Tumgik
#Merhaba dunya
huzunluyol · 1 year
Text
Bir gönül meselesidir,
Çektiğimiz dünya ağrısı..h.h
Tumblr media
21 notes · View notes
ucretlijigolo · 2 years
Text
Merhaba ben Ücretli Jigololuk yapıyorum Bilgi ve detay için yazabilirsiniz herşey gizlilik içinde 👍
#jigolo @jigolo @bayanlarlasohbet-blog @dunya @olgundul-blog
5 notes · View notes
gundemarsivi · 26 days
Text
Tumblr media
1 Eylül Dünya Barış Günü Konuşmam
✍🏻 Ali Erkan Güneri
https://www.gundemarsivi.com/1-eylul-dunya-baris-gunu-konusmam/
1 Eylül "Dünya Barış Günü " kutlu olsun!
Merhaba Çanakkale’nin, Kepez’in barış güvercinleri,
Merhaba…
Hepinize karanfiller vermek isterdim renk renk ayırmadan ve başlarınıza defne dallarından, zeytin ağacı dallarından taçlar takmak isterdim…
Cahit Irgat’ın dizeleriyle dile getireyim gönlümden geçenleri:
“Sevinç aksın gözlerinizden
Yaş yerine
Dünya gözlerinizde güzel olsun.”
Merhaba!
Ama bu güzel dilekleri, bu merhabayı bize çok görenler var. Onlar ki, hepimiz biliriz onların kimliklerini, istemez hiçbirini. Ne güzellikleri ne içten bir “merhaba”yı ister onlar.
Onlar ki dünyayı kaynayan bir kazana çevirenler,
Onlar ki Filistin’de
Onlar ki Ukrayna’da
Onlar ki Vietnam’da
Rusya’da, İsrail’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta, İran’da ve içimizde…
Bu savaşlar getirir mi “barış”ı?
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal, pire berber iken diye başlasam anlarsınız: “Barış” bir masal…
İlk kez çocukluğumda duydum barış sözcüğünü.
Okuduğum resimli romanlarda barış çubuğu tüttürüp barış suyu içerek kutlama yapıp kafa derisini soyanlar mı getirecekti barışı?
Savaşanları kınayıp kınayıp, ateş kes çağrısı yapıp savaşanların sırtlarını sıvazlayanlar mı getirecek barışı?
Ya da koca koca adlı meclislerde binlerce sivili katledenleri alkışlayanlar mı getirecek barışı?
Şairlerimiz ben beni bildim bileli, “barış” çığlıklarını dile getiriyorlar şiirlerinde oysa sağımızda, solumuzda, önümüzde arkamızda, içimizde, dışımızda hep bir savaş var.
Daha yeni 50. yılı kutlandı Kıbrıs’ta “barış için savaş”ın.
Yıl 1914, dedem anasına bir fotoğraf gönderir cepheden, fotoğraf arkasında bir dörtlük, bir dizesinde “Sulhu severiz harbe dahi cüretimiz var” diye yazmış…
1940’larda Oktay Akbal “Önce Ekmekler Bozuldu” adlı eserinde “sonra her şey bozuldu” der, “çünkü yeryüzünde harp vardı, insanlar nedenini bilmeden ölüyor, öldürüyor” diye devam eder…
Hep böyle değil mi?
Yıl 1953, büyük usta Nazım “Lenin Barış Ödülü”nü alır. Ve ondan bir şiirin birkaç dizesinde,
“Bir şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Beş şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Yüz şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Yok olan şehirlere şiirler yazılmayacak,
Şair kalmayacak ki.” der.
Doğru demiş usta. İsrail, Filistin, Ukrayna, Rusya, Irak, Suriye, İran, ABD, AB… Kim kiminle savaşıyor, ne için savaşıyor, kim barış istiyor, kim kışkırtıyor, kim yaratıyor bu savaşları?
Neden, neden?
Biliyoruz hepimiz…
Her zaman savaşlara karşı çıktık, hep barışı savunduk, barıştan yana olduk. Barış, barış, barış…
Kimimiz şiirle, kimimiz tiyatroyla, kimimiz resimle, fotoğrafla kısacası sanatın her dalıyla “barış” dedik yaşamımızla…
“Bombalarla şehirler
Kucak kucağa,
Ölülerle toprak;
Beni de alnımdan bir kurşun öptü” diyor Cahit Irgat ve “Kahramanlar Kahramanı” adlı şiirinde de:
“Vinçle indirildim rıhtıma
Yüreğim kan ağlıyor,
Size dağlar gökler boyu hasretim
Göreceğim geldi sizi
Dizlerim, ayaklarım, ellerim.
Ellerim düşündüğünüz oldu mu
Başımı kim kaşıyacak
Yemeğimi kim verecek ağzıma?
Ya ağlarsam, ağlarsam
Gözlerimi kim silecek?
Ben muzaffer bir milletin
Kahramanlar kahramanı
Şimdi önümde mendil
Parsasını topluyorum
Büyük zaferin.
Cahit Irgat 1947 yılında yayımlanan “Rüzgârlarım Konuşuyor” adlı şiir kitabında “Bu şiirler istila görmüş şehirlere ve İkinci Dünya Harbi’nin sefaletine dairdir” diyor ve kitaptaki ilk şiir ithafta:
“Niçin yaşadığını, öldüğünü bilmeyen
Dert çeken dost
Çürüyen dost,
Sizin için söylüyorum
Milyonlarca harp ölüsü adına
İyiliğin, kardeşliğin, ümidin
Aynı hakkın, hürriyetin
İnsanlığın şarkısını.” diyor.
Ve aynı kitaptaki bir başka şiirinde şunları söylüyor:
“Birer birer dert yanıyor gaziler:
-Biz ne kazandık bu harpte?
-Bir çift pabuç kâr etti
Kesilen ayaklarım,
Ama siyah gözlük lazım
Görmeyen gözlerime.
Bir ağızdan söyleniyor şarkılar:
-Şimdi yabancısıyız
Yaşadığımız toprağın
Ellerimiz, gözlerimiz, bacaklarımız
Toprak olduğu halde.”
Dünya çıldırmış, yanıyor alev alev…
Bombalar, güdümlü, güdümsüz füzeler, kimyasallar, misket bombaları çeşit çeşit ve uçaklar ölüm kusan…
Dünya çıldırmış barış, barış diye inletiyor insanı.
Şiirlerinden örnekler verdiğim Cahit Irgat’la ilgili yazdığım bir oyunda, “Gökyüzü Mavi Yalnızlık Lacivert”te şöyle söyleriz birlikte:
“Biz savaş günlerini gördük, yaşadık. Acıların yoğurduğu kuşağımla gelecek kuşaklara mutlu bir evren, yarına bir umut bırakamadık. Oysa bir arpa boyu umudu yeşertmekti amacımız. Arpa boyu mutluluğu çok gördük çocuklarımıza. Suçlu biziz, affetmeyecek bizi çocuklarımız, neşeli cıvıltıları doldurmayacak bu şehirleri.
Ya koca dünya…
Savaşlar, ölüler, kopan bacaklar, kollar. Yakışıyor mu sana? Giderek daha büyük bir canavar oluyorsun…
Çok yakında bir gün çocuklarımız soracak bunun hesabını, eskiden bir şarapnel parçasıyla kopan kolunu, bacağını arayıp bulan insan, şimdi tozunu külünü bile bulamıyor.”
“Anne girmem bu oyuncak dükkânına
Orda toplar, tayyareler, tanklar var.
Seviyorum söğüt dalı atımı
Tekme atmaz, ısırmaz.
Ben yaşamak istiyorum
Ağaç gibi sessiz, rahat.
Karınca kararınca değil
Serile serpile boylu boyumca
Anne girmem bu oyuncak dükkânına
Orda toplar, tayyareler, tanklar var.” (*)
Bu obur dünyada günümüzde de yaşanan onca acının, onca acımasızlığın, onca vahşetin karşısında “barış” için “dünya barışı” için haykırarak sadece “susuyorum”!
Ali Erkan Güneri
(*) Cahit Irgat (Almanya’da 2.Dünya Savaşında Yahudi çocuklarına savaş oyuncaklarıyla oynamaları yasaklanmıştı)
1 note · View note
murtyyy · 2 years
Text
merhaba dunya.
2 notes · View notes
nurun66 · 5 years
Text
CORONA VIRUS ve SARS-CoV2 hastaligi
Herkese merhaba,
Bir toplum saglikci oldugum icin gruplardan gelen sorulari yanitlamakla zamanim dolmus durumda. Sizler cogunuz gencsiniz durumu ne kadar algilayabiliyorsunuz emin degilim ama hepimiz tum dunya olaganustu gunler yasiyor. Corona virus gibi bir virusten ekonomilerin cokertilebilecegi biliniyordu ama zamanini bilmiyorduk. COK CIDDI BIR DURUMUN ICINE HIZLA SURUKLENIYORUZ cunku insanlar uyarilari dinlemiyor hala biraraya gelmeye devam ediyor. Bu bir oyun degil herkes ciddiyetle kurallara uymaz hala insanlar sokaklarda gezmeye devam ederse genel karantina kacinilmaz olacak ve COK YAKINDIR. Yasli nufusu korumamiz lazim kendimizi korurken. Onlarin evde oturmasi icin herseyi yapin. Corona dan ölüm resmen su altinda bogulur gibi bir ölüm oluyor. Akciger parankimi tutuldugu icin artik genisleyemez duruma geliyor bilinc kapanmiyor ve hasta kaybediliyor.
Bu donemde onumuze cok yazi geldi biliyorum ama bir kismi sadece yanlis bilgilendirmeden ibaretti. Bu virus damlacik yoluyla geciyor yani 1-1.5 metre uzak durma kurali cok onemli. Ayrica bu damlaciklar icinde virus yasiyor ve 5mikrondan buyuk oldugu icin yuzeylere iniyor bu da indirect bulasmayi getiriyor. Uzak mesafeyi korudugunuz halde bu yuzeylerle temas edebilirsiniz. Bu kacinilmaz. Eger yeterince sayida virus varsa bu yuzeylerde ve siz ellerinizi agiz burun ve gozlerinize surerseniz size de bulasabilir bu yuzden en onemli 2. Kural ozellikle disaridaysaniz ellerinizi yuzunuzden uzak tutmaniz ve en kisa zamanda ellerinizi SU VE SABUNLA yikamaniz. Ozel uretilmis cilt dezenfektanlari da bu isi iyi yapar ama cok fazla dezenfektan kullanimi cildinize zarar verebilir. Tek kullanimlik islak mendiller icinde yeterince alkol bulunduruyor mu birsey soylemek zor o yuzden ben onlara guvenmiyorum. Kolonya 60-70-80 derece alkol barindiriyorsa gayet etkili olabilir. Bu soylediklerimin disinda bazi onlemleri de asagida copy paste yaptigim, uygulamak kendinizi guclu kilmayi saglayabilir. Dengeli ve yeterli beslenin, bu donemde yuksek vitamin icerigi olan yesil sebzeler meyvelerle besleyin. Bol bol pancar beyaz ve kara lahana tuketin. HEPIMIZI ZOR GUNLER BEKLIYOR. Disari cikma yasagi kurallara uyum gorulmedigi takdirde getirilecek ve bu hepimizi cok zorlayacak unutmayin. HERKES TOPLUMSAL BIR SORUMLULUK ICINDE OLMALI ve Saglik Bakanliginin oneri ve tavsiyelerini yerine getirmeli. Bazi basit yapilabilir yontemler asagida sirali.
“Çin’de hastaları nasıl tedavi ettikleri konusunda da konusuldu. C vitamininin çok önemli olduğu vurgulandı. Çin’de yoğun bakımda hastalara çok yüksek dozlarda intravenöz C vitamini verildiği konuşuluyor.
Kısaca:
Korunmak için bağışıklık sistemini ve bariyer sistemini optimize etmek gerekiyor.
Bunun için stres azaltılmalı, bağırsak florası desteklenmeli (probiyotik ağırlıklı beslenme)
Kortizol optimalize edilmeli: bunun için düzenli kısa süreli soğuk duş almak çok uygun! (Normal duş alırken suyu dayanabileceğiniz soğukluğa kadar getirin ve mümkünse 1-2 dakika kadar soğuk suyla yıkandıktan sonra tekrar sıcak suyu açın ve normal duş almaya devam edin.)
Bioritm çok önemli: gece uykusu düzgün olmalı. (melatoninle birlikte gece bağışıklık sistemi aktif hale gelir.)
Bağışıklık sistemi için korunma amaçlı olarak alınması gereken takviyeler neler olabilir?
C vitamini ( günde 2000 mg, bir kerede alınmayacak.)
D3 vitamini ( en az günde 3000 IU olmalı) uzun sureli olmamali. Normalde 1000 IU / gunde yeterli
Çinko (günde 30 mg)
Omega-3 yağ asitleri
Corona virüsüne yakalandıysak ne yapılmalı?
Hastanede tedavi altına alınılmamışsa, evde karantinada iyi bir antiviral ile tedavi gerekiyor. Henuz hic bir ilacin kesin faydasi gorulmedi.
Hepinize kolay gelsin EVLERDE KALMAYA DEVAM EDIN VE BU DURUMU SORGULAMAYIP SADECE KABUL EDIN YOKSA PSIKOLOJINIZ BOZULUR. Dr. Nur📌
82 notes · View notes
denizvolpe · 4 years
Text
PAMíR {p-lot}
~
Pamir: 40 yasinda, avukat.Zeynep ile
nişanlı.
Zeynep:42 yasinda, turizmci.Pamir'in nisanlisi.
Neslihan: 39 yasinda, hostes.Zeynep'in kankasi.
Deniz:34 yasinda, gazeteci.Trans kadin.
Beste: 36 yasinda, Deniz'in lezbiyen arkadasi, resim ogretmeni.
Ozan: 38 yasinda, radyocu.Deniz'in ağabeyi.
Berker: 38 yasinda, avukat.Pamirin is arkadasi ve en yakin dostu.
Nurten: 67 yasinda, Pamir'in annesi.Emekli edebiyat ogretmeni.
Kudret: 70 yasinda, Pamir'in babasi.Emekli arkeolog.
Gizem: 28 yasinda, stilist.Pamir'in kiz kardesi.
~
(ISTANBUL/ Çengelköy, 2018 Temmuz)
*Bir aile yemeği buluşması...*
Pamir- Bu kadar buyutmeyin canim, ne partisi ne kutlamasi allahinizi severseniz?
Gizem- Ay abi of! Istiyoruz yaa, karisma sen lutfen.Az buz degil, 1 sene gorusemeyecegiz dile kolay!( dudak büker )
P- Guzelim, gosterisli seyleri sevmedigimi biliyorsun.
G- Tamam, bak, cok sade bir parti olacak soz veriyoruz, degil mi zeynep yenge😏(masanin altindan zeynebin ayagina vurarak)
Zeynep- Vallahi sekerim eger istemiyorsa bence zorlamaya gerek yok, demek ki bizim kadar hassas degil bu konuda.
P- Canim sen de baslama yaa, ikiniz anlasmis gibisiniz gene hehe.Yok ben sizin elinizden, dilinizden, cenenizden kurtulamam, pes ediyorum🤦‍♂️(masadan kalkar tv karsisina gecer)
Nurten: Kizlar, ustune varmayin bakayim oglusumun aaaa yeter, ne yaparsaniz yapin yahu.
Kudret: Hanim sen genclerin isine karisma.
N- Ay ne dedim simdi?
K- Hem biz katilmayacagiz ki, genc isi bir parti olacagi kesin.Degil mi kizlar?
N- A ah?! Ne munasebet.Oglum icin parti duzenlenecek ve anne babasi nasil olmazmis, hımh!
G- Babacigim herhalde siz de katilacaksiniz, biz gencler olarak after party'de kurtlarimizi dokeriz hem ahaha.
N- Beni ilgilendirmez aftır maftır, ben de yaninizda olacagim iste.
G- Ayyy ben seni yirim, yirim, yeeeer bitirirm anniskosuu...ol hayatim ol basimin taci, sultanimiz 💁🏼‍♀️😘( annesini gidiklayarak, operek)
N- ay dur! Haha deli kiz..Cekil surdan.
*Zeynep, Pamir'in yanina gider...*
Z- Ee canim? Tenis maci mi izliyoruz bu aksam?(elini tutar)
P- Ne istersin prensesim?
Z- Fark etmez..Aslinda benim canim icmek istiyor.Gorki'ye gitsek mi?
P- Hmm..erken degil mi ya?
Z- Gizooooo?
G- Ay efendim?(heyecanla ve merakla yanlarindaki koltuga atlayarak)
Z- Gorki yapalim mi kiz?
G- Yuppiiii!!! Evet evet evet!💁🏼‍♀️😂👏
P- Yahu prenses, geldin 29'una nerdeyse, hala buyumedin bee, pes..
G- Ama abiskosuuu ben senin cicisiniiiim..(abisinin kolunu minciklayip isirarak)
P- Yaa!!! Kizim git, aaah! Oha acidi catlak kari..
N- Hişşt hadi azmayin artik, nereye gidiyorsaniz gidin ay basima agrilar girdi yahu.Degil mi ama kudret?!
K- Karisma genclereeee..Onlar bilirler isini (tablette seker oyunu oynayarak)
Z- O zaman biz ufaktan kaciyoruz annecim, babacim..Size iyi geceler.
N- Eee? Gelmeyecek misin kizim?
Z- Eve gitmem lazim annecim, birkac onemli isim var yetistirmem gereken, Pamir beni birakir, arabam burada kalacak.
N- Peki madem.
*20 dk sonra evden cikarlar...*
P- Kizlar bak uyariyorum alkolu kacirmak yok.
Z- Askim biliyorsun bu siralar azalttik bayagi.
P- Evet ama su cimcimenin bi limiti yok.
G-Aaa ustume iyilik saglik hıh!En fazla 2 kadeh cin-tonic icerim o kadarcik.
P- insallah..
*15 dk sonra Gorki mekanina varirlar..*
G- Ooo ortam fena hahaha tatlis tatlis cocuklar var..
Z- Ama gorunen o ki hicbiri de sahipsiz degil prenses (yanagindan makas alarak)
G- hıh !!! Biz de ayiririz birkacini 😏💁🏼‍♀️(barmene dogru gider, barda oturur)
~
P- Bu kizi yerinde tutmak imkansiz
Z- Askim, biz kadinlar periyodik olarak baska baska takintilar ediniyoruz, gizeminki de 28'inde capkinlik takintisi iste, hosgoru ile karsila.
P- Koskoca insan, benim endisem, bu cocuksu tavirlari ile duzgun bir iliski kuramamasi.
Z- Bir sey olmaz, takilma sen bunlaraaa.Cocuk degil ki? Yetiskin bir birey.Meraklanma elbet denginde birini bulacak.Hem fistik gibi masaallah.Lavaboya gidiyorum canim, tut sunu lutfen..(icki bardagini uzatarak)
*Arkada Ajda Pekkan'in VITRIN sarkisi calar..*
G- Ayy saclarin cok guzel !😏👌
Deniz: Cok mersi, seninkiler de oyle.Boya mi yoksa kendi rengi mi?
G- Kendi rengi, sag ol.Tek misin? Ah, affedersin, Gizem ben 😊
D- ben de Deniz, memnun oldum gizem.
G- Bilmukabele..Ne iciyorsun?
D- Cin tonik ya sen?
G- Ben de hehe ama abim limit koydugu icin, hatta bardagim da el koydugu icin yavas ilerlemeliyim.
D- Hmm...ailecek geldiniz sanirim haha.
G- Yok, abim, nisanlisi ve bendeniz💁🏼‍♀️ iste bak, abim suradaki uzun boylu esmer ayyy dunya yakisiklisi, sulanma haa!🤭😂 (denizin omuzuna hafiften vurarak)
D- Ay yok be tarzim birine benzemiyor.
G- Hah hayt...halt etmissin sen.Gelsene yanina gidelim, tanistirmak istiyorum.
D- Yok boyle iyi sag ol..
G- Aaa hadi ya daha neler, ayip😏(kolundan cekistirerek yerinden kaldirir)
G- Abicim! Deniz ile tanismani istiyorum..💁🏼‍♀️
D- Merhaba, şeyy...(utangac tavirla)
P- Merhaba deniz, ben pamir..Bu catlagin abisi oluyorum..
D- Memnun oldum
P- Ben de.
Z- Ay yaaa burada ne zamandan beridir tuvalette kuyruk oldu! (Deniz'e soyle bir bakis atarak)
Z- Selam, zeynep ben? Ya sen?(elini uzatarak)
G- Zeynep abimin nisanlisi olur.
D- Cok memnun oldum...(zeynebin elini sikarak)
D- Size iyi eglenceler, Gizem tekrardan memnun oldum, ben bardan bir icki daha alip bahceye cikacagim...
G- Ah peki...hadi sana eslik edeyim..(koluna girer)
*Bahcede sigara icip, sohbet ederler...*
G- Iste oyle yani Deniz...Sonucta escinselmis, lezmis, transmis ne onemi var ki inan gibi insan olduktan sonra kisinin cinsel hayati kimseyi baglamaz..
D- Haklisin canimcim.Ya ama iste turk toplumunu bilirsin, burasi bile en elit semtlerden biri olmasina ragmen, Nisantasi dersin ama su mekandan sana bir duzine homofobik hasta cikarabilirim.
G- Aman cikarma n'olur, adi ustunde hast onlar, gizli gizli yasasinlar hastaliklarini, bulastirmasinlar kimseye! Bunlar virus gibiler, nefretleri ve ofkeleri birbirine bulasiveriyor.
D- Bu arada takibe aldim seni instagramda.
G- hah, super! Bir sey sorucam ama israr etmiycem, sonucta iyi kotu tanistik yani..
D- Tabii, buyur sor.
G- Şeyy...abim amerikaya gidecek 1 seneligine ve onun adina buyuk bir parti duzenleyecegiz zeynep ile.Gelmeni cok isterim..
D- Bilmem ki...Boyle pat diye de hani, abinler tuhaf karsilamaz mi?
G- ya ne alaka benim davetlimsin, arkadasimsin.
D- Peki madem, neden olmasin seve seve...Ne zaman olacak bu parti?
G- Zekeriyaköydeki dağ evimizde yapacagiz.Kocamaaaaan bir villa, gorsen bayilirsin.devasa bir yuzme havuzu offff ne partiler verdik o evde biliyor musun deniiiz;)
D- Hangi tarihte peki?
G- onumuzdeki hafta cumartesi, saat 23:00'te acilis..Dj bir arkadasim var bayagi populer, belki tanirsin "EkoSentrik" ismiyle epey yol katetti.
D- Aaa evet taniyorum, bir yazimda bahsetmistim kendisinden.
G- Bu arada unuttum soylemeyi canikom, kose yazinda bizim partiden bahsedersen sevinirim
D- Neden olmasin, zevkle. #lgbti bireylerle mini roportaj bile yaparim ben kesin hehe
G- Enfessin 😘 (boynundan kucucuk operek)
D- Ben artik gideyim evime...Yazisiriz whatsaptan, hadi size iyi eglenceler.
G- Tamam tatlim.Dikkatli ol, istersen kal biraz daha biz seni birakirdik evine kadar, gitme taksilerle?
D- Yoo, yoo hic luzumu yok tesekkur ederim.😊 Biraz yurumek istiyorum hem.HADI ICERIYE kalabaliga hic girmeyim, abinlere selamimi iletirsin,..hosca kal (sarilarak )
G- Iyi geceler hayatim, hosca kal... (iceriye girer)
~
1 note · View note
silatonik · 5 years
Text
Nadas.
Su siralar en favori kosem, odamin penceresi... Pencerenin kenarinda calisma masam oldugundan oturabiliyorum kenarina. Oturup izliyorum... Neyi mi? Mesela gokyuzunu... Uyku durumuma gore bazen gun dogumunu veya eger yakalayabilirsem gun batimini... Gokyuzunun her halini izlemek, sokagi izlemek neden bilmiyorum ama beni rahatlatiyor sanki. Kafam bosaliyor belki de... Bilmiyorum.
Merhaba sevgili okuyan!
Bu guzide karantina doneminde kendime ait anlatabilecegim cok da fazla yasam birikimim yok maalesef ama yine de iyiyiz cok sukur. Simdilik hayattayiz diyelim. Son yazim oldukca yorucuydu... Ustune ne yazabilirim, anlamli olur mu diye cok kafa yordum ama burasi benim kisisel alanim, ne yazsam kabulum artik su saatten sonra. Mukemmeliyetci olmamaya bir yerden baslamam lazim, cunku malum...
Su birkac hafta da gordum ki, bir sey icin mukemmel bir aday olmak bir halta yaramiyor.
Aktif spor kariyerimi biraktigimi aciklamamla birlikte lisansli olarak temsil ettigim kulubumde kadrolu olarak antrenorluge basladim... Guzel bir his, aslinda evinde gibisin. Olabilecek ihtimallerin en iyisiydi bu. Ilerde ne olur bilemem ama henuz bence bu alanda pismem lazim, bunu da en iyi evimde yapabilirim gibi duruyordu, ben de kabul ettim bu teklifi. 
Ilk antrenmana ciktigim gun, benim icin hem heyecanli hem de zordu... Buzda cocuklari izlerken (kendi antrenman yaptigim gruptan bahsediyorum, hepsi henuz cocuk...), yerimde duruyor olmak cok tuhaf geldi... Sanki kenara gecmisim de haylazlik yapiyormusum, durmamam gerekiyormus gibi hissettim. Iki defa yeltendim gidip bir seyler yapmaya, hareketleri deli gibi yapmak istedim... Ama kendimi durdurdum. Sonuncu denemem de dedim ki “kizim artik isin bu tarafindasin... ogrenmeye bak.” Karantina surecine kadar fena gitmiyordum... ozel dersler, kulup saatleri hatta kondisyon. Hepsinin bence oluru vardi. 
Bana gore durumum aslinda daha cok yikilan bir seyi yeniden bir araya getirmeye calisiyorum gibi. Yani buzda oyle.
Baska meseleler icin, daha cok yikilmak uzere olan seylerin onune gecemememdi mesele.
Nitekim oyle de oldu. Bu hissi nasil anlatabilirim ki size... Kaybedeceginizi anlarsiniz, bilirsiniz yani sona geldiginizi... Belki oyle degildir diye bir cikis yolu ararsiniz ama oyle bir yol yoktur, sondur orasi. 
Mertce konusacagim, elimde tutmak istedigim bir mutlulugum vardi... Son birkac hafta yuzumu en cok gulduren seydi diyebilirim hatta. Uzun zaman sonra birine guvenebilecegimi hissetmistim. Ulan bi’guvenelim dedik hale bak... 
Iyiyim, simdi cok iyiyim hatta. Sadece uzerine oturup yazmamistim hic. 
Beni bu surecte bir arada tuttu, hayatimi farkli yerlerden gosterdi bana. Benim icin kiymetli, guzel bir adam kendisi. Ama olmadi yani, olamadik. Ona beni merak etmek zor geldi, bana da sanirim onun gitgelleri fazla geldi bir yerden sonra. Sen tam iliski insanisin, hic hatan yok gibi seyler soyledi durdu... Hayir abi, ben mukemmel falan degildim. Korkularim vardi, utanmalarim, hatalarim da vardi... kacmadim sadece. O da korktu, evet, ama en azindan bunu carpitmadan durustce yuzume soyleyebildi. 
“Seni ben sectim” dedim, o da bana “sen benim icin cok degerlisin” dedi.
Basindan sonuna dusundum ben defalarca, yanlis mi yaptim bir yerlerde diye... Elbette yapmisimdir ama asilmayacak seyler degildir hicbiri. Nitekim, onun icin de aynisi gecerli. Hicbirimiz mukemmel degildik. Hazir oldugunu sandi belli seyler icin ama hazir degildi... Kendi de bunun farkinda degildi. O, beni kendinde hissettigi derecede degerli kildi... Bu sebeple, daha once de soylemistim... Kimseye birini sevemedigi icin kizamazsin. Birinin agzindan yapamiyorum kelimesini duymak bile yeterli, otesini sorgulayamazsin. 
Boylece burayi da kapatiyoruz... Aklima geldikce bir burukluk oluyor elbette insanim malum ama sukurler olsun ki rahatim, cunku kafasinin net oldugunu biliyorum. Kafasini az cok bildigim icin ben de netim, denedik. Guzeldi. Ilerde birbirimizi gordugumuzde yuzlerimizi cevirmeyecegiz en azindan. Sadece cok fazla sey yasadim bu olanlarin ustune, hala da yasiyorum aslinda... ama az kaldi. Belki birkac gun, birkac karar daha... Sonrasinda yepyeni baska seyler olacaktir hayatimda, su karantina biterse tabii.
Ve son olarak... Sakatlik surecim tum hiziyla devam ediyor. Fizik tedaviye basladim oncelikle... Her fizik tedaviden kendimi suclayarak cikiyorum, bu bir gercek. Canim yandikca kendime yukleniyorum, cok yukleniyorum hem de. 
Aci dolu iki seansin ardindan (yedigim 26 tane igne ve akim bunlardan sadece birkaci...) karantina karariyla birlikte klinik kapandi. Evde manuel tedaviye devam etmek durumundayim bir sureye mahsus... Agrilarim tam gaz devam. Uyutmuyor, oturtmuyor... Bir yeni agri kesicim daha var artik. Ilac bagimlisi olarak yola devam ediyorum. Ek olarak, bir “cross-check” amacli babamin beyin, sinir ve omurga cerrahi bir profesor arkadasi var, daha once annemin de fitik ameliyatini yapmisti kendisi, ona muayene oldum hafta basinda. Yaptigi uzun muayene ve refleks testi sonucunda ayagimdaki bir his kaybindan suphelendi... “Oraya vurdugumda sicraman lazimdi sen anlamadin bile” dedi ozetle. Bunun uzerine ben yine zilyon tane MR, film ve kan testi yaptirdim. Sonuclar biraz anormal geldi... Ama iyiyim. Fizik tedavi, agrisiz saglikli bir vucut icin tek cozumum gibi gorunuyor.
Agir spor yapmam da yasak, yoga yapabiliyorum sadece... Elbette ben cildirdigimdan alternatif yollar ariyorum, bel ile alakasi olmadan baska yerlerimi calistirmak icin... Kol, bacak, karin gibi. Gunde iki ogun yiyorum sadece, baska bir sey yememeye calisiyorum. Alkol aliyorum... O suan icin vazgecmeyi dusunmedigim bir sey. Sonra dusunecegim onu... Ve film izliyorum. Bol bol film, kitap, yazi. Bir de uyku... 24 senelik hayatimda en son bebekken bu kadar bos oldugum icin, yarinlar yokmuscasina senelerin acisini cikariyor vucudum sanki... Saatleri belirsiz, ne zaman agrim az olursa hemen uykuya daliyorum. Gunlerim tamamen boyle. Ve onumuzdeki birkac gun de bana hastane yollari gozukuyor, asla kurtulamiyorum.
Bu daha cok gecis yazisi gibi oldu sanki... Ama boylesi de olur ya her zaman en yuksek noktaya vurup damardan girecegim diye bir sey yok. Benimki de kafa... Surekli aksiyon, aksiyon... Bir sure nadasta olmayi ben de hak ettim bence. Hem fiziksel hem ruhen bir acim var... Nadas. Ve limon kolonyasi kesin cozum. 
Bu surecte kendime kizmamaya, kendimi affetmeye calisiyorum. Cok basarili oldugum soylenemez ama mutlu olmayi hak ettigime inanmam gerekiyor artik bir yerde. Yapamiyorum diyebilmeyi cok isterdim, bir yerde kolaya kacmak gibi cunku ama hayat devam ediyor... Dunya durdu suan evet ama yeniden donmeye basladiginda her seye kalkip devam etmek durumundayim. 
O zaman, bir sonraki gorusmemize dek... 
Saglikla ve sevgiyle kalin.
1 note · View note
btgram-blog · 5 years
Quote
Merhaba Dunya
Merhaba Dunya
0 notes
burakerdel · 8 years
Text
Eve gidip öyle boş boş bakmak ve hiç bir şey yapmayasım var.
1 note · View note
Text
Memories of the Alhambra | 알함브라 궁전의 추억
Merhaba ben Simoti !
Beni etkileyen dizi filim ne olursa sizinle paylaşmak için buralardayım işte :) Kore dizilerini genel olarak cok severim ve içerikleri olsun kültürleri olsun dizilerindeki anlatmak istedikleri mesajları olsun herseyiyle basarılı yapımları var şimdi dogruyu soylemek gerekırse ... Neyse biz konumuza donelim Alhambra ! diyorum tvn ve netflix yapı olan efsane bir dizi daha korelilerden geldi . Diziyi başta pek umursamadım reklamlarını falan görürdüm ama bakmazdım sonra araştırdım ve izlemeye deger dedim .Zaten basroldeki oyuncular diziyi izlemek için en buyuk sebeplerden bir tanesi . Hyun Bin ve  Park Shin-Hye  yakışmışlar severim ıkısınıde kısaca diziden sizi bahsedeyim .
Tumblr media
Konusu:
Dizi, kişinin dünya ile arasındaki algılarını bozabilen bir artırılmış gerçeklik oyununun geliştiricisini bulmak için İspanya’nın Granada şehrine giden bir yatırım şirketinin CEO’sunun (Hyun Bin) etrafında dönmektedir. Burada, pansiyon işleten bir kadınla (Park Shin-Hye) karşılaşır.
İZLEMEYENLER VARSA SPOİLER VERMİYORUM CUNKÜ BENDE COK SINIR OLUYORUM ACIKCASI ...
“Sihirli bir dunya mı bilemem ama acı varsa hayatın içinde sihirin bir önemi yoktur bence ...”
Yavru Panda Simoti 
1 note · View note
trfirmarehberii · 3 years
Link
Merhaba dünya
0 notes
gundemarsivi · 6 months
Text
Tumblr media
Merhaba Dünya, Benim Küçük Ülkem
✍🏻 Hayrettin Geçkin
https://www.gundemarsivi.com/merhaba-dunya-benim-kucuk-
Arkadaşlarım, akrabalarım, dostlarım!
Çanakkale Mehmet Akif Devlet Hastanesi Üroloji Servisi’ne ilaç yazdırmak için gitmiştim. Doktor işin kolayını seçip o ilacı yazsaydı daha baştan her şey sarpa saracaktı. Kan tahlili, idrar tahlili, ultrason, MR derken 30 Ocak 2024 tarihinde böbrek tümörü tanısı kondu. Mustafa Yıldırım’ın Doktorluğunun yansıra insan psikolojisi bakımından uzman biri olduğunu anlamakta gecikmedim. Alabildiğine deneyimli ve şefkatli bir doktor. Sıradan bir şeymiş hissi vererek açıkladı durumu. Korkulacak bir şey olmadığını söyledi. Bir canavarmış gibi içimden fırlamakta olan ilk şoku uyuşturdu adeta. Telaşımı yavaşlatıp bir takım çıkış yolları önerdi. Birkaç dakika içinde olayı kabullendim. Dr. Mustafa Yıldırım’a rastlamış olmak benim için hem büyük bir tesadüf hem de çok büyük bir şans. Kendisine daima minnettar kalacağım.
Konulan tanıyı aynı anda öğrendik Zeynep’le. Doktorun odasından çıktığımızda birbirimize ne diyeceğimizi, nasıl davranacağımızı bilmiyorduk açıkçası. Sarıldık sessizce. “Sen nelerin üstesinden geldin, birlikte nelerin üstesinden geldik, bunu da aşar, bu meretin üstesinden de geliriz, ikimiz de sağlam durmalıyız öncelikle,” diyerek içine girdiğimiz zorlu sürecin ilk cümlelerini kurdu. Bunları yazıyorsam, yaşıyorsam pek çok şeyi Zeynep’e borçluyum öncelikle.
Zeynep olmasaydı muhtemelen savrulabilirdim.
Tanıyla ilgili raporu Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli gibi başka illerde yaşayan işin uzmanları da gördüler. Bu görüşmelerin bir kısmına dostlarımız aracılık etti, sağ olsunlar. Ortaklaşılan bir düşünce ortaya çıktı sonuçta. Ameliyat! Tanıyı koyan doktorumuzun düşüncesi de buydu. Bundan sonrasının belirleyicisi ise şiirden, güzel insan ilişkilerinden Kocaeli’nde yaşayan kadim dostlarım Prof. Dr. Volkan Dündar (emekli) ve eşi Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Dündar olacaklardı. Arkadaşlarım, akrabalarım, dostlarım, komşularımla güven ve sevgi çemberi içinde buldum kendimi bir anda. Sanatın, edebiyatın ve dostluğun gücünü gördüm. Oğullarımın telefondaki seslerinden çocukluk kokularına ulaştım, o kokuları dünyanın, börtü böceğin, çiçeklerin, taşın toprağın, havanın suyun kokularıyla karıp içime çekerek sevinç ve umutla doldurdum içimi.
İnsanın arkadaşlarının, akrabalarının, ailesinin ve dostlarının olması ne güzel bir şiir… Her bireyi sağlam birer dize.
Bizi yalnız olmadığımıza inandıran hayatımın bu güzel varlığı insanlar olmasaydı savrulabilirdim.
Ustanın, “daha dava ilk adımında / ve bir şalgam gibi koparmıyorlar / kellesini adamın” dizeleri sık sık dilime düşüyordu bilemediğim bir nedenle. Hoşuma gidiyordu böyle olması.
Ameliyat için en uygun yer Kocaeli Tıp Fakültesi Hastanesi’ydi. Araştırmalarımız, incelemelerimiz ve koşullarımız bu karara ulaştırdı bizi. Uzun süre yaşadığım, çocuklarımın doğduğu, öğretmenlik ve gazetecilik yaptığım, işkenceler gördüğüm, hapislerinde yattığım, şiirlerimi yazdığım, ilk kitaplarımı oluşturduğum, çok sayıda dost ve arkadaşımın yaşadığı anılarımın kenti Kocaeli bu iş için en uygun yerdi. Çanakkale’den kalkıp oraya gitmek ve bu iş için çözümünü orada aramak psikolojime de iyi gelecekti.
Süreç öyle ilerledi.
Sorunu çözecek doktor görüşmelerini Devrim Dündar yaptı. Ameliyatı gerçekleştirecek hekimle bizi o buluşturdu. Devrim Hanım, hastanedeki bütün süreçlerde yanımızda yer aldı ayrıca. Eşi benzeri ender görülen, tarifi zor yapılan bir dayanışma örneği gösterdi. Ameliyat öncesi eşi Volkan Dündar’la (ağabey demeliyim) evlerinden dünyaya karşı kadeh kaldırmanın; aşkın, sanatın ve edebiyatın incelttiği dünya üzerine konuşmalar yapmanın bende yarattığı morali ve mutluluğu nasıl anlatabilirim ki şimdi? Bu buluşmaya vesile olan hastalığıma bir yanıyla sevinecek oldum desem şaşırtır mıyım sizi?
Bu süreçte Kocaeli Tıp Fakültesi Hastanesi Müdürlerinden şiirden kardeşim Gonca İlter’in ve Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi öğrencim Ulaş Erturan’ın gösterdikleri yakınlıklar da moral üstüne moraldi.
Bazen insanın moralinin nasıl ve ne şekilde yükseleceğini bilemezsiniz. Ameliyat öncesi hastane koridorlarında koşuştururken çocukluk arkadaşım, kardeş gibi büyüdüğümüz, emmim kızı Naciye Taştan’la karşılaşmayalım mı! Yıllar, yıllar olmuştu görüşmeyeli. O beni tanıdı. Onunla ayaküstü de olsa konuşmak nasıl da / nasıl da iyi geldi, bana nasıl bir enerji yükledi bir bilseniz… Çocukluğumuz, oyunlarımız, komşuluk ilişkilerimiz gelip geçti düşucumuzdan. Çocukluğuma ilk kez bu kadar yaklaştığımı söyleyebilirim. Sağlıklı günlerde evlerine uğrama sözü vererek ayrıldık.
Hastalığımın duyulmasını istememiştim aslında. Çok değilse de beli bir oranda duyuldu yine de. Arayan arayana, soran sorana… Arayıp soranların isimlerini burada sıralayacak olsam inanılmaz uzun bir liste olacak, yazı sınırlarını çoktan aşacaktı. Ama iyi ki kalbim geniş. Onların dayanışma duygularını ve minnet duygularımı unutmayacak genişlikte… Her şey yolunda giderse ameliyat sonrası da kim bilir ne görüşmeler geçecek aramızda olaydan haberdar olan arkadaşlarla, akrabalarla, dostlarla… “Benim şimdi haberim oldu…” ile başlayan ne çok cümleler kurulacak kim bilir!
Durumdan haberdar olan ve İzmit’te yaşayan dostlarımızdan evini açmak isteyenler bile oldu bize. Bu konuda dostlarım Devrim-Volkan Dündar çiftinin, Ulu Şair Ruşen Hakkı’nın kızı yazar kardeşim Nilgün Sezeralp ve kadim dostum Orhan Dursun’un samimi ısrarlarını bir onur nişanı olarak kalbimde taşıyacağım yaşadığım sürece. Onlara evimizin olduğunu söyledim. Evimiz vardı gerçekten de: Av. Hülya Korkmaz, Zeynep’in İstanbul Hukuk Fakültesi’nden arkadaşı. Hiç kesintiye uğramamış, hiçbir yerinden yara bere almamış, aksine yıllar geçtikçe kendini beslemiş, üzerine sık sık düşündüğüm bir arkadaşlık. Eşi Nazif de benim adil, demokratik ve özgürlükçü bir dünya yaratma mücadelesinden arkadaşım. 12 Eylül sürecinde bir süre aynı yerlerde tutsak kalmıştık onunla. Evet onların evi…Onların evi bizim evimizdi… Şimdiye kadar da böyleydi. Onları anlatmaya, açıklamaya yetecek sözcükler dağarımda yok açıkçası. En çok zahmetimizi onlar çekti bu süreçte. En çok ruhumuzu onlar besledi. Onlar güven oldu bize. Hülya-Nazif çiftinin ev sahipliğinin üzerimdeki iyileştirici ve yüksek moral etkisini ise ömrüm boyunca unutmayacağım.
Ameliyat öncesinde güzel bir şey daha oldu: Bir gün Mustafa Kemal Yılmaz aradı. Benim şiirlerimden birini besteleyip Akbelen’deki Doğa Savunucularına ulaştırdığını biliyordum önceden. 5-6 şiirim için daha çalıştığını bildirdi. Çalışmalarının sonuna gelmek üzereymiş. Onların hangi şiirlerim olduğunu bilmiyorum. Sadece “Güle Yasla Sancını” başlıklı şiirimin bunlar arasında olduğunu konuşmamız sırasında anladım. İçinde bulunduğum gündeme de cuk oturdu açıkçası. Mustafa beni önümüzdeki birkaç gün içinde yayın konuğu yapmak istediğini ve bu nedenle aradığını söyleyince kendisine hastalığımdan söz ettim, katılamayacağımı bildirdim. Üzüldü. Ameliyat tarihi olan 11 Mart’a kadar besteleri tamamlamaya, son haline getirmeye çalışacağını söyledi. Vedalaştık.
Bir güzel şeyden daha söz etmeliyim: Doğa savunucuları, epeyce kalabalık bir grup İDA Dayanışma Derneği öncülüğünde Kazdağıları Balaban Su ve Vicdan Nöbeti alanında toplaşıp benim Kazdağları mücadelesine omuz veren “Dağlara Çıkan Piyano” adlı kitabımdan şiirler okumuş ve oradan da güçlü enerjilerini göndermişlerdi bana. Ne yalan söyleyeyim, ekinliğinin videosunu izlerken kendimi tutamayıp “Ağaçlar yurdumuz! ” diye slogan bile attım.
Beni sevindirecek, moralimi yükseltecek şeyler birbirini izliyordu: Çanakkale’de Türkiye Yazarlar Sendikası Çanakkale Temsilciliği öncülüğünde 21 Dünya Şiir Günü kutlama hazırlıkları başlatmıştık. Üyemiz Mehmet Kılıç, Üyemiz Naci Hasanefendi hazırlıklarla ilgili gelişmelerden sürekli haberdar ediyorlardı beni. Dünya Şiir Günü’nde onların arasında olamasam da yüreğim onlarla olacaktı. Yapılan konuşmaları, okunan şiirleri, etkinliğe emek verenleri, salonu dolduran şiirden insanları nerde olursam olayım hissedecektim.
Ameliyat öncesi Yalova’da büyük oğlumla, İstanbul’da ağabeyim-kardeşim, yeğenlerim, Zeynep’in annesi ve babasıyla buluşmalar gerçekleştirdik. Bu buluşmaların da bana çok çok iyi geldiğini, moralimi çok yükselttiğini söylemeliyim. İzmit’teki bazı dostlarla benzer bir buluşma planı yapmıştık ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Zeynep rahatsızlandı. Ben de bir hayli yorgun düşmüştüm açıkçası.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi hayatımın bu güzel varlığı insanlar olmasaydı savrulabilirdim. Zeynep ne kadar sağlam dursa da o da savrulabilirdi belki. İkimiz de bu süreçte böylesi sağlam dostluklara, sağlam ilişkilere yaslandık açıkçası. Derin köklü, iri gövdeli, uzun dallı, geniş yapraklı ve her renk çiçekli ağaçlara benzeyen arkadaşlık, akrabalık ve dostluklara… Hayatımın bu güzel varlığı insanlar bana musallat olan tümörü gördüğüm kadarıyla kuşatmışlardı. Bana, adını “kensır” olarak değiştirdiğimiz bu illetten kurtulmak düşüyordu sadece. Neden olmasın!
Baktım ki güzel insanlıklar için, güzel bir dünya yaratılmasına renk düşürebilmek için, sözcüklerden dünyalar kurmak için, şiir ve edebiyat için, kitaptan dünyalar için yaşama sevinci çiçeklenmiş de çiçeklenmiş duyarlıklarımda… Karıma yeniden aşık olmuşum bu arada! Ve bende birçok kavram yeniden anlam kazanmış: Dostluklar, arkadaşlıklar… Daha bir sürü şey… Salt sevdiğim insanları değil; ağaçları, kuşları, börtü böceği yalnız bırakmak da olmazdı. Dünyayı seyretmek, onun hallerine tanık olmak her şeye değerdi. Ölümden korkmayacak kadar sevdiğimi de fark ettim hayatı. Ve aşağı yukarı her gün; yüzünü hep aşk tut / düşürme gülüşünü /soğuk havalarda //kimse ölmesin / aşktan ölene kadar… dizeleriyle yüreğimi havalandırıyorum…
Ameliyata girmeden önce doktorumla iki kez görüşüştüm. Birinci görüşmede yüzünde maske vardı. Ama buna rağmen yüzünün sıcaklığı her yana yayılıyordu. Sesi, sözcükleri tutuşu inanılmaz güven veriyordu. Öyle bir doktorun elinde ölmek bile güzel olabilirdi. Ama yaşayacağıma, her şeyin güzel olacağına anında inandırdı beni. Başka bir şey düşünmeme fırsat bile vermedi. Doktorun yanından Devrim Hanım’la birlikte çıktık. İyi hissediyordum kendimi. Hastaneden ayrılıp Hülya-Nazif çiftinin evine doğru yöneldiğimizde, dünyanın en güven veren, bana yaşam enerjisi katan iki eşsiz insanı Devrim Hanım ve doktorumla beraber olmanın büyüsü üstümdeydi. Bazen böyle ayrıcalıklı anları, böyle kritik zamanlarda yakalayabiliyormuş insan demek ki. Şiire karışmış bir güzellik vardı ikisinin yüzünde de. İki ışıklı bilim insanı. İki tıp doktoru. Rahattım, güvendeydim, iyi hissediyordum kendimi.
“Yaşamak güzel şey be kardeşim!”
Doktorumla ikinci görüşmemizde yüzünü tam olarak gördüm. Düşlerimdeki insan yüzüyle aynıydı. Şaşırmadım buna. Masallardan çıkıp hayatıma karışmış bir yüzdü sanki. Sıcak sesiyle, bilimin sunduğu olgunlukla bilgeleşmiş sesi, yüzüyle müthiş bir uyum içindeydi. Beni iyileştirecek ellerine bile baktım doktorun. Şifalı eller; yüzüyle, sesiyle uyumlu eller… Acaba kitaplarımı okurken, o eller hangi biçimi alır diye bir soru bile geçti kafamdan. Doktorun yanından ikinci kez de Devrim Hanımla birlikte ayrıldık. Kendisine ve doktoruma karşı duygularımı anlatacaktım dışarı çıktığımızda. Fakat olmadı. Baktım ki duygularım anlatılamaz bir hal almış. Birkaç sözcük dilimin ucuna gelse de birden dağılıverdiler sağa sola. Bulutlara, sulara, taşa toprağa karıştılar. Sonsuzluğa doğru yola çıktılar.
11 Mart sabahı!
Yazının buraya kadarki bölümünü bir iki gün önce kaleme aldım. Az sonra kendimi Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Önder Kara ve ekibinin şifalı ellerine bırakacağım. İki üç ay olmadan bu kez yeni ve zorlu bir ameliyata daha gireceğim. İnanıyorum ki şiir de yardım edecek bana. Edebiyatın iyileştirici gücünü ve sizlerden gelen enerjiyi yanımda hissedeceğim. Umarım bu yazının devamı olur.
Ameliyattan sonra:
Hayat demişti ki: “Gözünü açtın mı bendesin.” Ben de dedim ki: Gözümü açtım mı sendeyim. Sözleştiğimiz gibi oldu. Hayattayım!
11 Mart sabahından Zeynep, Hülya Korkmaz ve oğullarım tarafından ameliyata uğurlandığım kalmış aklımda. Onlara dokunan ellerimdeki o sıcaklık… Son sıcaklığı andıran sıcaklık. Çok uzun ve zorlu ama iyi geçmiş ameliyat. Bana veda edip çoktan gitmiş böbreğimdeki tümör. Doktorumla 12 Mart sabahı bunları konuştuk. Doktor müthiş bir adam. Onu görünce kendinizi iyileşmiş hissediyorsunuz zaten. Yanıma her uğrayışında iyileşme çıtam birkaç kat daha yükseldi. Onun derin bir psikoloji eğitimi aldığını ve sıkı bir okur olduğunu düşünüyorum nedense. Ve bir gün onunla hayat üzerine uzun uzun konuşmayı hayal ediyorum. Zeynep, Tıp Bayramı’nı kutlamak için odasına gitmiş doktorun, kitaplarımdan armağan etmiş ve kendisini Çanakkale’deki evimize davet etmiş. Bakalım. Dağ dağa, insan insana… Türkiye’de çok iyi doktorlar, tıp adamları var, aman gitmesinler!
Hastanenin acil servisinde görevli öğrencim Doç.Dr. Ulaş Erturan’ı başucumda görmek nasıl da sevindirmişti beni. Hastane Müdürlerinden Gonca İlter’e bağlı hemşirelerin toplu ziyaretleri, yattığım odayı adeta şiir bahçesine çevirmeleri nasıl bir mutluluktu öyle!
Prof. Dr. Önder Kara ve ekibine, (Dr.Muhammed Hanifi Orçan, Dr.Yusuf Yağız Öztürk, Dr.Serdar Baykal, Dr.Muhlis Ünal, Dr. Anıl Dağıdır), servis hemşirelerine ve hastane çalışanlarına nasıl teşekkür edebileceğimi bilmiyorum açıkçası. Bana bu konuda yardım edin lütfen. Bana bulun buluşturun iyiliği, güzelliği ve yaşam sevincini imleyen sözcükler yollayın. Dizeler bulun bir yerlerden ne olur. Her dilden olsun. Taşın toprağın, kurdun kuşun, börtü böceğin dilleri karışmış olsun içine…Yaşanası güzel günlere benzesin her biri… Çatlayan tohuma, boy atan fidana… Barışa, kardeşliğe, özgürlüğe…
Çünkü onlar hayatın büyüleyici güzelliğine bıraktılar beni yeniden.
Güzel dostlarım Prof. Dr. Devrim-Volkan Dündar çiftine teşekkür etmek için de aynı yardımı istiyorum sizlerden. Hastanenden taburcu olduktan sonra da bizlere evini açan, hatta evlerini şifa merkezine dönüştüren sevgili dostlarım Hülya-Nazif Korkmaz çifti için de… Ve bana bu zorlu süreçte de can olmaktan vazgeçmeyen Zeynep için de…
Çünkü onlar direnç verdiler bana, hayata tutunmamda çok sağlam halkalar attılar önüme.
Bilgisayarımı bugün açtım. Zeynep ameliyatım hakkında bilgi verdiğini gördüm sizlere. Altında yüzlerce ileti sizlerden gelen… Sizlerin iyi dileği… Ameliyat sonrası eminim hepsi birer şifa olmuştur o iletilerin. Sizlerden gelen ve bini bulan şifa dileklerinize ayrı ayrı teşekkür etme gücüm yok ne yazı ki… Bağışlayın ne olur.
Yazımda andığım doktorlara ve diğer kişilere ve bu arada sizlere; bana bağışlanan bundan sonraki ömrümde daha iyi bir insan olma sözü verebilirim ancak. Elimden başka da bir şey gelmez açıkçası. Onlara ve size şiirden; adil, demokratik ve özgürlükçü dünya düşleri kurmaktan ve bunlar için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğime dair sözler verebilirim… Bu kadarının sözünü… Bu kadarının ancak…
Ağaçları, kuşları, börtü böceği ve sizleri yeniden selamlıyorum.
Merhaba dünya
Benim küçük ülkem!
Çanakkale’den ayrılıp İzmit’e geldiğim gün (19 Şubat) “Ayrılık Düğünü” adlı bir yazı paylaşmıştım Facebook sayfamda. Yazıyı, yazarı olduğum Gündem Arşivi’nde de yayınladı. Bir tür sizlerle ve dünyayla vedalaşma yazısıydı o yazı. Olur ya! Ve bir tür dünyada kalma arzusu… Çelişki ve uyum içinde bir yazıydı bana kalırsa. Hayatın güzelliği, büyüleyiciliği gizliydi içinde o yazının. Deneme kitabıma alacağım bir yazı daha çıkmış oldu ortaya böylece. Diyeceğim “Ayrılık Düğünü” ertelendi. Ya da iptal edildi. Bakın, yeniden aranızdayım işte!
Tüm sayfa arkadaşlarıma, aile yakınlarıma, dostlarıma, sınırlı ve saklı tutmamıza rağmen hastanede ve bize açılan evde ziyaretime gelenlere, bana iyi dileklerini ileten, yanımda yer alan, arayıp soran, Kızılay’a benim için kan bağışı için koşturan ve bana güzel enerjilerini gönderen herkese çok ama çok teşekkür ediyorum. Sağlık ve sevinçler diliyorum hepinize.
Hayrettin Geçkin
20 Mart 2024
#Tümör #Hastalık #Dostluk #Sevgi #Sağlık #Başarı #Teşekkür #İyileşmeSüreci #Doktorlarımız #Merhaba #Kanser
0 notes
gazetehaberi · 4 years
Link
Merhaba dünya!
0 notes
teknolojiorg-blog · 4 years
Link
Teknoloji.org’un “Make Teknoloji Great Again” podcast serisinin birinci bölümünü 15 Haziran 2020 tarihinde yayınlamış durumdayız.
0 notes
ihavedreams8 · 4 years
Text
merhaba biraz zaman gecti ama tekrar geldim cok sey degsiti hayatimda son yazdigimdan beri birazcik anlatayim
su anda 59 kiloyum 58 e dusmeye calisiyorum kendimi ac bırakıyorum ve etrafimdaki insanlara yalan söylüyorum yemek yedigim hakkinda ama hala kendimi cok kilolu hissediyorum gerçekten bunaldim bu konuda ozellikle gecenlerde olan bir olay yuzunden
olay su benim hoslandigim bir çocuk var ve kendisiyle baya yakindik son zamanlarda sonra pazar gunu bi soguklasti aramiz anlamadim sebebini sonradab ogrendim ki baska bi kiza yazmis cunku...
kiz benim arkadaşım assiri guzel bi kiz ve assiri guzel fizigi var cok kisa giyiniyo asiri derecede vucudunu belli eden kiyafetler giyiniyo ve bu bence uygun degil 9.sinifiz sonucta ve okuldayız
ve sirf fizigi yuzunden tum erkekler icine dusucek resmen
o yuzden kendimi daha fazla ac birakiyorum son bi kac gundur kuzenim buna cok sinirleniyo onun gibi zayif olmak icin aç birakiyosun kendini di mi diyo evet aslinda dogru söylediği ama baska carem yok bu cocugu cok seviyorum gercekten
kimsede boyle hissetmedim gozumun icine baktiginda sanki tum dunya duruyo benim icin soyleyecegimi unutuyorum resmen benimle konussun istiyorum bana baksin beni sevsin istiyorum
ben birindeb hoslandigimda genellikle soyle olur: eger o kisi baska birinden hoslaniyosa ya da sevgilisi olduysa direkt uzaklasiyorum o kisiden direktt ama bu cocukta olmadi o
o kizdan hoslaniyo sanirim dediler yıkıldım resmen tum gun moralim bozuktu agladim agladim kendimden nefret ettim
ama hislerimde en ufak bi degisiklik olmadi sanki daha cok artti hislerim hala onu cok seviyorum onun da beni sevmesi için her seyi yapabilirim
0 notes
silatonik · 5 years
Text
“Verdigin soz, guvendigin ekip, yolun sonundaki sen”
Ya biliyor musunuz, her seye tamamim. Her seye.
Ama kendime kizamiyorum ya, kendime yuklenemiyorum cunku aslinda yapabilecegimi biliyorum... Elimden geleni yaptigimi da cok iyi biliyorum.
Ve bu yuzden sorgulayamiyorum... Sorguluyorum ama eksikliklerimi sorguluyorum. Bugun neden olmadigini degil, cunku zaten olmasi gereken yer burasi degildi.
Merhaba sevgili okuyan, yine araya ay attiktan sonra sizinleyim. Gozlerim dolu dolu ama icim ferah. Elimden geleni yaptim su birkac ay boyunca ve henuz yarisma bitmemis olmasina ragmen rahat hissediyorum. Ben eminim kendimden ve gururla soyluyorum ki ekibimden cunku iki haftayla burdaysam eger, bir seyleri degistirmeye basladik demek bu aslinda ve bunu bilmek, kendinden emin olmak cok guzel bir his.
Su son birkac ay... En fazla sinandigim, kendime cok ama cok yuklendigim -o kadar ki hastanelik oldum sirf bu yuzden- kendimi yerlere indirgedigim birbirini kovalayan gunlerle gecti. Niyesini bilmiyorum, yuklendim iste. Cok sucladim kendimi, cok abandim bedenime, ruhuma, benligime... Ama guclu kaliyormussun bir sekilde. Bir sekilde o basamaklar cikiliyormus. 
Senkronize ve figur dallarini ayni anda yurutmeye calistim bu sene, fakat hem zorlandim, hem bolundum... Of, cok bolundum. Parcalandim resmen, kendimi kaybettim, onumu goremez oldum. Zaten bir yerden sonra figur tarafina dogru duzgun yonelemedim, senkronizenin en buyuk yarismasi olan Dunya Sampiyonasi’na katilacaktik ve takim olarak buna yonelik cok calisilmasi gerekiyordu... Gece antrenmanlari... Sansliysak: “20.00-cayyolu” veya “22.40-belpa”, degilsek “00.40-belpa”... Haftalar, aylar... Boyle olacagini asla dusunmemisti bu Sila kulunuz...
“Verdigin soz, guvendigin ekip” sozlerini cok tekrar ettim kendime... Yazin basinda takima girecegime soz vermistim ve verdigi sozlerden asla donmeyen biri olarak -insanlara hayir diyemeyen biri icin inanin bana iyi bir ozellik degil- butun sezon takimda devam ettim. Elbette, elbette ekibim bana cok yardimci oldu, hocalarim ve onlarin ongoruleri olmasaydi ben cok daha hasarli cikardim bu sezondan.
Zeynep Hocam (ayni zamanda senkronize antrenorum), anlayisi ve yardima acik tavriyla beni elinden geldigince desteklemeye calisti, elinden geldigince diyorum cunku bu bir takim meselesi ve Zeynep Hoca herkese adil davranmak zorundaydi...
Kutay Hocam, aslinda beni benden iyi tanidigi icin antrenmanlarimi yonetti, programimi beraber duzenledik, bana yaptigi “dinlen”, “o saatte yatarsan gelemezsin antrenmana” gibi hatirlatmalarla yonlendirdik gunlerimi. Bu durum ikimizi de cok yipratti, hatta zaman zaman aramizdaki iliskinin de yara aldigini dusunup cok uzuldum ama yine karsilikli konusarak hallettik problemlerimizi. Hep soylerim, benim en buyuk sansim Kutay Abi, o olmasaydi n’apardim bilmiyorum. Muhtemelen bugunku Sila olamazdim, ona cok sey borcluyum.
Ve Emre Hocam (kondisyonerim), antrenmanlarimizi benim programima gore duzenledi, kendini bana gore ayarladi, beslenme duzenime dikkat etmemi sagladi ve bana hep kim oldugumu hatirlatti aslinda o da Kutay Abi gibi... Potensiyelimi unutmamam icin. 
Ben cok istedim her sey iyi olsun, hepsinde iyi olayim, her seye yetiseyim... Uber super bir mucize olmayi istedim galiba, simdi dusunuyorum da...
Cok fazla agladim, cok fazla fiziksel aci cektim, cok fazla mental guc sarfettim kendimi bir arada tutabilmek icin ama cok hirpaladim kendimi. O yuzden hep uzaklasmak istedim... Yolculuk yapmak istedim, nefes almak istedim cunku boguluyordum artik, nefes alicak alanim kalmamisti.
Ve boyle boyle kendime yuklendigim zamanlarin ardindan, midemdeki dehset agri, acilde gecen ve verilen tomarla agri kesiciye ragmen dinmeyen acimla gecen bir dolu saat... Verilen agri kesici miktarindan yakini goremeyip “gozume bir sey oldu gormuyorum” diye agladigim bile oldu inanir misiniz... Ardindan apandisit suphesi, hastaneye yatis, tahliller, tahliller, delik desik iki kolum ve devamli yapilan tahliller... Dorduncu gun, endoskopiye alindim ve ne var ne yok dokuldu... Gastrit ve reflu hastasi oldugum ortaya cikti ve bunun kendimi cok fazla strese maruz biraktigim icin ortaya ciktigini doktor bana defalarca soyledi. Hayatimi degistirme karari almisken bu tarafla da ilgilenmeliyim diye dusunmedim degil o yuzden... Hayatimi duzene sokma karari aldim mart ayinda. Duzen = figure yonelme
Cunku orasi benim en iyi hissettigim yer... Bu senenin bana verdigi en onemli ve guzel mesaj bu oldu. Cok net gordum, anladim, ben buza aidim. Ve burda kalmak icin kendimi ortaya koymaya hazirim. Bir hayalim var sevgili okuyan, olur olmaz bilemem. Fakat hatirlarsaniz, bundan iki yil once de “geriye bakip keske demek istemiyorum, ben varim” diyerek baslamistim yola. Simdi daha donanimliyim, daha gucluyum ve sifirdan baslamiyorum. Beni taniyan, destekleyen ve ellerini daima omzumda hissettigim, guvendigim bir ekibim var. O yuzden, inaniyorum.  Kendime de, onlara da... Bize inaniyorum. Guzel seyler olacak. 
Gidebilmenin guzelligi midir yolculuk... Veya kendi cizdigin yolun, sana yazilan kadere baglanmasi midir aslinda? Yolun sonunda olmak istedigin kisi midir, olmak istedigin yer midir, yoksa kendini gormeyi istedigin yer midir... 
Yolun sonunda yuzumuzun gulmesi dilegiyle... Baslayalim. :)
Sevgiyle kalin.
2 notes · View notes