Tumgik
#Rapor Yaptırma
bill-gates88 · 3 months
Text
Rapor Yaptırma Merkezi & 0 (312) 276 75 93
📝 Rapor Hazırlama Rapor hazırlama, belirli bir konu hakkında bilgi ve bulguları organize etme ve sunma sürecidir. Raporlar, karar verme, bilgilendirme ve iletişim amaçlı kullanılabilir.
💻 Rapor Hazırlama Araçları Rapor hazırlama sürecini kolaylaştırmak için çeşitli yazılım araçları ve çevrimiçi platformlar mevcuttur. Bu araçlar, şablonlar, biçimlendirme seçenekleri ve işbirliği özellikleri sunar.
📊 Rapor Türleri Farklı amaçlar için çeşitli rapor türleri vardır. En yaygın rapor türleri arasında yıllık raporlar, araştırma raporları, durum raporları ve finansal raporlar bulunur.
Rapor hazırlama sürecinde nelere dikkat edilmelidir?
Rapor hazırlama sürecinde dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar şunlardır:
Hedef Kitleyi Belirleme: Raporun kimler tarafından okunacağını ve hangi amaçla hazırlandığını belirlemek önemlidir. Bu, raporu doğru şekilde şekillendirmenize yardımcı olacaktır.
Net ve Açık Bir Yapı: Raporunuzun başlıklarını net bir şekilde belirleyin ve içeriği mantıklı bir sırayla düzenleyin. Okuyucuların kolayca anlayabileceği bir yapı oluşturun.
Doğru ve Güvenilir Kaynaklar: Raporunuzu destekleyecek verileri ve bilgileri doğru ve güvenilir kaynaklardan temin edin. Bu, raporunuzun inandırıcılığını artıracaktır.
Özgünlük ve Referanslar: Başka kaynaklardan alıntı yaptığınızda ya da başkalarının çalışmalarına referans verdiğinizde bu belirtin. Plajiyarizm kaçınmak için özgün içerik oluşturmaya özen gösterin.
Görsellerin Kullanımı: Verileri ve bilgileri desteklemek için grafikler, tablolar ve görseller kullanın. Ancak görsellerin raporunuzu anlaşılır kılacak şekilde seçilmesine özen gösterin.
Dil ve İfade: Raporunuzu anlaşılır ve akıcı bir dilde yazmaya çalışın. Karmaşık terimleri açıklayın ve gereksiz teknik detaylardan kaçının.
Düzeltme ve Kontrol: Raporunuzu tamamladıktan sonra mutlaka imla ve dilbilgisi hatalarını kontrol edin. Ayrıca içeriğin tutarlılığını ve doğruluğunu da gözden geçirin.
Bu noktalara dikkat ederek hazırladığınız rapor daha etkili ve profesyonel bir görünüme sahip olacaktır.
Etkili bir rapor nasıl yazılır?
Etkili bir rapor yazmak için aşağıdaki ipuçlarına dikkat edebilirsiniz:
Hedef Belirleme: Raporun amacını ve hedef kitlenizi belirleyin. Araştırma ve Veri Toplama: Konu hakkında detaylı araştırma yapın ve güvenilir verileri toplayın. Yapılandırma: Raporunuzu başlık, giriş, içerik, sonuç ve öneriler gibi bölümlere ayırarak düzenleyin. Açık ve Özgün Dil Kullanımı: Karmaşık terimlerden kaçının, anlaşılır ve özgün bir dil kullanmaya özen gösterin. Görsellerden Yararlanma: Grafikler, tablolar ve görseller kullanarak verilerinizi destekleyin. Mantıklı ve Akıcı İlerleme: Raporunuzun mantıklı bir sırayla ilerlemesine dikkat edin, paragraflar arasında geçişleri sağlayın. Özet ve Sonuçlar: Raporunuzun özeti ve ana sonuçlarına vurgu yapın. Öneriler ve Eylem Adımları: Raporunuzda çözüm önerileri ve eylem adımları sunarak okuyucularınıza yol gösterin. Düzeltme ve Revize: Raporunuzu gözden geçirerek yazım hatalarını düzeltin ve gerektiğinde revize edin. Bu ipuçlarına dikkat ederek, etkili ve anlaşılır bir rapor hazırlayabilirsiniz.
En İyi Rapor Yaptırma Sitesine Ulaşmak İçin Tıklayınız...
Rapor Yaptırma Merkezi (yaptirma.com.tr)
0 notes
dnzsimsek · 3 years
Text
Tayyibin özel ordusu SADAT’ın, madde madde görevleri…
Tumblr media
SADAT var, Osmanlı Ocakları örgütlenmesi var.
Osmanlı Ocakları, tamamen AKP’nin silahlanmış milis güçleri… Gezi eylemlerindeki o barışçıl eylemler sonrasında, herhangi bir sivil eyleme karşı müdahale amacı ile kuruldular.
Erdoğan’ın, Gezi Parkı eylemlerinden sonra kurdurduğu iddia edilen özel ordusu SADAT… (Uluslararası Savunma Danışmanlığı). Gezi Parkı direnişinden sonra kurulan son örgüt ise Osmanlı Ocakları…
“ÖZEL ORDU VE SİLAHLI MİLİSLER”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, referandum gecesi, CHP’nin sokağa çıkmama nedenine ilişkin eleştirileri yanıtladı. ozguruz.org haber portalından Hayko Bağdat’a konuşan Ağbaba, “AKP’nin birçok sivili silahlandırdığı o akşam belki bir olay olabileceğini düşündük” dedi.
Ağbaba’nın konuya ilişkin sözleri şöyle: “SADAT var, Osmanlı Ocakları örgütlenmesi var. Osmanlı Ocakları, tamamen AKP’nin silahlanmış milis güçleri… Gezi eylemlerindeki o barışçıl eylemler sonrasında, herhangi bir sivil eyleme karşı müdahale amacı ile kuruldular.
15 Temmuz sonrası görüntülere bakıldığı zaman onların silahlı olduğunu tahmin edebiliriz. Ayrıca bu silahlı örgütlenmelerle işbirliği yapan birkaç mafya grubunun olduğuna dair duyumların da Genel Başkanımıza bilgi olarak geldiğini söylemek isterim.
AKP’nin birçok sivili silahlandırdığı o akşam belki bir olay olabileceğini düşündük. Belki ortamı terörize ederek, eylemcilerin arasına provokatörler sokarak %50 üzerindeki pırıl pırıl, meşru birleşmeyi provake edecek olaylar olabilir duygusuyla bu çağrıyı yapmadık.”
Peki nedir bu SADAT?
Türkiye’de uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren ilk ve tek şirket olduğu belirtilen ve eski TSK mensuplarının görev aldığı Sadat, askeri ve “iç güvenlik” yani “terörle mücadele” alanında danışmanlık ve eğitim hizmeti veriyor. Askeri ve güvenlik alanında pek çok eğitimi veren şirketin, kursları arasında “Gayri Nizamı Harp” ve “Keskin Nişancılık” gibi başlıklar da dikkat çekiyor. “Kara Harekatı”, “Keskin Nişancılık”, “Koruma”, “Tahrip”, “Gayri Nizami Harp”, “İleri Tek Er Muharebe”, “Topçu ve Havan İleri Gözetleyicilik”, “Tank / Zırhlı Araç Avcılığı” gibi kurs eğitim paketleri bulunuyor İÇGÜVENLİK HİZMETLERİ
SADAT’ın resmi internet sitesinde belirtilen “Hizmetleri”nin yarısı “İç güvenliğe” ayrılmış durumda.
İç Güvenlik-Danışmanlığı başlığı altında şunlar sıralanıyor:
SADAT A.Ş.; T.C. Emniyet Teşkilatından emekli 1. Sınıf emniyet müdürlerinden ve emekli Jandarma personelinden teşkil edilen ehil ekiplerle, yapılan tespit ve hazırlanan rapor doğrultusunda, Emniyet gücünün teşkilatlanmasını ve kuruluşunu yaparak;
Mesleğe Giriş, Temel Eğitim, Meslekte Yükselme, Atama ve yer değiştirme esasları ile birlikte, görev, yetki, sorumluluklarını ve malzeme kadrolarını belirleyebilir. İç güvenlik alanında Eğitim hizmetleri ise daha dikkat çekici:
2) Polis Yetiştirme
SADAT A.Ş.; T.C. Emniyet Teşkilatının her türlü eğitim müesseselerinde eğitici ve idareci olarak görev yaptıktan sonra emekli olmuş, 1. Sınıf Emniyet Müdürlerinden oluşan ehil ekipler vasıtası ile Emniyet Teşkilatının reorganizasyonunu gerçekleştirebilir. Yine ehil eğitici, idareci ve danışmanlar eliyle, Emniyet Teşkilatı için;
Polis Akademileri, Polis Meslek Yüksek Okulları, Polis Kolejleri, Polis Eğitim Merkezleri,kurarak, bu eğitim müesseselerinin eğitim ve idarecilik hizmetlerini bizzat veya danışman olarak yürütebilir.
KİM BU ADNAN TANRIVERDİ?
Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 30 Ağustos 1996 yılında kadrosuzluktan emekliye sevk edilen Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Erdoğan’ın yeni başdanışmanı oldu.
1964 yılında Kara Harp Okulu’na giren Tanrıverdi, 1976-1978 yıllarında Kara Harp Akademisi’nde öğrenim görerek 1978 yılında kurmay subay statüsünü kazandı. Aynı zamanda eski Akit yazarlarından biri olan Tanrıverdi 30 Ağustos 1992 tarihinde ise tuğgeneralliğe yükseltildi.
1944 Konya Akşehir doğumlu olan Adnan Tanrıverdi, 1963-1964’te İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümündeki öğreniminin ardından 1964 yılında girdiği Kara Harp Okulun’dan 1966’da topçu subayı olarak mezun oldu ve 1996 yılındaki emekliliğine kadar 30 yıl TSK’da görev yaptı.
1980’de kurmay subay olan ve “Gayrinizami Harp Kursu” de gören Tanrıverdi’nin görev yaptığı birlikler arasında Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığı ile KKTC Sivil savunma Teşkilat Başkanlığı da bulunuyor. MÜRTECİ
1992’de tuğgeneralliğe yükseltilen Tanrıverdi, İstanbul’daki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nın ardından Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı yaptı ve 1996’da kadrosuzluk gerekçesiyle emekli edildi. Tanrıverdi’nin geçmişte ve atamasının ardından “TSK içinde irticai faaliyetler yürüttüğü için” emekli edildiği iddiaları sıkça gündeme getirildi.
Emeklilikten sonra da Üsküdar FM Radyosunun Genel Koordinatörlüğünü, İhlâs Marmara Evleri Camii Yaptırma ve Yardım Derneği Yönetim Kurulu üyeliğini yapan Tanrıverdi’nin genel başkanlığını yaptığı, 2000 yılında kurulan Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) TSK’dan ihraç edilen ve emekli askerlerden oluştuğu sıkça eleştiri konusu oldu.
Kuruluş, bünyesindeki Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM) aracılığıyla TSK’nın yeniden yapılandırılmasına yönelik eleştiriler geliştirdi. Atama sonrasında basında yer alan iddialar arasında 15 Temmuz sonrasındaki kararnamelerle TSK’ya getirilen yeni düzenlemelerin bu önerilerle paralellik taşıdığı da var.
EMEKLİYE AYRILDIKTAN SONRA…
Adnan Tanrıverdi, emekliye ayrıldıktan sonra, 5 yıl Adaleti Savunanlar Derneği’nin Genel Başkanlığı görevini üstlendi. Tanrıverdi, ASDER Onursal Başkanı olarak, Müslüman ülke silahlı kuvvetlerinin organizasyonu ve stratejik kullanımına danışmanlık, son kullanıcıdan eğitici seviyesi kadar özel konularda eğitim ve harp, silah ve araçlarının temini, bakım ve onarımı hizmetlerinde görev yapmak üzere SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi’ni kurdu.
Parlamentohaber’in yorumu: SADAT tanımı itibariyle, Osmanlı’da Erkan’ı Harp başkanlığına bağlı olan bilindiğinin aksine bir istihbarat örgütü değil, Müslüman sömürge ülkelerde ihtilal ve direniş örgütleyen Teşkilat’ı Mahsusa’ya benzemektedir. Teşkilat, tamamıyla Genelkurmay’a bağlıdır, personeli, devletin maaşlı elemanlarıdır. Kaynak: https://www.turkishnews.com/tr/content/2017/06/05/tayyibin-ozel-ordusu-sadatin-madde-madde-gorevleri/
2 notes · View notes
micomtr · 3 years
Text
Aşı Karşıtlığının İki Asırlık Tarihi
Tumblr media
Aşı tersliği yeni bir şey değil. Her ne kadar bu periyotta toplumsal medyanın da tesiriyle daha süratli yayılsa da koronavirüs öncesinde sıhhat bakanının, kızamık aşısı yaptıranların oranının düşmesinin tasa verici olmasından bahsettiği açıklamaları kimi vakit gündemde yer buluyordu. Çocuklarını aşılatmayan ebeveynler yüzünden hadiseler son yıllarda artış göstermiş durumda. Uzman Tabip Gökmen Özceylan'ın Türkiye'deki aşı aykırılığıyla ilgili yönettiği bir araştırmaya nazaran, çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısı, 2010'da 183 iken, 2017'de bu sayı 23 bine kadar çıkmıştı. Aşıların güvenliği ve aktifliği hakkında yanlış bilgileri paylaşan bu kümeler insanları siyasi, ideolojik yahut diğer nedenlerle kasıtlı olarak yanıltarak önemli bir dezenformasyon yayıyor. Dünya Sıhhat Örgütü, aşı aykırılığını günümüzün en büyük on sıhhat tehdidinden biri saymıştır. Zira aşıya olan zıtlığın toplum nezdinde süratli bir formda yayılması salgınlara ve aşıyla önlenebilir hastalıklardan ötürü ölümlere neden oluyor. Birinci aşılama prosedürleri 11. yüzyılda Çin'de yapıldı. Çiçek hastalığı nedeniyle oluşan yaraların kabuklarından elde edilen tozlar sağlıklı çocukların burunlarından veriliyordu ve bu sayede bağışıklık kazandırılıyordu. Bu tekniğin Batı'ya taşınması için yüzyıllar geçmesi gerekti. 1700'lü yıllarda Çin'de yapılan yolun gibisi İstanbul'da da yapılıyordu ve Osmanlı'daki Britanya büyükelçisinin eşi Mary Wortley Montagu bu usulü gözleyip Londra'ya götürmeye karar verdi. Bu bağışıklama sürecinde çiçek hastalığının neden olduğu kabarcıklardan alınan az ölçüdeki husus, küçük bir kesikle sağlıklı şahısların derisinin altına yerleştiriliyordu. İki yılınıİstanbul'da geçiren Leydi Mary, çiçek hastalığı geçirmişti ve yüzünde hastalığın izlerini taşıyordu. Leydi Mary'nin kardeşi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmişti. Leydi, İngiltere'de şimdi yapılmayan çiçek aşılamasının İstanbul'da yaygın olduğunu görünce oğlu Edward'ı aşılattı. Londra'ya döndükten sonra üç yaşındaki kızına halkın gözü önünde aşı yaptırdı. Başlangıçta, birçok Britanyalı hekim, bu uygulamayı köylü bayanların başvurduğu bir kocakarı ilacı olarak gördü. Lakin Kraliyet Hekimler Koleji Lideri Hans Sloane, uygulamanın "insanlık için kıymetli ilerlemeler yaratacağını" söyledikten sonra İngiltere'de de çiçek bağışıklamasının önü açıldı. Uygulama İngiltere'de ve kolonilerinde yayıldıkça direnç gösterenlerin sayısı da artmaya başladı. En dikkate bedel direnç, 1721'deki çiçek hastalığı salgınında Boston'da ortaya çıktı. Kolonyal Amerika'daki en kıymetli entelektüel figürlerden biri olan ve gençken tıp okumuş püriten papaz Cotton Mather variolizasyon yolunu şiddetle savunuyordu. Fakat çok az Bostonlı tabip, Mather'a katılıyordu. Boston'daki 10 tabipten sırf biri, bu riski almaya istek duymuştu. Öteki doktorlarsa Mather'ı ve savunduğu uygulamaya kuşkuyla yaklaşıyordu. Hatta Mather'ın penceresine tuğlalar fırlatıp ona "çocuk katili" diyenler oluyordu. Bu uygulama, Allah'ın iradesine saygısızlık olarak görülmüştü. Buna nazaran kimin çiçek hastalığına yakalanacağını, kimin hayatta kalacağını ve öleceğini sırf İlah belirlemeliydi. Böylelikle aşıya yönelik birinci direnişin temeli kültürel önyargı ve dinî inançla atıldı. 1790'ların sonunda, çiçek hastalığı Avrupa'yı harap etmiş, yılda yaklaşık 400 bin kişinin vefatına yol açmış, sayısız kişinin sakat kalmasına neden olmuştu. Lakin Boston'daki dirence karşın bağışıklama 18. yüzyılda yaygınlaştı. 14 Mayıs 1796'da ise çok değerli bir deney yapıldı ve çağdaş aşı ortaya çıktı. İngiltere'nin Berkeley, Gloucestershire kasabasında çalışan Dr. Edward Jenner, kasabadaki bağışıklama süreci sırasında enteresan bir keşfe imza attı. İnekleri sağan sütçü kızlar, süreçten sonra hiçbir yan tesir göstermiyor, hastalığa yakalanmıyor ve yeniden de bağışıklık kazanıyordu. Bu kızlar doktora sıklıkla hasta hayvanları sağarken sığır çiçeği kaptıklarını söylüyordu. Bu sayede Jenner, aşılama için çocukları direkt çiçek hastalığına maruz bırakmak yerine çok daha hafif bir hastalık olan sığır çiçeğini kullanmanın mümkün olabileceğini düşündü. Hipotezini kanıtlamak için bir deney tasarlayan Jenner, sütçü kızlardan Sarah Nelmes'in kolundaki sığır çiçeği yaralarından aşı hususu oluşturdu ve 14 Mayıs 1796'da James Phipps isimli bir çocuğu aşıladı. Deney işe yaramıştı. Phipps, direkt çiçek hastalığına maruz kalmadan bağışıklık kazanmıştı. Böylelikle çiçek aşısı ortaya çıktı. Bununla bir arada çağdaş aşı terimi kullanılmaya başladı. İngilizcede aşı manasına gelen "vaccine" sözü, Latince'de "inek" manasına gelen "vacca" sözcüğünden türedi. Böylelikle inekler, isimsiz kahramanlar olarak aşı tarihine geçti. 1801'de, yani Jenner metoduna nazaran çiçek aşısı uygulaması başladıktan üç yıl sonra Osmanlı Devleti'nde aşı resmi siyaset haline geldi. Çiçek aşısının uygulanması için 1885'te bir kanun çıkarıldı. Bu kanun, dünyada birinciydi ve aşı yaptırmayan bireyler askeri ve yatılı okullara alınmıyordu. İlerleyen yıllarda bu kanuna, yeni doğan bebeklerin aşılanması, çocuğunu aşılatmayan ailelere ceza kesilmesi üzere unsurlar de eklendi. Daha sonra ise Osmanlı Devleti'nde yaşayan herkese 6 aylık, 7 yaşında ve 19 yaş sonuna kadar olmak üzere üç sefer aşılanma mecburiyeti getirildi. Jenner'ın deneyi, bazılarını kızdırmıştı. Bu bireyler, aşılanan bireylerin sığırlara dönüşeceğini ve bayanların büyük baş hayvanlarla aşk yaşayacağını sav ediyordu. Lakin olağan ki işin sonunda inek-insanlar ortaya çıkmadı. 1800'e gelindiğinde Avrupa'da 100.000'den fazla kişi çiçek hastalığına karşı aşılanmıştı. Fakat aşı aykırısı propagandalar hâlâ devam ediyordu. Zarurî aşılama çiçek hastalığının neden olduğu vefatları azaltsa da hem Birleşik Krallık'ta hem de ABD'de büyük bir dirençle karşılaştı. Atlantik'in her iki yakasında bir dizi aşı tersi örgüt kuruldu. Protestolarda 80 ila 100.000 kişi, kent sakinlerinin yüzde 4'ünün çocuklarını aşılatmadığı gerekçesiyle yargılanmasına karşı yürüdü. Ellerinde Edward Jenner'ın resmi ve çocuk tabutları vardı. Asırlarca devam eden ve 300 milyon insanı öldürdüğü varsayım edilen bu hastalık, aşılar sayesinde büsbütün yok edilmiş olmasına karşın aşı tersliği daima devam etti. - Kolundaki işaret nedir, anne? - Çiçek aşısı izi. - Neden bende yok? - Zira işe yaradı. Aşı tersi hareket 1930'larda da gücünü korudu. Lakin bu, dünyanın aşı çağına girişine pürüz olamadı. Çiçek aşısının genel kullanımı ve çiçek hastalığından kaynaklanan ölümlerdeki bariz düşüş, öteki tehlikeli ve bulaşıcı hastalıklar için aşı geliştirme çalışmalarına yönelik ilgiyi daha da artırdı. Böylelikle dünya kuduz, difteri, tetanoz kızamık, kabakulak, çocuk felci ve öbür bir dizi tehlikeli hastalığa karşı aşıların geliştirildiği bir çağa girdi. 1970'lerde ise Britanya'da birtakım çocuklarda görülen nörolojik rahatsızlıklardan DTP aşısını sorumlu tutanlar oldu. Bir raporda 36 çocuğun difteri aşısı sonrası nörolojik eziyet çektiği argüman edildi. Aşı aykırısı bir tabip da difteride nörolojik bozuklukların ve rahatsızlıkların rapor edildiği olayları içeren bir kitap serisi yayımlayarak tartışmayı alevlendirdi. Buna karşılık olarak, Aşı ve Bağışıklık Ortak Komitesi ulusal çocuk ensefalopati çalışmasını başlattı. Çalışma, nörolojik sorunlar yüzünden hastaneye başvuran hiçbir çocuğun durumunun, aşıyla ilgili olmadığını ortaya çıkardı. Ancak Birleşik Krallık'ta yan tesirlerden endişelenenler, DTP aşısını reddetmeye başlamıştı. Aşı uygulamasına itaat etme ve aşı yaptırma oranı, 1974'te yüzde 81'ken, 1980'de yüzde 31'e düştü. Bu keskin düşüş, ülkede 1981-83'te büyük bir boğmaca salgınına neden oldu. Salgın 2012'de de baş gösterdi ve sadece İngiltere'de 9 bin 300'den fazla boğmaca hadisesi kaydedildi. 20. yüzyılda aşılamadaki ilerlemeler, ABD'deki çocukluk çağı boğmaca hadiselerinin azalmasını da sağlamıştı. Lakin 21. yüzyılın başlarında aşı olanların oranı azalınca olaylar 20 kat arttı ve çok sayıda mevtle sonuçlandı. 1998-2004: Andrew Wakefield'ın KKK aşısına dair otizm tezi Britanyalı gastroenteroloji uzmanı Dr. Andrew Wakefield, 1998'de 12 arkadaşıyla birlikte tıp mecmuası Lancet'te KKK (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) isimli karma aşıyla otizmin ilişkili olabileceğini öne süren bir makale yayımladı. Makale, KKK aşısındaki canlı virüsün bağırsak mukozasının geçirgenliğini artırarak kana, oradan da beyne geçtiğini ve otizme neden olduğunu sav ediyordu. Çalışmada yer alan 12 çocukta otizm bulgularının KKK aşılamasından bir ay sonra ortaya çıktığı tez ediliyordu. Lakin Wakefield'ın çalışmasında önemli metodoloji sorunları vardı ve bu nedenle bilimsel çevreler tarafından kuşkuyla karşılanmıştı. Her şeyden evvel çalışma yalnızca 12 çocuk üzerinde yapılmıştı. O yıllarda Birleşik Krallık'ta ayda 50.000 çocuk KKK aşısı oluyordu. İlişkinin yalnızca 12 çocukta gösterilmesi ise dataların arka niyetli olma ihtimalini gündeme getiriyordu. Wakefield'ın çalışmasında, bilimsel deneylerde altın kriter sayılan denetim kümesi da yoktu. Yani bulgular KKK aşısı olmayan çocuklardan alınan örneklerle karşılaştırılmamıştı. Ayrıyeten bağırsaktan kana, oradan da beyne geçen zehirli hususlara yahut KKK aşısına ilişkin kalıntılara da rastlanmamıştı. Tüm bunlara karşın makalenin bulguları basında geniş yer buldu. Ebeveynler ortasında yayılan telaş nedeniyle 1998 ve 2003 ortasında Birleşik Krallık'ta KKK aşılama oranı yüzde 92'den yüzde 80'e geriledi ve Wakefield global aşı tersliğinin simgelerinden biri oldu. Pekala aşılar otizme neden olur mu? 2000'lerin başından itibaren, Wakefield'ın savlarını yalanlayan bir dizi bilimsel araştırma yapıldı. 2002'de Finlandiya'da yapılan bir çalışmada KKK aşısı olan 1,8 milyon çocuktan yalnızca 174 adedinde otizmle ilgisiz yan tesirler görüldüğü ve aşılamayla otizm ortasında ilişki bulunmadığı saptandı. Danimarka'da 500 bin çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada ise "KKK aşıları ve otizm görülme sıklığı ortasında bir ilinti olmadığı, hastalık sıklığının aşılanmış ve aşılanmamış çocuklarda birebir olduğu" saptandı. Kanada'da yapılan bir öteki araştırmada ise 28 bin çocuk incelendi. Bu çalışmada da "KKK ve otizm gelişimi ortasında bir neden sonuç bağı olmadığı" görüldü. Zati daha sonra Wakefield isimli bu şarlatanın bir çıkar çatışması içerisinde olduğu ve bir dizi etik ihlalde bulunduğu ortaya çıktı. Örneğin, bu araştırma sırasında KKK aşısına rakip bir kabakulak aşısının patenti için müracaat yapmıştı. Böylelikle kelam konusu araştırmanın, kullanımdaki aşıyı karalama ve Wakefield'in ortağı olduğu firmanın aşısını piyasaya sürme gayesi taşıdığı saptandı. Yani büsbütün duygusal mevzular! Bunun yanında bilimsel çalışmalarda örnek hadiselerin rastgele seçilmesi gerekirken, Wakefield'in incelediği çocuklardan 5'inin aşı üreticilerine toplu dava açan avukatın müşterileri olduğu anlaşıldı. Wakefield'in araştırma sırasında bu 5 çocuğun avukatından 50 bin sterlin aldığı ve bu maddi yardımı araştırmayla ilgili hiçbir yerde beyan etmediği ortaya çıktı. Bu bilgilerin ortaya çıkmasının akabinde, çalışmada Wakefield'in takımında yer alan 12 tabipten 10'u çalışmadan çekildiğini açıkladı. 2010'da Lancet, kamuoyuna açıklama yaparak etik dışı uygulamalar ve sonuçların çarptırılması nedeniyle makaleyi yayından çektiğini açıkladı. Birleşik Krallık Tıp Kurulu de 24 Mayıs 2010'da Andrew Wakefield'in "doktor" unvanını geri aldı ve doktorluk yapmasını yasakladı. Gazeteci Soner Yalçın da aşı aksiliğiyle gündemde yer alıyor. Yalçın, Gizli Seçilmişler ve Kara Kutu isimli kitaplarıyla tartışma yaratmıştı. Bu kitaplarında Yalçın, çocukların aşıdan aldığı cıva ölçüsünün 237 grama yükseldiği, aşıların romatoit artrite ve kısırlığa yol açtığı, aşı olan bebeklerde mevt oranının daha fazla olduğu üzere savlarda bulunmuştu. Fakat Kara Kutu'da yer alan tezlerin kaynakları araştırılmış ve kitabın kaynakçasındaki referansların bir kısmının yanlış olduğu, bir kısmının da muteber olmadığı anlaşılmıştı. Örneğin, Yalçın kızamık aşısının romatoit artritle ilişkilendirildiği tezini New England Journal of Medicine isimli bilimsel dergiye dayandırmış fakat mecmuada bu türlü bir makale yayımlanmadığı ortaya çıkmıştı. Muharririn bebek ölümlerinin arttığına dair tezinde da tabip Neil Z. Miller'e de atıfta bulunduğu lakin Miller'ın doktor değil, muhabir olduğu ve çıkar çatışması içinde bulunduğu söz edilmişti. Benzeri formda araştırmaların, aşıların kısırlıkla bağlantılı olmadığını ortaya koyduğu lisana getirilmişti. Bir öteki aşı aksiliği yayıcısı ise Ümit Aktaş. İnternet sitesinde bir kutu zerdeçal kapsülünü bile 500 TL'ye satan ve işi fitoterapi olmasına karşın uzman olmadığı bir alanda delilsiz telaffuzlarda bulunan bu şahıs da belirli bir kitlenin ilgisini çekerek düzgün bir maddi kar sağlamış durumda. Bütün bunlar sizi tatmin etmediyse aşı terslerinin tezlerine tek tek karşılık verelim ki akıllarda soru işareti kalmasın: Bill Gates, aşılananlara çip mi takacak? Kelam konusu argümana nazaran, koronavirüs salgını milyonlarca kişinin bedenine izlenebilir mikroçip yerleştirmek için ortaya atıldı ve tüm bunların gerisinde Microsoft'un kurucusu Bill Gates var. Lakin "aşı mikroçipi" diye bir teknoloji mevcut değil ve Gates'in gelecekte bu türlü bir projesi olduğuna dair delil bulunmuyor. Uzmanlara nazaran Gates'e yönelik karalama kampanyasının gayesi, Kovid ve aşılar üzere hususların komplo teorileriyle ilişkilendirilmesini sağlayacak bir sembol yaratmak. Gates'in de o sembollerden biri olduğu düşünülüyor. Koronavirüsün tehlikesi mevsimsel grip kadar mı? Bu sav da bilimsel araştırmalarla çürütüldü. Tıp mecmuası Lancet'te yayımlanan bir araştırmada 2019'da ve 2020'de tıpkı vakit dilimi içerisinde grip ve Kovid nedeniyle hastaneye başvuran hastalar incelendi ve Kovid vefat oranının gripten yaklaşık 3 kat fazla olduğu saptandı. mRNA diye bilinen yeni teknolojiyle üretilen Kovid aşılarının insanın DNA'sını değiştirecek mi? mRNA aşıları hiçbir vakit bir hücrenin çekirdeğine tesir etmiyor. Bilim insanları bu aşının insan genomunu etkilemesinin ne pratikte ne de teoride mümkün olmadığını söz ediyor. Oxford Üniversitesi'nden Jeffrey Almond, "mRNA'yı bir beşere enjekte etmek insan hücresindeki DNA'ya hiçbir tesirde bulunmaz" diyor. mRNA, bedenin kendi moleküler düzeneklerini kullanarak, hücrelere virüste yer alan proteine emsal bir protein üretmeyi öğretiyor ve bu da bağışıklık sisteminin reaksiyon vermesini sağlıyor. Aşılarda cenin dokuları mı kullanılıyor? Aşıların insan ve hayvan ceninlerindeki birtakım dokuları, bilhassa de akciğer dokularını içerdiğine yönelik söylentiler, "anne karnındaki 3-6 aylık bebeklerin kürtajla alınıp vücutlarının aşı çalışmaları için kullanıldığı" argümanlarına kadar varıyor. Southampton Üniversitesi'nden Dr. Michael Head ise "Herhangi bir aşı üretim sürecinde cenin hücresi kullanılmıyor" diyor. Bu söylentilerin, aşı geliştirme süreçlerinde laboratuvarda üretilen birtakım hücrelerin de kullanılmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Lakin bu hücreler, embriyonik hücrelerin klonlanmasıyla oluşturuluyor. 1960'larda geliştirilen bu teknikte "bebeklerin 3 aylıkken kürtajla alınıp aşı çalışmalarında kullanılması" üzere bir durum kelam konusu değil. Uzmanlar da klonlanmış hücrelerle çalıştıklarını belirterek, bu hücrelerin "kürtajla alınmış bebeklerin hücreleri olmadığını" vurguluyor. Aşılardaki unsurlar nitekim de ziyanlı mı? Aşı terslerinin, aşılarda yer alan bileşiklerle ilgili iki temel tezi var. Bunlardan birincisi timerosal'in ziyanlı olduğu ve otizme yol açtığı argümanı. Timerosal, cıvanın dönüşümüyle elde edilen bir bileşik ve bir çeşit cıva bileşiği olan etil cıvadan oluşuyor. Etil cıva için yapılan araştırmalarsa hususun beyne geçmediğini ve tamamının 4 ila 9 gün içinde bedenden dışkılamayla atıldığını gösteriyor. Timerosal, kozmetik gereçleri ve göz damlalarında da kullanılıyor. Türkiye Sıhhat Bakanlığı'nın aşı içeriğindeki hususlarla ilgili kılavuzunda, ülkemizde thiomersal diye bilinen bu unsurun otizmle münasebeti olmadığı vurgulanıyor. Cıvanın farklı bir çeşidi olan metil cıva ise bedenden fakat 50 günde atılıyor ve bu süreçte bedende birikebiliyor. Metil cıva zehirli olduğu için kullanımı yasak. Lakin timerosal içinde metil cıva bulunmuyor. Aşı aykırısı hareketin bir başka tezi ise aşılarda adjuvan, yani tesir artırıcı unsur olarak kullanılan alüminyumun fazla ve ziyanlı olduğu. Fakat beşerler, günlük ortalama 7 ila 9 mg. alüminyumu besinler, su ve hava yoluyla alıyor. Bebekler de 6 aylık oluncaya dek anne sütünden 10 mg. alimunyum alıyor. Bir insanın ömrü boyunca aşılar yoluyla aldığı alüminyum ölçüsü ise yalnızca 4 mg. Bu alüminyumun birçok da dışkılama ve bir kısmı da idrarla bedenden atılıyor. "İyileşme oranı" argümanı Toplumsal medyada yer alan aşı zıddı argümanlardan birisi de, "Eğer koronavirüsten ölme oranı bu kadar az ise aşı olmak gereksizdir" niyeti. Aşı olmaya karşı beşerler, Covid-19 hastalığında güzelleşme oranının yüzde 99,97 olduğu söylenerek, koronavirüs kapmanın aşı olmaktan daha inançlı bir seçenek olduğunu ileri sürüyorlar. Öncelikle bu "iyileşme oranı", yani virüs kaparak güzelleşenlerin oranı gerçek değil. Oxford Üniversitesi'nden istatistik uzmanı Jason Oke, koronavirüsten enfekte olanların yüzde 99'unun kurtulduğunu söylüyor. Yani her 10 bin bireyden 100'ü ömrünü yitiriyor ve bu sayı, argüman edilenden hayli fazla. Öte yandan Oke şunu da ekliyor: "Risk yaş aralığına bağlı olarak çok değişiyor ve Covid-19 kaynaklı olarak uzun vadede meydana gelebilecek vefatlar hesaba katılmıyor." Yani problem yalnızca hayatta kalmaktan ibaret değil. Ölenlerin yanı sıra ağır bakıma alınanlar ve hastalığın uzun vadeli tesirlerini yaşayanlar da kelam konusu. Sıhhat sistemlerinin kapasitesinin aşılması, öteki hastalık ve yaralanmalardan muzdarip hastaların uygunlaştırılması konusundaki imkanları da kısıtlıyor. Londra Hijyen ve Tropik Tıp Okulu'ndan Prof. Liam Smeeth, toplam vefat oranına odaklanmanın aşılarla ilgili temel noktayı kaçırdığını belirterek, aşı olmanın diğerlerini korumak için atılması gereken bir adım olduğunu kaydediyor. Covid-19 aşısı birtakım gençlerde kalp iltihaplanmasına mı sebep oluyor? CDC, iltihaplanmalara aşının neden olduğuna hükmetmiş değil. Araştırmalar devam ediyor. Olağandan fazla kalp iltihaplanması olayı bulunmuyor. Bu risk Covid-19’un neden olabileceği risklerden çok daha hafif, yani aşının yararları ağır basıyor. Üstelik bu durum tedavi edilebiliyor. Kimi bireylerin kollarına mıknatıs yapışmasının nedeni Covid-19 aşıları mı? Bilim insanları, kimi şahısların derilerine manyetik cisimlerin yapışmasını, derilerinin yapısından kaynaklı sürtünmeye bağlıyor. Aşılarla bir ilgisi yok. Koronavirüs daima mutasyona uğradığı için aşılar işe yaramayacak mı? Virüsün mutasyona uğradığı en makus senaryoda bile, aktifliği kanıtlanan aşılar hastalığın yayılımını durdurma manasında olumlu bir tesir yaratma potansiyeline sahip. Aşıdaki luciferase enzimi genlerimizi mi değiştirecek? Read the full article
0 notes
mykutsalkadincom · 5 years
Link
GELECEĞİ GÖREN 3 TEST! GELECEKTE OLABİLECEK HASTALIK RİSKLERİNE KARŞI ÖNLEM ALMAK MÜMKÜN. Günümüz teknoloji ve bilim çağı olduğuna göre her geçen gün gelişen yöntemlerle çocuğunuzun potansiyelini taşıdığı hastalıkları öğrenmek istemez misiniz? İşte, bunun için yaptıracağınız testler… Çocukların hastalanması anne babaların en büyük korkusu… İlk nezlesi, ilk yüksek ateşi, ilk boğaz enfeksiyonu nasıl da endişelendirir büyükleri. Daha ciddi durumları düşünmek bile istemeyiz. Günümüzde bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda bir damla kan ya da tükürükten alınan örnekle gelecekte olabilecek hastalık risklerine karşı önlem almak mümkün. Gentest, Harmony Test ve Pinner Test de son dönemin bu amaçla başvurulan en önemli testleri arasında yer alıyor.   GENTEST Check-up’ta görünmeyeni görüyor ‘Tıpta Sessiz Devrim: Koruyucu Genetik’ kitabının yazarı Dr. Serdar Savaş tarafından yıllarca süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkan Gentest, hastalıklar henüz dokularda belirti vermeden önce yani hastalık henüz hücre içi gelişim aşamasındayken yatkınlığı saptamak amacıyla uygulanıyor. Dr. Serdar Savaş, bu test hakkında şöyle diyor: “Bilirsiniz, insanlar check-up yaptırırlar, sağlam çıkarlar fakat bir süre sonra da kalp krizi geçirir ya da kansere yakalanabilirler. Bu duruma hayret ederiz. İşte Gentest’le, check-up’ta bir şey bulunmasa dahi yatkınlıklar görülüp müdahale edilebiliyor. Kanserler, kalp hastalıkları, diyabet, Alzheimer ve osteoporoz gibi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında rol oynayan genetik yatkınlıklar belirlendiğinde bireyin beslenmesinde, yaşam tarzında yapılacak değişikler, ilaç ve besin takviyeleri ile hayat kurtarılabiliyor.” Kimlere uygulanabilir? Dr. Serdar Savaş, Gentest’in farklı yaş gruplarına ve ihtiyaçlara yönelik uygulamaları olduğunu belirtiyor. Çocuklar, gençler, orta yaşlılar, ileri yaşlılar, anne adayları, obezite hastaları, fazla kilolarından kurtulmak isteyenler için çeşitli analiz paketleri bulunuyor. Gentest, iki yaşından itibaren her bireye uygulanabiliyor. Çok ileri bir koruyucu tıp uygulaması olduğundan hastalıklar gelişmeden önce uygulanması tavsiye ediliyor. Nasıl uygulanıyor? Çocuklara yapılan uygulamada ağız içine sürülen bir pamukla, hiç can yakmadan ve kanatmadan örnek alınıyor. Çocuğun ölçümleri yapılıyor. Ebeveynlerle yapılan görüşmede çocuğun beslenmesi ve diğer özellikleri ile ilgili bilgiler alınıyor. Erişkinlere yapılan uygulamalarda ise örnek alımı testin türüne göre yapılıyor. Sadece fazla kilolardan kurtulmak için test yaptıranlarda yine ağız içinden örnek alınıyor. Ancak hastalık yatkınlıklarının ve risklerinin ele alınacağı GentestVital, GentestMedical, GentestObezite, GentestBioaging ve GentestGebelik testlerinde kan ve idrar örnekleri de alınıyor. Danışanın vücut ölçümleri ve tıbbi muayenesi yapılıyor, çok detaylı bir Gentest Bilgi Formu dolduruluyor. Sonuçların değerlendirilmesi Sonuç raporları 6-8 hafta sonra hazır oluyor ve danışana bir randevu veriliyor. Bu randevuda genetik sonuçları, mevcut tahlil sonuçları, yaşam tarzı değerlendiriliyor ve bunların ışığında taşıdığı yatkınlıkları ve riskleri açıklanıyor. Daha sonra ise o bireye özgü gerekiyorsa ilaç kullanımı, vitamin-mineral ve besin destekleri, egzersiz programı ve bundan sonra riskleri doğrultusunda yaptıracağı tıbbi kontroller açıklanıyor. HAMİLELİKTEN ÖNCE YAPTIRABİLİRSİNİZ Gentest’i hamile kalmadan önce uygulayarak vücudunuzu gebeliğe en doğru şekilde hazırlayabiliyor, hamileliksırasında kullanacağınız amino asit, yağ, mineral ve vitamin depolarınızı doldurabiliyorsunuz. HARMONY TEST Anne karnında başlayan koruma Harmony Test, diğer adıyla Serbest Fetal DNA testi; Down sendromu gibi sık gözlenen diğer fetal trizomilerin 10’uncu gebelikhaftasından itibaren saptanması için geliştirildi. Kadın Hastalıkları ve DoğumUzmanı Doç. Dr. Gazi Yıldırım, “Bu test, anne karnındaki bebeğin hayatını riske atmadan, fetüsün anne kanındaki DNA’larını inceliyor. Hamilelik sırasında anne kanının yüzde 3-13’ünü oluşturan ve doğum sonrasında hemen yok olan fetal DNA incelenerek Trisomy 21 (Down sendromu), Trisomy 18 (Edwards sendromu) veya Trisomy 13 (Patau sendromu) gibi kromozom bozukluğu riskinin ne kadar yüksek veya düşük olduğunu analiz ediyor. Bunun yanında kan uyuşmazlığı gibi durumlarda fetüsün kan grubu tayini yapılabiliyor. Bazı tek gen hastalıkları da tayin edilebiliyor” diyor. Kimlere uygulanıyor? Harmony Test, sadece koldan alınan bir tüp kan ile yapılıyor. Tüm tekil, ikiz ve tüp bebekler için rahatlıkla uygulanabiliyor. Özellikle yüksek riskli gebeliklerde diğer tanı yöntemlerine yardımcı olarak sunuluyor. İkili, üçlü veya dörtlü tarama testlerinden birinde yüksek risk saptanmış veya şüpheli bir ultrason bulgusu nedeniyle trizomi ihtimali belirmiş ise, bu testler bu duruma net bir şekilde açıklık getiriyor, amniyosentez gibi işlemlerin potansiyel risklerini taşımıyor. Yüksek riskli grup öncelikli olmak üzere tüm hamilelere uygulanabiliyor fakat klinik uygulamada 18’inci haftaya kadar uygulanması öneriliyor. Benzeri diğer testlerden farkı nedir? Doç. Dr. Gazi Yıldırım bu soruyu şöyle cevaplıyor; “Bu testlerin başlangıç noktası, anne kanında serbest olarak dolaşan bebeğe ait genetik bilgi yani hücre parçacıklarının bulunması. En son teknolojik laboratuvar yöntemleri ve cihazları kullanılarak bu hücre parçacıkları tespit edebiliyor. Teknik olarak belirtmek gerekirse bu işlem ‘Serbest fetal DNA ile kromozom analizi’ olarak adlandırılıyor. Bu testleri yaptırmak isteğe bağlıdır, amniyosentez işlemine bağlı olarak bebeğin kaybedilme riskini göze almak istemeyen aileler için uygun bir seçenek. Serbest fetal DNA analizi, artık hem tek hem de ikiz gebeliklerde amniyosentez gibi işlemlere bir alternatif olarak sunuluyor. Eğer mevcut gebelik herhangi bir sebeple riskli grupta yer alıyorsa ve bebekte Down sendromu gibi bir genetik bozukluktan şüpheleniliyorsa, serbest fetal DNA testleri yaptırılabiliyor.” Nasıl uygulanıyor? Serbest fetal DNA testleri son adet tarihine göre 10’uncu gebelik haftasından itibaren uygulanabiliyor. Bu sayede, zaten yüksek riskli grupta yer alan ileri yaştaki, daha önceden trizomi hikayesi olan veya ailesinde genetik bozukluk bulunan endişeli annelere çok daha erken haftalarda sonuç verilebiliyor. Anne adayından özel bir DNA tüpüne 10 ml kan alınıyor. Bu örnekler istenen test içeriğine göre ABD veya Almanya’da bulunan ilgili genetik tanı laboratuvarına gönderiliyor. Anne kanındaki bebeğe ait hücre parçacıklarının sayımı yapılarak dijital karyotip analizi yapılıyor. Sonuçların değerlendirilmesİ Harmony Test nadir görünen kromozom bozuklukları hakkında bilgi vermiyor. 11-13 hafta arasında yapılan ultrason taraması bu konuda bir bozukluk gösterirse omfalaosel, holoprozensefali, kalp anomalisi gibi nadir görülen kromozom sorunlarının riski yüksek olabiliyor. Bu gibi durumlarda CVS veya amniyosentez yaptırma kararı alınabiliyor. Harmony Test, kalp ve beyin anomalisi, spina bifida gibi fiziksel bozukluklar hakkında da bilgi vermiyor. Bu nedenle 11-13 ve 20-22 haftalık iken ultrason taraması yaptırıp fetüsün anatomisine, 20-22 hafta arasında ise fetüs büyümesine baktırmak gerekiyor. PINNER TEST Vücudun istemediği gıdaları buluyor Sağlıklı olduğunu düşünerek yediğimiz birçok gıda, vücudumuzda olumsuz etkiler yaratıyor. Örneğin çok sağlıklı olduğunu düşündüğümüz bir yumurta, eğer sandığımız kadar iyi sindirilemiyor ise, vücudumuz bu yumurtanın içindeki proteinlere karşı tepki vermeye başlayabiliyor. Bu olumsuz etki ‘Gıda İntoleransı’ olarak adlandırılıyor ve vücutta kilo almadan, birçok kronik rahatsızlığa kadar olumsuz etkilere yol açabiliyor. Son yıllarda oldukça gündemde olan gıda intoleransı testlerinin şu an için en kapsamlılarından biri olan Pinner Test Genel Müdürü Emre Teker, “Pinner Test, vücudunuza zarar veren ve sindirilemeyen bu gıdaları tespit eden dünyanın en gelişmiş gıda intoleransı testlerinden biri. Parmak ucunuzdan alınan birkaç damla kan ile iki hafta süren çok detaylı bir laboratuvar aşaması ile yapılıyor. Pinner Test sonucunda hangi gıdaların vücudunuza zarar verdiğini veya metabolizmanıza dokunan gıdaları çok detaylı bir rapor ile öğrenmiş olursunuz” diyor. Çocuklara da uygulanıyor Bu test iki yaş sonrasındaki tüm çocuklarda uygulanabiliyor. Test sonucunda, çocukların vücuduna zarar veren, tolere edilemeyen gıdalar detaylı olarak ortaya çıkıyor. Anne adaylarında Pinner Test’in hamilelik döneminden sonra uygulanması tavsiye ediliyor. Özellikle hamilelik kilolarının daha çabuk verilmesinde ve daha sağlıklı beslenme için yararlı oluyor. Bu test sonucunda hastalıklar tespit edilmiyor fakat gıdaların yol açabildiği ya da tetiklediği hastalıklara karşı önlem alınmış olunuyor. Test sonucunda tolere edilmediği ortaya çıkan gıdalar çocukların vücudunda birtakım hastalıkları tetikliyor ya da onlara uzun vadede zarar vereceği öngörülüyor. Pinner Test sonucunda çıkan gıdalar 3-6 ay arasında doktor ve konunun uzmanı diyetisyenler tarafından bir süreliğine beslenme planından çıkarılabiliyor. Bu gıdaların yerine muadili konuluyor. Bu sayede gıdaların tetiklediği obezite, cilt rahatsızlıkları, mide ve bağırsak şikayetleri gibi birçok rahatsızlıktan kurtulmak mümkün olabiliyor.
0 notes
randomtvramblings · 4 years
Text
Deprem Risk Tespiti Nasıl Yaptırılır?
Aktif bir deprem kuşağının ortasında bulunan ülkemizde, geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen birçok deprem felaketinde acı kayıplar yaşadık. Uzmanların ısrarla dikkat çekmeye çalıştıkları beklenen büyük İstanbul depremi ise, vatandaşları daha temkinli olmak konusunda uyarır niteliktedir.
Olası deprem felaketlerini en az hasarla atlamanın bir yolu da deprem risk tespiti yaptırmaktan geçiyor. Oturduğunuz binanın depremde hasar görme olasılığını ortaya koymaya yarayan bu analiz hakkında merak edilen sorulara yazımızda yer veriyoruz.
Deprem Risk Tespiti Nedir?
Bugüne kadar yaşanan birçok deprem, ülkemizde ne kadar acı tablolarla karşılaşabileceğimizi gözler önüne sermektedir. Özellikle uzmanlar, büyük bir felaket olarak hafızalara kazınan 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi öncesinde yapılan binalara dikkat çekiyorlar.
Bilindiği üzere 7.4 şiddetinde gerçekleşen bu depremde 17 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Binaların depreme dayanıksız malzemelerle yapılmış olması ve yönetmeliklere uygun olmaması, can kaybının bu derece büyük olmasına en büyük etkendi.
Depremlere hazırlıksız yakalanmak istemeyen vatandaşlar, bu hazırlıkları bir dizi tedbir alarak yapmaya çalışıyorlar. Bu tedbirlerin başında ise deprem risk tespit analizi geliyor.
Binaların yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından incelemesi sonucunda ortaya konulan deprem risk raporu, günlük yaşamınızı sürdürdüğünüz binaların güvenilirliklerini belirliyor. Bu sayede olası deprem tehlikelerine karşı yaşadığınız alanın güvenliğinden emin olabiliyorsunuz.
Deprem Risk Tespiti İçin Nereye Başvurulmalı?
Yaşamınızı sürdürdüğünüz binaların deprem risk tespitini yaptırmak için başvuru yapacağınız iki farklı merci bulunuyor. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, belediyeler ve kaymakamlıklar bu konuda başvuruda bulunabileceğiniz resmi kuruluşlardır. Aynı zamanda bu tespiti yapmak için yetkilendirilen özel şirketlerle de anlaşma sağlayabilme imkânınız vardır.
Ülkemizde pek çok belediyenin deprem laboratuvarı bulunmadığından, denetimi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üstleniyor. Belediyelere yapılan müracaatlarda teknik ekiplerin yalnızca gözle inceleme yapmaları da istenen kapsamlı incelemeyi mümkün hale getirmiyor. Bu durumda yetkilendirilen özel şirketler devreye giriyor ve kapsamlı analizleri belli ücretler karşılığında vatandaşlara sunuyor.
Risk Tespitinin Ücreti Ne Kadardır?
Üç aşamalı bir şekilde gerçekleştirilen ve binadan numune alınması gerekliliğini de içeren deprem risk tespiti analizinin ücretleri, binaların kat sayısına göre değişkenlik gösteriyor. Aynı zamanda binaların inşa malzemelerine göre farklı fiyatlarla da karşılaşmak mümkün. Betonarme, yığma, kerpiç ya da ahşap binaların deprem risk tespit analizleri birim fiyatların değişmesine etki ediyor.
4 kattan az olan binalarda analiz için ödenmesi gereken rakam 3.500 TL + KDV olarak ele alınırken, kat sayısının artışıyla rakam 20.000 TL’ye kadar çıkabiliyor. Yani 10 veya daha fazla kat sayısına sahip bir binaya bu analizi yaptırmak için vatandaşın 20.000 TL gibi bir rakamı gözden çıkarması gerektiğini söyleyebiliriz.
Deprem Risk Testi Yapacak Firma Nasıl Seçilmeli?
Deprem risk testi analizi yaptırma kararı aldıysanız, bu analizi doğru bir şekilde raporlayacak firmayı bulmanız önemlidir.
Bu yüzden firma seçiminde dikkat etmeniz gereken bazı hususları listelersek;
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisanslandırılmış bir firmayla çalışmayı tercih edin.
Firmanın referanslarını ve geçmiş analizlerini inceleyin.
Firmanın mimar ve mühendislerinin deneyimlerine ilişkin araştırma yapın.
Firmanın inceleme haricinde zemin etüdü hizmetine yer verip vermediğini öğrenin.
Firmanın test laboratuvarları hakkında bilgi edinin. Çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, laboratuvar yetkilendirmesi yapılması gerekliliğine ilişkin herhangi bir hükme yer vermiyor.
Bu özelliklere dikkat ederek doğru ve güvenilir bir firmayla anlaşmaya varabilirsiniz.
Deprem Risk Tespiti Nasıl Yapılıyor?
Belirttiğimiz gibi, deprem risk tespiti analizinde üç aşamalı bir süreç takip ediliyor. İlk olarak mimar ve mühendisler binanın ön incelemesini yapıyorlar. Bu ön incelemede herhangi bir sorun tespit edilmişse, karot alınmasına karar verilebilir. Binaların beton dayanımını gerçeğe en yakın şekilde tespit etmeye yarayan karot numunesinin değerlendirilmesi, değerlendirmenin ikinci aşamasını oluşturuyor.
Karot alımı genellikle bina sakinlerinin tercih etmedikleri bir durum olduğundan, bazı durumlarda binanın incelemesi için röntgen yöntemi kullanılabiliyor. Fakat tekrar vurgulamalıyız ki, karot almak incelemenin kesinliğini vurgulayan bir çalışmayı ortaya koymaktadır. Uzman bir firmayla anlaşmışsanız, karot alımının binaya herhangi bir zararı olmayacaktır.
Karot alındıktan sonra, teknisyenler numune üzerinde farklı kriterlerle kalite, direnç ve basınç testleri uyguluyorlar. Bu testler sürerken, röntgen cihazlarıyla binanın yapısal elemanları inceleniyor ve bu elemanların sağlamlıkları belirleniyor.
Deprem risk tespit analizinin son aşamasında, edinilen bilgiler ışığında bilgisayarda üç boyutlu bir deprem simülasyonuna da yer veren rapor hazırlık işlemi başlıyor. Bu rapordaki bilgiler binanın depreme dayanıklılığı ve hangi kısımlarında ne gibi riskler bulunduğunu ortaya koyuyor.
Riskli Binalar Nasıl Anlaşılıyor?
Deprem felaketinden zarar görmesi muhtemel binaların tespiti aşamasında bazı noktalara dikkat ediliyor.
Bu noktalardan bazıları ise;
Binanın 1999’dan önce yapılmış olması,
Binanın projesiz ve ruhsatsız inşa edilmiş olması,
Binanın inşaatında hazır beton kullanılmamış olması,
Binadan alınan karot numunesinin dayanımının C10 altında olması,
Binanın kiriş ve kolonlarında çatlaklar olması,
Kolon demirlerinin paslanması, bodrumda rutubet, beton malzemesinde deniz kabuğu olmasıdır.
Bu tip özelliklere sahip olan yapılar riskli grupta değerlendirilmekte ve genellikle yıkım kararı alınmaktadır.
Bina Hasarlı Çıkarsa Ne Olur?
Yapılan analizler sonucunda riskli grupta yer aldığı belirlenen binaların raporları Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü ve belediyelere iletilmektedir. Konuya ilişkin tebligat bina sahiplerine de ulaştırılmaktadır.
Kanunlar gereğince bu riskli binaların 60 gün içerisinde yıkılması gerektiği öngörülmekte. Bina sakinlerinin yıkıma itiraz için 15 günlük süreleri bulunuyor.
Riskli grupta bulunan binaların yıkımı yerine güçlendirilmesi için başvuru yapmak mümkündür. Kat Mülkiyeti Kanunu’nda belirtildiğine göre, teknik bakımdan güçlendirme yapmaya uygun binalar gerekli güçlendirme işlemlerinden geçirildikten sonra riskli gruptan çıkarılabiliyorlar.
0 notes
oralunal · 6 years
Link
30 Aralık 2002: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce 4.5 km uzunluğundaki Otogar-Bağcılar Hafif Metro Projesi’nin yapım kararı alındı.
26 Nisan 2004: İBB Başkanı Kadir Topbaş üst yöneticilerine imza karşılığı tebliğ yayımladı; “İhale onay belgesi tarafımdan imzalanmayan, hiçbir mal ve hizmet alımı ile yapım işi ihaleye çıkarılmayacaktır.”
30 Aralık 2004: Usulsüz olarak sürekli uzatılan ihale sonuçlandı. Hafif metro inşaatı, 173 milyon dolar’a Gülermak-Doğuş ortak girişimine verildi.
21 Mart 2006: Şimdi sıkı durun: Tamamen ayrı bir metro projesi olan; 15.8 km uzunluğundaki proje bedeli 1 milyar 180 milyon dolar’ı bulan Bağcılar-Başakşehir-Olimpiyatköyü Metro Projesi, (mevcut hattın devamı nitelemesiyle) ihalesiz bir şekilde aynı yüklenici Gülermak-Doğuş ortak girişime yaptırma kararı alındı!
17 Eylül 2007: İhalesiz işlemle ilgili Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı’na başvuruldu.
22 Ekim 2007: Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’na “ihaleye fesat karıştırma”iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu.
24 Temmuz 2008: Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, dilekçeyi İçişleri Bakanlığı’na gönderdi.Bakanlık, İstanbul Valiliğine talimat verdi. Valilik müfettiş görevlendirdi. Müfettiş usulsüzlüğü tespit etti. Valilik, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
13 Mayıs 2009: Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı görevsizlik kararları vererek dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
10 Haziran 2009: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı karşı görevsizlik kararı vererek dosyayı tekrar yetkili ve görevli Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
TOP ÇEVİRİLİYOR
30 Ekim 2009: Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı iki yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra Kadir Topbaş’ın da şüpheli konumunda bulunduğu “ihaleye fesat karıştırma” soruşturmasını başlattı.
15 Şubat 2010: Beyoğlu 7. Asliye Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederek dava açtı. (Dosya No: 2010/31).
28 Mayıs 2010: Savcının Topbaş ile ilgili soruşturma izin istemine İçişleri Bakanı işi kapatmak için, “şikayetin işleme konulmaması” kararını verdi.
22 Aralık 2010: İçişleri Bakanı’nın bu kararı Danıştay 1. Dairesi’nden döndü.
4 Nisan 2011: Danıştay kararı üzerine İçişleri Bakanı mecburen Mülkiye Başmüfettişi görevlendirdi. Ön inceleme sırasında Topbaş’ın müfettişe yanlış bilgi verdiği ortaya çıktı. Bakan “soruşturma izni vermedi.
15 Kasım 2011: Danıştay 1.nci Dairesi, İçişleri Bakanının bu kararını da kaldırdı. Milyar doları aşan bir işin ihalesiz olarak verilerek kamunun zarara uğratıldığını belirtti.
17 Eylül 2012: Bu arada dava başladı. Mahkemenin belirlediği ilk bilirkişi rapor tanzim etmeden dosyayı iade etti. Ardından; konusunun uzmanı olmayan iki kişi bilirkişi olarak görevlendirildi. Bunların da davanın konusunu bir yana bırakıp, başka tali bir konuyu incelediği ortaya çıktı!
1 Ekim 2012: İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi Türkiye hukuk tarihinde pek rastlanmayan bir şekilde davada durdurma kararı verdi.
2 Kasım 2012: İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 21.nci Asliye Ceza Mahkemesi’nin “davanın durdurulması” kararını kaldırdı.
12 Şubat 2013: Danıştay’ın kararı üzerine savcılık sonuçta Topbaş ile ilgili iddianame düzenledi.
SANIK TOPBAŞ
22 Şubat 2013: İstanbul 21.nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde Topbaş hakkında “Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk davası” açıldı.
1 Mart 2013: Davanın ilk duruşması yapıldı. Sanık Topbaş duruşmaya gelmedi.
27 Mart 2013: Davanın ikinci duruşması yapıldı. Sanık Topbaş yine gelmedi. Zorla getirilmesinin düşünülmesine karar verildi.
10 Mayıs 2013: Duruşmaya sanık Topbaş yine gelmedi. Mahkeme zorla getirme kararı yerine iki duruşma arasında günsüz olarak gelmesine karar verdi. Ayrıca dosyanın; Sayıştay uzman denetçilerinden oluşturulacak bir bilirkişi heyetinin incelemesi için Ankara Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi.
25 Temmuz 2013: Ayrıcalığa rağmen sanık Topbaş iki duruşma arasında yine gelmeyince mahkeme “zorla getirme” kararı verdi.
2 Ağustos 2013: Ankara Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi dosyayı ne Sayıştay’a ne de Sayıştay’ın uzman denetçisine inceletti. Üç kişilik başka bir bilirkişi heyeti oluşturdu. Bu heyet kamu zararı için başka bir teknik bilirkişi heyetinin oluşturmasını belirterek dosyayı iade etti.
8 Ekim 2013: Sanık Topbaş, özel duruşmada mahkemeye ifade verdi.
10 Ekim 2013: Sanık Topbaş’ın sorgusunu gerçekleştiren ve davayı karar aşamasına getiren mahkeme hakimi İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına atandı!
18 Kasım 2013: Mahkemeye atanan yeni hakim duruşmayı erteledi.
23 Ocak 2014: Mahkeme “dördüncü kez” bilirkişi raporu aldırılmasına karar verdi.
25 Eylül 2014: Duruşma yapıldı.
25 Aralık 2014: Duruşma yapıldı. Bilirkişiye ek süre verildi.
19 Ocak 2015: Dördüncü kez bir bilirkişi raporu mahkemeye sunuldu. Rapor içeriği baştan başa tutarsızdı. Heyetten beş kişiden üçünün de daha önce Topbaş’ın yargılandığı davalarda gerçeğe aykırı bilirkişilik yapan kişiler olduğu ortaya çıktı.
23 Şubat 2015: Mahkeme, bilirkişi tayini konusunda tarafsızlık ilkesini kaybettiği gerekçesiyle HSYK’ya şikayet edildi.
10 Mart 2015: Mahkeme, bu bilirkişi raporunu kaynak gösterip “şüpheden sanık yararlanır” diyerek sanık Topbaş hakkında beraat kararı verdi.
0 notes
tanitims-blog · 7 years
Text
Konya Karatay Yeni Galericiler Sitesi Pro Ekspertiz
Ekspertiz Nedir? Neden Yapılır? ve Neden Önemlidir?
Bu işi yaptığımız yıllar boyunca bizlere en çok sorulan sorular bunlardı. Ve zaman geçtikçe bu soruların aynı kaldığını ama cevaplarının değiştiğini gördük. Öyle ki, önceleri ekspertiz sadece kişilerin satın alacağı araç hakkında detaylı bilgi sahibi olmasını sağlayan test merkeziydi. Ama bir alıcının Konya Karatay’da bulunan Computest merkezimizde satın alacağı aracı kötüleyerek fiyatı ciddi anlamda düşürdüğünü fakat detaylı expertiz raporu çıktığında aracın hiçte alıcının söylediği gibi olmadığını hasarsız iyi durumda olduğunu görünce aracı söylediği fiyattan alamadığına şahit olduk. Bu durumda bilgisayarlı test yani computest’in sadece alıcıların değil aslında satıcıların da menfaatini koruyan araç hakkında bilgisayar destekli ekipmanlarla birlikte ustalık tecrübesiyle detaylı rapor çıkaran bir uygulama olduğunu anladık.
Ekspertiz Nedir? sorusuna olabildiğince kısa yanıt vermeye çalıştık peki Ekspertiz Neden Yapılır? Burada olayın rengi biraz değişiyor. Çünkü araçlarına test yaptırma sebebine göre farklılıklar devreye giriyor. Örneğin, bilinçli alıcı beğenip almayı planladığı aracı uzman incelemesine sokup detaylı raporunu görerek satın almaya karar verdiği gibi bazen de satıcı detaylı rapor alarak aracı rapordaki unsurları göstererek satmaya çalışıyor. Bazen de kişiler aracı satın aldıktan sonra araç hakkında şüpheye düşerek aracı check up (çekap) yaptırmaya karar veriyor ve test merkezimize getiriyor. Hepsinde değil belki ama bu şekilde aracı satın aldıktan sonra getirenlerin birçoğunda çok ciddi değer kayıpları yaşandığına şahit olduk. Bunların içinde, change denilen iki araçtan bir araç yapma, orijinal denilerek parçaları değişmiş boyalı araç satma hatta anlaşılmasın diye boya ölçer ile ölçüp bire bir mikronda boyanmış arabalara bile Karatay Yeni Galericiler Sitesi’nde bulunan merkezimizde şahit olduk. Bunların izin alabildiklerimizi başkaları da aynı tuzağa düşmesin diye videosunu çekip youtube kanalımızda yayınladık.
Ve belki de sorulan sorular arasında en önemli olanına geldi sıra Ekspertiz Neden Önemlidir? Ekspertizin önemli olmasının sebebi şüphesiz arabalardaki ötv ve kdv oranlarının ülkemizde çok yüksek olmasıdır. Fiyatların bu kadar yüksek olması insanların ekonomik gücünün son model arabalara yetmemesine ve dolayısıyla ikinci el araçlara yönelmesine sebep oluyor. Hal böyle olunca ikinci el araç piyasası hem çok hızlı hem de bazıları için ciddi kazanç sağlayabileceği gelir kapısına dönüşüyor. İşin içine bu kadar yüksek paralar girdiğinde de hileler, dolandırıcılıklar, aldatmalar, yalanlar… artıyor. Ve tarafsız bir kurumsal firmada expertiz yaptırmayan kişilerin bilmeden satın aldığı araçlarla trafiğe çıkması sonucu kazalarla bazen canıyla bazen de ciddi miktarda paralar kaybetmesiyle sonuçlanıyor. Sonuç olarak, Pro Ekspertiz Konya Computest bayisi olarak sizlere tavsiyemiz ikinci el araç almadan önce mutlaka yakınlarınızdaki güvenilir, tarafsız bir merkeze test yaptırmanız.
0 notes
bill-gates88 · 3 months
Text
Akademi Delisi & Proje - Tez - Makale - Ödev Yaptırma Merkezi
Ödev Yaptırma
Ödev Yaptırma Hizmetleri Ödev yaptırma, ücretli olarak ödev, proje ve tez hazırlama hizmeti veren bir sektördür. Bu hizmetler, öğrencilerin zaman kazanmalarına ve akademik yüklerini hafifletmelerine yardımcı olur. Kitap Özeti Yaptırma
📚 Kitap Özeti Yaptırma Kitap özeti yaptırma, öğrencilerin kitapları daha iyi anlamalarına ve ödevlerini daha verimli bir şekilde tamamlamalarına yardımcı olan bir hizmettir. Özet Yaptırma
Özet Yaptırma Genel Bakış Özet yaptırma, daha uzun metinlerin daha kısa ve öz bir şekilde sunulması işlemidir. Bu işlem, metnin ana fikirlerini ve önemli noktalarını çıkararak gerçekleştirilir. tez ödevi yaptırma
Tez Ödevi Yaptırma Tez ödevi yaptırma, öğrencilerin tezlerini yazmalarına yardımcı olan bir hizmettir. Bu hizmet, öğrencilerin araştırma, yazma ve düzenleme süreçlerinde destek almalarını sağlar. Proje Yaptırma
Proje Yaptırma Hizmetleri Proje yaptırma hizmetleri, öğrencilerin ödev, proje ve tezlerini ücretli olarak yaptırmalarına olanak tanır. Bu hizmetler, öğrencilerin zaman kazanmalarına ve akademik başarılarını artırmalarına yardımcı olabilir. Akademi Delisi (Proje Yaptırma) - Akademi Delisi (Proje Yaptırma) intihal oranı düşürme sitesi
📚 İntihal Oranı Düşürme Teknikleri İntihal oranını düşürmek için çeşitli teknikler kullanabilirsiniz. Bunlar arasında alıntı yapma, kaynak gösterme, metni yeniden yazma ve parafraflama yer alır. Ayrıca, intihal kontrol yazılımları kullanarak metninizi tarayabilir ve intihalli kısımları tespit edebilirsiniz.
Makale Yapılır
Makale Yazım Süreci Makale yazımı genellikle konu seçimi, araştırma, taslak oluşturma, yazma, düzenleme ve sonlandırma aşamalarını içerir. Her aşama, makalenin kalitesini ve etkisini sağlamak için önemlidir.
Rapor Yaptırma - Tez Yapılır - Sunum Yaptırma - Essay Yapılır - Öneri Formu Yaptırma - ingilizce ödev yaptırma - doktora tez yazdırma - yüksek tez yazdırma - Araştırma Yaptırma - ödev yaptırma
ücretli ödev yaptırma - parayla ödev yaptırma - ücretli tez yaptırma - tez yaptırma - proje yaptırma - rapor yaptırma - ödev proje yaptırma
0 notes
bill-gates88 · 3 months
Text
Sunum Yaptırma Merkezi
🌐 Sunum Yaptırma Sunum yaptırma, bir konuyu etkili bir şekilde iletmek için profesyonel bir sunum hazırlatma hizmetidir. Bu hizmet, konunun araştırılmasını, görsellerin ve grafiklerin hazırlanmasını ve sunumun tasarlanmasını içerir. Sunum Yaptırma Merkezi (yaptirma.com.tr)
📚 Sunum Yaptırma Faydaları Sunum yaptırma, zaman kazandırır, profesyonel bir sunum sağlar ve konunun daha etkili bir şekilde iletilmesine yardımcı olur. Ayrıca, sunumun görsel olarak çekici olması ve izleyicilerin ilgisini çekmesi sağlanır. Sunum Yaptırma Merkezi (yaptirma.com.tr)
🌍 Sunum Yaptırma Fiyatları Sunum yaptırma fiyatları, sunumun uzunluğuna, karmaşıklığına ve sunum yapan kişinin deneyimine göre değişir. Ortalama olarak, bir sunumun fiyatı 1500 TL ile 3.500 TL arasında değişmektedir. Sunum Yaptırma Merkezi (yaptirma.com.tr)
Sunum Yaptırma Merkezi (yaptirma.com.tr)
Ödevcim (Ödev Yaptırma) - Tez ödevi YAPTIRMA - Blog Makale Yazdırma - Akademik Makale Yazdırma - Proje Ödevi Yaptırma - Rapor Yazdırma - Essay Yaptırma - Güvenilir Ödev Siteleri - İngilizce Ödev Yardım - Ödev Yapan Uygulama - Ödev Danışmanlık - Tez Danışmanlık - Makale Danışmanlık - Proje Danışmanlık - Ödev Yapıcı Uygulama - Ödevcim (Ücretli Ödev Yaptırma) (odevcim.com)
1 note · View note
bill-gates88 · 3 months
Text
Veri Analizi & Veri Analizi Yaptırma Merkezi
Veri analizi, bir veri setindeki bilgileri anlamak, keşfetmek ve yorumlamak için kullanılan bir süreçtir. Veri analizi, istatistiksel yöntemler, veri madenciliği teknikleri ve makine öğrenimi algoritmaları gibi araçları kullanarak verilerdeki desenleri ve ilişkileri ortaya çıkarabilir.
Veri analizi yaptırmak istiyorsanız, öncelikle hangi veri seti üzerinde analiz yapmak istediğinize karar vermelisiniz. Daha sonra analiz yapılacak veri setini temizlemek, ön işlemek ve uygun analiz tekniklerini belirlemek gerekebilir. Analiz sonuçlarını yorumlamak ve raporlamak da önemli bir adımdır.
Veri analizi hakkında daha fazla bilgi edinmek ve analiz yaptırmak için aşağıdaki linklerden faydalanabilirsiniz:
Veri Analizi Nedir? - Home - Veri Analizi Yaptırma Merkezi & Danışmanlık (yaptirma.com.tr)
Veri Analizi Yöntemleri - Home - Veri Analizi Yaptırma Merkezi & Danışmanlık (yaptirma.com.tr)
Veri Analizi Nasıl Yapılır? - Home - Veri Analizi Yaptırma Merkezi & Danışmanlık (yaptirma.com.tr)
Eğer belirli bir veri seti üzerinde analiz yaptırmak istiyorsanız, veri seti ve analiz gereksinimlerinizi belirterek bir veri analizi hizmeti sağlayıcısı ile iletişime geçebilirsiniz. Bu hizmet sağlayıcılar genellikle uzman veri bilimcilerden oluşan ekiplerdir ve size veri analizi sürecinde yardımcı olabilirler.
Home - Veri Analizi Yaptırma Merkezi & Danışmanlık (yaptirma.com.tr)
İstatistik Ödev Yaptırma - İstatistik Proje Yaptırma - İstatistik Makale Yaptırma - İstatistik Rapor Yaptırma - İstatistiksel Veri Analizi Yaptırma - İstatistiksel Analiz Yaptırma - SPSS Analizi Yapan Yerler - Spss Ödev Yaptırma - Spss Analiz Ücretleri - Spss Analizi Yapan Siteler - Spss Analizi Nasıl Yapılır
1 note · View note
bill-gates88 · 3 months
Text
Ödev Yaptırma Programı & Odevcim.com
📚 Ödev Yaptırma Uygulamaları Ödev yaptırma uygulamaları, ödevlerinizi, testlerinizi ve projelerinizi takip etmenize yardımcı olan dijital öğrenci planlayıcılarıdır. Ödevcim (Ödev Yaptırma) - Tez ödevi YAPTIRMA - Blog Makale Yazdırma - Akademik Makale Yazdırma - Proje Ödevi Yaptırma - Rapor Yazdırma - Essay Yaptırma - Güvenilir Ödev Siteleri - İngilizce Ödev Yardım - Ödev Yapan Uygulama - Ödev Danışmanlık - Tez Danışmanlık - Makale Danışmanlık - Proje Danışmanlık - Ödev Yapıcı Uygulama - Ödevcim (Ücretli Ödev Yaptırma) (odevcim.com)
💻 Yapay Zeka Destekli Ödev Yardımı ChatGPT gibi sohbet robotları, ödevlerinizde size yardımcı olabilir. Ancak, bu araçların ürettiği metinlerin tespit edilebileceğini unutmayın.
🎓 Ücretli Ödev Desteği Ücretli ödev yaptırma siteleri, lisans, yüksek lisans ve MBA ödevlerinizde size destek sağlayabilir. Ancak, bu hizmetlerin kalitesini araştırmak önemlidir. Ödevcim (Ödev Yaptırma) - Tez ödevi YAPTIRMA - Blog Makale Yazdırma - Akademik Makale Yazdırma - Proje Ödevi Yaptırma - Rapor Yazdırma - Essay Yaptırma - Güvenilir Ödev Siteleri - İngilizce Ödev Yardım - Ödev Yapan Uygulama - Ödev Danışmanlık - Tez Danışmanlık - Makale Danışmanlık - Proje Danışmanlık - Ödev Yapıcı Uygulama - Ödevcim (Ücretli Ödev Yaptırma) (odevcim.com)
🎓 Doktora Ödevi Yaptırma Doktora ödevi yaptırmak, akademik kariyerinizde önemli bir adımdır. Alanında uzman kişilerden destek alarak kaliteli bir ödev hazırlayabilirsiniz. Ödevcim (Ödev Yaptırma) - Tez ödevi YAPTIRMA - Blog Makale Yazdırma - Akademik Makale Yazdırma - Proje Ödevi Yaptırma - Rapor Yazdırma - Essay Yaptırma - Güvenilir Ödev Siteleri - İngilizce Ödev Yardım - Ödev Yapan Uygulama - Ödev Danışmanlık - Tez Danışmanlık - Makale Danışmanlık - Proje Danışmanlık - Ödev Yapıcı Uygulama - Ödevcim (Ücretli Ödev Yaptırma) (odevcim.com)
📚 Ödev Yaptırırken Dikkat Edilmesi Gerekenler Ödev yaptırırken dikkat etmeniz gereken bazı hususlar vardır. Öncelikle güvenilir bir platform seçmelisiniz. Ayrıca ödev konusunu ve talimatları net bir şekilde belirtmelisiniz. Ödevcim (Ödev Yaptırma) - Tez ödevi YAPTIRMA - Blog Makale Yazdırma - Akademik Makale Yazdırma - Proje Ödevi Yaptırma - Rapor Yazdırma - Essay Yaptırma - Güvenilir Ödev Siteleri - İngilizce Ödev Yardım - Ödev Yapan Uygulama - Ödev Danışmanlık - Tez Danışmanlık - Makale Danışmanlık - Proje Danışmanlık - Ödev Yapıcı Uygulama - Ödevcim (Ücretli Ödev Yaptırma) (odevcim.com)
💰 Ödev Yaptırma Ücretleri Ödev yaptırma ücretleri, ödev konusunun zorluğuna, teslim tarihine ve sayfa sayısına göre değişebilir. Fiyatları karşılaştırmak ve en uygun seçeneği belirlemek için farklı platformları araştırmanızı öneririz.
✍️ Yüksek Lisans Ödevi Yaptırma Yüksek lisans öğrencilerine ödev, proje ve tez yazımında destek veren hizmetler mevcuttur. Bu hizmetler, zaman yönetimi, araştırma ve yazım becerilerinde yardımcı olabilir. Ödevcim (Ödev Yaptırma) - Tez ödevi YAPTIRMA - Blog Makale Yazdırma - Akademik Makale Yazdırma - Proje Ödevi Yaptırma - Rapor Yazdırma - Essay Yaptırma - Güvenilir Ödev Siteleri - İngilizce Ödev Yardım - Ödev Yapan Uygulama - Ödev Danışmanlık - Tez Danışmanlık - Makale Danışmanlık - Proje Danışmanlık - Ödev Yapıcı Uygulama - Ödevcim (Ücretli Ödev Yaptırma) (odevcim.com)
💰 Ücretli Ödev Yaptırma Ödev yaptırma hizmetleri genellikle ücretlidir. Fiyatlar, ödevin türüne, uzunluğuna ve teslim tarihine göre değişebilir.
🎓 Akademik Destek Yüksek lisans ödevi yaptırma hizmetleri, öğrencilere akademik destek de sağlar. Öğrenciler, ödevleriyle ilgili sorularını sorabilir ve geri bildirim alabilirler.
🚫 Üniversite Ödev Yaptırma Hizmetleri Üniversite ödevlerini yaptırmak akademik dürüstlüğe aykırıdır ve ciddi sonuçlara yol açabilir. Öğrencilerin kendi ödevlerini yapmaları ve akademik bütünlüğü korumaları önemlidir.
⚖️ Ödev Yaptırmanın Yasal Sonuçları Üniversite ödevlerini yaptırmak yasal sonuçlara yol açabilir. Öğrenciler, ödevlerini başkalarına yaptırmakla telif hakkı ihlali ve akademik hırsızlık gibi suçları işleyebilirler.
🎓 Akademik Dürüstlüğün Önemi Akademik dürüstlük, üniversite eğitiminin temel bir parçasıdır. Öğrencilerin kendi ödevlerini yapmaları, araştırma yapmaları ve fikirlerini özgün bir şekilde ifade etmeleri beklenir. Ödev yaptırmak, akademik dürüstlüğü ihlal eder ve öğrencilerin öğrenme sürecine zarar verir. Ödevcim (Ödev Yaptırma) - Tez ödevi YAPTIRMA - Blog Makale Yazdırma - Akademik Makale Yazdırma - Proje Ödevi Yaptırma - Rapor Yazdırma - Essay Yaptırma - Güvenilir Ödev Siteleri - İngilizce Ödev Yardım - Ödev Yapan Uygulama - Ödev Danışmanlık - Tez Danışmanlık - Makale Danışmanlık - Proje Danışmanlık - Ödev Yapıcı Uygulama - Ödevcim (Ücretli Ödev Yaptırma) (odevcim.com)
0 notes
mykutsalkadincom · 5 years
Link
GELECEĞİ GÖREN 3 TEST! GELECEKTE OLABİLECEK HASTALIK RİSKLERİNE KARŞI ÖNLEM ALMAK MÜMKÜN. Günümüz teknoloji ve bilim çağı olduğuna göre her geçen gün gelişen yöntemlerle çocuğunuzun potansiyelini taşıdığı hastalıkları öğrenmek istemez misiniz? İşte, bunun için yaptıracağınız testler… Çocukların hastalanması anne babaların en büyük korkusu… İlk nezlesi, ilk yüksek ateşi, ilk boğaz enfeksiyonu nasıl da endişelendirir büyükleri. Daha ciddi durumları düşünmek bile istemeyiz. Günümüzde bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda bir damla kan ya da tükürükten alınan örnekle gelecekte olabilecek hastalık risklerine karşı önlem almak mümkün. Gentest, Harmony Test ve Pinner Test de son dönemin bu amaçla başvurulan en önemli testleri arasında yer alıyor.   GENTEST Check-up’ta görünmeyeni görüyor ‘Tıpta Sessiz Devrim: Koruyucu Genetik’ kitabının yazarı Dr. Serdar Savaş tarafından yıllarca süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkan Gentest, hastalıklar henüz dokularda belirti vermeden önce yani hastalık henüz hücre içi gelişim aşamasındayken yatkınlığı saptamak amacıyla uygulanıyor. Dr. Serdar Savaş, bu test hakkında şöyle diyor: “Bilirsiniz, insanlar check-up yaptırırlar, sağlam çıkarlar fakat bir süre sonra da kalp krizi geçirir ya da kansere yakalanabilirler. Bu duruma hayret ederiz. İşte Gentest’le, check-up’ta bir şey bulunmasa dahi yatkınlıklar görülüp müdahale edilebiliyor. Kanserler, kalp hastalıkları, diyabet, Alzheimer ve osteoporoz gibi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında rol oynayan genetik yatkınlıklar belirlendiğinde bireyin beslenmesinde, yaşam tarzında yapılacak değişikler, ilaç ve besin takviyeleri ile hayat kurtarılabiliyor.” Kimlere uygulanabilir? Dr. Serdar Savaş, Gentest’in farklı yaş gruplarına ve ihtiyaçlara yönelik uygulamaları olduğunu belirtiyor. Çocuklar, gençler, orta yaşlılar, ileri yaşlılar, anne adayları, obezite hastaları, fazla kilolarından kurtulmak isteyenler için çeşitli analiz paketleri bulunuyor. Gentest, iki yaşından itibaren her bireye uygulanabiliyor. Çok ileri bir koruyucu tıp uygulaması olduğundan hastalıklar gelişmeden önce uygulanması tavsiye ediliyor. Nasıl uygulanıyor? Çocuklara yapılan uygulamada ağız içine sürülen bir pamukla, hiç can yakmadan ve kanatmadan örnek alınıyor. Çocuğun ölçümleri yapılıyor. Ebeveynlerle yapılan görüşmede çocuğun beslenmesi ve diğer özellikleri ile ilgili bilgiler alınıyor. Erişkinlere yapılan uygulamalarda ise örnek alımı testin türüne göre yapılıyor. Sadece fazla kilolardan kurtulmak için test yaptıranlarda yine ağız içinden örnek alınıyor. Ancak hastalık yatkınlıklarının ve risklerinin ele alınacağı GentestVital, GentestMedical, GentestObezite, GentestBioaging ve GentestGebelik testlerinde kan ve idrar örnekleri de alınıyor. Danışanın vücut ölçümleri ve tıbbi muayenesi yapılıyor, çok detaylı bir Gentest Bilgi Formu dolduruluyor. Sonuçların değerlendirilmesi Sonuç raporları 6-8 hafta sonra hazır oluyor ve danışana bir randevu veriliyor. Bu randevuda genetik sonuçları, mevcut tahlil sonuçları, yaşam tarzı değerlendiriliyor ve bunların ışığında taşıdığı yatkınlıkları ve riskleri açıklanıyor. Daha sonra ise o bireye özgü gerekiyorsa ilaç kullanımı, vitamin-mineral ve besin destekleri, egzersiz programı ve bundan sonra riskleri doğrultusunda yaptıracağı tıbbi kontroller açıklanıyor. HAMİLELİKTEN ÖNCE YAPTIRABİLİRSİNİZ Gentest’i hamile kalmadan önce uygulayarak vücudunuzu gebeliğe en doğru şekilde hazırlayabiliyor, hamileliksırasında kullanacağınız amino asit, yağ, mineral ve vitamin depolarınızı doldurabiliyorsunuz. HARMONY TEST Anne karnında başlayan koruma Harmony Test, diğer adıyla Serbest Fetal DNA testi; Down sendromu gibi sık gözlenen diğer fetal trizomilerin 10’uncu gebelikhaftasından itibaren saptanması için geliştirildi. Kadın Hastalıkları ve DoğumUzmanı Doç. Dr. Gazi Yıldırım, “Bu test, anne karnındaki bebeğin hayatını riske atmadan, fetüsün anne kanındaki DNA’larını inceliyor. Hamilelik sırasında anne kanının yüzde 3-13’ünü oluşturan ve doğum sonrasında hemen yok olan fetal DNA incelenerek Trisomy 21 (Down sendromu), Trisomy 18 (Edwards sendromu) veya Trisomy 13 (Patau sendromu) gibi kromozom bozukluğu riskinin ne kadar yüksek veya düşük olduğunu analiz ediyor. Bunun yanında kan uyuşmazlığı gibi durumlarda fetüsün kan grubu tayini yapılabiliyor. Bazı tek gen hastalıkları da tayin edilebiliyor” diyor. Kimlere uygulanıyor? Harmony Test, sadece koldan alınan bir tüp kan ile yapılıyor. Tüm tekil, ikiz ve tüp bebekler için rahatlıkla uygulanabiliyor. Özellikle yüksek riskli gebeliklerde diğer tanı yöntemlerine yardımcı olarak sunuluyor. İkili, üçlü veya dörtlü tarama testlerinden birinde yüksek risk saptanmış veya şüpheli bir ultrason bulgusu nedeniyle trizomi ihtimali belirmiş ise, bu testler bu duruma net bir şekilde açıklık getiriyor, amniyosentez gibi işlemlerin potansiyel risklerini taşımıyor. Yüksek riskli grup öncelikli olmak üzere tüm hamilelere uygulanabiliyor fakat klinik uygulamada 18’inci haftaya kadar uygulanması öneriliyor. Benzeri diğer testlerden farkı nedir? Doç. Dr. Gazi Yıldırım bu soruyu şöyle cevaplıyor; “Bu testlerin başlangıç noktası, anne kanında serbest olarak dolaşan bebeğe ait genetik bilgi yani hücre parçacıklarının bulunması. En son teknolojik laboratuvar yöntemleri ve cihazları kullanılarak bu hücre parçacıkları tespit edebiliyor. Teknik olarak belirtmek gerekirse bu işlem ‘Serbest fetal DNA ile kromozom analizi’ olarak adlandırılıyor. Bu testleri yaptırmak isteğe bağlıdır, amniyosentez işlemine bağlı olarak bebeğin kaybedilme riskini göze almak istemeyen aileler için uygun bir seçenek. Serbest fetal DNA analizi, artık hem tek hem de ikiz gebeliklerde amniyosentez gibi işlemlere bir alternatif olarak sunuluyor. Eğer mevcut gebelik herhangi bir sebeple riskli grupta yer alıyorsa ve bebekte Down sendromu gibi bir genetik bozukluktan şüpheleniliyorsa, serbest fetal DNA testleri yaptırılabiliyor.” Nasıl uygulanıyor? Serbest fetal DNA testleri son adet tarihine göre 10’uncu gebelik haftasından itibaren uygulanabiliyor. Bu sayede, zaten yüksek riskli grupta yer alan ileri yaştaki, daha önceden trizomi hikayesi olan veya ailesinde genetik bozukluk bulunan endişeli annelere çok daha erken haftalarda sonuç verilebiliyor. Anne adayından özel bir DNA tüpüne 10 ml kan alınıyor. Bu örnekler istenen test içeriğine göre ABD veya Almanya’da bulunan ilgili genetik tanı laboratuvarına gönderiliyor. Anne kanındaki bebeğe ait hücre parçacıklarının sayımı yapılarak dijital karyotip analizi yapılıyor. Sonuçların değerlendirilmesİ Harmony Test nadir görünen kromozom bozuklukları hakkında bilgi vermiyor. 11-13 hafta arasında yapılan ultrason taraması bu konuda bir bozukluk gösterirse omfalaosel, holoprozensefali, kalp anomalisi gibi nadir görülen kromozom sorunlarının riski yüksek olabiliyor. Bu gibi durumlarda CVS veya amniyosentez yaptırma kararı alınabiliyor. Harmony Test, kalp ve beyin anomalisi, spina bifida gibi fiziksel bozukluklar hakkında da bilgi vermiyor. Bu nedenle 11-13 ve 20-22 haftalık iken ultrason taraması yaptırıp fetüsün anatomisine, 20-22 hafta arasında ise fetüs büyümesine baktırmak gerekiyor. PINNER TEST Vücudun istemediği gıdaları buluyor Sağlıklı olduğunu düşünerek yediğimiz birçok gıda, vücudumuzda olumsuz etkiler yaratıyor. Örneğin çok sağlıklı olduğunu düşündüğümüz bir yumurta, eğer sandığımız kadar iyi sindirilemiyor ise, vücudumuz bu yumurtanın içindeki proteinlere karşı tepki vermeye başlayabiliyor. Bu olumsuz etki ‘Gıda İntoleransı’ olarak adlandırılıyor ve vücutta kilo almadan, birçok kronik rahatsızlığa kadar olumsuz etkilere yol açabiliyor. Son yıllarda oldukça gündemde olan gıda intoleransı testlerinin şu an için en kapsamlılarından biri olan Pinner Test Genel Müdürü Emre Teker, “Pinner Test, vücudunuza zarar veren ve sindirilemeyen bu gıdaları tespit eden dünyanın en gelişmiş gıda intoleransı testlerinden biri. Parmak ucunuzdan alınan birkaç damla kan ile iki hafta süren çok detaylı bir laboratuvar aşaması ile yapılıyor. Pinner Test sonucunda hangi gıdaların vücudunuza zarar verdiğini veya metabolizmanıza dokunan gıdaları çok detaylı bir rapor ile öğrenmiş olursunuz” diyor. Çocuklara da uygulanıyor Bu test iki yaş sonrasındaki tüm çocuklarda uygulanabiliyor. Test sonucunda, çocukların vücuduna zarar veren, tolere edilemeyen gıdalar detaylı olarak ortaya çıkıyor. Anne adaylarında Pinner Test’in hamilelik döneminden sonra uygulanması tavsiye ediliyor. Özellikle hamilelik kilolarının daha çabuk verilmesinde ve daha sağlıklı beslenme için yararlı oluyor. Bu test sonucunda hastalıklar tespit edilmiyor fakat gıdaların yol açabildiği ya da tetiklediği hastalıklara karşı önlem alınmış olunuyor. Test sonucunda tolere edilmediği ortaya çıkan gıdalar çocukların vücudunda birtakım hastalıkları tetikliyor ya da onlara uzun vadede zarar vereceği öngörülüyor. Pinner Test sonucunda çıkan gıdalar 3-6 ay arasında doktor ve konunun uzmanı diyetisyenler tarafından bir süreliğine beslenme planından çıkarılabiliyor. Bu gıdaların yerine muadili konuluyor. Bu sayede gıdaların tetiklediği obezite, cilt rahatsızlıkları, mide ve bağırsak şikayetleri gibi birçok rahatsızlıktan kurtulmak mümkün olabiliyor.
0 notes
mykutsalkadincom · 5 years
Link
GELECEĞİ GÖREN 3 TEST! GELECEKTE OLABİLECEK HASTALIK RİSKLERİNE KARŞI ÖNLEM ALMAK MÜMKÜN. Günümüz teknoloji ve bilim çağı olduğuna göre her geçen gün gelişen yöntemlerle çocuğunuzun potansiyelini taşıdığı hastalıkları öğrenmek istemez misiniz? İşte, bunun için yaptıracağınız testler… Çocukların hastalanması anne babaların en büyük korkusu… İlk nezlesi, ilk yüksek ateşi, ilk boğaz enfeksiyonu nasıl da endişelendirir büyükleri. Daha ciddi durumları düşünmek bile istemeyiz. Günümüzde bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda bir damla kan ya da tükürükten alınan örnekle gelecekte olabilecek hastalık risklerine karşı önlem almak mümkün. Gentest, Harmony Test ve Pinner Test de son dönemin bu amaçla başvurulan en önemli testleri arasında yer alıyor.   GENTEST Check-up’ta görünmeyeni görüyor ‘Tıpta Sessiz Devrim: Koruyucu Genetik’ kitabının yazarı Dr. Serdar Savaş tarafından yıllarca süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkan Gentest, hastalıklar henüz dokularda belirti vermeden önce yani hastalık henüz hücre içi gelişim aşamasındayken yatkınlığı saptamak amacıyla uygulanıyor. Dr. Serdar Savaş, bu test hakkında şöyle diyor: “Bilirsiniz, insanlar check-up yaptırırlar, sağlam çıkarlar fakat bir süre sonra da kalp krizi geçirir ya da kansere yakalanabilirler. Bu duruma hayret ederiz. İşte Gentest’le, check-up’ta bir şey bulunmasa dahi yatkınlıklar görülüp müdahale edilebiliyor. Kanserler, kalp hastalıkları, diyabet, Alzheimer ve osteoporoz gibi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında rol oynayan genetik yatkınlıklar belirlendiğinde bireyin beslenmesinde, yaşam tarzında yapılacak değişikler, ilaç ve besin takviyeleri ile hayat kurtarılabiliyor.” Kimlere uygulanabilir? Dr. Serdar Savaş, Gentest’in farklı yaş gruplarına ve ihtiyaçlara yönelik uygulamaları olduğunu belirtiyor. Çocuklar, gençler, orta yaşlılar, ileri yaşlılar, anne adayları, obezite hastaları, fazla kilolarından kurtulmak isteyenler için çeşitli analiz paketleri bulunuyor. Gentest, iki yaşından itibaren her bireye uygulanabiliyor. Çok ileri bir koruyucu tıp uygulaması olduğundan hastalıklar gelişmeden önce uygulanması tavsiye ediliyor. Nasıl uygulanıyor? Çocuklara yapılan uygulamada ağız içine sürülen bir pamukla, hiç can yakmadan ve kanatmadan örnek alınıyor. Çocuğun ölçümleri yapılıyor. Ebeveynlerle yapılan görüşmede çocuğun beslenmesi ve diğer özellikleri ile ilgili bilgiler alınıyor. Erişkinlere yapılan uygulamalarda ise örnek alımı testin türüne göre yapılıyor. Sadece fazla kilolardan kurtulmak için test yaptıranlarda yine ağız içinden örnek alınıyor. Ancak hastalık yatkınlıklarının ve risklerinin ele alınacağı GentestVital, GentestMedical, GentestObezite, GentestBioaging ve GentestGebelik testlerinde kan ve idrar örnekleri de alınıyor. Danışanın vücut ölçümleri ve tıbbi muayenesi yapılıyor, çok detaylı bir Gentest Bilgi Formu dolduruluyor. Sonuçların değerlendirilmesi Sonuç raporları 6-8 hafta sonra hazır oluyor ve danışana bir randevu veriliyor. Bu randevuda genetik sonuçları, mevcut tahlil sonuçları, yaşam tarzı değerlendiriliyor ve bunların ışığında taşıdığı yatkınlıkları ve riskleri açıklanıyor. Daha sonra ise o bireye özgü gerekiyorsa ilaç kullanımı, vitamin-mineral ve besin destekleri, egzersiz programı ve bundan sonra riskleri doğrultusunda yaptıracağı tıbbi kontroller açıklanıyor. HAMİLELİKTEN ÖNCE YAPTIRABİLİRSİNİZ Gentest’i hamile kalmadan önce uygulayarak vücudunuzu gebeliğe en doğru şekilde hazırlayabiliyor, hamileliksırasında kullanacağınız amino asit, yağ, mineral ve vitamin depolarınızı doldurabiliyorsunuz. HARMONY TEST Anne karnında başlayan koruma Harmony Test, diğer adıyla Serbest Fetal DNA testi; Down sendromu gibi sık gözlenen diğer fetal trizomilerin 10’uncu gebelikhaftasından itibaren saptanması için geliştirildi. Kadın Hastalıkları ve DoğumUzmanı Doç. Dr. Gazi Yıldırım, “Bu test, anne karnındaki bebeğin hayatını riske atmadan, fetüsün anne kanındaki DNA’larını inceliyor. Hamilelik sırasında anne kanının yüzde 3-13’ünü oluşturan ve doğum sonrasında hemen yok olan fetal DNA incelenerek Trisomy 21 (Down sendromu), Trisomy 18 (Edwards sendromu) veya Trisomy 13 (Patau sendromu) gibi kromozom bozukluğu riskinin ne kadar yüksek veya düşük olduğunu analiz ediyor. Bunun yanında kan uyuşmazlığı gibi durumlarda fetüsün kan grubu tayini yapılabiliyor. Bazı tek gen hastalıkları da tayin edilebiliyor” diyor. Kimlere uygulanıyor? Harmony Test, sadece koldan alınan bir tüp kan ile yapılıyor. Tüm tekil, ikiz ve tüp bebekler için rahatlıkla uygulanabiliyor. Özellikle yüksek riskli gebeliklerde diğer tanı yöntemlerine yardımcı olarak sunuluyor. İkili, üçlü veya dörtlü tarama testlerinden birinde yüksek risk saptanmış veya şüpheli bir ultrason bulgusu nedeniyle trizomi ihtimali belirmiş ise, bu testler bu duruma net bir şekilde açıklık getiriyor, amniyosentez gibi işlemlerin potansiyel risklerini taşımıyor. Yüksek riskli grup öncelikli olmak üzere tüm hamilelere uygulanabiliyor fakat klinik uygulamada 18’inci haftaya kadar uygulanması öneriliyor. Benzeri diğer testlerden farkı nedir? Doç. Dr. Gazi Yıldırım bu soruyu şöyle cevaplıyor; “Bu testlerin başlangıç noktası, anne kanında serbest olarak dolaşan bebeğe ait genetik bilgi yani hücre parçacıklarının bulunması. En son teknolojik laboratuvar yöntemleri ve cihazları kullanılarak bu hücre parçacıkları tespit edebiliyor. Teknik olarak belirtmek gerekirse bu işlem ‘Serbest fetal DNA ile kromozom analizi’ olarak adlandırılıyor. Bu testleri yaptırmak isteğe bağlıdır, amniyosentez işlemine bağlı olarak bebeğin kaybedilme riskini göze almak istemeyen aileler için uygun bir seçenek. Serbest fetal DNA analizi, artık hem tek hem de ikiz gebeliklerde amniyosentez gibi işlemlere bir alternatif olarak sunuluyor. Eğer mevcut gebelik herhangi bir sebeple riskli grupta yer alıyorsa ve bebekte Down sendromu gibi bir genetik bozukluktan şüpheleniliyorsa, serbest fetal DNA testleri yaptırılabiliyor.” Nasıl uygulanıyor? Serbest fetal DNA testleri son adet tarihine göre 10’uncu gebelik haftasından itibaren uygulanabiliyor. Bu sayede, zaten yüksek riskli grupta yer alan ileri yaştaki, daha önceden trizomi hikayesi olan veya ailesinde genetik bozukluk bulunan endişeli annelere çok daha erken haftalarda sonuç verilebiliyor. Anne adayından özel bir DNA tüpüne 10 ml kan alınıyor. Bu örnekler istenen test içeriğine göre ABD veya Almanya’da bulunan ilgili genetik tanı laboratuvarına gönderiliyor. Anne kanındaki bebeğe ait hücre parçacıklarının sayımı yapılarak dijital karyotip analizi yapılıyor. Sonuçların değerlendirilmesİ Harmony Test nadir görünen kromozom bozuklukları hakkında bilgi vermiyor. 11-13 hafta arasında yapılan ultrason taraması bu konuda bir bozukluk gösterirse omfalaosel, holoprozensefali, kalp anomalisi gibi nadir görülen kromozom sorunlarının riski yüksek olabiliyor. Bu gibi durumlarda CVS veya amniyosentez yaptırma kararı alınabiliyor. Harmony Test, kalp ve beyin anomalisi, spina bifida gibi fiziksel bozukluklar hakkında da bilgi vermiyor. Bu nedenle 11-13 ve 20-22 haftalık iken ultrason taraması yaptırıp fetüsün anatomisine, 20-22 hafta arasında ise fetüs büyümesine baktırmak gerekiyor. PINNER TEST Vücudun istemediği gıdaları buluyor Sağlıklı olduğunu düşünerek yediğimiz birçok gıda, vücudumuzda olumsuz etkiler yaratıyor. Örneğin çok sağlıklı olduğunu düşündüğümüz bir yumurta, eğer sandığımız kadar iyi sindirilemiyor ise, vücudumuz bu yumurtanın içindeki proteinlere karşı tepki vermeye başlayabiliyor. Bu olumsuz etki ‘Gıda İntoleransı’ olarak adlandırılıyor ve vücutta kilo almadan, birçok kronik rahatsızlığa kadar olumsuz etkilere yol açabiliyor. Son yıllarda oldukça gündemde olan gıda intoleransı testlerinin şu an için en kapsamlılarından biri olan Pinner Test Genel Müdürü Emre Teker, “Pinner Test, vücudunuza zarar veren ve sindirilemeyen bu gıdaları tespit eden dünyanın en gelişmiş gıda intoleransı testlerinden biri. Parmak ucunuzdan alınan birkaç damla kan ile iki hafta süren çok detaylı bir laboratuvar aşaması ile yapılıyor. Pinner Test sonucunda hangi gıdaların vücudunuza zarar verdiğini veya metabolizmanıza dokunan gıdaları çok detaylı bir rapor ile öğrenmiş olursunuz” diyor. Çocuklara da uygulanıyor Bu test iki yaş sonrasındaki tüm çocuklarda uygulanabiliyor. Test sonucunda, çocukların vücuduna zarar veren, tolere edilemeyen gıdalar detaylı olarak ortaya çıkıyor. Anne adaylarında Pinner Test’in hamilelik döneminden sonra uygulanması tavsiye ediliyor. Özellikle hamilelik kilolarının daha çabuk verilmesinde ve daha sağlıklı beslenme için yararlı oluyor. Bu test sonucunda hastalıklar tespit edilmiyor fakat gıdaların yol açabildiği ya da tetiklediği hastalıklara karşı önlem alınmış olunuyor. Test sonucunda tolere edilmediği ortaya çıkan gıdalar çocukların vücudunda birtakım hastalıkları tetikliyor ya da onlara uzun vadede zarar vereceği öngörülüyor. Pinner Test sonucunda çıkan gıdalar 3-6 ay arasında doktor ve konunun uzmanı diyetisyenler tarafından bir süreliğine beslenme planından çıkarılabiliyor. Bu gıdaların yerine muadili konuluyor. Bu sayede gıdaların tetiklediği obezite, cilt rahatsızlıkları, mide ve bağırsak şikayetleri gibi birçok rahatsızlıktan kurtulmak mümkün olabiliyor.
0 notes