Tumgik
#anket sonucu üzerine
reyliika · 1 year
Text
Cemaat ile namaz kılıp da cemaat ile nasıl namaz kılınır bilinmiyor
* Tek başına kıldığımız gibi her sureyi okumuyoruz. Hatta sureleri ayetleri imam okuyor sesli/sessiz kıraat hangisiyse, cemaat sadece tesbih ve dua edilen yerlerde okuma yapar
* Hareketlerimiz de de dikkat etmemiz gerek imamdan önce ve sonra değil de aynı anda yapmaya gayret göstermeliyiz (rükûya, secdeye giderken, kıyama kalkarken)
*Mesbuk, lahik.. gibi imama sonradan yetişen yada tekbiri imam ile alıp sonra gidip gelme durumunda kalan (abdest için) kişilerin ne yapmasını çok iyi bilmesi gerek.
Ve daha niceleri. Telefon başında öğreneceğimiz şeyler değil ister istemez bir anlatıma ihtiyaç duyuyoruz veya görsel görme ihtiyacı. Aksatmayalım ve bir an önce öğrenelim. Peşine amelini de yaparsak unutmayız Allah'ın izniyle.
*Namaz bir tane, gözümüzün nuru namaz fakat Hanefi Şâfi Maliki Hanbeli hangi mezhebe mensupsanız ilmi ona göre almanız gerekir. Bu da çok rastlanan bir durum.
Namazın bir kısmını şâfi mezhebine göre bir kısmını hânefiye göre kılsak öyle olmaz. Bir yolda ilerleyip o yolda her amelde istikamet etmemiz lazım.
10 notes · View notes
mehmetrefikyucel · 4 years
Text
MILGRAM DENEYİ...
MILGRAM DENEYİ...
Milgram deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır. Deneyi gerçekleştiren Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgram, bu araştırmasını ilk olarak 1963'de Anormal ve Sosyal Psikoloji dergisindeki makalesiyle tanıtmış ve bulgularını 1974'de yayımladığı Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış isimli kitabında daha derinlemesine incelemiştir.
Deneyler nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın Kudüs'te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, Temmuz 1961'de başladı. Milgram, deneyleri şu soruya cevap aramak üzere geliştirmişti: "Eichmann ve Yahudi Soykırımında yer alan yüz binlerce yardakçısı sadece onlara verilen görevi yerine getiriyor olabilir miydi? Onların hepsi yardakçılık suçuyla suçlanabilir miydi?"
Milgram ulaştığı sonuçları 1974 tarihli makalesi "İtaatin Tehlikeleri"nde özetledi:
  " İtaatin hukuksal ve felsefesel açılardan devasa önemi bulunmaktadır, ancak bunlar çoğu insanın somut durumlarda nasıl davrandığı konusunda fazla bilgi vermez. Yale Üniversitesinde sıradan bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim, ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir otorite makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur.
   Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yok etme işleminin bir parçası ola bilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü."
Deneyin Oluşturulması
Yale'deki çalışma için denekler gazete ilanları ve posta yoluyla bulundu. Deneyler üniversitenin eski yerleşkesinde, Linsly-Chittenden binasının bodrumundaki iki odada gerçekleştirildi. Deneyin tanıtımında deneyin bir saat sürdüğü ve katılanlara deneyi tamamlamasalar bile 4,50$ ödeneceği bildirildi. Katılımcılar 20 ve 50 yaşları arasında, ilkokul terklerden doktora mezunlarına kadar her türlü öğretim geçmişine sahip erkeklerden oluşuyordu.
Deney gözlemcisi rolünü bir teknisyen önlüğü giyen sert, hissiz görünümlü bir biyoloji öğretmeni oynuyordu. Kurban rolünü de bu rol için eğitilmiş, İrlandalı-Amerikan bir muhasebeci üstlenmişti. Kurban ile deney gözlemcisi aslında işbirlikçi olmalarına karşın bu gerçek katılımcıdan gizleniyor ve kurban, katılımcıya kendisi gibi gönüllü olarak katılmış başka bir denek olarak tanıtılıyordu, dolayısıyla katılımcının gözünde deney, deney gözlemcisi ve iki denekten oluşuyordu. Deney gözlemcisi, iki deneğe "öğrenmede cezanın etkisi" hakkında bir deneye katıldıklarını, birisinin "öğretmen" diğerinin de "öğrenci" rolünü üstlenecekleri bilgisini veriyordu.
Sonra, iki deneğe birer yaprak kağıt veriliyordu. Katılımcının, bu kağıtlardan birinde "öğretmen" ve diğerinde de "öğrenci" yazdığına ve kağıtların rastgele verildiğine inanması sağlanıyordu. Gerçekte ise her iki kağıtta da "öğretmen" yazıyordu ve işbirlikçi denek kendi kağıdında "öğrenci" yazıyormuş gibi rol yapıyordu; böylece katılımcının hep "öğretmen" olması sağlanıyordu. Bu noktada "öğretmen" ve "öğrenci" birbirini duyabilecek ancak göremeyecek şekilde ayrı odalara alınıyordu. Deneyin sürümlerinden biri, işbirlikçi deneğin gerçek deneğe bir kalp rahatsızlığı olduğunu söylemesi gibi ek bir özellik taşıyordu.
Deneyden önce "öğretmene" 45 voltluk bir elektrik şoku uygulanarak "öğrenci"ye uygulayacağını sandığı şokun neye benzediği hakkında bir fikir verilmiş oluyordu. "Öğretmen"e daha sonra "öğrenci"ye öğretmesi amacıyla sözcük çiftlerinden oluşan bir liste veriliyor, öğretmen de bu listeyi önce öğrenciye bir kere okuyarak işe başlıyordu. Ardından öğretmen listeyi oluşturan sözcük çiftlerinin ilk sözcüklerini teker teker okuyor, okuduğu her sözcük için öğrenciye dört adet seçenek sunuyor, öğrenci de bu seçenekler arasından doğru olduğunu düşündüğü cevabı bildirmek için bir cevap düğmesine basıyordu. Verdiği cevap yanlış ise, her yanlış cevap sonucu giderek artan elektrik şoklarına maruz kalıyordu. Cevap doğru ise öğretmen sonraki sözcük çiftine geçiyordu.
Denekler, öğrencinin verdiği her yanlış yanıta karşılık onun gerçek şoklara maruz kaldığını sanıyorlardı. Gerçekte ise şok uygulanmıyordu. İşbirlikçi denek gerçek denekten ayrıldığı zaman, geçtiği odada elektroşok makinesine bütünleştirilmiş bir ses kayıt cihazını çalıştırıyordu, bu cihaz da her şok seviyesine karşılık önceden kaydedilmiş bir çığlık sesini çalıyordu. Voltajın birkaç defa artırılmasından sonra aktör, kendisini yan odadaki denekten ayıran duvarı yumruklamaya başlıyordu. Birkaç defa yumrukladıktan ve kalp rahatsızlığını hatırlattıktan sonra ise artık sorulara cevap vermemeye ve şikayette bulunmamaya başlıyordu.
Bu noktada pek çok denek, öğrencinin ne halde olduğunu öğrenmek için deneyi durdurmak istediklerini ifade ediyordu. Kimi denekler 135 voltta durup deneyin amacını sorgulamaya başlıyordu. Bunların çoğu sonuçlardan sorumlu tutulmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra devam ediyordu. Birkaç denek, öğrenciden gelen acı dolu çığlıkları duyduklarında sinirli biçimde gülmeye başlıyor veya aşırı stres içinde olduklarını gösteren başka davranışlarda bulunuyordu.
Denek herhangi bir noktada deneyi durdurma isteğini ifade ettiği zaman kendisine aşağıdaki sırayı takip eden sözlü uyarılarda bulunuluyordu:
   Lütfen devam edin.    Deney için devam etmeniz gerekiyor.    Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.    Başka seçeneğiniz yok, devam etmek "zorundasınız".
Denek bu dört uyarıdan sonra bile hala durmak istediğini ifade ederse deney durduruluyordu. Tersi durumda ise deney ancak denek en yüksek şok olan 450 voltu 3 kere art arda uyguladıktan sonra durduruluyordu.
Sonuçlar
Milgram, deney gerçekleştirilmeden önce Yale üniversitesinin 14 psikoloji yüksek lisans öğrencisiyle sonuçların ne olacağına yönelik bir anket yaptı. Katılımcıların tümü, sadece birkaç sadist eğilimli deneğin (%1,2) en yüksek voltajı uygulayacağını düşünüyordu. Milgram ayrıca meslektaşları arasında da sözlü bir anket yaparak onların da sadece birkaç deneğin çok kuvvetli şok uygulayacağını düşündüklerini öngördü.
Milgram'ın ilk deney dizisinde öndeneklerin %65'inin (40 öndenekten 26'sının) deneydeki en yüksek gerilim olan 450 voltu, her ne kadar epey huzursuzluk hissetmiş olsalar da, uyguladıkları görüldü. Hepsi deneyin bir noktasında durup deneyi sorgulamış, hatta bazıları kendilerine ödenen parayı geri vereceklerini söylemişlerdi. Katılımcılardan hiçbiri 300 volt seviyesinden önce şok uygulamaktan tereddütsüzce vazgeçmedi.
Deneyin çeşitlemeleri daha sonra Milgram'ın kendisi tarafından ve dünya genelinde farklı psikologlarca gerçekleştirildi; sonuçlar birbirine yakındı. Bu çeşitlemelerle deneyin özgün sonuçlarının onaylanmasına ek olarak deney düzeneğindeki değişkenlerin etkileri de ölçülmüş oldu.
Maryland Baltimore Eyaleti Üniversitesi'nden Dr. Thomas Blass, deney tekrarlarından elde edilen sonuçlar üzerinde bir meta-analiz yürüttü. Bulgularına göre ölümcül gerilimler uygulayabilen katılımcıların oranı, yer ve zamandan bağımsız olarak dikkat çekici bir biçimde sabitti: %61 ile %66 arasında seyrediyordu.
Philip Zimbardo'nun bildirdiğine göre, deneyin farklı şekilde bittiği durumlara pek rastlanmadı. Zimbardo'nun bu yöndeki sorusu üzerine Milgram'ın notlarına ve anılarına göre, son şokları uygulamayı reddeden katılımcılardan hiçbiri ne deneyin kendisinin durdurulmasını talep etti, ne de izin almadan odayı terk ederek kurbanın durumunu kontrol etti.
Milgram, İtaat isimli bir belgesel hazırlayarak deneyi ve sonuçlarını gösterdi. Toplumsal psikoloji üzerine ayrıca beş farklı film daha hazırladı ki bunlardan bazıları deneylerine değiniyordu.
Tepkiler
Milgram'ın deneyi, katılımcılar üzerinde yarattığı aşırı duygusal kaygı nedeniyle bilimsel deneylerin etiği konusunda kuşkular uyandırdı. Milgram'ın lehine bir gerçek: Katılanlar arasında yapılan ankete göre katılımcıların % 84'ü bu deneye katılmış olmaktan "memnun" veya "çok memnun" olduklarını, % 15'i nötr olduklarını (tüm katılımcıların % 92'si ankete katıldı) ifade ediyorlardı. Pek çoğu sonradan teşekkür mesajları yolladı. Milgram eski katılımcılardan art arda asistanlık ve ekibe katılma teklifleri aldı. Altı yıl sonra, Vietnam Savaşının en ateşli olduğu günlerinde, deneyin katılımcılarından biri Milgram'a bir mektup göndererek deneyde çektiği strese rağmen neden "memnun" olduğunu açıkladı:
   1964'de deneye katıldığımda, her ne kadar birisine acı çektirdiğimi sansam da bunu neden yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ne zaman kendi inançları doğrultusunda hareket ettiklerini ve ne zaman uysalca otoriteye itaat ettiklerini ayırt edebilen çok az insan var. ... Kendimi otoritenin çok yanlış şeyler yapmamı isteyen emrine teslim edeceğimi bile bile askere alınmama izin vermem, kendimden korkmama sebep olacaktı. Eğer bana vicdani retçi statüsü verilmezse hapishaneye gitmeye tamamen hazırım.  ... Bu gerçekten de inançlarıma sadık kalmamın tek yolu. Tek umudum, kurul üyelerinin de kendi vicdanlarına göre aynı şekilde hareket etmesi...
Ne var ki, eski katılımcılardan bazılarının hayatını değiştiren bu etki, herkeste aynı değildi. Deneyden sonra katılımcılardan çağdaş standartlara göre geri bildirim alınmamıştı, ve ayrılırken yapılan mülakatlara göre pek çoğunun deneyin tam olarak neden yapıldığı hakkında bilgisi yoktu.
Deneyler ayrıca daha duygusal türden eleştiriler de uyandırdı, bunlar deney düzeneğinin etiğinden ziyade deneyden çıkarılacak sonuçlarla ilgiliydi. Yale'de 1961'de yapılan deneyin katılımcılarından Joseph Dimow, "Yahudi Dünyası" sitesindeki yazısına göre "deneyin baştan beri Nazi dönemindeki Almanlar gibi Amerikalıların da ahlak dışı emirlere itaat edip etmeyeceğini görmek için yapıldığı"ndan kuşkulanıyordu. Aslında bu, deneylerin açıkça ifade edilen hedeflerinden biriydi. Milgram'ın kitabı olan Otoriteye İtaat'tin önsözünden alıntı yapılacak olursa: "Bu soru, Nazi devrinin o çok lanetlediğimiz itaat şekilleri ile bizim laboratuvarda çalıştıklarımız arasında bir ilişki olup olmadığı meselesinden doğar."
Değerlendirmeler
Milgram ulaştığı sonuçları açıklayan iki ana kuram geliştirdi.
   İlki, S. Asch'in çalışmalarını temel alan Uyum Kuramı'dır. Milgram başvuru grubu ile birey arasındaki temel ilişkiyi tanıtır. Karar verme konusunda, özellikle bir kriz ortamında karar verme konusunda hiçbir deneyimi veya yeteneği olmayan bir denek, kararı gruba ve gruptaki hiyerarşiye bırakır. Grup bir davranışsal model oluşturur.
   İkincisi ise Araçlaşma Kuramı'dır. Milgram'a göre, "itaatin özü, bir insanın kendisini başka bir insanın isteklerini gerçekleştiren bir araç olarak görmesi, böylece kendi davranışlarından kendisini sorumlu hissetmemesidir. Kişinin bakış açısındaki bu kritik kayma gerçekleştiği zaman, itaatin tüm öznitelikleri bunu izler". Bu temel olarak askeri açıdan otoriteye saygının temelidir; askerler üstlerinin emirlerini ve komutlarını, sorumluluğun subaylarda olduğunu bilerek yerine getirirler.
Çeşitlemeler
Milgram, Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış isimli kitabında deneyin kendi yürüttüğü 19 çeşitlemesini anlattı. Genel olarak kurbanın ortamdaki varlığı arttıkça itaatin azaldığını, otoritenin ortamdaki varlığı azaldığında ise itaatin yükseldiğini tespit etti (1-4 arası deneyler). Örneğin, deney gözlemcisinin yönergelerinin katılımcılara sadece telefonla iletildiği bir sürümde (2. deney), itaat %21 azalıyordu; ilginç bir nokta olarak, birkaç katılımcı deney gözlemcisini "deneye devam ediyormuş gibi yaparak" kandırmaya çalışmıştı. "Öğrenci"nin ortamdaki varlığının en yakın olduğu sürümde ise denekler öğrencinin kollarını kaba kuvvet kullanarak şok cihazına temas ettirmeye çalışıyorlardı, bu da itaati düşürüyordu. Bu son sürümde deneklerin ancak % 30'u deneyi tamamlayabilmişti.
8 numaralı sürümde, denekler kadınlardan seçildi (Milgram'ın diğer tüm deneylerinde denekler erkekti). İtaatte kayda değer bir farklılık gözlenmedi, ancak daha yüksek stres seviyeleri tespit edildi.
Bir sürümde (10. deney), Milgram Connecticut'taki Bridgeport şehrinde mütevazı bir ofis kiralayarak deneyin "Bridgeport Araştırma Kurumu" adında, Yale Üniversitesinden bağımsız bir ticari girişim tarafından düzenlendiği sanısını yarattı. Buradaki amaç, Yale Üniversitesi'nin sahip olduğu prestijin deneklerin davranışı üzerindeki olası etkisini saf dışı bırakmaktı. Bu şartlar altında itaat % 47.5'e düştü.
Milgram ayrıca otoritenin gücü ile uyumun gücünü birleştirdi. Bu deneylerde deneğin yanına arkadaş baskısı uygulamak üzere bir veya iki "öğretmen" daha kondu; bu öğretmenler de, öğrenci gibi, anlaşmalı aktörlerdi. Deneğin grup arkadaşları olduğunu sandığı bu kişilerin eklenmesi, deney sonuçlarını ciddi biçimde etkiledi. Ek iki öğretmenin emirleri reddettiği sürümde (17. deney) 40 denekten sadece 4'ü deneye devam etti.
Başka bir sürümde (18. deney), deneğe ek görevler verildi (soruları mikrofona okumak veya öğrencinin cevaplarını kaydetmek gibi). Bu deneyde de deneğe eşlik eden ve gözlemcinin tüm emirlerine itaat eden bir yalancı öğretmen bulunuyordu. Bu çeşitlemede 40 denekten sadece 3'ü gözlemcinin emirlerine karşı geldi.
Milgram'ın deneyi üzerinde yakın geçmişte yapılan bazı çeşitlemeler farklı bir yorum öneriyordu. İtaat ve otorite kavramlarına yer vermeyen bu yoruma göre Milgram'ın denekleri, olayların gidişini kontrol edemeyeceklerini hissettikleri ve dolayısıyla sorumluluğu sırtlarından attıkları özel bir tür öğrenilmiş çaresizlik sergiliyorlardı.
Yakın geçmişteki başka bir deneyde şok yiyen bir aktör yerine bir bilgisayar simülasyonu konuyordu; şoku veren denekler karşılarında gerçek bir insan olmadığının farkındaydı ancak sonuçlar yine aynı çıktı.
Buradaki kayda değer gözlem, bir insanın normal koşullar altında başka bir insana zarar vermek istemeyeceğidir. Ancak ciddi bir zorlama altında kişinin aklı karışabilmekte ve kişiyi kendi davranışları için bir otoritenin onayını aramaya sevk etmektedir. Böylece emir verilen kişinin, davranışlarını açıklayacak bir otorite olduğu düşüncesiyle, sadece doğru olduğunu düşündüğü bir işi yaptığı bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak da kişinin başlangıçta kendi davranışlarını yargılayacak çok az veya hiç etik kuralı olmadığı için başka bir kişiyi etik dışı olarak incittiği görüşünü benimsemeyecektir.[kaynak belirtilmeli] Gerçek hayattan örnekler Nisan 1995 ile Haziran 2004 arasında, ABD'deki bazı gözde fast food restoranlarındaki çalışanlara bir dizi telefon şakası yapıldı. Şakayı yapan kişi kendisini bir polis memuru olarak tanıtıyor ve restoran yöneticilerini çalışanların üzerini aramaya ve cinsel taciz sayılan davranışlarda bulunmaya ikna ediyordu. Telefondaki düzenbaz, çalışanlara normal şartlar altında yapmayacakları davranışları yaptırmakta büyük başarı kaydetmişti.
ALINTIDIR...
1 note · View note
operasyon · 2 years
Text
Bu gün baktım tivıtırda araştırma şirketi sahibi birine karşı iddalı bir laf etmişim. Adam ellerindeki verilerle sonbaharda erken seçim beklediğini söylemiş. Ben de beklemediğimi, tam tersine kendi ölçütlerime baktığımda bir seçim olursa onun erken seçim olmayacağını söylemişim.
O adamın bir sürü çalışanı vardır. Milyon tane anket sonucu elindedir. Ben o verilerin hiç birine sahip değilken nasıl haklı çıkıyorum?
Bu gün şunu anladım. Benim bildiğimi bilmiyor değiller, benim gördüğümü göremiyor değiller. Bilerek angaje oldukları çıkarlar gereği toplumu manipüle etmeye çalışıyorlar.
----
Bunu en iyi gazete yazarlarıyla ilgili tecrübelerimden anlıyorum. Seksenli yıllarda Ahmet Altan'ı severdim. Sonra herkesin bildiği biçimde demokrasiye, cumhuriyete, ülkenin ilerici birikimine suikastler tertib etmek için birilerinin adamı oldu, onların piyonluğunu yaptı filan.
Bir kaç yıldır da Soner Yalçın bana garip görünmeye başlamıştı. Eskiden araştırmacı gazeteci olarak beğenirdim. Son yıllarda yazılarını okumuyorum çünkü içimden kötü bir his yükseliyordu. Bu his anlatılmaz. Sadece "bir şeyler yanlış gidiyor, bu adamda bir terslik var. Bunu yazması bu adam için garip" şeklinde sezilen bir his. Tek o değil. Zaman zaman böyle dönüşüm gösterenler olur ama bende bunları öznel nedenlere bağlardım. Sonuçta yazar da bir insan, yaşı değişiyor, olaylara bakışı değişiyor vs vs...
Fikirlerin değişmesi de normal tabii ama benim yazarım olmaktan çıkıyorlar o değişimle.
Bu gün ses getirmeyen bir ifşa izledim de az önce. Hislerim doğru ama o hisleri gerekçelendirmemin yanlış olduğunu anladım. Meğerse bu tarz dönüşüm geçiren yazar takımının fikirlerini değiştiren yaşları başları olaylara bakışları değil. Ya paranın eli değiyor kendilerine ya istihbaratın. Meğer sihirli el bu iki el. Kime değse bir anda fikirlerinde devrimler yaptırıyor. Biri para, biri istihbaratla girilen karanlık ilişkiler.
Dikkatimi çeken diğer bir konu da şu: Organize suç örgütü örgütlenmesinin en büyük ağırlığını basın yayın üzerine vermiş. Nerde benim suç sayacağım bir sosyal medya paylaşımı varsa merkezinde genellikle filanca yerde gazeteci, editör, program yapıcısı vb etiketler taşıyan biri çıkıyor. Demek ki en çok bu alanda örgütlüler yada en azından bu alanda daha ortalık yerdeler.
İfşalarla, karanlık ilişkiler ağının ortaya serilmesiyle ülke olarak içinde bulunduğumuz karanlığın nedenini daha iyi anlıyorum. Düşünün ki bir ülkede muhalefet sahte. Sahte muhalefetin görevi muhalefetçilik oynamak.
Düşünün ki bir ülkede muhalif basın bile sahte.
Ya kuyruklarını istihbarat örgütlerine kaptırmış, onların adamı olmuşlar, ya bizim bir arada hiç göremeyeceğimiz paraların sevdasıyla kalemlerini satmışlar sinsilik peşindeler.
Böyle sahte yazar takımı halka gerçeği söyleyebilir mi?
Kısaca bu ülke ölürse iki yüzlülükten ölecek.
0 notes
arakligazete · 2 years
Text
Berber, kuaför ve güzellik salonlarına yeni düzenleme
Berber, kuaför ve güzellik salonlarına yeni düzenleme
Berber, kuaför ve güzellik salonları 1 Ekim’den itibaren haftanın bir günü kapalı olacak. Bu iş yerlerinin hangi gün kapalı kalacağı Valiler tarafından belirlenecek. Trabzon’da kuaförler arasında yapılan anket sonucu çoğunluk pazar günü tatil istemesi üzerine o gün de karar kılınarak belirlenen tatil gününde iş yerini açan esnafa ağır para cezası uygulanacak. Haber: Ahmet Sungur
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bilgeyizblog · 2 years
Text
Tekno-Psikolojik Salgın: “Zoom Dismorfisi”
Tumblr media
Pandeminin insan psikolojisine olumsuz etkilerine bir yenisi daha eklendi. Üstelik bu kez, dijital ekrana kilitlenmenin bedeli plastik cerrahi operasyonlara dek uzanıyor. Yapılan araştırmalara göre video konferanslar kişisel imajımızı hiç olmadığı kadar zedeliyor ve çok uzun süreler Zoom kameralarını kullananlar “Zoom Dismorfisi”ne yakalanıyor. Harvard Tıp Okulu’ndan dermatolog Shadi Kourosh, geçtiğimiz yaz klinikler geçici olarak yeniden açıldığında, endişe verici bir eğilim fark etti. Randevu taleplerinin çoğunu insanların görünümleriyle ilgili şikayetler oluşturuyordu. Gerçekten de insanlar her zamankinden daha kötü göründüklerini hissediyorlardı. Gelen hastalara tedaviye karar vermelerinde neyin yol açtığı sorulduğunda, büyük çoğunluğu video konferanslara işaret etti. Pandemi döneminde Zoom üzerinden yapılan toplantılarda her gün ekranda kendi yüzlerine bakmaları kendi imajlarını alt üst ediyordu. Bunun üzerine Kourosh ve meslektaşları, pandemi sırasında video konferansın vücut dismorfik bozukluğuna potansiyel bir katkıda bulunup bulunmadığı üzerine bir araştırma yapmaya karar verdi. Ankete katılan 7.000 kişinin yüzde 71’inin yüz yüze faaliyetlere geri dönmek konusunda endişeli veya stresli olduğu görüldü. Her on kişiden üçü; kilo alımı, cilt renginin değişmesi, kırışıklıklar ve akne ile ilgili endişelerini gidermek ve yüz yüze karşılaşmalara geri dönmek için bir başa çıkma stratejisi olarak görünümlerine yatırım yapmayı planladıklarını söyledi. Zoom çağında, insanlar boyun ve gıdı çevresindeki sarkan deriden, burunlarının boyutundan ve şeklinden, tenlerinin solgunluğundan memnun olmamaya başladı. Botoks ve dolgulardan yüz germe ve burun ameliyatlarına kadar uzanan kozmetik müdahaleler istiyorlardı. Kourosh’a göre, COVID-19’dan önce de “gerçekçi ve doğal olmayan” taleplerle plastik cerrahiye gelen hastalarda bir artış söz konusuydu. Gerçek hayatta yüzlerini değiştiren bir filtreden geçirilmiş gibi görünmek isteyen, iri gözlü ve ışıltılı tenli, giderek artan sayıda insanı tanımlamak için 2015 yılında “Snapchat Dismorfisi” terimi ortaya çıkmıştı. Kourosh ve arkadaşları buradan hareketle Zoom ekranının yol açtığı görünümle ilgili rahatsızlığa “Zoom Dismorfisi” adını verdiler. Ancak “Zoom Dismorfisi” biraz daha farklı. İnsanların kendilerini bir filtre aracılığıyla görüntülediklerinin farkında oldukları Snapchat’ten farklı olarak video konferans, görünüşümüzü fark edemeyeceğimiz şekillerde bozar. Öne bakan kameralar, “eğlence aynası” gibi görüntünüzü değiştirir, burunları daha büyük, gözleri daha küçük gösterir. Bu etki, genellikle size bir kişinin gerçek hayattaki bir konuşmada durabileceğinden daha yakın olan merceğe yakınlık ile daha da kötüleşir. Araştırma’nın sonucunda, kendi görünümlerine ilişkin daha kötü bir algıya sahip olanların Zoom’da daha fazla zaman harcayanlar olduğu ortaya çıktı. “Teknolojik aynaya” daha uzun üzere bakanlar kendi imajlarından daha fazla endişe ediyorlardı.  Kourosh, “Sürekli video konferansın bir sonucu olarak benlik algısındaki ve kaygıdaki değişiklikler, özellikle pandemi boyunca video konferans, sosyal medya ve filtreler gibi çevrim içi platformlara daha fazla maruz kalan genç yetişkinlerde gereksiz kozmetik prosedürlere yol açabilir” diyor. Pandemi sırasında Zoom’un aynası bize geri yansıyan görüntüleri çarpıttı ve aynı zamanda içeride hapsolmuş olsak da sosyal medyada ve televizyonda kurgulanmış görüntüler bombardımanına tutulduk. Bu faktörlerin bir araya gelmesi, benlik algısı, kaygı ve zihinsel sağlık üzerinde geçici olmayan zararlı etkilere yol açabiliyor. Aşılar, salgını geri çekilmeye zorlasa da Kourosh’un araştırması, Zoom’un etkilerinin kolay kolay silinmeyeceğini ve zihinsel izlerinin bir süre daha bizimle kalacağını gösteriyor. Düzenlenen Çeviri: Semra AĞAÇ SUCU Kaynak: wired.co.uk Read the full article
0 notes
mizemediaagency · 3 years
Text
Meta, WhatsApp'ın Workplace platformuna planlanmış entegrasyonunu duyurdu
Meta, WhatsApp'ın Workplace platformuna planlanmış entegrasyonunu duyurdu
Tumblr media
Meta, Workplace platformuna yeni bir WhatsApp entegrasyonu ekleyerek şirketlerin çoğu artık uzaktan çalışan çalışanlarla bağlantıda kalmasına yardımcı olmak istiyor. Şirketlerin Workplace’teki gönderileri WhatsApp aracılığıyla paylaşmasına izin verin.
Tumblr media
Bu örnekte görebileceğiniz gibi, entegrasyon, Workplace’ten dahili güncellemeleri paylaşmanın başka bir yolunu sağlar; bu, mesajlaşmayı kolaylaştırırken uzak çalışanlar arasında daha fazla katılım ve etkileşim sağlar.
Meta’ya göre, güncelleme özellikle pandeminin bir sonucu olarak yönetimden giderek daha fazla kopmuş hisseden cephe çalışanları arasında daha iyi bağlantı kurmaya odaklanıyor.
“Deskless Not Voiceless’a göre: 2021 Ön Cephe Barometresi7 ülkedeki 7.000 ön hat çalışanının ve 1.350 üst düzey yöneticinin görüşlerinin araştırıldığı, ankete katılan cephe çalışanlarının yalnızca %55’i şirket merkezlerine bağlı hissediyor. Ve bu katılımcıların daha birçoğu (%75), kuruluşlarının şirket haberleri ve güncellemeleri konusunda şeffaf olmalarına tam olarak güvenmiyor.”
Bu, uzaktan çalışmanın en büyük zorluklarından biridir – artık iş arkadaşlarınızla her gün birlikte olamadığınızda, şirketin nereye gittiğine dair bir fikir edinmek daha zordur ve potansiyel stratejik kaymalar veya değişiklikler pozisyonunuzu etkileyebilir. . Çalışanların WhatsApp’ta güvenli etkileşim yoluyla bağlantı kurmasına izin vererek, daha doğrudan, kişisel bir bağlantı sağlayabilir ve çalışanların endişeleri hakkında daha özgürce konuşmalarına yardımcı olarak aşırı stresi azaltabilir.
Ayrıca önemli güncellemeleri ve haberleri paylaşmanın ve bilgi akışını iyileştirmenin başka bir yolunu sunar. WhatsApp dünyanın en çok kullanılan mesajlaşma uygulaması olduğundan, iletişimi genişletmenin mantıklı bir yolu.
TechCrunch tarafından belirtildiği gibi, Meta’nın sürekli olarak daha etkileşimli öğelerle entegre ederek daha önemli bir bağlantı uygulaması haline getirmek için çalıştığı WhatsApp’ın kullanım potansiyelini de genişletiyor.
Workplace’in şu anda 7 milyondan fazla ücretli abonesi var ve daha fazla şirket esnek çalışma düzenlemelerine geçtikçe, birçok durumda uzaktan çalışmayı kolaylaştırmak için ideal bir aracı temsil ediyor. Workplace, Facebook ile aynı çerçeve üzerine inşa edildiğinden, çoğu kişi arayüz ve seçeneklere zaten aşinadır ve bu, uzaktan çalışanlar için büyük bir engel olan gerekli eğitim süresini azaltır.
WhatApp’ın bu karışıma eklenmesi daha da fazla seçenek getiriyor ve entegrasyon henüz canlı değilken Meta, bir sonraki büyük Workplace platform güncellemesinin bir parçası olarak yeni seçeneği yakında kullanıma sunmayı planlıyor.
Kaynak, Siteyi Ziyaret Edin
0 notes
ilkbitcoin · 3 years
Photo
Tumblr media
Hızla çoğalan kripto para dünyasında şahısların istekleri, tutkuları ve ihtiyaçları doğrultusunda ortaya meydana çıkan birçok token ve coin bulunmaktadır. Taraftarların tutkusu ve spor kulüplerinin taraflarları ile etkileşimi arttırmak istemesiyle ortaya çıkan bu tokenler taraftarlara söz hakkı vermesi ve dağıtılmış imtiyazlar sunmasıyla dikkatleri üzerine çekmektedir.
Bugün ele alacağımız fan token Türkiye’nin köklü spor kulüplerinden biri olan 1925 yılında sabit Göztepe Spor Kulübü’nün fan tokenı GOZ Fan Token. Göztepe Spor Kulübü demografik inşa itibariyle yaşlısından gencine çoğu taraftar barındıran taraftarı ile sıkı bir bağı olan köklü bir ailedir. Bu bağlılık ile birlite socios.com üzerinde açılan anket sonucu ile istek doğrultusunda çıkarılan bu fan token, toplam talep olarak 7.000.000 adete sahiptir ve Türkiye liginde yer alan futbol kulüpleri içerisinde dördüncü çıkarılan fan tokendır.
FTO sürecinde 10 TL olarak fiyatı belirlenen ve 400.000 adet arz edilen GOZ an itibariyle ICRYPEX Kripto Para Borsası’nda 11,18 TL’den herif bulmaktadır. Iyice Seyreltilmiş Piyasa Değeri 77,009,072.87 TL olan GOZ, 7.000.000 olarak adamakıllı talep edilecektir. acilen toplam dolaşımdaki arzı meçhul GOZ’ün gelebileceği seviyeler ile ilgili örnek atamak icabında Haziran 2020’de 38 TL ile operasyon görmeye başlayan ve şuan piyasada parça başına 480 TL’yi bulan PSG’yi misal verebiliriz.
Lüzum spor kulüplerinin yaptığı transferler ile gerekse alınan hoş sonuçlar ile talepte olan artışla birlikte fiyatı yükselen fan tokenlar taraftarları kulübe daha çok bağlarken hem hem kulüplerine ayrıca de taraftarlara birçok üstünlük sağlamaktadır. Anlaşmalar gereği kulüplere ilave gelir kaynağı olan fan tokenlar, keza taraflarlara da laf hakkı ve dağıtılmış ayrıcalıklar vererek kulüplerle etkileşimin artmasına ve kulüp taraftar entegrasyonunun sağlanmasına tezgâhtar olmaktadır.
GOZ Fan Token Ne İşe Yarıyor?
GOZ alarak kulüp kararlarını etkilemenize ve kulübünüze benzersiz bir erişim sağlamanıza ihtimal tanır. Yalnızca 1 GOZ Fan Token ile kararlara nüfuz etmeye başlayabilirsiniz. bununla beraber, ne değin çok tokena sahip olursanız, etkiniz o kadar büyük olur ve VIP deneyimler, imzalı ürünler gibi büyük ödülleri kazanma şansınız pek yüksek olur.
ilkbitcoin.com
Hızla çoğalan kripto para dünyasında şahısların istekleri, tutkuları ve ihtiyaçları doğrultusunda ortaya meydana çıkan birçok token ve coin bulunmaktadır. Taraftarların tutkusu ve spor kulüplerinin taraflarları ile etkileşimi arttırmak istemesiyle ortaya çıkan bu tokenler taraftarlara söz hakkı vermesi ve dağıtılmış imtiyazlar sunmasıyla dikkatleri üzerine çekmektedir.
Bugün ele alacağımız fan token Türkiye’nin köklü spor kulüplerinden biri olan 1925 yılında sabit Göztepe Spor Kulübü’nün fan tokenı GOZ Fan Token. Göztepe Spor Kulübü demografik inşa itibariyle yaşlısından gencine çoğu taraftar barındıran taraftarı ile sıkı bir bağı olan köklü bir ailedir. Bu bağlılık ile birlite socios.com üzerinde açılan anket sonucu ile istek doğrultusunda çıkarılan bu fan token, toplam talep olarak 7.000.000 adete sahiptir ve Türkiye liginde yer alan futbol kul��pleri içerisinde dördüncü çıkarılan fan tokendır.
FTO sürecinde 10 TL olarak fiyatı belirlenen ve 400.000 adet arz edilen GOZ an itibariyle ICRYPEX Kripto Para Borsası’nda 11,18 TL’den herif bulmaktadır. Iyice Seyreltilmiş Piyasa Değeri 77,009,072.87 TL olan GOZ, 7.000.000 olarak adamakıllı talep edilecektir. acilen toplam dolaşımdaki arzı meçhul GOZ’ün gelebileceği seviyeler ile ilgili örnek atamak icabında Haziran 2020’de 38 TL ile operasyon görmeye başlayan ve şuan piyasada parça başına 480 TL’yi bulan PSG’yi misal verebiliriz.
Lüzum spor kulüplerinin yaptığı transferler ile gerekse alınan hoş sonuçlar ile talepte olan artışla birlikte fiyatı yükselen fan tokenlar taraftarları kulübe daha çok bağlarken hem hem kulüplerine ayrıca de taraftarlara birçok üstünlük sağlamaktadır. Anlaşmalar gereği kulüplere ilave gelir kaynağı olan fan tokenlar, keza taraflarlara da laf hakkı ve dağıtılmış ayrıcalıklar vererek kulüplerle etkileşimin artmasına ve kulüp taraftar entegrasyonunun sağlanmasına tezgâhtar olmaktadır.
GOZ Fan Token Ne İşe Yarıyor?
GOZ alarak kulüp kararlarını etkilemenize ve kulübünüze benzersiz bir erişim sağlamanıza ihtimal tanır. Yalnızca 1 GOZ Fan Token ile kararlara nüfuz etmeye başlayabilirsiniz. bununla beraber, ne değin çok tokena sahip olursanız, etkiniz o kadar büyük olur ve VIP deneyimler, imzalı ürünler gibi büyük ödülleri kazanma şansınız pek yüksek olur.
ilkbitcoin.com
Hızla çoğalan kripto para dünyasında şahısların istekleri, tutkuları ve ihtiyaçları doğrultusunda ortaya meydana çıkan birçok token ve coin bulunmaktadır. Taraftarların tutkusu ve spor kulüplerinin taraflarları ile etkileşimi arttırmak istemesiyle ortaya çıkan bu tokenler taraftarlara söz hakkı vermesi ve dağıtılmış imtiyazlar sunmasıyla dikkatleri üzerine çekmektedir.
Bugün ele alacağımız fan token Türkiye’nin köklü spor kulüplerinden biri olan 1925 yılında sabit Göztepe Spor Kulübü’nün fan tokenı GOZ Fan Token. Göztepe Spor Kulübü demografik inşa itibariyle yaşlısından gencine çoğu taraftar barındıran taraftarı ile sıkı bir bağı olan köklü bir ailedir. Bu bağlılık ile birlite socios.com üzerinde açılan anket sonucu ile istek doğrultusunda çıkarılan bu fan token, toplam talep olarak 7.000.000 adete sahiptir ve Türkiye liginde yer alan futbol kulüpleri içerisinde dördüncü çıkarılan fan tokendır.
FTO sürecinde 10 TL olarak fiyatı belirlenen ve 400.000 adet arz edilen GOZ an itibariyle ICRYPEX Kripto Para Borsası’nda 11,18 TL’den herif bulmaktadır. Iyice Seyreltilmiş Piyasa Değeri 77,009,072.87 TL olan GOZ, 7.000.000 olarak adamakıllı talep edilecektir. acilen toplam dolaşımdaki arzı meçhul GOZ’ün gelebileceği seviyeler ile ilgili örnek atamak icabında Haziran 2020’de 38 TL ile operasyon görmeye başlayan ve şuan piyasada parça başına 480 TL’yi bulan PSG’yi misal verebiliriz.
Lüzum spor kulüplerinin yaptığı transferler ile gerekse alınan hoş sonuçlar ile talepte olan artışla birlikte fiyatı yükselen fan tokenlar taraftarları kulübe daha çok bağlarken hem hem kulüplerine ayrıca de taraftarlara birçok üstünlük sağlamaktadır. Anlaşmalar gereği kulüplere ilave gelir kaynağı olan fan tokenlar, keza taraflarlara da laf hakkı ve dağıtılmış ayrıcalıklar vererek kulüplerle etkileşimin artmasına ve kulüp taraftar entegrasyonunun sağlanmasına tezgâhtar olmaktadır.
GOZ Fan Token Ne İşe Yarıyor?
GOZ alarak kulüp kararlarını etkilemenize ve kulübünüze benzersiz bir erişim sağlamanıza ihtimal tanır. Yalnızca 1 GOZ Fan Token ile kararlara nüfuz etmeye başlayabilirsiniz. bununla beraber, ne değin çok tokena sahip olursanız, etkiniz o kadar büyük olur ve VIP deneyimler, imzalı ürünler gibi büyük ödülleri kazanma şansınız pek yüksek olur.
ilkbitcoin.com
Hızla çoğalan kripto para dünyasında şahısların istekleri, tutkuları ve ihtiyaçları doğrultusunda ortaya meydana çıkan birçok token ve coin bulunmaktadır. Taraftarların tutkusu ve spor kulüplerinin taraflarları ile etkileşimi arttırmak istemesiyle ortaya çıkan bu tokenler taraftarlara söz hakkı vermesi ve dağıtılmış imtiyazlar sunmasıyla dikkatleri üzerine çekmektedir.
Bugün ele alacağımız fan token Türkiye’nin köklü spor kulüplerinden biri olan 1925 yılında sabit Göztepe Spor Kulübü’nün fan tokenı GOZ Fan Token. Göztepe Spor Kulübü demografik inşa itibariyle yaşlısından gencine çoğu taraftar barındıran taraftarı ile sıkı bir bağı olan köklü bir ailedir. Bu bağlılık ile birlite socios.com üzerinde açılan anket sonucu ile istek doğrultusunda çıkarılan bu fan token, toplam talep olarak 7.000.000 adete sahiptir ve Türkiye liginde yer alan futbol kulüpleri içerisinde dördüncü çıkarılan fan tokendır.
FTO sürecinde 10 TL olarak fiyatı belirlenen ve 400.000 adet arz edilen GOZ an itibariyle ICRYPEX Kripto Para Borsası’nda 11,18 TL’den herif bulmaktadır. Iyice Seyreltilmiş Piyasa Değeri 77,009,072.87 TL olan GOZ, 7.000.000 olarak adamakıllı talep edilecektir. acilen toplam dolaşımdaki arzı meçhul GOZ’ün gelebileceği seviyeler ile ilgili örnek atamak icabında Haziran 2020’de 38 TL ile operasyon görmeye başlayan ve şuan piyasada parça başına 480 TL’yi bulan PSG’yi misal verebiliriz.
Lüzum spor kulüplerinin yaptığı transferler ile gerekse alınan hoş sonuçlar ile talepte olan artışla birlikte fiyatı yükselen fan tokenlar taraftarları kulübe daha çok bağlarken hem hem kulüplerine ayrıca de taraftarlara birçok üstünlük sağlamaktadır. Anlaşmalar gereği kulüplere ilave gelir kaynağı olan fan tokenlar, keza taraflarlara da laf hakkı ve dağıtılmış ayrıcalıklar vererek kulüplerle etkileşimin artmasına ve kulüp taraftar entegrasyonunun sağlanmasına tezgâhtar olmaktadır.
GOZ Fan Token Ne İşe Yarıyor?
GOZ alarak kulüp kararlarını etkilemenize ve kulübünüze benzersiz bir erişim sağlamanıza ihtimal tanır. Yalnızca 1 GOZ Fan Token ile kararlara nüfuz etmeye başlayabilirsiniz. bununla beraber, ne değin çok tokena sahip olursanız, etkiniz o kadar büyük olur ve VIP deneyimler, imzalı ürünler gibi büyük ödülleri kazanma şansınız pek yüksek olur.
ilkbitcoin.com
0 notes
baknedio · 5 years
Text
Multivitamin kullanımı koronavirüsten korur mu?
19 Mart 2020, Perşembe 11:18
İstanbul
Tumblr media
İSTANBUL, (DHA)-Tüm dünyayı etkileyen koronavirüsü salgınında vatandaşların önlem olarak başvurduğu yollardan biri de multivitamin desteği. Multivitamin kullanımı ile ilgili dikkat edilmesi gerekenler konusunda tavsiyelerde bulunan Dr. Öğr. Üy. Gaye Hafez, sağlıklı bir bireyde multivitaminin kullanımının kişiye zarar vermeyeceğini ancak böbrek ve karaciğer hastalığı olanlar, yaşlı bireyler, gebeler, kanser hastaları, özel beslenmeye tabi hastalar (Çölyak vb) ile immün sistemi baskılanmış hastaların hekim kontrolünde multivitamin kullanması gerektiğine dikkat çekti.
​Dünyayı etkileyen ve Türkiye’de de vakaları görülmeye başlanan koronavirüs salgınına önlem olarak vatandaşlar multivitamin ürünleri kullanımına gidiyor. Türkiye’de yapılan güncel bir ankete göre halkın yüzde 97’sinin bu virüsü duyduğu, yüzde 85’inin uygulanması gereken koruyucu yöntemleri bildiği ancak yüzde 55’inin bu yöntemleri uyguladığı sonucu ortaya çıktı. Açıklanan yöntemlerin dışında bağışıklık sistemini güçlendireceği inancıyla multivitamin destek ürünlerine de büyük bir talep olduğu belirlendi. Multivitamin desteği almanın koronavirüse karşı bir çözüm olup olmadığıyla ilgili ​​Altınbaş Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üy. Gaye Hafez, açıklamalarda bulundu.
​”VİTAMİNLERDEN MUCİZE BEKLENMEMELİ”​
Dr. Öğr. Üy. Gaye Hafez, “tüm multivitamin ve/veya ürünlerin önem sırası, Sağlık Bakanlığınca açıklanan yöntemlerden, yani kişisel farkındalık ve sorumluluğun öneminden sonra geliyor” dedi ve ekledi: “Tedavisi henüz bulunmamış bir hastalık karşısında yapabileceklerimizin başında kişisel hijyen kurallarına uymak ve bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak geliyor, halka mucize ürünlerden söz edemeyiz”
Dr. Gaye Hafez, “Günlük hayatta bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak için ne yapıyorsanız, onları yapmaya devam etmelisiniz. Sebze ve meyve ağırlıklı olmak üzere düzgün beslenme, düzenli uyku, ağır olmamak kaydıyla egzersiz öneriliyor. Sağlıklı bir bireyin bu söylediklerimizden eksikleri varsa veya kişi ek bir destek istiyorsa multivitamin kullanabilir. Buradaki amaç, virüsü yok etmek veya hastalığı tedavi etmek değil, bağışıklık sistemini güçlendirmek” şeklinde konuştu.
“DOĞRU DOZ” UYARISI
Sağlıklı bir bireyde multivitaminin kullanımının kişiye zarar vermeyeceğini ancak böbrek ve karaciğer hastalığı olanlar, yaşlı bireyler, gebeler, kanser hastaları, özel beslenmeye tabi hastalar (Çölyak vb) ile immün sistemi baskılanmış hastaların hekim kontrolünde multivitamin kullanması gerektiğini vurgulayan ​​Dr. Gaye Hafez şunları söyledi: “Bu tip ürünlerin içinde vitaminlerin yanı sıra, bazı mineraller, bitki ekstreleri ve bazı tatlandırıcılar mevcut. Bu saydığımız özel risk grupları, genellikle çoklu sayıda ilaç kullanan bireylerden oluşuyor. Çoklu ilaç kullanımında ilaç-ilaç, ilaç-bitki etkileşimleri de olabileceğinden, bu hasta gruplarında hekim önerisi dışında multivitamin önermiyoruz. Ancak sağlıklı bireylerde de günlük doz miktarını geçmek elbette yanlış. O durumda, sağlıklı bireyler de zarar görür. Her ürünün içeriği farklı olduğu için doz örneği veremiyorum ancak multivitaminlerin de tıpkı ilaçlardaki gibi günlük doğru dozda kullanılması gerekiyor”
Multivitamin kullanımı konusunda öneriler​de bulunan ​Dr. Gaye Hafez​, “Günlük hayatta bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak için ne yapı​lıyorsa, onları yapmaya devam e​dilmeli. Ek bir desteğe ihtiyaç duyu​lması  yahut laboratuvar testlerinde herhangi bir vitamin eksikliği tespit edil​miş olması halinde, ilgili vitamini içeren ürünler kullan​ılabilir. Multivitamin grubu zengin, bu alanda pek çok ürün var. Multivitaminin yanı sıra, ​​az önce saydığım risk grupları dışındaki hastalarda​ ​​beta-glukan, koenzimQ10 içeren ürünler, kara mürver çiçeği ekstresi ve C vitamini içeren takviye ürünleri de kullanılabilir​” şeklinde konuştu.  ​
AŞIRI DEZENFEKTAN KULLANIMINA DİKKAT
Hijyen amaçlı aşırı dezenfektan kullanımına da değinen Altınbaş Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üy. Gaye Hafez konu ile ilgili olarak şu bilgileri paylaştı: “Aşırı kullanımdan kasıt, her iki dakikada bir alkol bazlı dezenfektan ile elimizi yıkamaksa, buna gerek yok, cildi tahriş eder. Sağlık Bakanlığı, her iki saatte bir, su ve sabun ile 20 saniye boyunca el yıkamanın gerektiğini üzerine basarak vurguluyor. Dışarıyla temas edildiğinde, para vb elden ele dolaşan materyallere dokunulduğunda, toplu taşıma kullanmak zorunda kalındığında mümkün olan en kısa zaman içinde eller yıkanmalı. Çok sık el yıkamak, alkol bazlı dezenfektan veya kolonya kullanmak, elbette bir süre sonra cildi tahriş edebilir. Başta cilt kuruluğu olmak üzere, dermatit veya ciltte minör enfeksiyonlara yol açabilir. Alerji oluşturabilir. Ancak bu ikinci aşamada düşüneceğimiz ​bir ​şey. Cilt kuruluğunu ve beraberinde getirdiği bu riskleri önlemek için, dermokozmetik ürün gruplarında yer alan el kremleri, cilt nemlendiricileri kullanılabili​r​. Şu an sosyal ortam izolasyonu ve hijyen koronavirüsten korunmak için tek çaremiz.”
  Kaynak: DHA
Bu Yazı Multivitamin kullanımı koronavirüsten korur mu? adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/multivitamin-kullanimi-koronavirusten-korur-mu/
0 notes
mehmetrefikyucel · 4 years
Photo
Tumblr media
MILGRAM DENEYİ...
Milgram deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır. Deneyi gerçekleştiren Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgram, bu araştırmasını ilk olarak 1963'de Anormal ve Sosyal Psikoloji dergisindeki makalesiyle tanıtmış ve bulgularını 1974'de yayımladığı Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış isimli kitabında daha derinlemesine incelemiştir.
Deneyler nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın Kudüs'te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, Temmuz 1961'de başladı. Milgram, deneyleri şu soruya cevap aramak üzere geliştirmişti: "Eichmann ve Yahudi Soykırımında yer alan yüz binlerce yardakçısı sadece onlara verilen görevi yerine getiriyor olabilir miydi? Onların hepsi yardakçılık suçuyla suçlanabilir miydi?"
Milgram ulaştığı sonuçları 1974 tarihli makalesi "İtaatin Tehlikeleri"nde özetledi:
  " İtaatin hukuksal ve felsefesel açılardan devasa önemi bulunmaktadır, ancak bunlar çoğu insanın somut durumlarda nasıl davrandığı konusunda fazla bilgi vermez. Yale Üniversitesinde sıradan bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim, ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir otorite makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur.
   Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yok etme işleminin bir parçası ola bilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü."
Deneyin Oluşturulması
Yale'deki çalışma için denekler gazete ilanları ve posta yoluyla bulundu. Deneyler üniversitenin eski yerleşkesinde, Linsly-Chittenden binasının bodrumundaki iki odada gerçekleştirildi. Deneyin tanıtımında deneyin bir saat sürdüğü ve katılanlara deneyi tamamlamasalar bile 4,50$ ödeneceği bildirildi. Katılımcılar 20 ve 50 yaşları arasında, ilkokul terklerden doktora mezunlarına kadar her türlü öğretim geçmişine sahip erkeklerden oluşuyordu.
Deney gözlemcisi rolünü bir teknisyen önlüğü giyen sert, hissiz görünümlü bir biyoloji öğretmeni oynuyordu. Kurban rolünü de bu rol için eğitilmiş, İrlandalı-Amerikan bir muhasebeci üstlenmişti. Kurban ile deney gözlemcisi aslında işbirlikçi olmalarına karşın bu gerçek katılımcıdan gizleniyor ve kurban, katılımcıya kendisi gibi gönüllü olarak katılmış başka bir denek olarak tanıtılıyordu, dolayısıyla katılımcının gözünde deney, deney gözlemcisi ve iki denekten oluşuyordu. Deney gözlemcisi, iki deneğe "öğrenmede cezanın etkisi" hakkında bir deneye katıldıklarını, birisinin "öğretmen" diğerinin de "öğrenci" rolünü üstlenecekleri bilgisini veriyordu.
Sonra, iki deneğe birer yaprak kağıt veriliyordu. Katılımcının, bu kağıtlardan birinde "öğretmen" ve diğerinde de "öğrenci" yazdığına ve kağıtların rastgele verildiğine inanması sağlanıyordu. Gerçekte ise her iki kağıtta da "öğretmen" yazıyordu ve işbirlikçi denek kendi kağıdında "öğrenci" yazıyormuş gibi rol yapıyordu; böylece katılımcının hep "öğretmen" olması sağlanıyordu. Bu noktada "öğretmen" ve "öğrenci" birbirini duyabilecek ancak göremeyecek şekilde ayrı odalara alınıyordu. Deneyin sürümlerinden biri, işbirlikçi deneğin gerçek deneğe bir kalp rahatsızlığı olduğunu söylemesi gibi ek bir özellik taşıyordu.
Deneyden önce "öğretmene" 45 voltluk bir elektrik şoku uygulanarak "öğrenci"ye uygulayacağını sandığı şokun neye benzediği hakkında bir fikir verilmiş oluyordu. "Öğretmen"e daha sonra "öğrenci"ye öğretmesi amacıyla sözcük çiftlerinden oluşan bir liste veriliyor, öğretmen de bu listeyi önce öğrenciye bir kere okuyarak işe başlıyordu. Ardından öğretmen listeyi oluşturan sözcük çiftlerinin ilk sözcüklerini teker teker okuyor, okuduğu her sözcük için öğrenciye dört adet seçenek sunuyor, öğrenci de bu seçenekler arasından doğru olduğunu düşündüğü cevabı bildirmek için bir cevap düğmesine basıyordu. Verdiği cevap yanlış ise, her yanlış cevap sonucu giderek artan elektrik şoklarına maruz kalıyordu. Cevap doğru ise öğretmen sonraki sözcük çiftine geçiyordu.
Denekler, öğrencinin verdiği her yanlış yanıta karşılık onun gerçek şoklara maruz kaldığını sanıyorlardı. Gerçekte ise şok uygulanmıyordu. İşbirlikçi denek gerçek denekten ayrıldığı zaman, geçtiği odada elektroşok makinesine bütünleştirilmiş bir ses kayıt cihazını çalıştırıyordu, bu cihaz da her şok seviyesine karşılık önceden kaydedilmiş bir çığlık sesini çalıyordu. Voltajın birkaç defa artırılmasından sonra aktör, kendisini yan odadaki denekten ayıran duvarı yumruklamaya başlıyordu. Birkaç defa yumrukladıktan ve kalp rahatsızlığını hatırlattıktan sonra ise artık sorulara cevap vermemeye ve şikayette bulunmamaya başlıyordu.
Bu noktada pek çok denek, öğrencinin ne halde olduğunu öğrenmek için deneyi durdurmak istediklerini ifade ediyordu. Kimi denekler 135 voltta durup deneyin amacını sorgulamaya başlıyordu. Bunların çoğu sonuçlardan sorumlu tutulmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra devam ediyordu. Birkaç denek, öğrenciden gelen acı dolu çığlıkları duyduklarında sinirli biçimde gülmeye başlıyor veya aşırı stres içinde olduklarını gösteren başka davranışlarda bulunuyordu.
Denek herhangi bir noktada deneyi durdurma isteğini ifade ettiği zaman kendisine aşağıdaki sırayı takip eden sözlü uyarılarda bulunuluyordu:
   Lütfen devam edin.    Deney için devam etmeniz gerekiyor.    Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.    Başka seçeneğiniz yok, devam etmek "zorundasınız".
Denek bu dört uyarıdan sonra bile hala durmak istediğini ifade ederse deney durduruluyordu. Tersi durumda ise deney ancak denek en yüksek şok olan 450 voltu 3 kere art arda uyguladıktan sonra durduruluyordu.
Sonuçlar
Milgram, deney gerçekleştirilmeden önce Yale üniversitesinin 14 psikoloji yüksek lisans öğrencisiyle sonuçların ne olacağına yönelik bir anket yaptı. Katılımcıların tümü, sadece birkaç sadist eğilimli deneğin (%1,2) en yüksek voltajı uygulayacağını düşünüyordu. Milgram ayrıca meslektaşları arasında da sözlü bir anket yaparak onların da sadece birkaç deneğin çok kuvvetli şok uygulayacağını düşündüklerini öngördü.
Milgram'ın ilk deney dizisinde öndeneklerin %65'inin (40 öndenekten 26'sının) deneydeki en yüksek gerilim olan 450 voltu, her ne kadar epey huzursuzluk hissetmiş olsalar da, uyguladıkları görüldü. Hepsi deneyin bir noktasında durup deneyi sorgulamış, hatta bazıları kendilerine ödenen parayı geri vereceklerini söylemişlerdi. Katılımcılardan hiçbiri 300 volt seviyesinden önce şok uygulamaktan tereddütsüzce vazgeçmedi.
Deneyin çeşitlemeleri daha sonra Milgram'ın kendisi tarafından ve dünya genelinde farklı psikologlarca gerçekleştirildi; sonuçlar birbirine yakındı. Bu çeşitlemelerle deneyin özgün sonuçlarının onaylanmasına ek olarak deney düzeneğindeki değişkenlerin etkileri de ölçülmüş oldu.
Maryland Baltimore Eyaleti Üniversitesi'nden Dr. Thomas Blass, deney tekrarlarından elde edilen sonuçlar üzerinde bir meta-analiz yürüttü. Bulgularına göre ölümcül gerilimler uygulayabilen katılımcıların oranı, yer ve zamandan bağımsız olarak dikkat çekici bir biçimde sabitti: %61 ile %66 arasında seyrediyordu.
Philip Zimbardo'nun bildirdiğine göre, deneyin farklı şekilde bittiği durumlara pek rastlanmadı. Zimbardo'nun bu yöndeki sorusu üzerine Milgram'ın notlarına ve anılarına göre, son şokları uygulamayı reddeden katılımcılardan hiçbiri ne deneyin kendisinin durdurulmasını talep etti, ne de izin almadan odayı terk ederek kurbanın durumunu kontrol etti.
Milgram, İtaat isimli bir belgesel hazırlayarak deneyi ve sonuçlarını gösterdi. Toplumsal psikoloji üzerine ayrıca beş farklı film daha hazırladı ki bunlardan bazıları deneylerine değiniyordu.
Tepkiler
Milgram'ın deneyi, katılımcılar üzerinde yarattığı aşırı duygusal kaygı nedeniyle bilimsel deneylerin etiği konusunda kuşkular uyandırdı. Milgram'ın lehine bir gerçek: Katılanlar arasında yapılan ankete göre katılımcıların % 84'ü bu deneye katılmış olmaktan "memnun" veya "çok memnun" olduklarını, % 15'i nötr olduklarını (tüm katılımcıların % 92'si ankete katıldı) ifade ediyorlardı. Pek çoğu sonradan teşekkür mesajları yolladı. Milgram eski katılımcılardan art arda asistanlık ve ekibe katılma teklifleri aldı. Altı yıl sonra, Vietnam Savaşının en ateşli olduğu günlerinde, deneyin katılımcılarından biri Milgram'a bir mektup göndererek deneyde çektiği strese rağmen neden "memnun" olduğunu açıkladı:
   1964'de deneye katıldığımda, her ne kadar birisine acı çektirdiğimi sansam da bunu neden yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ne zaman kendi inançları doğrultusunda hareket ettiklerini ve ne zaman uysalca otoriteye itaat ettiklerini ayırt edebilen çok az insan var. ... Kendimi otoritenin çok yanlış şeyler yapmamı isteyen emrine teslim edeceğimi bile bile askere alınmama izin vermem, kendimden korkmama sebep olacaktı. Eğer bana vicdani retçi statüsü verilmezse hapishaneye gitmeye tamamen hazırım.  ... Bu gerçekten de inançlarıma sadık kalmamın tek yolu. Tek umudum, kurul üyelerinin de kendi vicdanlarına göre aynı şekilde hareket etmesi...
Ne var ki, eski katılımcılardan bazılarının hayatını değiştiren bu etki, herkeste aynı değildi. Deneyden sonra katılımcılardan çağdaş standartlara göre geri bildirim alınmamıştı, ve ayrılırken yapılan mülakatlara göre pek çoğunun deneyin tam olarak neden yapıldığı hakkında bilgisi yoktu.
Deneyler ayrıca daha duygusal türden eleştiriler de uyandırdı, bunlar deney düzeneğinin etiğinden ziyade deneyden çıkarılacak sonuçlarla ilgiliydi. Yale'de 1961'de yapılan deneyin katılımcılarından Joseph Dimow, "Yahudi Dünyası" sitesindeki yazısına göre "deneyin baştan beri Nazi dönemindeki Almanlar gibi Amerikalıların da ahlak dışı emirlere itaat edip etmeyeceğini görmek için yapıldığı"ndan kuşkulanıyordu. Aslında bu, deneylerin açıkça ifade edilen hedeflerinden biriydi. Milgram'ın kitabı olan Otoriteye İtaat'tin önsözünden alıntı yapılacak olursa: "Bu soru, Nazi devrinin o çok lanetlediğimiz itaat şekilleri ile bizim laboratuvarda çalıştıklarımız arasında bir ilişki olup olmadığı meselesinden doğar."
Değerlendirmeler
Milgram ulaştığı sonuçları açıklayan iki ana kuram geliştirdi.
   İlki, S. Asch'in çalışmalarını temel alan Uyum Kuramı'dır. Milgram başvuru grubu ile birey arasındaki temel ilişkiyi tanıtır. Karar verme konusunda, özellikle bir kriz ortamında karar verme konusunda hiçbir deneyimi veya yeteneği olmayan bir denek, kararı gruba ve gruptaki hiyerarşiye bırakır. Grup bir davranışsal model oluşturur.
   İkincisi ise Araçlaşma Kuramı'dır. Milgram'a göre, "itaatin özü, bir insanın kendisini başka bir insanın isteklerini gerçekleştiren bir araç olarak görmesi, böylece kendi davranışlarından kendisini sorumlu hissetmemesidir. Kişinin bakış açısındaki bu kritik kayma gerçekleştiği zaman, itaatin tüm öznitelikleri bunu izler". Bu temel olarak askeri açıdan otoriteye saygının temelidir; askerler üstlerinin emirlerini ve komutlarını, sorumluluğun subaylarda olduğunu bilerek yerine getirirler.
Çeşitlemeler
Milgram, Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış isimli kitabında deneyin kendi yürüttüğü 19 çeşitlemesini anlattı. Genel olarak kurbanın ortamdaki varlığı arttıkça itaatin azaldığını, otoritenin ortamdaki varlığı azaldığında ise itaatin yükseldiğini tespit etti (1-4 arası deneyler). Örneğin, deney gözlemcisinin yönergelerinin katılımcılara sadece telefonla iletildiği bir sürümde (2. deney), itaat %21 azalıyordu; ilginç bir nokta olarak, birkaç katılımcı deney gözlemcisini "deneye devam ediyormuş gibi yaparak" kandırmaya çalışmıştı. "Öğrenci"nin ortamdaki varlığının en yakın olduğu sürümde ise denekler öğrencinin kollarını kaba kuvvet kullanarak şok cihazına temas ettirmeye çalışıyorlardı, bu da itaati düşürüyordu. Bu son sürümde deneklerin ancak % 30'u deneyi tamamlayabilmişti.
8 numaralı sürümde, denekler kadınlardan seçildi (Milgram'ın diğer tüm deneylerinde denekler erkekti). İtaatte kayda değer bir farklılık gözlenmedi, ancak daha yüksek stres seviyeleri tespit edildi.
Bir sürümde (10. deney), Milgram Connecticut'taki Bridgeport şehrinde mütevazı bir ofis kiralayarak deneyin "Bridgeport Araştırma Kurumu" adında, Yale Üniversitesinden bağımsız bir ticari girişim tarafından düzenlendiği sanısını yarattı. Buradaki amaç, Yale Üniversitesi'nin sahip olduğu prestijin deneklerin davranışı üzerindeki olası etkisini saf dışı bırakmaktı. Bu şartlar altında itaat % 47.5'e düştü.
Milgram ayrıca otoritenin gücü ile uyumun gücünü birleştirdi. Bu deneylerde deneğin yanına arkadaş baskısı uygulamak üzere bir veya iki "öğretmen" daha kondu; bu öğretmenler de, öğrenci gibi, anlaşmalı aktörlerdi. Deneğin grup arkadaşları olduğunu sandığı bu kişilerin eklenmesi, deney sonuçlarını ciddi biçimde etkiledi. Ek iki öğretmenin emirleri reddettiği sürümde (17. deney) 40 denekten sadece 4'ü deneye devam etti.
Başka bir sürümde (18. deney), deneğe ek görevler verildi (soruları mikrofona okumak veya öğrencinin cevaplarını kaydetmek gibi). Bu deneyde de deneğe eşlik eden ve gözlemcinin tüm emirlerine itaat eden bir yalancı öğretmen bulunuyordu. Bu çeşitlemede 40 denekten sadece 3'ü gözlemcinin emirlerine karşı geldi.
Milgram'ın deneyi üzerinde yakın geçmişte yapılan bazı çeşitlemeler farklı bir yorum öneriyordu. İtaat ve otorite kavramlarına yer vermeyen bu yoruma göre Milgram'ın denekleri, olayların gidişini kontrol edemeyeceklerini hissettikleri ve dolayısıyla sorumluluğu sırtlarından attıkları özel bir tür öğrenilmiş çaresizlik sergiliyorlardı.
Yakın geçmişteki başka bir deneyde şok yiyen bir aktör yerine bir bilgisayar simülasyonu konuyordu; şoku veren denekler karşılarında gerçek bir insan olmadığının farkındaydı ancak sonuçlar yine aynı çıktı.
Buradaki kayda değer gözlem, bir insanın normal koşullar altında başka bir insana zarar vermek istemeyeceğidir. Ancak ciddi bir zorlama altında kişinin aklı karışabilmekte ve kişiyi kendi davranışları için bir otoritenin onayını aramaya sevk etmektedir. Böylece emir verilen kişinin, davranışlarını açıklayacak bir otorite olduğu düşüncesiyle, sadece doğru olduğunu düşündüğü bir işi yaptığı bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak da kişinin başlangıçta kendi davranışlarını yargılayacak çok az veya hiç etik kuralı olmadığı için başka bir kişiyi etik dışı olarak incittiği görüşünü benimsemeyecektir.[kaynak belirtilmeli] Gerçek hayattan örnekler Nisan 1995 ile Haziran 2004 arasında, ABD'deki bazı gözde fast food restoranlarındaki çalışanlara bir dizi telefon şakası yapıldı. Şakayı yapan kişi kendisini bir polis memuru olarak tanıtıyor ve restoran yöneticilerini çalışanların üzerini aramaya ve cinsel taciz sayılan davranışlarda bulunmaya ikna ediyordu. Telefondaki düzenbaz, çalışanlara normal şartlar altında yapmayacakları davranışları yaptırmakta büyük başarı kaydetmişti.
ALINTIDIR...
0 notes
exxennews · 6 years
Text
Araştırmalara göre parasetamol "empati"yi azaltıyor
New Post has been published on https://www.bitarafhaber.net/arastirmalara-gore-parasetamol-empatiyi-azaltiyor/
Araştırmalara göre parasetamol "empati"yi azaltıyor
Tumblr media Tumblr media
ABD Ohio State Üniversitesi’nde yapılan bir anket sonucu “parasetamol” alan grubun, vahşet fotoğraflarından ve görüntülerinden daha az etkilendiğinin raporlanması üzerine Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri TÜBİTAK destekli bir bilimsel araştırma başlattı.
“Parasetomolün Empatiye Etkisi” konulu çalışmada Türk araştırmacılar, deney hayvanları olarak belirlenen tüm sıçanlarla 12 gün boyunca, Japonya Kwansei Gakuin Üniversitesinden bilim insanlarının da kullandığı “empati düzeneğinde” çalıştı.
Az, orta ve yüksek doz ilaç verildi
Düzenekteki suyla dolu bölümünde boğulmak üzere olan bir deney hayvanını kapıyı açarak kurtarmayı öğrenen bazı sıçanlara, “ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlarda kullanılan parasetamol” verildi.
Parasetamol almayan gruptaki hayvanların, boğulmak üzere olanları hemen kurtardığı, az ve orta doz ilaç alanlarda kurtarma süresinin uzadığı tespit edildi.
Yüksek doz alan sıçanlar ise boğulmak üzere olan deney hayvanlarına kayıtsız kaldı ve onları kurtarmak için kapıyı açmadı.
“Yüksek doz parasetamol alanlarda empati hemen düştü”
DEÜ Fizyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, empati düzeyini ölçtüklerini, parasetamolün empati düzeyini etkilediğini, bu etken maddeyi almayan grubun 1 dakika içinde “empati düzeneği”nin kapısını açtığını belirtti.
Yaptıkları araştırma sonuçlarının saygın bir bilim dergisi olan Pharmacology Biochemistry and Behavior’da yayımlandığını belirten Harzadın, şunları söyledi:
“Kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak onun hislerini içselleştirerek anlama durumunu araştırdık. Yüksek doz parasetamol alanlarda empati hemen düştü, orta dozda 3. gün, düşük dozda ise empati 5. günde azaldı.”
Harzadın, bilimsel çalışmada sadece düzenekte çalışmadıklarını belirterek, “Beyinde empati ilişkili bölgelerde yani prefrontal korteks ve amigdalada hormon seviyelerini ölçtük. Duygudaşlığı sağlayan oksitosin ve vazopressin seviyelerinde düşüklük tespit ettik” dedi.
Çalışmalar devam edecek
Parasetamolün bugün dünyada en güvenilir olarak bilinen etken maddelerden biri olduğunu anlatan Harzadın, şöyle konuştu:
“Bu ilaç gebelere de yeni doğanlara da veriliyor. Son derece güvenilir kabul ediliyor. Doktorun reçete etmesine gerek kalmadan satın alınabiliyor ve yaygın kullanılıyor. Ancak bu ilaçları kullanırken de doktorlara danışmak gerekiyor. Dünya çapında yapılan bazı araştırmalar empati ile bazı hastalıkların ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. İnsanlar arasındaki iletişimi kolaylaştıran, toplumda birlikte yaşamamızı sağlayan empati yeteneğinin bazı hastalıklarda azaldığını görüyoruz. Depresyon, şizofreni, otizmde empati seviyesinin düşük olduğunu da biliyoruz.”
Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, parasetamol etken maddesinin beyni etkileme mekanizmasına ilişkin çalışmalarını sürdüreceklerini söyledi.
Kaynak: AA 
Kaynak: TRT HABER
0 notes
millisura-blog · 4 years
Text
Geçen haftanın risk iştahı son buluyor
YENİ HABER https://millisura.com/gecen-haftanin-risk-istahi-son-buluyor-4342/
Geçen haftanın risk iştahı son buluyor
*Yeşil ok olumluyu kırmızı ok olumsuzu göstermektedir.Piyasalarda geçen haftanın sonunda oluşan negatif risk iştahı yeniden pozitife dönmüş durumda. Yurtdışında bu hafta büyük bankalarla ikinci çeyrek kar sezonunun başlayacak olması ve teşvik beklentileri piyasaları destekliyor. Haftanın ilk işlem gününde Asya piyasalarında yükselişler hakimken, ABD ve Avrupa vadelileri de artıda. Yurtiçi tarafta, geçen haftanın son iki günü sert satışlarla karşılaşan BİST100 endeksi son işlem gününde öğleden sonra gelen alımlarla kayıplarının bir kısmını geri aldı ve Cuma gününü %0,85’lik değer kaybıyla 114.809 seviyesinden kapattı. Bu sabah Dolar/TL 6,86 seviyesinde yatay seyretmeye devam ederken, ülke risk primimiz ise (5 yıllık CDS) 13 baz puan daha artarak 532 seviyesine yükselmiş durumda. Risk iştahının pozitife döndüğü haftanın ilk işlem gününde BİST100 endeksi de güne hafif alıcılı bir görüntüyle başlayıp geçen haftaki kayıplarını telafi etmeye çalışabilir.    
  MAKROEKONOMİ                                            Bu hafta ABD’de JP Morgan, Goldman Sachs ve Citigroup gibi bankaların öncülüğünde bilanço sezonu başlayacak. Şirketlerin kar rakamlarına odaklanılmasıyla birlikte haftaya küresel borsalar pozitif bir görünümde başlıyor. ECB ve BoJ faiz kararı, Çin dış ticaret ve ikinci çeyrek büyüme rakamları ile ABD TÜFE bu haftanın öne çıkan gelişmeleri. AB üyesi ülkelerin liderleri 17-18 Temmuz’daki zirvede, koronavirüs salgını nedeniyle hazırlanan ekonomik kurtarma programı ile AB’nin 2021-2027 bütçesini tartışacaklar.
Trump, koronavirüs salgını nedeniyle ABD ve Çin ilişkilerinin ciddi hasar gördüğünü belirterek, ikinci faz ticaret anlaşmasını düşünmediklerini belirtti. Bugün İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey ve New York Fed Başkanı John Williams konuşma yapacaklar. Yurt içinde TSİ 10’da mayıs ayına ilişkin cari işlemler dengesi ve sanayi üretimi verisi ile perakende satış endeksleri takip edilecek. Ayrıca TSİ 14.30’da TCMB’nin temmuz ayı beklenti anketi yayınlanacak.
ABD’de bu hafta haziran ayında artan vaka sayılarının verilere nasıl yansıdığını izleyeceğiz. Perşembe günü haziran ayına ilişkin perakende satış verisi yayımlanacak. Nisandaki tarihi düşüş sonrası, mayıs ayında veriler tüketici harcamalarında dipten dönüş sinyali vermişti. Bunun artan vaka sayısı ve sınırlı düşen işsizlik oranı ortamında devamının gelip gelemeyeceğine ilişkin ipucu aranacak. Beklenti %5 üzeri artması yönünde. Üretim tarafındaki görünüme dair çarşamba günü haziran ayına ilişkin sanayi üretimi verisi takip edilecek. Haziran imalat PMI verisi 39,8’den 49,6 seviyesine yükselerek, en azından ekonomik daralmanın hız kestiğini göstermişti. Bu açıdan mayıs ayındaki %1,4’lük artışa göre daha olumlu bir beklenti mevcut. Ayrıca salı günü haziran ayı ABD TÜFE verileri takip edilecek. Zayıf iç talebin enflasyona baskı yapmaya devam etmesi beklenmekte. Ek olarak temmuz ayı ekonomik duruma ilişkin çarşamba günü New York Fed İmalat Endeksi, Philadelphia Fed İş Dünyası Görünümü ve cuma günü de Michigan Üniversitesi Güven Endeksi takip edilecek.  Avrupa tarafında ise perşembe günü önemli olarak ECB toplantısı bulunmakta. Bu toplantıda herhangi önemli bir aksiyon alınması beklenmemekte. Salı günü mayıs ayına ilişkin sanayi üretimi ve cuma günü de mayıs ayı inşaat üretimi verisi açıklanacak. Mayıs ayında ekonomik normalleşme adımlarıyla birlikte sanayi üretiminin nisandaki aylık -%17,1’lik düşüş sonrası, mayısta aylık %8,1 yükselmesi yönünde. Ayrıca son ekonomik duruma ilişkin resmi görmek açısından salı günü Almanya ve Euro Bölgesi’ne ilişkin ZEW Beklenti Anketi önemli olacaktır. ABD’de olduğu gibi Euro Bölgesi’nde de cuma günü haziran ayına ilişkin TÜFE verisi takip edilecek. İngiltere’de ise mayıs ayına ilişkin GSYH verisi takip edilecek. Nisanda aylık -%20,4 düşüş sonrası mayısta aylık %5 üzeri artması beklenmekte. Asya tarafında bu hafta Merkez Bankaları toplantıları ve 2.çeyreğe ilişkin GSYH verileri önemli olacak. Salı günü Singapur’un, perşembe günü Çin’in 2.çeyreğe ilişkin GSYH verileri takip edilecek. Çin geçen çeyrek salgının da etkisiyle uzun bir aradan sonra çeyreklik bazda daralmıştı bu trendin kırılması ve çeyreklik bazda %9,6 büyümesi beklenmekte. Çin bu sene ekonomik büyüme için hedef belirlememişti. Uluslararası kurumlar Çin’in bu sene sınırlı da olsa büyümesini beklemekte. Ayrıca dünya ticaretinin izlediği seyri görmek açısından salı günü yayınlanacak Çin’in haziran ayı dış ticaret verileri önemli olacak. Ek olarak Çin’in haziran ayına ilişkin perşembe günü yayınlanacak sanayi üretimi, perakende satışlar verisi ve sabit sermaye yatırımları verileri ekonomik gidişata ilişkin bir perspektif çizecektir. Son olarak çarşamba günü BoJ, perşembe günü ise Endonezya ve Güney Kore Merkez Bankaları toplantıları bulunmakta. Genel itibarıyla faiz indirimleri sürpriz olacakken, parasal genişlemeye devam edip etmeyecekleri izlenecek.    Yurt içi veri takviminde bugün mayıs ayına ilişkin cari işlemler dengesi ve sanayi üretimi verisi ve temmuz ayına ilişkin TCMB Beklenti Anketi, salı günü haziran ayına ilişkin konut satışları, perşembe günü haziran ayına ilişkin merkezi yönetim bütçe dengesi, cuma günü ise mayıs ayı konut fiyat endeksi verisi takip edilecek.
Nisan ayında cari işlemler dengesi, açık veren hizmet dengesi ve genişleyen dış ticaret dengesiyle birlikte beklentilerin üzerinde 5,1 milyar USD açık vermişti. Hizmet dengesi ise Aralık 2007’ten bu yana ilk kez açık vermis, yıllıklandırılmış bazda cari denge nisan ayında 1,3 milyar USD cari fazladan 3,3 milyar USD cari açığa yönelmişti. Enerji ve altın hariç cari denge nisan ayında hızlanarak 3,3 milyar USD açık vermişti. Mayıs ayında dış ticaret açığı 3,42 milyar USD oldu. Seyahat gelirleri açısından öncü olan yabancı gelen turist sayısı nisan ayındaki gibi düşük geldi ve yaklaşık 29,3 bin kişi geldi. Bu açıdan hizmet gelirleri de baskı altında kalacak ki geçen yıl mayıs ayında net hizmet geliri yaklaşık 2,9 milyar USD idi. Bu bilgiler ışığında bu ayki cari açık tahminimiz aylık 4,5 milyar USD civarındadır. Geçici dış ticaret verilerine göre haziran ayında ise ihracatın %35 arttığını, ithalatın ise %15 artarak, ithalatın ihracattan fazla artma hızının kırıldığını görmekteyiz. Dış ticaret açığı da aylık 2,8 milyar USD oldu. Önümüzdeki dönemde salgının gidişatı ihracat rakamlarında ve turizm rakamlarında belirleyici olacak ana unsur. Alınan kamu sağlığı tedbirlerinin sonucu nisan ayında takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi beklentilerin üstünde bir önceki yılın aynı ayına göre %31,4 daralmıştı. Nisan ayında sanayi üretiminde en kötü görüldü, yılın ikinci yarısında ise normalleşmeyle toparlanma beklenmekte. Sanayi üretiminde öncü veri olarak ISO imalat PMI ve elektrik tüketimini özellikle takip etmekteyiz. ISO imalat PMI verisi nisan ayında tarihi dip seviyeleri gördükten sonra mayıs ayında toparlanmış, haziran ayında ise genişleme bölgesine geçmişti. Bu açıdan mayıs ayı sanayi üretiminde daralmanın nisan ayına göre hız kesmesi öngörülmekte. Hem PMI verisinin işaret ettiği pozitif görünüm hem de elektrik tüketimi verisinin salgın öncesi seviyelere yaklaşmasıyla haziran ayında sanayi üretiminin toparlanmasını belirginleştirmesi beklenmekte. Anketlere göre nisanda %31 daralan sanayi üretiminin mayısta %21 civarında daralması beklenmekte.
Haziran ayına ilişkin TCMB Beklenti Anketi’nde, anket katılımcılarının cari denge haricinde beklentilerinin stabilize olduğu gözükmekteydi.  Temmuz ayı beklenti anketinde de benzer şekilde cari dengede kısmi yukarı yönlü revizeler olası. Enflasyon tarafında ise TCMB haziran ayına ilişkin aylık fiyat gelişmeleri raporunda çekirdek göstergelerin eğiliminde yükselme olduğuna vurgu yapmıştı bu sebepten bu ay enflasyon beklentilerinde de ılımlı yukarı yönlü revizeler görmemiz olası. Diğer ekonomik parametrelerde ise çok büyük revizeler beklenmemekte. Cuma günü açıklanan işsizlik verilerine göre mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranı, nisan döneminde (Mart, Nisan ve Mayıs aylarını kapsamakta) %13,1 seviyesinden %13,8 seviyesine yükseldi. İşsizlik oranlarında 2019 yılı başındaki %13,5 seviyesinden 2020 Şubat döneminde %12,7’li seviyelere gerileme görmüştük. Mevsimsel etkilerden arındırılmamış işsizlik oranı verisinde ise son 10 ayın en düşük rakamı olan %12,8 seviyesini gördük. Burada Hükümetin uygulamaya koyduğu kısa vadeli çalışma ödeneği, 3 ay işçi çıkarma yasağı gibi tedbirlerin etkili olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca bunların yanısıra geçen ay olduğu gibi iş gücüne katılım oranlarındaki ve istihdamdaki düşüşün devam ettiği görülmekte ve mevsim etkisinden arındırılmamış verilerde geçen sene iş gücüne katılım oranında %50’in üzerinde bir seyir görülürken nisan döneminde %47,2’ye gerileyerek 2012’den beri en düşük iş gücüne katılım oranı görülmekte. Arındırılmamış verilerde işsiz sayısında düşüş görülürken istihdam oranı da %42’den %41,1’e gerileyerek 2011 başından beri en düşük seviyede.ŞİRKET HABERLERİ Aselsan (ASELS, Nötr): Şirket, kâr dağıtımı kapsamında tamamı geçmiş yıl karlarından karşılanmak üzere, sermayenin 1.140mn TL’den 2.280mn TL’ye çıkarılması ve Şirket esas sözleşmesinin 6. Maddesinin tadil edilmesi hususunda Sermaye Piyasası Kurulu’na başvuru yapmıştır.3 Haziran 2020 Tarihli Aselsan Raporumuz için tıklayınız…Türk Hava Yolları (THYAO, Nötr): THY, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadelede normalleşme adımları kapsamında yaklaşık 4 aylık aranın ardından Sudan’a tarifeli yolcu seferlerine yeniden başlıyor. THY yetkililerinden alınan bilgiye göre, Kovid-19 tedbirlerinin gevşetilmesi kararı sonrası ve iki ülke arasında varılan mutabakat gereği marttan bu yana İstanbul’dan Sudan’a ilk tarifeli uçuş, bu gece gerçekleştirilecek. Sudan ile Türkiye arasındaki uçuşların Kovid-19 salgını nedeniyle 16 Mart’ta durdurulması üzerine yurda gelemeyen Türk vatandaşları için THY ile 5 tahliye seferi gerçekleştirilmişti. Türkiye’de salgın önlemleri nedeniyle durdurulan tarifeli yurt dışı uçuşları, 11 Haziran’da yeniden başlatılmıştı. Kaynak: AA4 Haziran 2020 Tarihli THY Raporumuz için tıklayınız…SEKTÖR HABERLERİOtomotiv: Otomotiv Sanayii Derneği Haziran ayına ilişkin verilerini yayımladı. Buna göre, yurtiçi satışlar %65,8 artarken, yurtdışı satışlar %26,9 düşüş kaydetti. Üretim ise 2019 yılı Haziran ayına göre %5,4 azaldı. Yılın ilk 6 ayında yurtiçi satışlar %30,4 artarken, ihracat %36,6 ve üretim sırasıyla %29,4 düştü.DİĞER ŞİRKET HABERLERİARD Grup Bilişim Teknolojileri (ARDYZ): Şirket Yönetim Kurulu brüt 0,0649255 TL (net 0,0551866 TL) kar payı dağıtma kararı almıştır. Teklif edilen kar payı hak kullanım tarihi 01.09.2020’dir. Cuma günü kapanışına göre temettü verimliliği %0,2’dir.Burçelik Vana (BURVA): Şirket ile China CAMC Engineering Co., Ltd. – IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. konsorsiyumu arasında Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ) Tuz Gölü Doğalgaz Yer Altı Depolama Tesisi Genişletme Projesi kapsamında , Kasım 2020 tarihine kadar teslim edilecek Saha Boru Hattı ve Ayrıştırma Pompa İstasyonu Vanaları Temini konusunda  anlaşılmış olup, söz konusu sözleşme şirket tarafından 10.07.2020 tarihi itibari ile imzalanmıştır.Ege Seramik (EGSER): Şirket, Türk Standartları Enstitüsü tarafından yapılan denetim sonucu Türk Standartları Enstitüsünün sertifikalandırdığı tüm şartlara uyum sağlamış ve   Sanayi kuruluşları için verilen COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ni almaya hak kazanmıştır.Kiler GYO (KLGYO): Şirketimizin 10 Temmuz 2020 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında Şirketin faaliyet sonuçlarına ilişkin özet verilerin ve 2020 yılına ilişkin beklentilerinin aşağıdaki şekilde kamuya açıklanmasına karar verilmiştir.Şirket 2019 yılı faaliyetleri içerisinde aktifinde kayıtlı İstanbul Sapphire ve Ankara Dışkapıda yer alan gayrı menkullerin satışını yaparak, elde edilen 619  Milyon TL’lik gelirle muhtelif bankalara erken kredi ödemesi yapmış ve finansman yükü ciddi bir oranda  kapatılmıştır. 31/03/2020 tarihi itibariyle 120 Milyon TL seviyesine düşen finansal borçların, faiz oranları güncel piyasa koşullarına göre güncellenmiş olup, finansman yükünün azaltılması yönündeki çalışmalar devam etmektedir. Gayrı menkul sektöründe son çeyrekte yaşanan talebe istinaden 37.1 Milyon TL’lik satış ve hasılat payı geliri gerçekleştirilirken 72.9 Milyon TL’lik kaparosu alınan ve satışa çevrilmesi beklenen sözleşme bulunmaktadır. Haziran sonu itibarıyla ana para ve faiz toplamı finansal raporlarda yaklaşık 50 MTL olarak beklenen banka kredi borçların tamamına yakınının yıl sonuna kadar kapatılması hedeflenmektedir. RTA Laboratuvarları (RTALB): Şirket tarafından Sanofi Aventis İlaçları Ltd.Şti. aleyhine portföy tazminatı talebi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile açılmış bulunan 10.000 TL’lik belirsiz alacak davasına ilişkin, İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan bilirkişi ek raporu doğrultusunda; dava değerinin 10bin TL’den 7,2mn TL’ye çıkartılmasına ve bu konuda gerekli yargı harçlarının yatırılmasına karar verilmiş olup, davanın yargılaması devam etmektedir.
  GÜNLÜK ÖZET PİYASA VERİLERİ 
Kaynak Ziraat YatırımHibya Haber Ajansı
0 notes
kamu365 · 4 years
Text
Geçen haftanın risk iştahı son buluyor
*Yeşil ok olumluyu kırmızı ok olumsuzu göstermektedir.
Piyasalarda geçen haftanın sonunda oluşan negatif risk iştahı yeniden pozitife dönmüş durumda. Yurtdışında bu hafta büyük bankalarla ikinci çeyrek kar sezonunun başlayacak olması ve teşvik beklentileri piyasaları destekliyor. Haftanın ilk işlem gününde Asya piyasalarında yükselişler hakimken, ABD ve Avrupa vadelileri de artıda. Yurtiçi tarafta, geçen haftanın son iki günü sert satışlarla karşılaşan BİST100 endeksi son işlem gününde öğleden sonra gelen alımlarla kayıplarının bir kısmını geri aldı ve Cuma gününü %0,85’lik değer kaybıyla 114.809 seviyesinden kapattı. Bu sabah Dolar/TL 6,86 seviyesinde yatay seyretmeye devam ederken, ülke risk primimiz ise (5 yıllık CDS) 13 baz puan daha artarak 532 seviyesine yükselmiş durumda. Risk iştahının pozitife döndüğü haftanın ilk işlem gününde BİST100 endeksi de güne hafif alıcılı bir görüntüyle başlayıp geçen haftaki kayıplarını telafi etmeye çalışabilir.
       MAKROEKONOMİ                                              Bu hafta ABD’de JP Morgan, Goldman Sachs ve Citigroup gibi bankaların öncülüğünde bilanço sezonu başlayacak. Şirketlerin kar rakamlarına odaklanılmasıyla birlikte haftaya küresel borsalar pozitif bir görünümde başlıyor. ECB ve BoJ faiz kararı, Çin dış ticaret ve ikinci çeyrek büyüme rakamları ile ABD TÜFE bu haftanın öne çıkan gelişmeleri. AB üyesi ülkelerin liderleri 17-18 Temmuz’daki zirvede, koronavirüs salgını nedeniyle hazırlanan ekonomik kurtarma programı ile AB’nin 2021-2027 bütçesini tartışacaklar.
Trump, koronavirüs salgını nedeniyle ABD ve Çin ilişkilerinin ciddi hasar gördüğünü belirterek, ikinci faz ticaret anlaşmasını düşünmediklerini belirtti.
Bugün İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey ve New York Fed Başkanı John Williams konuşma yapacaklar. Yurt içinde TSİ 10’da mayıs ayına ilişkin cari işlemler dengesi ve sanayi üretimi verisi ile perakende satış endeksleri takip edilecek. Ayrıca TSİ 14.30’da TCMB’nin temmuz ayı beklenti anketi yayınlanacak.
ABD’de bu hafta haziran ayında artan vaka sayılarının verilere nasıl yansıdığını izleyeceğiz. Perşembe günü haziran ayına ilişkin perakende satış verisi yayımlanacak. Nisandaki tarihi düşüş sonrası, mayıs ayında veriler tüketici harcamalarında dipten dönüş sinyali vermişti. Bunun artan vaka sayısı ve sınırlı düşen işsizlik oranı ortamında devamının gelip gelemeyeceğine ilişkin ipucu aranacak. Beklenti %5 üzeri artması yönünde. Üretim tarafındaki görünüme dair çarşamba günü haziran ayına ilişkin sanayi üretimi verisi takip edilecek. Haziran imalat PMI verisi 39,8’den 49,6 seviyesine yükselerek, en azından ekonomik daralmanın hız kestiğini göstermişti. Bu açıdan mayıs ayındaki %1,4’lük artışa göre daha olumlu bir beklenti mevcut. Ayrıca salı günü haziran ayı ABD TÜFE verileri takip edilecek. Zayıf iç talebin enflasyona baskı yapmaya devam etmesi beklenmekte. Ek olarak temmuz ayı ekonomik duruma ilişkin çarşamba günü New York Fed İmalat Endeksi, Philadelphia Fed İş Dünyası Görünümü ve cuma günü de Michigan Üniversitesi Güven Endeksi takip edilecek. 
Avrupa tarafında ise perşembe günü önemli olarak ECB toplantısı bulunmakta. Bu toplantıda herhangi önemli bir aksiyon alınması beklenmemekte. Salı günü mayıs ayına ilişkin sanayi üretimi ve cuma günü de mayıs ayı inşaat üretimi verisi açıklanacak. Mayıs ayında ekonomik normalleşme adımlarıyla birlikte sanayi üretiminin nisandaki aylık -%17,1’lik düşüş sonrası, mayısta aylık %8,1 yükselmesi yönünde. Ayrıca son ekonomik duruma ilişkin resmi görmek açısından salı günü Almanya ve Euro Bölgesi’ne ilişkin ZEW Beklenti Anketi önemli olacaktır. ABD’de olduğu gibi Euro Bölgesi’nde de cuma günü haziran ayına ilişkin TÜFE verisi takip edilecek. İngiltere’de ise mayıs ayına ilişkin GSYH verisi takip edilecek. Nisanda aylık -%20,4 düşüş sonrası mayısta aylık %5 üzeri artması beklenmekte.
Asya tarafında bu hafta Merkez Bankaları toplantıları ve 2.çeyreğe ilişkin GSYH verileri önemli olacak. Salı günü Singapur’un, perşembe günü Çin’in 2.çeyreğe ilişkin GSYH verileri takip edilecek. Çin geçen çeyrek salgının da etkisiyle uzun bir aradan sonra çeyreklik bazda daralmıştı bu trendin kırılması ve çeyreklik bazda %9,6 büyümesi beklenmekte. Çin bu sene ekonomik büyüme için hedef belirlememişti. Uluslararası kurumlar Çin’in bu sene sınırlı da olsa büyümesini beklemekte. Ayrıca dünya ticaretinin izlediği seyri görmek açısından salı günü yayınlanacak Çin’in haziran ayı dış ticaret verileri önemli olacak. Ek olarak Çin’in haziran ayına ilişkin perşembe günü yayınlanacak sanayi üretimi, perakende satışlar verisi ve sabit sermaye yatırımları verileri ekonomik gidişata ilişkin bir perspektif çizecektir. Son olarak çarşamba günü BoJ, perşembe günü ise Endonezya ve Güney Kore Merkez Bankaları toplantıları bulunmakta. Genel itibarıyla faiz indirimleri sürpriz olacakken, parasal genişlemeye devam edip etmeyecekleri izlenecek.   
Yurt içi veri takviminde bugün mayıs ayına ilişkin cari işlemler dengesi ve sanayi üretimi verisi ve temmuz ayına ilişkin TCMB Beklenti Anketi, salı günü haziran ayına ilişkin konut satışları, perşembe günü haziran ayına ilişkin merkezi yönetim bütçe dengesi, cuma günü ise mayıs ayı konut fiyat endeksi verisi takip edilecek.
Nisan ayında cari işlemler dengesi, açık veren hizmet dengesi ve genişleyen dış ticaret dengesiyle birlikte beklentilerin üzerinde 5,1 milyar USD açık vermişti. Hizmet dengesi ise Aralık 2007’ten bu yana ilk kez açık vermis, yıllıklandırılmış bazda cari denge nisan ayında 1,3 milyar USD cari fazladan 3,3 milyar USD cari açığa yönelmişti. Enerji ve altın hariç cari denge nisan ayında hızlanarak 3,3 milyar USD açık vermişti. Mayıs ayında dış ticaret açığı 3,42 milyar USD oldu. Seyahat gelirleri açısından öncü olan yabancı gelen turist sayısı nisan ayındaki gibi düşük geldi ve yaklaşık 29,3 bin kişi geldi. Bu açıdan hizmet gelirleri de baskı altında kalacak ki geçen yıl mayıs ayında net hizmet geliri yaklaşık 2,9 milyar USD idi. Bu bilgiler ışığında bu ayki cari açık tahminimiz aylık 4,5 milyar USD civarındadır. Geçici dış ticaret verilerine göre haziran ayında ise ihracatın %35 arttığını, ithalatın ise %15 artarak, ithalatın ihracattan fazla artma hızının kırıldığını görmekteyiz. Dış ticaret açığı da aylık 2,8 milyar USD oldu. Önümüzdeki dönemde salgının gidişatı ihracat rakamlarında ve turizm rakamlarında belirleyici olacak ana unsur.
Alınan kamu sağlığı tedbirlerinin sonucu nisan ayında takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi beklentilerin üstünde bir önceki yılın aynı ayına göre %31,4 daralmıştı. Nisan ayında sanayi üretiminde en kötü görüldü, yılın ikinci yarısında ise normalleşmeyle toparlanma beklenmekte. Sanayi üretiminde öncü veri olarak ISO imalat PMI ve elektrik tüketimini özellikle takip etmekteyiz. ISO imalat PMI verisi nisan ayında tarihi dip seviyeleri gördükten sonra mayıs ayında toparlanmış, haziran ayında ise genişleme bölgesine geçmişti. Bu açıdan mayıs ayı sanayi üretiminde daralmanın nisan ayına göre hız kesmesi öngörülmekte. Hem PMI verisinin işaret ettiği pozitif görünüm hem de elektrik tüketimi verisinin salgın öncesi seviyelere yaklaşmasıyla haziran ayında sanayi üretiminin toparlanmasını belirginleştirmesi beklenmekte. Anketlere göre nisanda %31 daralan sanayi üretiminin mayısta %21 civarında daralması beklenmekte.
Haziran ayına ilişkin TCMB Beklenti Anketi’nde, anket katılımcılarının cari denge haricinde beklentilerinin stabilize olduğu gözükmekteydi.  Temmuz ayı beklenti anketinde de benzer şekilde cari dengede kısmi yukarı yönlü revizeler olası. Enflasyon tarafında ise TCMB haziran ayına ilişkin aylık fiyat gelişmeleri raporunda çekirdek göstergelerin eğiliminde yükselme olduğuna vurgu yapmıştı bu sebepten bu ay enflasyon beklentilerinde de ılımlı yukarı yönlü revizeler görmemiz olası. Diğer ekonomik parametrelerde ise çok büyük revizeler beklenmemekte.
Cuma günü açıklanan işsizlik verilerine göre mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranı, nisan döneminde (Mart, Nisan ve Mayıs aylarını kapsamakta) %13,1 seviyesinden %13,8 seviyesine yükseldi. İşsizlik oranlarında 2019 yılı başındaki %13,5 seviyesinden 2020 Şubat döneminde %12,7’li seviyelere gerileme görmüştük. Mevsimsel etkilerden arındırılmamış işsizlik oranı verisinde ise son 10 ayın en düşük rakamı olan %12,8 seviyesini gördük. Burada Hükümetin uygulamaya koyduğu kısa vadeli çalışma ödeneği, 3 ay işçi çıkarma yasağı gibi tedbirlerin etkili olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca bunların yanısıra geçen ay olduğu gibi iş gücüne katılım oranlarındaki ve istihdamdaki düşüşün devam ettiği görülmekte ve mevsim etkisinden arındırılmamış verilerde geçen sene iş gücüne katılım oranında %50’in üzerinde bir seyir görülürken nisan döneminde %47,2’ye gerileyerek 2012’den beri en düşük iş gücüne katılım oranı görülmekte. Arındırılmamış verilerde işsiz sayısında düşüş görülürken istihdam oranı da %42’den %41,1’e gerileyerek 2011 başından beri en düşük seviyede.
ŞİRKET HABERLERİ 
Aselsan (ASELS, Nötr): Şirket, kâr dağıtımı kapsamında tamamı geçmiş yıl karlarından karşılanmak üzere, sermayenin 1.140mn TL’den 2.280mn TL’ye çıkarılması ve Şirket esas sözleşmesinin 6. Maddesinin tadil edilmesi hususunda Sermaye Piyasası Kurulu’na başvuru yapmıştır.
3 Haziran 2020 Tarihli Aselsan Raporumuz için tıklayınız…
Türk Hava Yolları (THYAO, Nötr): THY, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadelede normalleşme adımları kapsamında yaklaşık 4 aylık aranın ardından Sudan’a tarifeli yolcu seferlerine yeniden başlıyor. THY yetkililerinden alınan bilgiye göre, Kovid-19 tedbirlerinin gevşetilmesi kararı sonrası ve iki ülke arasında varılan mutabakat gereği marttan bu yana İstanbul’dan Sudan’a ilk tarifeli uçuş, bu gece gerçekleştirilecek. Sudan ile Türkiye arasındaki uçuşların Kovid-19 salgını nedeniyle 16 Mart’ta durdurulması üzerine yurda gelemeyen Türk vatandaşları için THY ile 5 tahliye seferi gerçekleştirilmişti. Türkiye’de salgın önlemleri nedeniyle durdurulan tarifeli yurt dışı uçuşları, 11 Haziran’da yeniden başlatılmıştı. Kaynak: AA
4 Haziran 2020 Tarihli THY Raporumuz için tıklayınız…
SEKTÖR HABERLERİ
Otomotiv: Otomotiv Sanayii Derneği Haziran ayına ilişkin verilerini yayımladı. Buna göre, yurtiçi satışlar %65,8 artarken, yurtdışı satışlar %26,9 düşüş kaydetti. Üretim ise 2019 yılı Haziran ayına göre %5,4 azaldı. Yılın ilk 6 ayında yurtiçi satışlar %30,4 artarken, ihracat %36,6 ve üretim sırasıyla %29,4 düştü.
DİĞER ŞİRKET HABERLERİ
ARD Grup Bilişim Teknolojileri (ARDYZ): Şirket Yönetim Kurulu brüt 0,0649255 TL (net 0,0551866 TL) kar payı dağıtma kararı almıştır. Teklif edilen kar payı hak kullanım tarihi 01.09.2020’dir. Cuma günü kapanışına göre temettü verimliliği %0,2’dir.
Burçelik Vana (BURVA): Şirket ile China CAMC Engineering Co., Ltd. – IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. konsorsiyumu arasında Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ) Tuz Gölü Doğalgaz Yer Altı Depolama Tesisi Genişletme Projesi kapsamında , Kasım 2020 tarihine kadar teslim edilecek Saha Boru Hattı ve Ayrıştırma Pompa İstasyonu Vanaları Temini konusunda  anlaşılmış olup, söz konusu sözleşme şirket tarafından 10.07.2020 tarihi itibari ile imzalanmıştır.
Ege Seramik (EGSER): Şirket, Türk Standartları Enstitüsü tarafından yapılan denetim sonucu Türk Standartları Enstitüsünün sertifikalandırdığı tüm şartlara uyum sağlamış ve   Sanayi kuruluşları için verilen COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ni almaya hak kazanmıştır.
Kiler GYO (KLGYO): Şirketimizin 10 Temmuz 2020 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında Şirketin faaliyet sonuçlarına ilişkin özet verilerin ve 2020 yılına ilişkin beklentilerinin aşağıdaki şekilde kamuya açıklanmasına karar verilmiştir.
Şirket 2019 yılı faaliyetleri içerisinde aktifinde kayıtlı İstanbul Sapphire ve Ankara Dışkapıda yer alan gayrı menkullerin satışını yaparak, elde edilen 619  Milyon TL’lik gelirle muhtelif bankalara erken kredi ödemesi yapmış ve finansman yükü ciddi bir oranda  kapatılmıştır. 31/03/2020 tarihi itibariyle 120 Milyon TL seviyesine düşen finansal borçların, faiz oranları güncel piyasa koşullarına göre güncellenmiş olup, finansman yükünün azaltılması yönündeki çalışmalar devam etmektedir. Gayrı menkul sektöründe son çeyrekte yaşanan talebe istinaden 37.1 Milyon TL’lik satış ve hasılat payı geliri gerçekleştirilirken 72.9 Milyon TL’lik kaparosu alınan ve satışa çevrilmesi beklenen sözleşme bulunmaktadır. Haziran sonu itibarıyla ana para ve faiz toplamı finansal raporlarda yaklaşık 50 MTL olarak beklenen banka kredi borçların tamamına yakınının yıl sonuna kadar kapatılması hedeflenmektedir. 
RTA Laboratuvarları (RTALB): Şirket tarafından Sanofi Aventis İlaçları Ltd.Şti. aleyhine portföy tazminatı talebi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile açılmış bulunan 10.000 TL’lik belirsiz alacak davasına ilişkin, İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan bilirkişi ek raporu doğrultusunda; dava değerinin 10bin TL’den 7,2mn TL’ye çıkartılmasına ve bu konuda gerekli yargı harçlarının yatırılmasına karar verilmiş olup, davanın yargılaması devam etmektedir.
  GÜNLÜK ÖZET PİYASA VERİLERİ  
Kaynak Ziraat Yatırım Hibya Haber Ajansı
Hibya Haber Ajansı
The post Geçen haftanın risk iştahı son buluyor appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/3fpoHl0 via IFTTT
0 notes
Text
Çocuk Dostu Şehir
Gülnar Haberleri Yeni Bir Haber Yayınladı... https://www.gulnarhaberleri.net/cocuk-dostu-sehir/
Çocuk Dostu Şehir
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nden çocuklara yönelik örnek hizmet
Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin’de yaşayan çocuklara yönelik psikolojik sorunların önlenmesi, azaltılması ve çözümlenmesini amaçlayan profesyonel psikolojik danışmanlık hizmeti verecek olan ‘Çocuk Danışma Merkezi’ projesini hayata geçiriyor.
Büyükşehir Belediyesi’nin Yenişehir Bölge Parkı içerisine inşa ettiği ve Temmuz ayı içerisinde açılacak olan ‘Çocuk Danışma Merkezi’ çocuklara yönelik psikolojik danışmanlık hizmeti verecek
Çocukların ve gençlerin sağlıklı yetişmesinin sağlıklı bir toplum ve gelecek inşa edebilmek için önemli olduğunun bilinci ve sorumluluğu ile hareket eden Büyükşehir Belediyesi yeni oluşturduğu Çocuk Danışma Merkezi ile Mersin’de yaşayan ve psikolojik danışmalık hizmetine ihtiyaç duyan çocuklara hizmet verecek.
Aileler bu merkezden ücretsiz faydalanacak
Yalnızca çocukların yararlanabileceği danışma merkezinde, alanında uzman psikologlar eşliğinde çocukların rahatsızlıklarının tanı ve teşhisi gerçekleştirilecek. Çocuk ve ebeveyn arasında yaşanan problemlerin tespiti üzerine çalışmalar yapılarak, testler ve anketler uygulanacak. Anket sonrası aileler raporla bilgilendirilecek ve aileler ilgili yerlere yönlendirilecek.
Ailelerin başvurusu ile ilk görüşme için randevu verilecek ve çocuk hakkında bilgi alınacak. Bu görüşme çocuğun gelişimsel özelliklerine uygun danışmanlık hizmetinin planlanması için yapılan bir ön değerlendirme eklinde olacak. Çocuğun ve ailelerin ihtiyaçlarına göre dikkat, gelişim değerlendirme testleri, zeka testleri ve resim yorumlama testleri gibi araçlar psikologların uygun görmesi sonucu uygulanarak, aile ile işbirliği içerisinde terapi süreci başlatılacak. Merkez randevu sistemi ile çalışacak ve aileler merkezden ücretsiz faydalanabilecekler.
Merkez sayesinde aileler çocuklarının psikolojik durumu hakkında bilinçlenirken, kendi çocuğunu daha yakından tanıma fırsatı bulacak ve kafasındaki soru işaretleri çözüme kavuşacak.
Kent yaşamının hengâmesinde çocuklarındaki değişiklikleri fark edemeyen ailelere yönelik açılan bu merkezde ailelerin farkındalığı arttırılarak, ailelerin bilinçlenmesi ve bilinçler nesiller yetişmesi sağlanacak.
0 notes
dr-dusunseli · 6 years
Text
His Cerrahı - Bölüm 2 "İyi günler" dedi kocaman bir gülümseme ile "Ben Sümeyye, müsaitseniz bir anket yapmak istiyorum sizinle". Gelen kişinin kim olduğuna bakmak için başını kaldırdı Merve. 20 li yaşlarda, elinde kağıt yığını bulunan,tatlı bir gülümseme ile karşısında duran bir kızdı ona seslenen. "Merhaba" diyerek karşılık verdi tebessüm ederek. Güneşli bir günün verdiği enerji vardı ikisinde de. "Evet müsaitim" dedi Sümeyye ye doğru vücudunu döndürürken ve oturduğu bankta yana kayarak eliyle yanını işaret etti ve ekledi "Buyurun". "Teşekkür ederim" diyerek karşılık verdi Sümeyye, "İnsanlar çok ciddiye almıyorlar bizi malesef, sizin gibi birilerinin olduğunu görmek mutlu etti beni" dedi gülümsemeye devam ederken. Aldığı iltifat ile artan mutluluğu gülüşüne ve gözlerine yansıdı Merve nin. Elinde bulunan kağıt yığınını düşürmemeye dikkat ederek yavaşça oturdu Sümeyye ve kağıtları dizlerine bıraktıktan sonra cebinden bir adet kalem çıkardı. Bu arada Merve nin kendisini izlediğini farketmişti. Bakışlarını tekrar Merve ye çevirdiği zaman hafif bir tebessüm yayıldı yüzüne. "Size kısa bir anket uygulayacağım, bir topluluk hakkında" diyerek bilgi verdi. "Anket esnasında aklınıza takılan sorular olursa hemen sorabilirsiniz" diyerek ekledi. Başlangıçta gençliği yüzünden acemi olduğunu düşünen Merve, Sümeyye nin işini bu kadar profesyonelce yapmasına hafif şaşırmış olsa da belli etmedi. "Tamamdır" dedi gülüşünü kaybetmeden "İstediğiniz zaman başlayabilirsiniz" diyerek karşılık verdi ona ayak uydurmak için. "Peki" diye devam etti Sümeyye,bir yandan elindeki soruları gözden geçirirken bir yandan da nasıl başlayacağına karar vermeye çalışıyordu. "Öncelikle isminizi ve soyisminizi öğrenebilir miyim" dedi ve hızlıca ekledi gelebilecek soruları tahmin ederek "Anket,random bir çalışma olarak yapıldığı için bu kadarı yeterli". Sümeyye nin profesyonelliği hakkında doğru düşünmüş olduğunu anlayan Merve, bir yandan da merak etmeye başlamıştı anketi yavaş yavaş. Diğer bilgilerinin istenmiyor oluşu ise içini rahatlatan bir durum olmuştu. Her ne kadar insanlara karşı iyi niyetli olsa da kişisel bilgilerini tanımadığı bir insanla paylaşmaktan rahatsız olurdu. "Merve Kılıç" diye cevap verdi. Aldığı cevabı önünde bulanan yığının en üzerindeki kağıda yazan Sümeyye devam etti "His Cerrahlarını duymuş muydunuz?". Duyduğu soru karşısında duraklayan Merve nin yüzündeki gülümsemenin yerini duyduğunu anlayamamış olan bir insanın ifadesi almıştı. Yanlış anlayıp anlamadığını onaylatmak için sordu "His Cerrahları mı ?". "Evet" diye cevapladı Sümeyye aslında alacağı cevabı anlamıştı. "Hayır hiç duymadım" diye cevap verdi Merve biraz düşündükten sonra, merakla ekledi "Nedir ki o?". Elindeki kağıt yığınını dizlerine bırakan Sümeyye, Merve ye bakarak hafifçe gülümsedi,"Şöyle ki" diyerek başladı açıklamasına." Her insan az çok karşısındaki kişilerin duygularını anlayabilir değil mi? " diye sordu. "Evet" diye cevapladı Merve başını hafifçe öne doğru sallayarak. "İşte bu anlama kapasitesi kendi duygu yoğunluğu fazla olan kişilerde daha fazla olur." dedi Sümeyye. Merve nin, söylediği cümleyi düşünmesi için kısa bir süre bekledi. Bir süre sonra Merve den gelen "Olabilir" cevabının üzerine devam etti konuşmasına. Bir yandan da Merve nin ilgisini çekmeye başladığını hissediyordu. " Şimdi şöyle bir şey hayal etmenizi istiyorum, duyguları yüzünden çok yorulan bir adam bu durumdan kurtulmak adına bir çözüm aramak için insanlarla muhabbet etmeye başlasın." Sümeyye yi dikkatle dinleyen Merve nin merakı gittikçe artıyordu. Gözlerindeki merak artışını gören Sümeyye devam etti. "Bu adam insanlarla konuştukça aslında yaşadığı durumu bir çok insanın yaşadığını ve aslında bunun ne kadar normal bir durum olduğunu, kişilerin kendileri için kişiselleştirmeleri sonucu bu sıkıntıların arttığını farkediyor." Olayın sonucunun nereye varacağını merak eden Merve "Eee sonra" diyerek Sümeyye yi konuşmaya teşvik etti. Muhabbetin istediği şekilde sürdüğünü gören Sümeyye açıklamaya devam etti." Başlangıçta kendi sıkıntıları için muhabbet eden bu adam artık başka insanların duygusal sıkıntılarını düzeltmek için çalışmaya başlıyor. Zaman geçtikçe insanların hislerini onlarla muhabbet etmese bile çok rahat bir şekilde anlayabildiğini görüyor ve bunun üzerine kendi yardım ettiği insanları da toplayarak, insanlara faydalı olmak adına bir topluluk kuruyor. İşte bu topluluğun adı His Cerrahları." Duyduğu hikaye karşısında hafif bir şaşkınlık yaşayan Merve "İlginç" diyebildi sadece. Bir süre aklında oturtmaya çalıştı durumu ve aklına gelen ilk soruyu sordu,"Peki karşılığında ne kazanıyorlar?". "Bir kazanç üzerine çalışmıyorlar" diye cevapladı Sümeyye,"sadece gerçekten iyi yürekli insanların duygusal sıkıntılarını rahatlatmak amacıyla çalışan bir topluluk" dedi ve sanki yeni aklına gelmiş gibi gülümseyerek ekledi "Tabi kazanç olarak insanları sayıyorsanız o başka". Sümeyye nin söylediği şeye anlam veremeyen Merve "Nasıl yani?" derken yüzünde de anlayamadığını gösteren bir ifade belirmişti. Sümeyye hafifçe iç çekerek "Şöyle ki, his cerrahlarının yardım ettiği kişiler kendileri istediği zaman onlar tarafından kabul edilerek bu konuda yardımcı oluyorlar, topluluğun gittikçe büyümesini de sağlayan bu oluyor" dedi. "Tamam şimdi anladım" diyerek hafifçe arkasına yaslandı Merve ve tebessüm ederek devam etti "Gerçekten de ilginç bir toplulukmuş". Başını kaldırıp biraz etrafı süzdükten sonra Sümeyye ye dönerek "Peki neden hiç duymadım? Bu kadar iyi niyetli insanlar illaki bir yerden haber olurdu" dedi. Sümeyye sanki soruyu bekliyormuş gibi kocaman gülümseyerek cevapladı "Olayın aslında en ilginç noktası da bu, kişiler yardım ettikleri insanlar ile uzun süreli temaslarda bulunmuyorlar, bu yüzden de aslında çok fazla var olmuyorlar da diyebiliriz". "Yine bir ilginçlik daha" diye tepkisini belli etti Merve, "bunun nedeni ne peki?" diye ekledi olayın ilginçliğine hemen alışmış bir insanın rahatlığıyla. İçinde bu topluluğu kendine yakın bulduğuna dair bir his uyanmıştı. "Bunun nedeni de aslında kazanılmış bir tecrübe" diye cevapladı Sümeyye ve Merve nin sessizliğini devam ettirmesinin üzerine açıklamaya devam etmesi gerektiğini farketti. "İlk başlarda yardım edilen kişiler ile sürekli iletişim içinde olarak onların sıkıntılarını hafifletmenin güzel olduğunu düşünen his cerrahları, yardım ettikleri kişilerin zamanla kendilerine bağımlı hale geldiğini gördükten sonra bir önlem olarak bireysel yardımdan ziyade kişileri daha iyi bir hayata yönlendirip kendi hayatlarını yönetmelerinin daha iyi olduğunu gördüler. Bu yüzden insanlar ile temaslarını kısa süreli ve aralıklı yaparak işlerine devam ettiler". Duyduğu her şeyi mantığına oturtmak için önüne dönerek düşünmeye başladı Merve. Bir süre sonra Sümeyye nin kağıtlarını toplayarak kalkmaya hazırlandığını gördü. Ona döndüğü sırada ise Sümeyye bir anda ayağa kalkarak kendisine bir kart uzattı."Tek soruluk anketimize katıldığınız için teşekkür ederim" dedi kocaman gülümsemeyle. Sümeyye nin bu ani hareketlenmesine şaşıran Merve kartı alıp almama konusundaki şüphesini yenince yüzünde beliren gülümseme ile karta uzandı. Merve ye kartı verirken "Daha fazla bilgi almak isterseniz bu numarayı arayabilirsiniz" diye ekledi Sümeyye ve yürümeye başladı. "Son bir sorum var" dedi Merve "Sizinle tekrar görüşebilecek miyim?". Yürümeye devam ederken başını çevirerek Merve ye hafif bir kahkaha ile cevap verdi Sümeyye "Kim bilir..."
0 notes
haberoldu-blog · 6 years
Text
Üç büyük anket firması: Çok rahat kazanacak!
https://haberoldu.com/gundem/uc-buyuk-anket-firmasi-cok-rahat-kazanacak-43771.html
Üç büyük anket firması: Çok rahat kazanacak!
24 Haziran 2018’deki siyasi tablonun çok değişmesi beklenmiyor. 3 önemli ismin de ortak görüşüne göre İstanbul’da Binali Yıldırım’ın çok rahat kazanacak.
VARYANS ARAŞTIRMA RECEP SAZKAYA 
Ben 31 Mart yerel seçimlerinde, 24 Haziran 2018’deki siyasi tablonun çok değişeceğini beklemiyorum.
Kurulan ittifakların bir sonucu olarak, bazı partilerin bazı yerlerde aday göstermeyecek olmaları, 24 Haziran’a göre partilerin oy oranlarında birtakım değişikliklere neden olacaktır.
Bence bu seçimde hangi partinin ne oy alacağından öte, belli başlı şehirlerdeki seçim sonuçları daha fazla takip edilecek. Belediyelerin el değiştirip değiştirmeyeceği konusu ilgiyle izlenecek.
İSTANBUL, ANKARA VE İZMİR’DE SONUÇLAR NASIL OLUR?
Ben İzmir’de bir değişiklik öngörmüyorum. CHP yine İzmir’de seçimin favorisi durumunda…
İstanbul’da da AK Parti seçimin favorisi durumunda. CHP ise kurduğu ittifakların da katkısıyla daha önceki yerel seçimde aldığı oy oranının üzerine çıkma potansiyeli taşımaktadır. 
Ankara’da ise 2014 yerel seçimlerinde AK Parti ve CHP arasında çok yakın bir seçim yarışı gerçekleşmiş ancak seçimi AK Parti kazanmıştı. 31 Mart yerel seçimlerinde, AK Parti‘nin MHP ittifakıyla seçime girmesi, Ankara’da AK Parti’yi daha şanslı bir hale getirmiştir demek mümkündür.
“Tabii ki seçimlere daha uzun bir süre var ve siyasi tabloyu etkileyebilecek çeşitli unsurları da göz ardı etmemek gerekir… Dış politikadaki gelişmelerin yanı sıra, sosyal, siyasi, ekonomik vb. faktörler seçmen davranışı üzerinde etkili olabilir. ” Seçimlere daha az bir süre kaldığında yapılacak araştırmalar, seçim sonuçlarına yönelik daha sağlıklı öngörülerde bulunmaya imkân sağlayacaktır.
GENAR ARAŞTIRMA MUSTAFA ŞEN
Henüz Sayın Binali Yıldırım’ın adaylığı kesinleşmedi. Fakat sanırım AK Parti’den en kısa zamanda açıklanacaktır. Eğer AK Parti’nin adayı olursa kendisinin rakipsiz olduğunu söyleyebilirim. Binali Yıldırım’ın siyasette ağırlığı çok fazla ve seçmen tarafından çok yüksek bir kabülü var. Dolayısıyla aday açıklandığı gün İstanbul’da seçim sonuçlanmış olur. MHP’li seçmen de Binali Yıldırım’a oy vereceği için çok keskin bir sonuç çıkacağını düşünüyorum.
CHP’NİN İMAMOĞLU KARARI
CHP’nin İmamoğlu kararı kendi içlerinde doğru bir karar olmakla birlikte hataları da barındırıyor. CHP gerek Ankara’da gerekse İstanbul’da kendi içinden çekirdekten yetiştirdiği, CHP’li olan aday gösteremedi. Bu CHP açısından sorgulanmalıdır. İkisi de eski ülkücü olan adaylar İstanbul ve Ankara’da yarışa sokulmuştur. İmamoğlu’nun tanıtım toplantısında yaptığı konuşma hem kısa hem de çok zayıftı. Siyasal söylem açısından güçlü değildi. Siyasal iletişim açısından arızalar barındırıyordu. Mesela konuşurken arkada AK Parti mitinginden karelere kullanıldı. Bir diğer şey ise; salonda Türk bayrağı yoktu.
Ankara’da sayın Özhaseki seçimin galibi gibi görünüyor. Çünkü kendisi çok tecrübeli bir siyasetçi. CHP kazanmış bir siyasetçinin karşısına kaybetmiş bir siyasetçi koydu. İzmir AK Parti açısından zor bir yer, ama şöyle bir şey vardır; İzmir söylenildiği gibi CHP geleneğinin bir şehri değildir. İzmir aslında Demokrat Parti geleneğinin bir şehridir. Yani İzmir’i AK Parti’nin almaması için bir sebep yok ama bunu zor görüyorum.
MAK DANIŞMANLIK M. ALİ KULAT
Biz MAK Danışmanlık olarak İstanbul’u çok ayrıntılı olarak çalıştık. Daha Binali Yıldırım’ın adaylığı gündeme gelmeden 30 bin kişilik yüz yüze bir çalışma yaptık. Binali Yıldırım ismi daha o zaman bile AK Parti’nin adayları içerisinde en yüksek çıkmıştı. Sadece AK Parti’li seçmenin değil AK Parti dışında da siyasete ilgi duyan herkesin İstanbul için uygun gördüğü kişi olarak karşımıza çıkıyordu. Binali Yıldırım’ı neden bu kadar istiyorlar dersek; Türkiye’de Başbakanlık yaptı, Türkiye’de Ulaştırma Bakanlığı yaptı ama tüm bunlarda daha önemlisi özel bir nedeni var; Binali Yıldırım, İstanbul’un temel sorunları olan trafik ve türevlerinin çözümü konusunda en doğru isim olarak ön plana çıkıyor. Çünkü bu alanlarda Binali Yıldırım, bu konuların çözümünde son 15 yıla damgasını vurmuş bir isimdir. 3. Köprü, 3. Havalimanı, Marmaray gibi büyük projelerin hepsinde imzası var. Bundan dolayı Binali Yıldırım konulabilecek en doğru aday olarak karşımızda duruyor. Tabi AK Parti il bazında bu çalışmasını yaparken, ilçe bazlı yapacağı çalışmalar da çok önemli. Çünkü seçmen ilçede farklı ilde farklı bir adaya oy vermiyor. İlçe adayları da çok iyi kurgulanırsa ben İstanbul için bir risk görmüyorum. Hatta 5-6 puanlık rahat bir fark görüyorum.
CHP’ ADAY YAPABİLECEĞİ EN İYİ İSMİ ADAY YAPTI
CHP aday gösterebileceği en iyi ismi aday gösterdi onu belirtmek isterim. Şundan dolayı en iyi isim diyorum; bir ilçe belediye başkanlığı yaptı. Az çok bir hikayesi oluştu. Ama buna rağmen seçi rahatlıkla Binali Yıldırım kazanacaktır.
ANKARA VE İZMİR
Ankara’da durum biraz farklı tabi, burada Ankaralılık üzerine kurgulu bir aday var. Bu adayın da bir oy potansiyeli var. Daha önce iki tane farklı partiden aday olmuş ve partisinin üstünde oy almış birisi var, Mansur Yavaş’tan bahsediyorum. Fakat her iki seçim de de kaybetmiş birisinden bahsediyoruz. Bu da onun dezavantajı olarak görülüyor. Ankaralılığı öne çıkaran bir kampanya yürütecek gibi görünüyor. Karşısında ise AK Parti çok deneyimli bir isim sahaya çıkıyor 5 dönem Kayseri gibi bir büyükşehrin belediye başkanlığını yapmış, sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapmış, bu bakanlık da belediyeciliği en çok ilgilendiren bakanlıkların başında geliyor. Ardından da Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığını yapmış dinamik bir isim. Ancak Özhaseki karşısında Mansur Yavaş’ın şu ana kadar sadece Ankaralılık üzerine kurgulu bir çalışma yaptığını görüyoruz. Ankara’da bence Melih Gökçek faktörü çok çok önemli. AK Parti’nin Ankara’da Melih Gökçek’i kesinlikle dikkate alarak bir kampanya yürütmesi lazım. Ankara’da bilinenin aksine bir şey de söyleyeyim: Çok iyi bir ilçe listesi geliyor Ankara’dan. Göreceksiniz açıklandığında herkes çok şaşıracak. Mesela 2014 seçimlerinde Mansur Yavaş’ın safında yer alan Turgut Altınok gibi bir isim bu seçimde AK Parti tarafından aday gösterilecek. Yine CHP’nin kalesi niteliğindeki Yenimahalle’den Veysel Tiryaki aday gösterilecek. Dolayısıyla AK Parti ilçelerde çok iyi bir liste gösterecek. AK Parti daha seçim çalışmasını başlatmadı ama şuanda bir bıçaksırtılık söz konusu diyebiliriz. İzmir’de ise CHP’nin bariz bir üstünlüğü görünüyor. Tabi aday boyutu netlik kazanmadı. Ama yine de AK Parti’nin İzmir’de şansını zayıf gördüğümü söyleyebilirim.
  Kaynak: HABER7.COM
0 notes
ciftlinkbankvurgunu · 7 years
Text
Kuştepe masaj salonu nerede
Kuştepe masaj salonu nerede Bundan ötürü, dinginlik ve denge karşılaştıkları yerde, sınırlı bir hareketin sonucudurlar ve bu hareketin kendi sonucu aracıyla ölçülebileceği, kendi sonucunda dışavurulabileceği ve ondan hareket ederek şu ya * Kaliforniyada, medenî özgürlüklere karşı her za­ manki saldırılar, memurlar, öğretmenler arasında, *Fi kirlerin kontrolü» girişimleri ile; azınlıklar üzerinde git­ tikçe artan bir iktisadî baskı ile; sözüm ona şüpheli di­ ye okul kitaplarını toplatmak yollan ile belirdi» diye yazıyordu. 11 Ağustos 1957de New Republic, «Medeni Hürriyetlerin durumu üzerine bir anket» adı altında bir sıra belge yayınladı; memle­ ketin dört bucağından gelen bu belgeler, antidemokra­ tik kampanyanın menzilini ve şiddetini gösteriyordu, New Repubtîcin muhabiri, Michigandan şöyle yazıyor 150 151 du: «Medeni özgürlükler, Palmerin polis baskınları dev­ rinden beri tamnagelen saldırıların en şiddetlisine uğ­ radı. / Tıpkı Hooverin eski şefi A, Mitchell Palmer gibi Başsavcı Tom Clark da, yabancı «ihtilâlcileri» sımr dışı edebilmek için başıboş bir kampanya sürdürüyordu. Hooverin parayla tutulmuş ispiyon­ lar, ve gammazlar ağı, sendikalara ve siyasî partilere, gazetelere ve üniversitelere, özel teşebbüslere ve kurum­ lara, polis örgütlerine, hükümet hizmetlerine ve Silâhlı Kuvvetlere, her yere yayılıyordu. Edgar Hoover, bir çeyrek yüzyıllık hizmetten son­ ra nihayet gerçekten işini bulmuştu, Jan Hasbrouck, 15 Aralık 1947de New Republicte şöyle yazıyordu: «Fede­ ral Araştırma Bürosu şefi J, Edgar Hoover, Washing¬ tonun en sözü geçen altı kişisinden biridir. Her yerde, federal ajanlar, ispiyonlar, resmî araştırma me­ murları ve özel polisler, Amerikalı yurttaşların işlerine karışıyor, « htilâl kışkırtıcılarından», «komünist sem­ patizanlarından» uzun kara listeler hazırlıyor, faşist düşmanı ve özgürlükçü «yoldaşları» ilgilendiren ayrın­ tılı raporlar dolduruyorlardı. from ataşehir escort
0 notes