#Volker Ippig
Explore tagged Tumblr posts
Text
ST. PAULI
17. Yüzyılda veba hastalarını Hamburg'tan uzak tutmak için kurulan semt, sonradan; bohemlerin, liman işçilerinin, solcu öğrencilerin, anarşistlerin ve genelevlerin uğrak yeri olur. Takım 1910 yılında bu tayfa kurar. Volker Ippig, bu muhalif kimliğin iyice belirginleşmesine yol açar. Ippig; 17 yaşındayken, genç ve başarılı bir kaleci olarak, TSV Lensahn'dan transfer edilir. O sırada liseyi yeni bitirmiş olan kaleci, ekonomi okuyordur ve kafasında, futboldan önemli işler vardır. Bu genç adam, takımdan affını ister; 1980 yılında, Sandinistalar'ın Somoza yönetimini devirmesinin ardından Nikaragua'ya gider. Ippig, burada, bir yıl boyunca devrimcilerle birlikte bir hastane inşaatında gönüllü olarak çalışır. Almanya'ya döndükten sonra 1986 yılında takımın birinci kalecisi olan Ippig; dönüşüyle birlikte, semtte evsizlerin de yaşadığı Liman Caddesi'nde, belediyenin yıkmak istediği ama halk tarafından işgal edilen evlerden birinde yaşamaya başlar. Takımın en büyük düşmanlarından biri de Neo-Naziler. Bugün Millerntor adını alan statlarının adı da, sırf bu yüzden değişti. Stadın eski adı olan Wilhelm Koch'a karşı çıkılmasının nedeni; Wilhelm Koch'un, 1999 yılında, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ne üye olduğu anlaşılmıştı. Yine Almanya'da 5 Türk'ün öldürülmesi olayından sonra taraftarlar "faşistleri siktir edin, hepimiz kardeşiz." pankartı açmışlardı. Kulübün kurulduğu günden beri en büyük başarısı ya Almanya birinci ligine çıkmak ya da ezeli rakip Hamburg'u yenmek. Buna rağmen her maç da tribünleri tıklım tıklım dolu görebilirsiniz. Bu her maçı kaçırmadan, stadı dolduran insanlar biralarını keyifle yudumlarken; takım kulübün resmi marşı olmayan AC/DC-Hells Bells eşliğinde sahaya çıkar. Filistin'den tutun da Berkin Elvan'a, homofobiden FİFA'nın tanımadığı ülkelere özel hazırlanmış Fİ Fİ World Cup'a kadar her şeye tepkililer. Öyle ki 2003 yılında kulübün başkanı eşcinsel tiyatrocu Corney Litmann'dı. Bölgenin en gözde gece kulübünü işleten Litmann, futboldan anlamayan; ancak, felsefesine bayıldığı kulübünü kurtarmak için savaşmayı göze alan bir adamdı. Geçtiğimiz yıl misyonunu tamamladığını söyleyerek görevden ayrıldı. Kulübün amblemi ise kurukafalar. Sahanın içindeki köşe bayraklarında da görebilirsiniz bunu. Kurukafanın hikayesini, 30 yıldır ateşli bir St. Pauli taraftarı olan Klaus Oberender anlatıyor: "Kurukafa, korsan Störtebeker'i sembolize eder. Störtebeker, zenginleri soyup fakirlere dağıtan, Hamburg'un Robin Hood'uydu. Bir defasında, onu, elinde korsan bayrağıyla liman bölgesinde görmüşler. Sonrası efsane..."
Ve St. Pauli'de günümüz endüstriyel futbolunda enfes bir efsane.
VIVA ST. PAULI!!!
3 notes
·
View notes
Photo
Spor dünyasının turnusol günleri Bundan 2.5 sene evvel, ALS hastalığına dikkat çekmek için sosyal medya üzerinde meydan okuma kampanyası başlatılmıştı. Önce bir kaç kişinin adını sayıp onları da ALS hastalığına dikkat çekmeleri için bu kampanyaya davet ediyordun, sonra da buzlu su dolu kovayı başından aşağı döküyordun. Niyet hayatlarını felçli bir şekilde geçiren ve tedavisi olmayan ALS hastalarıyla anlık da olsa empati kurulmasını sağlamak ve ALS hastaları için bağış toplamaktı. Kampanya Kuzey Yarımküre’de sıcak bir yaz mevsimine denk geldiği için bir hayli rağbet görmüştü Türkiye’de de. Biraz farklı algılanmıştı tabii, olay bir yandan oyuna, eğlenceye dönmüştü Geçen hafta içinde Rıdvan Dilmen aynı şekilde bir kampanya başlattı. Bir video çekti ve “Güçlü bir Türkiye için evet ben de varım” açıklamasını yaptı. Arda Turan’ı da bu kampanya davet ederek bir zincir başlattı. Ve zincir Abdullah’a kadar uzayıp gitti. Erkan Yolaç’ın sunduğu ‘Evet-Hayır’ oyununa döndü. Benim bildiğim kadarıyla oy gizli verilir, sandığa kadar, hatta sandıktan sonra da kimse açıklamak zorunda değildir oyunu. Fakat ülkenin yönetim kademesinde bile artık uyulmayan bir kural bu. O yüzden herkes sapır sapır döküldü videolarla. Hiçbiri de durup düşünmedi başına ne geleceğini. Toplum olarak öyle bir kutuplaşma, kamplaşma içindeyiz ki bu açıklamalar da bu durumun katalizörü oldu. Adamlar grubu son albümünü yayınladıktan sonra Açık Radyo’da Tayfun Polat’ın sunduğu Yerli programında gruptan Tolga “E Tabi” isimli şarkıda yer alan sözlerden bahsederken, şöyle bir anekdot iletmişti: “Sivaslı bir arkadaşım, memleketini söylediğinde sorulan ilk soru şuymuş, ‘Yakan mı Yanan mı kimlerdensin?’ “. Son geldiğimiz durumda futbolun birleştiriciliğinden medet umarken, futbolun önemli isimleri futboldan kazandıkları ünü ayrıştırıcı bir unsur olarak kullanmayı tercih etti. Elbette ki video kampanyası ‘Evet’ değil ‘Hayır’ yönünde olsaydı yine aynı kamplaşma olacaktı. Aykut Kocaman’ın bu açıklamalar hakkındaki yorumuna da değinmek gerek. Kimilerince çok doğru bulunan bir açıklamaydı. Fakat yaşadığı şehir ve yönettiği takım açısından kendisinden de “Ben referandumda ‘Hayır’ vereceğim, herkes hayır oyu versin” cevabı da beklemiyordum. Futbolcu ol ya da olma en nihayetinde herkes bireydir ve bir açıklama yapma hakkına sahiptir. Aziz Nesin’in dediği gibi “Ne sağcıyım, ne solcu, futbolcuyum futbolcu” cümlesini yanlış anlayarak yaşamamalı futbolcular. Metin Kurt gibi açıkça çizgini belli edebilirsin, Socrates gibi cuntaya karşı oy vermeleri için insanları sandığa davet de edebilirsin, Cesar Luis Menotti gibi kupa seremonisinde komutanın elini sıkmayabilirsin, Şili’li Carlos Caszely gibi Pinochet’nin elini sıkmayı reddedebilirsin, Saffet Sancaklı gibi MHP’den milletvekili olabilirsin, Sankt Pauli’nin efsane kalecisi Volker Ippig gibi kariyerine ara verip Nikaragua’daki yardım kampanyasına da katılabilirsin. Ya da dürüst olursun Aykut Kocaman gibi, kazandığın galibiyetin ardından o galibiyeti haksız kazandığını, rakibinin hakkını yediğini söylersin. Haksızlık yaptığını itiraf ederek pozisyonunu belli de edersin daha sonra yaşayacaklarının ağırlığını da yüklenerek. Futbol bir pozisyon oyunu, futbol oynarken nasıl herkes kendine bir pozisyon seçiyorsa, hayatta da herkesin bir pozisyonu var. Mühim olan, pozisyonunu seçerken önem verdiğin, seni sen yapan değerler. Volkan Ağır (Gazete Duvar)
19 notes
·
View notes
Quote
Everything I am, I am because of football. My heart beats left. I cherish social and communal values, and this is still the big asset of St Pauli.
Volker Ippig, ex St. Pauli goalkeeper
7 notes
·
View notes
Text
Volker Ippig
Volker Ippig is one of my favourite ever footballers - for his ability, his free-thinking politics, his attitude to football and his interesting training techniques. Throughout his career, he has split his time between being a professional goalkeeper for St. Pauli, a dockworker and a carer for disabled children, as well as operating his own unique mobile goalkeeping training school.
Famous amongst St. Pauli fans, Volker Ippig also used to squat with other radicals in Hamburg, living amongst the fans who loved and respected him.
There’s a brilliant article on him here: http://insunandshadow.com/2011/08/10/political-footballers-xi-volker-ippig/
6 notes
·
View notes