#Sanki canım
Explore tagged Tumblr posts
estellamila · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Aklıma Fleabag dizisinden şu sahne geldi.
Tumblr media
1 note · View note
dayanamiyoruum · 3 months ago
Text
Hiç mi düşünmedin ya bu kız söylediklerimden sonra nasıl uyudu diye
62 notes · View notes
umutbittibirsigaraver · 6 months ago
Text
Ne umudum ne hevesim ne mutluluğum...
Hepsi bir anda terk edip gitti sanki
.
43 notes · View notes
efillavin · 20 days ago
Text
Henüz ölmemiş bir bedenden ruhun çekilmekte olduğunu hayal ettiğiniz mi hiç ?
15 notes · View notes
gunncem · 5 months ago
Text
O şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi,şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı,
ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
--- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak ede
3 notes · View notes
aaliyeva · 7 months ago
Text
Acı çektiğinde kendine zarar veren bir tek benmi varım..
2 notes · View notes
silentscream-18 · 1 year ago
Text
15 notes · View notes
rottenpear · 11 months ago
Text
bir şeye niyetlenip yapmaya çalıştığım zaman o iş ters tepiyor. lanetli miyim acaba annemin bedduaları mı tutuyor niye bu planlar hep tam tersi işliyor
2 notes · View notes
nesrin-c · 3 months ago
Text
Akşama yemeğim hazır. Pilav ve kurufasulye. Baran da, Umut da çok sever.
Haklısınız.
Kim onlar değil mi?
Baran eşim, Umut oğlum.
Umut sekiz yaşında. Canımın içi, kara gözlü, kıvırcık saçlı, susmak bilmeyen, yerinde duramayan bir çocuk. Hayatımın anlamı...
Geç evlendim ben.
Bizim buralarda alışık bir durum olmasa da, evlenmeden, çoluğa çocuğa karışmadan önce okulumu bitirmek istedim. Hep derim, kız çocukları okumalı, iyi yerlere gelmeli, erkeğin eline bakıp, şiddeti, eziyeti, yokluğu, kader deyip sineye çekmemeli.
Ailem itiraz etse de, inadımı kıramadılar. Laf aramızda, zaten oldum olası, burnumun dikine bir kızdım. Beni Kur'an kursuna yollarlardı, ben sokak aralarında kuşlarla beraber şarkılar söyler, boyumdan büyük hayaller kurardım. Akranlarım, eğlencelerde, doğum günlerinde, düğünlerde, konuşmaya bile çekinirken, ben en güzel elbiselerimi giyer, ter içinde kalana kadar güler, eğlenir, dans ederdim. Arada bir annem beni çekiştirip "Ah be kızım, bir parça hanım hanımcık ol!" dese de, olamazdım. Hanım hanımcık olanların düşleri yoktu, bilirdim.
Ellerime bakıyorum.
Bir zamanlar kınalar yaktığım ufacık ellerim yok artık.
Zaman bir nefeste geçiyor ve sanırım insanın önce elleri yaşlanıyor.
Sanki, bir zamanlar, şu sokaklarda koşuşturan, yaramazlık yapan, "Anne n'olur beş dakika daha oynanayım." diye ısrar eden çocuk ben değilmişim gibi.
Nerede şimdi, kırık aynasını eline alıp, saçlarını tarayan ve bir sürü pembe tokalar takan küçük kız?
Garip...
Dışarıda inceden bir Eylül yağmur var. Kasvetli havaya rağmen çocukların kahkahaları duyuluyor.
Aralarından Umut'un sesini ayırabiliyorum. En çok da onun sesi geliyor. Eşek herif!
Yine birazdan üstü başı toz toprak içinde gelecek eve, biliyorum. Nefes nefese ayakkabılarını bir kenara atıp, gözlerimin içine bakacak ve "Anne ben acıktım." diyecek. Sonra ben yine dayanamayıp, onu kollarımın arasına alıp, o kirli yanaklarını, gözlerini, saçlarını öpeceğim, boynunu koklayacağım.
Ah oğlum benim!
Ah Umut'um!
Sen niye hep dağ çiçekleri gibi kokuyorsun, her defasında başımı döndürüyorsun.
Anne olduğumdan beri daha kaygılı biri oldum çıktım. Sizde de öyle mi? Hani, Umut eve biraz geç kalsa ya da ne bileyim, camdan bakıp, yakınlarda göremesem, kalbim yaralı bir kuş gibi kanat çırpmaya başlar. "Ya başına bir şey geldiyse..."
Eşim Baran bu halime üzülür, "Yapma canım, kötüyü çağırma." der ama anneyim işte, ne yapayım.
Baran güzel bir adam. Okulun son yıllarında tanıdım onu. Önce arkadaş olduk. Baktık ki, çok iyi anlaşıyoruz, "hadi öyleyse evlenelim." dedik. Baran bana, kucak dolusu papatya ve Ahmet Arif şiiriyle evlenme teklif etti. Papatya, Ahmet Arif, Şiir, Baran, aşk...Kabul edilmez mi hiç!
Tıpkı hayalimdeki gibi bir evde oturuyorum.
Küçücük, mütevazi, duvarları mavi boyalı, bir köşesi kitaplarla dolu ve güllü dallı perdeleri olan bir ev. İnanın, sevgisiz insan sarayda da otursa, mutsuz olur. Çocukluk arkadaşımlarımdan biliyorum. Yarası çok olana, para merhem olmuyor.
Çok gevezelik ettim değil mi?
Ama ne yapayım, oldum olası konuşmayı seviyorum. Kimseyi bulamazsam, kendimle konuşuyorum. Gülmeyin ya! İnsanın kendi kendine konuşması kadar güzel bir şey yok dünyada. Deneyin, bana hak vereceksiniz.
Ha, bir de çok güzel türkü söylerim ben. Arkadaşlar falan bir araya geldiğimizde, ısrar ederler, "Hadi, bir tane söylemeden olmaz." derler.
Dost kırılır mı hiç!
Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzelin derdi serimde tüter
Bu ayrılık bana (bize) ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni
Şu benim sevdiğim başta oturur
Bir güzelin derdi beni bitirir
Bu ayrılık bize zulüm getirir
Geçti dost kervanı eyleme beni
Pir Sultan Abdalım kalkın aşalım
Aşıp yüce dağı engin düşelim
Çok nimetin’ yedim helallaşalım
Geçti dost kervanı eyleme beni...
Bu türküyü her söylediğimde, gözümden iki damla yaş gelir. Neden bilmem ama sadece iki damla yaş! Sanki bu türküde benden bir şeyler var. Sanki, beni incitmişler, canımı yakmışlar, kalbimi kırmışlar da, ben kimselere söyleyeyemişim gibi...
Duvardaki takvime gözüm takıldı şimdi.
8 Eylül 2051
Off! Ben ne vakit otuz beş yaşında koca bir kadın oldum!
Olsun, her yaşın kendine göre bir güzelliği var. İnşallah çocuklarımız da, otuzları, kırkları, elli, altmış, seksen hatta yüz yaşları görür.
Hah, kapı çaldı, nihayet benim eşek geldi.
Hadi bana müsade. Gideyim de yine bıktırana kadar onu öpüp koklayayım.......diye, bütün bunları yazmak isterdim ama yazamam. Çünkü ben sekiz yaşındayken öldürüldüm.
Ben Narin Güran.
Cesedi on dokuz gün sonra derede bulunan o elleri kınalı kız.
Büyüyemedim ben. Baran ile evlenemedim ve Umut'um hiç olmadı.
t a m e r d u r s u n
#tamerdursun #naringüran #hepimizincesedinideredebuldular
Tumblr media
162 notes · View notes
mcanylm34 · 4 months ago
Text
ADAMLAR GÖRDÜK
Sanal alem dedik girdik kapıdan, Selamı almadan kaçanlar gördük.
Sanki adamlığı almış tapudan, Kağıttan kartondan adamlar gördük.
Erkeği kadını hepisi arif, Kadınlar çok ince hepisi zarif.
Anlamak olmuyor yetmiyor tarif, Cetvelle ölçülen adamlar gördük.
Kimisi tanıdık kimisi candı, Dost dediklerime şu canım yandı.
Kimisi yüzüme gülen yalandı, Evrilip çevrilen adamlar gördük.
Kiminin dengesi ortadan bozuk, Tartmıyor terazi gramsız yazık.
Kimi de millete atıyor kazık, Yedikçe doymayan adamlar gördük.
Kiminin şerefi dilinde kalmış, Okumuş sanırsın deryaya dalmış.
Dudağa çalınan bir damla balmış, İçi dışı zehir adamlar gördük..
Tanıdıkça çıkar sınarsan onu, Ne güzel oynuyor görsen oyunu.
Tanımam çoğunu bilmem huyunu, Dilinde adamım diyenler gördük.
Kimi benim diyor tanımam başka, İnsanım söylese azıcık keşke.
Kimi uzak durur sevgiye aşka, Resmide çok güzel olanlar gördük.
Kimisi var insan cana can katan, Kimisi var dertli derdiyle yatan,
Kimisi neşeyi dünyaya katan, Yüzünde mutluluk olanlar gördük.
Hayat bu bilemem insanlar zordur,Sevgi barış dostluk en güzel yoldur,
Saki kadehimi bir daha doldur, Hayatın içinden geçenler gördük.
Dostlarım özeldir olmaz sitemim, Onlara her zaman dua ederim.
Can'dan vefa deyip giderim, Özünde adamım diyenler gördük.
Tumblr media Tumblr media
147 notes · View notes
caglayimm · 8 months ago
Text
iyikilerin başında,her neşenin her umudun her duygunun içinde sen.Her şeyin sana bağlı olduğunu bilmek hayattaki en güzel limana sahip olmak.Sana olan aşkımın derinliğini ifade etmek için kelimeler asla tek başına yeterli değil,bu yüzden her saatim her dakikam her saniyem seninle geçsin istiyorum. Ben seninle büyümeyi seviyorum.Bana karşı yumuşayan sabrını seviyorum .Her şey karmaşığa sardığında tüm bunlarla beraber elimden tutup benimle ayağa kalkmanı seviyorum .Gülüşündeki kalabalığı suratındaki yalnızlığı basit şeylerin içinden binlerce anlam çıkarmanı değer verme şeklini seviyorum.Heyecanlanınca parlayan gözlerini cehennem gibi bir dünyada bana armağanmışcasına karşımda duran o eşsiz gülümsemeni hiçbir tarifi olmayan sarılmalarını beni çocuk gibi sevmelerini seviyorum sevgilim.Olduğum gibi kabul edişine aşığım seni sonsuza kadar dinleyeceğimi öpeceğimi sarılacağımı ve bunları hiç düşünmeden ömrümü harcayabileceğimi biliyorum, çünkü seninle olduğum her an evimi buluyorum.Yaşlandığımda saçlarıma griler düştüğünde hala deli gibi sevmek istediğim tek kişi sen olacaksın. sana basitçe bir ilgi duyamıyorum, tek odağım sensin her tenime dokundukça sevginle beni sar istiyorum.Sen hayatımda var olduğun sürece kopardığım tüm papatyaların yaprakları hep seni söyleyecek hep sana yöneltecek beni.Sana her baktığımda gülüşünle tekrardan doğuyorum kahkalarında melodiyi sözlerinde şiirleri duydum sanki üzerime gölge düşmüş beni aydınlatan tek kişi sensin.Ne için mi sen?Benden öncede vardın benden sonrada varsın sana aşkla tutunmam bu yüzden.En iyi arkadaşım,en iyi dostum,canım sevgilim seni ilk tanıdığım günden beri ruhuma sığınak aradığım haykırışlarımın duyulduğu limanımsın sen içimi koruyansın beni herşeyden sakınan el üstünde tutansın işte bu yüzden sana sığındım senden önce gözlerim kördü bu dünyaya sen geldin ve ışık tuttun bana.Küssem de sevdin kızsan da sevdin vazgeçmedin benden üşüdüğümde sarıldın küsüp gittiğimde bile ellerimden tuttun.. hayatımda olduğun her güne şükrediyorum çünkü birçok şey bizi birbirimize kavuşacağımız anı engelleyebilirdi hayatımda olduğun süreçten beri minnettarım sana sonsuz dünya da beni buldun ışığım oldun sevilmeye değer her ne varsa hepsi sende toplanmış sevgilim gökyüzündeki son yıldız yanıp kavrulana kadar seninleyim.bütün vakitlerimi hatta daha çoğunu sana ayırmak istiyorum seninle çekilecek fotoğraflar gidilecek mekanlar ıslanılacak yağmurlar bakılacak gökyüzü geçirilecek bir ömür var bende. seni daha fazla sevmek istiyorum her milimine kadar beğenmediğin her zerreni sevmek istiyorum yapılan uzun yolculuktan sonra dinlenecek tek evim sen ol istiyorum başıma gelen en güzel felaketimsin simsiyah olan dünyamda bembeyaz hayallerimsin Seni çok seviyorum sevgilim,iyiki doğdun iyi ki hayatıma girdin nice mutlu yaşlara sevgilimm❤️
212 notes · View notes
sertsiken0606 · 22 days ago
Text
Merhaba Hasan bey ben Tülay. Sizin hikayeleri okudukça bende başımdan geçen bir olayı anlatmak istedim. Paylaşım yaparsanız sevinirim.Ben şuan dul bir bayanım kocam doktor hatası sonucu vefat etti yoksul bir hayat sürdüm kocam ölünce büyük bir paraya kondum rahmetli ile görücü usulü ile evlendik hiç sevemedim benim ilk okuldan beri sevdiğim Mesut isminde bir sevgilim vardı evliliğimin ilk yıllarında Mesut tan uzak bir yerde oturuyorduk ev sahibi fazla artış yapmak isteyince Mesut un oturduğu yere yakın bir yerde ev tutturdum kocama 21 yaşıma yeni girmiştim Mesut askerliğini yapmış iş arıyordu kocam işe gittiği bir gün Mesut un evine telefon ettim annesi açtı iş başvurusu yaptığı yerden arıyorum dedim o zamanlar cep telefonu yok hatta çoğu evde telefon yok neyse Mesut u annesi çağırdı telefonu aldı annene belli etme ben ilk okuldan arkadaşın Tülay dedim adresimi verdim telefonu kapattım 5 dakika sonra kapıma geldi açtım hemen öpüşmeye başladık soyunarak yatak odasına gittik birbirimizi okşuyor emiyorduk o kadar özlemiştik ki birbirimizi ön sevişmemiz hemen hemen 1 saat sürmüştür. Ben kendimi Mesut un ellerine teslim ettim. Bacaklarımı omzuna aldı sikini tutup amımın dudaklarına sürmeye başladı biraz soktu çıkardı ben yalvardım artık sok kökle içime gir dedim fakat beni dinlemedi bildiği gibi yaptı sikini amıma dayadı birden yüklendi hepsini soktu sanki ilk defa sikiliyordum kocamın 13 cmlik sikinin yanında Mesut un siki beyzbol sopası gibiydi hem kalın hemde uzundu hızlandı hızlandı artık bende ritmi tutturup zevk çığlıkları atıyordum siki beni çosturmuştu 2 posta sikti göt deliğime sürdü sikini izin vermedim ama merakta ediyordum yarın sabah geldiğinde sana götümü siktireceğim dedim beni öptü giyinip gitti ertesi gün uyandığımda kocam gitmiş Mesut yatak odasında karşımda duruyordu şaşırmıştım ama sevinmiştim hemen soyundum Mesut ta soyundu yatağa girdi öpüşmeye başladık sırtımı yalıyordu elleri memelerimi okşuyor dili sırtımda değmedik yer bırakmadan emiyordu göt deliğime gelmişti kalçamı ayırıp dilini göt deliğime sokmaya başladı canım hiç bu kadar seks yapmak istememişti yeter çıldırtacakmısın beni sok artık parçala götümü sok artık dedim cebinden çıkardığı bir şey ile götüme parmaklarını soktu biraz sonra sikine de sürdü sikini amıma soktu çıkardı birden yüklendi sikini sokuyor biraz biraz geri çıkarıp tekrar yüklemiyordu artık gir parçaladın zaten sok artık hepsini dedim dediğimi yapıyordu birden soktu taşakları amıma vuruyordu gidip geldikçe o kadar zevkliydi ki o gün akşama kadar seks yaptık 5 yıl boyunca kocam işe gider gitmez gelirdi benim koynumda uyur sonra sikerdi 27 yaşında evlendi hemde amcamın kızı ile onlar Almanya ya gitti bende rahmetli ile ölene kadar idare etmeye çalıştım çocuksuz bir kadın olarak sizlerin hikayesini okuyarak mastürbasyon yapıyor o şekilde kendimi mutlu ediyorum
61 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 2 months ago
Text
Tatlı Komşum! (3) (Furkan 31 Y., Manisa)
Artık hafta içi en az 3 bazen 4 kez aşk yuvamızda buluşuyor, sevişiyor, sikişiyorduk. Çalışmadığım için Cumartesiler en rahat günlerdi. Öğlen saatlerinde eve gidiyor, saat en az 15:00 - 16:00'ya kadar kalıyorduk.
Nisan sonuydu. Biraz işi olduğu için erken buluşup erken ayrıldık. O gittikten sonra ortalığı toparladım biraz, normalde o yapardı. Çöpleri topladım, çarşafları değiştirdim. Kirlileri bir poşete koydum, o yıkattırıp getiriyordu. Çöpleri alıp kapıyı kilitlerken, apartmana bir kadın girdi. Sese refleksle kafamı çevirdim. Kapalı bir kadındı, ama ince, uzun boyluydu ve bembeyaz bir yüzü vardı. Klasik manto değil pardesü giymiş, başında türbanı, gözleri delecekmiş gibi bakan bir koyu siyah.
Kafam orada bakakalmıştım. Tam geçeceği sırada kenara çekilip yol verdim. "Merhaba!" dedim. "Merhaba!" dedi sıcak samimi bir tavırla elini uzattı. Kapalı olunca çekinir selamsız sabahsız geçer derken, "Hatice ben, üst katınızda oturuyorum. Sizde bizim gibi gurbetçi misiniz?" dedi. "Anlamadım? Furkan ben bu arada!" dedim. "Her zaman olmuyorsunuz da, benim de oğlum Fen Lisesini kazandı Sarıgöl'den geldik. Hafta sonları gidiyoruz da, bu hafta sonu biz gitmedik, kocam geldi!" dedi. Kadın ayaküstü hayat hikayesini anlattı.
O arada bir adam girdi binaya. "Eşim Ahmet!" dedi. Adam gayet kibardı. Memnun oldumdan sonra ayak üstü sohbet ettik. Ona, Pazarlamacı olduğumu, haftada 4 gün geldiğim için otelden ziyade ev tuttuğumu, daha rahat ettiğimi söyledim. Adam da öğretmenmiş, aynı zamanda ailesinin arazilerinde çiftçilik yapıyormuş. Onlara, "Davet etmek isterdim, ama pazarlamacı evi, kahvem falan yok!" dedim gülerek. "Aaa, olur mu, biz bekleriz!" dedi kadın. "Bir ihtiyaç olursa kartvizitimi vereyim!" dedim, hemen sonra da, "Aaa kartvizitler arabada, ben numaramı vereyim!" diye kıvırdım. Adam aldı numaramı. O arada kadın da telefonunu çıkarıp kaydetti. Adam, "Hafta içi 4 gün burdaymışsınız, bizimkilere göz kulak olursunuz!" dedi adam. "Memnuniyetle!" dedim. Vedalaşıp ayrıldık. Ne kadar iyi niyetli samimi insanlar diye geçirdim içimden.
Ertesi hafta, fazla mesailerim çok biriktiği için yerine bir haftalık izne çıkardılar. Pazartesi eşlerimiz işe gidince Ebru bize geldi, aşk yuvasını beklemeye gerek yoktu. Öğlen çıktım, bir iki arkadaşa uğradım, hepsi esnaf, yanlarında çok durulmuyor. Canım sıkıldı. Ne yapsam, ne yapsam diye düşünürken aşk yuvasına gideyim dedim. Toparlar düzenlerim. Belki Ebruyu ararım, 1 saat de olsa gelir diye düşündüm.
Tam evin önüne gelince üst kat penceresi açıldı, Hatice birşeyler silkeliyordu. Kafamı kaldırıp gülümsedim ve "Kolay gelsin!" dedim. O da gülümseyip, "Sağol!" dedi, sanki sesi duyulsun istemez gibi. İçeri girdim. Genelde benden 10 dakika sonra, ya da 10 dakika önce gelirdi Ebru.
20 dakika sonra mesaj geldi, "Kahve ikram edeyim. Pardon Hatice ben." yazıyordu. "Zahmet olacak, içerim!" yazıp, iki dakika sonra yukardaydım. Kapının arkasında bekliyormuş, zili çalmadan açtı. "Buyrun..." dedi kısık sesle. Geçtim. Kahveleri yapıp getirdi. Başörtüsü gibi birşeyi ensesinden bağlamış. Eşofmanlarıyla gayet günlük kıyafetliydi. "Kusura bakma ev hali!" dedi. "Yok, gayet şıksın!" dedim.
Hatice, "Baktım genelde 10 dakika önce ya da sonra gelirdi misafirin, bu kez gelmeyince, sanırım yalnız dedim, kahveye çağırayım diye düşündüm!" dedi. Soran gözlerle baktım. Hatice, "Ne yapayım fazla eşya getirmedik, 5 dakikada bitiyor evi toparlama işi, sonra tüm gün ya pencereden bakıyorum gelene gidene, ya da internette geziniyorum. Apartmanda karşı dairemdeki yaşlı teyze, o da torununu okutmaya gelmiş, kulakları duymuyor, sohbet edilmiyor. Üstte üniversiteli kızlar var, karşılarında da oğlanlar onlar, karşılıklı birbirlerindeler. Evde can sıkıntısı, çarşılara çıkıyorum, ama avare avare dolaşılmaz ki. Altta da sizler varsınız, karşı daire de sizin gibi kullanıyor herhalde, onlar ayda 1-2 gidip geliyor ama!" dedi gülümseyerek.
"Madem bu kadar biliyorsun, o bayan arkadaşım, ikimiz de evliyiz, o da burayı kiralamış!" dedim. "Anladım zaten! Seslerden anlamıştım. Daha önce sessiz sakin bir üniversiteli Salih oturuyordu, yatay geçişle memleketine gitti, maddi durumlar..." dedi. O an (Salih gitmese iyiydi!) der gibi bir hüzün geçti gözlerinden. Kadın bu kadar şey anlatmış, eve kahveye çağırmış, sorun çıksa ne olur dedim kendimce. "Salih'le yakındınız sanırım?" dedim. Utandı mı ne, kafayı eğdi, "Evet, gitmesine üzüldüm!" dedi. "Salih gider Furkan gelir, dert etme!" dedim gülerek.
Kahve boşlarını alıp mutfağa gitti. Birkaç dakika gelmeyince kalkıp mutfağa baktım, yok. Yan odanın kapısı açıktı. Açılıp yatak haline gelmiş çekyatta pikeyi beline kadar çekmiş, sütyeni ve yastığa döktüğü kahverengi gür saçlarıyla yatmış, "Furkan gelsin artık!" dedi. Soyunup pikeyi kaldırdım. Güneş değmemiş bembeyaz vücudu resmen taş gibiydi. Güzelliği kıyafetlerinden bile belli olurken şimdi çırılçıplaktı. Yanına uzandığımda, dönüp kollarını boynuma doladı, "Öp beni!" dedi fısıltıyla. Dudaklarını dilini emerken karşılık veriyor, iki elimle göğüslerini okşuyor, arada yanaklarına, boynuna öpücükler kondurarak göğüslerine kadar inip, göğüs uçlarını emiyor, dilliyordum...
Ellerini sarmış, sırtımı omuzlarımı okşuyor, altımda inleyerek kıvranıyordu. Göbek deliğini dilleyip kasıklarına indiğimde kıvranışları daha da arttı. Amcığı çok hafif tüylüydü. Önce parmaklarımla amının dudaklarını açtım, sonra da dilimin ucunu değdirdim. "Offf!" dedi yine kısık sesle. Amını yaladıkça inlemeleri çoğalıp, çekyatta kafasını bir sağa bir sola atarak çırpınıyor, saçlarımı koparırcasına çekiştiriyordu. "Oyyyy, oyyy, sakın durma, sakınnn durmaaa!" diye inliyor, suları sanki o yol kenarlarındaki köy pınarları gibi akıyordu. Ağzım burnum sırılsıklamdı...
Yanına yatıp ona doğru döndüm, onu da sırtüstü yatırıp, benden taraftaki bacağını kaldırıp yarağımı amına soktum. "Offfff, çok güzel bir yarak bu, sik amcığımı, dağıt, dibini bulana kadar sokkk!" dedi. Kulağına, "Bir hafta izinliyim, hergün gelip sikeceğim seni, amını yarağa doyuracağım!" diyordum. "Gel sik, hatta hiç gitme, ohhhh, bütün gün sik istersen!" diye inliyordu. Uzun süre böyle siktikten sonra alta yatıp kucağıma aldım Hatice'yi. Şimdi o upuzun salçaları göğüslerinin üzerine düşmüş, zıplıyordu. "Ohhhh, ne güzel kazık gibi yarağa oturmak!" diye söyleniyor, giderek hızlanıyordu. Ben de alttan pompalamaya başladım. Karşılıklı hareketlerle resmen birbirimizi sikiyorduk. Titremelerinden, durup kasılıp tekrar başlamalarından orgazmlarını sayabiliyordum. Hatice üçüncü orgazmını yaşarken ben de döllerimi amının içine akıttım. Durup kasıp dışarı boşalma şansım olamazdı, çok dolmuştum.
Yanyana yatarken, "İçine boşaldım ama?" dedim. "Sorun yok!" dedi. Birer sigara yaktık. "İlk sen mi anlatırsın, ben mi anlatayım?" dedi. "Anlat!" dedim. "Ben Sarıgöl'den değilim, babam öğretmendi tayini çıkınca gittik, ortaokul ve liseyi orda okudum. Lise bitince 14 yıl önce (hesaba göre yaşıttık) aynı okulda görev yaptıklarından benden 10 yaş büyük kocamla evlendim. Babası Sarıgöl'de zengin bir çiftçi, yatılı öğretmen okulundan sonra üniversite okuyup gelmiş, hem çiftçilik hem öğretmenlik yapıyor. Kibar, görgülü, dürüst adamdır. Fakat ilk zamanlar benimle sevişirken ereksiyon sorunu yaşıyordu, benim çok güzel olduğumu, canımı yakacağından korktuğunu falan söylüyordu, eliyle boşaltıyordu..."
"Bir gece çok zorladım, yarı kalkıkken içime almaya çalışırken kalçalarından tuttum, o an farkettim ki irkildi. Ben de parmağımı arka deliğine doğru kaydırıp bastırdım, yarağı o zaman kalktı ancak, o gece hamile kaldım zaten. Sonra bir süre daha dokunmadı bana. Ben yine bir gece sırtı dönük yatarken parmağımı göt deliğine bastırıp yarağını elime aldım. Parmağım ikinci boğuma kadar girdi götüne, yine yarağı sertleşti ve sikti beni, ama parmağımı çıkarmama müsaade etmeden ve daha çok kıvıra kıvıra. Sonra ağlayarak anlattı, yatılı okurken yatakhanede normalmiş böyle şeyler, hatta üst sınıflar alt sınıflardan seçermiş. Bizimki kurtulamamış bundan, üniversitede de erkeklerle olmuş..."
"Bana, istersen boşanalım, ömür boyu sana bakarım dedi. Ama 3.5 aylık hamileydim. Ne der, nasıl açıklarız diye düşündük uzun zaman. Oğlumuz oldu. Sonrasında kalmaya karar verdim. İnternetten bir sürü oyuncak aldı ikimize de, ben onu belden takmalı yaraklarla siktim, götüne vibratör sokarken o da yarı kalkmış yarağıyla beni sikti. Defalarca tatillere gittik, birilerini bulup gerçek sikişler yapmak için, ama tüm çabalarımıza rağmen yapamadık, daha doğrusu ben yapamadım..."
"Sonra oğlumuz Fen lisesini kazanınca buraya geldik. Aşağıda tek kalan Salih'i gözüme kestirdim. Ama daha çok gençti. Tam birşeyler olabilecekken korktu sanırım. Ona sana anlattığım gibi anlatamazdım da, genç dedim okulda falan anlatır başkaları da musallat olur. Anlayacağın 2 ay önce seni gördüm eve girerken, sen her gelişinde arkandan ya da önünden kadın da geliyordu, anladım ve kocama söyledim. O da gelip seni görmek istedi. Cumartesi misafirin gidince dışarıdan geliyormuş gibi aşağı inip kapı önünde çıkmanı bekledik, anlayacağın sana tuzak kurdum dedi!" dedi.
"Böyle tuzağa can kurban dedim!" vücuduna dokunup. Uzanıp dudaklarından öptüm. Aşağıyı gösterip, "Ebru duymadığı sürece ben her zaman yanındayım, haberin olsun!" dedim. "Teşekkür ederim!" dedi, sarılıp dudaklarımı öpmeye başladı. "Benim gitmem lazım!" dedim (Sabah Ebru, öğlen Hatice, biliyordum ki karımın regl bugün bitti, akşama sevişmek isteyecek).
Giyinip çıktığımda Ebru'dan mesaj vardı, "Müsaitsen gel, kahve içelim, dükkandayım!" diye. "Geliyorum!" yazıp gittim. Dükkanından girdiğimde en az 4-5 eleman vardı. İlk denk gelen satış temsilcisine, "Ebru hanım?" diye sordum, "Buyrun, üst katta büroda!" dedi. Herhalde son günlerde yaşadıklarımdan olsa gerek, herkes potansiyeldi. Kadın önümden yürürken baktım Armut popo, gözüm götünde üst kata çıktık. Jaluzilerle kapalı camekanlı bir odanın sadece kapı camındaki jaluzi açık. Kadın kapıyı tıklatıp, "Ebru hanım, misafiriniz var!" dedi. Gerçekten kaliteli döşenmiş bir bürosu vardı.
Ebru beni görünce, "Gel canım, gel!" dedi. Bir an Ebru'nun bu rahatlığı aklıma takılıp, beni getiren kadına doğru baktım. Ebru, "Hımmm, komşum komşunla tanışmadın mı? Ayşe, bu da Furkan!" dedi gülerek.
[Furkan]
85 notes · View notes
yurekferahligi · 2 months ago
Text
Tumblr media
19.09.2024
bugünleri mide bulantısı ve halsizlikle geçiriyorum, canım bazen bir şeyler istiyor ama yapmak istemiyorum ya da yapsam çok midem bulanıyor ve yiyemiyorum. ev işleri bazen aksayabiliyor azar azar yapmaya çalışıyorum. tek sıkıntım şu an yemek gibi. dışarıdan yemek yemek istemiyorum, istediğim biran önce annemlere gidip hiçbir koku almadan direkt masaya oturduğum yemekleri yiyebilmek. bazen midemin bulanmadığı dönemi hatırlamaya çalışıyorum ve sanki bu dönem hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor ama geçecek. hiç şikayet etmiyorum hep çok şükür diyorum bugünü bile öyle çok istedik ve bekledik ki :') hatta bazen inanamıyorum bile. yolun daha çok başındayız ama zaman da çabuk geçiyor. çok güzel bir defter almıştım öğrenince, hislerimi yazmaya başlayacağım şimdi, tüm bunlar beni ağlatacak.
76 notes · View notes
noksanmiyim · 1 month ago
Text
iyi değilim. iyi olamadım. hiçbir şeyi beceremedim. ne sevmeyi becerebildim ne sevilmeyi. hep bir taraftan eksik kaldım. canım acıdı gülümsedim. yarım kaldım; sustum. ama artık yoruldum, gerçekten. ne yapsam iyi olamıyorum. her yerim acıyor. ama bu fiziksel değil, dinlensem de geçmiyor. zihnim susmuyor. hâlimi anlatacak bile mecalim kalmadı. sanki şu kocaman evrende yok oluyorum ve kimse farkımda değil.
52 notes · View notes
layezalll · 11 months ago
Text
Tumblr media
15 haziran salı
uzunca zamandır aklımın derinliklerinde olan duygularımı uyandırma çabasına vardığımda ilk aklıma düşen eylemi hayata geçirme planları yapıyorum
Yazmayı bırakmayı düsünüyorum, hak etmediği sevdalara konan yüregime isyanım.
Sonra kıyamıyorum kendime ..
Tıpkı sevdasının sevdiğine kıyamadığı gibi…
Yalnızlıgım geceyi yırtıp parçalıyor
Karanlıklara doğru sızıyor hasretim…
İçimde zehir gibi kanıma karışıyor
Bağır bağır içimden çıkmıyor
Kalemi alıp elime bugünümü yeniden Yazmayı planlıyorum.
Gecenin rezilliğine inat mışıl mışıl uyumuş numarasıyla uyandırıyorum bedenimi.
Telefonun saati tam 6.30 da başlıyor çalmaya sezen Aksu 'dan sen ağlama dam dam darrayray rarayraray.
Öyle dinç kalkiyorum ki yatağımdan saati kapatıp pencere önüne doğru gidiyorum.
Dışarıda yağmur mu?
Soguk mu?
Yok ya güneş var kocaman bir güneş odanın içinde doğuyor sanki perdeyi iyice araliyorum.
Tertemiz sabahın havasını içime çekiyorum.
Neşeli şarkılar söyleyerek duşa giriyorum bla bla bla..
Bir çay demliyorum kendime demlene demlene kafayı çeker gibi içeceğim.
Üzerime renkli bir seyler giyineyim himmm mesela mavi evet özellikle turkuaz mavisi nasıl hos oldum işte budur vay be…
Çayım da hazır oldu balkona çıkalım bir sigara yakalim sonra da düşeyim yollara malum işe gitmek lazım …
Gülücükler savurarak girelim kuruma “Günaydın arkadaşlar ” ohoooo neşemiz yerinde hayat bana güzel…Bol köpüklü kahvemi alıp açalım telefonu bakalım gündemde neler olmuş canım memleketim her yeri güllük gülistanlik haber okumaya dahi gerek yok biz de kötü ne olur ki???
Devamını yazamayacak kadar sahte..
Samimiyetsiz…
Nesin sen söyle nesin?
Fuat
Kimsin?
Gününü yeniden yazacak kudrette misin???
175 notes · View notes