#NurayBaşaran
Explore tagged Tumblr posts
Text
SAVAŞ ‘ANKARA ÖNLEM ALMALI’
İdlib ve Suriye, egemen güçlerin enerji savaşları nedeniyle yanıyor. Kuşkusuz sınır komşumuzun ateşi bizi de etkiliyor ve yakıyor. Zira 36 şehidimiz var. Acımız büyük. Bu konuda da zaten ‘kaza geliyorum’ dediği için TSK aylardır bu konuda tedbirlerini almıştı. Allah mehmetçiğimize güç kuvvet versin. Biz de birkaç gün önce olası tedbirler ve ‘ne oluyor?’ daha iyi anlayabilmek için için Hatay’daydık. Savaşın gölgesinde hayatı devam ettiren Hataylılar ile görüştük. Ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a sorduk. İşte o röportaj. Hem NGazete’nin youtube kanalı; NTelevizyon’daki yayını, hem de o programın satırbaşı konuşmaları ve o soru cevapları. “DIŞARIDAN HERŞEY GÜLLÜK GÜLÜSTANLIK SANILIYOR” Nuray Başaran: Hatay’da ki son durum nedir? Lütfü SAVAŞ: Hatay 8 yıldır bu sıkıntılarla uğraşan bir şehir. Dışardan bakıldığında sessiz sedasız sanki Hatay’da hiç bir şey yokmuş gibi algılanabilir. Ama bu algı, göreceli olarak yanlış bir algı. Çünkü Hatay insanı gerçekten de çok engin bir tecrübeye sahip. Yüzyıllardır farklı renkleri içerisinde barındıran ve aynı zamanda o farklı renklerin uyum içerisinde yaşadığı, sevgiyle yaşadığı ve birlikte bugüne kadar şehri taşıdığı bir topluluk. Farklı renklerden oluşan bir topluluk olsa da, bu topluluğun en büyük özelliği bayrağına sahip çıkması, yönünün Ankara’ya dönük olması, aynı zamanda vatandaşlık görevini de en güzel bir şekilde yapması yani ideal vatandaşlık görevini tanımladığımız zaman Hatay’ın çok büyük bir kısmı bu ideal vatandaşlık kısmına girer. Geride kalan 8 yılda Hatay’dan ses çıkmayınca; insanlar Hatay güllük gülistanlık, ekonomi tıkırında, sosyal barış var, Suriye’den gelen misafirler, muhacir kavramıyla uygun, gelenler de memnun, misafir edenler de memnun gibi görünüyor. “5 YÜZ BİN SURİYELİ HATAY’DA” Nuray Başaran: Şu anda mevcut kaç Suriyeli var? Lütfü SAVAŞ: 500.000 (Beş Yüz Bin) rahat var, hatta üzerinde. Şöyle ki; bu 500 bin üzerindeki nüfusa her 3 Hataylı’ dan biri bakıyor. Yani her 3 Hataylı 1 Suriyeli’ye bakıyor. Bu sekiz yıldır aşağı yukarı böyle. Nuray Başaran: ‘Suriyelilere biz bakıyoruz’ derken neyi kastediyorsunuz? Lütfü SAVAŞ: Yani bizim Hataylının gelirinden, belediyelerdeki 1 milyon 6 yüz bin 22 ye çıktık şu anda. Yani bu 1 Milyon 6 yüz bin kişinin geliri ile biz 5 yüz bin ve üstü kişiye daha bakıyoruz. Nuray Başaran: Merkezi Hükümetten bir destek almıyor musunuz? Lütfü SAVAŞ: Merkezi hükümet son 6 yıldır Suriyelileri de katarak bize bir katkı payı vereceklerini söylüyor ama bugüne kadar kanunlaşan veya bize ulaşan bir sonuç olmadı. “3 KİŞİNİN GELİRİYLE 4 KİŞİYE BAKIYORUZ” Nuray Başaran: Peki siz Suriyelilerin her şeyini belediye olarak mı karşılıyorsunuz? Belediye gelirlerinden mi? Lütfü SAVAŞ: 3 kişilik bir evde 4. kişi misafirimiz. Ve bu misafire o evin geliri ile bakıyoruz. Bunun çöp işi var, yol işi var, sosyal faaliyetler var. İçme suyu, kanalizasyon, yağmur suyu var. Birçok alanda hizmetleri 1 kişi artırarak yapıyorsunuz. Yani bu rakam 5 yüz bin kişi daha artırarak yapıyorsunuz. Hal böyle olunca 4 kişilik bir aileye 3 kişinin geliriyle bakmış oluyorsunuz. Bu da bizi oldukça yordu. Bunun dışında bizim 15’e yakın ülkeye direkt Suriye üzerinden,- Suriye’de 2 kapımız var. Yayladağı ve Reyhanlı sınır kapılarımız üzerinde- lojistik sektörümüzün yardımıyla çok dinamik bir ticaretimiz vardı. Bu ticaret şu anda hemen hemen yok. Bunun haricinde çantacı diye tabir ettiğimiz, Suriye’den gelip burada birçok şey satan sonra buradan malzeme alıp oraya götürüp satanlar yok. Bunlar geldikleri sürede konaklama, yeme içme, taksi, otobüs, berber, bakkal gibi birçok tüccarımıza para bırakan bir sektördü. Bunlar da şimdi yok. Bunun haricinde gelen kesimde genç nüfus çok. Böyle olunca bunlar gerek kırsal kesimde, gerek sanayi kesiminde, gerek esnaf kesiminde bizim çocuklarımızın işlerini aldılar. Çoğu vergiye tabi değil. Dışardan geldiklerinden ve her evde 5- 6 kişi çalıştığından dolayı, az paraya kanaat ediyorlar. Öyle olunca da çalışan insanların geliri düşecek şekilde bunlar az fiyata çalışınca, bizim çocuklardan da az fiyata çalışmaları talep ediliyor. Daha önce haftalık 500 TL alan ve sigortalı olan insanlar, şu anda 150 – 200 liraya çalışmak zorunda kalıyor. Ayrıca bir de gelen insanlar ev tutmak zorunda. Böyle olunca ev kirasını bizim çocuklardan fazla veriyorlar. Böyle olunca fiyatlar da artıyor. Fiyatlar artınca, yeni evli gençler para yetiştiremez oluyor. Bu durumda da ayrılıklar maalesef yaşanıyor. Tüm bunlar Hatay insanının psikolojisini derinden sarsıyor. “ÇATIŞMA OLMAMASI SORUN OLMADIĞI ANLAMINA GELMEZ” Nuray Başaran: Hatay insanı ile Suriyeliler –mülteciler- arasında bir sıkıntı yok değil mi? Lütfü SAVAŞ: Öyle bir çatışma yok ama böyle bir çatışmanın olmaması, sorunun olmadığını göstermez. Bizim insanımızın dirayeti, sevgi çerçevesinin geniş olması ve gelen insanlara, insani boyutta bakmalarından kaynaklanıyor. Burada herhangi bir olayın olmaması bizleri göreceli olarak aldatmasın. Bizim insanımızın karakterinden, kalitesinden, mental dinginliğinin üst seviyede olmasından ve bugüne kadar geçirmiş olduğu evrelerde de, kendinden olmayan insanlara karşı sevgi ile bakmasından kaynaklanan bir durum. “GÜVENLİ BÖLGE 8 YIL EVVEL KURULMALIYDI” Nuray Başaran: Merkezi hükümetin bütün yükünün belediyelere kalmaması noktasında eksik bıraktığı neler var, neler yapılabilir? İlerde yaşanabilecek çatışmaları önlemek adına neler yapılabilir? Lütfü SAVAŞ: Maalesef biz ilk aşamada eksikler yaptık. Güçlü bir devletiz. 42 Milyar dolar gelen Suriyelilere para harcandığı söyleniyor. Biz bunun 5 Milyar doları ile gelen 4 milyon Suriyelilere sınırın hemen bitişiğinde güvenli bölgeler oluşturabilirdik. Güvenli bölgelerde bu insanların barınma sorunlarının yanı sıra yeme, içme, giyme, giyinme, sosyal faaliyetler, eğitim sorunları ve sağlık sorunlarını karşılayabilirdik. Kendi sınırları içerisinde bir güvenli bölge oluşturup sıkıntıyı çözebilirdik. Şuanda yapılmak istenen o. Ama İdlib olsun, Afrin olsun, Elbab olsun şu anda Türk askerinin operasyon yapıp da hem Türkiye sınırını korumak, hem de oradaki mağdur durumda olduklarını düşündüğü insanları korumak adına yapmış olduğu operasyon bölgelerinde 8 yıl önce bunları yapıp sonraki süreci hazırlayabilirdik. Ve bizler bu kadar büyük problem yaşamamış olurduk. Şu ana kadar Suriye’den 11 milyon insanın göç ettiği düşünülüyor. En fazla mağdur olan ülke 1. Türkiye 2. Lübnan 3. Ürdün. Tabi diğer Ortadoğu ülkelerine Amerika, Almanya, Kanada’ya da insanlar gitti ama oraya giden insanlar daha ekonomik durumu uygun, okumuş, kültürlü insanlar, ancak daha azı gitti oraya… Ekonomik durumu iyi olmayanlar sınır bölgesinde takıldı kaldı. Şuan Hatay Kilis’e oranladığınızda, Suriyelileri en fazla barındıran 2. Bölge. Gelen insanların nüfusuna baktığımızda İstanbul, Urfa, Hatay geliyor. İlk 3 teki yerimizi koruyoruz. Bunlar gelmeden evvel 8000 – 8500 dolardı bizim insanımızın geliri. Şu anda 6000 doların altına düşmüş durumda. Yıllık bazda insanlarımızın kazancı 2500 – 3000 dolar arası bir düşüş yaşandı. Hayat pahalılığını da buna ekleyince, belli bir konumdaki insanımız bundan oldukça fazla etkilenmekte. Pasta gittikçe küçülmekte, küçülen pastanın dilimleri incelmekte ve incelen dilimlerden gelen Suriyeli misafirlerimiz her geçen gün daha fazla artan bir pay almakta. Hatay’ın sessizliği yanlış anlaşılmasın. Özellikle devlet büyüklerimizin bu konuda bir çıkış yolu bulması lazım. Özellikle şu an İdlib’de yaşayan 4 milyon insanın 1 milyonunun Hatay’ a gelmek için yolda olduğu söyleniyor. Kilis, Hatay, Antep, Urfa gelen mültecileri kaldıramayacak durumda. İnşallah hükümetimiz bizleri zorda bırakacak sıkıntıya sokacak bir durumla bizleri baş başa bırakmazlar. “TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI OLMAK BU KADAR KOLAY OLMAMALI” Nuray Başaran: Olayın bir ekonomik birde siyasi boyutu var. Ayrıca Hatay’ın özel bir durumu var; plebisit ile Türkiye’ye katılmış bir durumu var. Bizim için stratejik durumu çok önemli Hatay’ın. Eğer gerçekten 1 milyon kişi geliyor ise ve daha önceki söylemlerinizi de katarsak doğum hızında yerli nüfustan daha fazla bir hıza sahipler diyerek, 10 – 12 yıllık bir süreçte Hatay’da Suriyelilerin Türk nüfusunu geçebileceği yönünde bir bilgi paylaşmıştınız. Tüm bunları birleştirirsek, aslında siz ilk 3’te olsanız da özel bir statü ile Hatay’ın farklı şekilde çözümler üreten bir şehir olduğunu düşünüyorum. Sizler ne düşünüyorsunuz? Lütfü SAVAŞ: Kurtuluş mücadelesi sona erip de Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra dahi bizim atalarımız 21 yıl özgürlük mücadelesi vermiş ve Mustafa Kemalinde yardımıyla Hatay özgür bir konuma gelip kendi devletini kurmuşlar. 21 günlük bir devlet iken o dönemki Cumhurbaşkanı, Başbakan, milletvekilleriyle müstakil bir devlet olmayı bırakmışlar ve Türkiye Cumhuriyetinin serhat bir şehri olmayı onurla kabul etmişler. Biz Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, 16 yıl daha esaret çeken bir şehiriz. Bu süreç içerisinde Fransızlar burada. Plebisit yapılmış Türkiye’yi mi, Suriye’yi mi istiyorsunuz diye. O zamanın zor şartlarında bizim büyüklerimiz Türkiye’yi seçmişler. Türkiye Cumhuriyetinin birer bireyi olmaktan da gurur duyuyoruz. Şuan gelen s aramızda 35 – 40 yıllık entelektüel bir fark var. Öyle olunca onların doğurganlık oranı bizim analarımızla hemen hemen eş değer. Yani her kadın 5 – 6 – 7 – 8 rahat doğuruyor. Suriyelilerde çok eşlilikle ilgili bir sıkıntı yok. Bir erkeğin 2 – 3 tane karısı olabiliyor. Bunlar çok rahat doğum yapabiliyor. Bunu zaman zaman dile getiriyorum. Seçim zamanı çok küçük bir çadıra girdim, Kadın 22 erkek 26 yaşındaymış ve 6 yıldır Hatay’dalarmış. 6 yılda 6 çocuk yapmışlar. Savaş olan yerlerde ölenlerin yerine matematiksel doğum oranları yerine logaritmik doğum oranları oluşuyormuş. İnsanların doğurganlık dürtüleri artıyormuş. Her doğan çocuk Türk vatandaşı oluyor. Dolayısıyla devlet bunların ana babasına da sahip çıkacak, bizler nüfusta gittikçe geriliyoruz. 12 – 13 yıl sonra Büyükşehir Belediye Başkanını dahi seçebilecek konuma gelebilecekler. Hele hele 1 milyon insan gelirse süre daha da kısalacaktır. İktidarın bunları Türk vatandaşı yapmama gibi bir sıkıntısı yok. Bir gecede vatandaşlık verebiliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak ve kimliğini almak o kadar kolay olmaması gerekir. Bizim atalarımız, işte 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında oradaki soydaşlarımızı esaretten kurtardılar ve bizim insanımız oraya gittiklerinde 12 yıl bekleme süreleri var. Bunları bu kadar süre sonra Kıbrıs vatandaşı yapıyorsunuz. Soydaşımız oldukları halde. Mesela Suriye Filistin’den getirdiklerine vatandaşlık verdi ama seçme seçilme hakkı vermedi. Bizim burada 13 bin kişi oy kullandı. Türkçe konuşmayı bilmiyor, adayları bilmiyor, siyasi partileri bilmiyor, kim nereden, nereli bilmiyordu ama bunlar bilinçli bir şekilde hepsi tek partiye oy verdiler. Bir partiye oy verecekler diye, o şehrin, o ülkenin demografik yapısının değişmesine müsaade edilmemesi gerekir. Bugün kazanırsın yarın kaybedersin ama ülke ve şehir olarak kaybettikten sonra bugünle yarın arasında bir fark kalmayacaktır. “HATAY YENİ BİR GÖÇÜ KALDIRAMAZ” Nuray Başaran: Ülke geleceği noktasında da bir değerlendirme yapılmalı diyorsunuz anladığım kadarıyla Lütfü SAVAŞ: Yarın bir gün mesela 100 yıl sonra bir plebisit konuşulduğu zaman bir referandum yaptığınızda 2038 yılında Suriyeliler bizden fazla olacak tabii ve o zaman, ‘ Suriye mi Türkiye mi?’ dediğinizde tabii ki , ‘Suriye’ diyecekler. Nuray Başaran: Yarın 1 Milyon Suriyeli Hatay’a geldiğinde, Hatay buna hazır mı? Lütfü SAVAŞ: Asla, hiçbir şekilde hazır değiliz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onları sınırda tutacak kabiliyette, güçte olduğunu biliyorum. Devletimiz buna muktedirdir. Gerekli insani yardımı yapar. Biraz önceki konuya dönecek olursak, demografik yapı, biz kanımızla canımızla aldığımız bu toprakları 21 yıl süren mücadele sonucu yanlış nüfus politikası sonucunda ve dışardan gelen insanları direkt olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapmayı kabul edersek, böyle yarın bir plebisit durumunda; ‘ önce Suriye diyecektir’ bu gelen insanlar. Ve bizim yani Türkiye’nin buralarda bir hükmü kalmayacaktır. Türkiye bizlere sahip çıkamayacaktır. Türkiye’nin sahip çıkamadığı bir Hatay, aynı zamanda Suriye’de bize sahip çıkamaz şuan kendini derleyip toparlayabilecek durumda olmayan bir Suriye’nin Hatay’a sahip çıkma şansı var mı? O zaman bize başkaları sahip çıkacaktır. “DEVLET BÜYÜKLERİMİZ HATAY’A SAHİP ÇIKSIN” Nuray Başaran: En kötü senaryoda neler olabilir orada? Lütfü SAVAŞ: Burası enerji koridoru Rusya’nın petrolü var, İsrail’in petrolü var, Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz kaynakları var. Bu petrolün Avrupa’ya buradan gelip gitme mecburiyeti var. Bunu Yunanistan üzerinde götürme şansın hemen hemen sıfır. Yunanistan’a gidebilmek için Akdeniz’de 3000 metreye kadar inmeniz gerekiyor. 3000 metreye inmek için ne teknoloji yeterli nede para… O nedenle Hatay’ın emin ellerde olması gerekir. 2038 – 2039 da bir plebisit durumuna gelirse, Hatay çok zor şartlarda yaşamına devam edebilir. Suriye için şuan kimler nasıl bir emel taşıyorsa aynı şeyi Hatay için de Türkiye için de taşıyorlar. Hatay’ın bir uydu şehir olmasını isteyeceklerdir. Yani ne denirse yapabilecek, gücünü, kuvvetini kaybetmiş ve istedikleri yöne evirilmiş bir toplum isteyeceklerdir. Biz o zaman ülkemizi de kaybetmiş oluruz. Aynı zamanda her saldırıya açık bir şehir. Kıyamet senaryosu çizmek istemiyorum ama Türk’ün aklı sonradan gelmesin. Türk 30 yıllık, 50 yıllık, 100 yıllık politikalar oluştursun ve serhat şehri Hatay’a sahip çıksın. Ankara’da ki devlet büyüklerimizden beklentimiz budur, Gündemde kalmak için veya popüler olmak için konuşmuyorum. Hatay halkı bize demek ki güveniyor ve 3 dönemdir seçiyor. Sorun yokmuş gibi davranarak bunu halının altına süpürme şansım yok. Biz Hatay halkı ne düşünüyorsa, konuşuyorsa, zihnini çalıştırıyorsa öyle düşünmek zorundayım. Hatay halkı geleceğe umutla bakmak istiyor. Benden de bu konuları devlet büyüklerimize ulaştırmamı istiyorlar. “BÖL, PARÇALA, YÖNET TARZI İÇİN SIRADA TÜRKİYE VE İRAN VAR” Nuray Başaran: Sizi uzun zamandır takip ediyorum. Sürekli tüm Hatay’ı her ilçeler dâhil geziyor ve dokunuyorsunuz. Aslında savaşın gölgesinde bir hayat devam ediyor uzun zamandır. Halk bundan nasıl etkileniyor? Ayrıca Ankara’dan açıklamalarınıza nasıl bir tepki geliyor? Lütfü SAVAŞ: Bence duyuyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın son 6 aydır, ‘ Suriye’den gelecek 1 kişiyi dahi kaldıracak gücümüz yok’ demesinde ki ana sebep budur bence. En azından görüntüde görüyoruz artık. Türk ordusu gerekli mücadeleyi yapıyor orada. Bu konuda teşekkür ediyorum. Devlet büyüklerimize ve en önemlisi Kahraman ordumuza, askerlerimize Hatay olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak şükranlarımızı sunuyoruz. Hatay olarak bizler devletimizin, ordumuzun hep yanındayız. Son zamanlarda duyarlılığın arttığını düşünüyoruz. Çünkü dün Irak, önceki gün Libya, ondan önce Mısır, şimdi Suriye. Belli ki Ortadoğu’da müthiş bir böl, parçala, yönet tarzı bir gelişme vardır. Bundan sonra en çok buna maruz kalması beklenen 2 ülke var: Türkiye ve İran. Biz ülke olarak birliğimizi bütünlüğümüzü sağlamak zorundayız. Gelecek adına da çeşitli tehlikelere karşı hazırlıklı olmak ve bu konuda plan, program yapmak ve bunu göğüsleyecek şekilde geleceğe hazırlanmak lazım. Olaylara Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Hatay’ın milli egemenliği noktasında bakıyorum. Çocuklarımıza kanımızla, canımızla, terimizle almış olduğumuz 21 yıl mücadele ettiğimiz bu coğrafyada, yanlış nüfus politikasıyla onların geleceğini karartmama adına konuşuyorum. Bizim çocuklarımız öz yurdunda garip olsun istemiyorum. Yarın bunun hesabını bize soracaklardır. Oturduğum makamın hakkını vermek zorundayım. Zaman zaman konuşmalarımızdan rahatsız olup cevap verenler olabilir. Beni insanımız kafayı kuma gömeyim diye seçmedi. Bizim atalarımız şehit düşerek bu toprakları bize kazandırdılar. Şehit ortamı hazırlamamız gerekiyor. Biz herkese eşitiz. Siyasilerimizin birlik olması gerekir. Suriye konusu, nüfus konusu, demografik yapı, vatandaşlık konusunda yaptığım konuşmadan dolayı soruşturma geçirdim. Çok şükür atlattık bu soruşturmayı. Bizim siyasetten önce, bilim adamlığımız ön noktada, bugün susarsak yarın konuşacak bir şey bulamayabiliriz. Bugün konuşup birlikte ülkeyi gelecek zararlardan kurtaralım. Ortak bir paydada birlikte hareket edelim. Milli konuda siyaset olmaz. “ARTIK ANKARA BU İŞİN EHEMMİYETİNİ BİLİYOR” Nuray Başaran: Sınır güvenliği noktasında ciddi bir mücadele veriyoruz. Yapılan mevcut anlaşmalarda sıkıntı olmasından dolayı sevkiyatlar devam ediyor. Rusya, İran, Suriye noktasında anlaşmaların yetersizliğini de görüyoruz. Son günlerde gelen şehitlerimizden dolayı bir güvenlik sıkıntısı olduğunu da görüyoruz. Hatay sınıra en yakın illerden. Siz bu güvenlik sıkıntısını yaşıyor musunuz? Sizce tedbirler yeteri kadar alınıyor mu? İlçe halkı nasıl duygulara sahip? Lütfü SAVAŞ: Önceleri çok fazla tedirginlik vardı. Şu anda alıştılar ama şu bir gerçek; devletimiz, ordumuz, emniyet mensuplarımız, istihbarat örgütlerimiz oldukça özverili ve güzel çalışmalar yapıyorlar. Hatay’da biz majör bir sıkıntı yaşamadık. Nuray Başaran: Bu noktada Ankara’ya bir öneriniz var mıdır? Lütfü SAVAŞ: Bence artık Ankara bu işin ehemmiyetini biliyor. Son zamanda şehitlerimiz, yaralı askerlerimiz bizi çok üzüyor. Şu bir gerçek ki bundan sonra oradan gelecek her insan, gelecekle ilgili bizim çocukların umutlarını söndürmek için geleceklerdir. Mevcut iktidar ve hükümetimiz bunun farkında. Orada güvenli bölge oluşsun, yardımlaşsınlar, biz de yardım edelim. Biz insanlar sıkıntıya düşsün istemiyoruz. İnsani çerçevede yaşasın istiyoruz. Asıl isteğimiz ise savaş bir an evvel bitsi, barış tesis edilsin. Bu insanlar öz yurdundan kopmasınlar. Biz Türkiye olarak elimizden geleni yapalım. Burada 8 yıldır süren bir iç savaş var. Kaybedenler kulübüne baktığımızda, 2 tane kaybeden var; 1. si Türkiye 2. si Suriye… Şehitlerimiz var, 4 milyon Suriyeli var… Ensar ve muhaciri konuşurken, muhaciri desteklerim ama ensar da çok yoruldu. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ‘ diyoruz. Çocuklarımızı gelecekle ilgili kaygılardan kurtarmamız gerekiyor. “2 DİN KARDEŞİ KARŞI KARŞIYA GETİRİLDİ” Nuray Başaran: Bütün bunları düzeltebilme adına, acil olarak yapılması gerekenler nelerdir? Lütfü SAVAŞ: İnsanlar devlete baktığında, devleti ‘baba’ gibi görüyor. Yani devlet babadır. Baba ne yapar? Menfaat odaklı çalışır. Ailesini büyütmeye, rızklarını artırmaya, onları korumaya yani aile odaklı çalışır. Anneye baktığınızda ise, yerel yönetimleri ben anneye benzetirim. Koruyucudur, çoluk çocuğu korur, empati yapar, sevgiyle kucaklayandır. Suriye’de şu an hangi devlet varsa, daha çok baba gibi davranıyor. Menfaat odaklı çalışıyor. Yerinden, yurdundan olanlar için konuşmuyorum. Ön yargısız anne şefkati ile buluşması gerekiyor. İnsanların geleceği siyasi iktidarlardan daha önemli. Oraya anne şefkati ile bakılmadığı müddetçe, kör döğüşü devam eder gider. 2 din kardeşi karşı karşıya kalmış durumda. Bizi üzüntüyle kaybettiğimiz şehitlerimizi gömüyoruz, onlar da insanlarını kaybediyoruz. “DİREKT BİR İLİŞKİ BİZLER İÇİN DAHA İYİ OLUR” Nuray Başaran: Suriye ile doğrudan iletişime geçmek yerine İran veya Rusya’yı arabulucu kılıyoruz. Lütfü SAVAŞ: Bakın size bir şey anlatayım. Benim babam fakir, 2 yaşında babası vefat etmiş, annesi vefat etmiş. Babamı 2 yaşından itibaren ana babasız abisi büyütmüş. Babamın dayısı babama kız istemeye gidiyor. Babam fakir annem ağa kızı. Dayım, ‘Mustafa’ya durumu iyi değil diye vermeyeceksiniz benim oğlumun durumu iyi kızı ona verin’ diyor. İran olsun Rusya olsun bize barış çubuğunu verir mi? 1. tekil şahıs olayı her zaman kendine çekmeye çalışır olayı. Direkt bir ilişki bizler için daha iyi olur. “ÜLKE OLARAK BİR GÖÇ POLİTİKAMIZ YOK” Nuray Başaran: Savaşın gölgesinde bir Hatay var ama hayatta devam ediyor. Çok güzel projelere imza atıyorsunuz. Eski Hatay’ı canlandırıyorsunuz. Lütfü SAVAŞ: Sürekli okuyoruz ve göçleri savaşları araştırıp okuyoruz. Çalıştığımız kaynaklar göçlerin devamını öngörüyor. Kırsal kesim aç kalınca kentlere göçüyor. Orada ekonomik sıkıntı uçurum artıyor. Dış güçler fakir halkı ayaklandırıyor. Suriye’de olaylar böyle başladı. Göçlerin 3 ana sebebi oluyor. 1 - Artan Kuraklık: Kuraklık arttıkça, ekilebilir, sulanabilir tarım alanları azalıyor. İnsanlar kente göç ediyor orada başaramayanlar farklı yerlere gidiyor. 2 – Ekonomik Farklılıklar: Bir bakıyorsunuz uzaya maden araştırmaları için mekik gönderen bir Avrupa var. Bir tarafa bakıyorsunuz Kuzey Afrika ülkeleri. Birinde gelir 1000 dolar, diğerinde 30000 Euro. Ekonomik sıkıntı insanları batıya göçe itiyor. 3 – Siyasi İstikrarsızlık: Ekonomi kötüleştikçe istikrar kötüleşir. Siyasi istikrar bozuldukça, halkla siyasi otorite karşı karşıya gelir. Suriye’de Irak’ta olduğu gibi. Mısır’da devam ediyor, Libya yine öyle. Böyle bakıldığında yapılan araştırmalar 50 yılda 25 milyon ile 1 milyar arası insanın gözetilmesi bekleniyor. Türkiye’nin göç politikası üzerine bir politika uygulaması lazım. Biz günlük yaşıyoruz anı kurtarıyoruz. Orta Asya’dan Afrika’dan göç alıyoruz. 4 milyon Suriyeli var ama 6 yüz bin de çocuk var. Bunlar sayılmıyor. Yakında bir çalıştayımız olacak “Göç Politikası”na ilişkin. Denizde bir damla da olsa, bir katkımız olsun. En çok etkilenen bizleriz. Nuray Başaran: Egemen güçlerin bu bölgede emelleri çok. Lütfü SAVAŞ: Evet. Hal böyle olunca hayatları karbon ve karbon gazı üzerine kurulu bir toplum var karşımızda. Egemen güçlerin hayatları karbon ve karbon gazı. Komplikasyonu çeken 3 bölge ancak göçlerin gittiği yer yine Avrupa. “HATAY 2021 EXPO BİZE ÇOK ŞEY KATACAK” Nuray Başaran: Hatay 2021 Expo adında çok önemli bir proje hedefliyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? Hedef nedir? Türkiye ve Hatay’a bunun katkısı ne olacak? Lütfü SAVAŞ: Belediye Başkanlığımızın 8 yılı bu sıkıntılarla geçti. Hayat bizi birçok konuda ilgi sahibi yaptı. Avrupa Akdeniz Bölgesel ve Yerel Meclisi (ARLEM) Yönetim kurulu üyesiyim aynı zamanda. Savaş var diye Hatay’a gelmek istemediler mesela. Düşünebiliyor musunuz bunlar Filistin’e gittiler geçen sene. Oraya giden ARLEM topluluğu, buraya gelmediler. Bunlara baktığınızda acı çeken ve sıkıntı içinde bir şehir ama müthiş birikimi olan bir şehir. Petrolümüz yok, doğalgazımız yok, çok teknolojik ürünümüz yok, marka değeri yüksek markamız yok ama çok güzel değerlerimiz var. Tarım var, Mezopotamya var, su altında kaplıcalarımız var, verimli arazilerimiz var, yayla turizmimiz var, denizimiz var, 23 medeniyetin 13’ü Hatay’da var. Hatay şuanda Avrupa ve Asya’dan daha fazla yetiştirilen endemik çiçeğinin merkezi konumunda Amanoslar 2500 çiçeğimiz var 250 si endemik. Bu endemiklerin hiç biri başka yerde yetişmiyor. Bizim burada 2011 yılında bulunan 2013’de tescil edilen sadece bizim Kızıldağ’da yetişen bir çiçek var: Bağış Çiçeği. 13 yaprak. 13 Medeniyet burada yer almış. 2021 Expo için logomuz o çiçek olacak. Maskotumuz ise M.Ö. 3500 yılında yaşamış Kral Şuppiluliuma olacak, çizgi filmini de hazırlıyor arkadaşlar. Hummalı bir çalışmamız var. Nuray Başaran: Neyi amaçlıyoruz? Neler olacak? Lütfü SAVAŞ: 2010 yılından beri mücadele ediyoruz Hatay’ı UNESCO nezdinde Gastronomi şehri yaptık. 600’ün üzerinde yemek çeşidimiz var. Dünya’da 36 şehirden bir tanesiyiz. İkinci olarak botanik güzelliğimizi dünya ile paylaşmak istedik “Medeniyetler Bahçesi” adı altında 2021 EXPO çalışmasına aldık. Antakya Defne üzerinde ve İskenderun’da yerimiz var, çalışmalar baya hızlı gidiyor. Nisan ayında 325 dönümlük alanımız gelinlik kız gibi olacak. İçerisinde eğitim, eğlence, botanik, gastronomi, kültürel faaliyetler, ticaretin olduğu sürekli açık bir yerimiz olacak. Bu Hatay’ın ne kadar sevgi dolu, barışık, kültürlü olduğunu tüm dünyaya gösteriyoruz. Bu işin içerisine çok güzel bir şey gizledik biz. Arkasında bu işin kırsal kalkınma planı var. Çok güzel bir grupla çalışıyoruz. İşin omurgası çıkartıldı. 3 yıllık bir plan programlama yapıldı. “KIRSAL KALKINMAYI TÜRKİYE’YE YAYACAĞIZ” Bununla organik, teknolojiyle barışık çiftlikler kurup; yükte hafif, pahada yüksek malzemeler üreteceğiz. Bunların ticari kaygısını yok etmek için pazarlamalarına yardımcı olup, 1 yıl sonra hangi ürünü üreteceklerini konuşup alma garantisi vereceğiz. Aracıyı aradan kaldırıp çiftçiye kazandıracağız. Bizim toplumun bir beklentisi var, illa görecek. Kazanıldığını görüp ona göre başlatacağız. Çiftçi merkeze gelmek istiyor, kırsal kesim de bereketinden insanlar yararlansın. Türkiye’ye örnek bir proje sunacağız. 11 Büyükşehir kendi aramızda kooperatifleşme yaparak yetiştirdiklerimizi ürettiklerimizi oralarda da sunacağız. İnsanları teknoloji ile barışık hale getireceğiz. “ANADOLU’NUN KURTULUŞU BU PROJEDE OLACAK” Nuray Başaran: Bu projenin ekonomisini sağladınız mı? Lütfü SAVAŞ: Her şeyini çalıştık. Biz onlara satış garantili işlem yapacağız. 1 sene sonra ne yetiştireceğini bilecek. Öyle bir algoritma yapacaksınız ki bir yıl toprağın üstüne, bir yıl altına göre üretim yapacağız. İşin içerisinde Tarım Bakanlığı yok ama çok önemli bir üniversite var. İnanın ki biz bunu başardığımızda herkes bu projeye yönelecek. Anadolu’nun kurtuluşu bu projede olacak. Hollanda, Konya kadar ama bizim 16 katımız tarımdan para kazanan bir ülke. Hatay, savaşın gölgesinde barışın güvencesi, aynı zamanda refah toplumunun da bir göstergesi olacak bir çizgiye gelsin istiyoruz. Hado’muz var. İnşallah Beyrut’taki kargaşa da biter ve Gazimagosa’ya Mersin’e kadar dizayn edeceğiz. Marina olayını Valilik kanalıyla çözdük sayılır. Hayat devam ediyor. Yarınlara umut dağıtacak güzel projelerle şehri zenginleştirmemiz gerekiyor. Turizme, ticarete katkı sağlamamız gerekiyor. Nuray Başaran: Son cümleleriniz nedir acaba Türkiye için Hatay için? Lütfü SAVAŞ: Hep Hatay’ı konuştuk ama Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor. Bu süreç içerisinde biz insanlar parti, bölge, şehir konusunda siyaset yapacağız ama bazı konular vardır; siyasetin çok üstündeki konulardır. Özellikle dış politika konusunda, Suriye konusunda, terör konusunda toplumun ve siyasetçilerin örnek olması gereken bir davranış sergilemesi gerekiyor. Bunu da birlik, bütünlük ve ortak akıldır. İnşallah bu çıtayı hep birlikte yükseltiriz. Ortak akılla gerek iktidar, gerek muhalefet, gerek sivil toplum kuruluşları hep beraber bu çıtayı yükseltecek bütünlük sağlarız. Türkiye gelecekle ilgili kaygısız, mutlu bir şekle dönüşür. İnşallah yarınlarımız bugünümüzden daha güzel olur. VE İŞTE O RÖPORTAJIN VİDEOSU Read the full article
#Ankara#BM#Endemik#EXPO2021#Göç#Hatay#İdlib#kırsalkalkınma#KralŞuppiluliuma#LütfüSavaş#mülteci#nato#NGazete#NurayBaşaran#rusya#Suriye#TSK#Türkiye
0 notes