan iz) oluşmasını azaltır. Radyoterapiye bağlı yaraların iyileşmesine yardımcı olur.
Bir diğer etki yolu vücudumuzun mikroplarla savaşmasını sağlayan bağışıklık sistemini düzenlemek- tir.
👉Aşırı reaksiyonları azaltırken, mikroplara veya virüslere karşı az bağışık yanıtı arttırır (immunomodülatör etki). Bu etkiyle SEDEF (psöriazis), EGZEMA gibi cilt hastalıklarını, ASTIM- ALLERJİK RİNİT gibi solunum yolu hastalıklarını, AİDS ve DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI ) gibi bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıkları iyileştirici etkileri olduğu görülmüştür.
👉ANTİMİKROBİYAL, ANTİFUNGAL, ANTİVİRAL etkileri kanıtlanmıştır.
👉Ciltteki fibroblastları uyararak kollajen ve elastin üretimini arttırararak CİLDİ GENÇLEŞTİRİR. Ayrıca içinde saponinlerle daha nemli ve temiz bir cilt oluşturur.
👉YAŞLILIKLA birlikte ciltte biriken melanin pigmentine bağlı LEKELER oluşumuna engel olmaya ve oluştuktan sonra azaltmaya , hatta bazen yok etmeye yardımcı olur.
👉ZONA hastalığına bağlı ağrıları , migren ağrılarını , artrit denilen eklem iltihaplanmasına bağlı ağrıların giderilmesinde etkilidir. MENS ağrılarını azalttığı bildirilmiştir.
👉Huzursuz bağırsak sendromunda (irritabl kolon sendromu) şikayetleri belirgin azalttığı belirtilmiştir. Ancak bu hastalarda antakinon, alonin yüksek dozda içeren ürünler kullanılması önerilmez.
👉ASTIMLI hastaların %50’Sinde alo vera jeli uzun süreli kullanımında şikayetlerinin belirgin azaldığı, kendilerini çok daha iyi hisettikleri, bazılarının ilaç kullanımına ihtiyaç duymadıkları belirtilmiştir.
👉ŞEKER (DİYABET) hastalarında insülin salınımını arttırarakkan şekeri düzeyini düşürdüğü, KALP- DAMAR sisteminde dolaşımı arttırdığı , KOLESTEROLÜ DÜŞÜRDÜĞÜ saptanmıştır.
👉Epitel yenilenmesini arttırıcı , bu şekilde yara iyileşmesini hızlandırıcı etkisi nedeniyle mide ülserlerini ve reflüye bağlı yanma şikayetlerini tedavi edici etkileri belirtilmiştir.
👉Düzenli aloe vera jeli kullanıcılarının kendilerini çok daha iyi ve enerjik hissettikleri, YORGUNLUK ve VÜCUT AĞRILARININ azaldığı kullanıcılar tarafından onaylanmıştır. Bu etkilerini içerdiği zengin mineral , antioksidan vitamin ve bağışıklık sistemini düzenleyen şeker yapılarına bağlı olduğu düşünülmektedir.
🤲KANSER koruyucu (tümör protektif etki) ve kanserli hastalarda tedaviye yardımcı etkileri (antitümör etki) hakkında bazı veriler olmakla birlikte bunlarla ilgili çok ciddi ve detaylı araştırmalara ihtiyaç vardır.
👉Aloe vera bitkisinin içerdikleri şu şekilde gruplandırılabilir;
❤️Vitaminler:K ve D vitamini haricinde diğer tüm vitaminler için zengin bir kaynaktır. Özellikle antioksidan vitaminler olan A,C,E vitaminlerin, bolca içerir. Az miktarda B12 içerir.
❤️Mineraller: Kalsiyum, sodyum, potasyum, manganez, magnezyum, bakır, selenyum, çinko ve krom içerir.
❤️Enzimler: İçerdiği bradikinaz enzimi ile ağrı duyusunu azaltırken, lipaz ve proteazlarla hazımı kolaylaştırır
❤️Şekerler: İçerdiği mannoz ve glukomannan bağışıklık sistemini düzenler (immunomodülatör etki) Bu etki hastalıkların tedavisinde ve özellikle sedef hastalığı gibi bağışıklık sistemi doğrudan ilgilenen hastalıkların kontrolünde önemlidir.
❤️Antrakinonlar: Bağırsak hareketlerini arttırarak lavman etkisiyle kabızlık sorunlarında kullanımı uzun yıllardır bilinmektedir. Antimikrobiyal ve analjezik etkileri mevcuttur.
❤️Aminoaistler: Vücudumuzun ihtiyacı olan olan 22 aminoasitin (proteinlerin yapıtaşı) 20’Sini içerir.Yara iyilelmesinden enzim sentezine, metabolizmanın birçok alanında temel ihtiyaç olan bu maddelerin karşılanmasını sağlar...
0 notes
Photo
Monoklonal antikorların öldürücü etkilerini 4 ana başlık altında ele alabiliriz:
–Monoklonal antikor antijene bağlandığında kompleman komponentlerini aktive eder.Bu da kanser hücrelerinin opsonizasyonuna neden olur.Kompleman reseptörlerini açığa çıkaran fagositik hücreler tümör hücrelerini direkt lizise uğratır.
–Antikor bağımlı selüler sitotoksisite veya sitokinlerin salınımı
–Monoklonal antikorlar inhibitör Fc reseptörlerine bağlanırlar hedef hücre aktivasyonunu baskılarlar
–Monoklonal antikorlar direkt olarak büyüme faktörü reseptörlerine bağlanırlar ve bu şekilde kanser hücrelerinin ölümüne neden olurlar.
Monoklonal antikorların klinik kullanımı
I.Rituximab (MabThera):
Monoklonal antikorların klinik kullanımı
I.Rituximab (MabThera):
Rituximab CD20 proteinine karşı oluşturulmuş şimerik bir monoklonal antikordur. CD20 proteini B lenfositlerin yüzeyinde bulunan bir moleküldür. CD20 preB lenfositten B lenfosite kadarki hücrelerde bulunurken B lenfositlerden oluşan plazma hücrelerinin yüzeyinde bulunmaz. CD20 salınmaz, değiştirilmez ve hücre içine alınmaz. CD20’in kesin fonksiyonu bilinmemekle birlikte hücre içine kalsiyum salınımından sorumlu olduğu ve kalsiyum konsantrasyonunun devamlılığından sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bu şekilde de B lenfositlerin aktivasyonunda rol oynadığı düşünülmektedir. CD20 molekülü B lenfositlerden kaynaklanan Kronik lenfoit lösemi ve lenfomalarda kanser hücreleri tarafından açığa çıkarılır. Rituximab kanser hücrelerinin yüzeyini antikorlarla kaplar. Bu şekilde antikorla kaplı hücreler NK hücrelerini aktifler. NK hücreleri antikor bağımlı yıkıma uğratırlar. Bu yıkım antikor bağımlı selüler sitotoksiteye bağlı olarak gelişir. Ayrıca rituximab kanser hücrelerinde bir takım değişikliklere neden olarak programlı hücre ölümüne neden olurlar ki bu apoptozis olarak da adlandırılır. Ayrıca rituximab kanser hücrelerinin kemoterapiye duyarlılığını da arttırır.
Rituximab B hücreli lenfomalarda CHOP tedavisine ilaveten verilebildiği gibi bazı otoimmun hastalıklarda da (RA, SLE, sjögren, otoimmun hemolitik anemi ve İTP) endikasyon almıştır. Son yıllarda renal transplant rejeksiyonlarında da çalışmalar sürmektedir.
Rituximab’ın yan etkileri:
– Ağır infüzyon reaksiyonu
– Kardiak arrest
– Tümör lizis sendromu
– İnfeksiyonlar: Hepatit B reaktivasyonu, diğer viral aktivasyonlar, Prograsif multıfokal lokoensefalopati
– Pulmoner toksisite
– SLE’li hastalarda ölüme neden olduğu bildirilmiştir
– Latent JC virüsü serebral aktivasyonu
Ayrıca yeni CD20 monoklonal antikorları da mevcuttur. Bunlardan ocrelizumab %90 humanize, ofatuzumab ise tümüyle humanize CD20 monoklonal antikorudur.
II.Alemtuzumab (Campath – 1H):
CD52 matur lenfositlerin yüzeyinde bulunan proteindir. Kök hücre yüzüeyinde bulunmamaktadır. Alemtuzumab anti-CD 52 etkinlikte bir monoklonal antikor olup nüks etmiş KLL hastasını içeren bir çalışmada % 33 oranında etkinlik göstermiş ve bu indikasyon ile klinik kullanıma girmiştir. Ayrıca T hücreli lenfoma için de endikasyon almıştır. Bunların yanı sıra KİT ve böbrek transplantasyonlarında da protokollere dahil edilebilmektedir. Alemtuzumab maliğnensiler dışında otoimmun hastalıklardan multıpl sklerozda da kullanılabildiği bildirilmektedir.Hipotansiyon, ateş, bronkospazm, döküntüler, ARDS, kardiak arrest ve aritmilere neden olabilmektedir. Kardiak etkileri ölümcül olabildiği bildirilmektedir.
III.Trastuzumab (Herceptin):
Trastuzumab, humanize monoklonal antikor olup, HER2/neu (erbB2) reseptörü üzerinde aktive olmaktadır. Asıl kullanım alanı HER2/neu reseptörü pozitif olan meme kanserli olgulardır. HER2/neu reseptörü %20-30 oranında erken meme kanseri olgularında pozitif bulunmaktadır.
Trastuzumab’ın etkinliğinin ortaya çıkması ile ilgili çeşitli mekanizmalar öne sürülmektedir:
– HER2/neu reseptör blokajı
– Anjiogenezin inhibisyonu
– HER2 reseptör down regülasyonu
Meme kanseri hastalarının yaklaşık % 30’unda aşırı ekspresyonu gözlenen her-2/neu yüzey reseptörüne karşı geliştirilmiş trastuzumab reseptöre bağlandıktan sonra antikora (ADCC) veya komplemana bağlı (CDC) sitotoksisite etkisinin yanısıra, her- 2 dimerizasyonunun engellenmesi, reseptör düzeyinin azalması, p27 proteini indüklenmesi ve yeni neoplastik damar oluşumunun engellenmesi gibi çeşitli mekanizmalarla antitümör etki göstermektedir.
Trastuzumab, her-2/neu aşırı ekspresyonu olan hastalarda erken evre meme kanserinin tedavisinde adjuvant amaçlı olarak da denenmektedir.
Trastuzumab’ın yan etkileri arasında kardiak toksisite en önemlisidir. Özellikle antrasiklin kullananlarda bu toksisite oranı çok daha belirgindir. %2-7 oranında kardiak toksisite bildirilmiştir. Buna bağlı olarak trastuzumab tedavisi sırasında MUGA scan veya ekokardiografi ile takip önerilmektedir.
Trastuzumab’ın diğer ilaçlarla etkileşimi:
İlaç etkileşim
Sisplatin sinerjistik
Dosetaksel sinerjistik
Vinorelbin Sinerjistik
Etoposit Sinerjistik
Tiyotepa Sinerjistik
İonizan radyasyon Sinerjistik
Doksurobisin Aditif
Vinblastin Aditif
Paklitaksel Aditif
Metotreksat Aditif
5-Floro-urasil Antagonistik
Paklitaksel ile trastuzumab’ın etkileşimi ilgi çekicidir. HER2 geni paklitakselin apoptozis yapıcı etkisini p21 isimli proteini aktive ederek inhibe eder. Bu durumda trastuzumab verilen hastalarda HER2 geni down regülasyonla azalınca paklitaksele bağlı apoptozis gelişimi tekrar sağlanmaktadır.
Antrasiklinlerle yapılan kombinasyonlarında(Antrasiklin/siklofosfamid + trastuzumab) kardiotoksisite %16 iken paklitakselle yapılan kombinasyonlarında bu oran %2 bulunmuştur. Bu nedenle antrasiklin içermeyen kombinasyonların daha uygun olacağı önerilmektedir.
IV.Cetuximab (Erbitux):
EGFR aşırı ekspresyonu birçok solid tümör tipinde sık rastlanan ve bu tümörlere oldukça agresif bir fenotip kazandıran bir olaydır. Hücre yüzeyinde yer alan EGFR’ye yönelik monoklonal antikor cetuximab baş-boyun ve kolon kanserlerinde denenmiş ve metastatik kolon kanserlerinin tedavisinde irinotecan direncini gidererek ilaca duyarlılığı yeniden tesis etmesi nedeniyle bu olgularda kullanımı onaylanmıştır.
V.Bevacizumab (Avastin):
Bevacizumab angiogenez inhibitörlerinden olup, tümör hücrelerinde yeni damar oluşumunu engeller. Bu monoklonal antikor başlangıçta VEGF’ye bağlanır. VEGF tümör hücrelerinden yeni damar oluşumunu uyarmak için salınır. Becavizumab VEGF’ye bağlanınca kan damarlarındaki endotel yüzeyinde bulunan VEGF reseptörüne bağlanmasını engeller. VEGF reseptörlerinin aktivasyonu endotel hücrelerinin büyümesi ve tümör için besleyici yeni kan damalarının oluşumuna neden olur. Bu büyüme ve yeni damar oluşumunun engellenmesi, metaztazı engeller ve tümör hücrelerinin sitotoksik ilaçlara duyarlılığını arttırır.
Tümör neoangiogenezisinde çok önemli bir rol oynayan vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF)’e karşı geliştirilen bir monoklonal antikor olan bevacizumab birçok tümör tipinde çalışmaları süren bir ajandır. Metastatik kolon kanseri olgularında yine kemoterapiye ek olarak kullanıldığında sağkalım avantajı sağladığının gösterilmesi bu amaçlı kullanımına olanak sağlamıştır. Radyoizotop ile konjuge edilmiş monoklonal antikorlar: Hodgkin-dışı lenfoma olgularında radyoaktif emisyon yayan radyoizotoplarla konjuge edilmiş anti-CD 20 monoklonal antikorlar ibritumomab (Zevalin) ve tositumomab (Bexxar) da özellikle rituximab direnci gösteren veya rituximab sonrası yineleyen düşük grade’li lenfomaların tedavisinde onaylanmıştır. ***. Kanser İmmün Terapi ve Monoklonal Antikorlar Çağrı ŞAKALAR1,3, Kenan İZGİ2,3, Halit CANATAN1,31Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Kayseri, TÜRKİYE2Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Kayseri, TÜRKİYE3Erciyes Üniversitesi, Genom ve Kök Hücre Araştırma Merkezi, Kayseri, TÜRKİYE Anahtar Kelimeler: Kanser, immün terapi, monoklonal antikorlar, etki mekanizmaları Özet Kanser immün terapi preklinik çalışmaların yoğun olduğu ve klinikte uygulamaların giderek arttığı kanser tedavisi için modern tıbbın adjuvan yöntemlerinden biridir. Kanser immün terapide aşı ve hücresel tedavi yöntemlerine göre daha fazla kullanım alanı bulunan yöntem monoklonal antikorların terapide kullanılmasıdır. Kanser hücrelerinde yüksek miktarda ve doku spesifik olarak üretilen reseptörler ile büyüme faktörlerini hedef alan monoklonal antikorlar klinik uygulamalara en fazla aktarılan ve onaylanan kanser immünoterapi uygulamasıdır. Klinikte kansere yönelik olarak halen onaylanmış ve kullanılmakta olan en az 12 adet monoklonal antikor bulunmaktadır. Bu monoklonal antikorlar meme, akciğer kanseri, kolorektal kanser, renal hücre kanseri, melanoma, çeşitli lenfoma ve lösemilerde tedavide kullanılmaktadır. Kanser immün terapide kullanılan monoklonal antikorlar, vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR), insan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2) gibi kanser progresyonunu destekleyen büyüme faktörlerini veya CD52 (Cluster of Differentiation 52) ve CD20 (Cluster of Differentiation Antigen 20) gibi kanser hücrelerinde spesifik olarak üretilen farklılaşma antijenlerini hedef alır. Monoklonal antikor üretim metodolojisi farelerin spesifik antijenlerle aşılanmasına ve B lenfositlerle myeloma kanser hücrelerinin hibridoma oluşturmasına dayanmaktadır. Bu teknikle tıpta devrim olarak nitelendirilebilecek şekilde yeni bir ilaç sınıfı doğmuş ve monoklonal antikorlar, kanser dahil çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılır olmuştur. Monoklonal antikorların kanser immünterapide etkinliği üç ana mekanizmaya dayanır. Bu mekanizmalar, 1) kanser hücrelerinin bölünme ve anjiyojenezde kullandıkları sinyal yolaklarını harekete geçiren faktörlerin ve reseptörlerin antikor bağlanmasıyla inhibe edilmesini, 2) antikora bağlı hücresel sitotoksisiteyi (ADCC) ve 3) komplement aktivasyonu ile komplemente bağlı sitotoksisiteyi (CDC) içerirler. Sonuç olarak yapılan preklinik çalışmalarla kanser oluşumu ve progresyonunda rol alan yeni hedef proteinler tespit edilmekte ve bunlara karşı etkin olabilecek monoklonal antikor üretim çalışmaları ve klinik faz çalışmaları devam etmektedir.Başa Dön Özet Giriş Kaynaklar GirişKanser İmmün Terapi Kanser immün terapi, kanser tedavisinde immün sistemin uygun metodlarla aktive edilip kullanılmasıdır. Amaç immün sisteme ait hücrelerin kanser hücrelerini hedef alarak yok etmesini sağlamaktır. Bu amaç temel olarak üç yöntemle sağlanabilir. a) Birinci yöntem kanserde üretilen proteinler kullanılarak hastaların aşılanmasına dayanır. b) İkinci yöntem terapi amaçlı spesifik antikorların hastaya verilmesi esasına dayanır. c) Üçüncü yöntem ise hastaya sitotoksik T lenfosit ya da dendritik hücreler gibi immün sistem hücrelerinin transfer edilmesi ile gerçekleştirilir. Kanser Aşıları Birinci yöntem olan aşılama yöntemi bir çok farklı kanser türü için denenmiştir. Özellikle kanserde üretimi artan büyüme faktörlerini ya da reseptörleri hedef alan peptid, protein ya da DNA aşıları farklı adjuvantlarla beraber denenmiştir. Farklı antijen grupları üzerinde çalışılmış olup bunlardan birisi dokulara özel farklılaşma antijenlerini içerir. Bu grup içinde, melanoma için TRP2 adlı protein hedef alınmıştır. TRP2 melanoma tümör hücrelerinde spesifik olarak bulunan dokuya özel bir farklılaşma antijenidir1. Üzerinde çok çalışılan diğer bir antijen grubu tümörde üretimi anormal seviyede artmış ve tümor büyümesini destekleyen faktörleri kapsamaktadır. Meme kanseri için kötü prognozla ilişkilendirilen İnsan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2) bu antijenlerden biridir2. Kolon kanserini hedef almak için benzer şekilde epidermal büyüme faktörü reseptörüne (EGFR) odaklanan çalışmalar yapılmaktadır3. Aşı amaçlı hedef alınan üçüncü grup antijenler germ hücreleri ve kanser hücrelerinde üretilip normal dokularda olmayan kanser-testis antijenlerini kapsamaktadır. Ayrıca, çeşitli kanser türleri için NY-ESO- 1 adlı kanser-testis antijeni aşı çalışmalarında hedef alınmıştır4. Preklinik fare modellerinde başarılı sonuçlar elde edilmiş olan aşılama yöntemleri klinik denemelerde test edilmektedir ama henüz klinikte uygulanmakta olan otoimmün bir kanser aşısı bulunmamaktadır5. Kanser aşı çalışmalarıyla elde edilen önemli faydalardan birisi bu çalışmaların kanser tedavisinde kullanılan monoklonal antikorlarla ilgili çalışmaların temelini oluşturmuş olmalarıdır. Terapi Amaçlı Hücre Transferi Kanserli hastalara aşı etkisi oluşturmak amacıyla T lenfosit ya da dendritik hücre aktarımı preklinik çalışmalarda yaygın olmasına rağmen, yakın geçmişte ilk defa klinik onay almayı başarmıştır. Klinik onay almış yaklaşımda profesyonel antijen sunan hücreler olan dendritik hücreler kullanılmıştır. Hastadan elde edilen dendritik hücreler hedef alınan antijenle beraber hücre kültür ortamında inkübe edilmektedir. Bu hücre kültür ortamı dendritik hücrelerin aktive edilmesini, antijeni alarak sunuma hazır hale getirmesini ve T lenfositleri uyarmaya uygun olgunlaşmayı gerçekleştirmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Tasarlanan dendritik hücre aşısı prostat kanserlerinin %95'inde üretilen prostatik asit fosfataz (PAP) adlı antijen kullanılarak hazırlanmaktadır. Prostat kanserinde üretilen PAP adlı farklılaşma antijenini hedef almaya yönelik dendritik hücrelerin kültür ortamında uyarılarak hastaya verilmesini içeren Sipuleucel-T adlı hücre aşısı ileri evre metastatik prostat kanserli hastalarda hayatta kalma süresini dramatik olmasa da anlamlı oranda artırmıştır ve bu sure ortalama 4.1 aydır6. Tedaviye yanıt vermesi çok zor olan ileri evre metastatik prostat kanserli hastalarda hücre aşısı kullanılarak elde edilen sonuç bu alanda ilerisi için umut vadetmektedir. Monoklonal Antikorlar Kanser immün terapi yöntemlerinden klinik uygulamalara en fazla aktarılan ve onaylananı terapiye yönelik monoklonal antikorlardır7. Günümüzde ilaç olarak üretilen başlıca antikorlar Trastuzumab, Cetuximab, Bevacizumab, Alemtuzumab, Rituximab gibi monoklonal antikorlardır. Hedef aldıkları başlıca kanserler meme kanseri, kolon kanseri ve çeşitli kan kanserleridir. Bunlar vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), EGFR, HER2 gibi kanseri destekleyen büyüme faktörlerini veya CD52 ve CD20 gibi kanser hücrelerinde spesifik olarak üretilen antijenleri hedef alır. Kullanımı çok yeni olan ve cytotoxic T lymphocyte-associated antigen 4, sitotoksik T lenfosit antijen -4 (CTLA-4) adlı antijeni bloke ederek kanserin immün sistemi inhibe etmesini engelleyen Ipilimumab monoklonal antikoru kullanılarak ileri safha melanom hastalarında başarı elde edilmiştir7-11. Klinikte kanser tedavisinde kullanılan başlıca monoklonal antikorlar ve hedef aldıkları bazı antijenlerle ilgili bilgiler aşağıda verilmiştir. Cetuximab ve Panitumumab Epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) meme, over, kolorektal ve baş ve boyun kanseri gibi birçok kanser türünde overeksprese edilen bir tirozin kinaz reseptörüdür. Kanser hücre proliferasyonu, tümör büyümesi, anjiyojenez ve metaztazda rol alır12. Cetuximab EGFR'yi hedef alan ve kanser immün terapi amaçlı klinik olarak kullanıma onay almış bir monoklonal antikordur. Cetuximab kimerik bir antikordur, yani hem insana ait hem de fareye ait protein sekansları içerir. Bu antikor kolorektal kanser ve skuamöz hücre kanserlerinin tedavisinde kullanılmaktadır13. Panitumumab EGFR'yi hedef alan tamamen insan sekanları içeren bir monoklonal antikordur. Bu antikor aynı zamanda metastatik kolorektal kanser tedavisinde kullanılmaktadır14. Trastuzumab HER2, EGFR ile aynı aileden olan bir tirozin kinaz reseptörü ve büyüme faktörüdür. HER-2 bir büyüme faktörü olarak meme kanserlerinin %25-30'unda anormal derece yüksek oranda eksprese edilmektedir. HER-2 ekspresyonu artan meme kanserinde bayanlarda hastalık daha agresif seyretmekte ve hayatta kalma süresinin daha kısa olduğu gözlenmektedir15-19. Trastuzumab HER-2'ye bağlanan humanize olarak üretilmiş (yani sekanslarının çoğu insana ait olan) IgG1 izotipinde bir monoklonal antikordur. Bu antikor HER-2'ye bağlanarak HER-2'nin kanser hücrelerinde aktive ettiği sinyal yolaklarını inhibe etmektedir. HER-2'ye karşı üretilen monoklonal bir antikor olan trastumuzab'ın ek tedavi olarak kullanıldığı meme kanseri hastalarında hayatta kalma süresinin anlamlı ölçüde uzadığı (25.1 aya karşılık 20.3 ay P=0.046) saptanmış ve ölüm riskinin %20 azaldığı tespit edilmiştir20. Rituximab ve Benzerleri CD20 normal ve kötü huylu (malin) B hücrelerinde bulunan fakat prekursör B hücrelerinde bulunmayan bir farklılaşma antijenidir21. Rituximab CD20'yi hedef alan IgG1 izotipinde kimerik bir monoklonal antikordur. Bu antikorun B hücre non-Hodgkin lenfomaların tedavisinde etkinliği gösterilmiş ve klinik onayı alınmıştır. 1997'de onaylanan Rituximab kanser terapisi için klinik onay alan ilk monoklonal antikordur22-23. Sonrasında CD20'yi hedef alan Ibritumomab, Tositumomab, Ofatumumab gibi başka monoklonal antikorlar da klinik onay almıştır24. Alemtuzumab CD52 tüm lenfositlerde bulunan bir farklılaşma antijendir ve bazı lenfomalarla ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle bu antijenin hedef alınmasının belirli kanserlere karşı etkin olduğu görülmüştür25-27. Alemtuzumab CD52'yi hedef alan IgG1 izotipinde humanize bir monoklonal antikordur ve bu antikor için B hücre lösemisine yönelik kullanım için 2001'de klinik onay alınmıştır28. Ipilimumab CTLA-4 (cytotoxic T lymphocyte-associated antigen 4, sitotoksik T lenfosit antijen -4) yardımcı T hücrelerinin mebranında eksprese edilir ve T hücrelerine inhibe edici sinyallerin gönderilmesinde rol alır29. Bu antijenin aktivitesini engellemek için Ipilimumab isimli bir monoklonal antikor dizayn edilmiştir. Böylece kanser tarafından immün sistemin inhibe edilmesinin ve baskılanmasının engellenmesi planlanmıştır30. İleri evre melanoma hastalarında ipilimumab tedavisi normal tedaviye oranla daha iyi hayatta kalma oranları sağlamıştır. 2011 yılında Ipilimumab'ın melanoma tedavisinde kullanımı için klinik onay alınmıştır8. Bevacizumab Tümör gelişiminde en önemli aşamalardan birisi anjiyojenez adı verilen yeni damarların oluşumudur. Yeni damar oluşumunda en önemli faktörlerden birisi VEGF'tir. Metastatik kanserli hastaların çoğunluğunda serumda VEGF seviyesinin arttığı görülmüştür31. Bevacizumab VEGF'e bağlanan IgG1 izotipinde humanize bir monoklonal antikordur. Bu antikor VEGF'e bağlanarak anjiyojenez'i inhibe eder32. Bevacimuzab metastatik kolorektal kanserli hastalarda kemoterapiyle beraber kombine edilerek uygulandığında hayatta kalma oranını anlamlı ölçüde artırmıştır9. Bevacimuzab metastatik kolorektal kanserde ve küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde kinik kullanım için onaylıdır. Kanser tedavisinde kullanılan daha fazla sayıda monoklonal antikorlar bulunmaktadır. Bu makalede kullanımı yaygın olan belirli monoklonal antikorlara değinilmiştir. Ayrıca yeni antijenleri hedef alan veya var olan antijenleri hedef alan yeni monoklonal antikorların denendiği çok sayıda klinik deneme devam etmektedir. Ayrıca şu da not edilmelidir ki, monoklonal antikorlar yorgunluk, ateş, baş ve kas ağrıları, nefes alma zorluğu ve kanamaların artması gibi çeşitli yan etkiler oluşturmaktadır24. Tablo 1'de kanser tedavisinde kullanılan başlıca monoklonal antikorlar, hedef aldıkları antijenler ve uygulandıkları kanser türleri özetlenmiştir. Büyütmek İçin TıklayınTablo 1: Kanser tedavisinde kullanılan başlıca monoklonal antikorlar7,24,28,35,36 Monoklonal Antikorlar ve Kansere karşı Etki Mekanizmaları Monoklonal antikorlar ilk olarak Köhler and Milstein tarafından 1975 yılında antijenle immünize edilmiş farelerin B hücreleri ve myelom kanser hücrelerinin oluşturdukları hibridomalardan elde edilmiştir33. Bu metodolojide aşılanan farelerden elde edilen B hücrelerinin herbiri tek bir çeşit antikor üretmektedir. Ancak B lenfositlerin hücre kültür ortamında yaşam süreleri çok kısıtlı olduğundan, myelom kanser hücreleriyle hibrid oluşturmaları sağlanır. Böylece yeni hücreler B lenfositler gibi spesifik antikorlar üretebilmekte ve kanser hücreleri gibi hücre kültüründe sınırsız bölünebilme potansiyeline sahip olmaktadır. En son aşamada tek bir klonun büyümesinden elde edilen hibridomalardan en uygun şekilde antikor üretenleri seçilerek monoklonal antikor üreten hibridoma klonları elde edilmiş olur. Monoklonal antikor üretimi metodolojisi Şekil 1'de özetlenmiştir. Büyütmek İçin TıklayınŞekil 1: Monoklonal Antikorların Elde Edilme Metodolojisi Fareler tümörde spesifik olarak bulunan ve/veya hedef alınmak istenen antijenle immunize edilir. Serumda en iyi antikor cevabı veren fareler seçilerek, çok sayıda B hücresi içeren dalak hücreleri alınır. Bu hücreler ile fare myeloma hücrelerinin birleşerek hibridoma oluşturmaları sağlanır. Elde edilen hibridomalar çok sayıda kuyucukta besleyici hücrelerle beraber seçici medyumda kültür edilir ve belirli süreler içinde herbir kuyucuktaki hücre kültür medyumunda hedef antijene bağlanan antikor üretimi ELISA (Enzyme- Linked ImmunoSorbent Assay, Enzim - bağlantılı Immunosorbent Assay) ile test edilir. İstenen antikoru üreten kuyucuklardaki hibridomalar alt klonlamayla tek klonları elde etmek için tek düşürme işlemiyle tekrar kültür edilirler, hibridoma klonları elde edilir. Sonraki aşamada üretilen monoklonal antikor, protein saflaştırma teknikleriyle izole edilir. Şekil 1, 42 numaralı kaynaktan uyarlanmıştır. Monoklonal antikor üretim metodolojisinin dizaynı araştırmacılara sadece 1984 yılında nobel kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda bu metodun kullanılmasıyla elde edilen antikorların kliniğe uygulanması tedavide yeni bir yol açmıştır. Şu anda klinik onkolojide Trastuzumab, Cetuximab, Bevacizumab, Alemtuzumab, Rituximab gibi antikorlar öncelikle monoklonal antikor üretim tekniğiyle elde edilmiş, kanser hücrelerine karşı etkinlikleri preklinik modellerde gösterilmiş ve sonrasında kimerize veya humanize edilerek hastalarda kullanıma geçmişlerdir. Monoklonal antikorlar kanser hücrelerine karşı temel olarak üç farklı mekanizmayla etkinlik gösterirler. Kanser hücrelerinin membran antijenlerine bağlanan antikorlar, 1- komplement aktivasyonu ile komplemente bağlı sitotoksisiteyi (CDC) ve 2- antikora bağlı hücresel sitotoksisiteyi (ADCC) tetiklerler. Antikora bağlı hücresel sitotoksisitede kanser hücrelerine bağlanmış antikorların sabit olan Fc fragmentleri başlıca naturel killer hücreler olmak üzere, makrofaj, monosit ve denritik hücreler gibi effektör hücreler tarafından FcGRIII ve FcGRIIa gibi reseptörlerle tanınırlar. Bu tanınma sonrası effektör hücreler kanser hücrelerini hedef alarak perforin ve serin proteazlar olan granzim (granzyme)'ler ile kanser hücrelerinin apoptoz ile ölmesine sebebiyet verirler. Üçüncü mekanizma ise kanser hücrelerinin bölünme ve anjiyojenezde kullandıkları sinyal yolaklarını harekete geçiren faktörlerin ve reseptörlerin antikor bağlanmasıyla inhibe edilmesidir. Buna örnek olarak bir çok sinyal yolağının aktivasyonunda rol alan epidermal büyüme faktörü reseptörünü hedef alan Cetuximab'ı ve anjiyogenezde rol alan vasküler endotelyal büyüme faktörünü hedef alan Bevacizumab'ı gösterebiliriz. Cetuximab adlı monoklonal antikor EGFR'ye bağlanır ve normalde EGFR'nin aktive ettiği MAP (Mitogen-Activated Protein) kinaz (MAPK), PI3 (phosphatidylinositol 3') kinaz (PI3K) ve Akt hücresel sinyal yolaklarını inhibe eder. Böylece, kanser hücrelerinin proliferasyonunu ve metastazını bir ölçüde engeller. Bevacimuzab ise vasküler endotelyal büyüme faktörünü hedef alarak tümörde yeni damar oluşumunu belirli oranda engeller34 -37. Monoklonal antikorların kanser hücrelerine karşı etkinkik mekanizmaları Şekil 2'de özetlenmiştir. Büyütmek İçin TıklayınŞekil 2: Monoklonal antikorların tümör hücrelerine karşı etkinlik mekanizmaları Monoklonal antikorlar tümör hücrelerinin mebranındaki hedef antijenlere bağlanırlar. Bu bağlanma ile çeşitli mekanizmalarla tümör hücresinin ölümüne neden olurlar. Birinci mekanizmada bağlanan antikorun sabit Fc fragmenti effektör hücrelerde bulunan Fc gamma reseptörler tarafından tanınır. Bu effektör hücreler başlıca natürel killer hücreler ve monositlerdir. Effektör hücreler bağlanma sonrası tümör hücrelerinde antikora bağlı sitotoksisite (ADCC)'yi uyararak hücrede apoptozu uyarırlar. İkinci mekanizmada monoklonal antikorun bağlandığı membran antijeni önemli bir büyüme faktörü reseptörü veya büyüme faktörüdür. Bağlanma sonucu büyüme faktörü reseptörünün uyardığı tümör gelişiminde önemli olan sinyal yolakları engellenir. Bu şekilde tümör gelişimi inhibe edilir veya tümör hücresinde apoptoz uyarılır. Yukarıda bahsedilen monoklonal antikorlardan birisi olan ve CD20 antijenini hedef alan Rituximab tedavisine verilen cevaptaki genetik faktörler incelendiğinde, Fc Gamma reseptörlerinde ve komplement alt ünitelerindeki gen polimorfizmlerinin etkili olduğu görülmüştür38-39. Fc Gamma reseptörleri antikora bağlı hücresel sitotoksisitede görev almakta, komplement alt üniteleri ise komplemente bağlı sitotoksisitede görev almaktadır. Görüldüğü üzere, laboratuvarda hücre kültür deneylerine ek olarak, yapılan genetik korelasyon çalışmaları da, Rituximab'ın terapötik etkinliğinde ADCC ile CDC önemini desteklemektedir. Benzer şekilde EGFR'ye bağlanan Cetuximab'ın uygulanmasına kolorektal kanser hastalarının verdiği cevaba bakıldığında, iki farklı Fc Gamma reseptöründe bulunan polimorfizmlerin cevabı etkilediği görülmüştür. Cetuximab tedavisi alan metastatik kolorektal kanserli hastalarda, Fc Gamma Reseptör 2A ve 3A'daki polimorfizmlerle hastalık nüksetmeden hayatta kalma sürelerinin ilişkili olduğu bulunmuştur40. Meme kanseri tedavisinde kullanılan Trastumuzab'ın ADCC oluşturma etkinliğiyle Fc Gamma reseptör polimorfizmleri arasında da ilişki olduğu gösterilmiştir41. Sonuç olarak; Kanser oluşumu, progresyonu, metastazı, kanserin immün sistem elemanlarını tepkisiz hale getirme, tümör büyümesini artıracak faktörleri salgılamasını sağlama ve kemoterapiye direnç geliştirme mekanizmaları gibi birçok alanda preklinik araştırmalar devam etmekte, kanserin moleküler ve hücresel biyolojisi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda tespit edilen muhtemel hedef proteinlere yönelik üretilen monoklonal antikorlar preklinik çalışmalarda ve klinik faz çalışmalarında denenmektedir. Kemoterapiye destek gereken bazı durumlarda tedaviye monoklonal antikorların eklenmesi kanser tedavisi için umut vaat etmektedir.Başa Dön Özet Giriş Kaynaklar Kaynaklar1) Wang RF, Appella E, Kawakami Y, Kang X, Rosenberg SA. Identification of TRP-2 as a human tumor antigen recognized by cytotoxic T lymphocytes. J Exp Med 1996; 184: 2207–221. 2) Ladjemi MZ, Jacot W, Chardès T, Pèlegrin A, Navarro- Teulon I. Anti-HER2 vaccines: New prospects for breast cancer therapy. Cancer Immunol Immunother 2010; 59: 1295-312. 3) Cohen RB. Epidermal growth factor receptor as a therapeutic target in colorectal cancer. Clin Colorectal Cancer 2003; 2: 246–251. 4) Jager E, Chen YT, Drijfhout JW, et al. Simultaneous humoral and cellular immune response against cancertestis antigen NY-ESO-1: definition of human histocompatibility leukocyte antigen (HLA)-A2-binding peptide epitopes. J Exp Med 1998; 187: 265–270. 5) Srinivasan R, Wolchok JD. Tumor antigens for cancer immunotherapy: Therapeutic potential of xenogeneic DNA vaccines. J Transl Med 2004; 2: 12. 6) Kantoff PW, Higano CS, Shore ND, et al. Sipuleucel-T immunotherapy for castration-resistant prostate cancer. N Engl J Med 2010; 363: 411–422. 7) Waldmann TA. Immunotherapy: past, present and future. Nature Medicine 2003; 9: 269–277. 8) Hodi FS, O'Day SJ, McDermott DF, et al. Improved survival with ipilimumab in patients with metastatic melanoma. N Engl J Med 2010; 363: 711–723. 9) Hurwitz H, Fehrenbacher L, Novotny W, et al. Bevacizumab plus irinotecan, fluorouracil, and leucovorin for metastatic colorectal cancer. N Engl J Med 2004; 350: 2335–2342. 10) Keating MJ, Cazin B, Coutre S, et al. Campath-1H treatment of T-cell prolymphocytic leukemia in patients for whom at least one prior chemotherapy regimen has failed. J Clin Oncol 2002; 20: 205–213. 11) Reff ME, Carner K, Chambers KS, et al. Depletion of B cells in vivo by a chimeric mouse human monoclonal antibody to CD20. Blood 1994; 83: 435–445. 12) Hamid O. Emerging treatments in oncology: focus on tyrosine kinase (erbB) receptor inhibitors. J Am Pharm Assoc 2004; 44: 52-8. 13) Aifa S, Rebai A. ErbB antagonists patenting: "playing chess with cancer". Recent Pat Biotechnol 2008; 2: 181-187. 14) Raffaele A, Michele C, Domenico C, et al. Panitumumab: a new frontier of target therapy for the treatment of metastatic colorectal cancer. Expert Review of Anticancer Therapy 2010; 10: 499-505. 15) Press MF, Pike MC, Chazin VR, et al. HER-2/neu expression in nodenegative breast cancer: direct tissue quantitation by computerized image analysis and association of overexpression with increased risk of recurrent disease. Cancer Res 1993; 53: 4960-4970. 16) Ravdin PM, Chamness GC. The c-erbB-2 proto-oncogene as a prognostic and predictive marker in breast cancer: a paradigm aborat development of other macromolecular markers-a review. Gene 1995; 159: 19-27. 17) Seshadri R, Firgaira FA, Horsfall DJ, et al. Clinical significance of HER-2/neu oncogene amplification in primary breast cancer. J Clin Oncol 1993; 11: 1936-1942. 18) Slamon DJ, Clark GM, Wong SG, et al. Human breast cancer: correlation of relapse and survival with amplification of the HER2-2/neu oncogene. Science 1987; 235: 177-182. 19) Slamon DJ, Godolphin W, Jones LA, et al. Studies of the HER-2/neu proto-oncogene in human breast and ovarian cancer. Science 1989; 244: 707-712. 20) Slamon DJ, Leyland-Jones B, Shak S, et al. Use of chemotherapy plus a monoclonal antibody against HER2 for metastatic breast cancer that overexpresses HER2. N Engl J Med 2001; 344: 783-792. 21) Chamuleau ME, van de Loosdrecht AA, Huijgens PC. Monoclonal antibody therapy in haematological malignancies. Curr Clin Pharmacol 2010; 5: 148-159. 22) Maloney DG, Grillo-López AJ, White CA et al. IDEC-C2B8 (Rituximab) anti-CD20 monoclonal antibody therapy in patients withrelapsed low-grade non-Hodgkin's lymphoma. Blood 1997; 90: 2188-2195. 23) Wood AM. Rituximab: an innovative therapy for non- Hodgkin's lymphoma. Am J Health Syst Pharm 2001; 58: 215-229 24) Elloumi J, Jellali K, Jemel I, Aifa S. Monoclonal antibodies as cancer therapeutics. Recent Pat Biotechnol. 2012; 6: 45-56. 25) Buggins AG, Mufti GJ, Salisbury J et al. Peripheral blood but not tissue dendritic cells express CD52 and are depleted by treatment with alemtuzumab. Blood 2002; 100: 1715-1720. 26) Ratzinger G, Reagan JL, Heller G, Busam KJ, Young JW. Differential CD52 expression by distinct myeloid dendritic cell subsets: implications for alemtuzumab activity at the level of antigen presentation in allogeneic graft-host interactions in transplantation. Blood 2003; 101: 1422- 1429. 27) Piccaluga PP, Agostinelli C, Righi S, Zinzani PL, Pileri SA. Expression of CD52 in peripheral T-cell lymphoma. Haematologica 2007; 92: 566-567. 28) Riechmann L, Clark M, Waldmann H, Winter G. Reshaping human antibodies for therapy. Nature 1988; 332: 323-327. 29) Beck KE, Blansfield JA, Tran KQ et al. Enterocolitis in Patients With Cancer After Antibody Blockade of Cytotoxic TLymphocyte– Associated Antigen 4. Journal of Clinical Oncology 2006: 24; 283-289. 30) Mori T. Ipilimumab, a new molecular targeted therapy of malignant neoplastic disease. Gan To Kagaku Ryoho 2011; 38: 31-35. 31) Kraft A, Weindel K, Ochs A, et al. Vascular endothelial growthfactor in the sera and effusions of patients with malignant and nonmalignant disease. Cancer 1999; 85: 178-187. 32) Los M, Roodhart JM, Voest EE. Target practice: lessons from phase III trials with bevacizumab and vatalanib in the treatment of advanced colorectal cancer. The Oncologist 2007; 12: 443-450. 33) Köhler G, Milstein C. Continuous cultures of fused cells secreting antibody of predefined specificity. Nature 1975; 256: 495–497. 34) Ferris RL, Jaffee EM, Ferrone S. Tumor antigen-targeted, monoclonal antibody-based immunotherapy: clinical response, cellular immunity, and immunoescape. Journal of Clinical Oncology 2010; 28: 4390-4399. 35) Reslan L, Dalle S, Dumontet C. Understanding and circumventing resistance to anticancer monoclonal antibodies. Mabs 2009; 1: 222-229. 36) Yamada T. Therapeutic monoclonal antibodies. Keio J Med. 2011; 60: 37-46. 37) Yarden Y, Sliwkowski MX. Untangling the ErbB signaling network. Nat Rev Mol Cell Biol 2001; 2: 127-37. 38) Cartron G, Dacheux L, Salles G, et al. Therapeutic activity of humanized anti-CD20 monoclonal antibody and polymorphism in IgG Fc receptor FcgammaRIIIa gene. Blood 2002; 99: 754-758. 39) Racila E, Link BK, Weng WK, et al. A polymorphism in the complement component C1qA correlates with prolonged response following rituximab therapy of follicular lymphoma. Clin Cancer Res 2008; 14: 6697-6703. 40) Zhang W, Gordon M, Schultheis AM, et al. FCGR2A and FCGR3A polymorphisms associated with clinical outcome of epidermal growth factor receptor expressing metastatic colorectal cancer patients treated with single-agent cetuximab. J Clin Oncol 2007; 25: 3712-8. 41) Musolino A, Naldi N, Bortesi B, et al. Immunoglobulin G fragment C receptor polymorphisms and clinical efficacy of trastuzumab-based therapy in patients with HER-2/neupositive metastatic breast cancer. J Clin Oncol 2008; 26: 1789-1796. 42) Michnick SW, Sidhu SS. Submitting antibodies to binding arbitration. Nat Chem Biol 2008; 4: 326–329.Başa Dön Özet Giriş Kaynaklar
0 notes
Text
0 notes
Photo
https://www.bilimvetekno.com/propolis-ve-saglik-uzerindeki-etkileri/
Propolis ve Sağlık Üzerindeki Etkileri
Propolis Nedir?
Son zamanlarda adı sıkça duyulan bir arı ürünü: propolis. Peki alternatif tıpta mucizevi bir arı ürünü olarak görülen ve antibiyotik yerine kullanılabileceği söylenen bu ürün nedir? Etkileri nelerdir?
Propolis arıların kovanlarını gelecek saldırılardan korumak için ve kovan hasarlarını onarmak için kullandığı yapışkan özellikte reçinemsi bir maddedir. Propolis, toplandığı kaynağa ve yaşına bağlı olarak sarı-yeşilden koyu kahverengine kadar değişen bir renge ve hoş bir kokuya sahiptir. Propolisin bileşiminde oldukça güçlü etkileri olan maddeler bulunmaktadır. Bu maddeler kovanın bulunduğu bölgeye ve bölgenin bitki örtüsüne göre farklılık gösterebilmektedir. Bu etkili arı ürünü bileşiminde bulunan güçlü maddeler sayesinde çok eski çağlardan beri bakteri, mantar, virüslere karşı tedavilerde sıkça kullanılmaktadır. Ayrıca lokal anestezik, antienflamatuar ve bağışıklığı uyarıcı özelliklere sahiptir.
Propolisin Kullanım Alanları
Propolisin içerdiği güçlü bileşenler ve antibakteriyel, antienflamatuar özellikleri sayesinde tıp ve ilaç sektörü başta olmak üzere kozmetik sanayi, gıda teknolojileri gibi geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır. Tıp ve ilaç sektöründe kardiyovasküler, dolaşım, immün, sindirim sistemleri, dermatolojik hastalıklarda ve kanserde tedavi edici, koruyucu olarak sıkça kulllanılmaktadır.
Dermatolojide Kullanımı
Propolisin yapısında bitkisel bileşenler olan, kafeik asit ve flavonoidler yüksek oranda bulunmaktadır. Bu bileşenler maya ve mantarların gelişimini güçlü bir şekilde engellemektedir. Bu özellikleri nedeniyle dermatolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılabileceği düşünülmekte ve bu konuda birçok çalışma yapılmaktadır. Mantar kökenli bir tırnak enfeksiyonu olan onikomikoz tanısı konulmuş 3 hasta ile yapılan bir çalışmada; hastalara günde iki kere lokal propolis ekstraktı uygulanmıştır. Bir yıl sonunda çalışmaya alınan hastaların lezyonlarında azalma ve alınan kültürlerde bulunan mantar miktarlarında düşüş görülmüştür. Ayrıca akne vulvarisi bulunan 40 hastada yapılan bir çalışmanın sonucunda da aynı şekilde tedavide olumlu cevaplar alınmıştır.
Dermatolojik olarak tedavi edici etkisi kanıtlanan propolis yanık ve yaraların iyileşme sürecini hızlandırmakta; sedef, zona, ürtiker gibi cilt rahatsızlıklarında kullanımında pozitif sonuçlar elde edilmektedir.
Antitümör ve Antikanserojen Etkisi
Propolisin kanser hücrelerine etkisi üzerine son yıllarda büyük bir merak konusu olmuştur. Kanser hücreleri üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda propolisin kanser hücrelerinin gelişimini önleyici bir etkisi olduğu görülmüştür.
Propolisin kanser üzerindeki bu etkisi bağışıklık sistemini düzenleyici özelliğinden kaynaklanmaktadır. Yapısında bulundurduğu kafeik asit esterleri sayesinde güçlü bir sitotoksik aktivitesi bulunan propolisin akut lenfoblastik lösemi tedavisinde tümör büyümesini durdurduğu belirlenmiştir.
Kanser hücrelerinin büyümesini durduran propolis, kanser tedavisi gören bireylerde kemoterapinin sağlıklı hücrelere verdiği zararı engellemekte ve ışınların sadece kanserli hücreler üzerinde etkili olmasını sağlamaktadır.
Propolisin gıda alımına ek düzenli kullanımı, kanser oluşumuna karşı koruyucu bir etki göstermektedir. Bu kullanımlarda propolisin 1.4 mg/kg üzerindeki dozlarda toksik etki oluşturacağı unutulmamalıdır.
Sindirim Sisteminde Kullanımı
Ülkemizde sıkça karşılaşılan bir sindirim sistemi hastalığı olan peptik ülserde propolis bileşenlerinin tedavi edici ve koruyucu etkisi bulunmaktadır. Ayrıca yeşil propoliste yüksek miktarda bulunan klonidin maddesinin sindirimi kolaylaştırma ve laksatif etki gösterme gibi özellikleri sayesinde propolisin kabızlığa karşı kullanımlarında etkili sonuçlar elde edilmektedir. Propolis etanol ekstraktı bağırsak parazitleri tedavisinde kullanılan tinidazol ve antiprotozoa ilaçlarıyla aynı düzeyde tedavi edici etki göstermektedir.
Birçok mide ve bağırsak enfeksiyonunda neden gösterilen bakteri Helicobacter pylori bakterisidir. Propolis H.pylori‘ye karşı önemli düzeyde antibakteriyel aktiviteye sahiptir. Aynı zamanda bağırsakta enfeksiyona sebep olabilen Campylobacter jejuni ve Campylobacter coli gibi bakterilerin çoğalmasını engellemektedir.
Dolaşım Sistemi ve Kalp Hastalıklarında Kullanımı
Vücudumuzun en önemli sistemlerinden biri dolaşım sistemidir. Dolaşım sisteminde oluşacak herhangi bir sıkıntı tansiyon, kalp hastalıkları gibi istenmeyen durumlara yol açabilmektedir.
Propolis yapısında bulundurduğu dihidroflavonoidler sayesinde kan damarlarında tıkanmaya ve hasara yol açan yüksek kolesterol, trigliserid ve LDL düzeylerini azaltan bir etkiye sahiptir. Bu etkisi sayesinde yüksek kan lipidlerinden dolayı oluşan damar hasarlarının önüne geçmekte; böylece kalp üzerinde koruyucu etki göstermektedir.
Üroloji ve Jinekolojide Kullanımı
Yüksek antibakteriyel özelliği sayesinde, idrar yolları enfeksiyonlarında propolis kullanımı ile başarılı sonuçlar elde edilmektedir. İdrar yolu enfeksiyonlarında propolis kullanımı enfeksiyonun tekrardan ortaya çıkma olasılığını düşürmektedir. Yapılan bir çalışmada kronik vajina ve uterus iltihaplanması şikâyeti olan 90 hastaya %3’lük propolis etanol ekstraktı 14 gün süreyle uygulanmış ve sonucunda %66 oranında iyileşme sağlanmıştır. Bu oranın tedavi süresinin uzatılması ve propolis dozunun artırılması ile yükseltilebileceği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca jinekolojik yaralarda lokal olarak propolis içerikli kremlerin uygulanması yaranın iyileşmesini hızlandırmaktadır. Vajinada oluşan uçuklarda da merhem veya fitil formunda kullanılan propolisin uçuğun tedavisinde olumlu yanıtlar oluşturduğu gözlemlenmiştir.
Propolis Alerjisi
Propolis sağlık üzerine olumlu birçok etkisi bulunan güçlü bir arı ürünüdür. Fakat diğer arı ürünlerinde de olduğu gibi içerisinde bulundurduğu güçlü bitkisel içerikler nedeniyle alerji riski yüksek bir maddedir. Propolisin solunum yolu ile alımları, cilt ile teması veya oral bir şekilde alımı sonucunda alerji durumu ortaya çıkabilmektedir. Cilt ile teması sonucu egzama, cilt iltihaplanmaları gibi sonuçlar doğurabilmektedir. Solunum yolu ile alımı sonucunda ise nefes darlığı şikayetlerine neden olabilir. Bu nedenle propolis veya propolis içeren ürünleri kullanırken dikkatli olmakta fayda vardır.
Kaynakça
https://arastirma.tarimorman.gov.tr/aricilik/Belgeler/makale/faz%C4%B1l2013_1propolis.pdf
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/25432012
http://www.ejdv.eg.net/article.asp?issn=1110-6530;year=2015;volume=35;issue=1;spage=29;epage=36;aulast=Mohammad
https://dergipark.org.tr/download/article-file/324518
http://jfhs.scientificwebjournals.com/download/article-file/461951
https://dergipark.org.tr/download/article-file/172266
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24201459
https://docplayer.biz.tr/8866141-Ari-urunleri-ve-insan-sagligi-acisindan-onemi.html
Kaynak >>> https://www.bilimvetekno.com/propolis-ve-saglik-uzerindeki-etkileri/
0 notes
Photo
🔰KIZILCIĞIN FAYDALARI🔰 ⭐️Kızılcığın idrar yolu enfeksiyonlarını tedavi edici özelliğinin olduğu birçok laboratuvar çalışması sonucu ispatlanmıştır. Bunun için bir miktar kızılcık suyu kaynatılarak tüketilmesi yeterlidir. Kızılcık suyu, şerbeti veya kompostosu idrarımızdaki asit miktarını arttırır. Böylece böbrek taşlarının (özellikle kalsiyum taşları) tedavisinde kullanılır. Bu arada idrardaki ağır kokuları da giderir. ⭐️Kızılcık, kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltır ve kardiyovasküler sağlığın korunmasına ciddi anlamda katkıda bulunur. Kızılcıkta bulunan flavonoidler, antioksidan özelliklere sahiptirler ve bu özelliklerinden dolayı ateroskleroz tehdidi azaltabilir. ⭐️Kızılcık, antitümör etkisi olan nadir meyvelerden bir tanesidir. Kızılcığın bu özelliği içerdiği polifenolik olarak adlandırılan bileşene atfedilir. Dünyanın birçok ülkesinde farklı kurumlar tarafından yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda bu özelliği ispatlanmış ve meme, kolon, prostat ve diğer birçok kanser tümörlerine karşı çok etkili olduğu ortaya konulmuştur. Kızılcık suyu aynı zamanda kanın pıhtılaşmasını engelleyen ve tümörleri ortadan kaldıran salisilik asit içermektedir. Özellikle kızılcık suyu tüketimi kolon ve mesane kanserine yakalanma riskini ciddi anlamda azaltabilir. Çünkü zengin miktarda anti kanserojen bileşenler içermektedir. Bu yüzden düzenli olarak kızılcık tüketimi birçok kanser türüne yakalanma riskini azaltır. ⭐️Yeni yapılan bir araştırmaya göre, kızılcık suyu diş çürüklerini önler. Kızılcıkta bulunan ve proantosiyanidin olarak adlandırılan bileşen, dişlere yapışan zararlı bakterilerin ortadan kalkmasına yardımcı olur. Bu bileşen asit üretilmesini engellediği gibi dişlerin etrafında plaklar oluşmasına da izin vermez. -Prof.Dr.Erkan Topuz- #ciltgüzelliği #uyku #ıraq #alternatiftıp #sağlıklıbeslenme #sağlık #antalya #estetik #ciltlekeleri #zayıflama #redbull #sağlıklıyaşıyoruz #bitkiseltedavi #sağlıklıbeslenme #sağlıklıyaşam #health #ciltbakımı #dolgu #diyet #saçdökülmesi #sağlıklıbeslen #zayıflama #erkantopuz #bitkisel #botoks #kollajen #azerbaycan #iran #sağlıkhaberleri #türkkahvesi #bursa (Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi) https://www.instagram.com/p/B3tf_Whh8Bk/?igshid=1l0lsd9lv9l38
#ciltgüzelliği#uyku#ıraq#alternatiftıp#sağlıklıbeslenme#sağlık#antalya#estetik#ciltlekeleri#zayıflama#redbull#sağlıklıyaşıyoruz#bitkiseltedavi#sağlıklıyaşam#health#ciltbakımı#dolgu#diyet#saçdökülmesi#sağlıklıbeslen#erkantopuz#bitkisel#botoks#kollajen#azerbaycan#iran#sağlıkhaberleri#türkkahvesi#bursa
0 notes