#ağar
Explore tagged Tumblr posts
Text
#Kimsegibi#Komando#Vatanım#Bayrağım#Onurum#Ülkem 🇹🇷#Türk#Abdullah Ağar#Toprak Mehmet'e Susamışsa#Bordo bereli
138 notes
·
View notes
Text
ÖLÜM İLE AYRILIĞI TARTMIŞLAR
AYRILIK ÖLÜMDEN AĞAR GELMİŞ
HASRET VE ÖZLEMLE GÜLÜM
#YŞ#
188 notes
·
View notes
Text
Belki kurak toprağıma bir gün yağmur yağar ey sarıya çalan saçım işte o gün ağar
124 notes
·
View notes
Text
İnsanlar onlara karşı nasıl davranmamız gerektiğini bize karşı davranışları ve tutumlarıyla anlatır aslında.
Kısacası bize kopya verir
Bak ben sana böyle davranıyorum sen de bana böyle davran!
Fifti fifti... Fazlasını bünyem kaldırmaz ağar gelir"der!!!
...
Önemsenmek isteyen önemser
Değer görmek isteyen değer verir!!
... 🖤...
Güzel vakitler... 🦋����️
68 notes
·
View notes
Text
littera amor
(bindokuzyüzseksenyılındaonüçtemmuzcumagünühalikarnassostainmiştir)
ı.
biliyor musun bu akşamüstlerinde ne zaman sizi düşünsem, usuma lokman'ın zübdetü't-tevarih'te I. mahmud'a (o ünlü mühür kazıcı padişahımıza) karanfil tutan cariye gelip vurur. eşyanın duru tadında, uzun boylu, uzun yüzlüdür. teninin korkuç beyazlığı, kapalı, donuk güzelliği, insana cinayetler kıyımlar, kötücül kutup çiçekleri düşündürür. çılgın sevginin ta kendisiyken, öylesine durgun, ezik, solgundur. sanki bu dünyada değilmiş, bu dünyada hiç olmamıştır. ben işte ne zaman sizi düşünsem, bu minyatürü açar bakarım. onda birden sizi görürüm. başım döner, bir yerlerde bir ��eyler ağar, duyarım. o zaman gelir teninin karasevdalı yalımına bırakırım kendimi. birden aşağılarda bir şey silinir, bana uzak ülkeler, bana denizler, yabanıl meyveler, otlar, kokular bağışlayan o duru, suskun beyazlığınızla kalırım. hem yalnız ben değil dünya da, dünyada nice şey de yeryüzünde olduğunu unutur, bu yerküreye yeni gelmiş sanır kendini. böylece her şey sizin yalın, arı beyazlığınıza bürünür kalır. o zaman işte bana sedir ağaçları, bana eski ceviz sandıkları, lavanta çiçekleri, bin yıllık ağaçlar gibi kokarsınız. bakamam size. bakamam çünkü birden her şey aşka dönmüştür. göğül yüzünüz esrir, yeniden belirdiğinde, yeniden umarsız beyazlığınızlayımdır. durur zaman. ama ben o duran zamanın içinde bilemeyeceğiniz kadar mutluyumdur.
ıı.
ama ben asıl, gençliğimin, kocamışlığımın o sarı okul defterlerine yapıştırdığım, beni intiharlara götürecek denli duruk, dalgın, o denli de deli, çılgın, eski çağların o ölümsüz ustalarının çıplak resimlerinde bulurum seni. büyük kentlerin o ıssız dörtyol ağızlarına birbaşlarına dolaşmaya çıkmışlar, sonra da birdenbire donup kalmışlar, yontulara dönüşmüşlerdir. hepsi büyük gözlü, büyük memeli, masalsı yüzdüler. nesnelerin o sessiz dünyasında (işlevleri sessizlik, yalnızlık yaratmak olan nesnelerin), sanki soluk almıyorlardır. ortaçağın -güzelim ortaçağın- kalelerine kapatılmış, sessiz sakin o uzun boylu şovalyelerini bekliyorlardır. gölgelerin acımasız, buyrukçu baskısı altında, çırılçıplak oradan oraya gidip gelirler. gizemli güzellikleri öylesine çarpıcı, öylesine kendileridir ki, insan bir an onların bir resimde olduklarını unutuverir. ben de işte binde bir oralardan geçerken, eski gezgin ozanlardan öğrenmişimdir o kağıt beyazlığındaki soğuk, kışkırtıcı güzelliklerini (hem bilmem senin benim gibi bu dünyalarda dolaştığın olmuş mudur? kendini, yalnızlığın kösnül elinde onlar gibi duvardan duvara vurduğun? o her şeyin durur gibi olduğu, etin çığlıklarla bir başına kaldığı, baştanbaşa da yalnız istek olduğu...)! ben senin o duru, ölümcül beyazlığını da, işte böyle bir dünyadan, dünyamıza düşmüş görürüm.
ııı.
(eybenimsevilmişyıkılmışyinim)
ama beni daha da çılgına döndüren, beni elden ayaktan eden, dünyaları başıma yıkan o korkunç kar beyazlığınızın da ötesinde, amansız bir baskı, bir barbar yasağı ağırlığına dönen, o umarsız teninizin koyduğu dokunulmazlıktır asıl! belki de benim büyük karabasanım, yıkımım odur. ölümlere en çok orda gidip geliyorumdur. ben en çok bunu ne zaman düşünsem, o korkunç çıplaklığınız, ölümcül dokunulmazlığınızla bir an kendimi bir han odasında (han odalarını bilir misiniz? sevdanın biraz yanığı, kimselerin aşktan, aşkın onmazlığından sağ çıkmadığı han odalarını?) sizinle bir başıma bulurum. işte o zaman birden bana dünyaları zindan edenin ne olduğunu anlarım. ben ki hiçbir şeyi, dokunmadan, duymadan anlayamam. sözcüklere (sözcüklerin yarattığı kanser) bunun için (değil mi ki dokunamıyorumdur) güvenmem. bunun için de ben, bu yeryüzünde yalnız senin vücudunun koyduğu dokunulmazlığı, bir onu, tek uzaklık diye bilirim. ben ki bu dünyada herkesler gibi gittim geldim, yüzüm çok güneşler gördü; sesleri, kokuları, bunu, bunsuzluğu, yenilgiyi, utkuyu tanıdım. elim yerküreye dokundu. ama yalnız o sizin koyduğunuz korkunç dokunulmazlık sürdü durdu bende. bir ona yenik düştü. bir onda yıkıldı, parçalandı, unufak oldu. bu yüzden değil midir ki ben ne zaman sizinle olsam, her seferinde yanınızdan küllerle çıktım. orda sayrılı, varla yok arası kaldım.
ıv.
bazen, neden bilmem, seni durup dururken yıkıntılar, ölü denizler, ölü kentler arasında kurduğum olur. (hem değil mi ki ben bunları sana bir ortaçağ kentinden yazıyorum; hem yine değil mi ki şimdi bu eski kentin, güzelim, küçük, dar sokaklarını, avuç içi kadar alanlarını, dolambaçlı taşlık yollarını, sarnıçları, çıkmaz sokaklarını [ne çok çıkmaz sokak var], eski mendireği, gizli limanı, sonra da saint-petrum kalesini, surları böyle nice nice yıkıntıyı dolaşırken seni düşünüyorum. öyleyse buna niçin şaşmalıyım?) ama yine de sizin bana böyle yıkıntılar, ölü kentler, ölü tarih içinde çıkıp gelmenizi anlamıyorum. ben ki bu dünyaya yeni kuruluyormuş, yeni görüyormuşum gibi bakmışımdır hep. böylece de, bu dünyada olmak (ki ben orda bir ilkçağlı gibi bulsam da kendimi) bana yetmiştir. neyse işte. seni ne zaman usumun yangınlarından kurtarıp kursam, sen bana hep böyle insanlığın haline benzeyen (hem iyi ki öyle, bir insan başka türlü nasıl güzel olabilir?) yıkıntılar içinde gelip vuruyorsun. belki de bu benim sana hüzünler yaratmak istememdendir. böylece de insana en yakışan şeyi bulduğumu sanmam, onunla gönenmemdir. ya da (bu belki çok şaşırtıcıdır ama) birden çok eski çağlara uzanıp, nefertiti'yi (bilmem niçin nefertiti?) düşünüp, sana tarihte bir yer aramak istememden geliyordur bu. kim bilir? yoksa başka niçin seni böyle yıkıntılar, ölü kentler, ölü tarih içinde kurayım?
v.
-sunu
böyle sizi resimlerden, ölü kentlerden bu 1980 kışının akşamüstlerine indirdiğim zaman, neden bilmem, sizi, sizin o buğdaylar, uzun güzel otlar, ırmaklar tadındaki durgun, gizil beyazlığınızı anlatamayacağımı anlarım. ��ocukluğumun karne notları gibi o hüzünlü güzelliğinizi siz sanki dünya yüzüne hiç çıkarmamışsınız gibi gelir bana. bunun için de sizi hiçbir şeyle karşılaştıramam. yine sizin korkunç beyazlığınıza olan o onmaz tutkumun nerden geldiğini bilemem. belki bu benim yalnız, fukara büyümemdendir. belki de benim gibi kara kuru bir çocuğun, umarsız ilhan berk'in, kafasında beyazı (o dokunulmaz olan beyazı) olağanüstü büyütmesindendir. ama ben onu nasıl büyütmezdim? benim gençliğimi de (yatağını, kapalı, dökülen bir kadınla paylaştığım gençliğim!) zincirlere vuran hep o değil miydi? yine belki de bu öylesine karanlık olan kimliğimi, 1918 yılının bir sabahı, hiçbir anlamı olmasa, herkes gibi bir yerlere yazıp altını çizmememden, onu hiç anımsamamamdan, sonra da bu karanlık, acımasız, anlamsız dünyayı yok saymamdandır. kim bilir? bugün ortaçağ yapıları gibi dökülen beni, sizin yirmi üç yaşınız böyle buldu işte!
şimdi ne zamandır kapandığım koca bir dağın eteğinde, küçük, karanlık bir odadan bunları size yazarken, benim yıllarca büyüttüğüm hep sizin o onmaz beyazlığınız olduğunu anlıyorum. bunu bilemeyeceğiniz kadar da böyle bilmenizi isterdim.
İlhan Berk
8 notes
·
View notes
Text
ÖLÜM İLE AYRILIĞI TARTMIŞLAR
AYRILIK ÖLÜMDEN AĞAR GELMİŞ
Ölümle biter acı, ayrılık ise her an yeniden başlar; ölüm sessizliktir, ayrılık ise yürekten süregelen fısıltılar.✍️
15 notes
·
View notes
Video
youtube
NEYZEN ENGİN AĞAR - (Saba Ney Taksimi)
7 notes
·
View notes
Text
Bu toplum solculugu dinsizlik sandı
MEHMET AĞAR :
"Sol örgütler bizim sandığımızın tersine, zararsız çıktı."
İSMAİL SAYMAZ :
* Mehmet Ağar solcuların "eline bıçak almamış, temiz fikir insanları" olduğunu anlayana kadar anadolu toprakları, solcu kanına doydu.
* Solcular bu topraklarda politik-kırıma uğradılar; köklerinden ve anadolu'dan zorla koparıldılar. Kalanlar için bu kırım hala sürmektedir.
* Solcusu yok edilmiş bir şehir yoktur ki, müzisyenler çıkarsın, yazarlar ve şairler doğursun, özgür beyinler yetiştirsin. Eserinizle övünün.
5 notes
·
View notes
Text
20’lerinde kendini nerede görüyorsun dediklerinde 11 yaşımdaydım. Çok iyi hatırlıyorum verdiğim cevabı. Şu an tam da verdiğim cevap gibi istediğim yerdeyim. Düştüm, kalktım, mutlu oldum, üzüldüm, aşk acısı çektim, aldatıldım, çalıştım, ürettim.. Ne olursa olsun hep kalkmasını bildim, hayata herkese karşı dimdik durmasını da. Kimse bilmedi içimde kopan fırtınaları. Dostta biriktirdim, düşmanda. Gerçekten canımı yakmadıkça kimseye ah etmedim. Değerlerim sizden farklı benim, “elalem ne der?” lerle yaşamam, tüm sonuçlarını göze alarak içimden ne gelirse öyle davranırım. Yeri gelir doğru olur, yeri gelir bedeli ağar olur. Kendi sonuçlarımdan kendim sorumluyumdur yani. Kimi kınadıysam başıma geldi, kınanamam gerektiğini öğrendim. Kimsenin göründüğü ya da size anlatıldığı gibi olmadığını, kimseyi yargılamamam gerektiğini öğrendim. Gözüm yükseklerde değildir benim, ruhuma güzel dokunulsun yeter. Zorumdur, çok zorumdur, sabah farklı kalkar, akşam farklı yatarım. Düşüncelerim gel gitlidir. Özgürlük’le doğmuşum ben. Sinirlendim mi, gözüme perde iner, ahh o zaman korkulur benden, karşımda ki kim olursa olsun dilim serttir, can acıtırım ama sinirim çabuk geçer hemen pişman olurum. Ama öyle bir gülerim ki mutlu olduğum zaman, eğlenmektir benim hayatımın amacı. Eğlendiğim insanlarla birlikte olmak isterim. Arkadaşlarım önemlidir benim için, kötü gün dostuyumdur ama nedendir ki hep kazık yerim sonunda :) Fotolara aldanmayın, ben de sizler gibiyim. Ben de zamanla, düşe kalka öğreniyorum her şeyi, uyarılara kulağımı tıkayıp yaşayarak öğreniyorum hayatı. Sevdim ben 20’lerimi, ayaklarımın yere daha sağlam basmasını. Hayattan zevk almayı, kendi içime dönmeyi. Daha önce benim için önemli olan şeylerin aslında ne kadar da boş olduğunu. Büyüdükçe öğrendim ailemi kaybettiğimi. 22 sene önce bugün doğmuşum ben hem. Hey 22 iyi ki geldin, senle öğreneceğimiz çok şey var daha. Ben senin değerini anlamaya yeni yeni başladım, sen de benim değerimi anla tamam mı? :) Burnumu fazla sürttün zaman içinde, artık didişmeden mutlu mesut geçinelim :) Biliyorsun mutlu olduğum zaman gözlerim bir farklı parlar :) O zaman hayatı doya doya yaşamaya başladığım için kadehimi kendime kaldırıyorum, bugün benim doğum günüm, iyi ki doğdum, iyi ki 22 oldum. Sevgili 30 bekle, emin adımlarla geliyoruz.. _papatya taçlı kız
1 note
·
View note
Text
Yalnız seçimler de şöyle bir aldatmaca var.
"Filanca gitsin de..."
"O bi gitse her şey güzel olacak" ............
Yazık bu gençliği sahte umutlarla kandırmaya, poltikacıların orta oyununa halkı figüran etmeye yazık!
Çünkü filancanın gitmesinin hiç bir şeyi çözmediğini kendi hayatımdan biliyorum.
Filanca gitsin dediğim ilk kişi Özal'dı.
Askeri darbenin başbakanı olarak "Özal bi gitse, darbenin kalıntısı da gitmiş olacak, memleket asker gölgesinden sıyrılıp kendi doğal politik çizgilerini oluşturabilecek" diye düşünürdüm.
Bu sefer kesin gidecek dediğim hiç bir anda Özal gitmedi. Seçimleri sildi süpürdü.
Sonra hiç beklemediğim bir anda Özal gidiverdi.
Yerlerine kim geldi? Çiller- Ağar - Doğan Güreş, Erbakan vs...
Gelenler öyle bir geldiler ki... gideni de aratır oldular.
Artık kendi kendime " Özal bile demokratmış vay be, vicdanlı, insaf sahibi adammış değerini bilememişiz" demeye başladım.
İkinci fasıl buydu: Artık gitmesi her şeyi düzeltecek olan Çiller, Erbakan, Ağar vb'leriydi.
Yaptıkları yakın tarih. Memleket hayrına ne yapmışlar herkese açık bilgiler.
Bunlar gidince her şey düzelecek diyordum. Bunlardan daha kötüsü olamaz diyordum. "Bunlar bi gitse" diyordum.
Onlar gitti yerine bir koalisyon. Anayol, anasol vb isimlerle anılan dyp anap dsp mhp dışardan chp destekli hükümetler oldu.
Gidenlere kıyasla demokratiktiler ama... öyle bir hal oldu ki, öyle bir tuzak kurulmuştu ki ülkenin kanı kurumuş gibiydi. Ekonomi yine felç haldeydi. Ülkede rüzgar bile esmiyor yaprak kımıldamıyor gibi bir algı vardı bende. Yeni hiçbir şey yok. Sanki ülkenin üstüne ölü toprağı serpilmiş.
Öyle bıkmıştım ki, durgunluk öyle bir haldeydeki, "yav bunlardan daha iyi yada daha kötü farketmez, ülkede bir değişim olsun, bir şeyler değişsin de ister iyiye değişsin ister daha kötüye, çünkü bu durgunluk kendi başına bir felç hali" diye düşündüm.
Meğer o durgunluk hali de kurgusalmış. Yapay krizlerle bu günkü iktidarın alt yapısı hazırlanmaktaymış.
Onlar gtti akp geldi.
Ben mi çok elit bir seçmenim kimseyi beğenmiyorum. Yoksa bu politik zevat birbirinden ne kadar farklı görünürse görünsün temel de aynı mı?
Aklımdan geçen bunca "filanca gitsin her şey çok güzel olacaktan sonra" ben hala inanır mıyım bu söze?
Beni biri de kandırmadı ki bu günkü gibi, ben kendim kanmak istiyordum değişime.
Artık bu duygu keşfedildiğinden ayrıca yalanda söyleniyor. Her şey değişecek miş gibi....
Değişmez yada çok az şey değişir. Çünkü aslında ne oluyor? Ben elit seçmen değilim. Önüm de ki seçenekler temelde birbirinin aynısı, sadece detay farklar var. Birbirinin benzeri politik figürler gelip gidiyor. Aslında o küçük farklara ve değişen yüzlere rağmen, sahne aynı, oyuncular aynı, seyirciler aynı.
Genel çoğunluğuyla gerici bir halk, içlerinden çıkardıkları herhangi birini ilahlaştırıp tapıyor. O kişi genellikle emperyalizmle de uyumlu bir tip oluyor. Yani hem yurtiçinde kullanışlı hem yurtdışında sorunsuz. O zaman halkın içinde azınlığın ne önemi var?
Onlar sürünsün, ölsün.
Adam - adı soyadı da belli de aklımda yok - Menderes uçak kazasından kurtulunca, hava alanına indiğinde 7 yaşındaki çocuğunu Menderes'e kurban olarak kesmeye çalışıyor. Çocuğu adamın elinden zor kurtarıyorlar.
Böyle akıl dışı, böyle azgın bir gericilik karşısındayız.
Bu gericilik kendi içinde politikacı arayıpta bulamayacak mı?
Ali gider veli gelir, yüzler değişir, her şey yine özü itibariyle aynı kalır.
İşte bu nedenle herhangi bir politikacıyı şeytanlaştıran, günah keçisi yapan, o gitse her şey çözülecek, tüm dertler bitecekmiş gibi yapan kişi-ler kendileri aldatıcıdır. Bunu söyleyen yaşlıysa aldatıcıdır, buna inanan gençler olur, onlar da kendini kandırmaktadır.
Günah keçileri bulmak sorunun özünü gözlerden gizlemektir.
Direk kitaptan sayfaları almıştım buraya, yüz yılı geçti Refik Halid'in muhtemelen ittihat terakki liderleri için yazdığı yazıyı al bu güne koy hiç garip kaçıyor mu?
Daha Türkiye Cumhuriyet'i yok. Osmanlı meclisinde bile durum aynı.
Öyleyse sorunu gerçekçi gözlerle görmek, çözümü de öyle önermek gerekir.
Kesin olanı, günah keçisi politikacılar yok. Halk bu.
İşte chp eleştirilerimin temeli zaten tam halkın bu durumda olmasından kaynaklı.
Kardeşim halkın gerici. Dinini yanlış biliyor yada bilmiyor. Tarihini yanlış biliyor yada bilmiyor. Dilini bile yanlış biliyor yada hiç bilmiyor.
Ne yapacaksın?
İşte kötü politikacı ne der?
Madem eldeki malzeme bu biz de onların hoşuna gidelim. Seçimi öyle kazanalım. Bu türe örnek Atatürk sonrası bütün chp.
İyi politikacı ne yapar?
Saymama gerek yok. Atatürk'ün yaptıklarını yapar. Halka teslim olmaz. Onları dönüştürür. Onları eğitir. Onları aydınlatır. Onlara dillerini öğretir. Onlara dinlerini öğretir. Onları içine düştükleri karanlıktan kurtarmak için bilimin ışıklarını yakar.
Gördünüz mü böyle bir politikacı?
Ben görmedim.
Son kurtarıcınız Kılıçdar hangi bir gün bu halkı aydınlatalım, madem ki bir etkimiz var, bu gün tarihi gerçekleri anlatalım, bu gün gerçek dini anlatalım, bu gün Türkçe'nin en güzel örneklerini yüceltelim mi dedi yoksa sen şunu dedin ben bunu dedim polemiklerinin içinde mi gezinip durdu?
Hazineden aldıkları milyonları nereye harcıyor bu adamlar?
Halkı aydınlatmak adına tek bir hareketleri oldu mu, beş kuruş harcamışlar mıdır?
Henüz hiç bir sonuç açıklanmadı ama oy verme işlemleri bitti şu anda.
Kazanırsanız, beklediğiniz zaferin gelmeyeceğini bilin diye paylaştım tecrübelerimi.
Kaybederseniz ki, beklentim o. Büyük bir şey kaybetmediniz çünkü zaferiniz çok cılız, çok kısa süreli olacaktı zaten.
Bu ülkenin ve insanların kurtuluşu cumhuriyetin ilk yıllarında ki çalışkanlıkla, fedakarlıkla, aydınlanma bilinciyle ancak başarılabilir.
Var mı böyle insanlar?
Hali hazırda çok az yada yok.
O zaman bir kurtuluş yok.
Herkes kendini dönüştürecek. Herkes çevresini dönüştürecek. Akıllı olacak, uyanık olacak, sorgulayıcı olacak. Hiç bir ezbere gözü kapalı eyvallah etmeyecek. Ancak o zaman gerçekten bir şeyler başarılabilir.
2 notes
·
View notes
Text
YouTube'da "NEYZEN ENGİN AĞAR - (Saba Ney Taksimi)" videosunu izleyin
youtube
6 notes
·
View notes
Text
Bazılarına kul bile denmez
İnsanda denmez
Değiller çünkü dünyanın içine etmeye gelmisler
Ediyorlarda Allahı kitabı ar namus edep bilmezler
İyi konuşursun olmaz anlamazlar
Bazı insanlar için ölüm paklık temizlik
Allah boşuna yaratmamış hiç bir şeyi
Ancak toprak temizliyor böyleleri
Cehennem cennet boşa yaratılmamış
Kim olursan ol sonun bir karış toprak
Orada mevki makam geçmiyor
Hiç ölmeyeceğim sanıyorlar
Herseyin bir sonu var zamanı gelince
Allah emanetini alır
Ne bir adım geri ne bir adım ileri
Dünya da rahat yoktur
Kimse kimseye sebep olmasın
Vebali büyüktür ağar olur
Allahin azabı çok çetindir
Sen unutursun ama Allah unutmaz
Cümleten hayırlı güzel günler değerli arkadaşlarım
194 notes
·
View notes
Text
Events 11.3 (after 1960)
1960 – The land that would become the Great Swamp National Wildlife Refuge is established by an Act of Congress after a year-long legal battle that pitted local residents against Port Authority of New York and New Jersey officials wishing to turn the Great Swamp into a major regional airport for jet aircraft. 1961 – U Thant is unanimously appointed as the 3rd Secretary-General of the United Nations, becoming the first non-European individual to occupy the post. 1964 – Lyndon B. Johnson is elected to a full term as U.S. president, winning 61% of the vote and 44 states, while Washington D.C. residents are able to vote in a presidential election for the first time, casting the majority of their votes for Lyndon Johnson. 1967 – Vietnam War: The Battle of Dak To begins. 1969 – Vietnam War: U.S. President Richard M. Nixon addresses the nation on television and radio, asking the "silent majority" to join him in solidarity on the Vietnam War effort and to support his policies. 1973 – Mariner program: NASA launches the Mariner 10 toward Mercury. On March 29, 1974, it becomes the first space probe to reach that planet. 1975 – Four Bangladeshi politicians are killed in the Dhaka Central Jail. 1978 – Dominica gains its independence from the United Kingdom. 1979 – Greensboro massacre: Five members of the Communist Workers Party are shot dead and seven are wounded by a group of Klansmen and neo-Nazis during a "Death to the Klan" rally in Greensboro, North Carolina, United States. 1980 – A Latin Carga Convair CV-880 crashes at Simón Bolívar International Airport in Venezuela, killing four. 1982 – The Salang Tunnel fire in Afghanistan kills 150–2000 people. 1986 – Iran–Contra affair: The Lebanese magazine Ash-Shiraa reports that the United States has been secretly selling weapons to Iran in order to secure the release of seven American hostages held by pro-Iranian groups in Lebanon. 1986 – The Compact of Free Association becomes law, granting the Federated States of Micronesia and the Marshall Islands independence from the United States. 1988 – Sri Lankan Tamil mercenaries attempt to overthrow the Maldivian government. At President Maumoon Abdul Gayoom's request, the Indian military suppresses the rebellion within 24 hours. 1992 – Democratic Arkansas Governor Bill Clinton defeats Republican President George H. W. Bush and Independent candidate Ross Perot in the 1992 United States presidential election. 1996 – Abdullah Çatlı, the leader of the Turkish ultranationalist organization Grey Wolves, dies in the Susurluk car crash, leading to the resignation of Interior Minister Mehmet Ağar (a leader of the True Path Party). 1997 – The United States imposes economic sanctions against Sudan in response to its human rights abuses of its own citizens and its material and political assistance to Islamic extremist groups across the Middle East and East Africa. 2014 – One World Trade Center officially opens in New York City, replacing the Twin Towers after they were destroyed during the September 11 attacks. 2020 – The 2020 United States presidential election takes place between Democratic Joe Biden and Republican incumbent President Donald Trump. On November 7, Biden was declared the winner.
0 notes
Link
Yargıtay, Mehmet Ağar davasında verdiği karar ile hukuk camiasında şaşkınlık yarattı. Detaylar ve davanın seyrini değiştirecek bu önemli gelişmeyi keşfedin. Adaletin tecellisi için atılan adımlar ve sonuçları hakkında bilgi alın.
0 notes
Text
Mehmet Ağar ve 17 Sanık Beraat Etti! Faili Meçhullerde Adalet Nerede?
0 notes