#Prof. Dr. Orhan Oğuz
Explore tagged Tumblr posts
Text
Tek Sağlık Sempozyumu’na 'Sarıyer' ev sahipliği
https://pazaryerigundem.com/haber/191109/tek-saglik-sempozyumuna-sariyer-ev-sahipligi/
Tek Sağlık Sempozyumu’na 'Sarıyer' ev sahipliği
İstanbul’da Sarıyer Belediyesi, her yıl 3 Kasım’da kutlanan Dünya Tek Sağlık Günü dolayısıyla Veteriner Halk Sağlı Derneği katkılarıyla düzenlenen Tek Sağlık Sempozyumu’na ev sahipliği yaptı.
İSTANBUL (İGFA) – Tek Sağlık kavramına ilişkin farkındalığı yaratma ve insan, hayvan, bitki ve çevre sağlığını geliştirmek amacıyla kutlanan Dünya Tek Sağlık Günü dolayısıyla Sarıyer Belediyesi ev sahipliği ve Veteriner Halk Sağlığı Derneği katkılarıyla bir sempozyum düzenlendi.
Alanında uzman isimlerin konuşmacı olarak katıldığı Tek Sağlık Sempozyumu Sarıyer Belediyesi Boğaziçi Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
Küresel ölçekte hızla yayılan salgınlar, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kayıplarının ele alındığı sempozyumda Tek Sağlık yaklaşımının önemi masaya yatırıldı. Sarıyer Belediye Başkanı Veteriner Hekim M.Oktay Aksu, Veteriner Halk Sağlığı Derneği Başkanı Azmi Yüksel, Prof. Dr. Murat Yıldırım, Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, Prof. Dr. Vildan Avkan Oğuz, Prof. Dr. Ali Aydın, Prof. Dr. Sait Aykut Aytaç, Dr. Ruhi Kadaifçi, TVHB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Veteriner Hekim Erdinç Orhan, Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Onur Akbulut, İstanbul Tabip Odası Temsilciler Kurulu Divan Üyesi Dr. Benan Koyuncu, İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyesi Simla Dilara Sezgin konuşmacı olarak katıldılar.
Tek Sağlığın tüm canlıların sağlığının birbiriyle ilişkili olduğu ve sağlık sorunlarının birbirinden bağımsız ele alınamaması gerektiği anlayışına dayandığı ifade edilen sempozyumda insanların, hayvanların, bitkilerin ve çevrenin sağlığının yakından bağlantılı ve birbirine bağımlı olduğu vurgulandı. Sempozyumda ayrıca küresel ölçekte hızla yayılan salgınlar, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybının Tek Sağlık yaklaşımının önemini giderek artırdığı belirtildi. COVID-19 salgınının insan, hayvan ve çevre sağlığı arasındaki bağlantıyı gözler önüne serdiği ifade edilen sempozyumda iklim değişikliğinin gıda güvenliği risklerini ve zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) hastalık yayılımını ne şekilde artırdığı da detaylı bir şekilde anlatıldı. Farklı başlıklar altında dört bölümden oluşan sempozyumun son oturumunda meslek odalarının Tek Sağlığa bakış açısı masaya yatırıldı.
BAŞKAN AKSU: İNSAN, HAYVAN VE ÇEVRE SAĞLIĞI İLE ��LGİLİ TÜM PAYDAŞLAR BİRLİKTELİĞİ ELZEMDİR
Tek Sağlık anlayışının insan, hayvan ve çevre sağlığının birbiriyle kopmaz bir bağ içinde olduğunu savunduğunu belirten Sarıyer Belediye Başkanı Veteriner Hekim M. Oktay Aksu ise, insan sağlığından hayvan sağlığına, gıda güvenliğinden ekosistemlerin korunmasına kadar, tüm canlıların sağlıklı bir ortamda yaşayabilmesi için ortak bir çaba gerekli olduğunu belirterek, “Gıda güvenliği, salgın hastalıklar, antimikrobiyal direnç ve çevre kirliliği gibi güncel zorluklar, bu üç alanın uyum içinde çalışmasını zorunlu kılıyor. Örneğin, zoonotik hastalıklar yani hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar, yalnızca insan sağlığını değil, hayvan sağlığı ve çevreyi de doğrudan etkileyen önemli bir tehdittir. İnanıyorum ki, insan, hayvan ve çevre sağlığını koruma hedefiyle hep birlikte çalışarak güçlü bir temel oluşturabiliriz. Bu doğrultuda, tıp doktorları, veteriner hekimler, yerel ve merkezi yönetimler, çevre ve gıda bilimciler ile ilaç alanında çalışan tüm paydaşların iş birliği elzemdir. Sempozyumun gerçekleşmesinde emeği bulunan herkese ve katılan tüm konuklarımıza teşekkür ederim. Sonuç raporunun ilgili tüm paydaşlar ile paylaşılması ve bu sempozyumun devamının olması bu alanda başarı için kaçınılmaz gerekliliktir” diye konuştu.
Başkan Aksu daha sonra katılımcılara katkılarından dolayı birer çiçek takdim etti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Orhan Oğuz hayatını kaybetti
Eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Orhan Oğuz hayatını kaybetti
Eski Ulusal Eğitim Bakanı Prof. Dr. Orhan Oğuz ortamızdan ayrıldı… Prof. Dr. Orhan Oğuz için birinci merasim, yarın saat 13.00’te, Marmara Üniversitesi’nde düzenlenecek. Merasimin akabinde Prof. Dr. Oğuz için Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde, ikindi namazını müteakip cenaze namazı kılınacak. Prof. Dr. Orhan Oğuz için ikinci merasim ise 21 Ekim Perşembe günü, Eskişehir Anadolu…
View On WordPress
0 notes
Link
Eski Milli Eğitim Bakanı, Anadolu Üniversitesi Kurucusu ve Marmara Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz hayatını kaybetti. Türk eğitimine büyük katkılar sunan Prof. Dr. Oğuz için Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü Atatürk Kültür ve Sanat...
0 notes
Text
HOCALARIN HOCASI SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI
Eski Milli Eğitim Bakanı ve Marmara Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz, kurucusu olduğu Anadolu Üniversitesinde düzenlenen cenaze töreninin ardından son yolculuğuna uğurlandı. Törene, Eskişehir Valisi Erol Ayyıldız, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, AK Parti Eskişehir Milletvekilleri Nabi Avcı, Harun Karacan, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, İl Jandarma Komutanı Albay Ercan Atasoy, İl Emniyet Müdürü Yaman Ağırlar, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fuat Erdal, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak, eski Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve merhum Prof. Dr. Orhan Oğuz'un kızı Prof. Dr. Sedefhan Oğuz ile yakınları katıldı Read the full article
#AKPartiEskişehirMilletvekilleriNabiAvcı#AnadoluÜniversitesiRektörüProf.Dr.FuatErdal#CHPEskişehirMilletvekiliUtkuÇakırözer#eskiAnayasaMahkemesiBaşkanıHaşimKılıç#eskiBaşbakanYardımcısıBeşirAtalay#EskişehirBüyükşehirBelediyeBaşkanıYılmazBüyükerşen#EskişehirOsmangaziÜniversitesi(ESOGÜ)RektörüProf.Dr.KemalŞenocak#EskişehirValisiErolAyyıldız#harunkaracan#İlEmniyetMüdürüYamanAğırlar#İlJandarmaKomutanıAlbayErcanAtasoy#Prof.Dr.OrhanOğuz
0 notes
Text
Eski Milli Eğitim Bakanı yaşamını yitirdi
Eski Milli Eğitim Bakanı yaşamını yitirdi
Eski Milli Eğitim Bakanı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kurucusu ve Marmara Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz yaşamını yitirdi. Prof. Dr. Orhan Oğuz için ilk tören, yarın, saat 13.00’te, Marmara Üniversitesi’nde düzenlenecek. Törenin ardından Prof. Dr. Oğuz için Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde, ikindi namazını müteakiben cenaze namazı kılınacak. Prof. Dr. Orhan…
View On WordPress
0 notes
Photo
Eski Milli Eğitim Bakanı hayatını kaybetti https://ift.tt/3G1g79O
Eski Milli Eğitim Bakanı hayatını kaybetti Eski Milli Eğitim Bakanı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kurucusu ve Marmara Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz yaşamını yitirdi.
October 19, 2021 at 04:05PM
0 notes
Text
Eski Bakan hayatını kaybetti
Eski Bakan hayatını kaybetti
Eski Milli Eğitim Bakanı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kurucusu ve Marmara Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz hayatını kaybetti. Prof. Dr. Orhan Oğuz için ilk tören, yarın, saat 13.00’te, Marmara Üniversitesi’nde düzenlenecek. Törenin ardından Prof. Dr. Oğuz için Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde, ikindi namazını müteakiben cenaze namazı kılınacak. Prof. Dr.…
View On WordPress
0 notes
Text
Fethullah Gülenli Montaj Fotoğraflar
Fethullah Gülenli Montaj Fotoğraflar
Farklı siyasî grupların birbirlerine yönelik ithamlarına eşlik eden FETÖ lideri Fethullah Gülen konulu montaj fotoğrafları derleyelim istedik… Recep Tayyip Erdoğan’ın Fethullah Gülen’in elini öptüğü ana ait olduğu iddiasıyla paylaşılan montaj fotoğrafın (Marmara Üniversitesi 2008-2009 eğitim öğretim yılı açılış töreninde kaydedilen) orijinalinde Gülen yerine Prof. Dr. Orhan Oğuz yer…
View On WordPress
0 notes
Text
Elazığ'da üretildi! Test uçuşları yapılıyor
Elazığ’da üretildi! Test uçuşları yapılıyor
Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mekatronik Mühendisliği yüksek lisans öğrencisi Tolga Mertyüz, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Oğuz Yakut ve Öğretim Üyesi Dr. Orhan Yaman’la birlikte tezi için roket yapmaya karar verdi. Geçen yıl ekim ayında başlayan çalışmalar 4 ayda sonuç verdi. Ekip, 1 metre uzunluğunda 10 kilo ağırlığında yerli ve milli olarak roketimsi insansız hava aracı (RİHA) üretmeyi…
View On WordPress
0 notes
Photo
Tamamen yerli ve milli: Roketimsi insansız hava aracı Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mekatronik Mühendisliği yüksek lisans öğrencisi Tolga Mertyüz, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Oğuz Yakut ve Öğretim Üyesi Dr. Orhan Yaman'la birlikte tezi için roket yapmaya karar verdi. Geçen yıl ekim ayında başlayan çalışmalar 4 ayda sonuç verdi. Ekip, 1 metre uzunluğunda 10 kilo ağırlığında yerli ve milli olarak roketimsi ins... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/gundem/tamamen-yerli-ve-milli-roketimsi-insansiz-hava-araci.html
0 notes
Text
Sakarya Geleneksel Sanatlar'da yılsonu heyecanı
https://pazaryerigundem.com/haber/176290/sakarya-geleneksel-sanatlarda-yilsonu-heyecani/
Sakarya Geleneksel Sanatlar'da yılsonu heyecanı
Sakarya Büyükşehir Belediyesi Geleneksel Sanatlar İhtisas Merkezi’nde yılsonu heyecanı yaşandı.
SAKARYA (İGFA) – Sakarya’da Geleneksel Sanatlar İhtisas Merkezi’nin yılsonu sergisinde hat, (kufi, sulus, nesih, rika) tezhip, minyatür, çini, ebru, ahşap oyma, sedef kakma, cilt, katı hendesi, tezyinat, çamur şekillendirme ve kaligrafi gibi 11 farklı branşta 175 eser beğeniye sunuldu.
Programa Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar’ın yanı sıra MHP İl Başkanı Oğuz Alkaş, Sakarya Muhtarlar Federasyonu Başkanı Erdal Erdem, SAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özer Köseoğlu, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Alpay Şirin, Gençlik ve Spor Hizmetleri Dairesi Başkanı Orhan Bayraktar, eğitmenler, kursiyerler ve çok sayıda sanatsever yer aldı.
SAÜ Geleneksel Türk Sanatları bölümü yüksek lisans öğrencisi olan, aynı zamanda Geleneksel Sanatlar İhtisas Merkezi’nde eğitimlere katılan Fatma Altuntaş, merkezde gerçekleştirilen eğitimlerin akademiyle eş değer olduğunu ifade ederek, “Burada emek veren arkadaşlarım gibi bende boş zamanlarımı değerlendirmek için değil, bizzat zamanımı burası için ayırıyorum. Türkiye’de 2. olan ve sene boyunca usta sanatçıların elinden çıkan eserleri sergileme ve görme fırsatı buluyoruz” dedi.
Geleneksel Sanatlar İhtisas Merkezi’nin kurucu hocalarından Hattat Prof. Dr. Mehmet Memiş, sergiyle birlikte Sakarya’nın yeni sanatçılar yetiştirdiğini gördüklerini belirterek, “Gördüğüm ve hissettiğim kadarıyla Sakarya’da kültür sanat alanında önemli gelişmelere şahit oluyoruz. Fiziki imkânlar, sahip olduğu koleksiyonu, kütüphanesi ve en önemlisi de eğitmen kadrosuyla gerçekten büyük bir velinimet” ifadelerini kullandı.
2015 yılından beri merkezi yakından takip ettiğini belirten Başkan Yusuf Alemdar, sanata güç veren kursiyer ve eğitmenleri tebrik etti. Sanatın, kültürün insanın ruhunu yansıttığını ifade eden Alemdar, “İnsanın medeniyetini, kültürünü, sanatını yaşatamadığı müddetçe huzur içinde mutluluğu yakalama şansı yoktur. Bizim medeniyetimiz dünyanın en zengin medeniyetlerinden birisidir. Dünyanın neresine giderseniz gidin bütün sanat galerilerinde Doğu, İslam ve Türk medeniyetinin eserlerini görürsünüz” dedi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar kurdele kesimi sonrası merkezin kurucu hocalarından Prof. Dr. Mehmet Memiş’ten günün anlam ve önemine ait hediyeyi kabul etti.
Eserleri tek tek inceleyip, eserlerin sahiplerinden bilgi aldı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Photo
1. Orhan Kemal
Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan yazar, 1943’te İkdam Gazetesi’nde yayınlanan öyküsüyle birlikte Orhan Kemal imzasını kullanmaya başlar. Bunun dışında Yıldız Okur, Hayrullah Güçlü ve Raşit Kemali gibi takma isimleri de kullanmıştır.
2. Aziz Nesin
Edebiyat tarihimiz boyunca en fazla takma isim kullanan yazar Aziz Nesin‘dir. Asıl adı Mehmet Nusret Nesin olan yazar, çeşitli dergi ve gazetelerde birbirinden farklı imzalar kullanarak metinler kaleme almıştır. Bu isimlerden bazıları Bahri Filefil, Berdi Birdirbir, Fettane Şatifil, Kerami Pestenkerani, Kerim Kihkih, Ord. Prof. Paf-Puf, Dr. Daim Değer, Oya Ateş, Vedia Nesin olarak bilinmektedir.
3. Kemal Tahir
Yazar, ilk olarak Yedigün ve Karikatür dergilerinde takma isimle şiirler kaleme alır. Asıl adı Kemal Tahir Demir‘dir. Ardından polisiye romanlar ve mizah öyküleri yazmaya başlayan yazar, 1954 yılına kadar Kemal Tahir imzasını eserlerinde kullanamaz. Yazar, 1950’li yıllarda Körduman, Bedri Eser, Samim Aşkın, F. M. İkinci, Nurettin Demir, Ali Gıcırlı gibi imzalarla birlikte yazın hayatını sürdürür.
4. Melih Cevdet Anday
1958’den itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde takma isim kullanarak yazılar kaleme alan Melih Cevdet Anday, eserlerinde Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlu gibi takma isimleri kullanmıştır.
5. Faruk Nafiz Çamlıbel
Ankara ve İstanbul’daki öğretmenlik görevleri sırasında çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar kaleme alan Faruk Nafiz Çamlıbel, mizah yazıları yazdığı dergi ve gazetelerde sırasıyla Deli Ozan ve Çamdeviren gibi isimleri kullanarak metinler kaleme almıştır.
6. Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran, yasaklı olduğu yıllarda pek çok kez takma isim kullanarak yazılar kaleme almıştır. Bunlardan bazıları; Orhan Selim, Ahmet Oğuz Saruhan, Mümtaz Osman ve Ercüment Er olarak bilinir.
7. Nurullah Ataç
Asıl adı Ali Nûrullah Atâ‘dır. Cumhuriyet döneminin en önemli eleştiri ve deneme yazarı olarak bilinir. Yazılarında alay ve öfke ağırlıklı olarak gözlenen Nurullah Ataç’ın pek çok kez kullandığı takma isimlerden bazıları Sabiha Yağızlar, Alkan, Ahfeş, Süha Kavafoğlu, Ali Gümrükçü olarak sıralanabilir.
8. Orhan Veli Kanık
Garip akımının kurucularından olan Orhan Veli Kanık, Varlık dergisinde pek çok kez Mehmet Ali Seltakma ismiyle şiirler yayımlamıştır. Konuyla ilgili yaptığı açıklama ise şu şekildedir. “O zamanlar çok şiir yayınlıyordum. Adımın her zaman görünmesi hem benim için hem de dergi için doğru değildi. Bir de şu var: Mehmet Ali Sel benim bazı tecrübelerime alet olmuş bir isimdir.”
9. Peyami Safa
Türk edebiyatına ilk psikolojik roman olan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu‘nu kazandıran Peyami Safa, Server Bedi takma adıyla uzun yıllar gazetecilik yapmıştır. Kazandırdığı diğer eserler ise Cingöz Recai ile Cumbadan Rumbaya olarak bilinmektedir. Yazarın kullandığı diğer takma isimler ise Serazad, Safiye, Peyman ve Çömez olarak bilinmektedir.
10. Reşat Nuri Güntekin
Cumhuriyet döneminin en önemli edebiyatçıları arasında yer alan Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu, Yeşil Gece ve Anadolu Notları gibi pek çok önemli esere imza atmıştır. Yazar, Kelebek dergisinde kaleme aldığı yazılarında Ateş Böceği, Ağustos Böceği, Yıldız Böceği, Cemil Nimet, Hayreddin Rüştü, Mehmet Ferit, Sermet Feri takma isimlerini kullanmıştır.
11. Rıfat Ilgaz
Türk edebiyatının önde gelen mizah yazarlarından olan Rıfat Ilgaz, 1956 yılında Turhan Selçuk’la birlikte çıkardıkları mizah dergisi Dolmuş‘ta Stepne takma adını kullanarak hikayeler yazmıştır. Bu hikayeler daha sonrasında Hababam Sınıfı romanını oluşturmuştur.
12. Halide Edip Adıvar
İlk yazılarını Tevfik Fikret‘in Tanin gazetesinde kadın hakları üzerine yazdığı yazılar oluşturan Halide Edip, eşinden dolayı Halide Salih takma adını kullanmıştır. Eşinin kendisinden ayrılarak başka bir kadınla evlenmesi üzerine kendi adını kullanan yazar, edebiyat tarihimizin önemli kadın yazarları arasındadır.
#Yazarlar#yazar#aziz nesin#orhan veli#nazım hikmet#yaşar kemal#rıfat ılgaz#halide edip adıvar#peyami safa#reşat nuri güntekin
7 notes
·
View notes
Link
Marmara Üniversitesi kurucu rektörü, Eski Milli Eğitim Bakanı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Orhan Oğuz için Marmara Üniversitesiin Rektörlük binası önünde tören düzenlendi. Prof. Dr. Orhan Oğuz için ilk tören, Marmara...
0 notes
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır. 2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır. 2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır. 2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes