#Suriye Merkez Bankası
Explore tagged Tumblr posts
lefkosahaberleri · 10 days ago
Text
Suriye Merkez Bankası'na Meysa Sabirin Atandı
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/suriye-merkez-bankasina-meysa-sabirin-atandi-30906/
Suriye Merkez Bankası'na Meysa Sabirin Atandı
Tumblr media
Suriye Merkez Bankası’na Meysa Sabirin atanması, ekonomik istikrar ve reform sürecinde yeni bir dönemin habercisi. Sabirin’in liderliği, finansal politikaları ve uluslararası ilişkileri güçlendirmek için önemli bir fırsat sunuyor.
https://lefkosa.com.tr/suriye-merkez-bankasina-meysa-sabirin-atandi-30906/ --------
0 notes
mortallyburningchaos · 1 year ago
Text
Arap İngiliz'le birleşmiş Türk'ü arkadan vurmuş; Ermeni Rus'la birleşmiş, Doğu Anadolu'yu kana bulamış; Rum Yunan'la, Yunan İngiliz'le birleşmiş, Batı Anadolu'yu ele geçirmiş. Ülkenin mahvolmadık, yıkılmadık, yanmadık, kan dökülmedik, kül olmadık yeri kalmamış,
Elde avuçta İstanbul ile İzmir bile yok!.. Anadolu'nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez, yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk.. Nasıl kurtulmuşuz?.. Şaşıp Kalıyorum Yunan'ı nasıl denize döküp hizaya getirmişiz, İngiliz'i İstanbul'da nasıl çıkarmışız, dünyanın süper güçleriyle masaya nasıl eşit oturmuşuz? Yıl 1923 Anadolu'da 10-11 milyon savaş artığı yaşıyor;  aç biilaç,  parasız; yüzde 95'i elifi görse mertek sanacak kadar alfabesiz...  Ne yapacaksın?.. Demokrasi yap!.. Nasıl yapacaksın? 2000'li yıllarda Nurcu tarikatının ardına Bu kadar adam takılmışken, 1923'ün yanmış yıkılmış Anadolu'sunda nasıl demokrasi yapacaksın?Kalan ne?
Yıl 1923 Komşunun komşuyu boğazladığı iç savaşlardan,  Anadolu'yu mezbahaya döndüren dış savaşlardan yeni çıkmışsın.
Fabrikan yok, İşçin yok, İş adamın yok,  Mühendisin yok, Doktorun yok, Uzmanın yok, Tüccarın yok, Suyun yok, Barajın yok, Elektriğin yok, Erkeğin Çarşafa sarıp dört karı alıyor, Yurttaşlik yasası yok, Üniversiten yok, Banka yok, Burjuva yok, Proletarya yok, İhracatçı yok, İthalatçı yok, Sermayen yok. Kalkın bakalım... Nasıl kalkınacaksın? Sermayesiz ekonomik kalkınmanın yumurtasız omletten ne farkı var? Mustafa Kemal kuşağı ne yapmış?.. Yöneticiler devletçiliğe neden ve nasıl sarılmış?.. Türkler bankacılığı nasıl öğrenmiş?.. Merkez Bankası 1930'a değin neden açılamamış?.. Özel sektör nasıl oluşturulmuş?.. Yeni devlet nasıl kurulmuş?..Çağdaş öğretime nasıl geçilmiş? 1920'de 10-11 milyon nüfusun yüzde 95'i Alfabesizken savaş artığı bir toplumla, Okuma yazma seferberliği nasıl açılmış? Kitaplıklarda kitap yokken, Ulusal kütüphane nasıl kurulmuş?.. Okullarda tarih kitabı bile yokken tarih nasıl yazılmış? Yok olmanın kuyusundan çıkıp var olmanın doruğuna nasıl tırmanılmış?.. Yunanlı ile dostluk nasıl kurulmuş?.. Avrupa'da saygınlık nasıl kazanılmış?.. Şaşıp kalıyorum... 2000'li yılları geçtiğimiz, Yetmiş milyonluk Türkiye'nin haline bakıyorum..Hiçbir şeyimiz yokken neler yapmışız?.. Herşeyimiz varken neler yapamıyoruz?.. Bir de bu ortamda, Mustafa Kemal'e saldıranlara bakıyorum... (Bu bir İlhan Selçuk yazısıydı)1902’de Harp Okulu'ndan teğmen 1905’te Harp Akademisi'nden KURMAY YÜZBAŞI olarak mezun olmuştu...     1911-1912, gizlice gittiği Trablusgarp’ta savaştı ve Bingazi'de binbaşılığa terfi etti... Yıl: 1913 Sofya'da Askeri Ateşe görevindeyken YARBAYLIK...Kafa yerinde değil ya, askere “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” dedi… Üstelik kendisi de önde gidiyor  Ve göğsünden vuruluyordu… Ve ALBAY oldu... Ve Çanakkale’den “Anafartalar Kahramanı” olarak ayrılırken TUĞ GENERAL’di...1916-17 Kafkas Cephesi'nde 1.5 yıl Bingöl dağlarında, Ruslar’a ve Ermeniler’e karşı savaştı, Muş ve Bitlis'i işgalden kurtardı ve SURİYE-FİLİSTİN CEPHESİ’ne gitti…Bir yıl orada savaştı ve “Yıldırım Orduları Grup Komutanı” olduğu sırada 1918 Mondros Mütarekesi imzalandı...Dağ başlarında, çöllerde, çadırlarda, at sırtında…Sırtından ve ayağından hiç çıkmayan asker elbisesi ve çizme…Banyo yok, bir tas sıcak çorba yok, temiz elbise-çamaşır-ayakkabı yok, ev yok, sevgilinin sıcak yatağı yok, çoluk-çocuk yok… Arap ihanetinin ve İmparatorluğunun+++ -+++ çöküşünün bütün acıları, bütün onur kırıklıkları, bütün kahırları kara bir duman gibi tepesinde…    19 Mayıs 1919'da Samsun’a çıkış...19 Mayıs 1919'da Samsun’a çıkış... Yayınlanan tamimler, kongreler... Mondros Mütarekesi hükümlerini uygulamayıp, milli bilinci uyandırarak başlattığı KURTULUŞ SAVAŞI... ve boynunda İstanbul’un İDAM FERMANI ile Türk ordusunun BAŞKUMANDANI...ve SAKARYA MUHAREBESİ…Ayakta at sırtında düşman mevzilerini gözetlemeye kalktı, at ürktü, ayyaş...düştü, dört kaburgası kırıldı… Doktorlar “hastaneye” dedi, kaburgalar sarılı tekrar savaş meydanına koştu… Ve Meclis’ten GAZİLİK unvanı…Sonra biraz sükût, biraz diplomasi, ama dayanamadı, yine kafayı çekti..., BÜYÜK TAARUZ ve düşman denize...    İzmir boş kalmıştı, hemen maiyetiyle birlikte koştu, doldurdu…Yunan bayrağı, ayağının altına serilmişti, kafa iyi olduğu için çiğnemeyi beceremedi, üstelik kızdı, “Bayrak bir milletin onurudur, derhal kaldırın” dedi… Sonra Meclis kararıyla MAREŞALLİK…Sonra TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN KURUCUSU ve İLK CUMHURBAŞKANI seçildi. Ama YETMEDİ,
"KURALIMMMMM" dedi... Aşağıdaki kurum ve kuruluşlar YAŞAMAgeçirildi...  
1920 – Anadolu Ajansı.
1923 – Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu. 1923 – Türkiye Şeker Fabrikaları.
1923 – Uşak Terakki Ziraat T.A.Ş.
1924 – Gölcük tersanesi.
1924 – Devlet Demiryolları.
1924 – TC Ziraat Bankası A.Ş. (Ziraat Bankası’nın şirketleşmesi)
1924 – Türkiye iş Bankası.
1924 – Türk Kadınlar Birliği.
1924 – Cumhurbaşkanlığı Orkestrası.
1924 – Türkiye Tütüncüler Bankası.
1924 – Anadolu Sigorta.
1924 – Bursa Karacabey Harası.
1924 – Topkapı Sarayı müzesi.
1924 – Cumhuriyet Gazetesi
1925 – Türk Hava Kurumu (Türk Tayyare Cemiyeti).
1925 – İstanbul Liman işleri inhisarı.
1925 – Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü.
1925 – İstanbul ve Trakya şeker fabrikaları T.A.Ş.
1925 – Gazi Orman Çiftliği.
1925 – Eskişehir Cer Atölyeleri.
1925 – Sanayi ve Maadin Bankası.
1925 – Adana Mensucat Fabrikası.
1925 – Adana ve Bergama Müzeleri.
1926 – Türk Telsiz Telefon Şirketi.
1926 – Eskişehir Uçak Bakım işletmesi. 1929 – Alpullu Şeker Fabrikası.
1926 – İstanbul’da inşaat demiri üreten ilk haddehane.
1926 – Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri.
1926 – Amasya, Sinop ve Tokat Müzeleri. 1926 – Kayseri Uçak Fabrikası açıldı.
1926 – Bakırköy Çimento Fabrikası.
1926 – Uşak Şeker Fabrikası.
1926 – Devlet İstatistik Enstitüsü.
1927 – Bünyan Dokuma Fabrikası.
1927 – demiryolları ve limanlar genel müdürlüğü.
1927 – Ankara – Kayseri demiryolu.
1927 – Emlak ve Eytam Bankası.
1927 – Samsun – Havza – Amasya demiryolları.
1927 – Bursa Dokumacılık Fabrikası.
1927 – Eskişehir Bankası.
1927 – Ankara Arkeoloji Müzesi ve Sivas Müzesi.
1927 – Köy Öğretmen Okulları.
1927 – İzmir Müzesi.
1928 – Anadolu Demiryolu Şirketi yabancılardan satın alınması.
1928 – Ankara Çimento Fabrikası.
1928 – Ankara Numune Hastanesi.
1928 – Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü. 1928 – Türk Eğitim Derneği (TED).
1928 – İstanbul Bomonti Türk Mensucat Fabrikası.
1928 – Amasya – Zile demiryolu.
1928 – Malatya Elektrik Santralı.
1928 – Kütahya – Tavşanlı demiryolu.
1928 – İstanbul’da Üsküdar, Bağlarbaşı ve Kısıklı’da tramvay hatları tesisi.
1928 – Ankara Palas oteli.
1928 – Gaziantep Mensucat Fabrikası. 1929 – Mersin- Adana demiryolunun yabancılardan satın alınması.
1929 – Ayancık Kereste Fabrikası.
1929 – Trabzon Vizera Hidroelektrik Santralı.
1929 – Fatih-Edirnekapı tramvay hattı.
1929 – Anadolu-Bağdat, Mersin- Tarsus Demiryolları’nın yabancılardan satın alınması.
1929 – Haydarpaşa Limanı’nın yabancılardan satın alınması.
1929 – Kütahya- Emirler, Fevzipaşa-Gölbaşı demiryolları.
1929 – Paşabahçe Rakı ve ispirto Fabrikası.
1930 – Ankara – Sivas Demiryolu Hattı. 1930 – Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası.
1930 – Ankara Ziraat Enstitüsü.
1930 – Kayseri – Şarkışla demiryolu.
1930 – Ankara Etnografya Müzesi.
1931 – Bursa- Mudanya demiryolunun yabancılardan satın alınması.
1931 – Gölbaşı – Malatya demiryolu.
1931 – Bölge Sanat Okulları.
1931 – Tekel Genel Müdürlüğü.
1931 – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. 1931 – Türk Tarih Kurumu.
1932 – Devlet Sanayi Ofisi.
1932 – Samsun- Sivas demiryolu.
1932 – Diyarbakır Tekel Rakı Fabrikası.
1932 – İzmir Rıhtım İşletmesi’nin yabancılardan satın alınması.
1932 – Türkiye Sanayi Kredi Bankası.
1932 – Kütahya – Balıkesir demiryolu.
1932 – Ulukışla – Niğde demiryolu.
1932 – Halkevleri.
1932 – Türk Dil Kurumu.
1933 – Eskişehir Şeker Fabrikası.
1933 – Sümerbank
1933 – Adana-Fevzipaşa demiryolu.
1933 – Ulukışla – Kayseri demiryolu.
1933 – İller Bankası.
1933 – İstanbul Üniversitesi.
1933 – Zonguldak Yatırım Bankası
1933 – Kayseri Milli iktisat Bankası.
1933 – Samsun- Çarşamba demiryolu hattının yabancılardan satın alınması.
1933 – Halk Bankası.
1933 – Yüksek Ziraat Enstitüsü. 1934-Bandırma-Menemen-Manisa demiryolunun yabancılardan satın alınması. 1934 – Keçiborlu Kükürt Fabrikası.
1934 – Turhal Şeker Fabrikası.
1934 – Isparta Gülyağı Fabrikası.
1934 – Basmane (İzmir) – Afyon demiryolunun yabancılardan satın alınması. 1934 – Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikası. 1934 – bursa Süttozu Fabrikası.
1934 – Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası. 1935 – Aydın Demiryollarının yabancılardan satın alınması.
1935 – Amortisman Sandığı.
1935 – MTA Enstitüsü.
1935 – ETİBANK.
1935 – ETİMADEN.
1935 – Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş
1935 – TÜRKKUŞU.
1935 – İstanbul Rıhtım Şirketi’nin yabancılardan satın alınması.
1935 – Ankara troleybüs hattı.
1935 – Fevzipaşa – Ergani – Diyarbakır demiryolları.
1935 – Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası. 1935 – elektrik işleri etüt idaresi.
1935 – Zonguldak Türk Antrasit Fabrikası. 1935 – Afyon – Isparta demiryolu.
1935 – Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikası.
1935 –Ankara Mamak Gaz Maskesi Fabrikası.
1935 – Ayasofya müzesi.
1935 – Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi. 1936 – Ankara Çubuk Barajı.
1936 – Ankara Devlet Konservatuarı
1936 –Edirne-Sirkeci Şark Demiryollarının yabancılardan satın alınması.
1936 –Haydarpaşa Numune Hastanesi.
1936 – Sümerbank Malatya iplik ve Bez Fabrikası.
1936 – İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası. 1936 – Elazığ Şark Kromları işletmesi.
1936 – İzmir Enternasyonal Fuarı. 1936 – İzmir Havagazı Şirketinin yabancılardan satın alınması.
1936 – İstanbul Telefon Şirketinin yabancılardan satın alınması.
1937 – Sümerbank Konya Ereğlisi Dokuma Fabrikası.
1937 – Kozlu Kömür işletmelerinin yabancılardan satın alınması.
1937 – Çatalağzı – Zonguldak demiryolu. 1937 – İstanbul Resim Heykel Müzesi. 1937-Ankara Bira Fabrikası.
1937 – Toprakkale – İskenderun demiryolunun yabancılardan satın alınması. 1937 – Ankara Motorlu Tayyarecilik Okulu. 1937 – Urfa Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği.
1937 – Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası. 1937 – Denizbank.
1937 – İstanbul ve Trakya Demiryolları’nın yabancılardan satın alınması.
1937 – Diyarbakır – Cizre Demiryolu.
1937 – Yozgat Termoelektrik Santralı. 1938-Gemlik Suni ipek Fabrikası.
1938- İzmir Telefon Şirketi’nin yabancılardan satın alınması.
1938 –Ankara Radyoevi.
1938 –Divriği Demir Madenleri.
1938 –Bursa Merinos Fabrikası.
1938 –Murgul Bakır İşletmeleri’nin satın alınması.
1938 –Devlet Havayolları Genel Müdürlüğü.
1938 –Eskişehir ispirto Fabrikası.
1938 –İstanbul Elektrik Şirketi’nin yabancılardan satın alınması.
1938 –Toprak Mahsulleri Ofisi
1938 –Sivas –Erzincan demiryolu.
1938 –Fiskobirlik.
Biz yazarken veya okurken yoruluyoruz oysa sıfırdan bir devlet Cumhuriyet kurulmuştur.
VEFA, SAYGI  VE ÖZLEMLE
2 notes · View notes
patronlar · 10 days ago
Link
Suriye Merkez Bankası, tarihi bir atama ile yeni başkanını göreve başlattı. Ekonomik istikrarı sağlamak ve finansal reformlar yapmak için atılan bu adım, ülkenin geleceği açısından büyük önem taşıyor.
0 notes
onderkaracay · 5 months ago
Text
Tumblr media
🎯 Kapitalsiz Kapitalistler 🎯
Bugüne kadar zalimleşen kapital sahiplerini halk diliyle anlaşılsın diye yazmaya gayret ettim.
Yine de hayretimi yenemedim.
Kapitalsiz Kapitalistler Harun Karadeniz'in kitabının ismi.
Onun kitaplarını piyasa da bulmak mümkün değil.
Bin kitap sitesinde bir kaç yıl önce Mobbing Bank ile yasal tefeciliğin halk diliyle anlatılması için yer altı edebiyatı yapmak zorunda kaldığım yıllarda kitabım kitap sermayesi tarafından raflara konulmayınca Harun Karadeniz ile aynı gerçekleri yaşadım. Harun Karadeniz gibi düşündüğüm için onu çok iyi anlıyorum. Yaşadığı günün çok ilerisinde gençlerdi onlar. Cahil bırakılan toplum onların anlaşılmasına engeldi. Oysa onlar halkın diliyle yaşanan sömürü mekanizmasını ve üretim ve hizmet araçları üzerinden para ve araçlarını kullanarak nasıl bir sömürü düzeni kurulduğunu halka anlatarak devrimi tamamlamak istiyorlardı.
Dokuz yaşında 12 Eylül 1980 tarihinde bu sömürü düzeni ayağıma dolandı. Kendi askerimizin darbe günü köydeki evimizin önünü basmıştı. Dışarı çıktığımda asker sevgimi göstermek için koştum onlara askerimizin yaklaşma vururum dediği anda o sevginin yerini bu silahı doğrultan kim sorusu kafamın içinde canlandı.
İçimden geçen aynen şudur;
✓ Büyüyeceğim bu silahın arkasında kim veya kimler varsa onları bulacağım ve hesabını soracağım.
Bir sır gibi içimde yarım yüzyıl yaşamım boyunca sakladım.
Araştırdım, o silahın arkasında olanların sermaye sahibi yapılan toprak ağalığından para ağalığına siyaset eliyle taşınan her mahallede bir milyoner üreteceğiz adı altında beslenen ve bugün ulusal güvenlik tehdidi olan burjuva sınıfı olduğunu gördüm.
Araştırdım 1950 sonrası çok partili siyasi partiler ve ideolojilerin Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk ulusu yararına yaptığı devrimi yok etmek adına yapılandırıldıklarını, farklı parti ve ideolojiler ile toplumu bölmek ve parçalamak yoluyla gücünü ele geçirmek yoluyla sermaye yararına ülkenin yönetildiğini gördüm.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin öncesinde 24 Ocak kararları mason Süleyman Demirel ve nakşibendi tarikat müridi müsteşarı Turgut Özal tarafından halk yararına patronun halk olduğu üretim ekonominin yerine üretim ve hizmet araçlarının sermayenin olmasının önünü açacak serbest piyasa ekonomisine geçme kararlarını aldılar ve darbenin önünü açtılar.
Araştırdım tüm askeri darbeleri nato'ya satılan subaylar tarafından gerçekleştirdiği gerçeği ile karşılaştım. Tüm askeri darbelerin öncelikli konusu sermayenin çıkarını ve sermayeyi korumak olduğunu gördüm.
28 Şubat sürecinde bir holding bankasında çalışıyordum çalıştığım holding askerler ile birlikte hareket ettiler. Halkın hoşuna gidecek söylerler adı altında özelleştirme talanını yapacak olan bugün yaşam pahalılığı, mülteci sorunu ile demografik tehdit üreten, Suriye politikası ile bilinçli ülkeyi savaşın eşiğine getiren zihniyeti bilerek ve isteyerek medyada yiğit düştüğü yerden kalkar şişirmesi ile bir kişi tüm satışı yapacak diğer tüm siyasi partiler ve siyasiler, medya ve tüm araçlar o bir kişiye hizmet edecekti. Nitekim öyle de oldu.
16 Eylül 1996 tarihinde girdim holding bankasına o günden 12 Eylül 2012 tarihinde işten çıkarıldığım güne kadar bütün karanlık sicillerini tutmuştum.
11 Eylül 2012 tarihinde işten çıkarılmam kararlaştırıldı 12 Eylül 2012 tarihinde tebliğ edildi.
Bu iki tarihin olmasının sırrı var.
Birincisi 12 Eylül 1980 tarihinden dokuz yaşında bir çocuk iken bu silahın arkasında kimler var bulup çıkartacağım. İşten çıkardığım gün o sır gereği aynı güne denk sır gereği geldi.
İkincisi 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika da ikiz kuleler vurulduğu gün ülkemizde Mustafa Koç'un bilderberg derin yapının gizli toplantılarına katılan Gazi Erçel'i merkez Bankası başkanı yapılması sağlanmıştı. O günlerde kur günlük olarak merkez bankası tarafından açıklanıyordu. Bir gün önce kurun iki katına çıkarılacağı haberi tüm holding banka ve holding şirketlerinin haberi olmuştu. Gazi Erçel kendi parasını bile yabancı paraya çevirdi. O gün holdingler ve bankaları tüm şirketleri ile birlikte servetleri kadar servet vurgunu yaptılar.
O bankanın Mahmutpaşa şubesinde çalışıyordum. Banka bu krizden en güçlü çıkan banka biz olduk diye adeta vurgunu övüyorlardı.
İki yüz bin bankacı içinde benden başka kimse bu soyguna karşı çıkmadı.
Daha fazla bilgi ve belge toplamak için içlerinde 2012 tarihine kadar kaldım.
O tarihte talan neredeyse bitmişti.
Sonrasında şeker fabrikaları da onların talebi ile satıldı kapatıldı her alanda ülke dışa bağımlı hale getirildi. Şekere de bağımlı olan ithal eden ülke olduk.
Bol para zulmü ile para yok zulmünün arkasında bunlar vardı.
Bol para karşılığı olmayan kara para özelleştirme talanı ile karşılığı olan ekonomik değerler ele geçirilene kadar piyasaya pompalandı.
Toplum bu bol para zulmüne kanarak varını yoğunu satanlara yıllarca oy verdi.
Bunun sonunun nereye varacağını bildiğim için karşı çıkıyordum. Bu sebeple yıllarca mobbinge maruz kaldım. Baş edemediler istifa etmem için zulüm ettiler direndim hiç hata yapmadım işimi her zaman kurallara uygun yaptım. Sebepsiz işten çıkarmak zorunda kaldılar o da o sır tarihe özellikle gelmesi gerekiyordu geldi. (Bunu içimde ki sır gereği biliyordum.)
Bugün ise para yok diyerek nihai hedeflerine ulaşmak için tehdit ediyorlar.
Kendi ayaklarına adeta kurşunu kendi kararları ile sıktırdım.
İki üç yaşımdan sonra hatırlıyorum o yıllarda baba annem beni Deniz Gezmiş banga soyan diye severdi. Çocukluğum bile çok farklı idi. Sermaye gazeteleri Deniz Gezmiş 'e banka soyan diye iftira attığı için baba annemin dilinde bu önemli bir direniş örneği rol ve model olarak bir sır olarak bana görev ve bilgi aşısı olarak yapıldı.
Oysa gerçek tam tersiydi.
Asıl soyguncu banka kuranların kendisiydi. Hem Türk ulusunun nasıl soyulduğunu suç üstü yakaladım hem kendim yıllarca ucuza çalıştım haklarımı alamadım hatta biz büyük bankamız haklarının bir kısmını ödeneme kararı verdik deyince kimin büyük olduğunu gördüler.
Onlarda bu sırra ister istemez kötülük adına hizmet gereği görevlerini yapmak zorunda kaldılar.
En son mahkeme ve Anayasa mahkemesine kadar elleri uzandı.
Devrimin tüm gerekçeleri böylece kendi çabalarıyla olgunlaştı.
Ne oluyor bu kapitalsiz kapitalistlere de yanlışın peşinden gitmekten vazgeçmiyorlar?
Bu sorunun yanıtını bir yaşam harcadım vermek için.
Deniz Gezmiş ve Harun Karadeniz ve diğer direnişler bugün olgunlaşan devrimi kolaylaştıran çok değerli çabalardı.
.
Mustafa Kemal Atatürk gibi dahi bir lidere sahip Türk ulusunun küresel bir çetenin yerli işbirlikçiliğini yapanlara kaybetmesi mümkün değildi.
.
Beyin savaşları komutanının o küçük askeri 19 Mayıs 1970 yılında dünyaya geldi ömrünü yarım kalan insanlık devrimini tamamlamaya sırrı gereği adadı. Yapması gerekenleri kimseye zarar vermeden tereyağından kıl çeker gibi kendi ailesinden bile sırrını saklayarak yaptı.
Kapitalizm Anadolu da yıkılmıştır.
Beyin savaşları komutanının bir askeri bir Türk tarafından düşünce gücü ile çıkartılan Türk fırtınasına yakalanan zalimler ibretlik bir son ile tarih olmaktadır.
Anadolu efsaneleri ile meşhur bir toprak olduğu için efsaneleri bitmeyen Türklere emanettir.
Nuh tufanı efsanesi sonrası insanlığın son ibreti mahşer tufanı ve canlı ölüler ibreti efsanesi olarak anılacak zalimlerin sonunu getiren ibret yine bir Türk tarafından Anadolu'da yaşatılmıştır.
Türk, gücünü yaşamdan almak ve yaşama geri vermek demektir. Türk yeryüzünün insanlık gücüdür. Gerekli olduğu zamanlarda o güç bir kişide vücut bulur. Bir sonraki derse kadar tek bir seferde dersini akıllara durgunluk verecek boyutta verir.
En yakın iki atam Fatih Sultan Mehmet han ve Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği gibi.
Bin yıllık Roma imparatorluğu intikamını almaya yönelik niyet tarihin çöplüğüne bir kez daha atılmıştır.
Anadolu ezelden ebede Türk'e ait ve emanettir.
Önder Karaçay
0 notes
cointahmin · 1 year ago
Text
Bitcoin madenciliği için en ucuz ve en kıymetli ülke hangisi, hiç düşündünüz mü? CoinGecko tarafından yapılan araştırmaya nazaran, İtalya kripto madencileri için en kıymetli ülke, zira bir BTC üretmek için neredeyse 210.000 dolar pahasında elektrik gerekiyor. Öte yandan ekonomik sıkıntılarına karşın, Lübnan bu çeşit faaliyetler için en ucuz lokasyon…Avrupa madenciler için uygun değilBitcoin madencileri, ekosisteme katılmaya karar verirken elektrik maliyeti, kullanılan makinelerin kalitesi ve ağın madencilik zorluğu üzere çeşitli hayati faktörlere bağlıdır.Kripto bilgi toplayıcısı CoinGecko, bir Bitcoin üretmek için ortalama hane elektrik bedelinin 46,291 dolar olduğunu ortaya koydu. Bu, önde gelen dijital varlığın mevcut fiyatının neredeyse iki katı olması manasına geliyor.Madencilik için en kıymetli ülkeler hangisi?Bununla birlikte, BTC madenciliği fiyatlarının çok daha kıymetli olduğu bölgeler de var. İtalya, bir Bitcoin üretmek için gereken 208.560 dolarlık elektrik maliyetiyle listenin başında yer alıyor. Avusturya, Belçika, Almanya, Hollanda, İngiltere ve öbürleri üzere başka birçok Avrupa ülkesi ikinci ila dokuzuncu sıralarda yer alıyor. Cayman Adaları ise Eski Kıta’da yer almayan birinci 10’daki tek ülke.CoinGecko, Avrupa’daki yüksek güç maliyetlerinin, COVID-19 salgınından kısa bir mühlet sonra toptan elektrik fiyatlarındaki global artış ve Rusya ile Ukrayna ortasındaki askeri çatışmanın neden olduğu kriz de dahil olmak üzere çok sayıda nedene bağlanabileceğini belirledi.Bitcoin madenciliği için en ucuz ülkeler hangisi?Araştırma, kıtalar ortasında elektrik maliyetlerinde değerli farklılıklar olduğunu iddia ediyor. Örneğin, Avrupa’da bir BTC madenciliği için ortalama hane güç fiyatının 85.767 dolar olduğu iddia edilirken, Asya’da bu sayı 20.000 dolardan biraz daha yüksektir.Öte yandan Lübnan, kripto madencileri için eksiksiz bir seçim üzere görünüyor zira orada tek bir Bitcoin üretmek yalnızca 266 dolar alıyor. İran, Suriye, Etiyopya ve Sudan en ucuz bölgelerin birinci 5’ini oluşturuyor.Elektrik maliyetlerinin de düşük olduğu ülkeler var, lakin lokal hükümetler kripto para ünitesi süreçlerine yasak getirmiş durumda. Bir BTC madenciliği için 4.000 dolardan daha az bir maliyetin gerektiği Irak ise buna bir örnek.Irak merkez bankası 2017 yılında kripto para kullanımını yasakladı. Aksi takdirde Irak, Bitcoin madenciliği yapmak için en ucuz dokuzuncu ülke olarak listeye girebilirdi.
0 notes
baybaykus · 1 year ago
Text
HADİ ALKIŞLAYIN
Seçimlerden önce Ali Yeşildağ isimli biri,
TV’lerde anlatıyordu.
Adam kayboldu.
Ya para verip susturdular.
Ya da temizlediler.
Bir cümlesi hala aklımda:
“Malum halkın parasını tokatlar,
Sonra da halka kendini alkışlatır,” demişti.
İşin Türkçesi: “Halk tokatlandığı için alkışlıyor.”
Aslında bu bir başarı.
Öyle bir halk yarattılar ki,
Öpülse de öpülmese de Malum’u alkışlıyor.
Muhalefet ülke de var mı?
Bulan haber versin.
Hadi alkışlayın.
++
Malum, Suriye, Mısır, BAE, Suudi Arabistan,
Irak, İsrail ile kavga etti.
Milyar dolarlık ihra�� pazarlarımızı kaybettik.
Halk alkışladı.
On sene sonra bu ülkeler ile barışıyor.
Niye kavga ettin niye barışıyorsun?
Bilen var mı?
Hadi alkışlayın.
++
2021 yılı Mart ayında ülkede faiz yüzde 19 idi.
Malum emir verdi.
Faizi indirin.
Merkez Bankası başkanı faizi indirmeyince,
Adamı şutladılar.
İşin başına Nebati denilen bir şeftali geldi.
Malum emir verdi faizleri indirmeye başladılar.
Millet dövize gitmeye başlayınca.
KKM diye akıl dışı bir yöntem kurdular.
Bu yöntemi icat etmek atomu parçalamaktan zor.
Milleti zorla KKM yönelttiler.
Şube müdürleri parası olanlara ikna seansları yaptılar.
Şimdi KKM ödenemez hale geldi.
Şimdi kişiler KKM çıksın diye tersine seanslara başladılar.
Bankada bir milyon lirası olan adam aptal değildir ki.
Para sahiplerine daha cazip bir şey vermen lazım ki,
Adam KKM’den çıksın.
Tek silah faizi arttırmak.
Bugün bu adım atıldı.
MB gösterge faizi yüzde 25.
Hadi alkışlayın.
++
Demek ki ülkenin iki senesi boşa gitmiş
Devlet KKM’ye boşuna milyarlar ödemiş
Hadi alkışlayın.
Böyle bir yönetim Honduras’ta bile yok.
Turan Akıncı
Tumblr media
0 notes
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
if-haber · 2 years ago
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar taraf��ndan karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
egitim-ve-is-hayati · 2 years ago
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
egitim-kariyer-haber · 2 years ago
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
egitim-kariyer · 2 years ago
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes
Text
Tumblr media
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Depremin Acı Faturasını Açıkladı Kahramanmaraş ve Elbistan depremlerinin acı faturası, ekonomiye etkileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, deneyimli iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, deprem felaketinin insani boyutunun çok daha önemli olduğunu belirti. Bununla birlikte hayatta kalanların daha güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için maddi zararların bir bilançosunu çıkarmak ve yeniden imar planının maliyetini hesaplamak gerektiğinin de altını çizdi. Merkez Bankası’nın son anketine atıfta bulunarak, 21TL ortalama kur tahmini çerçevesinde 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı beklendiğini belirtti. “2023 bütçe açığı hedefi 660 milyar TL idi. Böylelikle 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığı gerçekleşebilir. Bunun için de ek bütçe gerekir.” dedi. “Politika faizinin %8.5’a düşmesi, iç finansmanı olumsuz etkiler”      Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, inşaat maliyetlerinin %30’u ithalata dayalı. BU, 9 milyar dolarlık ek bir cari açık ortaya çıkmasına neden olur. Merkez Bankası rezervlerini fazla zorlamaması için dış finansman gerekir. Kozanoğlu, bütçe açığının iç finansmanı için ise, “ düşürülmesi piyasanın borçlanma talebine olumlu yanıt verme olasılığını iyice düşürür. Kamu borçlanma kağıtlarına, BDDK düzenlemeleri nedeniyle mecburi alımda bulunan bankalar dışında ilgi gösteren olmaz.” değerlendirmesini yaptı. 6 Şubat depreminin baz senaryo çerçevesinde 50 milyar dolar gibi bir maliyeti çıkacağını tahmin eden Prof.Dr. Kozanoğlu, “Hesaplamaya bu 9 milyar dolar ek cari açığı katmıyoruz. Çünkü bu rakamın büyük kısmı zaten bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselme olasılığı bulunuyor.” dedi.  “Deprem, konutları, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkan büyük bir felaket” Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, depremlerin, Covid-19 gibi salgınlardan çok daha yıkıcı bir etkiye sebep olduğuna değinerek, “Pandemi öncesinde doğal felaketlerin 1995-2020 arasında 1.5 milyon kişiyi öldürdüğü, 90 milyon kişiyi evsiz bıraktığı, 3.7 trilyon dolar fiziki zarara yol açtığı hesaplanıyordu. 2004 Hint Okyanusu tsunamisi, 2008’de Kuzey Hint Okyanusu’nda patlak veren Nergis Siklonu ve 2010 Haiti depremi en büyük doğal felaketler olarak kayda geçti. Ne yazık ki 6 Şubat Türkiye-Suriye depreminin de 50 binin üzerinde can kaybı ile bu sıralamaya gireceği anlaşılıyor.” dedi.  “99 Marmara Depremine nazaran maddi fatura daha sınırlı kalacak” Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu, ister istemez 2023 Pazarcık depremin 1999 Marmara depremiyle karşılaştırıldığını belirtti. Ekonomik açıdan bakınca 156 bin binanın, 507 bin konutun yıkıldığı 2023 depreminin binaların yeniden imarı açısından daha büyük bir zarara yol açtığına dikkat çekti. Buna karşın Marmara depreminin Türkiye’nin bir numaralı sanayi merkezinde meydana gelmesi, Tüpraş, Petkim gibi dev tesislerin üretime ara vermesi, başta Derince limanların zarar görmesi göz önüne alındığında 2023 depreminin maddi faturasının daha sınırlı kalacağını öngördü. “Marmara depreminden milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde ise %9.8’ini üreten bir coğrafya etkilendi.” Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle bir karşılaştırma yaptı: “Etkilenen en geniş alanı göz önüne alırsak her iki deprem bölgesinde de 14 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın 1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyonluk, 2023 depreminde Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus vardı. Marmara depreminde milli gelirin %34,7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı 2023’de %5.2’sine karşı gelen bir oran vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatında da %16.4’e karşı, %3.2 idi.” dedi. “Büyümeyi %1 aşağı çekebilir” 1999 Marmara Depreminin yaşandığı yıl ekonominin %3.3 daraldığını da ha
tırlatan Kozanoğlu, ancak o dönemde Asya ve Rusya krizlerinin olumsuz etkileri de şiddetle hissedildiğini kaydetti. Bugün o denli kötü bir dünya konjonktürü olmadığına işaret eden Kozanoğlu, IMF’in en son yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 büyümesini %3 öngördüğünü ifade etti. Kozanoğlu, “Bu çerçevede, depremin Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) tahmini paralelinde büyümeyi %1 aşağı çekeceğini düşünebiliriz. Burada yeniden imar çabalarının kayıpların bir kısmını telafi edeceği düşünülüyor.” değerlendirmesini yaptı. “Maliyetler nasıl hesaplanıyor?” TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporlarına göre bir analiz yapan Kozanoğlu sözlerine şu şekilde devam etti. “Morgan Stanley hesaplamalarını 400 bin dairenin yıkılması gerektiği üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı ise bu sayıyı şimdilik 507 bin olarak veriyor. Çok sayıda daireye de girilemediğini ifade ediliyor. Eğer aynı hesaplamayı 600 bin konut üzerinden güncellersek; ortalama bir daire 100 m2 ve metre başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da 27 milyar dolara denk geliyor. %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 33.375 milyar dolara ulaşıyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve 1/3’ü maliyetle onarılacağı varsayılırsa, toplam gider 36 milyardolara ulaşıyor. Aynı hesaplamayı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından yaparsak, maliyet 56 milyar dolara kadar çıkıyor.” dedi. Ağır hasarlı illerden Gaziantep’in (%3.6) ve Hatay’ın (%1.8) sanayi sektöründe Türkiye geneliyle oranlanınca göreceli fazla bir ağırlığı olduğunu iletti. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bildirildiğini kaydetti. Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna, GSYH’nin %0.3’ü ve otoyollar, barajlar ve havaalanları gibi altyapıya da aynı şekilde %0.3 ekleyince 5.6 milyar dolarlık bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazla zarar görmediği bilgisinden hareket ediğini de dile getirdi. “Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyet, GSYH’nın %0.5’i” Kozanoğlu, üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin ise, zararın 5 ilde yoğunlaştığı, buralarda ekonominin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer 5 ilde ise bu sürenin 3 çeyrek olacağı varsayımından hareketle GSYH’nin %0.5’i tahmin edildiğini söyledi. Sanayi üretimindeki bir kısmın kaybın, kapasitenin başka fabrikalara kaydırılması ile, örneğin Kardemir’in, İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatmasıyla telafi edilebileceğini öngördü. Bu kalemde de 4.2 milyar dolarlık bir maliyet çıktığını vurguladı. “Yeniden imar maliyeti, bütçe açığını artıracak” İkincil etkiler olarak tanımlanan yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu bütçesinden karşılanacağı için bütçe açığını artıracağına değinen Kozanoğlu, Altyapının tamiri, yeni konutların yapımı ve üretimin normale dönüşüyle bu bütçe harcamalarının “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmını karşılayacağını öngördü. Kozanoğlu, en çok zarar gören 5 ilde vergi kayıplarının genel üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını belirterek yine de 15 milyar dolarlık bir bütçe açığı beklendiğine değindi. Bunun 5 milyar dolarının dış yardımlar ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşlar tarafından karşılanacağını öngördü. Kozanoğlu depremin toplam maliyetinin 50 milyar dolar civarında olabileceğini kötümser senaryo ile bu rakamın 70 milyar dolara dayanabileceğini belirtti. Bütçe açığını bu toplama katmadığını çünkü bunun diğer kalemlerce içerildiğini de hatırlattı. Kozanoğlu, “Bize sık sık şu soru soruluyor: Deprem GSYH’nin %1’i bir zarara yol açarsa bu 8,5 milyar dolara denk gelir. Halbuki siz 50 milyar dolar civarında bir zarardan söz ediyorsunuz bu nasıl bağdaşıyor? Çünkü 100 milyon dolar değerinde bir fabrika yıkılırsa bu miktar bir servet kaybı meydana gelir. Halbuki o fabrikanın yıllık katma değeri 10 milyon dolar ise GSYH’ye sırf bu yansır. Servet kaybı zamana yayılır.” diye konuştu. Bir de konunun göç boyutun
a değinen Kozanoğlu, “Göç edenlerin gittikleri yerlerde haliyle iş, konut, okul, hastane gibi talepleri olacak. Bu göç hareketinin iyi yönetilememesi halinde işgücü ve konut piyasasında ciddi etkiler yaratması, kiraları yukarı çekerken, emek piyasasında arz fazlası nedeniyle ücretleri olumsuz etkilemesi sorunu ortaya çıkabilir. ”diyerek sözlerini tamamladı.
0 notes