#Mutasyon
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kahverengi Pandalar
Kahverengi Pandalar Hayatta her şey her zaman siyah – beyaz değildir. Dev pandalar da bu dahil. Kahverengi Pandalar Yıllardır Çin’deki bilim insanları ve halk, esaret altındaki tek kahverengi-beyaz panda olan Qizai’ye hayranlık duyuyor. Vahşi doğada terk edilmiş halde bulunan kahverengi panda Qizai, Xi’An’daki Louguantai Vahşi Hayvan Yetiştirme ve Koruma Merkezinde yaşıyor. Şimdiye kadar yalnızca…
View On WordPress
#Ayılar#bace2#cin#çinli bilim insanları#Gen#genetik#genetik dizileme#genetikçi#heterezigot#homozigot#kahverengi ayılar#kahverengi pandalar#mutasyon#nadir görülen kahverengi pandaların gizemini 40 yıl sonra çözdü#Panda#pandalar
0 notes
Text
Biliyo musunuz, güneşte yandıktan sonra cildimizin kızarması, acıması falan tamamen bağışıklık sistemimizle alakalı bir durummuş. Fazla UV deri hücrelerimizin bir kısmını öldürüyormuş, bağışıklık sistemimiz de hem ölü hücreleri temizlemek hem de kalan canlı hücrelerin mutasyon geçirip kansere dönüşmesini önlemek için devreye giriyormuş ve o fiziksel etkileri o yüzden hissediyormuşuz (bağışıklık sistemimiz can havliyle ilgili bölgelerdeki kan akışını hızlandırdığı için). Düşününce, aşı olunca yine bağışıklık sistemi devreye girdiğinden ötürü bi’ anda ateşleniriz falan ya, neredeyse aynı şey. Bağışıklık sistemi çok da kuvvetli olmayanlarımızda bu mutasyon önlenemeyebiliyormuş, cilt kanserinin temelinde yatan nedenlerden birinin güneş olması da bundanmış.
Harvard Health’te şey okudum; güneş alerjisi olan insanların bağışıklık sistemi bu ölen hücreleri tanıyamıyor, “vücuda yabancı bir madde girdi” tepkisi veriyormuş. Onların bağışıklık sistemi bize kıyasla daha çok panik olduğundan, daha fazla yanma, daha fazla kaşıntı gibi sonuçlar doğuyormuş.
Saatlerce güneşin altında yatmak, bile isteye hücre katliamı yapmak aslında, bu biliniyor ama genellikle salt cilde zararlarından bahsediliyor. Oysa uzun süre güneşe maruz kalmak bağışıklık sistemini aşırı yoran, vücudumuzun kilometresini yükselten de bir eylem. DNA’mıza, bağışıklık yetersizliğimize kadar yolu var. Ben güneş konusunda son birkaç yıldır bilinçliyim ama öncesinde canım bedenime çektirdiğim her şey için özürlerim ya :(
Koruyucunuz hiç eksik olmasın, Allah PA’nıza nice +lar eklesin inş kuzucuklarım :(
32 notes
·
View notes
Text
Bu tumblr gün geçtikçe vasatlaşıyor özenle paylaşım yapmayi bayadır bıraktım zaten ama bu ortaokul ergeni gibi yazdığınız şeyler ne? Okurken utançtan mutasyon geçirdim
78 notes
·
View notes
Text
Maneviyattan yoksun yetiştirilen, hedonist bir hayata mahkûm edilen gençlerimiz mutasyon geçirmiş durumda adeta.
Kur'an'ın yumuşatmadığı kalpler, Allah Resûlü'nün dokunmadığı hayatlar, Allah'ın hükümlerinin nüfuz etmediği bir dünya canileştiriyor insanoğlunu.
Gayesiz hayat modeli, maneviyatsız eğitim sistemi, şehvet ve vahşet pompalayan yayın politikaları, kolayca adam öldürebilen, böcek gibi insan katleden canavarlar üretir topluma.
İkbal gibi nice genç kız kardeşlerimizi daha kaybetmemek için acilen bu korkunç gidişata yönelik eylem planı çalışmaları yapılmalı ve geleceğimizi tehdit eden bu dehşet verici gidişata son verilmeli!
Maneviyatı önceleyen bir anlayıştan başka çıkar yol yok! Bu ülkenin baş gündemi budur.
| Ömer Faruk Korkmaz Hoca
16 notes
·
View notes
Text
arkadaslar hamam böcekleri mutasyon gecirmis artık kanatlilarmis
11 notes
·
View notes
Note
Daha önce çok sorulmuştur ama ara form konusunu biraz anlatabilir misin çünkü evrime inanmayan kim varsa hep bu konuyu öne sürüyor.
Evrim bir inanç unsuru değildir diyerek başlayalım öncelikle. Ara formun öne sürülmesi ilginç geldi çünkü evrimin mevcudiyetini en iyi ortaya koyan kanıtlardan biridir ara formlar aslında. Ancak insanlar genelde "bu gün niye ara from yok?!?!?" diyor genelde, bunun da iki iç içe cevabı var aslında:
Ara form nesiller arası spektrumda gözlemlenen bir şeydir. Yani yaşadığımız dünyanın insan ömrü içinde özel bir bakteri popülasyonu izleme merakın yoksa direkt bir değişim görmek mümkün değildir pek. Büyük zaman sıkalasında bir başlangıç ve bitiş belirlediğinde bu nesillerin arasında gözlemleyeceğin bir şeydir bu sebeple faal değil aslında tarihsel bir kavramdır bu.
Ancak şu doğrudur bazı dönemler nesiller arası değişimler daha keskin ve daha belirgindir. Mesela kambriyen patlamasındaki tür çeşitliliği ve değişimler adeta bir "patlama" halindeyken şimdiki hamamböceklerine bakınca 300 milyon yıl önceki hamam böceği ile neredeyse aynıdır. Bu da bizi ikinci nedene ve evrimin bir başka mekanizmasına getirir, Koinophilia.
2) Koinophilia bir çeşit karşı evrim mekanizması gibidir ama elbette evrimin temel ilkesi olan adaptasyon ile uyumludur. Eğer bir tür bir bölgede yaşamını sağlıklı sürdürüyorsa genelde tür içindeki canlılar cinsel seçilimde benzer özellikteki canlıları seçmeye eğilimli olur. Ve bu yolla zaten adaptif olanı olası mutasyon risklerinden koruyarak olası nonadaptive varyasyonu baskılarlar. Yani evrim mekanizması eğer doğal seçilim baskısı az ise tür içi varyasyonun sabitlemeye yöneliktir çünkü işe yarayan bir şeyi kim niye değiştirmek istesin. Şayet eldeki işe yaramayınca ve seçilim sert bir hale gelince o zaman olası "sıçramalar" ve dolayısı ile bu sıçramanın tekrar denge noktası ile başlangıç noktası arasındaki ara formlar meydana gelir. Bu mekanizma tür içi fenotipin benzerliği de açıklar aynı zamanda. Mesela tüm flamingoların bize aynı gelmesinin sebebi, cinsel seçilimin yönünün bir küme içine yönelik olmasındandır. Benzer şekilde farklı ırklardaki insanların da benzer gelmesi (flamingo kadar bize uzak olmadıkları için çok daha çeşitli gelse de kendi popülasyonumuza kıyasla daha benzer gelirler) de aynı sebepledir. Peki bu mekanizma nasıl işler? Cinsel seçilimde eş tercihi genelde popülasyonun ortalamasına yakın davranışlar ve fenotipler lehinde seçilme eğilimi taşır. Bu günümüzde dahi böyledir. İnsanlar mesela ortalama yüzleri daha çekici bulma eğilimindedir. Bu husus ilginizi çektiyse detaylarını bu makaleden okuyabilirsiniz :)
7 notes
·
View notes
Text
Maymun Çiçeği'nden Korkmalı Mıyız? Doç Dr. Kaan Yılancıoğlu
youtube
Zaten Pandemide Vurdukları Aşı İle Yapacağını Yaptı, Hükümet... Virüsleri Vücudumuza, Endike Ettiler. Mutasyon Kaçınılmaz Olacak Elbette !
Bunların İlk 2000'li Yılların Başında Amerika'da Laboratuvar Ortamında Ürettiler, Şimdide Bu... Kısaca Ver Coşkuyu Dedi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Denilen Şahıs, Doktor Bile Denilmeyen Karakter ❗❗❗ Utanmadan Hakkınızı Helal Edin, Diyor; Ne Yüzle Diyorlar, O'da Muamma 🤔😡😡😡
4 notes
·
View notes
Note
yani şu aralar şeyi düşünüyorum mesela neden sürekli devam etmek zorunda hissediyoruz kendimizi? hayatın akışı, etrafımızdaki insanların devam ettiğini dolayısıyla bizim geride kaldığımızı düşündüğümüz için mi böyle hissediyoruz? bi noktada çok yetersiz geliyor böyle düşününce anlam da veremiyorum sinir bozucu bir durum
bin yıllar öncesinden kalma klasik bir hayatta kalma içgüdüsü. atalarımız rastgele bir mutasyon sonucu bu özelliği kazanmasaydı, yaşamak için bu kadar çaba sarf etmeyecektik ve belki de bir noktada intihar etmenin mantığı daha ağır basacaktı ve her şey başlamadan bitecekti. her şeye rağmen devam etme içgüdüsünü, en zor en korkulu anlarımızda damarlarımıza dolan adrenalini, savaş ya da kaç mekanizmasını vesaire buna bağlıyorum ben
başkalarından geride kaldığımızı düşünme hususunda da bunu kuruntu haline getirmektense bir gerçek olarak kabullenip yola bakmayı daha makul buluyorum. bir şeylere geç kalan hep biz değiliz, ardında olduğumuzu düşündüğümüz kişiler de o yaptıkları şeyleri yaparken başka şeylere geç kalıyor. sonuç olarak her şeye yetişmek imkansız. illaki bir şeylere geç kalacağız, mühim olan şey nelere geç kalmamak için neleri feda edeceğimiz
3 notes
·
View notes
Note
JŞDLAŞLDŞAKDŞAKDŞAKŞDKSŞS emaneti olan siteydi dimi, son mutasyon bükücüleri hızla üremeye devam ediyorlar. JALDLALDAĞKDİALŞSAŞS.
-minik bir kuzu
ajdnwldm
2 notes
·
View notes
Text
HAPPINESS // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7,9 Benim Puanım: 8
Drama: Happiness
Hangul: 해피니스
Director: Ahn Gil-Ho
Writer: Han Sang-Woon
Date: 2021
Genre: Thriller
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Han Hyo-Joo, Park Hyung-Sik, Jo Woo-Jin, Song Ji-Woo, Lee Joon-Hyuk
In the Soop: Friendcation izledikten sonra Park Hyung-Sik’i ne kadar özlediğimi fark ettim. O kadar dizi ve aktör arasında benim için” Strong girl Do Bong Soon” dizisinin Bong Bong & Min Min çiftti hala en birinci çifttir. Her seferinde ikisini de görmekten mutlu oluyorum. ( Park Hyung Shik ve Park Bo Young ). Bu dizide Park Hyung-Sik’e eşlik eden kadın oyuncumuz Han Hyo-Joo oluyor. Kendisini W : Two part apart dizisinden tanıyoruz. Zaten oyuncu, W’den sonra Kore sinemasına dönüşünü Happiness ile yapıyor. W’deki oyunculuğunu hiç beğenmemiştim ama burada role de diziye de cuk oturmuş. Tek eksik Park Hyung-Sik ile aralarında hiç romantizm hissedilmemesiydi. Çift olarak diziye yakışmışlardı ama aralarında hiç romantik çekim yok gibiydi. Abi kardeş rolünde olsalardı aynı havayı bize verebilirlerdi. Hatta belki daha bile farklı şekilde ikna edici olabilirdi. Yoon Sae-Bom (Han Hyo-Joo) dizide terörle mücadele birimindeki bir dedektiftir. Jung Yi-Hyun (Park Hyung-Sik) ise cinayet masası dedektifidir. Liseden beri tanışan çiftimiz, ev alabilmek için anlaşmalı bir evlilik yapmaya karar verirler. Korede ev sahibi olmak, saygın bir muhitte oturmak için evlilik önemli bir rol oynamaktadır.
Bu sıra da korona sonrası Kore’de yeni bir salgın hastalığın ortaya çıktığını tespit ediliyor. Hastalık insanlarda susuzluk ile belirti göstermeye başlıyor. Arkasından ise beyne giden sinyaller bir süreliğine engellenip, kana susamışlığa dönüşüyor. Kuduz mutasyonu olarak betimledikleri bu yeni salgına yakalananlar zaman zaman normale dönüp, susadıklarında ya da kan kokusu aldıklarında tekrar canavarlaşıyorlar. Başka birini ısırmaları veya tırmalamaları hastalığın bulaşmasına neden oluyor.
Ordu hastalığın ilk ortaya çıktığı apartmanın olduğu siteyi karantinaya alıyor. Dizide, 15 katlı binalardan oluşan bu sitedeki 101 nolu binada ikamet eden karakterlerimizin hastalık ile olan mücadelesini izliyoruz. Dedektif çiftimizin de aldığı ev bu binada olduğundan olaya birinci elden dahil oluyorlar. Burada kana susamışlık ön planda olduğu için zombiden çok vampiri andıran bir mutasyon söz konusu. Tabi yine, her zaman olduğu gibi Koreliler oyunculuk ve makyajda şov yapmışlar.
Apartmandaki tuhaf karakterleri göstermeye başladığı dakikada aklıma ilk gelen Stephen King’in The Mist filmi ve aynı isimli dizisi oldu. Akabinde yine apartmanda geçmesinden ötürü Sweet Home dizisini çağrıştırdı. Tam beni ufaktan afakanlar basıyordu ki, King’in o insan psikolojisi ile döven tavrı olmadığını fark ettim. The Mist’in dizisini sonuna kadar izleyememiştim. Ruhum daralmıştı. Bu dizide öyle olacak diye çok korktum. Dediğim gibi neyse ki King kadar sert bir giriş yapmadılar. Tabi bu demek değil ki her şey şeker şerbet ilerliyor. Salgın hastalık konusunun hemen arkasından gelen psikolojik gerilim, üzerine eklenen sosyal sınıf ayrımcılıkları derken karanlık bir hava hakim oluyor. İkili ilişkiler ve iç hesaplaşmalar da eklenince fokur fokur bir şey çıkıyor ortaya. Bu kadar mevzunun ortasına da Park Hyung-Sik’i yerleştirmesinler mi! Üff..
Dizi genel olarak benzerlerinden sıyrılmayı başarıyordu. Özellikle zombi gibi başlamasına rağmen aslında temelinde vampire daha yakın bir şekilde salgın bir hastalık olması ve bunun covid gündeminin üzerine gelmesi zekiceydi. İşlenen sınıf ayrımcılığı daha önce görmediğim bir konu değildi ama benim düşündüğüm kadar sert bir dille anlatmamalarını sevdim. Yalnızca yarattıkları o salgın hastalık dünyasını çok daha etkili ve gösterişli ele alabilirlerdi. Kullanılabilir unsurlar daha keskin olmaya müsait görünüyordu. Hastalığın yayılma noktası için güzel çıkış yapıp altını dolduramadıklarını düşünüyorum. Bunlara rağmen dizi seyirciyi bağlamayı başarıyor.
Eksik ve eksi olarak ikiliye çok daha fazla sahne yazılabilirdi. Aralarındaki anlatılmaya çalışılan o bağı göstermeyi çok başaramamışlardı. Ortada bir şey vardı ama aşktan ziyade akraba ilişkisi gibiydi. Salgın üzerinde durulması ve gösterilen neden diziyi fantastik yapıdan çıkarıp daha gerçekçi bir hale sokmuştu. Aparmanda kapalı kaldıkları karantina sürecinde en çok vurgulanan alt metin ise dışardaki canavarlar ile kıyaslandığında kapana kısılmış insanların daha korkutucu olduğu şeklindeydi.
Bir diğer bahsetmek istediğim karakter, Han Tae-Seok (Jo Woo-Jin). Ordudaki konu ile ilgili yetkilendirilen rütbeli abimiz. Jo Woo-Jin ismini; Goblin ve Mr. Sunshine gibi iki inanılmaz diziden tanıyoruz. İkisinde de biraz komik biraz eğlenceli çok da ciddi olmayan rollerdeydi. Bu dizide ise izlediğim diğer rollerine göre çok ciddi ve karizmatik bir karakteri canlandırıyordu. Çok beğendim. Az çok tanıyanlarında benimle aynı fikirde olacağına eminim.
Ve kötü karakterler… İzlerken hepsini bir odaya kapatıp ateşe veresim gelmedi değil. Hepsinin nedenleri, sonuçları güzel güzel anlatıldı. Boşta kalan bazı detaylar olduğu için izleyici olarak hıncımı alamadım. Yan karakterlerin hikayelerinde sonunu söylemedikleri mevzuları kaldı. İlk üç bölüm tempolu ilerlerken bir noktada merak düşmese de çok durağanlaştı. Bölüm sayısı bence yeterliydi ama boşlukları biraz daha doldurabilirlerdi.
Sonuç olarak bence dizinin artıları eksilerinden daha çoktu. Diziyi beğendim, Park Hyung-Sik’i özlemişim, oynadığı karakter Jung Yi-Hyun ise bence inanılmaz karizmatikti. Verdiği kararlardan emin, aldığı aksiyonlarda gözünü bile kırpmayan waow bir karakter izletti bize. Aldığı kilolarda ayrıca yakışmıştı. Sevdiğimiz canımız Min-Min’imiz bu dizide olmuş Mon-Mon. Ayrıca ufak bir not ile bitireyim; dizide belli periyodlar ile genelde gergin bir sahne sonrasında çıkan “Happiness” yazısının ironisi beni çok eğlendirdi.
OST:
Joe Layne - Portrait
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Happiness#kdrama#dizi#inceleme#yorum#eleştiri#Han Hyo-Joo#Park Hyung-Sik#Jo Woo-Jin#Song Ji-Woo#Lee Joon-Hyuk
4 notes
·
View notes
Text
MEMETİK
Bşr teoridir, Richard Dawkins, yaşayan fikirlere mem der. memler kendilerini zihinden zihne kopyalayarak çoğalırlar. başarılı memler nesillerce kopyalanmaya devam ederek varlığını uzun süreler sürdürür, başarısız memler ise bir zaman sonra kendilerini kopyalayamayıp yok olur… Buradan bilginin evrimi ve yayılımının da önemini bilmek gerekir. Evet, memetics dawkins'in icadıdır, kurgusudur. ne oldugunu anlayabilmek için kendisinin genetik hakkındaki fikirlerini de bilmek gerekir. amca diyor ki; evrim bundan sonra memlerin kendilerini kopyalama ve yaymalarının doğal mücadelesi olarak devam edecek ve bu kurguda bilgisayarlar büyük önem taşıyacak.
silisyum ile başlayan canlılığın silisyuma geri dönüşünde bir çeşit "ilahi adalet" seziyor musunuz ? hem dawkins'i sevdiğimden hem de 2000 yıldır kah doğuda kah batıda çeşitli inanç ve felsefe sistemleri altında söyleniyor olmasına rağmen insanların bedensel arzularının bir makineye hizmetten öte anlamı bulunmadığını, bu yolla akıl sahibi bir canlının tatmin olamayacağını görememelerinden bu mem işi benim çok hoşuma gittİ
evrim ile ilgili en büyük sorulardan biri canlılığın nasıl başladığı.bu konuda Ali Demirsoy ve Clarins-Smith hipotezimden yararlanabiliriz: konuyla ilgili çeşitli fikirler öne sürülmüş; meşhur azot, metan, hidrojen karışımı içerisinde elektrik arkları oluşturma, ultraviyole ışınlarla bombardıman etme ve organik kimyasallar sentezleme gibi. bu fikirlerden biri de clarins-smith hipotezi denilen ve dna, rna gibi karmaşık moleküllerin silisyum bazlı basit, inorganik kristaller tarafından türetildiğini öne süren bir görüş. buna görüşe göre slikat kristalleri minik akarsular içerisinde oluşuyorlar, suyun birikmesine ve içerisinde yeni kristaller oluşmasına neden oluyorlar daha sonra da sular çekilince tozlaşıp rüzgarlarla sağa sola, başka su kaynaklarına dağılıyorlardu. kristal örgülerindeki olası düzensizlik ve hatalar da kendileri ile taşınıyor, böylece moleküller kendilerini kopyalama imkanı buluyorlardı. bu kopyalamalar esnasında meydana gelecek kimi değişimler (mutasyon) yapının kimi fiziksel özelliklerinin değişmesine, kendini kopyalama hızı, su biriktirme kabiliyeti gibi niteliklerinin farklılaşmasına yolaçıyordu. böylece aynı su kaynakları için mücadele eden ve fiziksel özellikleri mücadelenin sonucunda etkili bir kaç tür ve nesil kristal meydana geldi. bu kristaller bir yandan kendilerine özgü bir doğal seçilimden geçerek yeteneklerini arttırıyorlar bir yandan da kimi rastlantılar sonucu bir çeşit katalizör gibi organik moleküllerin kendileri üzerlerinde sentezlenmesine olanak sağlıyorlardı. işte, bu modele göre dna, rna gibi karmaşık moleküller ilk kez bahsi geçen silikatların temelleri üzerinde, onların kopyalama mücadelelerinde bir silah olarak kullanılmak için sentezlendi.
sonra işler değişti, silikatlar kendi silahlarına yenildiler ve hakimiyeti, üstün yeteneklere sahip organik moleküllere bırakmak durumunda kaldılar. beş yüz milyon yıl kadar sürdüğü tahmin edilen silisyum bazlı inorganik kristal hakimiyeti dört milyar yıllığına karbon bazlı organik moleküllere geçti.
bugün dna gibi organik moleküller için de benzeri bir durumun söz konusu oldugu söylenebilir
3 notes
·
View notes
Text
ay iki gündür kızartma yemekten mutasyon geçiricem bihiwip samsa uyandığında kendini yatakta dev bir patatese dönüşmüş olarak buldu
6 notes
·
View notes
Text
Ìnsan, günlük rutinleri olan ve çok çalıșan bir varlıktır. Fenotip ise canlıların iyi ve kötü özelliklerini belirler. Genotip ise saç şekli, göz rengi, ten rengi gibi özellikleri belirler.
Bir insanda 46 kromozom bulunur. Eğer 47 kr. olursa mutasyon olur. Bunun sonucunda SMA tip 3 gibi hastalıklar ortaya çıkar. Genlerden biri anneden biri babadan alınır. Mayoz bölünmesi olur, sonucunda insan yine 46 kromozom olur.
0 notes
Text
Yeni Kanser Dönüşümü: 813 Genle Splicing Taktikleri!
Yeni Kanser Tedavisi İçin 813 Gen Hedefi: Splicing Fenomeni
Son çalışmalara göre, Genomik Regülasyon Merkezi'nde (CRG) geliştirilen bir algoritma, 813 yeni kanser tetikleyici geni belirlemiştir. Bu buluş, kanser tedavisinde potansiyel terapötik hedeflerin listesini önemli ölçüde genişletmektedir. Bu genler, kanser hücrelerinin çoğalmasını sağlayan mutasyon dışı bir mekanizma olan "splicing" ile ilişkilidir. Protein sentezi sırasında belirli ekzonların dahil edilmesi veya hariç tutulması, kanser gelişimini ve hayatta kalmayı artırabilir.
Araştırma, splicing değişikliklerinin, mutasyonlar tarafından yönlendirilen mekanizmalarla eşit derecede yaygın olabileceğini göstermektedir. Bu durum, bağımsız olarak veya mevcut stratejilerle sinerji içinde hedeflenebilecek yeni bir kanser sürücüsü sınıfının ortaya çıktığını işaret etmektedir.
Kanser Tedavisinde Yeni Yaklaşımlar
Kanser tedavisinin önündeki en büyük sorunlardan biri, mevcut tedavi yöntemlerinin tüm hastalarda etkili olmamasıdır. Özellikle, tedaviye direnç geliştiren ve tekrar eden kanser vakaları sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu noktada splicing fenomeni, mevcut tedavi yaklaşımlarına yeni bir boyut katmakta ve kanserle mücadelenin geleceğinde önemli bir rol oynayabilir.
Yeni keşfedilen 813 gen, araştırmaların ilerlemesiyle birlikte, kanser tedavisinde daha kişiselleştirilmiş ve etkili yöntemlerin geliştirilmesine olanak sağlayabilir. Mevcut tedavi stratejileriyle birlikte uygulanabilecek bu yenilikçi yaklaşımlar, kanserin mevcut tedavilere karşı gösterdiği direncin üstesinden gelmek için bir zemin oluşturabilir.
Gelecekte, splicing mekanizmalarının daha fazla araştırılmasıyla, kanserle mücadelede umut verici gelişmeler yaşanması mümkündür. Elde edilen bulgular, önümüzdeki dönemlerde klinik uygulamalara yönelik araştırmaların hızlandırılmasını sağlayacak ve hastalara sunulabilecek tedavi seçeneklerini artıracaktır.
Detaylı bilgi için medihaber.net adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kaynak Yazı Linki: https://www.medihaber.net/yeni-kanser-tedavisi-icin-813-gen-hedefi-splicing-fenomeni/
Yeni Kanser Tedavisi İçin 813 Gen Hedefi: Splicing Fenomeni!
0 notes
Text
there is a light that never goes out
Read it on AO3 at https://archiveofourown.org/works/58521634
by lonelyBoneflower
Stiles, bu tuhaf kasabada doğup büyümüş olsa da bazı tuhaflıkları hâlâ anlamlandıramıyordu. Hadi ama, dürüst olalım, kurtadamlar anlaşılabilirdi değil mi? Genetik mutasyon ---ya da benzeri her ne varsa Stiles bunu kabul edecekti. Beacon Hills'te anlaşılması imkansız olan tek bir gerçek tuhaflık varsa o da Derek Hale'di ---tuhafların en tuhafı, geçimsiz, suratsız, iletişimi yumruklarıyla kuran, kaştan ibaret yüzü insanlığa bir meydan okumaymış gibi yakışıklı olan Derek Hale. Tuhaf olan o'ydu.
Bir de Stiles'ın onu görünce hızlanan kalbi.
Words: 3076, Chapters: 1/?, Language: Türkçe
Fandoms: Teen Wolf (TV)
Rating: Not Rated
Warnings: Creator Chose Not To Use Archive Warnings
Categories: M/M
Characters: Derek Hale, Stiles Stilinski, Isaac Lahey, Lydia Martin, Allison Argent, Melissa McCall, Scott McCall (Teen Wolf), Erica Reyes, Vernon Boyd
Relationships: Derek Hale/Stiles Stilinski, Isaac Lahey/Scott McCall, Aiden/Lydia Martin
https://archiveofourown.org/works/58521634
0 notes