#Orhaneli Merkez Cami
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2022 yılında göreve giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan itfaiye erleri adına Orhaneli ilçesinde hatıra ormanı oluşturuldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, 2022 yılında Orhaneli ilçesine bağlı Nalınlar Mahallesi’nde meydana gelen trafik kazasına müdahale etmek için olay yerine giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan İtfaiye Dairesi Başkanlığı’na…
#Bursa#Bursa Büyükşehir Belediyesi#Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı#Marmara#Orhaneli#Orhaneli Merkez Cami
0 notes
Text
Zeki Önsöz yazdı…
Diyarbakır 10 gözlü köprü
Güneydoğu Anadolu’da bir hafta süren, bölgenin önemli şehirleri, müzeleri, yaşama kültürü, tarihi, doğası ve insanlarını tanıdığımız güzel bir gezi yaptık. Bu geziye Adana’dan başladık.
Adana
2 milyon nüfusu ile Türkiye’nin 6. büyük kenti olan Adana’nın küçük havaalanına indik. Önce nazlı nazlı akan berrak, yeşil renkli Seyhan nehri kıyısında, Adana’nın simgesi olan Taşköprü’nün yakınlarında durduk. Roma döneminde yapılan, 319 metre uzunluğundaki bu zarif köprü, geçene yüzyıllara rağmen sapasağlam ayakta idi. Adana’nın başka bir simgesi ise, Taşköprü’nün hemen yanı başında, Osmanlı stilinde inşa edilen, 1998 yılında hizmete açılan, 28 bin kişinin ibadet edebildiği 6 minareli Merkez Sabancı Camii’dir. Bu bölgede Sinema Müzesi’ni, eski Adana evlerini ve Atatürk Evi’ni gördük. Atatürk 4 Kasım 1918’de gelip, 7 gün kaldığı Adana’da, direnişin ve milli hareketin alt yapısını hazırlamış, ayrıca 1938’de Hatay’ın anavatana katılması için canla başla çalışırken bu evde kalmış.
Adana Taşköprü
Çukurova’nın kalbi Adana, Türkiye’de modern tarıma dayalı sanayileşmenin başladığı bir bölge olmuş. Cumhuriyet döneminde Milli Mensucat Fabrikası’nın kuruluşu, bataklıkların kurutulması, yeni kazanılan topraklar, pamuk, tahıl, narenciye üretiminin artması, tekstil, yağ fabrikalarının kurulması bu bölgede zenginlik ve refahın, iş yerlerinin çoğalmasına neden olmuş. Başka illerden işçi göçü, yaşanan sorunlar bu toprakların çocukları Orhan Kemal ve Yaşar Kemal’in eserlerinde dile getirilmiş. Bosnalı Salih, Hacı Ömer Sabancı ve Bossa’nın kuruluşu Adana’nın yakın dönem tarihindeki çizgiler.
Adana’dan ayrılmadan önce bir lokantada acılı mezeler ile ünlü Adana kebabını yedik; şalgam suyunu içtik.
Antakya
Adana’dan Antakya’ya 3 şeritli oto yoldan gittik. Yolun sağında ve solunda uçsuz, bucaksız topraklar hep ekili ve dikiliydi. Yolda Şahmeran masalına konu olan Yılanlı Kale’yi gördük. Türk halk muhayyilesine göre; üstü kadın, altı yılan olan Şahmeran burada yaşarmış. Payas, İskenderun, Belen üzerinden Amanos dağlarını aşarak Amik Ovası’na indik ve Antakya’ya geldik.
Antakya benim hayatımda yeri olan bir şehirdir. İlk defa öğretmen olarak atandığım bu şehirde ömrümün iki senesini geçirdim.
Antakya Saint Pier kilisesi
Önce Saint Piere Kilisesi’ne gittik. Eskiden şehir dışında olan kilise şimdi şehrin içinde kalmış. Hiçbir özelliği olmayan bu kilise aslında bir mağaradır. Hıristiyanlığın ilk kilisesi olduğu ileri sürülen bu yer, Anadolu’da yaratılmak istenen Hıristiyanlığa ait makamlardan biridir. Devletimiz de turist gelsin diye bu projeleri destekliyor. Buradan şehir merkezindeki Habib-i Neccar Camii’ne geldik. 636 yılında Hz. Ömer döneminde fethedilen Antakya’da, bu cami fethin simgesi olarak inşa edildi. Habib-i Neccar aslında İslam’dan önce yaşamış, tek Tanrı’ya inandığı ve son peygamberin geleceğine iman ettiği için Romalı vali tarafından başı kesilerek idam edilmiş; caminin şimdiki bahçesine defnedilmiş.
Antakya Habib-i Neccar Camii
Camiyi gezdikten sonra Antakya’ya 8 km uzaklıkta, otelimizin de bulunduğu ünlü sayfiye yeri Harbiye’ye gidiyoruz. Harbiye yeşillikler içinde, dağdan gelen suların şelaleler oluşturduğu çok güzel bir yer. Yalnız, burada, iptidai biçimde, yan yana hatıra eşya satan dükkânlar yapılmış; kahve ve lokantalar masa sandalyelerini suların içine koyarak doğallığı bozmuşlar.
Gezimizin ikinci gününde grubumuz Antakya’nın ünlü Uzun Çarşı’sını gezerken ben ve eşim bir taksiye atlayıp Antakya Lisesi’ne gittik. 54 yıl önce öğretmen olarak atandığım okulumu görüyorum. Okul bahçesindeki ağaçlar çok büyümüş. Okul yapısı ve yanında o vakitler benim de kaldığım pansiyon değişmemiş. Okul yöneticileri bizi candan karşıladı. Genç öğretmenlerle konuşuyoruz, ben burada çalışırken daha doğmadıklarını söylüyorlar. Okulu kısaca gezdik. Sınıfları, teneffüse çıkan öğrencileri görünce yıllar öncesi anılarıma gidiyorum. Değişik duygularla okuldan ayrılıp, grubumuzla buluşacağımız Hatay Arkeoloji Müzesi’ne geldik.
Antakya Lisesi
İlk defa gördüğüm, yeni, modern, büyük bir yapı olan Hatay Arkeoloji Müzesi’ni beğeniyorum. Müzede kronolojik bir sıra halinde çeşitli dönemlere ait eserler var. Ancak bu müzenin dünya çapında ünlü eserleri bölgede bulunan Roma döneminde ev tabanlarına ve duvarlara mozaikle yapılmış resimlerdir. Bu mozaiklerle Antakya Müzesi dünyada ikinci sırada yer almaktadır.
Müzeye başlarında öğretmenleriyle gelen öğrenci grupları var. Çocuklara sanat ve uygarlık tarihi hakkında bilgi verilmesi iyi olmasına rağmen, konunun uzmanı olmayan sınıf öğretmenlerinin anlattıkları çocukların ilgisini çekmiyor. Konuşup, gülüşüyorlar. Gezimizde diğer şehir müzelerinde gördüğümüz bu sorun, ancak çocukların seviyesine göre yetiştirilmiş, müze pedagogları ile çözülebilir.
Gaziantep
Gaziantep Kalesi
Müze gezimizi bitirip, Kırıkhan, Hassa, İslâhiye üzerinden Gaziantep’e gidiyoruz. Yolda Amik Ovası’nın verimli topraklarını görüyoruz. Bu topraklarda pamuk, narenciye, meyve, tahıl, her şey yetişiyor. Güneydoğunun sanayi şehri, 2 Milyon nüfusu ile Türkiye’nin 10. büyük şehri Gaziantep’e saat üçte girdik. Önce öğle yemeğimizi yörenin ünlü lokantası “ İmam Çağdaş’ta” yedik. Lokanta çok kalabalıktı. Bu itiş kakış olmasa idi, ünlü Antep mutfağından daha fazla keyif alırdık.
Gaziantep Aleüddevle Camii
Gaziantep, orijinal özelliği yok edilmiş, betona yenik düşmüş bazı Anadolu şehirlerine benzemiyor. Kale, bedesten, hamamlar, hanlar, camiler, bu kültürel dokuyu gösteriyor. Hamam Müzesi’ni, Zincirli Bedesten���i, hanları, Alaüddevle Camii’ni gezdim. Bu gazi şehrimizi fazla zamanımız olmadığı için etraflıca gezemedim. Özellikle Fransız işgaline karşı 12 bin şehit veren Antep’in şanlı mücadelesini anlatan Şahinbey Milli Mücadele Müzesi’ni ve yapım aşamasında olan Panorama Müzesi’ni görmeyi isterdim. Kalenin karşısında bir meydanda güzel bir düşünceyle Türklüğün ilk yazılı belgeleri olan Göktürk kitabeleri, yani Bengütaşların kopyası birebir dikilmiş.
Gaziantep Zincirli Bedesten
Buradan Zeugma Müzesi’ne geldik. Türkiye toprakları eski medeniyetlere ait sayısız eser barındırıyor. Bunların bazıları hâlâ yer altındadır. Zeugma son yıllarda Türkiye’nin önemli arkeolojik keşiflerinden biridir. 1987 yılında başlayan kazılarda buluntular, 2000 yılında ortaya çıkarıldı. Yeni yapılan müze binasına eserler 2011’de taşınmış. Zeugma Fırat kıyısında bir Roma şehri idi. Sasani krallığı tarafından yıkıldı. Burada bulunan mozaikler Hatay’dakilerden daha iyi durumda. Müzenin dünyaca ünlü “Çingene Kızı” mozaiği ayrı bir odada tek başına ziyaretçilere gösteriliyor.
Zeugma Müzesi Çingene Kızı Mozaiği
Bu müzede ve diğer şehir müzelerinde hatıra eşyalar satılan mağazalar var. Fakat Türkçe veya yabancı dillerde hazırlanmış Müze Rehberi kitabı bulamadım
Urfa
Gezimizin üçüncü gününde sabah erkenden Gaziantep’ten Urfa’ya gidiyoruz. Üç şeritli oto yolun sağ ve solunda uzanan topraklarda fıstık ağaçları görüyoruz. Özellikle Suruç fıstık üretiminin ve ticaretinin önemli bir kenti imiş. Önce tepeden Birecik Barajı’nda oluşan göle ve vadiye bakıyoruz. Buradaki nefes kesici güzellikte doğaya huzur hâkim. Berrak yeşil renkli suyu olan gölün gezi teknelerinden birine binerek Savaşan Köyü’ne kadar gidiyoruz. Burada baraj gölünün suları altında kalan bir minareyi ve yamaçta terk edilmiş evleri görüyoruz. Dönüşte Yeni Halfeti’nin içinden geçerek 2 Milyon nüfuslu Urfa’ya geliyoruz.
Halfeti
Gördüğümüz köyler, şehirler, yollar, insanlar Türkiye’nin fakirliği yendiğini gösteriyor. 1970’li yıllardan itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti GAP Projesi ile dünyanın en büyük bölgesel kalkınma projelerinden birini başlattı. Fırat ve Dicle nehirleri üzerine 22 baraj, 19 hidroelektrik santralinin yapımı, 1,8 milyon hektar alanın sulanması planlandı. Büyük kısmı bitirilen bu projenin gezdiğimiz bölgede refahı artırdığını gördüm. 1990’lı yıllarda Alman öğretmen arkadaşlarımla gezdiğim bu bölge o günlerden çok ilerde görünüyor. Bugünkü sonucu, Gap projesini o yıllarda ekonomik güçlüklere ve dış baskılara rağmen hazırlayan ve hayata geçiren Cumhuriyet Hükümetlerimize borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Urfa’da bir lokantada yemek yedikten sonra Urfa Arkeoloji Müzesi’ne geldik. Bölgede gördüğüm bu en büyük müzede çeşitli dönemlere ait eserler ve yeni bulunmuş, 12 bin yıllık Göbeklitepe Anıtsal Tapınağı’nın bire bir kopyası vardı.
Urfa Balıklıgöl
Müze gezisinden sonra ünlü Balıklıgöl’ü ziyaret ettik. Etrafı çok çok canlı olan Balıklıgöl’e Hz. İbrahim’in Nemrut’la mücadele öyküsü damga vurmuş, Hz. İbrahim makamı, yanındaki cami, büyük ve küçük göl ile sudaki balıklar, ikindi namazından sonra bizzat şahidi olduğumuz Kadiri zikri buraya mistik bir hava vermiş. Havuzun etrafındaki bahçelerdeki kahvelerde büyük kalabalıklar vardı
Urfa Sıra Gecesi
Akşam otelden bir Urfa Sıra Gecesi’ne gidiyoruz. Eski bir Urfa Konağı’nda Urfa yöresinin türkülerini dinleyeceğiz. Büyük salonda batı şehirlerinden gelmiş gezgin grupları vardı. Herkes minderlerde oturuyordu. Yöresel giysiler içindeki saz heyeti; klarnet, keman, saz, darbuka ve davuldan oluşuyor. Saz heyetinin ortasında aynı yöresel giysili solist bizim de tanıdığımız bölge türkülerini söylüyor ve dinleyicilere sıra gecelerinin doğuş öyküsünü anlatıyor. Bu aslında Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Urfa’nın Fransızlarca işgali sırasında direnişi örgütlemek için yapılıyor. Konserin ortasında ortaya getirilen kazanda çiğ köfte yoğruluyor. Sonra herkese dağıtılıyor. İkinci bölümde bütün Türkiye’ye ait türküler, şarkılar söyleniyor, isteyen halaya katılıyor. Sıra Gece’sinin yöresel, otantik bir folklör etkinliği olarak kalması ve misafirlere sunulan hizmetin denetlenmesi gerektiğini düşündüm.
Urfa Göbeklitepe
kGezimizin dördüncü gününde önce Göbeklitepe’ye geliyoruz. İnsanoğlunun yeryüzünde yaptığı en eski anıtsal tapınak burada gün yüzüne çıkarıldı. Öykü bir köylünün bölgede bulduğu heykeli Urfa Müzesi’ne getirmesi ile başlıyor. Bu heykelin önemini Alman arkeolog Klaus Schmidt anlıyor. Bölgede yapılan kazılarla büyük bir arkeolojik keşif yapılıyor. 12 bin yıl öncesine ait bu izlerle tarihin yeniden yazılması sağlanıyor. Burası tarihin sıfır noktası olarak kabul ediliyor.
Göbeklitepe’den Harran’a gidiyoruz. Gap Projesi ile Harran Ovası sulama imkânına kavuşmuş. Tarlaların kıyısında su kanallarını görüyoruz. Senede en az iki ürünün alındığı ovada yanlış sulamadan dolayı çölleşme olmuş, bunu önlemek için çitçilere yeni sulama teknikleri öğretilmiş. Harran ovasında kalkınmanın sonucu silolar, fabrikalar, iş yerleri görüyoruz.
Harran
Harran’da önce eski eserlerin olduğu kalıntıları ziyaret ediyoruz. Burası 11.yüzyıla kadar büyük bir bilim merkezi idi. Abbasiler döneminde bu üniversitede tıp, gökbilim, matematik, felsefe ve din bilimleri okutuluyordu. Sonra Harran’ın ünlü konik kubbeli evlerinin olduğu yere gidiyoruz. Bu evlerden fazla kalmamış. Müze gibi bir eve baktık. Doksanlı yıllarda buraya geldiğimde konik kubbeli fazla sayıda ev vardı. Çocuklar Alman turistlerden para istiyordu. Şimdi para isteyen çocuk ve yetişkin görmedim. Bunu bölgenin değişen ekonomik seviyesine bağlıyorum.
Adıyaman
Atatürk Barajı
Urfa’dan Adıyaman’a giderken yolda Atatürk Barajı’nın seyir terasından GAP projesinin bu önemli eserine bakıyoruz. Devletimizin 1983- 1992 yılları arasında bitirdiği bu baraj Fırat nehri üzerinde elektrik üretimi ve sulama için kullanıyor.
Adıyaman Cendere Köprüsü
600 bin nüfuslu, üniversite şehri Adıyaman da kalkınmış, büyük bir şehir olmuş. Öğleden sonra Kommegene Krallığı’na ait anıtsal mezarı görmek için Nemrut dağına çıkmak üzere yola koyulduk. Önce aynı krallığın kraliçelerine ait anıt mezar Karakuş Tümülüs’ünü gördükten sonra Cendere Çayı üzerindeki Roma dönemine ait Cendere Köprüsü’nün üzerinden geçtik. Köprü, Roma İmparatoru Septimus Severius döneminde M.S 193- 211 yılları arasında yapılmış, sapasağlam ayakta. 2150 metre yüksekliğindeki dağın zirvesi yakınına kadar minibüslerle çıktık. Burada bir kahve var. Oradan zirveye 500-600 metrelik dik bir yokuşla ulaşılıyor. Basamaklar şeklinde yapılmış bu yoldan zirveye ulaşmak kolay değildi. Zira akşam olmak üzereydi, soğuk ve rüzgârlı bir hava vardı. Yolun az bir kısmı karla kaplı ve kaygandı. Yolun uçurum tarafında bir emniyet zinciri veya halatı yoktu. Gine de grubumuzun büyük kısmı zirveye ulaştı. Anıtsal mezar ve Tanrı heykellerinin olduğu yerden güneşin batışı seyredildi. Ben bu tepeden 1991’de bir yaz ayında güneşin muhteşem doğuşunu ve dağları seyrettim. Minibüsler çıkış ve inişlerde bu dik ve virajlı yolda hızla insanları taşıdı. Biz şoförümüze ”yavaş gidin” ikazı yaptık. Yolu iyi bildiğini, endişe etmememiz gerektiğini söyledi. Fakat bir kaza oldu. İnişte bizim önümüzde giden başka bir grubu taşıyan minibüsün frenleri patlayarak şarampole yuvarlandı. Ters dönen aracın daha fazla kayıp yuvarlanmasını ve olacak faciayı bir ağaç önledi. Önce yolcular araçtan çıkarıldı. Araçta sıkışan şoför ilk yardım arabasının gelmesiyle kurtarıldı. Geceyi Adıyaman Hilton’da geçirdik.
Adıyaman Nemrut Dağı
Mardin
Gezimizin beşinci gününde Adıyaman’dan Mardin’e gidiyoruz. Yolda Atatürk Barajı gölü üzerinde yapılan 610 metre uzunluğunda Türkiye’nin 3. Büyük asma köprüsü olan Nissibi Köprüsü’nde fotoğraf molası veriyoruz. Eskiden burada karşıdan karşıya feribotlarla geçilirmiş. Bu güzel köprü ve etrafındaki güzel doğanın resimlerini çekiyoruz.
Mardin Kasımiye Medresesi
Siverek’e doğru giderken Karacadağ’ın lavlarından oluşmuş küçük bazalt taşları bütün vadiye yayılmış. İnsanlar burada genellikle hayvancılıkla uğraşıyor. Koyun sürüleri ve büyük baş hayvanlar her tarafta görülüyor. Hayvanların gece kalması için derme çatma ahırlar yapılmış. Diyarbakır’ı çevre yolundan geçerek öğleden sonra ikide Mardin’e ulaştık. Yöresel Mardin yemekleri sunulan bir lokantada yediğimiz yemekten sonra Artuklu döneminde başlanmış, Akkoyunlu döneminde 1457- 1502 yıllarında tamamlanmış Kasımiye Medresesi’ne geldik. İki katlı, tek açık avlulu medresenin yapımında kesme taş kullanılmış. Açık eyvanın altında hayatı temsil eden su havuzlara akıyor. İki katta revaklar arasında öğrencilerin kaldığı hücreler, dershaneler var. Bu medresede din bilimleri yanında fen bilimleri de okutulmuş.
800 bin nüfuslu Mardin bir dağ yamacında kurulmuş, Eski Mardin evleri Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız deniz gibi ovasına bakıyor. Eski Mardin’de taş evler genellikle korunmuş. Mardin bu haliyle Türkiye’de karakterini koruyan nadir şehirlerden biri olmuş.
Buradan Dar ül Zefaran Manastırı’na gittik. Şehir dışındaki bu Süryani Manastırı bugün bölgede çok az kalmış Süryani vatandaşlarımız için önemli dini bir merkez. Burada yaşayan Süryaniler 1970’li yıllarda Avrupa ve Amerika’ya göç etmişler. Türklerin Manastırı girişte para vererek büyük bir ilgiyle ziyaret etmesi, buna karşılık şehrin en önemli eseri olan Artuklular dönemine ait muhteşem Ulu Camii’yi kimsenin ziyaret etmemesi beni şaşırttı. Mardin’in gizemli dar sokaklarında dolaştık. Ovaya bakan konaklar ve evleri ile Mardin unutulmaz bir şehir.
Gezimizin 6.günü Mardin’den Midyat’a gidiyoruz. Yolda binlerce koyundan oluşan sürülerini Van’a yaylaya götüren çobanları görüyoruz. 600 kilometrelik bu macera yolculuk günlerce sürecek. Önce Hasankeyf’e geliyoruz. Eski Hasankeyf yakında Ilısu baraj suları altında kalacak. Eski köprünün ayakları nehrin ortasında hayalet gibi duruyor. Fırat kıyısında bir kahvede oturup kahvemi yudumlarken bu eski kente uzun uzun baktım.
Hasankeyf
Hasankeyf’ten sonra geldiğimiz Midyat, eski taş evleri, konakları ile birçok filme ve diziye ev sahipliği yapmış. Böyle plato bir evin terasından şehre bakıp, Gümüşçüler Çarşısı’nı geziyoruz. Burada yöresel lezzetlerin sunulduğu bir lokantada yemek yedikten sonra Mor Gabriel Süryani Kilisesi’ni geziyoruz. Yapımına 397 yılında başlanan bu kilise önemli bir yapı. Türk turistler bu yapıya da çok ilgi gösteriyor.
Dara Antik Kenti
Günün son ziyaretini Suriye sınırı yakınında bulunan, pek fazla tanınmayan Dara Antik kentine yapıyoruz. Dara, Sasanilere karşı kurulmuş bir Roma Garnizon kenti. Buradaki köy eski Dara’nın üzerine kurulmuş. Antik kentin şimdiye kadar ancak yüzde beşi gün yüzüne çıkarılmış. Yüzde 95 toprak altında imiş. Gördüğümüz sarnıç, su arıtma ve depolama yeri, nekropol çok ilgi çekici idi. Yalnız bu arkeolojik kalıntılar Avrupa’da bir şehirde bulunsa idi, dünya çapında olay olurdu. Akşam Mardin’deyiz. Kaldığımız 12 katlı büyük otel, Batı şehirlerimizden gelen turistlerle dolu idi. Eskiden Türkiye’de yalnız yabancılar gezerdi. Şimdi Türkler kitle turizmi ile ülkelerini ve dış ülkeleri geziyorlar. Bu sevindirici bir durumdur.
Diyarbakır
PKK’lı teröristlerin şehit ettiği arkeologlarımız
Sabah Mardin’de dün görmediğimiz Müze’yi ziyaret ediyoruz. Bu küçük müzede eski dönemlere ait buluntular var. Açıklamaları okuyarak müzeyi gezerken duvarda iki genç adamın resimleri önünde çakılıp kalıyorum. Bunlar 1990’lı yıllarda Mardin civarında kazı yaparken, PKK’lı teröristler tarafından bombalı bir saldırıda hayatlarını kaybeden iki genç arkeologumuzun resimleri idi. Terör bu bölgede sayısız asker, polis, öğretmen, hemşire ve doktorun hayatına mal oldu. Müze gezimizden sonra postane önünde beklerken 25 yaşlarında bir genç Mardinli ile konuşuyoruz. “Terörün bu topraklara artık gelemeyeceğini, Türkiye’nin hepimizin vatanı olduğunu söylüyor.” Aslında bu gezide bölgede konuştuğum birçok insandan buna benzer sözler işittim. Bu konuşmalar beni vatanımızın birliği, dirliği ve geleceği konusunda umutlandırdı.
Mardin’den Diyarbakır’a geldik. Burada önce Dicle üzerine yapılmış 10 gözlü köprüyü gördük. Diyarbakır surlarından, Mardin kapı’dan geçerek İslam dünyasının en önemli camilerinden ve Anadolu’nun en eski camilerinden biri sayılan 639 tarihli Ulu Camii’yi gezdik. Ünlü şairimiz Diyarbakırlı Cahit Sıtkı Tarancı’nın müze evi çok güzeldi. Burada Diyarbakırlı bir genç, şairin “35 Yaş” şiirini ezbere okudu. Dört Ayaklı Minare’yi, içinde kahveler, kahvaltı salonları ve büyük bir kitapevi olan Hasan Paşa Hanı’nı gezdik. Akşama doğru Diyarbakır’ın yeni modern hava alanından İstanbul üzerinden Bodrum’a uçtuk.
Diyarbakır Ulu Camii
Uçakta yanımda oturan Diyarbakırlı bir genç adam bana gezi izlenimlerimi sordu. Ben de “Tedirgin geldiğimi, ülkemiz ve birliğimiz adına umutla döndüğümü” söyledim. Nedenini sorunca; “Bölgede fakirliğin yok edilmesini, insanların terörü istemediğini, Türkiye’yi vatan olarak gördüklerini, bölgenin kültürel ve ekonomik yönden batıyla uyumunun sağlandığını” söyledim. Diyarbakırlı genç adam, buraya gelenlerin ön yargılarının değiştiğini söyledi.
Seyahat etmenin ülkeleri, şehirleri ve insanları tanımak ve birbirine yakınlaştırmak için en iyi yol olduğunu bir daha anladım.
This slideshow requires JavaScript.
Zeki ÖNSÖZ
Gap Turu Gezi Notlar Zeki Önsöz yazdı... Güneydoğu Anadolu’da bir hafta süren, bölgenin önemli şehirleri, müzeleri, yaşama kültürü, tarihi, doğası ve insanlarını tanıdığımız güzel bir gezi yaptık.
0 notes
Text
Anayasa, cami avlusuna bırakılmış gibi!
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, hükümetin ekonomiyi düzeltmek için yaptığı hamleleri, “Acze düşmüş bir iktidarın çırpınışları” olarak nitelendirdi.
Referanduma sunulan yeni anayasanın koordinatör hazırlayıcısının kim olduğunu soran Kesici; “Affedersiniz ama cami avlusuna bırakılmış gibi… Sahip çıkan yok!” yorumunu yaptı.
Yeni anayasa ile birlikte kanun belirsizliklerinin ortaya çıkacağını vurgulayan Kesici, “Evet karanlık bir belirsizlik tüneline girmek; hayır, büyük beladan Türkiye’nin kurtulması demektir” dedi.
*Türkiye ekonomisi zor günlerden geçiyor. Son müdahaleler doları kontrol altında tutma, Merkez Bankası’nın hamlelerine izin verme, ÖTV ve KDV’nin indirilmesi şeklinde… Bu müdahaleleri nasıl buluyorsunuz?
Bunların tamamının adı, acze düşmüş bir iktidarın çırpınışlarıdır. Tayyip Bey cumhurbaşkanı seçildiği zaman Ağustos 2014’te bir dolar 2,1 TL idi. Aradan 2,5 sene geçti ve kur bugün itibariyle 3,80… Yani 2,5 sene öncesine göre neredeyse yüzde 100’lük bir devalüasyon oldu. Bunu son bir aya getirelim; bir ayda yüzde 8’lik bir devalüasyon var. Bu kur farkı her iktidarı bitirir.
*Ekonomiyi düzeltmek için bulunan yeni formülleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanının bulduğu formüllerden bir tanesi şu: Almanya’daki, Avrupa’daki Türk işçiler senede 50 bin civarında düğün yapıyorlarmış, “Gelin bu düğünlerinizi Türkiye’de yapın, komşunu da al gel, düğününü Türkiye’de yap” deniyor. Demek ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şekilde dövize olan ihtiyacın karşılanabileceğini düşünüyor. Bu çok vahim bir şey. Bir yanda 200 milyar dolar döndürmen gereken dış kredi bulma ihtiyacın var, bir yanda düğün dernekle bunun döviz ihtiyacını karşılayabileceğini düşünen bir ekonomik yönetim var. 200 milyar dolarlık krediye ihtiyacımızın olduğunu, çare olarak da bizimkilerin düğün dernek vs bulduklarını görünce, zamanından önce Standart&Poors kredi notumuzu düşürdü, Fitch’in de zamanı gelmişti o da düşürdü.
Halk çözüm olarak CHP’yi görecektir
*Halkın yastık altındaki dolarlarını bozdurması da istenmişti…
Bundan birkaç ay önce, dövizdeki hareketlenme başladığı zaman Başbakan Yıldırım “Yastık altındaki dolarlarınızı çıkarın” diye çağrıda bulundu. Türkiye’de yastık altında ne dolar, ne de altın var. Bu ülkeyi yönetenlerin Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sıkıntının şiddetini ve ciddiyetini anlayamamış olduklarını gösteriyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum çok ciddidir. Şimdiye kadar performansı zayıftır. 2017 bunun en zayıf olacağı yıla benziyor. Çare olarak buldukları şeyler de işe yaramayacaktır. Bu böyle iken önümüzdeki ilk seçimde, her ne tür bir seçim olursa olsun AKP çok oy kaybedecektir, halk onun yerine beni bu beladan kurtarabilecek diye düşündüğü bir siyasi yapı olarak CHP’yi görecektir.
Referandum işini partiden ayırmak lazım
*Siz referandumla, seçimi ayırıyorsunuz. Referandumu bir normalleşme olarak mı görüyorsunuz? En önemlisi ise ekonomiyle ilgili “Hükümet yanlış yapıyor” dediniz peki İlhan Kesici’nin reçetesi nedir?
Referandum işini parti işinden ayırmak lazım. Zaten Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Bey de referandum toplantıları ve stratejisini anlatırken, “Bu iş parti meselesi değildir, bu iş ülke meselesidir. Partilerin kapsamının dışında ve üstündedir “dedi. Genel seçim meselesi de değil. Bunun en önemli göstergesi olarak da Kemal Bey, “Yapacağımız hiçbir toplantıda CHP bayrağı, sloganı, amblemi kullanılmayacak; bunun yerine hep Türk bayrağı kullanılacak” dedi.
Malları çürük bu yüzden anlatamıyorlar!
*Kemal Kılıçdaroğlu açıklamalarda bulundu, “Bu CHP meselesi değildir” dedi ama iktidar partisinden yapılan tüm söylemlerde parti isimleri tek tek belirtiliyor. Başbakan Binali Yıldırım, “PKK, FETÖ, HDP hayır diyor” söylemini kullanıyor. Diğer yandan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “HDP-CHP aynı safta eylem birliği yapmışlar. MHP üzerinde oyunlar oynanıyor” diyor. Yani aslında tek tek parti isimleri belirtiliyor ve propagandalar da buna göre yapılıyor.
Fark etmez, bu durum onların acizliklerini gösterir. Normal olarak yapmaları gereken ne? “Ey halkım, bak ben senin önüne bir Anayasa koydum, bu ne kadar güzel bir Anayasa görüyor musun? Birinci maddesinde bunu diyor, beşinci-onuncu maddesinde bunu diyor, o yüzden buna oy ver” demeleri icap etmez mi? Hâlbuki bu malın ne kadar çürük, ne kadar bozuk bir mal olduğunu biliyorlar; o yüzden mallarını yani anayasayı övemiyorlar; bunun yerine bu malı almayacak olan adamlara kızıyorlar. Yani bu anayasayı satamayacakları adamlara kızıyorlar! Malları çürük. Malları bozuk, anlatamıyorlar. Bu ülkeyi yarısından bölüp “Şunlar hayırcılar, bunlar evetçiler; hayırcılar kötü” demek; demokrasiye, terbiyeye, örfe, medeniyete aykırı ve çirkin bir şey değil mi? İnsanlığın en büyük düşmanı ‘kavgacı düşüncelere sahip’ devlet yöneticileridir.
Koalisyon olsaydı şimdi sıkıntı çekmezdik!
*Size seçim hükümeti döneminde Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından bakanlık teklifi geldi ve reddettiniz. Bakanlık teklifini reddetmiş bir siyasetçi olarak şimdi ne yorum yaparsınız?
Tabii bana bakanlık teklif edildiği zaman kabul etse idik daha doğruydu.
*Öyle mi?
Tabii elbette, partimiz kabul etmediği için ben bakanlık teklifini reddettim.
*Kişisel değil miydi oradaki kararınız?
Hayır, kişisel değil. Yani elbette bakanlıklar kişilere teklif edilir ama bizim parti pozisyonumuz ret istikamette olduğu için, parti pozisyonunu kırıp kabul etmek siyasi ahlaka aykırıdır.
*Kabul etmek daha mı doğruydu?
Hayır, parti olarak oradan bir koalisyon çıkarsaydık, ister AKP-CHP, ister CHP-MHP tarzında bir koalisyon hükümetine geçilebilmiş olsaydı şu anda çektiğimiz siyasi sıkıntıların hiçbirisini yaşıyor olmayacaktık. Ama orada bunu bozan bizim parti pozisyonumuz değil, sayın cumhurbaşkanının, Sayın Kılıçdaroğlu’na yani seçimlerden çıkmış ikinci parti genel başkanına, başbakanlığı önermemiş olmasıdır.
Torba anayasa maddesi ile 50 madde değişecek
*Referanduma sunulan anayasa değişikliği paketi ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Tek bir maddeyle yani 16. maddeyle 50 tane Anayasa maddesini değiştiriliyor. Bu durum dünyada anayasa yapma-değiştirme üslubuna bütünüyle aykırı bir şeydir. Anayasa “Şu kanunu şu maddeyle değiştiriyorum” şeklinde birebir yapılır. Torba Anayasa maddesiyle, 50 tane Anayasa maddesini değiştiriyorlar. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bizim hukukçu arkadaşlara incelettirmiş ve bu Anayasa’nın kabul edilmesi halinde 2 bin tane kanun değişikliğinin yapılması lazım. Bu çok vahim! Ne olduğunu bilmiyoruz, yani nerede hazırladılar bu işi? Nasıl ettiler, kim hazırladı?
*Şeffaflık olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Elbette, bu Anayasanın bir müellifi yok. Hâlbuki bizim en kötü diye bildiğimiz 1982 Darbe Anayasası’nın koordinatör hazırlayıcısı Prof. Orhan Aldıkaçtı’dır. Şimdi bu anayasanın koordinatör hazırlayıcısı diye biri var mı? Yok. Affedersiniz ama cami avlusuna bırakılmış gibi bir şey yani… Sahip çıkan yok! “Bu anayasayı benim başkanlığımda şöyle bir heyet hazırladı” diyen bir babayiğit hukukçusu yok AKP’nin! Çünkü çok kötü bir mal, sahiplenemiyorlar doğrudan.
Değil mi ki YURT Gazetesi var!
*En çok eleştirdiğiniz maddeler nedir?
8. madde, cumhurbaşkanının yetkilerini ve kabiliyetlerini tarif eden maddedir. Devletin başı, yürütmenin başı, ordunun başı, parti genel başkanı, Milli Güvenlik Kurulu’nun başı, bütün kamu bürokrasisini müsteşarları, büyükelçileri, genel müdürleri, daire başkanlarını tayin eden bir makam… Hem Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesini, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 13 üyesini seçen yani bütün yüksek hukuk kurumlarının da başkanı olan bir sisteme gidiyor bu durum. Geriye soğan başı bile kalmıyor yani. Bu kadar gücü kimin eline verirseniz verin, bu güç ve bu imkânlar evliyayı azdırır, sadece Tayyip Bey’i değil! O yüzden verilemez. O yüzden ben şuna inanıyorum ki bu iki aylık zaman dilimi içerisinde anlatım imkânlarımız kısıtlı bile olsa anlatırız ve 50 milyon seçmen bunu anlar. Ne kadar medya olmazsa olmasın. Değil mi ki elimde bir YURT Gazetesi var. Hiç olmazsa elimde bir Halk TV var…
*Halkın nasıl tepki göstereceğini ve bu tepkinin ülke geleceğini ne yönde etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Halk, evet dediği zaman 2 bin tane kanun değişikliğinin ne kadar büyük bir kanun belirsizliği olduğunu görür ve bu belirsizlik tüneline girmez, evet karanlık bir belirsizlik tüneline girmek demektir. Hayır, bu münasebetle yeni bir siyasi iklimin doğmuş olması demektir. Bir büyük beladan Türkiye’nin kurtulması demektir. Yeni bir siyasi iklim, yeni bir normalleşmeye birinci adım olacak. İlk defa AKP hükümeti olmasını istediği bir şeyde başarısız olmuş olacak, buradan bir siyasi normalleşme yumuşama çıkmış olacak. Bu da Türkiye için çok hayırlı olacak.
YURT Gazetesi-Röportaj: Ülkü ÇOBAN
0 notes
Text
Drone'u düşen kişi uçak düştü deyip polisi alarma geçirdi
Drone’u düşen kişi uçak düştü deyip polisi alarma geçirdi
Olay Adana’nın Seyhan ilçesine bağlı Ulu Cami Mahallesi’nde meydana geldi. Hatay’ın İskenderun ilçesinden Adana’da tarihi eski kız lisesinde drone eğitimi alan 18 yaşındaki lise öğrencisi Orhan Özdeş, kendi yaptığı drone ile Adana’nın tarihi mekanlarını görüntülemek istedi.
Adana’da drone kazası
Özdeş, eğitimden sonra Seyhan Nehri üzerinde tarihi Taşköprü ve Merkez Sabancı Camii’yi görüntülemek…
View On WordPress
#Adana#drone#Drone&039;u düşen kişi uçak düştü deyip polisi alarma geçirdi#en son haber#haber#kaza#seyhan nehri#uçak
0 notes
Text
Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2022 yılında göreve giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan itfaiye erleri adına Orhaneli ilçesinde hatıra ormanı oluşturuldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, 2022 yılında Orhaneli ilçesine bağlı Nalınlar Mahallesi’nde meydana gelen trafik kazasına müdahale etmek için olay yerine giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan İtfaiye Dairesi Başkanlığı’na…
# Bursa Büyükşehir Belediyesi#Bursa#Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı#Marmara#Orhaneli#Orhaneli Merkez Cami
0 notes
Text
Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2022 yılında göreve giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan itfaiye erleri adına Orhaneli ilçesinde hatıra ormanı oluşturuldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, 2022 yılında Orhaneli ilçesine bağlı Nalınlar Mahallesi’nde meydana gelen trafik kazasına müdahale etmek için olay yerine giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan İtfaiye Dairesi Başkanlığı’na…
#Bursa#Bursa Büyükşehir Belediyesi#Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı#Marmara#Orhaneli#Orhaneli Merkez Cami
0 notes
Text
Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2022 yılında göreve giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan itfaiye erleri adına Orhaneli ilçesinde hatıra ormanı oluşturuldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, 2022 yılında Orhaneli ilçesine bağlı Nalınlar Mahallesi’nde meydana gelen trafik kazasına müdahale etmek için olay yerine giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan İtfaiye Dairesi Başkanlığı’na…
#Bursa#Bursa Büyükşehir Belediyesi#Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı#Marmara#Orhaneli#Orhaneli Merkez Cami
0 notes
Text
Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2022 yılında göreve giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan itfaiye erleri adına Orhaneli ilçesinde hatıra ormanı oluşturuldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, 2022 yılında Orhaneli ilçesine bağlı Nalınlar Mahallesi’nde meydana gelen trafik kazasına müdahale etmek için olay yerine giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan İtfaiye Dairesi Başkanlığı’na…
#Bursa#Bursa Büyükşehir Belediyesi#Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı#Marmara#Orhaneli#Orhaneli Merkez Cami
0 notes
Text
Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2022 yılında göreve giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan itfaiye erleri adına Orhaneli ilçesinde hatıra ormanı oluşturuldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, 2022 yılında Orhaneli ilçesine bağlı Nalınlar Mahallesi’nde meydana gelen trafik kazasına müdahale etmek için olay yerine giderken geçirdikleri kaza sonucu şehit olan İtfaiye Dairesi Başkanlığı’na…
#Bursa#Bursa Büyükşehir Belediyesi#Bursa Büyükşehir’den kahraman itfaiyecilerin anısına hatıra ormanı#Marmara#Orhaneli#Orhaneli Merkez Cami
0 notes