#Uyanık Ol!
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bir kadının çığlık attığını hiç GÖRDÜNÜZ MÜ?
Sadece duymuşsunuzdur! Ama görmek farklıdır.
Bir çocuğun çığlığını sadece sizin patronu olduğunuz devlet değil, siz de görmüyorsunuz! NEDEN? Kalıplar içinde kaybolduğunuz ve korktuğunuz için mi? Sen, “bananeci misin?”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diyenlerden misin? Böyle giderse Dakota’lı badem bıyıklı David’ler senin çocuğuna da aynı şeyi yapacak; o gün sen istediğin kadar g..tünü yırt kimse seni duymayacak. Sözün varsa bugün, şimdi söyle! O yılan senin ailene sıra geldi dediği zaman çok geç olacak...
Çığlığın resmini mi görmek istiyorsun? Bak bu resime, ne kadar çok “NO” (Hayır) var!..
.. .
Daha dün tarikatları öven, bugün yuvarlak konuşanlardan uzak dur! Hele hele patronu olduğun devletine düşman tarikatları savunanların canını oku!..
11 notes
·
View notes
Text
...
benden bakıp seni görmek ne güzel..!
Abdurrahim Karakoç
86 notes
·
View notes
Text
Merhaba arkadaşlar bu hikayeyi gönderen Defne hanıma teşekkür ediyorum.
Merhaba Hasan bey ben Defne 41 yaşımda 2 kez evlenip boşanmış bir kadınım. İlk kocam olan şerefsiz bana zorla tecavüz ederek cezaevine girmemek için evlenmişti 5 yıl boyunca birbirimizi hiç görmedik. 5 yıl bittiğinde şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açtık ilk mahkemede boşanmıştık .
Dedeğim gibi ilk kocam tecavüz etmişti 16 yaşımdaydım o zamanlar boşandıktan sonra İstanbul dan kaynarca ya taşındım babam beni tecavüzden sonra şerefsizi affettiğim için kızgın ve kırgın olduğu için affetmedi ben Darıca da bir doktorun yanında işe başladım . Doktor beyle aramızda ateşlenme oluyordu eski kocamı anlatmıştım bana acıyor sanmıştım meğer karısı ile arası bozuk olduğu için bana ilgisi artmış ben ne istersem yapıyordu kısa sürede aşık olmuştum 4 ay olmuş benim doğum günüm gelmişti bana o kadar güzel bir hediye almıştı ki boynuna sarılıp öptüm ilk temasımızdı . Akşam olmuştu bir viski ve mezeler getirdi masayı kurdum ilk defa ofiste bu şekilde bir masa kuruyordum ben çıkmak isteyince bu masa senin için kuruldu nereye gidiyorsun öyle dedi elimden tutup beni masaya oturttu viski bitti rakı açtık rakı bitti bira ile cila çekelim dedi dediğini yaptık masada iyiydim ayağa kalkamadım beni kollarına aldı birlikte benim evime gittik yarı uyanık yarı baygın eve girdiğimi hatırlıyorum ne ara soyunduk ne yaptık bilmiyorum sabah telefonun alarmına uyandım çırılçıplak doktor Gökmen ile yatıyordum Gökmen de sikini kaldırmış kazık gibi duruyordu bir anda ne olduğunu anlamaya çalıştım fakat içeriye girdikten sonrası bende yoktu canımda o kadar seks yapmak istiyordu ki eğilip Gökmen in sikini ağzıma aldım zaten kazık gibiydi iyice sertleşti kalktım sikini amıma sürtüp yavaş yavaş oturdum üzerine uyanması için uğraşıyordum fakat ne mümkün bir taraftan zevk çığlıkları atıyordum bir taraftan memelerimi okşuyor sıkıyordum Gökmen uyanmış elleriyle beni okşuyordu orgazm dedikleri şeyi tam anlamıyla ilk defa yaşıyordum Gökmen beni yatağa sırtüstü yatırdı o kadar güzel sikiyordu ki zevk çığlıkları atıyordum tekrar titremeye başladım memelerim okşanmamıştı edilmemişti Gökmen de boşalmak üzereydi durdu içine patlamak istiyorum müsade edermisin dedi elbette sik beni boşal içime dedim öpüşürken kilitlendik birbirimize içimden çıkmadan bekledi birden çıkar gibi yaptı yine girdi birden boşalmaya başladı sanki şebeke suyu gibi akıyordu saçlarımdan tutup çekerek tekrar girdi domalttı beni tekrar soktu ben 3. yü oluyordum o da 2 . yi boşalıyordu arkama elini koydu göt deliğime parmağını soktu birden kendimi ileri attım Gökmen saat 9 da randevu var ofise gitmemiz gerekiyor dedim kalkıp banyoya girdim oda geldi akşama hazır ol götünden sikecem seni dedi . O gün nasıl geçti bilmiyorum akşam yine benim eve gittik götümü sikti . Boşandı benimle evlendi 38 yaşıma kadar birlikte çok güzel günler geçirdik takii beni sekreteri ile aldatana kadar şimdi canım istiyor ama siktirecek dürüst bir erkek bulamıyorum.
62 notes
·
View notes
Text
Bize düstur olsun.
inceliğe bakarmısınız...?
Eskiden "Kapıyı kapat...!" denilmezmiş.
Allah kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş.
"Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş.
Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edeptenmiş...
“Lambayı söndür” demezlermiş.
Allah kimsenin ışığını söndürmesin.
"Lâmbayı dinlerdir" derlermiş.
Lâmba yakılmaz, uyandırılırmış...
Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış.
"Agâh ol erenol" derlermiş.
Nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan...
Ona eren uyanık olurmuş...
Hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, "siz" derlermiş.
Hanımefendiliklerini gösterirlermiş...
Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş.
"Git bir daha gelme!" der gibi değil de.
"Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş...
37 notes
·
View notes
Text
eskiden "kapıyı kapat!" denilmezmiş. Allah ﷻ kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş. "kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş, kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edebdenmiş. "lambayı söndür" demezlermiş. Allah ﷻ kimsenin ışığını söndürmesin. "lambayı dinlendir" derlermiş, lamba yakılmaz, uyandırılırmış. Uyuyan birisi uyandırılmak için sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış. "Agâh ol, eren ol" derlermiş... nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan... O'na eren uyanık olurmuş. İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hoş karşılanmazmış, hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, hanımefendiliklerini gösterirlermiş..
gezerken yere yumuşak basılır, ses çıkarmamaya çalışılırmış, yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için adı "karınca basmaz Efendi" ye çıkan insanlar varmış.
kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edebdenmiş.
kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş. "Git bir daha gelme!" der gibi değil de. "Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş.
canlı cansız her şeyin bir hatırı varmış, eskiler hayatı o kadar nurani, o kadar temiz, o kadar manâlı yaşarmış...
23 notes
·
View notes
Text
Üstüne para bile verilse alınmamalı... Uyanık ol Müslüman...
#gökyüzünüvemaviyiçoksevdiğimdoğrudur#mavi#papatya#gökyüzü#kitap#tebessüm#çay#alıntı#Boykota devam#Vazgeçmeyin
30 notes
·
View notes
Text
Biz onların içine girmek için onlar gibi olmayız, onlar bizim içimize girmek için bizim gibi oluyor.
Uyanık ol ey müsluman!! Yılanlar aramızda geziyor!
32 notes
·
View notes
Text
Evvela....
Şeriat
Tarikat
Hakikat
Marifet
Kelimelerini bilmek gerek.
Bil ve uyanık ol.
10 notes
·
View notes
Text
Türkiye uyuma uyanık ol siyonist İsrail devleti Filistindeki zulmü Türkiye de de yapmak istiyorlar büyük İsrail devletini kurmak istiyorlar sınırları kayseri ye kadar dayanıyor
8 notes
·
View notes
Text
sesli düşünce
Yeniçeriler kendilerine verilen paraların altın oranının düşük olduğunu gördüklerinde
"şeriat isterük" sloganıyla ayaklanırmış hatta ilk zamanlarda bu slogan yoldan çıkan yöneticilerin keyfi tavırlarına karşı halkın adalet isteklerini dile getiriş şekli imiş bu "slogan" çok değişik coğrafyalarda öyle genel bir adalet anlayışının ve arayışının ifadesi şeklinde toplumsal olarak dolaşıma girmiş ve kendini nesilden nesile aktarmıştır ki örneğin 1990 yılında çeçenistan'da henüz bağımsızlık arayışı yüzde yüz vahhabi bir temanın kontrolüne geçmeden önce mini etekli çeçen kızlar da şeriat istiyoruz diyorlardı, ruslardan bağımsızlıklarını almak ve özgürlük isteğininin ifadesi olarak. ADALET İSTERİZ anlamında kullanılırmış...şeriatın kestiği parmak acımaz da benzer anlamda kullanılırmış...bu bağlamda evet bizde "şeriat isterük"... şimdilerde ise millet birliği ile ümmet birliği arasındaki farkı belirten bir halin sloganı olmuştur...Zamanında adalet isteriz anlamına gelen bu slogan şimdilerde baskıcı rejim isteriz.. yani, Bizi İran, Suudi Arabistan, Afganistan vb ülke rejimleri gibi yönetin demektir...
-kadınlar yolda yürümesin, çalışmasın, tam kapansın yüzü güzü burnu ayak bilekleri gözükmesin konuşmasın yoksa erkekler tahrik olur cennete gidemez, zaten kadınlar olmasa erkekler cennetlik değil mi? cennet, erkeklerin sonsuz huzur mekanı değil mi? kızlar çocuk yaşta evlendirilsin de pedofili sapıklar rahat rahat hareket edebilsin...
-bilimden teknolojiden sanattan ayrı kapalı sürekli bir din ve yaşam tarzı baskısı altında ara sıra da mezhepsel savaşlarda (hangi şeyhin hükmü geçercek..hakim olacak ) insan kıyımları yaşansın...
-Yer üstünde halk bu şekilde bir şeyhin hükmünde yaşasın onun sözleri tanrı kelamı yerine geçsin (- ne oldu? tövbe çekmeyin, şimdinin şeyhlerinin kafalarında yaşadıklarını din sanmıyor musunuz? bire bir yaşanmış örnek: şeyh azrailin ayaklarından yakalayıp sevdiği müridinin canını kurtarmıyor mu?
azrail ile şeyhin konuşması( bunu şeyh vaazında anlatıyor)
Şeyh-baktım azrail bizim müridin canını almış gidiyor hemen (Azrailin) ayaklarından yakaladım.. bırak dedim onu..
Azrail-ama tanrım bu adamın canını al dedi
Şeyh-sen git tanrıya söyle şeyhim böyle istiyor... bırak onu dedim - biraz üzüldü mahçup oldu ama bıraktı... gitti
(emir veriyor)
azrail de tanrıya bu konuşmayı aktarınca
tanrı - eğer şeyh böyle dediyse bir bildiği vardır demiş.... (yani şeyh herşeyin üstünde şeyhin bi bildiğini tanı da bilmiyor)
Ayrıca bu şeyh cennetin kapısında da bekleyecekmiş kendi müridi olmayanı cennete almayacakmış... gülme! bu şeyhin yüz binlerce müridi var inanıyorlar....şimdi tarikatı 3 oğlu arasında bölündü müridlerinin önceki tövbeleri de silindi yeniden tövbe etmeleri lazım mış
bir diğeri 6 Şubat depremi manisaya gelecekken bu kovup doğuya yönlendirmiş bir diğeri chalenger uzay mekiğine okumuş üflemiş düşürmüş yığınla var şimdi bunların hakim olduğu bir ülke düşünün) yerin altındaki zenginlikleri yani madenleri suları vb emperyalizmin kullanımına verilsin şeyh zengin olsun halk bir lokma ekmeğe şükretsin ülke tarumar yıkım içinde kalsın
yönetilmek anlamına gelmekte.
-bu arada erkeklerin de kol kıllarının yönüne bakılacak eğer mesh edilmiş yönde değilse idam, sakal yoksa idam (ışit biz zamanlar bu şekilde idamlar yapmadı mı?)
vs vs vs
kardeşim kıymetini bil kıymetini bak elin arap prensleri gelip bordumda alem yapıyor ingilterelerde okuyup ingiliz gelinler alıyor taleban dediğin uyuşturucunun kralını üretiyor humeyni darbedisnden önce nerede bulunuyordu ışit i kuranlar kimdi filis tinde sosyalist filistin kurtuluş örgütüne karşı mossad ve cia hangi kökten dinci örgütleri kurdu ülkemizde MI6 nın beslediği tarikatler var devle t kayıtlarına da girmişti adam en son abarttı ingiliz kraliyet ailesi peygamber soyundandır dedi be... Kardeşim uyanık ol...
5 notes
·
View notes
Text
Bize düstur olsun🌿⚘️
inceliğe bakarmısınız...?
Eskiden "Kapıyı kapat...!" denilmezmiş.
Allah kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş.
"Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş.
Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edeptenmiş...
“Lambayı söndür” demezlermiş.
Allah kimsenin ışığını söndürmesin.
"Lâmbayı dinlerdir" derlermiş.
Lâmba yakılmaz, uyandırılırmış...
Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış.
"Agâh ol erenol" derlermiş.
Nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan...
Ona eren uyanık olurmuş...
Hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, "siz" derlermiş.
Hanımefendiliklerini gösterirlermiş...
Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş.
"Git bir daha gelme!" der gibi.
"Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş...
49 notes
·
View notes
Note
Lütfen daha fazla ifşa etme bu söylenenler bile beni yeterince yıktı, her seferinde güvenip yanılgıya uğramaktan çok yoruldum
Biraz uyanık ol be güzelim
2 notes
·
View notes
Text
Her zaman düşünüp demişimdir. Bu toplumda farklılığa yer yok farklı düşünene farklı olana öncelik verilmiyor ama şimdiki bilim diyorki küçüklükte deli denilen o çocuklar aslında zeka seviyesi olarak ileride ve bazı şeyleri başarabilecek düzeyde olan çocuktur. Normal olandan bir şey beklemeyeceksin diyor. Aynştayna boşuna deli dememişler hareketleri ile düşünceleri ile ama adama bak bilime katkıları neler doğurdu. Bu yüzden gençleri çocukları farklı düşünüp değişik haraketler sergiledi diye kızıp yargılamamalıyız. Asıl başaracaksa o başarır yeterki sen ona öz güven sağla destek ol. Onu yargılayıp eleştirirsen ruhsal olarak yıpratır bir yeniliğe engel olursun. İşte bazı bunu bilmeyen cahil aileler var. Güya çok yaşadıkları için çık bildiklerini düşünüyorlar. Ama artık dünya devir değişti. İnsan toplum değiştir teknoloji değişti. Ey bireyler artıl eski zamanda değiliz o masum saf zamanda değiliz. Sevgisizlik fıtratsızlık ele geçiriliyor. Ortaya atılanlar boş şeyler değil. Müslüman uyanık olamlı. Bugün bilim adamları kudusün bile enerjisini yeni bulmuşken asırlar önce Allah ve resulu kudus kimin elindeyse dünyanın anahtarı ondadır demiş. Tarihe baktığımızda bile kudüs bizde iken dünya yönetimi bizdeydi. Ama şu am kudüs yahudide dünya anahtarı onlarda onlar yönetiyor. Ne beklemelisinki. Bazılarımız uyanık ama elinde yeterli güç olmadığı için sesleri çıkmıyor. Ama en büyük güç Allahtadır. Allahla olduğun müddetçe seni hangi mahlukat yener? Benim yanımda yaratıcım var senin evrenin yaratıcısı sen kimsin? Gözünü dünya bürümüş nüfusla canla uğraşıp duyguları hiçe saymış bir şey bildiğini sanansın. Evet bilmek güzel bir şey insana çok şey katar mutluluk erdem bilgelik katar. Ama bilmiyorlar ki bu bildikleri geçici asıl anahtarı unuttular. Ahiret cennet anahtarın yok. Hoş şimdi bazılarınız anlamaz gençleri ölmeye yöneltip cennet cehenneme inandırmayıp dinsizliği yaratmaya çalışıyorlar bununla birlikte duygularda körelip ruhsal yorgunluğa ve bış vermişliğe yöneltiyorlar. En tehlikeliside buydu. Neyse dünya ya işte bir şeyler olucak. İraden var yapıyon sonra diyon niye oluyo bunlar. İnsanoğlu nasıl bu noktaya geldi ya. Bizim şimdi sevgiyi merhameti şefkati hoş görüyü arttırmamız lazım. Kin nefret öfke olmamalı. Olunca gördük işte al. Ah ah
3 notes
·
View notes
Text
Geçen Cuma 'lardan birinde yine her zamanki gibi Mescid-i Kebir'e gitmiştik. Hutbeyi dinliyordum tazaarru ve niyaz ile. Kalbim titriyor gözlerimde yaşlar titriyor. Çantamdan tesbihimini çıkarayım dedim o esnada. Baktım tesbih yok. Sonra çantayı iyice eşeledim. Sonra bi daha baştan aşağı baktım. Tesbih yok. Çok seviyordum o tesbihi. Kardeşimin umre hediyesi idi yıllardır kullanırdım. Sonra bi üzüldüm arkasından sinirlendim. Modum düştü. Baktım hutbe de bitmek üzere. Şeytaann dedim sen işini çok iyi biliyorsun beee! Geldin sağdan sağdan tesbih arama bahanesi ile duadan kazançtan mahrum ettin...
Gençlere bi sohbetimde sormuştum, şeytanla aranız nasıl diye? Tabi çok şaşırdılar. Hepsi de şöyle bir düşünüp 'bence şeytanla aramız çok iyi hocam ' hep onun sözü geçiyor dediler. Gençlere bayılıyorum. Çok dürüstler. Peki kendimize sorsak: şeytanla aramız nasıl?
En ufak bi hayırda ecrimizi kaçırmak için vesvese veriyor. Elimizle işlediğimizi, dilimizle boşa götürtüyor. Onlar yapıyor sen de yapsan n'olcak ki diye diye sağdan sağdan geliyor. Bi kereden bişey olmaz diyor. Bakıyorsun bağımlı olmuş gitmişsin... çok dikkatli yaşamaya çalıyorsun, o kadar da abartma diyor. Tövbe edersin senden mübareği mi var diyor. Güzelsin Allah bu güzelliği boşuna mı vermiş alımlı ol, süslen diyor.
Bi de çok çalışkan öğrencilerini has talebesi yapıyor. Ajan olarak içimize sokuyor. Arkadaş kisvesi ile herşeyi yaptırıyor.
Yani ben o camide kandım ya şeytana artık o şeytana karşı daha uyanık olmaya çalıyorum.
Ayetlerle şeytanın nasıl anlatıldığını da okumanızı tavsiye edip sadece iki ayet paylaşayım:
"Şeytan sizi fakirlikle korkutur; sizi her türlü hayasızlığı ve ahlâksızlığı yapmaya teşvik eder. Allah ise size bağışlamayı ve bol nimet vermeyi va‘deder. Allah, lutfu pek geniş olan, her şeyi hakkıyla bilendir." Bakara /268
“Onları mutlaka doğru yoldan saptıracağım. Onları boş ümitler ve yalan sevdâlarla oyalayacağım. Onlara emredeceğim, hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığı şekli değiştirecekler.” O halde kim Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinirse, elbette o, açıktan açığa büyük bir zarara uğramış olur." Nisa/119
Müfessirler şeytanın Allah'ın yarattığı şeyleri değiştirmesi bağlamında şunları zikrederler:
› İnsanların faydalanması için yaratılan güneş, yıldız, ay, taş ve ateş gibi yaratıkları putlaştırmak.
› Helâle haram, harama helâl, iyiye kötü, kötüye iyi demek; hayır yerine şer işlemek, imar edilmesi gerekeni yıkıp, yıkılması gerekeni imar etmek.
› Yaratılış kanunu zıddına işler yapmak; kadını erkek, erkeği kadın yapmaya çalışmak; kadın yerine erkek, erkek yerine kadın çalıştırmak.
› Erkekleri iğdiş edip hadım ağası yapmak; uzuvları yaratılış görevlerinin dışında kullanmak; nikâh yerine zina etmek, temizi bırakıp pisliklere koşmak.
› Bıyıkları sakalları yolmak, yüzleri boyamak, kılıklarını değiştirmek; kulak, burun kesip göz çıkarmak.
› Menfaati bırakıp zararı seçmek, ciddilikleri atıp eğlenceye heves etmek, doğruluğu budalalık, eğriliği hüner saymak.
› Ruhların yaratılışındaki selamet ve saflıklarını bozmak; hidâyet yolunu ve Allah’a kulluğu terk etmek; yaratılanı yaratıcı yerine koymak, tevhitten uzaklaşıp bâtıl dinler ve fikirler arkasında koşmak ve şeytanın peşinden gitmek.
İşte dünya hayatında insanlara apaçık düşman olan, akıllarını şaşırtan, kalplerine nüfuz ederek onları hak ve hayırdan uzaklaştıran melun bir kuvvet vardır ki, o şeytandır. Dolayısıyla Allah’ı bırakıp da şeytanı dost ve amir edinenler, Allah’ın emrini dinlemeyip şeytana itaat edenler, artık çok açık ve büyük bir ziyan içindedirler. Zira şeytan onlara devamlı boş vaatlerde bulunur, nefsânî arzularını kamçılar, ağızlarının suyunu akıtır. Fakat o melunun vesveseleri ve telkin ettiği kuruntular apaçık aldanıştan başka bir şey değildir.
Şeytanla arasında mesafe olanlara ne mutlu. Kendilerini Görünce Şeytana yolunu değiştirtenlere ne mutlu.
Shakespeare diyor ki: Şeytanı bile kafese koyabilir insan...
5 notes
·
View notes
Text
Son zamanlarda bazı cümleleri sıkça duyar oldum. İyi niyetinden dolayı küçümsenip “Yazııık, bu da amma saf!” diye iyiliğin, temizliğin alaya alındığı; “Bu kadar da saf olma!” diye saflığın kötülendiği cümleler bunlar…
Sürekli uyarı cümleleriyle karşılaşıyoruz: “Uyanık ol!”, “Akıllı ol!”, “Kendini ezdirme!”, “Saf olma!” Liste uzayıp gidiyor. Böylesine çok uyarının olduğu bir yerde insan kendini güvende hissedebilir mi?
Öte yandan çocukların iyi ve güvende olmasını istiyoruz, ama güvenlikten anladığımız yalnızca korunaklı mekânlar… Çünkü güvenin olmadığı bir yerde korunaklı mekânlara ihtiyaç artar! Oysaki gerçek ihtiyacımız yine insan kalbidir. Hem iyi insanlarla karşılaşmak isteyip hem de insanların saflığını temizliğini alaya aldığımızda, orada bir güven ortamı oluşturmamız olanaklı değildir.
Saflığı kötülemek, kötülüğe övgüdür! İyi bir dünyada yaşamak için iyi niyetli insanlara ihtiyacımız var. Bir kişi iyilikle karşılaştığında, bunu ‘enayilik’ olarak görüyorsa, kendi kalbini açığa çıkarmış olur aslında.
Bu nedenle iyiliği övmek, kötülüğü yermek gerekir. Çünkü kötülüğü düşüncelerimizle beslediğimizde, kötülükle karşılaşma ihtimâlimiz artar. Oysaki iyi bir dünyada yaşamak herkesin (yeni yıl) dileği değil mi?
İşte sosyal medyayı kasıp kavuran cümlelerden biri daha: “Canım kendim!” veya “Canım ben!”
Evet, elbette herkes kendini sevsin, evrendeki varlığına teşekkür etsin ama kimseyi yok saymadan…
Eskilerin güzel bir sözü vardır, “Ağzından çıkanı kulağın duysun!” derler. Biz ağzımızdan çıkan sözcüklere dikkat etmiyoruz. Kendimizi sevmeyi bile başkalarını sevmek için koşul sayar olduk.
“Canım kendim!” derken bile aslında sevilmek istiyoruz. Çok sevilmek… “Başkası beni sevmiyorsa bile ben kendimi seviyorum!” demiş oluyoruz.
Sevmeye, iyiliğe, temizliğe koşul koymak bizi yalnızlaştırıyor.
Yeni yılda koşulsuz, yargısız, içten sevgi diliyorum.
Her birimiz için…
0 notes
Text
Hayal ve Gerçek
Ay ışığı pencereden girende, Senden yana hayâl kurmak ne güzel. Ya bir otobüste, ya bir trende, Gurbet ilden sana varmak ne güzel. Aşkın mayasını senden alıp da, Şekillendim sevda denen kalıpta. Evinizin kapısını çalıp da, İlk çıkandan seni sormak ne güzel. Umudu yoksula bol verir Hüdâ; Bin tohuma can var bir damla suda. Gerek uyanık ol, gerek uykuda, Benden bakıp seni görmek ne güzel. Kurumadan daha yolculuk teri, ”Gel” diye yanına çağırsan beni; Bırakıp bir yana gamı, kederi, Doya doya seni sarmak ne güzel. Aşk deyince anlattığı her şeydir; Öldürdük��e tadı gelen bir şeydir.. Azraile can vermesi zor şeydir; Sen istersen sana vermek ne güzel.
(Abdurrahim Karakoç)
0 notes