#agop
Explore tagged Tumblr posts
gorillaxyz · 2 months ago
Text
Tumblr media
WHAT THE AXTUAL FUCK
4 notes · View notes
fch7 · 2 years ago
Video
youtube
"LIVE" Welcome to #HOWCEE PRODUCTIONS GOSPEL RADIOBeatrice, Alabama 231 ...
0 notes
yama-bato · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Armen Agop
Mantra 59 -detail
2. Mantra 58 -detail
39 notes · View notes
tommywagner · 3 months ago
Text
youtube
3 notes · View notes
narnsandbobles · 5 months ago
Text
uh
Tumblr media
ME AFTYER EATING MY WIFE. ISNMPIRED BY ART @bichambered-reservoir MADE A BIT AGOP.. (GAUUURH SORRY 4 THE @ i wanted to credit it,)
Tumblr media
34 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 5 months ago
Text
‘Soyadı özgürlüğü’ mü ‘soysuzlaştırma projesi’ mi?
“Herkesin ailece anılmasına yarayan öz adından sonraki adı, aile adı, aile ismi, soy ismi.”
TDK,  “soyadı”nı böyle tarif ediyor.
Soyadını tarihte ilk kez, bundan beş bin yıl önce “Çinliler” kullandı.
Avrupa’da ise “Romalılar” aile isimlerine göre soyadını belirliyordu.
Soylular, mensubu oldukları hânedânın, hâkim oldukları bölgenin, hatta oturdukları şatonun ismiyle anılırken…
Diğer insanlar yaptıkları hizmet veya meslekleriyle tanınıyordu.
Bugünkü şekliyle soyadı kullanımının Avrupa’daki öncüsü İngilizler oldu.
Sırp, Hırvat, Leh, Çek gibi Slav toplulukları ile Yunan, Romen, Boşnak gibi Balkan halkları da soyadlarında “oğlu”, “çocuğu” manasına gelen veya “meslek” bildiren ekler kullandı.
Araplar ise soyadı kullanmak yerine;
“oğlu, babası, mesleği, kabilesi ve memleketiyle anılmayı” tercih ediyorlardı.
 “Yiğit lâkabı ile anılır” atasözünden de anlaşılacağı üzere, Türkler;
“babalarının verdiği isim, kazandıkları lakap, mevki ve memleketleriyle” bilinirdi.
Mesela!
Fatih Sultan Mehmed’in unvanı “Sultanü’l-barrayn ve hakamül’l-bahrayn…”
Yani;
“Anadolu, Rumeli ile Karadeniz-Akdeniz’in Sultanı” idi.
*
Dünyada ilk “soyadı kanunu” 1787 yılında, Yahudileri asimile etmek için Avusturya’da çıkarıldı.
Kanun, Yahudilerin “Almanca” isimler ve soy isimleri almasını zorunlu kılıyordu.
Hali vakti yerinde olanlar rüşvet karşılığında “çiçek” ve “kıymetli taş” anlamına gelen güzel soyadları alırken…
Fakir Yahudilere “eşek kafası”, “yankesici” gibi soyadları layık görülüyordu.
Avusturya’nın ardından dünyada “soyadı kullanmanın kanunla dayatıldığı” ikinci ülke Türkiye oldu.
“İmparatorluk”tan “ulus devlet”e geçmekle “yeni bir millet yarattıkları” vehmine kapılan CHP’liler, halkın geçmişiyle bağını koparmak için “Harf Devrimi” ve “Kılık-Kıyafet Devrimleri”nin yetmeyeceğini düşünmüş olmalılar ki, 1934’te “Soyadı Kanunu” yürürlüğe soktular.
Kanuna göre; her Türk vatandaşı bir “soyadı” almaya mecbur tutuluyordu fakat
“aile ve memleket isimleri, hoca, hafız gibi unvanlar” ve “Osmanlıca kelimelerin” kullanılması yasaktı.
Böylece, geçmişe dair bütün kültürel, dinî, ideolojik bağlar koparılmış oluyordu.
Soyadı Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle aristokrat geçinen kalburüstü kesim, kendi aile isimlerini tescil ettirirken…
Tıpkı Avusturya’nın Yahudilere yaptığı gibi, CHP tek parti diktası da ayak takımına;
“Ördek, Kör, Camuz, Ahmak, Çakal, Armut, Davul, Yosma” gibi, onları aşağılayan soyadlarını verdi.
“Milletin Efendisidir” dedikleri köylülere ise;
“Karakoyun, Danabaş, Malak, Rençber, Semerci, Küfeci” gibi soyadları layık görüldü.
Örneğin…
Trakya gezisine çıkan Mustafa Kemal, bir iki kez sözüne karıştığı gerekçesiyle kızdığı Salih ismindeki köylüyü; “Sus bire Şirret adam” diye fırçaladığı için, “Köylü Salih”e “Şirret” soyadı verildi.
Bu arada ne kadar hamaset meraklısı ve asimile edilmek istenen etnik köken varsa onlara da içerisinde “Türk” ibaresi bulunan soyadları dayatıldı.
Atatürk’ün gönderdiği topçu birliklerince evi bombalanan DEM Partili Ahmet Türk’ün dedesi “Oduncu Hacı Sinan”a, ceza alarak bizzat Mustafa Kemal tarafından “Türk” soyadı verildi.
Tabii bir de Atatürk’ün elinden soyadı almak için kıyasıya mücadele eden seçkinci bir zümre vardı.
İsmet Paşa’ya “İnönü..”
Türkiye'nin ilk dünya güzeli Keriman Halis’e, “Ece..”
Emekli banka müdürü Berç Keresteciyan Efendi'ye, ‘‘Türker…’’
Günümüzde kullandığımız alfabeyi hazırlayan Ermeni dil bilgini Agop Martayan'a, “Dilaçar” soyadı bizzat o sıralar elinde sözlükle dolaşan Mustafa Kemal tarafından verildi.
Babası haham olan “Moiz Kohen” adlı Yahudi de bu kanundan faydalanarak “Munis Tekinalp” adını ve soyadını aldı.
*
Görüldüğü üzere, insanların “soylarını” ve “köklerini” belirtmesi gereken “soyadları” tam bir asırdır “Türkiye’de geçmişinden kopuk yeni bir nesil vücuda getirmek” için kullanıldı.
Bunun gerçekleştiğini görenler, şimdi kirli planın ikinci safhasına, yani “aileyi parçalama aşamasına” geçti.
CHP ve avaneleri ile feminist oluşumların baskısıyla, evlenen kadına kocasının soyadını almasını zorunlu kılan “Medeni Kanun’un 187. Maddesi” AYM tarafından iptal edildi.
28 Ocak 2024’e yürürlüğe giren iptal kararıyla, bu tarihten sonra evlenen kadınların diledikleri soyadını kullanmalarının önü açıldı.
“Kuşaktan kuşağa geçen ad” olan ve “aile adı” olarak kullanılan soyadı zorunluluğunun ortadan kalkmasıyla ailenin en önemli bağı koparılırken…
Çocuklar da anne-baba soyadı arasında tercih yapma riskiyle karşı karşıya kaldı.
Tabii bu uygulama ile eşler arasında “çocuğun hangi soyadını kullanacağı tartışmasının” da önü açıldı.
Soy bağının tehlikeye düştüğünü gören AK Parti, Meclis’e gelmesi beklenen “9. Yargı Paketi” ile AYM’nin yaptığı bu tarihi hatayı düzletmek için önemli bir adım attı.
Seçilmesi halinde ilk icraat olarak 24 saat içeresinde aileyi dinamitleyen “İstanbul Sözleşmesi”ni geri getirme vaadinde bulunan CHP ve avaneleri, sanki ortada bir zulüm varmış gibi, “Koca soyadı geri geliyor” diyerek, ortalığı ayağa kaldırdı.
Koca soyadını kullanmamayı “Kimlik mücadelemiz, var olma mücadelemizdir" diye nitelendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, önceki gün “Bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz” diyerek teklife karşı çıktı…
“Bu zihniyet kadını bir birey olarak görmüyor. Kadını sadece aile kavramı içine hapsetmek istiyor” şeklinde ifadelerle AK Parti’yi hedef aldı.
“Koca” ile “evlatları” içinde barındıran “aile kavramı” niye “anne”ye hapis oluyor, izah etme gereği bile duymadı.
Çünkü niyetleri belli…
Önce “soyadı kanunu” ile bizi geçmişimizden kopardılar. İnsanlar artık en fazla dedesinin ismini sayabiliyor.
Şimdi de;
Belli bir ailenin bireylerini diğer ailelerin bireylerinden ayırmaya yarayan ve soy bağının doğru bir şekilde tespit edilmesini ve kaydedilmesini sağlayan “soyadı birlikteliğini” yerle yeksan etmek istiyorlar.
Güya “özgürlük” kisvesiyle, “aile” ve “sülale” aidiyeti olmayan nesiller yetiştirmeyi amaçlıyorlar.  
Uzmanlar bunun bir “soysuzlaştırma” projesi olduğunu söylüyor.
Üç-dört kuşak sonra neler olabileceğini düşündüğünüzde, bu söz kulağa hiç de mantıksız gelmiyor.
Dolayısıyla, 11 Temmuz’da Meclis’e gelmesi beklenen “9. Yargı Paketi” oldukça önem arz ediyor.
*
Bu arada…
Yaklaşan tehlikeyi 1400 yıl önce fark eden Peygamber Efendimiz (sas) bir Hadis-i Şerif’inde şöyle buyuruyor:
“Akrabalık ilişkilerinizi sürdürebilmeniz için neseplerinizi (sülâlenizi) tanıyın. Çünkü akrabalık bağlarının canlı tutulması ailede sevgiyi güçlendirir.”
Haber 7 Yazarı : Zekeriya SAY 08.07.2024 08:38
25 notes · View notes
darexirepublic · 5 months ago
Text
Some important news to share today, friends! We do apologize for the delay in our updates, but things are so busy here in the Republic that it's very hard to keep up. So many cabinet meetings and Assembly committee notes!
Tumblr media
-To commemorate the anniversary of first contact between us and the Rixi, Travuu will be hosting a "Celebratory Spiritual Festival" one week from today. We're told that Travuu's leadership has made sure that the planet's desert temperatures are modified thanks to our weather control network, allowing for an optimal setting of maximum comfort for all!
The festival will showcase a history of relations between our two peoples, including our first interactions and interventions together more then a century ago. Several @elepharchy minds have volunteered to assist with the exhibits, allowing for a historically accurate virtual reconstruction!
In addition, visitors will get to sample the various dishes of our avian friends, many of which are quite delicious! Watch out for the Agope Peppers, though - they sting!
Honestly, everyone should attend! The Rixi throw great parties.
Tumblr media
-The Ministry of Defense has had several new additions arrive within the last few weeks! I'm told that three @pactargent officers of high rank are acting as "tactical advisors" to the Ministry, allowing for closer cooperation between us and the Pact in our hunt for more of these pirates.
Minister of Defense Ka'plet reports to the Chancellor, but all their notes are classified. Which only makes sense!
Tumblr media
-The final botanical upgrades have been finished across Laxtara! All previously closed parks and recreation districts are now fully re open and, with great care and work from @guildsre and their Botany guildmembers, blooming with life from dozens, if not hundreds of new plant species!
Reflection areas and private solitary spaces are also in place, and able to be used to unwind and relax if one is looking for some quiet time. I've seen the plans and, they are absolutely incredible. So much work and effort has been put into this!
I hope all is going well for you out there, friends. Even in tough times, remember - we're here for you! You can always count on the Darexi to be in your corner.
Tumblr media
7 notes · View notes
grabsomeironmeat · 1 year ago
Text
Tumblr media
Armen Agop
3 notes · View notes
nefretim-kazand · 1 year ago
Text
Tumblr media
OKU !!!
BU EKİBE IYI BAKIN !
33 SENELIK ABDULHAMİD DEVRINİN EKİBİ
Sonrada devlet batınca vay efendim Türkçülük başlamışta devlet çökmüşmüş.
Peki bu ekonomik iflas tablosunda Türkler nerede ?
Halife-i Müslümin 2. Abdülhamit’in nazırlarından (bakanlarından) ve bürokratlarına bakalim buyrun:
Hariciye Nazırları; Aleksandros Karateodori Paşa (1878-1879)Gabriel Pasha ve Sava Paşa (1879-1880)
Hazine-i Hassa Nazırları: Agop Ohanes Kazazyan (1876-1891), Mikail Portakalyan Efendi (1891-1897), Ohanes Sakız Efendi (1897-1908)
Maliye Nazırı: Agop Ohanes Kazasyan Paşa (28-30 Ağustos 1885), (Aralık 1886 - Mart 1887) (1888-1891)
Nafia Nazırları: Ohanes Çamiç Efendi (1877-1878), Aleksandr Karateodori Paşa (1878) Sava Paşa (1878-1879)
Orman ve Maadin Nazırları; Mavrokordato Efendi (1908-1909), Aristidi Paşa ( 1909)
Ticaret ve Ziraat Nazırları: Bedros Kuyumcuyan Efendi (1880) Gabriel Noradonkyan Efendi (1908-1909)
Ayan Üyeleri(1876); Antopolos Efendii Aristarki Bey, Daviçon Karmona Efendi, Musurus Paşa, Serviçen Efendi, Stoyanoviç Efendi, Dr. De Kastro Bey, Mavroyeni Paşa, Karatodri Paşa, Abraham Karakahya Paşa
Ayan Üyeleri(1908) Azaryan Efendi, Basarya Efendi ,Bohor Efendi, Fethi Franko Bey, Gabriyel Noradonkyan Efendi, Mavrokordato Efendi, Mavroyeni Bey, Oksanti Efendi, Yorgiyadis Efendi, Aram Efendi, Popoviç Temko Efendi,
Babıali Hukuk Müşaviri Gabriel Efendi Abdülhamit zamanında sürekli el üstünde tutulan bu Gabriel Efendi 2. Dünya savaşı sonrası düzenlenen Paris Konferansında Ermeniler için toprak talep etmiş, Lozan Konferansına da Ermeniler adına katılmıştır…
Elçilere göz attığımızda;
Y. Fotiades Bey ve Gobdan Efendi’nin Atina, Azaryan Efendi’nin Belgrad, E. Karatodri Efendi’nin Brüksel, Blak Bey’in Bükreş, Yanko Karaca, Misak Efendi ve Aritraki Efendi’nin Lahey, K. Musurus Paşa, Alfred Rüstem Paşa ve Antopulo Paşa’nın Londra, Naum Paşa’nın Paris, S. Musurus Bey ve Y. Fotiades Bey’in Roma, Nikola Gobdan Efendi’nin Sofya, A. Vogorides Paşa’nın Viyana, L. Aristarki Bey ve A. Mavroyeni Bey’in Washington’da Büyükelçi-Elçi olarak görev yaptıklarını görüyoruz.
Konsolos ve kâtipliklerde de Türk unsurundan ziyade Ermeni ve bilhassa Rum memurlar kullanılmakta idi.
Valilik koltuklarının çoğunda da gayrimüslimler oturuyordu.
Mesela;
Şarkî Rumeli Valileri Sava Paşa, Aleko Vogorides Paşa, Gavril Paşa Hristoiç, Alexandre de Battenberg, Ferdinand de Saxe-Cobourg et Gotha,
Sisam Beyleri; Mişel Gregoriyadis Bey, Aleksander Mavroyeni Bey, Yanko Vitinos Bey, Kostaki Karateodori Paşa, Yorgi Yorgiadis Efendi, Andrea Kopasis Efendi,
Cebelilübnan Sancağı Mutasarrıfları Vasa Paşa, Naum Paşa, Yusuf Franko Paşa
Maliyesini, hariciyesini, tarımını, madenlerini ve de mülkiyesini gayrimüslimlere bırakmış devletin başında bir İslam Halifesi (!) vardır…
ŞİMDİ ANLADINIMIZMI ATATÜRKÜN KİMİN TEKERİNE ÇOMAK SOKTUĞUNU ?
Türk dil KURUMUNA 1 ermeni dilbilgisi uzmanini oda sadece Genel sekreter olarak atadı diye, ki adam osmanlı memuru zaten, 100 senedir Atatürke demediğini bırakmayanlara soralım, insafiniz varmi ?
Kaynak kitap:
KUNERALP, Sinan, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali, Prosopografik Rehber, İstanbul: İsis Yayınları, 1999.
(Zkr. Oktay Polat)
Erhan Gürel sayfasından
4 notes · View notes
ghostmansblog · 2 years ago
Text
YouTube'da "Ah Agop Ah (feat. İntizar) (Bana Sor)" videosunu izleyin
youtube
4 notes · View notes
aynodndr · 2 years ago
Text
Tumblr media
GERÇEK BİR PLATONİK AŞK HİKAYESİ..
Ilık bir Ekim sabahı...
Surp Agop Ermeni Hastanesi'nin dahiliye koğuşundaki
çarşafları solmuş ranzada yorgun bir kadın yatıyor...
Ve onun ellerini tutan başka bir kadın...
Bir şeyler söylemeye çalışıyor yorgun kadın...
Sesi zor çıkıyor...
Kelimeleri kesik kesik...
Şu cümleler düşüyor kurumuş dudaklarından:
"Onu bana getir... Son defa göreyim..."
Yorgun kadın, bir zamanların Afet-i Devran Neriman'ı...
Sizlerin bildiği adıyla; Neriman Köksal...
Türk sinemasının yarı "vamp" yarı "abla" karakteri...
Son anlarını yaşayan bu muhteşem
kadının ellerini tutan ve onu teselli etmeye çalışan diğer kadın ise, "sinemanın en güzel abilerinden" Sadri Alışık'ın büyük aşkı, eşi Çolpan İlhan...
"Tamam, getireceğim onu sana. Sen şimdi dinlen, yorma kendini..." diyor Çolpan hanım, Neriman'a...
Kalkıyor yanından...
Gözlerinden yaşlar süzülüyor
Hızlı adımlarla hastanenin girişindeki telefon kulübesine gidiyor
Bir numara çeviriyor
"Merhaba Ediz... Ben Çolpan, Neriman'ın yanındayım.
Durumu hiç iyi değil. Son bir isteği var."
Telefonun ucundaki kişi, sinemanın başka bir güzel abisi;
Ediz Hun..
Bir kaç saniye yutkunduktan sonra cevap veriyor o güzel adam: "Anladım! Şimdi gidip onu alacağım ve oraya getireceğim..."
O...
Kim o?..
Ve Afet-i Devran için neden bu kadar önemli?..
O da başka bir yıldız...
Başka bir yakışıklı...
"Vesikalı Yarim"in manav Halil'i...
"Ağaçlar Ayakta Ölür"ün Orhan'ı...
Ve Neriman Köksal'ın "Kimse Fatma Gibi Öpemez" filminde birlikte rol aldığı İzzet'i (Günay)...
Yani bu filmdeki Jale'nin, Fatma'ya (Girik) kaptırdığı aşkı avukat Kemal'i...
İşte bu filmle başladı Neriman'ın İzzet'e platonik aşkı!.
İzzet, İpek hanımla evlendi...
Neriman uzaktan seyretti...
Hep içine attı...
Ama herkes biliyordu bu umutsuz aşkı...
Şimdi son isteği, o adamı bir kez daha görebilmek...
Ancak bu o kadar kolay değildi...
Ediz, İzzet'i almaya gittiğinde İpek hanım da evdeydi...
Hayır" dedi yakışıklı jön arkadaşının kulağına usulca,
"Eşime ayıp olur, gelemem..."
Ediz ısrar ediyordu...
Ama İzzet son sözünü söylemişti...
Başı önde ayrıldı evden...
Yapacak bir şeyi kalmamıştı Ediz'in...
Üzüntüden, kendisinden haber bekleyen Çolpan'a da haber veremedi...
Nasıl diyecekti ki "Gelmiyor" diye!..
Bir kaç saat dolaştı caddelerde, sokaklarda...
Ama gitmeliydi...
Söylemeliydi...
Zor da olsa söylemeliydi Neriman'a büyük aşkının "vedaya" gelmeyeceğini...
Akşama doğru hastaneye gitti...
Ölmek üzeri olan arkadaşının bulunduğu katın merdivenlerini çıkarken zorlanıyordu...
Bitkin...
Umutsuz...
Ve çok üzgündü...
Ancak...
Odanın bulunduğu koridora gelince büyük bir şaşkınlık yaşadı!..
Neriman'ın odasının kapısının önünde iki kadın duruyordu...
Biri sevgili dostu Çolpan İlhan...ve
İzzet'in karısı İpek Günay...
İkisinin de yüzünde buruk bir tebessüm vardı...
Çolpan, Ediz'in soru sormasına fırsat bırakmadan;
"İzzet içerde..." dedi, gülümseyerek...
Ardından İpek hanımı işaret etti...
Ve sözlerini sürdürdü:
"Sen evden ayrıldıktan sonra İpek, Izzet'e ne olduğunu sormuş.
İzzet başta söylemek istememiş. Ama ısrar edince anlatmış..."
"Evet" dedi, araya giren İpek Günay...
Ve devam etti:
"Duyunca çok üzüldüm.
Ve İzzet'e, gitmesi için rica ettim.
Baktım hâlâ tereddüt içinde,
sen gitmezsen ben gidiyorum dedim!
Onu da anlıyorum, beni kırmak istemiyor
Ama bu tek taraflı bir aşk. Ve saygı göstermek zorundayız.
Sana çabaların için teşekkür ederim Ediz. Gerçek bir dostsun..."
İzzet uzun süre başbaşa kaldığı "karşılık vermediği" aşkının odasından çıktığında çok üzgündü; hatta darmadağın...
Ediz'i selamladıktan sonra Çolpan'a dönerek "Seni istiyor" dedi ve İpek hanımla hastaneden ayrıldı...
Bu olaydan üç gün sonra (22 Ekim 1999) Afet-i Devran Neriman, Surp Agop'taki odasında gözlerini hayata yumdu...
Mutlu bir şekilde...
5 notes · View notes
paoloferrario · 29 days ago
Text
Agop Manoukian presenta l’associazione culturale VIA de BENZI 17, Torno. Video nella pagina youtube di CiaoComo Radio
VAI A: Agop Manoukian presenta l’associazione culturale VIA de BENZI 17, Torno. Video nella pagina youtube di CiaoComo Radio
0 notes
yama-bato · 1 year ago
Text
Tumblr media
Armen Agop, Untitled 129, 2013, black granite, 70 x 70 x 19 cm / Courtesy of Meem Gallery and the artist
45 notes · View notes
tommywagner · 5 months ago
Text
youtube
Hey friends, I couldn't have asked for a better place to celebrate my 40th stage anniversary at last weekends LustfingeR-show in Munich! You guys were nothing but awesome! THANK YOU VERY MUCH! #40yearsofrocknroll
2 notes · View notes
gokhanerturkey · 3 months ago
Text
Tumblr media
Tövbe ederken
Agop’a borcunu ödemeyen ayyaşla sakın arkadaş olma; Borcunu silmişse agop ne güzel dosttur o agop.,
Gökhan ER - Kütahya
👍🏿
‪Kumkapı
https://youtu.be/VLXoJGe5R7w @YouTube aracılığıyla‬
0 notes
peaches-of-1 · 4 months ago
Note
Hey, So I saw your post from like 5 years agop about making a BTS -themed Tarot Deck... I kinda started on one already but im getting a little burnt out (and I'm not even done with the major arcana yet D:) but I was wondering if you had any ideas you would like to share, if you are still up for the idea.
I literally just saw this today. Idk how long this has been in my inbox. Um. I always thought VMin should be Lovers or renamed Soulmates. Suga or Joon as Judgement. JK as the Fool since he's the youngest.
That's all I can really remember from when I first posted. If you see this, ur amazing 💜
0 notes