#Ziyan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bak gördün mü kıyamadığın insanlar sana nasıl kıyıyor
289 notes
·
View notes
Text
Öldürdüğüm insanın ardından kesinlikle pişmanlık duy-mayacak kadar hissizdim. Demek ki, acının da sonuna gelinebiliyormuş. Hissetmemenin başlangıcına  varılabiliyormuş. Tek adımda sinir geçilebiliyormuş. Evet, ben gerçeğin kendisiydim. Buna süphem yoktu çünkü gerçek de böyleydi. Benim gibi. Hissiz ve acımasız.
16 notes
·
View notes
Text
Kimse zarar görmez ama sen ziyan olursun .
1510
58 notes
·
View notes
Text
Tanık olsun asr ( zamanın akışı) ki, insan ziyandadır.Kazandığı her bugün'ün sabahında bir "yarın"ı eksiltmektedir.
“Zaman,şimdi,şu an,hiç durmadan, usanmadan,bıkmadan,zalimi de mazlumu da,yoksulu da zengini de eşitleyen bir törpü gibi işliyor.”
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. Asra yemin olsun ki, İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.
22 notes
·
View notes
Text
“Şaşılacak şey şu ki insan zindandadır; üstüne üstlük zindanın anahtarı kendi elindedir.”🗝
Mevlana Celaleddin Rumî
59 notes
·
View notes
Text
Köle Çocuk Heidi
Her çocuk çocukluğunu yaşamaya hakkı var!
Verdingkinder… anlamını pek çok İsviçrelinin bile bilmediği, bilenlerin ise konuşmaya çekindiği bir kelime. Verdingkinder kelimesi, “sözleşmeli çocuk” olarak çevrilebilir.
Ancak gerçekte bu kelimenin ardında çok büyük acılar gizli. Bu kelime, İsviçre’nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesidir.
Peyniri, çikolatası, Alp dağları ve bu dağlarda çıplak ayakları ile sağa sola koşuşturan Heidi’si ile meşhur, özgür ve zengin İsviçre, 18. yüzyılın sonundan 1960’lı senelerin başına kadar çocuk emeği sömürüsünün benzerine az rastlanan bir biçiminin uygulama alanı oldu.
Avrupa’nın ortasında çocuklar, özel pazarlar içerisinde, köle ticaretini aratmayacak bir şekilde satılmaktaydı. Batı’nın çok sayıdaki insani eksikliklerinden yalnızca bir tanesi olan bu uygulama, sözde doğrudan demokrasinin olduğu, insan hak ve hürriyetlerinin korunduğu İsviçre gibi bir ülkenin çok yakın tarihinde, bunun bir tür kölelik sistemi olduğu ancak 1974 senesinde idrak edilince, bir yasayla kaldırılmıştır.
Bu konu uzun yıllar İsviçre’nin konuşmaktan dahi kaçındığı bir tabu haline gelmiş, üstü örtülmüş, hâlâ da örtülmeye devam edilen bir konudur. 1800’lü yıllarda tarım henüz makineleşmemiş ve tamamen insan emeğiyle yapılabiliyorken, İsviçre’de çiftliklerin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak için devlet ve kilise farklı bir yöntem geliştirdi: Verdingkinder, yani sözleşmeli çocuk işçiler.
Devlete borcu olanların, boşanan çiftlerin ve farklı etnik kökenden gelenlerin çocukları, anne babası ölmüş veya ailesi ceza evinde olan çocuklar veya kendisi suç işleyen çocuklar devlet ve kilise onayıyla ve aracılığıyla çalıştırılmak için başka ailelerin yanına yerleştirilirdi. Papazların önderliğinde ailelerden toplanmış olan çocuklar, çiftliklere kiralık olarak verilir veyahut şehirlerde kurulan çocuk pazarlarında 4 yaşındaki çocuklar bile, ev ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak için satışa çıkarılırdı.
Genellikle ucuz işi gücü ihtiyacı olan çiftlik sahipleri tarafından satın alınan bu çocuklar, anne ve babalarından bir daha görüşmemek üzere ayrılıyorlardı. Bu andan itibarennartık çocukları arayan, sorunlarını dinleyen, tecavüze uğradıklarında veya işkence gördüklerinde sahip çıkan olmazdı. Bu çocuklar diğer aile bireyleriyle yemek yiyemezlerdi. Dayak, sıradan günlük bir olaydı.
Pek çoğu yeni aileleri tarafından kötü muameleye tabi tutuluyor, psikolojik ve fiziksel olarak istismara uğruyordu. Okul ve eğitim, pek çoğu için hayaldi. İçlerinde küçücük çocukken tecavüze uğramış olanlar, hasta olduğu zaman doktora götürülmediği için ölenler olmuştu.
Böylece ahırlarda hayvanlarla birlikte yaşayan, çoğu kez yalnızca bir çuvaldan ibaret elbiseleri içinde yalın ayak ve hemen her zaman aç olan bu çocuklar toplumsal hayatın, olağan, alışılmış bir parçası olarak kabul gördü.
Çünkü onlar devlet politikasıyla, bu toplumun gözünde suç işleyen, boşanan, fakir ailelerden kurtarılıp özgürlüğe ulaştırılan çocuklardı.
Tarihçi Marco Leuenberger, I. Dünya Savaşı sırasında Bern kantonundaki çocukların yaklaşık %10’unun bu statüde olduğunu belirtiyor. 1930 yılında tüm tarım işçilerinin %20’si 15 yaş altındaki çocuk köle işçilerdi.
Bunların içinde 35.000’i gün ışığına çıkarılmıştı. Ancak gerçek rakamın bunun 2 katından fazla olduğu tahmin ediliyor. 1920, 1970 yılları arasında bu şekilde yabancı ailelerin yanında yetişmiş sözleşmeli çocuk sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. 13 Şubat 2012 tarihinde İsviçre’nin Biel/Bienneşehrinde düzenlenen bir söyleşide, bazı verdingkinder tanıkları yaşamlarını şöyle anlatmışlardı: Yohan: “Benim onlarla birlikte mutfakta yemek yememe asla izin vermezlerdi.
Evin yanındaki penceresiz bir kulübede yaşar, yemeğimi de orada yerdim.” Verner: “Kışın onlar benim pantolon ceplerimi dikerlerdi, ellerimi cebime sokamazdım. Çalışırsan ısınırsın derlerdi.” Alice: “Okula başladığımda çok mutlu oldum. Çünkü burada kimse bana vurmuyordu.” Peter: “4 yaşında verdingkinder olduktan sonra insanlara inancımı kaybettim. Çok kötüydüler.
Her gün sadece çalışmak ve dayak vardı.” 1827-1901 yılları arasında yaşamış olan İsviçreli yazar JohannaSpyri’nin yazmış olduğu bugün bile en çok okunan çocuk kitapları arasında yer alan ve filmleri, çizgi dizileri çekilen Heidi adlı romanında verdingkinder uygulamasına dikkat çektiği belirtilmektedir.
Karda, kışta çıplak ayaklarıyla Alp dağlarında koşuşturan Heidi’nin de aslında bir verdingkinder olduğu söylenmektedir. İsviçre’nin kalkınmasında büyük emeği geçen çiftliklerin asıl mimarı bu çocuklar oldu. Bu çocukların sömürülmesiyle hem devlet, hem de çiftlikler zengin olmuştur. Verdingkinder uygulaması için resmi özür, İsviçre hükümeti tarafından ancak 11 Nisan 2013 tarihinde yapılmıştır.
Yakın zamanda İsviçre’nin Zürih şehrinde açılan, bu çocuklarla ilgili serginin anı defterine bir genç kızın yazdıkları aslında her şeyi anlatıyordu: “Bunlar bizim özgür ve zengin ülkemizde mi olmuş ? Çok üzgünüm.”
#black tumblr#heidi#kölelik#köle#ziyan#yildirimkemal#kitap yazarı#kitap alintisi#kitapaşkı#kitap alintilari#kitap kesitleri#kitap alıntısı#kitap sözü#kitaplar#kitapkurdu#kitap#kitap alıntıları#geceye bir söz bırak#geceye not#geceyedair#iyi geceler#ay benim gece senin#uykusuz geceler#gece ve müzik#öylesine#öykü#hikaye#hayatın gerçekleri#gerçek hayat#acı gerçekler
10 notes
·
View notes
Text
"Seni seviyorum ama bu bende kalacak çünkü sende diğerleri gibi sevgiyi ziyan ediyorsun."
-Turgut Uyar
#postlarim#msoylesinebirii#writing#sözler#alıntı#kitap#kitap alintilari#books#turgut uyar#seni seviyorum#ziyan
17 notes
·
View notes
Text
( aslında buna birşey yazmak istemiyordum ama neyse )sen bir gecenin üçünde ruhuma kadeh kadeh doldurduğum rakıydın. seni üzmek benim ruhuma sancıydı, cehennem ateşiydi. ben senin üzülmene kahrolurken senin kendini zehirlemen çok acı. artık acı olma. sen aslında huzursun. onu yok etme. yapma kendine, rakım elimden kaydı gitti, cam kırıkları elime girdi. sen gitme. Seninle birbirimize bir mucizeymişiz gibi baktığımız o gece o geceye aşığım
#aldatılmak#aldatıldık#ruhun yalnızlığı#aldatmak#sadece soruyorum#sessiz ve yalnız#güzel kızım#aşk ile#rakı candır#rakı masası#dergi#ziyan#hakan günday#mesafe aşkı
12 notes
·
View notes
Text
16 notes
·
View notes
Text
"Doğuda kızlar kadın doğar. Ecellerinden önce ölürler. İlk yemeği anasından gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek. O kadar çok kadın gömer ki, toprak bile artık dişidir. Bu yüzden toprak ana diye bilinir. Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlar. Bu yüzden verimisiz ve çoraktır; buna da kadının intikamı denir."
39 notes
·
View notes
Text
Sanıyorsun ki sana en büyük zararı başkası verdi. İnsandır kendini zayi eden.. Ve yine insanın ta kendisidir kendisine en büyük zararı veren.
2 notes
·
View notes
Text
Kabil, nefret tohumlarını ekti Dünya'ya.
Ardından gelenler de suladı. Nefret büyüdü, dallandı. Farklı alanlara sarktı ve zamanla bugünkü hâlini aldı. Bir virüs gibi yayıldı Dünya'ya, karıştı sularına. Artık Dünya'nın düzelmesi için Kabil'in; Habil'in mezarına eğilip cesedine yaklaşarak alnından öpmesi gerekir. O da yaşanmayacak bir senaryo çünkü Habil'in cılız vücudu çoktan toprakla bir oldu, ufalandı. O topraktan tadabilenler ve tadanlardan da üreyenler, bugün hâlâ içlerinde "neden" sorusunu taşırlar. Bu "neden" sorusu da, asla cevap alamayacak bir soru olmasına rağmen bedenlerini diri tutar. Fakat öyle bir diri tutar ki, çok çiğ hissederler kendilerini. Bu düzene göre fazla çiğ kalmışlardır. Cehennemin ortasında tenleri hiç kızarmamış gibi olurlar. Fakat bu, teoride iyi bir durum gibi gözükse de pratikte yanmaktan daha acı vericidir. Etraftaki herkes yangının bir parçasıyken çiğ kalmak, kendini yanlış hissetmektir. Herkes yapbozun bir parçasıyken, Habil'in toprağından tadanlar sudoku gibidir. Burada sudokunun hiçbir önemi yok, sadece uyumsuzlardır demek istiyorum. Uyumsuz.
1 note
·
View note
Text
Ortadoğuda kızlar kadın doğar.Ecellerinden önce ölürler. İlk yemeği anasından gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek. O kadar çok kadın gömer ki, toprak bile artik dişidir. Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. Bu yüzden verimsiz ve çoraktır,buna da kadının intikamı denir.
Ziyan - Hakan Günday
5 notes
·
View notes
Text
Ölüm yolculuğunu hiç düşündünüz mü? İnsan mı ölüme gider? Yoksa ölüm mü insana gelir? Mesela karşıdan karşıya geçerken dikkatli olduğun halde çarpan araba. Hiç dikkat etmeden ilerlediğin de seni teyit geçen kazalar...
Sence bunların hepsi kader mi?
İçimden bir ses, bunları bir kenara bırak ve işine odaklan demesiyle gerçek dünyaya dönüş yaptım.
Nöbetler her gün bir diğer günkünden yoğun geçerken, aldığımız bir bilgiye göre KATYA isimli bir ticari gemide uyuşturucu iddiası.
Gelen evrakı detaylı inceleyip sık dokuduk. Narkotik ekip ile irtibata geçip bir nüshasını teslim ettim. Ticari geminin nerede olduğunu saat kaçta hangi limana bağlayacağını öğrendik. İhbarı verenin gemi kaptanı olduğu devriye sırasın da mühürlü bir kapının açık olduğunu fark etmesi üzerine detaylı arama yaptıklarında o bölgede bir torba uyuşturucu bulduklarını, bu uyuşturucuyu Colombia Sahil Güvenlik ekiplerine teslim ettiklerini daha sonra ticari gemi seyir halindeyken bir devriye sırasında gemicinin bir mührün patlak olduğunu fark etmesi ve kaptana bildirmesi ile gemide arama yaptıkları sırasında Colombia’ lı bir genç ile karşılaştıklarını detaylı bir şekil de anlatmıştı evrakta.
Ticari geminin saat 00:30 sularında demirleyeceğini öğrendik. Polis ve gümrük muhafaza ekipleri ile ortaklaşa ufak çaplı bir arama yapılacaktı. Gemide son dakika bir de ceset olma ihtimaline karşın kadavra köpeği de katıldı. Ticari geminin sahipleri kendilerine sorun olduğu için Colombia’ lı gençten şikayetçi olduklarını dile getirmiş İstanbul’dan avukat göndermişlerdi.
Saat 00:30 sularında toplu bir şekilde acente tarafından ticari geminin bulunduğu mevkiye götürüldük. Denizin sakin olması bizim lehimize idi. Asansör sistemi ile acente da bulunan tüm görevliler ticari geminin güvertesine (üstüne) alındı.
Hızlı bir şekilde iş dağılımı yapılıp, dağıldık bir grup personel ile ilgilenip sorgu ve evrak işlerine bakacaktı. Biz güvertede cesetin olabileceği yerleri dolaşacaktık. Kadavra köpeği hızlı bir şekilde etrafı dolaştı. Görevliye var mı bir şeyler diye sorduğumda yok olsa durmazdı kızım dedi. Gülerek iyi bakalım birazdan bizde bir bakacağız dedim. El feneri yardımı ile etrafı didik didik aradık. Gemi 280 metre boyunda uzun bir gemiydi. Baş tarafına geldiğimizde geminin demirin suya indirildiği kısmı dolanırken yanımızda bulunan gemici komutanım adamın saati ve elbisesi bu delikten çıktı zincire bağlı bir şekilde dedi. Video kaydı alarak halen orada bulunan eşyaları aldık. Delil poşetine koyduk. Zincirin çıktığı kısma yaklaşınca ceset gibi yada ölü bir hayvan (fare, kedi vs) gibi leş kokusu geliyordu burnuma zincirin nereye toplandığını sordum. Bura da eşyaları görünce hiç açıp içini baktınız mı dedim o ambara hayır diyince, burada ölü bir şey var kokuyu alabiliyorum dedim. Etrafımda ki görevlilerin şaşkın bakışlarına karşılık vererek gelin bakın araya kafanızı sokun ve koklayın ağır bir leş kokusu var dedim. Bir kaç görevli dediğim şekilde koklayıp onaylayınca bulunduğumuz yer bir anda olay mahalline döndü. Şeridi çekip, ambarı açarak girdik zinciri yavaş yavaş suya salıp kadavra köpeğinin doğrulamasını bekleyecektik. 5 metre salınan zincirin ardından ortamda inanılmaz bir koku oluştu. Köpeğin kazar gibi yapması her şeyi doğruluyordu. Zincir bölmesinde ceset var!
Hemen gemide bir odada tutulan Colombia’ lıyı sorguya çektik. Sorguda adamın tuhaf hareketleri bizi deli olabilir mi yada deli numarası mı yapıyor diye düşündürdü. Tek söylediği şey “Biz iki kişiydik o uyuyor dalga da uyudu ben çıktım oradan.” Daha sonra tuhaf hareketler yaparak “ o bu gemide arayın bulun.”
Sabah olmuştu. Acı kahve uykuya birebir. Savcının olay yeri inceleme ekibi ile aynı anda gelmesi ile tekrardan zincir açılıp, suya indirilecekti ardından o bölgeden ceset parçalanmadan çıkarılacaktı.
Dün gece yanımızda olan görevlilerin hiç birinin olmadığını fark ettim. Karşımda yerde yatan cesete bakıyorum. Ceset ezilmiş tahmini 5/10 gündür orada kalmıştı. Yüzünde ki kurtçukları göre biliyordum. Parçalanmadan çıkarılması bir mucizeydi. Olay yeri işlerini yaptıktan sonra ceseti, ceset torbasına koyduk. Denizde bulunan birimimize kreyn yardımı ile indirdik.
Savcı Colombialı şahsı görmek konuşmak istedi. Ortamı hazırlayıp getirdik. Sohbet esnasında adam tuhaf hareketlerle birlikte “biz kaçmak için bindik. Sonra o ufak delikten indik o bölüme, dalga oldu çok dalga, ben zincire çıktım, bağırdım ona gel sende çık yanıma dedim. Yok uykum var uyuyacağım dedi. Büyük dalga geldi gemi sallandı yattığı yere zincirler düştü. Ben 5 gün onunla beraber orada kaldım. Koku başlayınca durmak zor oldu çıktım. Gemi personeli tarafından yarı baygın vaziyette bulunduğunu söylüyordu”
Sizce cinayet mi yoksa kaza mı?
#göçmen#avrupabirliği#recep tayyip erdogan#göçnedenleri#bunalım#gündem#hikaye#roman#romance#siyaset#yaşam#yaşamak#aşk#aşk acıtır#türk edebiyatı#yıldırımkemal#ziyan#ziyanintiharveyaşam#yüzleşme#karmakarışık#ölüm#ölümle yaşam arasında#youtube#instagram#twitter#tiktok#blog#book blogger#kitaplar#edebiyat
1 note
·
View note
Text
Felaket
İnsan için en büyük felaket nedir diye sorsa birisi bana, derim ki; koskoca bir ömrü, dünya telaşlarında boşa harcayarak, gerçeğe uyanamadan ölmek… Allah nasip etsin, ölmeden önce ölmeyi inşallah… Mustafa Murat Güngör 03.05.2024
View On WordPress
#2024 şiirleri#Allah#Ölmeden önce ölmek#ölmek#ömür#Bir#Dünya#dünya telaşı#felaket#Gerçek#Harcamak#Hayat#Hız#Mustafa Murat Güngör#Poem#Poema#Poerty#Poesia#Poet#Poeta#TASAVVUF#Telaş#Tuzak#Uyanmak#Zalim#Ziyan#Şiir#ŞİİR#İnsan
0 notes
Text
Anthony Fineran (B 1981), Ziyan Ahad, 2023
0 notes