Tumgik
#Ramazan Teknikel
yurekbali · 5 years
Text
Tumblr media
O ŞİİR OKUNMAYACAK Ahmet Muhip Dıranas’ı anma etkinliğinde mekânın ısınma düzeneği iyi olmayınca içeri oldukça soğuktu. Etkinliğin özel konuğu Dıranas’ın eşi Münire Hanım yürümekte güçlük çektiğinden koluna giren iki kişinin yardımıyla gelebilmişti. Ünlü şairi ve şiirini anlatan konuşmalardan sonra sıra şiirlerinden örnekler okumaya gelip tam da Dıranas’ın neredeyse adıyla özdeşleşen Fahriye Abla şiiri okunacakken Münire Hanım bastonuna dayanarak ayağa kalktı. Oldukça sinirli bir şekilde bastonunun ucunu yere vurarak olanca sesiyle haykırdı: -Hayır, öyle biri yok, Fahriye de kim! O şiir okunmayacak! Muhip sadece bana âşıktı! Ve son sözünü söyleyip yerine oturdu: -O şiir okunacak olursa salonu terk ederim! Ve o gün o salonda Fahriye Abla şiiri okunmadı. ZEYNEP İki şair, bir kafede duvardaki Cemal Süreya fotoğrafının hemen altındaki masada Cemal Süreya şiiri üzerine derin bir söyleşiye dalmıştı. O anda üç genç kız, arkalardaki bir masadan kalkıp dışarı çıkacaklarken içlerinden biri durdu ve Cemal Süreya’dan söz eden iki şairin yanında dikilerek saygılı sordu: -Cemal Süreya’dan söz ediyorsunuz değil mi? -Evet, dedi iki şair aynı anda. -Yanınıza oturup dinleyebilir miyim? -Elbette, buyurun oturun, dediler. Onunla birlikte diğer iki genç kız da oturdu. Şairler, kaldıkları yerden Cemal Süreya ile ilgili konuşmalarını sürdürdüler. O an genç kızın önce gözleri yaşarmaya, sonra da ağlamaya başladı. Onlar anlattıkça genç kız ağladı, genç kız ağladıkça onlar anlattı. Bu şekilde yarım saate yakın bir zaman geçti. Genç kızın gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Diğer kızlardan büyük olanının açıklamasına göre ne zaman, nerede Cemal Süreya şiirlerinden söz edildiğini duysa ağlarmış. Bir ara ağlayan kızın teyzesi olduğunu söyleyen kızın telefonu çaldı. Açtı ve konuştu: -Şu an bir kafedeyiz. Tam çıkmak üzereyken Zeynep yine Cemal Süreya adını duydu, yine ağlıyor, biz yine gecikebiliriz. Ve o an Cemal Süreya sevincinden, duvarda asılı duran resminden atlayıp Zeynep’e sarılabilirdi. ÇÜNKÜ ŞAİRLER BİLİR Ahmed Arif’i anma etkinliğinde, salonda oturan dinleyiciler kadar da ayakta dinleyici vardı. Diyarbakır’dan gelen konuşmacı Ahmed Arif’in hemşerisiydi. Genelden şairle ilgili anılarından söz ediyordu. Anlatıcı şair değildi, lakin Ahmed Arif’in çocukluğunda yaşadığı mahallede oturduğundan anlattığı anılar ilgiyle dinlendi. Ancak yüzü aşkın dinleyicinin bulunduğu salonda bulunan şair sayısı bir elin parmak sayısını geçmezdi. Kentte yaşayan şairlerin çoğunu tanıyan dinleyicilerden biri, yanındaki şaire neden böyle olduğunu, kentte yaşayan şairlerin neden gelmediğini sordu. Şair gülümseyerek, -Çünkü şairlerin Ahmed Arif’le ilgili bilmedikleri tek bir söz, tek bir dize yoktur da ondan... ŞİİR SADECE Sedat Umran’ın şiirlerine tutkun olan şair, etkinlikte onun şiirlerinden söz ediyordu. Umran’ın şiire bakışını şöyle tanımladı: -Sedat Umran’ın saptamasına göre şair eğer ‘ben’inden acı çekerse bireysel şiiri, ‘dünyadan’ acı çekerse toplumcu şiiri, ‘zamandan’ acı çekerse geçmişin özlemini dile getiren şiiri yazar. Salondan bir soru geldi: -Şair ya ikisinden hatta üçünden birden acı çekerse, o zaman hangi şiiri yazar? Daha o soru yanıtlanmadan bir soru daha geldi: -Şiir sadece acı çekince mi yazılır? Sorular sürdü gitti... Konuşmacı işin altından kalkamayacağını anlayınca: -Şimdi de Sedat Umran’dan şiirler okuyalım, diyerek şairin iki şiirini daha okudu. KAFEDE Genç şair, sanatçıların sıkça uğradığı sokaktaki kafeye girer girmez çantasını açtı. Turgut Uyar’ı, Lorca’yı, Sohrab’ı, Füruğ’u, son şiir dosyasını, kitaplarını, hüzünlerini, sevinçlerini, kurşun kalemini, tükenmez kalemini çıkarıp masanın üzerine koydu. Ancak bir an, duvardaki ‘model bisiklet’ başıma düşer mi diye düşünüp orada oturmaktan vazgeçti. Çıkardıklarının hepsini tekrar çantasına koydu. Az ilerdeki duvarda Turgut Uyar’ın fotoğrafının altındaki masaya geçti. Zaten onun genelde oturduğu masa orasıydı, masanın o anda boşalmasına sevindi. Nasıl olsa hep bu sokakta oluyorum, bu sokakta bir daire mi kiralasam, diye söylendi. Yeni şiir dosyasını açtı, ilk dizeyi üst üste üç kez okudu. Bir an Turgut Uyar fotoğraftan kendine bakıyor sandı. -Keşke ‘Büyük Saat’i yanımda getirseydim, şair sevinirdi, sözünü kendi kendine sesli olarak söyledi. ŞAİRİN YAŞ MESELESİ Şair, etkinlikteki konuşmasının bir yerinde, Cemal Süreya’nın “kırk yaşına kadar şair olamadıysanız boşuna uğraşmayın, o yaştan sonra bir yere varamazsınız” gibilerden bir sözü olduğunu söyleyince, arka sıralardan her hâliyle ellili yaşlara dayandığı belli olan bir kadın şair, işin bir tarafını da şakaya getirerek söz aldı. -Efendim, bu yaş sınırını biraz daha yukarılara çekmek mümkün mü acaba, hani hiç değilse kırk beş, elli gibi... Şair ödün vermedi: -Hayır, ne yazık ki bu mümkün değil. Zaten bu benim elimdeki bir şey de değil. Hem bana niye söylüyorsunuz ki, gidin bu sözü baştan söyleyene söyleyin diyeceğim ama sözün sahibi de artık yok ki... FOTOĞRAF İkinci Yeni şiirine bir türlü ısınamadığını söyleyen şair, bunu arkadaşına şöyle açıkladı: -Ne zaman İkinci Yeni şiirinden söz açılsa bende hep aynı duygular oluşuyor, ayakları yere basmayan bir şiir düşlüyor, amaçsız havalarda geziniyorum. Sandalyelerini masaya doğru daha bir çektiler. Diğeri düşüncesini onu destekleyen bir örnekle açıkladı: -Ben de Edip Cansever’in şiirlerini okurken, birazcık şeker tadı almak için avuç avuç keçiboynuzu yemiş gibi oluyorum. Oturdukları masanın hemen yakınındaki duvarda Edip Cansever’in fotoğrafının altında bir şiiri vardı. Gözleri oraya takılınca bir an gelip masalarına oturacak sandılar. TÖRE Aynı zamanda akademisyen olan genç yazar, yayımlanan ilk öykü kitabının söyleşi ve imza gününde oldukça heyecanlıydı. Etkinliğe gelenlerin büyük bir çoğunluğu genç yazarın tanıdığı, eşi, dostu, öğrencisiydi. Belki de çoğu ilk kez bir kitap imzalatacaktı. Genç yazar daha etkinlik başlamadan kitaplarını imzalamaya başlayınca, önceden belirlenen etkinlik saati geçmesine rağmen söyleşi başlamadı. Orada bulunan yaşlı bir şair bu duruma uyan şöyle bir olay anlattı: -70’li yıllarda Ankara’da Fahrünnisa Kadıbeşegil’in çıkardığı edebiyat dergisini ilk zamanlarda yöneten derginin künyesinde ismi yazmasa da Cemal Süreya idi. O sıralar Türk Dil Kurumu’nun çıkardığı Türk Dili Dergisi’nin sorumlu yönetmeni olan Cahit Külebi, Oluşum’a her sayı bir şiir verirdi. Arada bir sayı şiir vermeyince Cemal Süreya konuyu hemen edebiyat gündemine taşıdı: “Şiir yayımlamak bir töredir, Külebi Oluşum’a bir sayı şiir vermedi, bu töreyi bozmuş oldu” dedi. Sonra bu örneğe dayanarak ekledi: -İmzanın söyleşiden sonra olması bir töredir. Genç yazar arkadaşımız imzayı söyleşiden önce başlattı ve bu töreyi bozmuş oldu. MASA Şair, kafedeki her zaman oturduğu masasına oturdu. Gözlüğünü, sigarasını, çakmağını, telefonunu çıkarıp masanın üzerine koydu. Sonra bozulan sağlık durumunu, emekli maaşının yetmeyişini, kitaplarını yayımlatamayışını, evdeki gürültü patırtıyı da koydu. Daha önceden sözleştiği şair arkadaşını yeniden aradı, gelmek üzere olduğunu öğrenince onunla ilgili düşüncelerini de masanın üzerine koydu. Bir çay söyledi, çaya şeker atacaktı, vazgeçti. Tam sigarasını yakıyordu ki az önce telefonla aradığı şair arkadaşı geldi. Daha oturmasını beklemeden ona Edip Cansever’in ezberden bildiği ‘masa da masaymış ha’ şiirinin ilk dizelerini okudu. “Adam yaşama sevinci içinde / Masaya anahtarlarını koydu / Bakır kâseye çiçekleri koydu / Sütünü yumurtasını koydu / Pencereden gelen ışığı koydu / Bisiklet sesini çıkrık sesini / Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu...” Arkadaşı gülümseyerek: -Adamın masaya koyduklarının yanında seninkiler de duruyor, dedi. ZAMANI GEÇMEDEN Heyecanla parayla kitap basan bir mekâna girdi. Elindeki dosya ve cdyi masanın üzerine bırakarak: -Bu dosyadaki şiirleri hemen kitaplaştırmak istiyorum, on beş gün içerisinde hallolması gerek! Mekânın sahibi ve içerde bulunan üç kişi ilk kez gördükleri adama dikkatle baktılar. Adam sözünü sürdürdü: -Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’ne katılacağım. Ödülü yeni öğrendim. Kitap on beş gün içerisinde çıkmalı ki zamanı geçmeden katılabileyim. Mekân sahibi: -Tamam, yetiştirmeye çalışırız, buyurun oturun, dedi. On beş güne kadar mutlaka yetişmesi gerektiğini yineledi. -On beş güne kadar çıkmalı ki ödüle katılabileyim. Yoksa kitabın çıkmasının ne önemi var. Parasını hiç sorun etmeyin... HAYIFLANMAK Emekli ilköğretim müfettişi, çayevinde yazar arkadaşıyla Cengiz Aytmatov’un romanları üzerine söyleşirken hayıflanıyordu. -Ben de görevimin ilk yıllarında beş yıl ilkokul öğretmenliği yapmıştım. Benim ilk görev yaptığım köy de Öğretmen Duyşen’in görev yaptığı köy gibi olanaksızlıklar içinde bir köydü. Ben de aynı güçlüklerle karşılaşmıştım. Ne yazık ki benim Altınay gibi yükselen bir öğrencim olmadı... Arkadaşı gülümsedi. -Ama o Öğretmen Duyşen’di. Koca bir romanın kahramanı. - Ramazan Teknikel, Konur Bir Şenliktir (Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ocak 2020, Sayı: 241) - Görsel: Ahmet Muhip Dıranas, Cemal Süreya, Ahmed Arif, Sedat Umran, Turgut Uyar, Federico García Lorca, Sohrab Sepehri, Füruğ Ferruhzad, Edip Cansever, Cahit Külebi, Melih Cevdet Anday, Cengiz Aytmatov
29 notes · View notes
erkankarakiraz · 4 years
Photo
Tumblr media
http://www.cazkedisi.com.tr/wp-content/uploads/caz-kedisi-sayı-22-3.pdf CAZKEDİSİ Şiir ve Şiir Kültürü Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2020, sayı 22 DOSYA DIŞI ŞİİR / DÜZYAZI: ELEŞTİRİ | Koray Feyiz | “‘Ay Burcu’ ve Mutlucan Güvendir’in Şiiri” | sayfa 2-3 MEKTUP VAR! | Hazırlayan ve Mektupları Seçen: Hülya Deniz Ünal | “Erkut Tokman’dan Attilâ İlhan’a Mektup Var!” | sayfa 4-5 İNCELEME | Devrim Dikkaya | “Selen Gülün’ün Şarkı Sözlerindeki Ozanlık” | sayfa 6-10 DENEME | Metin Dikeç | “Kedi Dili: Uşu ve Sisip’in Hulki’ye Ettikleridir” | sayfa 11-13 ANLATI | Mehmet Mümtaz Tuzcu | “Fransız Edebiyatı Kurtarma Yazılısı” | sayfa 14 NOTLAR | Ramazan Teknikel | “Ayrıntılar” | sayfa 15-17 ŞİİR | Fırat Werger | “Baykuş” | sayfa 17 ŞİİR | Yusuf Alper | “Gömü” | sayfa 18 ŞİİR | Aytekin Karaçoban | “Geçiş” | sayfa 19 ŞİİR | Hilmi Haşal | “Boşluk Kafesi” sayfa 23 İNCELEME | Ayşe Özgür Aydoğan | Özgür Sinema/ 19: “Sonsuz Siper” (La Trinchera Infinita) | sayfa 24-25 ŞİİR | A. Samet Demirkaya | “Saçların” | sayfa 25 DENEME | Dolunay Aker | Öteden Beri/ 3: “Roland Barthes’ın Dostluğu, Hepimizin Dostluğu” | sayfa 26-27 ŞİİR | Nurgül Özlü | “Kal” | sayfa 27 ŞİİR | Neslihan Yalman | “Seçinci Gelin” | sayfa 28-29 ŞİİR | Bahtiyar Kaymak | “Terbiye ve Lezzet” | sayfa 30-31 ŞİİR | Yener Çetin | “Gamzesizlik” | sayfa 32 ŞİİR | Kenan Demir | “Yapraklar Ki Güneşin Sahteliğine Akıttığı Gözyaşlarıdır Ağacın” | sayfa 33 ŞİİR | Sonnet Mondal | “Başlangıçlar” | Çeviri: Emre Şahinler | sayfa 46 ŞİİR | Sonnet Mondal | “Büyükanne” | Çeviri: Emre Şahinler | sayfa 47 ŞİİR | Eliza Segiet | “Sözün Müziği” ve “An” | Çeviri: Baki Yiğit | sayfa 48 ÇİZİMLER Merve Gedik | sayfa 1 ve 22 *** CAZKEDİSİ | Şiir ve Şiir Kültürü Dergisi | Üç ayda bir yayımlanır. | sayı 22 | Temmuz-Ağustos-Eylül 2020 Yayın Yönetmeni: Halim Yazıcı Yayın Kurulu: Halim Yazıcı ve Erkan Karakiraz Yazışma Adresi: [email protected] CazKedisi Yönetim Yeri: Duvar Kitabevi, 853 Sokak, No: 13, P: 10, Kemeraltı, Konak / İzmir | Telefon: 0232 484 88 68 Duvar Kitabevi Kırt. ve Müzik Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti adına Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Berkan Balpetek *** (İzmir, Turkey) https://www.instagram.com/p/CCi5ry9gu0wVq3Csd2yv7CzoLUk876F5i6waM40/?igshid=qalw3669of4n
0 notes
yurekbali · 6 years
Text
Tumblr media
“Bazen bir şairin adı geçince hemen çok bilinen bir şiirini anımsarız. Yahya Kemal adını duyunca Sessiz Gemi’yi, Ahmet Haşim’den söz edilince Merdiven’i. Cahit Sıtkı’yla Otuz Beş Yaş şiiri neredeyse özdeşleşmiştir. Orhan Veli; İstanbul’u Dinliyorum, Tanpınar; Bursa’da Zaman, Turgut Uyar; Göğe Bakma Durağı, Edip Cansever; Çağrılmayan Yakup, Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum şiirleriyle anımsanır ilk başta. Örnekleri çoğaltabiliriz elbette. Cahit Külebi’nin adı geçince Hikâye, Ahmet Muhip Dıranas’tan söz edilince Fahriye Abla’yı anımsarız. Dağlarca adı geçince de Kızılırmak Kıyıları şiirini... Şairini geçen, şairinin ismini gölgede bırakan şiirler de vardır: Hepimizin bildiği Hancı ve Kışlada Bahar şiirlerini duyduğumuzda, şairinin Bekir Sıtkı Erdoğan olduğunu çoğumuz anımsamayız belki de. Çocukluğumuzdan beri Bu Vatan Kimin şiirini çoğumuz biliriz de şairinin Orhan Şaik Gökyay olduğunu bilmeyiz. Yine altmışlı yetmişli yılların o ünlü Anayaso şiirinin de şairinin Şemsi Belli olduğunu bilemeyebiliriz... Öte yandan şairlerin özellikle bir iki dizesi çok daha öne çıkan şiirleri de vardır. “Ah, kimselerin vakti yok / durup ince şeyleri düşünmeye” dizelerini duyduğumuzda bu dizelerin Gülten Akın’ın dizeleri olduğunu hemen anımsarız da çoğu kez İlkyaz şiirinde yer alan dizeler olduğunu bilemeyebiliriz. Dört yüz beş yüz sayfalık toplu şiirlerini çıkaran ama tek şiiri hatta dizesi bile belleğimizde yer etmeyen nice ünlü şair var. Yazının başlığına tersinleme olsun diye söylersek, tek dizesi dahi kendini geçemeyen nice şair var...” - Ramazan Teknikel, Değinmeler, Şairini Geçen Şiirler (Akatalpa, Aylık Şiir ve Eleştiri Dergisi, Ekim 2018, Sayı: 226) * * * Senin dudakların pembe, ellerin beyaz, al tut ellerimi bebek, tut biraz! Benim doğduğum köylerde ceviz ağaçları yoktu, ben bu yüzden serinliğe hasretim, okşa biraz! Benim doğduğum köylerde buğday tarlaları yoktu, dağıt saçlarını bebek, savur biraz! Benim doğduğum köyleri akşamları eşkıyalar basardı, ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem, konuş biraz! Benim doğduğum köylerde insanlar gülmesini bilmezdi, ben bu yüzden böyle naçar kalmışım, gül biraz! Benim doğduğum köylerde kuzey rüzgârları eserdi, hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır, öp biraz! Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin, benim doğduğum köyler de güzeldi, sen de anlat doğduğun yerleri, anlat biraz! - Cahit Külebi, Hikâye - Görsel: Vladimir Volegova
96 notes · View notes
erkankarakiraz · 4 years
Photo
Tumblr media
http://www.cazkedisi.com.tr/wp-content/uploads/caz-kedisi-sayı-22-3.pdf CAZKEDİSİ Şiir ve Şiir Kültürü Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2020, sayı 22 22. SAYININ İÇİNDEKİLER DOSYA: VASİYETNAME ŞİİR | Halim Yazıcı | “Vasiyetname” | sayfa 1 (Kapak) GÜNLÜK | M. Mahzun Doğan | Caz Günlükleri: “Hem İnsan Bir Kere Ölüyor…” | sayfa 20-22 ÖYKÜ | Mehmet Mümtaz Tuzcu | “Vasiyyet-Bi-l-Ecnebi Mi?” | sayfa 34-35 ŞİİR | Neslihan Yalman | “Vasiyet -Virüs/ve/Anarşi/Diyalogları” | sayfa 36 ŞİİR | Erkan Karakiraz | “Ülgere Hu” | sayfa 37 ŞİİR | Altay Ömer Erdoğan | “Son Net” | sayfa 37 ŞİİR | Ayşen Sarıbaş | “Vasiyetimdir” | sayfa 38 DENEME | İlham Şeker | “Son Varışın Estetiği: Vasiyet” | sayfa 39 ŞİİR | Hakan Unutmaz | “Avseq01.datlar” | sayfa 40 ŞİİR | Sedat Gülmez | “Vaz(s)iyetname” | sayfa 41 ŞİİR | Fuat Eren | “Ur” | sayfa 42 ŞİİR | Nurgül Ulu | “Vaziyetten Vasiyetli Şiir” | sayfa 43 ŞİİR | Erkut Tokman | “Vay!!(Va)Siyetname Ha!!(Hay)Siyetname” | sayfa 44-45 DOSYA DIŞI ŞİİR / DÜZYAZI: ELEŞTİRİ | Koray Feyiz | “‘Ay Burcu’ ve Mutlucan Güvendir’in Şiiri” | sayfa 2-3 MEKTUP VAR! | Hazırlayan ve Mektupları Seçen: Hülya Deniz Ünal | “Erkut Tokman’dan Attilâ İlhan’a Mektup Var!” | sayfa 4-5 İNCELEME | Devrim Dikkaya | “Selen Gülün’ün Şarkı Sözlerindeki Ozanlık” | sayfa 6-10 DENEME | Metin Dikeç | “Kedi Dili: Uşu ve Sisip’in Hulki’ye Ettikleridir” | sayfa 11-13 ANLATI | Mehmet Mümtaz Tuzcu | “Fransız Edebiyatı Kurtarma Yazılısı” | sayfa 14 NOTLAR | Ramazan Teknikel | “Ayrıntılar” | sayfa 15-17 ŞİİR | Fırat Werger | “Baykuş” | sayfa 17 ŞİİR | Yusuf Alper | “Gömü” | sayfa 18 ŞİİR | Aytekin Karaçoban | “Geçiş” | sayfa 19 ŞİİR | Hilmi Haşal | “Boşluk Kafesi” sayfa 23 İNCELEME | Ayşe Özgür Aydoğan | Özgür Sinema/ 19: “Sonsuz Siper” (La Trinchera Infinita) | sayfa 24-25 ŞİİR | A. Samet Demirkaya | “Saçların” | sayfa 25 DENEME | Dolunay Aker | Öteden Beri/ 3: “Roland Barthes’ın Dostluğu, Hepimizin Dostluğu” | sayfa 26-27 ŞİİR | Nurgül Özlü | “Kal” | sayfa 27 ŞİİR | Neslihan Yalman | “Seçinci Gelin” | sayfa 28-29 ŞİİR | Bahtiyar Kaymak | “Terbiye ve Lezzet” | sayfa 30-31 ŞİİR | Yener Çetin | “Gamzesizlik” | sayfa 32 ŞİİR | Kenan Demir | “Yapraklar Ki Güneşin Sahteliğine... ... (İzmir, Turkey) https://www.instagram.com/p/CCbvnC5AORF9MeZ7uCTxPYedeHQx8YcwMb_AiI0/?igshid=7nd362agvt22
0 notes