#ama ben tembel tembel oturuyorum
Explore tagged Tumblr posts
Text
Ne-fess...
.
15 notes
·
View notes
Text
Bu eksilmenin miladını bilmiyorum ama nihayete ereli de bir hayli oldu. Tükendim.
Kendimi arıyorum şimdilerde. Dağıttığım parçalarımı. Şehirlere dağılmış, sokaklarda ayakaltı olmuş, yatak uçlarında terk edilmiş, camdan aşağı atılmış, evin bir köşesinde unutulup buruşmuş parçalarımı arıyorum. Bir fotoğraf, bir saç teli, bir mesaj, bir video, bir ses kaydı, bir koku, bir kıyafet, bir aksesuar ne olursa.
Gittiğim yerlere götüremiyorum eksik benliğimi. Düşüncelerimi toplayamıyorum orada. Bir şehirde. Koca sokakların, gelen geçen insanların, dükkanların, eşyaların içinde ben olamıyorum. Onlara verecek bir şeyim kalmadığı için onlardan alamıyorum. Evet yürüyen bir beden var fakat ben orada olamıyorum. İnsanlar bende kendilerini görüyor. Görecekleri başka ne kalmış ki? Bir şeyler aradıkları yer uçsuz bucaksız boşluk, oraya kendi sesleri düşünce beni de kendileri gibi sanıyorlar. Benim sesimi, bana ait olan tonu en son kim duydu? Bilmiyorum. Ben onların hiçbiri değilim ama. Bunu biliyorum. Ülkeler birbirine karıştı, kıtalar yeniden büzüşüp çamur yığını haline geldiler. Sahi ne farkları var ki birbirlerinden? Kim dağıttı bu toprakları bu kadar uzağa? Kim sınırlandırdı doğanın sınırlandıramadığını? Ben yapmadım ve dahil olmayacağım bu oyuna. Burası bir dünya. Ve benim tüm dağınıklığıma rağmen o tek parça. Belki beni de o sınır meraklıları böldü ve dağıttı. Dünyaya yaptıklarını bana da yapmaya çalıştı. Dünyayı yok etme çabaları bende işe yaradı. Bu böyle bir yaşam artık. Hep eksik. Hep bilinçsiz. Hep dağınık. Hep karışık. Ve hep bana ait olmayan vaziyette. Bana ait olanı ararken yitirilmiş. Parçaları toplamaya çalışırken elden kaçırılmış. Böyle bir yaşam işte. Tam olarak. Kimim ben? Buyum artık. Hiç olan. Kayıp olan. Yitik olan. Ucu bucağı görünmeyen dağlardansa daha 20 metrekarelik dört duvar içinde kendini bilemeyen, bulamayan bir benlik.
Karanlığını derinlik sanan bir kuyu. Oysa hiç bilinmiyor sonu. Kimse karanlığı aşamamış ki dokunabilsin tabanına.
Görünmezim ben. Bana bakan beni göremiyor yıllardır. Kendileri yansıtıyor gözlerine. Bunu ben sanarak dolaşıyorlar yer yüzünden. Aldanıyorlar koca bir yalana. Oysa sorsan gözlerinden başka neye inanabilirler ki? Bir illüzyona olacak hali yok ya?!
Gülecek halim dahi yok. Yanımda durup bana binlerce kilometre öteden seslerini duyurmaya çalışan insanlarla oturuyorum. Bakan ama göremeyen. Kafa patlatıp düşünemeyen. Ortaya bir şey çıkarmaktan habersiz. Üretmeye karşı tembel. Tanımak yerine kendini ona empoze etmeye odaklı. Bunu başardığında memnun olmayan. Daha kendinin ne olduğunu bilmeyen. Memnuniyetsiz. Sabırsız. Yabancı. Etrafına. Kendine. Tenine. Ruhuna. Bana. Bana tüm dünya yabancı. Hepsi.
Onlardan kaçmak için çabalamama gerek kalmıyor böylece. Onlar hiç yaklaşamıyorlar zaten bana. Ben başka bir dünyadayım. Onlar ise başka bir çukurun dibinde. Bir sürüyü takip edip düşmüşler içine. Sürüklenmekten başka bir şey yapmamışlar. Ömürlerince.
Ben bilerek yanmışım. Bilerek tükenmişim. Bilerek çabalamışım. Tüm bilincim üstümde. Böyle dağılmışım. Şimdi kaldırdığım kolum bile halsiz. Oynattığım parmakta derman yok. Ciğerlerim hastalıktan hastalığa koşuyor. Gözlerim kapansa da bedenim bir türlü uyuyamıyor. Yığıldığım yataktan kalkamasam da bedenim bir türlü dinlenemiyor.
Ben kusuyorum. Elimde bir organlarım kaldı. Bana ait. Onlar da gidip terk ediyorlar beni bir bir. Rekabet gibi. Önce hangisi pes edecek? Acı içinde kan kusan midem mi, boğazımı yırtarak öksürük üstüne öksürükle dışarı kan püskürten akciğerlerim mi? Artık alkol görünce ciyak ciyak bağıran karaciğerim mi? Sırt ağrımdan onun ağlamalarını bile hissedemediğim böbreklerim mi? Ya da sinyalleri bir türlü kesilmeyen, son sürat çarpa çarpa saniyeleri tüketen kalbim mi? Oylama yapmak isteyen var mı? Ben oyluyorum. Ben. Önce ben tükendim. Bu bedenin en birincil organıydım. Şimdi otopside dahi bulunamıyorum.
https://youtu.be/nj5eeHac960
şarkı: Richie Sambora When a blind man cries
23 notes
·
View notes