#Yay Burcu Kadını Aralık Yorumları
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yay Burcu Kadını
Yay Burcu Kadını Olumlu, olumsuz Özellikleri, Aşk, iş, kariyer Hayatı, Yay Burcu Kadını Nasıl Erkeklerden Hoşlanır? Yay Burcu Kadını ve İş Hayatı, akrep, ikizler, başak, aslan burcu erkeği ile uyumu ve daha fazlası...
Yay Burcu Kadını Olumlu, olumsuz Özellikleri, Aşk, iş, kariyer Hayatı, Yay Burcu Kadını Nasıl Erkeklerden Hoşlanır? Yay Burcu Kadını ve İş Hayatı, akrep, ikizler, başak, aslan burcu erkeği ile uyumu ve daha fazlası… Yay burcu Kadını Maceracı ve özgürlüğüne düşkün yapısı ile bilinir. Sportif faaliyetler tam ona göredir. Geleneksel yapıdan çok uzaktır. Kural tanımaz bir burçtur. Eğlenmeyi çok…
View On WordPress
#Yay Burcu Kadını Ağustos Yorumları#Yay Burcu Kadını Akrep Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Aralık Yorumları#Yay Burcu Kadını Aşk#Yay Burcu Kadını Aslan Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Balık Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Başak Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Boğa Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Burç Uyumu#Yay Burcu Kadını Cinsellik#Yay Burcu Kadını Ekim Yorumları#Yay Burcu Kadını Etkilemenin yolları#Yay Burcu Kadını Eylül Yorumları#Yay Burcu Kadını Fiziksel özellikleri#Yay Burcu Kadını Hangi Burçla anlaşır#Yay Burcu Kadını Haziran Yorumları#Yay Burcu Kadını İkizler Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını İş#Yay Burcu Kadını Kariyer#Yay Burcu Kadını Kasım Yorumları#Yay Burcu Kadını Koç Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Kova Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Mart Yorumları#Yay Burcu Kadını Mayıs Yorumları#Yay Burcu Kadını nasıl sevişir#Yay Burcu Kadını Nisan Yorumları#Yay Burcu Kadını Ocak Yorumları#Yay Burcu Kadını Oğlak Burcu Erkeği#Yay Burcu Kadını Olumlu Özellikleri#Yay Burcu Kadını Olumsuz özellikleri
0 notes
Text
Hayatınızı değiştirmek için Satürn'ü yok ettim
Burçlara inanmıştım. İnanmakla da kalmayıp işin içine derinlemesine girmiştim. Zodyak’ı incelemeye başladığımda, tarih boyunca ortaya atılan sabit fikirli düşüncelerden kendimi soyutlamaya çalıştım. Burçlar sadece 30 derece aralıklarla gök kubbeye yerleştirilmiş hayvanlar ya da nesneler değildi. Bizi etkiliyorlardı. Buna hakları yoktu ama yine de bizim hareket ve düşünce özgürlüğümüze müdahale ediyorlardı. Doğduğumuz aya göre 12 burçtan biri yanı başımıza dikiliyor ve buna engel olamıyorduk. Etrafımızda olup bitene 'kaderin cilvesi' derken bu cilveleri meydana getiren esas şeyin burçlar ve onların kısıtlamalarından oluştuğunun farkında değildik. Burçlardan ve genetiğimizi belirleyen özelliklerinden hiçbir zaman kaçamadık. Tamamen rastgele ve fabrikasyon olarak imâl edilen 12 farklı üründen biriydik. Yani hepimiz birer maldık.
|
|
Hiç fakir biri olmadım ama zengin de değildim. Göreceli olsa da kendimce kaliteli bir yaşam düzeyine ulaşamadım. İnsanlarla iletişimim zayıftı. Sevdiğim kadınlar tarafından kapının önüne konulmuştum ve sadece zevk olsun diye paramın yettiği kadar alkol tüketmiştim. Bütün bu sefaletin tek bir nedeni vardı ve aklımı başıma topladığımda mantığım bu nedeni kabulleniyordu. 22 Kasım-21 Aralık tarihleri arasında doğan insanlar Zodyak'a göre Yay Burcu, 23 Ekim-21 Kasım arasında doğanlar da Akrep Burcu gurubuna dahil oluyorlardı. Ben 22 Kasım'da doğmuştum. Yay Burcu olmama rağmen kendi burcuma ihanet edip tanıdığım herkese burcumun Akrep olduğunu söylemiştim. Çünkü 'akrep' hem korkutucu bir canlıydı hem de kelimenin söylenişindeki ahenk güzeldi. Akrep... Zamanında yılın hangi tarihinde, hangi ayın, ne kadar günden oluşacağını belirleyen insanlar şüphesiz bir hata yapmış olmalıydı. Ben eski savaş silahlarının parçalarından biri değil asil bir hayvanın adıyla anılmak istiyordum.
|
|
Kendimi odama kapamıştım. Akrep Burcu’nun özellikleri ile kişisel zevk ve ilgi alanlarımı karşılaştırıyordum. Mine Ayman'dan Hande Kazanova'ya kadar dünyanın hatırı sayılır büyük astrologlarının akademik makalelerini okuyordum. Bu bilge insanların burç tanımlamalarındaki bilimsel öğreti kırıntılarına ulaşmak istiyordum. Şu bilgileri edindim: Yay erkeği; Entelektüel bir kişiliğe sahiptir. Kibar ve ılımlıdırlar. Akrep erkeği; Her zaman duyarlı davranışlar sergiler. Aşk hayatlarında kadınlar Akrep'lere karşı koyamaz. Akrep mi yoksa Yay Burcu’na mı aitim diye düşünürken farkında olmadan kendi içimde başlattığım karakter çatışmasına da böylece son vermiştim. Çünkü bu iki burcun da ‘karakteristik’ özellikleri benim karakterime uymuyordu. Artık bir şeyden çok emindim... Astrologlar da aynı burçlar gibiydiler. Hayatlarımıza bizden habersiz müdahale ediyorlardı. Onları dinliyorduk, dediklerine inanıyorduk ve daha da kötüsü sorgulamıyorduk. Bu tuzaklara nasıl düştüğümü anlayamamıştım. Kandırıldığım için kalbimin derinliklerinde çok büyük hayal kırıkları yaşasam da daha güncel bilgilere ulaşmak istedim. Böylece bu sektörün nasıl işlediğini daha iyi kavrayabilecektim.
|
|
Burç yorumu yapanlar, okuyucularının nabzını tutarak elde ettikleri önermelerden yola çıkarak sadece kendileri için 'doğru' olanı gözetip değerlendirmelerde bulunuyorlardı. Bu değerlendirmeleri herhangi bir gazetenin ya da derginin çengel bulmaca sayfasının hemen üzerinde bulabiliyordum. İnternet sitelerinde yapılan burç değerlendirmelerini okumak istediğimde de ekranımda ansızın beliren onlarca reklamı kapatmam gerekiyordu. Sanki yenilmiş tırnaklarla toprağı kazıp altın dolu bir kasaya ulaşmaya çalışmak gibiydi bu süreç. Kısacası burç yorumları, onları okumak isteyenler için pek de saygın yerlere sahip değildi. Gezegenlerin günlük hareketlerine göre değerlendirilmiş burç yorumlarını okurken karşıma şöyle esrarengiz öğretiler çıktı: "Venüs agresif bir dönemden geçiyor. Ama siz bu ay aşk hayatınızda yeni heyecanlara yelken açacaksınız." Ya da "Mars'ın dengesiz hareketleri yüzünden önümüzdeki günlerde maddi sıkıntıya düşebilirsiniz. Elinizdeki parayı, yastığınızın altında kara günler için saklayın." Tüm bu okuduklarımın beni olumsuz bir ruh haline sokabileceğini düşündüm. Ya söylenilenler gerçek olmazsa? Bir beklenti içine girip hayal kırıklığına uğrayabilirdim. Yine de burçların konusu ve içeriğine bir şans daha verme kararı aldım. İnsanların atladıkları bir nokta vardı. Madem işin içinde 'Zodyak' ve uzay var, o zaman tüm burçlar aynı zamanda fiziğin de konusu kapsamına girebilir...
|
|
Huzurlu bir ilkbahar sabahıydı. Gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu. Samatya Sahili’ndeki kayalıklara oturmuştum. Elimde bir gazetenin ekonomi sayfasına sarılı halde tuttuğum şarap şişesi vardı. Renksiz ve can sıkıcı grafiklerle dolu ekonomi sayfasından akan simsiyah mürekkeple kararmış elimi paltomun cebine daldırarak yırtık astarın arasında kalan ay çekirdeklerine ulaşmaya çalışıyordum. Bir yandan çekirdek çitleyip şarabımı yudumlarken bir yandan da dalgaların kayalıklara vurmasını izliyordum. Farkında olmadan gözüm dalmıştı. Aradan ne kadar zaman geçtiğini ya da hangi hayallere girip çıktığımı hatırlamasam da aklımı başıma topladığımda ilginç bir manzara ile karşılaşmıştım. Dalgalar yerini çarşaf gibi bir denize bırakmıştı. İşte medceziri ilk o zaman gözlemlemiştim. Bir gök cisminin başka bir gök cismine uyguladığı kütle çekimi nedeniyle meydana gelebilecek şekil bozulmalarını oldukça iyi anlamıştım. Fakat ters giden bir şey vardı. Kendimi huzursuz hissediyordum. Sanki otokontrolümü tamamen kaybetmiştim. Yoldan geçen ilk kadına evlenme teklifi edebilirdim ya da cebimdeki tüm paramı denize atıp ay sonuna kadar aç kalabilirdim. Yüce astrologlar yoksa doğru mu söylüyordu? Aşk hayatımda olası bir heyecan mı yaşayacaktım? Ya da maddi sıkıntı mıydı beni bekleyen şey? İşte o an şişenin dibinde kalan dört parmak şarabı kafamdan aşağı dökmüştüm. Soğuk şarabın kafamın içine nüfuz etmesiyle mantık yürütmeye başlamıştım... Ben bir gök cismi değildim. Gel-git olduğunda şekil (karakter) bozuklukları yaşamam son derece saçmaydı. Ama anlamıştım.. Başımdan geçenler bana çok acı bir ders vermişti. Burçlar yabana atılacak bir konu değildi. Yerçekimi kanunun burçlarla nasıl bir bağlantısı olduğunu öğrenmem lazımdı. Fizik ve astronomi ile iç içe olan bu alan derinlemesine incelenmeliydi. Bunu da benden başka yapacak kimse yoktu. Yani kimse böyle bir işe kalkışmazdı. O yüzden ben yapmalıydım...
|
|
Kendimi bir kez daha odama kapamıştım. Bir yanımda 'Newton ve yerçekimi kuramı' bir yanımda da 'Uzay ve Astroloji Bilimi' makaleleri duruyordu. Derinlemesine bir araştırma yapmak istesem de içimden bir ses bana ‘yelpazeni daralt ve sadece yerçekimi ile ilgilen’ diyordu. Ben de öyle yaptım... Saatler sonra ilk çarpıklığın farkına varmıştım. Zodyak'ın içerisinde Plüton gezegeni yer almıyordu. Sonradan keşfedilmiş olan bu gezegenin çekim kuvvetinin insan anatomisi ve EQ'su (duygusal zeka) üzerindeki etkiler yok sayılmıştı. Plüton'u bir kenara bırakırsak Güneş Sistemi dışındaki kozmik fırtınaların yarattığı elektromanyetik alanların çekim gücü de es geçilmişti. Demek ki uzaydaki uzaklık ve büyüklük kavramları astrologlar için önemli bir referans değildi. Ama yine de yerçekiminin üzerimizde yarattığı negatif ve pozitif etkileri ortadan kaldırmadan hür irademizle hareket edemezdik. Sorun Güneş Sistemi’ndeydi. Hem çok uzak olmayan hem de çok küçük olmayan bir şeydi irademizi esir alan. Zodyak’ın da kabul edeceği bir şey olmalıydı. Her şey yavaşça aydınlanmaya başlıyordu, binlerce yıllık esaretin nedeni şüphesiz bir gezegendi. O gezegeni yok edersek tüm sorunlar sonsuza dek sona erebilirdi. Fakat ortada cevaplanmayı bekleyen çok önemli bir soru vardı... Hangi gezegeni ortadan kaldırırsak normale dönebilirdik?.. Neptün ve Uranüs yerküreden çok uzaktı. Merkür, Venüs ve Mars bize fazla uzakta değildi ama küçük gezegenlerdi. Dış Güneş Sistemi'nin ilk gezegeni olan Jüpiter çok büyüktü ama o kadar büyük bir şeyin yok edilmesi sistemdeki dengeleri tamamen bozabilirdi. Jüpiter'den sonraki ikinci büyük gezegen Satürn'dü ve sorunun esas kaynağı da işte bu gezegendi. Satürn, Jüpiter’den sadece 646 milyon kilometre uzaktaydı. Birbirlerine bu kadar yakın olmaları sayesinde bu iki gezegenin oluşturduğu manyetik alan 37 Newton'luk bir çekim kuvvetine sahipti. Satürn ortadan kaldırılırsa Jüpiter’in toplamda sadece 25.5 N'lik çekim kuvveti kalacaktı ve hiçbir sorun teşkil etmeyecekti... Anlaşılan oydu ki, Satürn yüzyıllardır insanoğlu adına büyük bir tehdit oluşturmuş ve kimse bunun farkına varmamıştı. İşin daha da ilginci değerli astrologlarımız, Satürn'ün yaşamımızdaki etkilerinden çok az bahsediyorlardı. Aylar sonra Dr. Şenay Yangel, Satürn'ün Kova Burcu üzerindeki etkisini kaleme almıştı ve ben de bu akademik değerlendirmeyi halka sormak için sokak sokak gezmeye karar verdim. Eğer yurttaşlar da Satürn'den şikayetçiyse, yok edilmemesi için hiçbir sebep yoktu.
|
|
Dr. Yangel, Kova Burcu için şunları yazmıştı: "Satürn'ün halkaları bir başka güzel parıldıyor bu ay. Sizin de içiniz öyle güzel parıldayacak. Işığıyla içinizdeki kuşku ve karamsarlığınızın gölgelerini okşayarak aydınlatacak. Sevdiğiniz kişiye açılmak için bundan daha iyi bir zaman olamaz. Işığın sizi götürdüğü yere gidin. Yolun sonunda aşkınızım sizi beklediğini göreceksiniz. Hem gönlünüz hem cebiniz zenginleşecek. Bu kez parıltılardan gözünüzü kaçırmayın."
Kadıköy'de yüzlerce kişi arasında bulduğum 6 Kova kadını ve 6 Kova erkeğine Dr. Yangel'in yorumunu okudum ve değerlendirmelerini istedim. İşte sonuçlar...
Kadınlar:
Pelin Pekgelin: Şenay hanım kusura bakmasın ama ben aşka artık inanmıyorum. Âşık olduk da ne oldu. Ya karşılıksız sevdik ya aldatıldık. Yalnız başıma gayet de mutluyum. Satürn'ü de hiç sevmem zaten. Bence Plüton en cici gezegen.
Zühal Altıncı: Cebimize para girecekse hemen âşık olalım. Hihihi. Şaka bi yana dedikleriniz saçma geldi.
Münevver Ölü: A evet! Evet! Ama Şenay hanıma bir noktada katılamayacağım. Kova kadını bu aylar daha çok Merkür'ün etkisi altına girer. Aşktan ziyade aile kavramları ön planda olur. Yani küstüğünüz eş-dostunuz varsa onlarla barışırsınız. Eşinize vakit ayırırsınız. Hatta belki şehir dışına ufak bir kaçamak yapıp kafanızı bile dinleyebilirsiniz. Çünkü Kova kadınları bu aylarda şehrin gürültüsüne hiç katlanamaz.
Ayşe Cartoğlu: Vallaha çocuğum ben anlamam öyle şeylerden. Yaş oldu 65. Aşk maşk geçti bizden artık.
Nisan Yağmur: Hadi kardeşim sapık mısın, bak işine ya!
Çağel Şıkla: Ya olabilir ama benim yükselenim ikizler. O yüzden Kova kadını Satürn'ün etkisi altına girerse ve yükseleni ikizler burcuysa, o ay Başak kadının ateş ya da su enerjisine bağlı bir yükseleni ile ilişkilendirilebilir, yani bu yorumu kendim için doğru bulamayacağım.
Erkekler:
Aziz Ayı: Merhabalar efendim. Af buyurun ama ben burçlara ilgi duymuyorum. Çok banal geliyor bana. Popüler kültür akımına kapılmış başka bir sığ su birikintisi daha işte ne diyeyim. Kendinize çok iyi bakın beyefendiciğim.
Özgür Özkutsal: Her ışığın çağırdığı yere gitsek kediler, köpekler mezarımızı eşeler üzerimize sıçardı kardeşim. Saçma sapan konuşma ışık mışık... Kafayı koydum mu...
Arif Matador: Dehh yavrum Dehh! Bürrrrrüşşş!
Takamura Miyinachi: こんにちは!そんなによくありません。
Volkan Demirel: Erkek adam Fenerli olur! Ne o öyle yuvarlak halkalı gezegen falan. Biz Fener'e aşığız kardeşim bizim gönlümüzde başka sevda yoktur. Seneye de iki yabancı alsak lig bizimdir, Avrupa'da da en az yarı final.
Durali Telefon: Birader merak etme biz yolun sonuna da gittik baktık bi bok yoktu döndük geri geldik. Şeklimizden de bir şey kaybetmedik hani. Sevene canım feda sevmeyene elveda hesabı... Hadi eyvallah.
Saha araştırmamı tamamladığımda tüm eksik parçalar yerine oturmuştu. Farkında olmasalar da bu insanlardan bazıları burçların, duygu ve hareketlerini kontrol etmesine karşı direniyor, bazıları da sorgusuz sualsiz biat ediyordu. Daha da önemlisi hiçbir kadın ya da erkek Satürn'den mutlu değildi... Satürn var olduğu sürece insanoğlu hür olamayacaktı. Şanslıyım ki 51'inci Bölge'den yakın bir dostum yardımıma tam zamanında koştu. Adını vermek istemediğim bu dostuma, burçlar konusunda edindiğim gizli bilgi hazinesini sundum. Bana, ruhunu özgür kıldığım için minnettar olduğunu defalarca tekrarladı ve benim için ne istersem yapabileceğini söyledi. Ne istediğimi çok iyi biliyordum... X32'nin sondalarından birkaçına ihtiyacım vardı. Ve tabii bir düzine kadar da atom bombasına. Arkadaşım, bana zamanında Amerika'nın Phobos'daki gizli üssünden bahsetmişti. Phobos Mars'ın iki uydusundan biriydi. Seyyar bir platformun üzerine kurulmuş X32 üs bölgesi, Phobos'un dönüş yönünün tersine hiç durmadan 5225 km/s hızla hareket ediyordu. X32, yaklaşık 9400 kilometrelik ekvatoral çapın üzerinde, saat yönünde hareket ederek Phobos'un sürekli karanlık yüzünde kaldığı için insanlar tarafından gözlemlenemiyordu. Phobos'tan fırlatılan sondaların, Satürn'ün helyum ve hidrojenden oluşan atmosferini delip gezegenin derinliklerine atom bombalarını yerleştirmesi tam 3 sene sürmüştü. Zamanı geldiğinde teleskobumun başında çayımı yudumlarken Satürn'ün son dansını izledim. Belki şu an bana kızabilirsiniz ama eninde sonunda anlayacaksınız... Hayatınızı değiştirmek için Satürn'ü yok ettim...
0 notes