#Sakarya Meydan Muharebesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Haymana Belediyesi ile Kardeş şehir ortak protokolü düzenlendi
Bulancak Belediye Başkanı Necmi Sıbıç, 23 Ekim Çarşamba günü, Ankara’ da Haymana Belediyesi ile Kardeş şehir ortak protokol törenine katıldı. Haymana Belediye Başkanı Levent Koç ile ortak protokole imza atan Bulancak Belediye Başkanı Necmi Sıbıç, “Milli Mücadele yıllarında Giresun’umuzun 42. ve 47. Gönüllü Alaylarının, yani atalarımızın kan döktüğü ve şehitliklerinin bulunduğu bu şehrimizle…
0 notes
Text
cumartesi günkü maceralı yolculuğun ardından gece 12 buçuk gibi vardık misafirhaneye. Pazar günü dolu dolu ve çok eğlenceliydi kızlarla. Ginolu kalesini bir yerlere not edin, muhteşem bi manzarası vardı. Geçen yıl Trabzon'da da girmiştim denize ama Karadeniz dalgalıdır gerçeğini pazar günü görmüş oldum. arkadaşlar ben ömrümde böyle dayak yemedim yahu. Hele bi dalga öyle bi geldi ki mideme yumruk attı mübarek sanki. resmen ufak çaplı bir sakarya meydan muharebesi verdim dalgalara karşı. 1 saat denizde kalıp herhalde toplasam 5dk ancak yüzebildim. yanmam da cabası üstelik. Ya da yanamamam mı demeliydim. kızardım malum, Allah vergisi olarak yanamıyorum 🤷🏻♀️.
gün batımını izlemeye gittik sonra o da ayrı güzeldi. denizde gün batımı bir başka bee 🥲 Allah'ım sen ne güzel yaratıyorsun ya Rabbim subhanallah 😍 dönüş yolu kuyu kebabını nerde yeriz telaşesiyle geçti Kastamonu merkeze kadar. asıl yerinde kalmamış ama merkezde bir yerde bulduk çok şükür. sonra da şabani hz. nin türbesine gittik. çok büyük bi alan değil ama değişik bi huzur vardı orda neden bilmiyorum, etkiledi beni. asa suyundan içemedik çünkü deli gibi sıra vardı.
ve ne yazık ki her güzel şeyin olduğu gibi bunun da sonu geldi. döndüm geldim kürkçü dükkanına. Cuma yine yola revan olacağım Allah izin verirse. o yüzden yola çıkmadan cam filmi taktırdım. Ha bu arada söylemiş miydim bilmiyorum ama cumartesi otobüse binmeden hemen önce arabanın marşpiyelinin canına ot yıkadım 🥹neyse ne diyorduk canım sağolsun. Ve bu akşam da haliyle çamaşır yıka as'la geçti gitti bakalım. son 3 (:
4 notes
·
View notes
Text
Sakarya Meydan Muharebesi bugünün hür ve bağımsız Türk Devleti nin yolunu açmıştır TBMM 19 Eylül 1921 tarihinde bu emsalsiz zaferin anısına Başkomutan M.Kemal ATATÜRK e Gazilik unvanı ile Mareşallik rütbesini armağan etmiştir19 Eylül Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ün şahsında Türk kahramanlığının taçlandığı bir gündür
Türkiye adı ile yaşatılanTürk e ait olan bu Türk vatanı şehit ve gazilerimizin mirasıdır Kahraman gaziler Gaziler Gününüz kutlu olsun Hayatını kaybetmiş gazilerimize Allah tan rahmet diler hayatta olan gazilerimizin atalarından geçen kahramanlıklarına minnet ve şükranlarımızı sunarız.Amin.
9 notes
·
View notes
Text
HÜRRİYET ATEŞİ
Bir hatırlayalım bu tarihten 99 yıl önce yani 1923’te atam ve yol arkadaşları yıllar sürmesi dileğiyle bize çok büyük bir armağan verdiler. O armağan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıydı. 1925’ten bu yana her yıl Türkiye ve KKTC’de okullarda, sokaklarda, stadyumlarda ve daha nice yerde törenlerle kutladığımız bu bayram sayesinde egemenlik millete ait oldu. Halk yöneticisini kendi seçti ve haklarını güvence altına aldı. Ve ki bana göre en önemlisi çağdaş ve modern bir toplum yapısı oluşturuldu. Özellikle kadınlar miras hukukundan, okuma hürriyetine; boşanma hukukundan, meslek icra etmeye; kıyafetten, fikriyata her alanda hak ettiği değere ve kıymete erişti. Peki, hiç düşündük mü 29 Ekim’de cumhuriyet neden ilan edildi? Hemen söyleyeyim 27 Ekim’de İcra Vekil Heyet’inin istifası ve meclisin güvenini kazanabilecek bir kabine listesinin olmaması gibi sorunlara çözüm olması için 29 Ekim akşamı acil bir toplantıyla cumhuriyeti ilan ettik. Şimdi onların verdiği bu armağanın sefasını sürerken o zamanlara bir bakalım. 7 düvel bir olmuş hasta adam diye nitelendirdikleri yüce imparatorluğu yıkmaya geliyordu. Ve nihayetinde dayandılar geçilmez boğaza, Seddülbahir’e, Conkbayırı’na, Anafarta'lara ,Çanakkale’ye. Ama bir şeyi unutmuşlardı karşılarındaki alelade bir ordu değil Türk ordusuydu ve başlarında çocukluğundan beri asker olma hayaliyle yanıp tutuşan vatanı için canını dişine takan Mustafa Kemal vardı. Nitekim bunu unutmalarıyla hayallerine veda etmeleri bir oldu. Aradan aylar geçti ve 13 Kasım 1918’de boğazda düşman gemileri, limanlarda düşman askerleri İstanbul işgal edildi. Bunu gören o adam vatanına kirli ayaklarla basılmasına dayanamadı. 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Samsun’a Bandırma vapuruyla yola çıktı. Ve işte 4 yıl sürecek Kurtuluş Savaşı’nın ateşi göklere doğru uzandı. Samsun, Sivas, Amasya, Maraş, Urfa, Malatya, Antep, Konya ülkenin dört bir yanından binlerce insan vatanı için seferber oldu. I.İnönü, II.İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Meydan Savaşı, Başkomutanlık Meydan Muharebesi derken 11 Ekim’de Mudanya Ateşkes Antlaşması ve en son 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması ile Kurtuluş Savaşı’nda elde edilen başarı siyasi zaferle taçlandırıldı. 29 Ekim’de ise galibiyetleri, mağlubiyetleri, antlaşmaları ve tartışmaları ile vatanı düşmandan kurtarmış yeni bir devlet kurmuştuk. Ya istiklal ya ölüm diye girdiğimiz bu yoldan zaferle çıkmış. Efendiler! Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz diye de noktayı koymuştuk. Şu ansa o kulmuş devletin içinde onların verdiği mücadele gösterdiği fedakârlıklar sayesinde rahatça yaşayabiliyoruz. İçimizden bazıları hala bu kadar fedakârlığı ve dökülen kanı umursamadan kendince konuşurken onlar için sadece ”Yılların Sefası” çok mu geldi demek istiyorum.
#hürriyet#özgürlük#özgürlüğümüze#atatürk#savaş#kurtuluş savaşı#29 ekim#mustafa kemal atatürk#gazi mustafa kemal#özlemek#geçmişe özlem#özlem#zafer#türkiye#fedakarlık#cumhuriyet#cumhuriyet bayramı#kadın hakları#keşfet#kitap#i̇stanbul
6 notes
·
View notes
Text
Sınava Girecek Öğrencilere;
Sakarya meydan Muharebesi, Sakarya'da olmamıştır
Konya Ülke değildir
Fındığın Urfa ile alakası yoktur
Kapalı Maraş Kıbrıs'tadır, dondurma değildir
Uzun Hasan'ın Zonguldak'la bir alakası yoktur, hatta kimdir bilen bile yoktur
Mersin Güneydoğu'da değildir
Çorum diye bir ülke hala kurulmamıştır
1939'da Atatürk zeytin kanunu çıkarmamıştır, çünkü o zaman ölmüştü
Trakya'nın ilçesinin, illerinin, en güzel ilçesi, diye bir şehrimiz yoktur
Hz.Ali kitapları olan bir düşünür değildir
İstanbul'da Kağıttepe diye bir yer yoktur
Sakın böyle saçma sapan cevaplar vermeyin, sonra sınavda başarısız olursunuz. Benden söylemesi… 😉
Kaynak: https://twitter.com/filiz175/status/1653827997084819458
3 notes
·
View notes
Video
youtube
Mustafa Kemal Nasıl Gazilik Ünvanı Aldı || Sakarya Meydan Muharebesi || ...
0 notes
Text
30 Ağustos Keşan’da coşku ile kutlandı
https://pazaryerigundem.com/haber/186972/30-agustos-kesanda-cosku-ile-kutlandi/
30 Ağustos Keşan’da coşku ile kutlandı
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 102.yıldönümü dün Keşan’da kutlandı.
Erdoğan DEMİR/ EDİRNE (İGFA) – Kutlama programı dün saat 09.30’da Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı’na çelenklerin sunulması ile başladı.
Kaymakam Cemalettin Yılmaz, 4.Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Gürcan Sezengöz ve Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’ın çelenkleri sunmasının ardından saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile devam edildi.
Törene Keşan Cumhuriyet Başsavcısı Hilal Bozdağ, AK Parti Keşan İlçe Başkanı Savaş Pekdemir, CHP Keşan İlçe Başkanı Anıl Çakır, MHP Keşan İlçe Başkanı Adnan İnan, SP Keşan İlçe Başkanı Ahmet Köseler, gaziler ve mahalle muhtarlar ile kalabalık bir Keşanlı katıldı.
Saat 09.45’te Kaymakamlık Makamı’nda Keşan Kaymakamı Cemalettin Yılmaz, 4.Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Gürcan Sezengöz ve Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan tebrikleri kabul etti.
Kutlamalara daha sonra saat 10.00’da Atatürk Parkı önündeki Cumhuriyet Meydanı’nda Yılmaz, Sezengöz ve Özcan halkın bayramını kutlaması ile devam edildi.
Keşan Belediye Bandosu eşliğinde , saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Ağustos mesajı okundu.
Edirne Milletvekilleri Fatma Aksal, Ediz Ün, Ahmet Baran Yazgan ve Mehmet Akalın’da 30 Ağustos Zafer Bayramını’nı gönderdikleri mesajla kutladı.
Tankçı Yüzbaşı İdris Özmen günün anlam ve önemini belirten konuşmasını yaparak şunları söyledi. “Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına temel teşkil eden, 30 Ağustos 1922’de kazandığımız Büyük Zafer’in 102.yılını ulusça kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz. Asil Türk milleti kahraman Türk Ordusu ile birlikte varlığına ve vatanına kastedenlere karşı 102 yıl önce bugün kahramanlık ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretinle yeniden dirilerek top yekün vermiş olduğu mücadele sonucunda eşine tarihinde az rastlanır bir zafer kazanmış. Aziz yurduna ve bağımsızlığına kast eden işgal kuvvetleri karşısında Türk Ordusu’nun ortaya koyduğu eşsiz bu zaferin her safhası tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir. 1900’lü yılların başında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşmenin gelişmesi sonucunda 1.Dünya Savaşı çıkmış, müttefiklerin aldığı ağır yenilgiler sonucu Mondros Müterakesi imzalanmış. Anlaşma ile 1000 yıldır üzerinde kan dökerek, can vererek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları o dönemin büyük devletleri ve o dönemin onların maşaları tarafından işgal edilmiş. Ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr Anlaşması da ulusumuza dayatılmıştır. İşgal güçleri, girdikleri her yere adeta tarihi kinlerini kusarcasına, kadınımıza, yaşlımıza ve çocuklarımıza, dünyada eşine az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen, üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk ve onun dava arkadaşları, bağımsızlık meşalesini yakarak, Ya İstiklal Ya Ölüm parolası ile aydınlığa giden yolu aralamışlardır. Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Özellikle Sakarya Meydan Muharebesi ile hedefe ulaşır muktedir olduğumuzu milletimizin iktidarı uğruna, kanının son damlasına kadar mücadele edeceğini ispatlamıştır. Artık dünyanın en kahraman en savaşçı milletine düşen görev, düşmanı son neferine kadar vurmak olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlığı altında Türk kuvvetleri düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek, düşmanı aldatmayı başarmıştır. Avrupalıların 5-6 ayda geçilmez dediği Afyon mevzilerini 3 günde geçerek, 30 Ağustos’a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümü imha edilmiştir. Bu büyük zafer ile düşmana son darbede vurulmuştur. Ardından icra edilen takip harekatı ile de 9 Eylül’de düşma İzmir’de denize dökülmüştür. 30 Ağustos’un gerçek anlamını ve önemini Büyük Zafer’in 2.yıldönümünde Dumlupınar’ın Çaltepesi’nde yapılan törende Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği söylevde görürüz. Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada taçlandırıldı. Bu safhada akan Türk kanları bu semada uçan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Harpler yalnız karşı karşıya gelen iç ordunun çarpışması değildir. Meydan muharebesi milletlerin bütün varlığı ile ilim vefat alanlarındaki yükselmeleri ya ahlaklarıyla kültürleriyle kısaca bütün maddi ve manevi kudretleri ile çarpıştığı bir imtihan meydanıdır. 30 Ağustos Zaferi Türk Ordusu’na silahlı Kuvvetler Günü olarak armağan edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin huzur ve bekasını sağlamak, bölgemizde ve dünyada sürekli barışın temsiline katkıda bulunmak için, tarihten ve milletinden aldığı güçle, modern harp ve silah teçhizatı ile güçlü ve dinamik personeli ile ulaştığı yüksek eğitim seviyesiyle, azim ve kararlı komut akademisiyle, dostlarının ve ülkemizin güvencesi , düşmanlarımızın korkulu rüyası olmaya devam etmektedir. Dünyanın sayılı askeri güçlerinden birisi olan silahlı kuvvetlerimiz her zaman her yerde ve her şartta verilecek görevleri ifaya hazırdır. Milli egemenlik, milli şuur ve tam bağımsızlık esasına dayanan Atatürk ilkeleri bugüne kadar olduğu gibi, gelecekte de Türk Silahlı Kuvvetlerimize rehber olmaya devam edecektir. Bu kutsal ve tarihi vesileyle ulusça başta Ulu Önder
Atatürk olmak üzere dava arkadaşları ve Aziz şehitlerimiz ile ebediyete intikal eden gazilerimize rahmet ile anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor. Şükranlarımızı sunuyoruz ruhları şad olsun arz ederim”
Kutlamalar resmi geçidin yapılması ile sona erdi.
Ardından CHP Keşan İlçe Başkanlığı’da Anıta çelenk sunarak saygı duruşunda bulundu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
30 Ağustos: Milletin Kaderini Değiştiren Zafer
✍🏻 Orhan Ayber
https://www.gundemarsivi.com/30-agustos-milletin-kaderini-degistiren-zafer/
Türk milletinin tarih sahnesindeki en önemli zaferlerinden biri olan 30 Ağustos, sadece askeri bir başarı değil, bir milletin varoluş mücadelesinin zirvesidir. Anadolu’nun her köşesi bu zaferin hatırasını taşır; dağlar, vadiler ve ovalar, Türk milletinin bağımsızlık aşkıyla yoğrulmuş azminin yankılarıyla doludur.
20. yüzyılın başları, Anadolu toprakları için zor bir dönemdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü, Sevr Anlaşması’nın ağır şartları ve işgalci güçlerin ilerleyişi, milletin varlığını tehdit eder hale gelmişti. Tam da bu dönemde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bir direniş destanı yazıldı. 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz, Türk ordusunun fiziksel gücünü ve manevi direncini ortaya koydu. Kocatepe’de bir hilal gibi parlayan Türk ordusu, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği sayesinde zafere ulaşmıştır.
30 Ağustos Zaferi, milletin umudunu yeniden inşa ettiği, karanlığa karşı direndiği ve bağımsızlık mücadelesinin zaferle taçlandığı gündür. Bu zafer, sadece düşmanı topraklarımızdan çıkarmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır. Türk milleti, bu zaferle tarihine yeni bir sayfa eklemiş, geleceğini kendi elleriyle yeniden şekillendirmiştir.
Her yıl 30 Ağustos’ta, bu büyük zaferi kutlarken, aslında bir milletin yeniden doğuşunu anıyoruz. Bu zafer, bağımsızlığın ve özgürlüğün değerini hatırlatırken, geleceğe olan sorumluluğumuzu da vurgular. 30 Ağustos, yalnızca bir askeri zafer değil, aynı zamanda bir halkın iradesinin ve inancının zaferidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleri, milletimizin azim ve kararlılığını özetler:
“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.”
Bu söz, 30 Ağustos Zaferi’nin sadece bir meydan muharebesi değil, topyekûn bir direnişin ve ulusal bilincin uyanışının simgesi olduğunu gösterir. Her karış toprağın vatan kabul edildiği, her bireyin bu mücadelede yer aldığı bir zaferdir bu.
Bugün bizler, bu büyük zaferin mirasçıları olarak, 30 Ağustos’ta bir araya gelip bağımsızlığımızı kutlarken, milletimizin birliğini, beraberliğini ve geleceğe olan inancını da pekiştiriyoruz. Bu inanç ve azimle, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek var olacağına olan güvenimiz tamdır. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!
“Zafer, ‘Zafer benimdir’ diyebilenindir. Başarı ise, ‘Başaracağım’ diye başlayarak sonunda ‘Başardım’ diyebilenindir.”
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk
Bu büyük zaferin detaylarını sizlere özenli başlıklarla hazırladım…
Değerli dostlarım bugün sizlere Zafer günlerinden söz edeceğim Tarihimizin En Pırıltılı, En Coşkulu Yıllarından bahsedeceğim.
Sakarya savaşı 22 gün ve 22 gece sürmüştür. Emperyalist güçlerin desteklediği Yunan orduları çok daha donanımlı olmasına karşın savaşı Gazi Mustafa Kemal komutasında Türk ordusu kazanmıştır…
Bu savaş dünya savaş literatüründe “Subaylar savaşı” olarak anılır. Gerçekten hiçbir savaşta bu kadar çok subayın hiç tereddüt etmeden düşmanın önüne atılıp şehitlik mertebesine ulaştığı görülmemiştir.
Ben bu yoruma bir başka görüş eklemek isterim Sakarya savaşının isimsiz kahramanları ise Türk kadınlarıdır.
Sakarya savaşının sonuçları şöyledir (Sinan Meydan’ın yazılarından)
Yunan ordusu maddi ve manevi olarak sarsıldı.
2) Fransa Başbakanı Briand barış yapılmasını istedi.
3) İngiliz Başbakanı Lloyd George Sevr ruhuna veda etmek gerekir dedi. Türk Devleti’ni yok sayan Sevr, tarihin çöplüğüne gitti.
4) İtalya Anadolu’dan çekildi.
5) Bu savaştan sonra TBMM, MUSTAFA KEMAL’e GAZİ ve MAREŞAL unvanı vermiştir…
30 Ağustos Kurtuluş savaşı; Savaş 26 Ağustos saat 05.30’da topçu ateşi ile başladı. İsmet Paşa’nın anılarından “27 Ağustos günü bazı önemli tepeleri zapt etmiştik yunan ordusu bozgun halinde geri çekiliyordu ve Afyon’u işgalden kurtarmıştık.” (Bu yazılarımı Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin belge ve anılarla 30 Ağustos Zaferi yayınından aldım.)
30 ağustos Dumlupınar meydan muharebesi ve kesin zafer:
Gazi Mustafa Kemal Paşa “Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları İlk hedefiniz Akdeniz’dir… İleri!” emrini verdi.
Türk ordusu verilen bu emirle tam dokuz günde hedefe ulaştı. Karşısında düşmana yıkılan yakılan köylere kasabalara rağmen ve koşarak 9 Eylül’de İzmir’e ulaştı. Yiyecekleri bir çorba ve kuru ekmekten ibaretti… Tarih böyle bir destana tanık olmadı olamazdı.
Gazi paşamızın emrini alan kahraman ordumuz, başta süvarilerimiz olmak üzere tüm Anadolu’muzu kurtarır. Yunan ordusu kaçarken geride büyük bir enkaz bırakmıştır. Ordumuz 8 Eylül’de Manisa’ya girer.
Ben Manisa işgal günlerini Çanakkale şehidi eşi olan rahmetli Satı sonra aile soyadını alan Satı Ayber’in anılarından söz edeceğim.
Manisa Mutasarrıfı Giritli Hüsnü’dür. Gerçek bir hain ve Türk düşmanıdır. Bu hain, ülkeden kaçtıktan sonra Hüsniyadis adını almıştır.
İşgalden bir gün önce Manisa halkını istasyona davet etti. Bizler de gittik, istasyon meydanındaki ağaçlarda asılarak idam edilmiş 5 genç delikanlı vardır. O sıralarda Yunan ordusu Manisa’ya trenle gelmek üzeredir. Bu 5 genç mutasarrıfın yanına gelerek “Manisa’mıza Yunan askerini sokmayacağız” dedikten sonra onları adamlarına yakalatıp asan bu hain vali, “Bu olay size ders olsun, Yunanlılar buraya padişahımızın izniyle geliyorlar.” dedi.
Manisa şehri bu hainin yönetiminde 3 yıl kalır. Fakat Yunan ordusu yenilip bozguna uğrayıp kaçarken Hüsniyadis tüm Manisa halkını katletmek ister ve halkı meydanlara toplar. Ancak bazı gençler arabalara yerleştirilen makineli tüfekleri fark eder ve Bütün Manisa halkına Spil dağına doğru koşmalarını önerirler.
Herkes dağlara koşmaya başlar rahmetli babam o zaman 3 yaşlarındadır. Zaman zaman gençler onu kucaklarına alarak yardımcı olurlar. Artık Spil dağının tepesindelerdir ve şimdilik güvendelerdir. Dağ köylerinde Yörükler halka ayran ve yemek ikram ederler ve heyecanlı bir bekleyiş başlar.
Bu arada Süvari kolordumuzun komutanı Fahrettin Altay Paşa Manisa halkının toptan yok edileceği haberini alır ve Yüzbaşı Hüsnü Bey’e en kısa zamanda Manisa’ya ulaşması emrini verir. Dağın tepesinde birkaç gençte dürbün vardır. Ovada bir toz bulutu görürler hiçbir bayrakları yoktur hemen anlaşılır ki bunlar yenilen Yunan ordusu kalıntılarıdır.
Az sonra bir genç avazı çıktığı kadar bağırır “Gazi’nin askerleri geliyor! Bizim askerlerimiz geliyor!” demesi ile birlikte hepimiz kadınlar, çocuklar, yaşlılar, sakatlar sel gibi ovaya doğru akıyorduk ve onlara ulaştığımızda hepimiz ağlıyorduk.
Askerlerimizin çizmelerini öpmeye çalışırken hep aynı uyarıyı alıyorduk.
“Gazi paşamızın emri var yarın İzmir’imizi kurtarmalıyız…”
Bu arada süvari yüzbaşısı Hüsnü Bey, son olarak oradaki Manisalılara, “İçinizde üst düzeyde bir görevli var mı?” diye sorar. Bir İlkokul müdürünü gösterirler ona “Manisa’daki Rumların ordumuzun geldiğini bilmelerine rağmen terk etmeyenleri incitmeyin.” der ve “Gazi paşamızın emridir.” Diye devam eder.
Şimdi sizlerle ilkokul günlerimin anılarını paylaşacağım:
Yer Manisa: Murat Germen ilkokulunda okuyorum. O zamanlar başta Cumhuriyet bayramı olmak üzere tüm milli bayramlar coşkuyla kutlanırdı.
Biz öğrenciler gaziler geçerken başımızdaki öğretmenlerin uyarılarına rağmen cadde kenarına koşar, gazilerimizin geçişlerini çılgınca alkışlardık. Gazilerimizin en önünde Manisa Tarzanı olarak anılan bugün rahmetli olan Ahmet Bedevi yürürdü. Halk onları büyük bir coşku ile alkışlar bazı kız arkadaşlarımız duygulanarak ağlardı…
Düşünüyorum da ne güzel günlermiş o günler!!!
Kurtuluş savaşımızın sonunda Yunanlılar yenilgiye uğrayan tüm komutanlarını idam etti… Kurtuluş savaşı bir destandı. Tüm dünyanın takdirini kazanan bir ülkeyi 100 yıl ileri götüren bir destan…
Gerçi Yunanlılar kadar Türklerin içinde de bu zafere üzülen hainler de oldu; mesela onlardan bir tanesi ismini anmak bile istemiyorum “Keşke Yunan kazansaydı ülkemize laiklik gelmeseydi” demişti…
Peki, aynı Yunanlılar bugün ne yapıyorlar? Şimdi de ABD’nin peşine takılmışlar Trakya sınırımıza yakın bir mesafede üs kuruyor ve küstahça ülkemize meydan okuyorlar.
Bu olay bana şu geçmişi hatırlattı; Lozan görüşmeleri sırasında Lord Curzon, İsmet Paşa’ya aynen şöyle söyledi: “Aylardan beri görüşüyoruz, istediklerimizin hiç birini alamıyoruz ama neyi reddederseniz cebimize atıyoruz ve saklıyoruz. Ülkeniz yoksuldur, yarın gelecek bizden yardım isteyeceksiniz. Para bizde ve” ABD büyükelçisini gösterir “Onda var o zaman cebimizdekileri birer birer önünüze koyacağız…”
Bugüne kadar emperyalistlerin bu beklentileri (ama bugüne kadar) hiç gerçekleşmedi. Ata’mızın yolunda, Türkiye, tarihin en büyük kalkınma hızını yakaladı. Ülkemizde binlerce fabrika kuruldu. Anadolu baştanbaşa demir ağlarla döşendi. Kooperatifçilik ve köy enstitüleri ile müthiş bir kalkınma hızını yakaladık. Ta ki son dönemlere kadar…
Nedenine girmek istemiyorum ama bugün maalesef Lord Curzon’un beklentileri gerçekleşti. İngiliz Savunma Bakanı, utanmadan “Türkiye göçmen ara karargâhı olmalı.” demişti.
Eski saygınlığımızı artık okuyamıyorum dış siyasette.
Ata’mızı yitirdik ancak onun büyük eseri NUTUK hepimizin gönlünde.
Değerli dostlar bugün pırıltılı günlere gittik, kendimi bu haftalık huzur içinde hissediyorum.
Sizler de aynı duyguları hissediyor musunuz?
***
Milli Mücadelemizin Simge İsimlerinden Bazıları:
1. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Hiç şüphesiz, 30 Ağustos Zaferi’nin baş mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk, Türk milletini bağımsızlık mücadelesine yönlendiren liderdir. Kocatepe’den 26 Ağustos sabahı taarruz emrini verdiğinde, yalnızca bir askerî harekât başlatmamış, bir milletin kaderini değiştirmiştir. Atatürk’ün şu sözü, onun kararlılığını ve liderlik vasfını özetler: “Ya istiklal ya ölüm!” Atatürk, sadece savaşın yöneticisi değil, aynı zamanda milletin umudunu yeniden yeşerten kişiydi.
2. Fevzi Çakmak
Mareşal Fevzi Çakmak, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli komutanlarından biridir. Askeri dehası ve kararlılığıyla Türk ordusunun yeniden yapılandırılmasında büyük rol oynadı. Büyük Taarruz sırasında, Batı Cephesi Komutanı olarak kritik kararlar almış ve zaferin kazanılmasında kilit bir rol oynamıştır. Onun dirayeti ve stratejik zekası, savaşın seyrini değiştiren faktörlerden biri olmuştur.
3. İsmet İnönü
İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli figürlerinden biridir. İnönü, I. ve II. İnönü Savaşları’nda gösterdiği başarılı savunma taktikleriyle Türk milletinin moralini yükseltmiş ve düşmanı durdurmayı başarmıştır. Büyük Taarruz’da ise Genelkurmay Başkanlığı yaparak, savaşın planlanmasında ve uygulanmasında önemli rol oynamıştır. İnönü’nün soğukkanlı liderliği ve stratejik aklı, zaferin önemli yapı taşlarından biridir.
4. Kazım Karabekir
Kazım Karabekir, Doğu Cephesi’nde Ermenilere karşı başarılı bir askeri harekât yürütmüş, Erzurum ve çevresini düşman işgalinden kurtarmıştır. Bu başarı, Kurtuluş Savaşı’nın diğer cephelerinde de moral etkisi yaratmıştır. Karabekir, aynı zamanda Milli Mücadele’nin siyasi ve askeri temellerinin atılmasında önemli bir figürdür. Onun inancı ve kararlılığı, savaşın kazanılmasında önemli bir rol oynamıştır.
5. Halide Edib Adıvar
Halide Edib, bir yazar ve mücadeleci olarak Milli Mücadele’ye katılmış ve Türk milletinin bağımsızlık savaşında önemli bir rol oynamıştır. İstanbul’un işgali sırasında yaptığı konuşmalar ve yazılarıyla halkı bilinçlendirmiş, Anadolu’ya geçerek Mustafa Kemal’in yanında yer almıştır. Onun en bilinen hikayelerinden biri, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında cephede askerlerle birlikte olmasıdır. Halide Edib, sadece bir edebiyatçı değil, aynı zamanda bir direnişçi olarak da hafızalarda yer edinmiştir.
6. Şerife Bacı
Milli Mücadele’nin simge isimlerinden biri olan Şerife Bacı, İnebolu’dan cepheye cephane taşırken can veren bir kahramandır. Zorlu kış şartlarında, bebeğini ve mermileri korumak için verdiği mücadele, Türk kadınının fedakârlığını ve vatan sevgisini simgeler. Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nın isimsiz kahramanlarından biri olarak, Anadolu kadınının direnişinin sembolü olmuştur.
7. Rauf Orbay
Rauf Orbay, Kurtuluş Savaşı sırasında milli mücadelenin önemli siyasi figürlerinden biri olmuştur. İlk TBMM Hükümeti’nde Bahriye Nazırı olarak görev yapmış, Lozan Konferansı’na katılmış ve savaşın ardından Cumhuriyet’in ilk denizcisi olarak tanınmıştır. Özellikle Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasında gösterdiği dirayet ve diplomasi yeteneği, onun tarihimizdeki yerini sağlamlaştırmıştır.
8. Ali Fuat Cebesoy
Ali Fuat Paşa, Batı Anadolu’daki Kuvayı Milliye direnişini örgütleyen önemli komutanlardan biridir. O, Sakarya Meydan Muharebesi’nde gösterdiği cesaret ve askeri beceri ile dikkat çekmiştir. Ali Fuat Paşa, aynı zamanda Batı Cephesi’nde Yunan kuvvetlerine karşı yürütülen mücadelede etkin bir rol oynamış, zaferin kazanılmasında önemli bir katkı sağlamıştır.
Bu önemli şahsiyetler, 30 Ağustos Zaferi’ni mümkün kılan isimlerdir. Her biri, milletimizin bağımsızlık mücadelesine yön vermiş, zorlu şartlar altında büyük fedakârlıklar yaparak zaferin kazanılmasını sağlamıştır. Onları anmak, sadece bir vefa borcu değil, aynı zamanda geleceğe ışık tutan bir görevdir. Bu zaferin ardında yatan insan hikayelerini unutmamak ve gelecek nesillere aktarmak, milletimizin bağımsızlık ruhunu canlı tutmanın en önemli yollarından biridir.
***
Sakarya ve Kurtuluş Savaşımızın Kahraman Kadınları
Büyük önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 1934 yılında “Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını verdiği” zaman Ata’mızın yaşadığı görkemli günlerde ki en büyük devrimi yaşamıştık. Ata’mızın Türk kadınına layık gördüğü bu haklar pek çok Avrupalı ülkelerden önce gerçekleşmiş ve o ülkelerde kadınların aynı hakları almalarına örnek olmuştur. Ata’mızın Türk kadını ile ilgili sözlerinden bazılarını seçtiklerimi sizlere sunuyorum;
— Ey kahraman Türk kadını “sen yerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın”.
— Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.
— Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın ve bilgili olmaya mecburdurlar.
—Kadınlarını okutmayan milletler ölüme mahkumdurlar.
— Atatürk devrimi aynı zamanda bir kadın devrimidir, bunda kadınların da örgütlü çabaları etkin rol oynamıştır.
Şimdi şöyle düşünüyorum; Atamızın Türk kadınına verdiği bu destek ve haklar için Sakarya ve Kurtuluş savaşlarımızda, Türk kadınlarının başarılarının rolü olmuş mudur?!.
Kahraman kadınlarımızdan önde gelen bazı mühim örneklerimiz;
1) Nene Hatun; Rus cephesinde ki savaşta önemli görevler üslendi, eline aldığı davulla köy köy dolaşıp halkı savaşa
çağırdı. 1955 yılında ilk anneler gününde yılın anası unvanı verilmiştir.
2) Şerife Bacı; Sakarya savaşında cepheye malzeme taşıyan yürekli kadınımız, aşırı yağmur nedeni ile malzemeler ıslanmasın diye; çocuğunun battaniyesini örten mucize Türk kadını.
3) Halide Onbaşı.
4) Çete Emir Ayşe.
5) Kara Fatma; Yunanlara karşı kadın savaşçılardan kurduğu müfrezelerle büyük zayiat verdiren kahraman kadınımız.
5) Gördesli Makbule; Yunan ordusu ilerler iken, geri çekilen askerlerimize cesaret vermek için ileri atılan ve o anda şehit düşen kahraman kadınımızın hayatıdır.
6) Tayyar Rahmiye.
7) Hafız Selman İzbelli.
8) Hemşehrim (ben annem tarafından demirciliyim), Demirci kaymakamı Etem bey ve eşi Demirci /Simav hattında düşmana karşı büyük başarılar göstermiştir.
Erkeklerimizin büyük çoğunluğu, yıllar boyu süren savaşlardan ya sakat yada şehit düşmüşlerdi ve kadınlarımız Vatan savunmasında hiçbir karşılık beklemeden yiğitçe savaştılar!
Kahraman Kadınlarımıza verilen hiçbir ödülü kabul etmediler. Anne şefkatiyle, Ana Dolu memleketimizi kadınlarımızsız korumak mümkün değil.
Atatürk, Türk kadın kahramanlarımızın bu değerli başarılarından etkilenerek; Dünya’da kadınlarımıza tüm haklarını ilk veren dünya lideri oldu. Kadınımız, Atatürk’ün vermiş olduğu haklarıyla sosyolojik feraha ulaştırırken, önlerindeki tüm engeller kalkmış oldu. Artık, yarınlarını ileriye götürecek analar çocuklarını yetiştirmeye hazırlandı.
Eğer bir gün inanıyorum ki bu ülke tekrar işgale uğrarsa, milli tarihimizdeki gibi yine kadınlarımız savaşlarda öncü olacaklardır.
Son sözüm ise; son yıllarda her gün birkaç kadınımızı katleden alçaklar için ne söyleyebilirim ki!!!
***
Milli Tarihimizin Şanlı Yıldönümlerindeyiz…
Bugünler Ülkemizin çok özel günleri ve onları sırası ile sayarsak;
1) Lozan Zaferi 24 Temmuz,
2) Erzurum Kongresi 23 Temmuz / 7 Ağustos,
3) Hatay ilimizin Anavatana katılması,
4) Türkiye basın özgürlüğü bayramı,
5) Kahraman Türk ordusunun Kıbrıs Zaferi.
Şimdi sırası ile konularımıza dönelim;
Lozan Zaferi 24 Temmuz;
Bu çok değerli zafer genellikle, Türkiye’mizin Tapusu olarak nitelendirilir ve İsmet Paşanın oradaki direnişi çok anlamlıdır. Lozan konusunda çok şey söylenebilir, fakat ben biraz farklı bir konuda düşüncelerimi yazacağım…
Lozan Konferansı aslında iki bölümdür İngilizler Kurtuluş Savaşımızda Rusların ülkemize destek vermesinden çok ciddi kuşku duymuşlardır. Acaba Türkiye Kominist olabilir mi?
Bu nedenle birinci görüşmeler tıkanır ve heyetler ülkelerine geri döner.
Lozan görüşmeleri tıkanınca heyetler ülkelerine geri döndü… Gazi Mustafa Kemal ani bir kararla İzmir‘de
İktisat Kongresini düzenledi….
Bu kongrede; ameleler (işçiler) salonun solunda tüccarlar salonun sağında otursunlar, der… Atamızın bu mesajı hemen İngiltere’ye ulaşmıştır. Çünkü, Atamızın niyeti Avrupa değerleridir; yani Fransız ihtilalinden alıntılardır. İngiltere yönetimi rahatlamıştır… Ve Lozan heyetimizi tekrar davet ederler.
Lozan Zaferi için şunu açıkça ifade etmek isterim ki Atatürk’ün engin kültürü ile Lozan Zaferinin önü açılmıştır. Ayrıca, Osmanlı borçları sorunu da çözülmüştür.
2) Erzurum Kongresi 23 Temmuz / 7 Ağustos 1919;
Bu kongrede alınan tarihi karar;
“Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz.”
Bu kararın Kurtuluş Savaşımızın şekillenmesinde özel bir rolü olmuştur. İlk kez ele alınan konular ile bağımsızlık arzumuzun eyleme geçişi için yurttaki direnişin birleşmesi yolunda ilk adım olmuştur. O kongreye katılan heyetin önünde saygı ile eğiliyorum ve tabii ki en başta Gazi M. Kemal Paşa’mızın.
3) Hatay ilimizin Anavatana katılması 23 Temmuz 1939;
Günlerden pazar, saat 11.40 Antakya’daki kışladan Fransız bayrağı indiriliyor ve yerine şanlı Türk bayrağı
asılıyor (gönlüm diyor ki o an orada olmak o şanlı bayrağımızın karşısında selam durmak… Ne büyük bir onur!)
Hatay’ımızın anavatana katılışının çok anlamlı gerçek bir öyküsü de var.
Yer Ankara, Mekan Karpiç Restoranı. O anda Fransız büyükelçisi M.Ponceau ve heyeti oradadır. Atatürk, Sabiha Gökçen’i oraya çağırır ve silahını alıp gelmesini ister. Aslında o günlerde Fransızların kafasında Hatayı Suriye ye vermek gibi bir eğilim vardır, bazı sıradan konuşmalardan sonra Sabiha Gökçen tabancasını çeker ve 3 el tavana ateş eder ve bağırarak “Hatay Türk’tür ve Türk olacaktır”der…
Hemen sonra polisler gelir ve paşamız suçlu olarak Sabiha’yı gösterir ve kendisini karakola götürürler… Hemen arkasından Atamızın kız kardeşi Makbule aynı davranışla silahını çeker ve 3 el tavana ateş eder ve “Hatay Türk’tür ve Türk’ün olacaktır” diye bağırır, o da karakola götürülür cezaları 24 saattir.
Ancak mesaj yerine ulaşmıştır, Fransa heyeti Türkiye ile Hatay için savaşmayı göze alamaz ve Hatay 2 yıl sonra ülkemize katılır.
Ulu önderimiz; “Hatay, benim namusumdur orayı mutlaka alacağım.” demişti ve “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz.” diyerek Hatay’ın esir olmasına izin vermeyeceğini dile getirmişti. Hasta yatağında Hatay’ı soruyor ve Hatay için çabalıyordu. Atamız çok hastaydı ve o günü göremedi… Ama 1938’de Hatay da yapılan resmigeçitte, iki askerin sırtına dayanarak resmigeçit bitene kadar askerleri selamladı…
4) Türkiye’de Basın Özgürlüğü Bayramı;
1915 yılında basına sansürün kalkması sonucu alınan bu karar (ayrıca, Osmanlının basındaki politikalarını 1946’da yeniden yürürlüğe sokulmuştu) ile büyük acılar yaşamış olsalar da tüm basın camiasını kutluyorum; başta rahmetli Uğur Mumcu olmak üzere ve yine bugün her türlü baskıya rağmen direnen basın mensuplarını kutluyorum.
5) Kıbrıs Barış Harekatı;
Bu Harekat tamamen adını ansalar da anmasalar da rahmetli Bülent Ecevit’in başarısıdır… Harekatın içeriğine fazla girmeyeceğim bu konularda çok kitaplar yazıldı. Fakat bir önceki İktidar döneminde Türkiye iki kez çıkarma girişiminde bulundu ve her ikisinde de ABD donanması geri çevirdi… O günler yola çıkarken sevdiklerine eşlerine sarılıp şehit düşersek VATAN sağ olsun diyenlerin, ertesi günü Mersin’e geri dönen askerlerimizin hayal kırıklığını tahmin edebilir miyiz!!!
Son sözlerim;
Değerli arkadaşlarım, çok heyecanlı çok coşkulu günlere gittim… Bizim Kurtuluş Savaşımız denilen Kurtuluş Savaşı Destanıdır. Bu destansı savaşı en güzel anlatan dünyaca ünlü vatan şairimiz Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanını okurken insanın gözleri yaşarır.
O günler Atamızın Ya istiklal ya ölüm çağrısına yurt dışında yaşayan onbinlerce gencimiz vatan imdadına koştular; pek çoğu şehit oldu vatanın istiklali uğruna!..
Şimdi bakıyoruz kendi ülkelerindeki savaştan kaçanlar; ister Suriyeli olsun isterse Afgan ülkemizdeler!
Biz vatanı zorda ise, vatan için canını veren insanların ülkesiyiz…
Orhan Ayber
0 notes
Text
Atamıza Veda, Kalbimiz İlelebet Seninle Atacak!
Bildiğimiz üzere her kahraman gözlerini dünyaya kapattıktan sonra da anılırlar. Fakat bugün anacağımız kişi sadece bir kahraman değil, milletini yalnızca özgürleştirmekle kalmayıp eğitimden sağlığa, tarımdan günlük yaşatışına kadar her alanda muasır medeniyetler seviyesine çıkarmaya çalışan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü anacağız. Bugün, hiç olmasını istemediğimiz 10 Kasım; Atatürk’ün ölüm yıl dönümü... Mustafa Kemal Atatürk 57 yıllık hayatının 14 yılını savaş meydanlarında asker olarak sayısız zaferle geçirmekle beraber 19 yılını Türk halkının refahını arttırmak, gelecek nesillere iyi bir gelecek bırakmak için inkılaplar kazandırmaya adamıştır. Türk halkının refahı için askerlik yıllarında da çalışmıştır. Bunun bir örneği olarak Türk halkının egemenliğini geri kazanmak için çıktığı 19 Mayıs 1919 da Samsun'a çıkışını örnek verebiliriz. Bu zorlu yolculukta hep Türk halkının geleceğini düşünüp ilerlemiştir. Her ne kadar imkansızları başaran gelecekçi düşüncelere sahip olan Ulu Önderimiz aslında çok gerçekçi düşünen bir insandı. Sınırlarını bilen ne yapabileceğini neler yapamayacağnı bilen bir liderdi. Her şeyi ayrıntısına kadar düşünüp herkesten daha iyi yorumlardı. Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılara karşı savaşırken İsmet Paşayla şöyle bir anısı vardır: "İsmet İnönü'nün liderliğindeki Eskişehir ve Kütahya muharebelerinin kaybedilmesi, Türk ordusunu zor bir duruma soktu. Atatürk'e bu haberi aldığında, cepheye hemen gitme kararı aldı. Karargahın kapısını araladığında, İsmet Paşa'nın morali çökmüş bir halde karşısında duruyordu. İsmet Paşa, "Her şey bitti" dedi. Atatürk ise gülümseyerek bakarak, "Deja kazandın!" dedi. "Deja," Fransızca'da "şimdiden" demektir. Atatürk, İnönü'ye dönerek, "Şimdiden kazandın" dedi. İnönü şaşkın bir şekilde bakarken, Atatürk hemen haritaları açılması talimatını verdi. Ardından, İnönü'ye, "İsmet, ordunu Sakarya'nın gerisine çekin" dedi. Bu, ordunun 100 km geri çekilmesi anlamına geliyordu. İnönü şaşkın bir şekilde sordu, "Aradaki halkı kime bırakacağız?" Atatürk sakin bir şekilde yanıtladı, "Peki İsmet, n'apalım? Bak İsmet, kafanı kullan. Ben 100 km kendi vatanımın içine çekiliyorum. Yunanlılar 100 km peşimizden gelecek. Nereye gelecek peki? Halkımızın içinden geçerek gelecek. Moralleri bozulacak, ikmal yolları uzayacak. Bizim memlekette yol mu var? Yunanlılar neyle nakledecek silahlarını? Bırak gelsinler İsmet, ben onları vatanın harib-i İsmet'inde boğacağım…" Düşman, Atatürk'ün planını anlamadan Sakarya'ya kadar ilerledi. Sakarya Meydan Muharebesi başladığında, cepheden gelen haberler umutsuzluğa neden oldu. Çaltepe düştüğünde, Türk komutanlar harbin kaybedileceğine inandılar. Atatürk hemen bir karar alarak her birliği müdafaasını tekrar kurabildiği yere kadar geri çekilmeye karar verdi. Yunanlılara cephelerin yarıldığına dair haberler gitmekteydi. Türkler geri çekileceğini düşünen Yunanlılar, 22 gün boyunca Türk Ordusunun geri çekilmediğini gördükçe şaşkına döndüler. Sonunda Atatürk, kaburgaları kırık bir şekilde yatarken bir binbaşı son istihbarat raporlarını getirdi. Raporu yorumlayan binbaşı, "Yunanlılar birlik getiriyorlar. Savaşı kaybediyoruz" dedi. Atatürk raporu bir daha okutarak, yattığı yerden seslendi, "Şimdi bak İsmet Paşa orada uyuyor. Uyandır ve zaferini tebrik et." İnönü ve Fevzi Paşa, umutsuzluğa kapılmıştı. Ancak Atatürk, "Bir yanlış anlaşılma var. Yunanlılar birlik getirmiyor, birlik kaydırıyor. Geri çekiliyorlar…" dedi. Bunu söyleyebilmek içinse tüm cephenin birlik birlik biliniyor olması lazımdı. Her Yunan birliği nerede mevzilenmiş, ezberde olması gerekiyordu. Raporu yazan binbaşı bile bunu yorumlayamazdı. Binbaşı okudukça Atatürk'ün kafasındaki harita değişti ve geri çekildiklerini anladı. Bunun üzerine Atatürk, herkesi şaşkınlığa uğratacak ve savaşın seyrini değiştirecek o cümleyi kurdu. "İsmet, yarın taarruza kalkıyoruz." İsmet İnönü ise sorarak, "Neyle saldıracağız? Subayların 3'te 2'si şehit, askerin ’sı kaçtı. Neyle saldıracağız?" Atatürk sakin bir şekilde son sözünü söyledi, "İsmet, savaş burada kazanılır (kafasını göstererek), Yunanlılar burada kaybetti. Yarın vuruyoruz." Ve savaş kazanıldı..." 10 Kasım sadece bir tören ya da anma günü değildir, olmamalı da. İdeallerimizin ve duygularımızın birleştiği bu günde hatırlamamız gereken çok şey var... Atamızın bize en büyük mirası onun düşünceleridir. Kendisinin de dediği gibi “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” Atatürk yaptığı inkılaplar için sadece direktif veren bir lider değildi. Yaptığı inkılapları ilk kendisi uygular ve Türk halkına öncü bir rol model olurdu. Kılık kıyafet kanunu geldiğinde sarıkla, fesle değil takım elbisesiyle dolaşan bir liderdi. Harf inkılabını getirdiğinde elinde tebeşirle ilk önce İstanbul ve çevresi olmak üzere tüm Anadolu’yu dolaşmıştır. Her insanın 7'den 70'e herkesin eşit olmasını isterdi. Bu durum sadece halk için değil, hizmetçilerden yanında çalışan arkadaşlarına kadar herkese eşit ve adil davranırdı. Kendisi frak giydiyse korumalarına ve garsonlarına da frak giydirirdi. Bunun sebebi de " Devlet benim değil, hepimizin." mesajını vermekti. Aslında onu diğer liderlerden de ayıran en önemli bir özelliğiydi bu. Halktan biriydi. Kendisini ne bir padişah gibi ne de yüksek rütbeli bir kumandan olarak görmekteydi. O aslında bizden biriydi. Bunu çok iyi bir biçimde özetliyecek bir anı olarak Atatürk'ün bir güvenlik görevlisiyle olan anısı şu şekildedir: "Atatürk bir gün Dolmabahçe’den gizlice çıkar, Topkapı Sarayı Müzesi’ne gelir. Müzeyi gezmek ister. Kendisini kapıcıya tanıtır, fakat kapıcı; “Henüz saat 9 olmadı, memurlar da gelmedi. Atatürk değil, kim olursan ol, bekleyeceksin.” der. Hiç şüphe yok ki, kapıcı Atatürk’ü tanımamış ve gelenin Atatürk olabileceğine inanmamıştır. Fakat bu olayda mühim olan nokta Atatürk’ün kapıcının sert cevabı karşısında ısrar etmeyerek, bir kenara çekilip, saatin 9 olmasını ve memurların gelmesini beklemektedir." Ama en büyük inkılabı tabi ki de egemenliği kayıtsız şartsız halka bırakmasıydı. Bize demokrasiyi getirmek için cumhuriyetin ilanı için birçok şeyi göze aldı ve öncesinde saltanatı kaldırdı. Saltanatın kaldırılmasını Ulu Önder Atatürk şu şekilde anlatmaktadır: "Meclis’te de geniş bir konuşma yapmak gereğini duydum (Belge: 264). İslâm ve Türk tarihinden örnekler vererek hilâfet ve saltanatın ayrılabileceğini, millî hâkimiyet ve saltanat makamının Türkiye Büyük Millet Meclisi olabileceğini, tarihî olaylara dayanarak açıkladım. Hülâgû’nun Halife Mu’tasım’ı idam ettirerek yer yüzünde hilâfete fiilen son verdiğini ve 1517′de Mısır’ı alan Yavuz, unvanı halife olan bir mülteciye önem vermeseydi, hilâfet unvanının günümüze kadar miras kalmış bulunamayacağını anlattım. Bundan sonra bu konu ile ilgili önergeler üç komisyona, Teşkilât-ı Esasiye, Şer’iye ve Adliye Komisyonları’na gönderildi. Bu üç komisyon üyelerinin bir araya gelip, konuyu bizim güttüğümüz maksada uygun bir çözüme bağlaması elbette güçtü. Durumu yakından ve bizzat takip etmek gerekti. Üç komisyon bir odada toplandı. Başkanlığına Hoca Müfit Efendi’yi seçti. Konuyu görüşmeye başladılar. Şer’iye Komisyonu’nda bulunan hoca efendiler, hilâfetin saltanattan ayrılamayacağını, bilinen safsatalara dayanarak iddia ettiler. Bu iddiaların yersizliğini ortaya koyup çürütmek için serbestçe konuşabilecek olanlar ortaya çıkar görünmediler. Biz, çok kalabalık olan bu odanın bir köşesinde tartışmaları dinliyorduk. Bu şekildeki görüşmelerin istenilen sonuca varmasını beklemek boşunaydı. Bunu anladık. Sonunda, karma komisyon başkanından söz istedim. Önümüzdeki sıranın üstüne çıktım. Yüksek sesle şu konuşmayı yaptım: «Efendim, dedim, hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından, hiç kimseye ilim gereğidir diye, görüşme ve tartışmayla verilmez. Hâkimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına el koymuşlardır. Bu zorbalıklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir. Şimdi de Türk milleti bu saldırganlara isyan ederek ve artık dur diyerek, hakîmiyet ve saltanatını fiilen kendi eline almış bulunuyor. Bu bir oldubittidir. Söz konusu olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele, zaten oldubitti haline gelmiş olan bir gerçeği kanunla ifadeden ibarettir. Bu mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî olarak karşılarsa, sanırım ki uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek, usulüne uygun olarak ifade edilecektir. Fakat, belki de bazı kafalar kesilecektir.” 10 kasımda tüm düşüncelerin bir olduğu bu günde gençler olarak hatırlamamız gereken Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Bunun için daha fazla okumalıyız, daha fazla çalışmalıyız, onun fikirlerini benimsemeliyiz, hiçbir şeye körü körüne bağlanmamalıyız. Kimi cahiller onun yaptığı inkılapları yalanlayacak, kimi yobazlar resmini yakıp sevap diyecekler. Ama biz onun yolundan şaşmayacağız! Önderimizin mirasını yaşatarak Türkiye’yi onun ideallerine layık bir şekilde ileriye taşımak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bugün 10 Kasım. Atamız Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, sevgi, hayranlık ve minnetle anıyoruz. Read the full article
0 notes
Text
Sakarya meydan muharebesi zaferinin 102.Yılı kutlu olsun.🇹🇷🇹🇷🇹🇷🐺
#Sakarya #Meydan #Muharebesi #Atatürk #Türk
1 note
·
View note
Text
Sakarya Meydan Muharebesi ne zaman gerçekleşti? İşte Sakarya Meydan Muharebesi'nin tarihi - Son Dakika Türkiye Haberleri
Sakarya Meydan Muharebesi ne zaman gerçekleşti? İşte Sakarya Meydan Muharebesi'nin tarihi - Son Dakika Türkiye Haberleri - https://olaykibris.com/sakarya-meydan-muharebesi-ne-zaman-gerceklesti-iste-sakarya-meydan-muharebesinin-tarihi-son-dakika-turkiye-haberleri/ #kıbrıs #kktc #haber #türkiye #dünya
0 notes
Link
Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı nerede ve nasıl gidilir? İşte Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı hakkında bilgiler.
0 notes
Text
Sakarya Meydan Muharebemizin 98. Yıl Dönümü Kutlu Olsun. 🇹🇷🇹🇷🇹🇷
#Gazi Mustafa Kemal Atatürk#mustafa kemal paşa#mustafa kemal atatürk#Atam#atamizindeyiz#Atatürk#Sakarya Meydan Muharebesi
33 notes
·
View notes
Video
tumblr
Türk Ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi zaferini kutluyor.
66 notes
·
View notes
Video
youtube
Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos - 13 Eylül 1921) Şehit ve Gazilerimizi Saygı ve Minnetle Anıyoruz. “Hattı m��dafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
46 notes
·
View notes
Text
Şenlikoğlu’nun 19 Eylül Gaziler Günü Mesajı
Şenlikoğlu’nun 19 Eylül Gaziler Günü Mesajı
Başkan Şenlikoğlu mesajında: “19 Eylül 1921, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasının ardından Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’e ‘Mareşal’ rütbesi ve ‘Gazi’ unvanının verildiği tarihi bir gündür. Bu nedenle 19 Eylül tarihi Gaziler Günü olarak kutlanmaktadır. Ayrıca, 98 yıl önce 19 Eylül 1924’te Atatürk’ü gönüllü alayların şehri Giresun’da,…
View On WordPress
0 notes