#Müşerref Yardım
Explore tagged Tumblr posts
dipnotski · 2 years ago
Text
Müşerref Yardım ve Betül Karakoyunlu – Ütopya ve Gerçeklik Arasında Gençlerin Oryantalizm Algısı (2023)
Doğu’nun toplum dil ya da kültürüne dair her türlü bilginin işlenmesi ve incelenmesi olarak oryantalizm Batı dışı toplumların modernleşme süreçlerinde yerel seçkinler tarafından içselleştirildi. Doğulunun kendi toplumuna Batılı gözü ile bakması, anlamlandırması, yermesi veya küçümsemesi olarak ifade edilebilecek self oryantalizm bu süreçte bir anlam kayması yaşayarak Doğu’dan Doğu’ya yönelen bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
derdiderun · 1 year ago
Text
Evvela Düşmanın Himayesinden Çıkmalıyız.
Dosta yapılacak en büyük yardım ilk merhalede düşmanın himayesinden, rejiminden, ideolojisinden sıyrılmaktır kardeşim! Tıpkı Osman b. Maz'ûn gibi...
Dönem asr-ı saadet dönemidir? Gittikçe çoğalan müşerref gruba Osman b. Maz'ûn da dahil olur artık. Müslüman olur yani.
Yalnız, Velid b. Muğire'nin himayesindeki Osman'ın içi rahat değildir pek tabi.
Kendisi selamettedir bu doğru. Ancak kardeşleri "Allah tektir" dediği için bedel ödemektedir o sıralar. Kimisi çöldeki kızgın kumun üzerinde öder bedelini, kimi de iki farklı istikamete salınan develerin üzerinde.
Hal böyleyken ilk iş düşmanın himayesinden çıkmaktır der Osman b. Maz'ûn yaptığı iç muhasebesinde.
Doğruca Velid'e gider bu kararını açıklamak için:
"Bundan böyle senin değil, Allah'ın himayesinde kalmak istiyorum." der bütün hissiyatıyla. Ve ardından ekler "Gel mescide gidelim ve kararı da bütün herkese açıkla."
Müslümanca bir düşüncenin, mümince bir tefekkürün dış dünyaya yansıttığı bu davranışı Osman b. Maz'ûn-nun.
Osman b. Maz'ûn'un o günün Velidlerine söylediğini sen de piyasa simsarı Yahudi beslemelerine söyle yalnızca Allah'a tevekkül ettiğini. Faizle ilişkini keserek, boykot mallarını boykot ederek, düşmana bütün vucuhatıyla muhalefet ederek.
Tefekkürden Teyakkuza - Ömer Faruk Korkmaz
Tumblr media
51 notes · View notes
tevhidinur · 1 year ago
Text
Tumblr media
Bismillâhirrâhmânirrâhim
Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu Ve Magfiratuhu Ebeden Ve Daimen ﷽
Rabbimizin rızasını ve hoşnudluğunu kazanıp hayırlı Ameller işlemeye muvaffak olacağımız bir gün bir ömür olsun Amin.
Hayırlı nurlu bereketli Cumalar 🌹
Bismillahirrahmanirrahim 🤲🏻
Elhamdü lillahi Rabbil alemin
Essalatü vesselamü ala Rasûlihil kerim
Ya erhamerrahimin
Ya erhamerrahimin
Ya erhamerrahimin
Ya Rabbi, Kur’an-ı Kerim’de bize mübarek belde olarak tanıttığın peygamberler şehri Kudüs’e, zalim ve azgın güçler tarafından başlatılan hayâsızca bir işgal ve tecavüze karşı burda, huzurunda toplandık, hep birlikte ellerimizi açtık, sana yalvarıyoruz, dualarımızı kabul eyle Allah’ım!
Ey hayatın ve ölümün sahibi olan ve şehadeti bizlere en kutlu ideal olarak tanıtan Rabbimiz!
Miracın şehri Kudüs uğruna canını feda eden bütün şehitlerimize rahmet eyle, ruhlarını şad eyle, başta Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) olmak üzere Bedir ve Uhud şehitleri ile birlikte Hazreti Aliyyü’l Murtaza, Seyyid-ü şüheda Hazreti Hüseyin Efendimiz ile beraber haşrolmayı, cennet ve cemalinle müşerref olmayı nasip eyle Allah’ım!
Allah’ım, hani Bedir’de Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed ﷺ şöyle duâ etmişti ;
Ya rabbi, İslam’ın bu ordusuna yardım eyle. Sana iman eden bir avuç mücahidi muzaffer eyle” diye dua etmişti de;
ayet-i kerime ile binlerce melekle yardım ettiğini müjdelemiştin.
Yarabbi şu anda yine, Gazze’nin, Kudüs’ün mazlum mücahitleri başta olmak üzere, âlem-i İslam’ın her köşesinde hak, hakikat ve mukaddesat için mücadele edenlere Bedir’de yaptığın gibi meleklerinde yardım eyle, nusretini göster, kudretinle şerefyab eyle Allah’ım.
9 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 8 months ago
Text
Tumblr media
Gül ile gülistan olmak güllerin derdidir.
Ey Rabbim bizi gül eyle.
Güllerin içinde gülistan eyle.
Aşkı murat etmek aşıkların zikridir.
Sevdiklerini, sevdiklerimizi, sevdiğin eyle.
Annenin çocuğundan kaçtığı günde yarenimizi Peygamberim (S.a.v) eyle.
AMİN... YA RABBİ...
Allah’ım. ﷲ 🤲🏻 ﷲ
“Bizleri iman ile tanıştırdın,
Kur'an ile buluşturdun.
İslam ile müşerref kıldın
İman ve Kur'an ile huzuruna gelmeyi cümlemize nasip eyle ölüm, Kabir, Kıyamet ve cehennem azabından bizleri ve
Ümmet-in tamamını muhafaza eyle.
AMÎÎÎÎN🤲🕋
Allah’ım!
Seni hakkıyla bilmeyi,
Sana hakkıyla hamd etmeyi,
Sana hakkıyla şükretmeyi,
Sana hakkıyla tövbe etmeyi,
Sana hakkıyla ibadet etmeyi
bizlere nasip eyle.
Kulluğun şuuruna erdir bizi.
Hastalarımıza şifa ihsan eyle.
Borçlularımıza ödeme imkanları lütfeyle.
Amin!
Ey Allah'ım!
Gazze’yi masumların kanına bulayan bu şeytanlardan hesap sormak için bize katından bir yardım gönder, onların gücünü bozguna uğratacak iman ve imkan
nasip et.
Filistinlilere bunu yaşatanlara dünyayı cehennem edecek cesaret ve birlik nasip et bize. AMİN
Esselamu Aleyküm
Hayırlı Sabahlar
Tumblr media
5 notes · View notes
hatiragulzaman · 1 year ago
Text
Tumblr media
💫💫💫
Enfal Suresi, Ayet 48:
"Hani şeytan onlara işleyip durdukları (kötü işlerini, fena niyet­lerini) süsleyip, «Bugün insanlardan size üstün gelecek yoktur ve ben de sizi destekleyici bir yardımcıyım!» demişti de iki ordu birbirlerini görüp kar­şılaşınca, (bu defa) topuğu üzerine gerisin geri dönerek şöyle demişti: «Doğrusu benim sizinle ilgim yoktur; sizin göremiyeceğiniz şeyleri görüyo­rum. Hem doğrusu ben Allah'dan korkarım, Allah'ın vereceği ceza şiddet­lidir.»"
Ayetin Açıklaması:
«Hani şeytan onlara işleyip durdukları (kötü işlerini, fena niyetlerini) süsleyip, bugün insanlardan size üstün gelecek yoktur ve ben sizi destek­leyici bir yardımcıyım, demişti...»
Bedir gününde İblîs, böbürlenen şımarık müşriklerin beynine durmadan sinyal verip üstün geleceklerini ve kendisinin de hep destekleyici ve yardımcı olacağını fısıldamıştı. İki ordu karşılaşınca, İlâhî yardım ve ina­yet, Melek Cebrail'in eşliğinde inerken İblîs'in dizlerinin bağları çözülmüş ve gerisin geri dönerken, ilk vaadinin hilâfına müşriklere fısıldayarak, «Si­zinle ilgim yoktur. Sizin göremiyeceğiniz şeyleri (inen yardımcı melekleri) görüyorum. Hem ben Allah'dan korkarım, O'nun vereceği ceza pek şiddet­li olur.» demiş ve uzaklaşmıştı.
Konuyla ilgili bir rivayet ise şöyledir:
Müşrikler Kinâne kabilesi ile savaş halindeydiler, Müslümanlara karşı da bir savaş açtıklarında onlar tarafından arkadan vurulma tehlikesi vardı, bu sebeple tereddüt içinde kalmışlardı. Kervanı kurtarmak üzere yola çıktıklarında bu korkuyu yaşıyorlardı. Yolda aynı kabilenin ileri gelenlerinden Sürâka b. Mâlik ve adamları ile karşılaştılar. Sürâka kendilerine "Bugün sizi yenecek bir güç yoktur, Kinâne adına da ben size teminat veriyor ve yanınızda yer alıyorum." dedi. Bu söz üzerine cesaretleri artan müşrikler Bedir'e doğru sefere devam ettiler. Müslümanlara yaklaşıp kuvvetler birbirini görünce Sürâka, gördüklerinden ve daha önce verdiği bir sözü hatırlamasından dolayı korktu, pişman oldu; -o zamanki şeref ve himaye sözleşmesine sadakat anlayışı böyle gerektirdiği için- açıklama yaparak müşrikleri terk etti. Şöyle ki:
Sürâka, hicret esnasında Hz. Peygamber (asv)'in başına konan 100 develik ödülü kazanmak için onu yakalayıp müşriklere teslim etmek üzere yola çıkan, başına gelenlerden sonra bundan vazgeçen kişi idi. Hicret yolcularına yaklaştığı sırada bir mucize meydana gelmiş, önce atı tökezlemiş ve kendisi de düşmüş, ısrar edince atın ayakları kuma gömülmüş, bunun üzerine korkuya kapılarak Hz. Peygamber (asv) ile karşılıklı bir himaye ve sadakat sözleşmesine razı olmuştu. Sürâka'nın müşriklerden desteğini çekmesinde bu sözleşmeyi hatırlaması da etkili olmuştur. Sürâka daha sonra, Mekke'nin fethinde İslâm'la müşerref olmuştur. (İbn Kesîr, IV, 17-18; İbn Hişâm, Sîre, 11,102-104)
Sürâka'nın yaptıklarının, bu savaşta Allah'ın müstesna yardımları doğrultusunda iki önemli tesiri olmuştur:
a) Müşriklerin Bedir'e yönelme konusundaki tereddütlerini gidermiş, dönmelerini engellemiştir.
b) Savaş kaçınılmaz hale geldikten sonra da geri çekilerek düşmanın moralini bozmuştur.
Müfessirlerin bir kısmı, İbn Abbas'ın yorumuna dayanarak bu olayın doğrudan ve gerçek mânada faili olarak şeytanı göstermişler, "Şeytan Sürâka suretine girerek bunları yaptı" demişlerdir. Bu da mümkün olmakla beraber, bize göre burada mecazî bir anlatım vardır. Şeytanın insanları etkilemesi için insan suretine girmesi gerekmemektedir. Onun hem insanlar arasında temsilcileri vardır, hem de -deyim yerindeyse- her insanın içinde bir melek ve bir şeytan mevcuttur. Şeytan önce Sürâka'yı etkileyerek müşriklere destek vermeye sevketmiş, sonra bu savaşta Allah'ın müstesna yardımlarını görünce kendisinin de bundan zarar görebileceğini anlamış, korkup çekilmiş, bu sırada Sürâka da aklını başına devşirmiştir.
(bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: II/549-550.)
4 notes · View notes
aliiylmazbirhayaldee · 5 years ago
Text
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri’ni rüyada görmenin maddî ve ma’nevî birçok faydaları vardır:
 Hidâyete sebeptir.
 Allâh’ın rahmetine vesîledir.
 Hayra vesiledir.
 Ebedî devlettir.
 Sevgi ve muhabbete sebeptir.
 Zâhid (gören) olur.
 Takvâ sahibi olur.
 Dünyâ sıkıntılarından kurtulur.
 Bütün işleri kendisine kolay gelir.
 Sabır sahibi olur.
 Tahammül eder.
 Tevekkül sahibi olur.
 Kanaatkâr olur.
 Varlığa sevinmez, yokluğa üzülmez.
 İbâdetlerden haz alır.
 Amellerin sırrına vâkıf olur.
 Duâsı makbûl bir kişi olur.
 Allâh (c.c.)’ya teslimiyeti artar.
 Amellerinin sevabı kat kat olur.
 En uzun ömürlü insanların yaptığı ibadetler kadar sevap alır.
 Sünnet-i seniyye üzerine yaşar.
 Yüzü nurlanır.
 Ahlâkı ve huyu güzel olur.
 Allâh dostları onu sever.
 Melekler ona âşık olur.
 Son nefesinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri’ni zâhiren görür.
 Sekerâtü’l-mevt halinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri, ona yardım eder ve ondan şeytanı def eder.
 İman ile irtihâl eder.
 Kıyâmet gününde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri’ne gayet yakın olur.
 Şefaat edicilerden olur.
 Cehennem ateşi kendisini yakmaz.
 Cennetliktir.
 Cennette de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri’yle müşerref olur. 
54 notes · View notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Erdoğan: Hiç kimse bizim aramıza ayrılık tohumları ekemez
Tumblr media
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'de büyük bir mücadelenin içinde olan gerek Mehmetçiklerimize gerekse Suriye Milli Ordusuna, Rabb'imden yardım niyaz ediyorum." dedi.  Erdoğan, Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde düzenlenen Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı'nda yaptığı konuşmada, Hazreti Muhammed'in sevgisiyle dolan bir gecede bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadığını aktardı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, Leyle-i Mevlid'in ülke, millet ve ümmet için hayırlara vesile olmasını, manevi bir uyanışa, yeni bir dirilişe kapı aralamasını Allah'tan niyaz ettiğini söyledi.  Erdoğan, Hz. Muhammed'in veladetinin bir seneidevriyesine daha kavuşturduğu için Allah'a hamd ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Miladi 571 yılında dünyayı teşrifleriyle tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olan sevgililer sevgilisi Peygamberi Zişan Efendimiz'e salat ve selam gönderiyorum. Gönüllerimizin onun hasretiyle kavrulduğu böylesine mübarek bir gecede, Allah'ın selamı Hz. Muhammed Mustafa'nın, ehlibeyitinin, dostların en güzeli Ashab-ı Kiram'ın ve 14 asırdır Hak yolundan ayrılmayan tüm müminlerin üzerine olsun diyorum. Bu kutlu gece boyunca okunan ayet-i kerimelerin, salavat-ı şerifelerin, yapılan duaların ve kılınan namazların Allah katında kabul olmasını diliyorum. Bu vesileyle bir kez daha asırlardır ilimle, irfanla, hikmetle yolumuzu aydınlatan Allah dostlarını hürmetle yad ediyorum. İlayi Kelimetullah uğrunda canlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizin her birine şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Rabb'im, şehitlerimizi cennette Peygamber Efendimiz'e komşu kılsın. Mevlam bizi de şehitlerimizin yolundan ayırmasın. Özellikle böyle anlamlı bir gecede tabii ki şu an da Suriye'de büyük bir mücadelenin içinde olan gerek Mehmetçiklerimize gerekse Suriye Milli Ordusuna, Rabbimden yardım niyaz ediyorum. Yüce Allah hepimizi Hz. Nebi'nin şefaatine nail eylesin. Bakınız Aşık Yunus bu geceyi nasıl anlatıyor: (Alemler, nura gark oldu Muhammed doğduğu gece/ Mümin münafık fark oldu Muhammed doğduğu gece/ Arşın nuru yere indi Suyun rengi nura döndü/ Hep susuzlar suya kandı Muhammed doğduğu gece/ Yunus der ki ey kardeşler/ Akar gözden kanlı yaşlar/ Secde kıldı dağlar taşlar Muhammed doğduğu gece.)"  Erdoğan, böyle manevi hazineler ve müjdelerle dolu bir gecenin hep birlikte idrak edildiğini dile getirerek, "Samimiyet ve gözyaşları ile yapılan duaların Hak katında geri çevrilmeyeceği bereketli bir iklimi teneffüs ediyoruz. Bu gece hürmetine kalplerimiz Habib-i Kibriya Efendimiz'in aşkının narıyla ısınırken tefekkür ve tezekkürle de kulluğumuzu, acziyetimizi, bu dünyadaki varlık gayemizi yeniden hatırlıyoruz. Rabb'im bu mübarek geceyi hakkıyla layıkıyla manası ve ehemmiyetine uygun bir şekilde idrak etmeyi hepimize nasip etsin." şeklinde konuştu. Aile müessesinin çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu belirten Erdoğan, bu nedenle haftanın temasını "Peygamber ve Aile" olarak belirleyen Başkanlığı tebrik etti. Erdoğan, Mevlid-i Nebi Haftası boyunca yapılacak etkinlikler, sempozyum ve diğer programlarla Hz. Peygamber'in örnek hayatını, bilhassa da aile yaşantısını, gençler başta olmak üzere milletin tamamına anlatma imkanı bulacaklarına inandığını söyledi. "Sözlerin en güzeliyle yine en çok onu anarız" Erdoğan, "Biz, Hz. Peygamber'in kutlu yoluna meftun bir milletiz. Türk milleti olarak en çok ona hürmet eder, onu özleriz. Sözlerin en güzeliyle yine en çok onu anarız. Şiirlerin en güzelini onun için yazar, onun için okuruz. Dualarımıza, 'Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed' diyerek yine onun adıyla başlarız. El emeği, göz nuru olan en kıymetli ilim ve sanat eserlerimizi ona ithaf ederiz. Çiçeklerden en çok gülü sevmemiz rengiyle kokusuyla güzelliğiyle onu hatırlattığı içindir. Onun aşkıyla mest olanlar bayrağımızdaki hilalde İsm-i Celal'i, yıldız da ise Habib-i Kibriya'yı görür." diye konuştu.  Hz. Peygamber'e duyulan derin muhabbetin isimlere yansıdığını aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Erkeklerimiz Ahmet'tir, Mahmut'tur, Mustafa'dır, Mehmet'tir. Mehmet oluşu da edebindendir. Aslı onun da Muhammed'dir ama yumuşatarak onu Mehmet'e çevirmişlerdir, olur ya layık olamayız diye. Kadınlarımız Hatice'dir, Fatıma'dır, Ayşe'dir, Zeynep'tir. Onun dostları olan Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali hepimizin başının tacıdır. 'İki reyhanım' diyerek sevdiği Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin bizim de göz bebeğimizdir. Ona hürmeten ordumuza peygamber ocağı, bu ocakta yetişen yiğitlere de Mehmetçik deriz. Dünyanın hiçbir yerinde bunun bir başka benzeri yoktur.  Bu milletin hamuru İslam'la müşerref olduğundan beri, Peygamber Efendimizin aşkıyla yoğrulmuştur. Asırlardır göz kubbemizi süsleyen Ezan-ı Muhammediler millet olarak bağımsızlığımızın remzidir. İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nı dolduran ezan-ı Muhammedi, Diyarbakır Ulu Camisi'nden de aynı ruhla aynı coşkuyla okunur. Edirne Selimiye'de edilen dualar, Şanlıurfa Halilürrahman Camisi'nde yapılanlarla kucaklaşarak arşı alaya ulaşır. Günde beş vakit yönümüzü Kabe'ye dönerken, ellerimizi semaya açarken, selamlaşırken, musafaha yaparken bir kez daha millet, ümmet olmanın şuuruna ereriz. Biz dualarla buluşarak bir oluruz, kardeş oluruz. Ülkemizden binlerce, on binlerce kilometre ötedeki insanların derdiyle bizi dertlendiren İslam ortak paydasıdır, ümmet olma şuurudur." "Biz onları kovamayız, onları bombaların altına gönderemeyiz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üzerinden 1400 sene geçse de Veda Hutbesi'ndeki kutlu tavsiyenin rehberleri olduğunu vurgulayarak, hutbedeki "Müminler, sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler." ifadelerini hatırlattı. Erdoğan, "Arakanlı, Suriyeli, Türkistanlı mazlumlar bizim kardeşimizdir. Hani birileri diyor ya 'Suriyeliler gitsin.' asla biz bunlara eyvallah edemeyiz. Bizim Peygamberimiz unutmayın muhacirdi. Medine Müslümanları ensardı. Şimdi Allah bizlere ensar olmayı nasip etti. Bombalardan kaçan Suriyeli kardeşlerimize de muhacir olmayı nasip etti. Bunu birileri anlamayabilir ama biz bunun idraki içerisindeyiz. O kardeşlerimiz evlerine, topraklarına inşallah oradaki durumlar hal yoluna girdiği zaman zaten kendileri de gidecektir. Ama biz kovamayız, onları bombaların altına gönderemeyiz. Çünkü bizim kardeşlik anlayışımız bu." ifadelerini kulladı.  Afrikalı, Asyalı mağdurların da özbeöz kardeşleri olduğunu, cihanşümul İslam kardeşliğinin sınırının bulunmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hiç kimse bizim aramıza ayrılık tohumları ekemez. Biz vahdete inanırsak, fitne projeleri bu topraklarda boy veremez. Biz Allah'ın ipine, Resulü Ekrem Efendimizin sünnet-i seniyyesine sıkıca sarılırsak hiçbir güç bizi birbirimize düşüremez." değerlendirmesinde bulundu. Müslümanların sancılı günler yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:  "Mezhepçilik fitnesinin, ırk, renk, dil, kabile taassubunun kalplerimizi ve zihinlerimizi esir aldığı bir dönemden geçiyoruz. İnsanı insan yapan değerler, tarihte belki hiç olmadığı kadar ağır bir saldırı altındadır. Ferdi ihtirasların, toplumsal hastalıkların, adaletsizliklerin, baskı ve şiddetin bütün insanlığın üzerine adeta karabasan gibi çöktüğü bir bunalım çağındayız. Yüzyıllardır barış ve esenlik diyarı olan İslam beldelerinden bugün sadece yetimlerin, kadınların, evladını bir kör kurşuna kurban vermiş, yüreği yanan anaların feryatları yükseliyor. Medeniyetlere beşiklik etmiş kadim şehirlerimiz, halkına zulmeden diktatörlerin elinde büyük bir enkaz yığınına dönüşüyor.  İslam ülkelerinde palazlandırılan terör örgütleri, camide namaz kılan müminleri, pazarda alışveriş yapan masumları, okula giden çocukları acımasızca katlediyor. İslam medeniyeti bir tarafta DEAŞ, Boko Haram, Eş-Şebab, FETÖ, PKK, YPG gibi katil sürülerinin, diğer tarafta cehaletin mezhep ve meşrep taassubunun cenderesinde adeta kültürel bir soykırıma maruz kalıyor. Günümüzün haçlıları olan neonazi terör örgütleri, dünyanın en gelişmiş, sözüm ona en demokratik ülkelerinde Müslümanlara hayatı dar ediyor. Rabb'imin bizlere bir lütfu olan doğal kaynaklarımız, o topraklar üstünde yaşayan Müslümanları değil, Batılı sömürgecileri zenginleştiriyor. Gün geçmiyor ki ibadethanelerimize yönelik bir saldırı haberi almayalım. Gün geçmiyor ki müminlerin onurunu ayaklar altına alan bir hadise görmeyelim. Gün geçmiyor ki Peygamber Efendimizin mübarek şahsı manevisine yönelik bir edepsizliğe, ahlaksızlığa şahit olmayalım." Erdoğan, Müslüman olmanın, Müslümanca yaşamanın adeta avuçlarda kor bir ateş tutmak kadar zor olduğu bir dönemden geçildiğini ifade etti.  Umut ışıklarının cılızlaştığı, zulmün alevinin göğe yükseldiği, cehaletin dört bir yanı kuşattığı bugünlerde İslam alemini felaha erdirecek kurtuluş yolunun Allah'ın kitabı Kuran ve onun alemlere rahmet olarak gönderdiği Resulü'nün rehberliği olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:  "Onun getirdiği din, adalet dinidir, merhamet, nezaket dinidir. Onun getirdiği din, selam dinidir, barış, uhuvvet dinidir. Kız çocuklarının diri diri toprağa verildiği bir cahiliye toplumundan tüm insanlığa örnek olan asrısaadeti inşa eden İslam'dır. Bu şerefe nail olmayanların hala kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüklerini görüyoruz. Sömürü düzenini adaletle, hakkaniyetle değiştiren yine İslam'dır. İnsanı esfel-i safilinden eşref-i mahlukata yani yaratılmışların en şereflisine yücelten yine din-i mübin olan İslam'dır. Dünya saadetinin de ahirette kurtuluş yolu da İslam'dadır. Dinimiz İslam ve Peygamberimiz tüm dünyada barış ve güveni, eman ve huzuru, saadet ve selameti inşa için gönderilmiştir. Bizler de işte bu yüce dinin mensubu ve o kutlu Peygamberin ümmeti olarak aynı amaçlar için çalışmakla mükellefiz."  Cumhurbaşkanı Erdoğan, her insanın canının, inancının, neslinin, malının ve haysiyetinin emniyette olduğu hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir ortamda yaşamak istediğini, güvenin insanca bir hayat sürdürebilmenin temel şartlarından biri olduğunu vurguladı.  Toplumun temeli olan ailenin, güven üzerine bina edildiği gibi büsbütün toplumun da güven üzerine kurulduğunu ve varlığını sürdürdüğünü anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Güven duygusunun zedelenmesi ise toplumu ayakta tutan bu temeli sarsar. Güvenilir olmayı, güven aşılamayı, güven içinde yaşamayı bizlere öğreten de yine Allah'ın Resulü'dür. Allah'ü Teala mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de, Peygamberimiz'in bizler için en güzel örnek olduğunu belirtiyor. Onun hayatı sadece biz ümmeti için değil, kendisinden sonra gelen tüm insanlık için de en güzel örnektir. Resul-ü Ekrem'in ahlakı, tavsiyeleri ve sünnet-i seniyyesi, Müslümanlar için dünya ve ahiret saadetinin pusulasıdır. Risaletinden çok önce 'Muhammed-ül Emin' olarak anılan, ömrünün sonuna dek El-Emin olarak kalan bir peygamberin ümmeti olduğumuzu unutmamalıyız. Resul-ü Ekrem öyle bir insandır ki kendisiyle amansız bir mücadeleye girişenler dahi onun dürüstlüğünü ve güvenilirliğini teslim etmek zorunda kalmıştır. Onun Medine'de inşa ettiği toplum modeli, Müslümanlarla beraber farklı inanç mensupları için de bir huzur ve güven kaynağı olmuştur. Bugün de bir güven toplumu inşa etmek istiyorsak aynı samimiyeti, sadakati, emanet bilincini, ahde vefayı, sevgiyi, saygıyı, merhameti hayatımıza hakim kılmamız gerekiyor."  "Güzel ahlakıyla bütün insanlığa rehber olmuştu"  Erdoğan, Hazreti Muhammed'in sevginin, tebessümün, şefkatin, merhametin peygamberi olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:  "Sadece çöle dönmüş kalplere değil, bütün kainata rahmet olarak gönderilen bir insan-ı kamildi. O çocukların peygamberiydi. Topluma yük görülen kadınların peygamberiydi. Köle pazarında meta gibi alınıp satılan mazlumların peygamberiydi. Yine o yetimlerin, öksüzlerin, en çok da kimsesizlerin peygamberiydi. Yolda bir garip görse durur, selam verir, hal ve hatırını sorar ve yolda giderken eğer şöyle bir hayvan dahi görüyorsa eğer ölmüşse herkes onun leşinden, kokusunda kaçınırken o farklı bir şeyini arar, 'Ah dişleri ne kadar da güzelmiş.' derdi. Böyle bir peygamberin ümmetiyiz ama maalesef bizim Peygamberimiz'e hakaret edenler, bu incelikleri anlayamaz. Bir köşede ağlayan bir çocuk görürse yanına gidip gözyaşlarını silerdi. Cömertlik, tevazu, muhabbet, uhuvvet, cesaret, vefa gibi insanın özüne ait bütün iyi hasletler onda birleşmiş, ondan neşet etmişti.  Güzel ahlakıyla bütün insanlığa rehber olmuş, dürüstlüğüyle yol göstermişti. Haklının değil güçlünün üstün olduğu bir çağda her türlü asabiyeti, taassubu, ırkçılığı ayakların��n altına almıştı. Tüm insanlığı Kuran ve sünnet bağıyla birbirine bağlamış, kalpleri kaynaştırmıştı. Zengini fakirin hamisi, siyah tenliyi beyazın kader ortağı yapmıştı. Komşuyu komşuya akraba kadar yakın kılmıştı. Emin kişiliğiyle, sade yaşantısıyla, örnek davranışlarıyla, edep ve hayasıyla insanlığa yepyeni bir dünyanın ve hayatın kapılarını açmıştı. Taş kesilmiş yürekleri yumuşatmış, taşlaşmış kalpleri merhamet ateşiyle eritmişti. Öyle ki onu öldürmek için gelenler, onda dirildiler. Onu inkar edenler, onda hayat buldular. Onu hor, hakir görenler, ondan insanlığı öğrendiler. Ona husumet besleyenler, onun en yakın dostu oldular. Rabb'im bizi Resul-ü Kibriya Efendimiz'in kutlu, mübarek, aydınlık yolundan ayırmasın. Dünyayı nura boğan bu güzel doğumun seneidevriyesine erişmeyi bir kez daha bizler bahşettiği için Rabb'ime hamd-ü senalar ediyorum."  Erdoğan, sevginin, rahmetin, merhametin, yoksulların, yolda kalmışların, mazlumların, gençlerin, çocukların peygamberi olan Hazreti Muhammed'i kemal-i edeple yad ettiğini, milletin ve tüm ümmetin Mevlid Kandili'ni gönülden tebrik ettiğini dile getirdi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un, "Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep/Medyun ona cem'iyyeti, medyun ona ferdi/Medyundur o ma'suma bütün bir beşeriyyet/Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret." dizeleriyle sözlerini tamamladı.  Read the full article
0 notes
picasonungunlugu · 8 years ago
Text
ŞEHİTLERE DUA َّ ِحيـ ِم ِن الر ـ َ ْم َّح ْســــ ِم اللِه الر َّ ِجيــ ِم ِب ِن الر ْ َطا َن ال َّشي ُعو ُذ ِباللِه ِمـ ا َن ﴿﴾ َعَلي ال َّظاِل ۪مي لَّا ِ َن إ ا َ ُع ْدو لَا َ َن ﴿﴾ و ـَّتـ ۪قي ُ ـُة ِلْلم َ َعا ِقـب اْل َ َن ﴿﴾ و َعاَل ۪مي اْل ِبِّ َ لِه ر ْ ُد ِلَّٰ��َ َحم ْل َ أ ُ ال َّسلَّٰام َ ال َّصلَّٰاُة و َ و َت َنا بَّـ َ ا ر َ َنا ي بَّـ َ ُ َّم ر لـه لََّّٰ َ َن ﴿﴾ أ ۪عي َ ْم َج ْ ِب۪۪ٓه أ َ َصح ِل۪ه و َّٰ أ َ ُ َح َّم ٍد و َنا م َ ُسوِلـ َع َّٰلى ر ﴾﴿ ُ َع۪ليم ُع اْل ْن َت ال َّس ۪مي َ َّن َك أ ِ ْل ِمَّنا إ ـ َقـبَّـ Ey Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’ım! Bizleri var ettin, varlığından haberdar ettin, sevgini gönlümüze nakşettin ve bizleri rahmet ve merhametinle huzuruna kabul ettin! Sana sonsuz hamdü senalar olsun Allah’ım! Hz. Adem’den itibaren alemlere rahmet, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdiğin ve insanları dalaletten hidayete, zulmetten nura çıkarmak için ömürlerini seferber eden bütün Peygamberanı ızama ve rusulü kirama, bahusus güzel ahlakıyla insanlığa rehber kıldığın Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya aline, ashabına, etbaına, ehli beytine salatü selam tahıyyatü ikram olsun Allah’ım! Allah’ım bütün samimiyetimizle, gönüllerimizi ve ellerimizi açtık, dua ve niyazda bulunuyoruz. Kabul eyle Allah’ım! Okunan Kur’an-ı kerimleri, Hatmi şerifleri Enbiyanın, evliyanın, ulemanın, şühedanın aziz ruhlarına bağışlıyoruz. Kabul eyle Allah’ım! Ürpermeyen kalpten, yaşarmayan gözden, doymayan nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınıyoruz. Nefislerimizin kötü isteklerinden, heveslerimizin peşinde koşmaktan, şeytanın vesvese ve şerrinden sana sığınıyoruz. Bizleri himaye et ve sevdiğin kullar zümresine dâhil eyle. Milletimizi ve bütün insanlığı her türlü felaket ve tehlikeden muhafaza eyle. Ülkemizi ve İslam beldelerini rahmet, bereket ve inayetinle mamur eyle. Ehli imana, biladı İslama huzur, emniyet ve güven ihsan eyle! Allah’ım! Bizleri ayrılıklardan, fitne ve fesattan uzaklaştır. Maddi ve manevi güçlerimizi birleştir. Aramızdaki dayanışmayı güçlendir. İstiklal ve istikbalimize pranga vurmaya çalışan dahili ve harici düşmanlara karşı bizi mansur ve muzaffer eyle Allah’ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım! Dünya’nın neresinde olursa olsun ezilen, açlık, kıtlık ve sefalet çeken mazlumlara ve biçarelere yardım eyle. Allah’ım! Gencecik bedenlerini vatanlarına siper eden, canlarını din-ü devlet, mülk-ü millet uğrunda feda eden, istiklal ve istikbalimiz uğrunda ruhunu sana armağan eden şehitlerimizin hüznü ile sana yalvarıyoruz. Ellerimizi boş çevirme Allah'ım. Vatan için, millet için, barış için, huzur için, din için, mukaddesat için, hürriyetimiz ve geleceğimiz için can veren bütün şehitlerimizi rahmetinle kucakla Allah'ım. Gelen acı haberlerle yürekleri dağlanan annelere, babalara, eşlere, evlatlara sabr-ı cemil ihsan eyle Allah'ım. Yüce kitabında ‘şehitlere ölüler demeyin’ buyuruyorsun Allah'ım, şehitlerimizi peygamberlerle, şehitlerle, salihlerle birlikte haşr-ü cem eyle. Şehitlerimizi Bedir ve Uhud şehitleriyle, Çanakkale, Malazgirt, Sakarya şehitleriyle birlikte cennette buluştur Allah’ım! Peygamber Efendimiz, 'şehitlik makamı peygamberlikten sonraki en büyük makamdır' buyuruyor. Şehitlerimizi o yüce makamlara eriştir Allah'ım. Birliğimize, dirliğimize göz dikenlere, izzetimize, şerefimize kurşun sıkanlara fırsat verme Allah’ım. Dinimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici fitnelerden fesatlardan milletimizi memleketimizi halas eyle Allah'ım. Tarih boyunca nice saldırıya mertçe, yiğitçe karşı durmuş milletimize bu cinayetler karşısında metanetli, ferasetli, soğukkanlı ve iradeli olmayı lütfeyle Allah'ım. Milletimizin huzur, barış ve kardeşliğine kasteden, tuzak kuranlara fırsat verme Allah’ım! Onların tuzaklarını başlarına çevir. Sana inanan bu necip milletin ismetini hiçe sayanları sen zelilü, kahru perişan eyle Allah’ım! Terör şebekelerinin milletimizin arasına sokmak istediği fitneden, her türlü şerden, fesattan kardeşlik hukukunu çiğnemekten hepimizi milletçe muhafaza eyle Allah'ım. Bütün acılara rağmen milletimizin hiçbir ferdini haktan, hukuktan, adaletten, merhametten bir an bile olsa ayırma Allah'ım. Batısıyla Doğusuyla, Kuzeyiyle, Güneyiyle, dilleri, ırkları, renkleri ne olursa olsun; bütün mazlumların, mağdurların umut bağladığı cennet vatanımızı her türlü sıkıntıdan, kederden bertaraf eyle Allah’ım! İstiklal ve istikbalimiz uğrunda can veren şehitlerimizi senin engin rahmetine tevdi ediyoruz, rahmetinle muamele eyle Allah’ım! Annelerine babalarına, eş ve çocuklarına, kardeşlerine ve  bütün milletimize sabrı cemil ihsan eyle Allah’ım. Gazilerimize acil şifalar lütfü ihsan eyle Allah’ım! Umudumuzu ve huzurumuzu bozmak isteyenlere fırsat verme. Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dahili ve harici düşmanlardan bizleri halas eyle. Biz sırtımızı sana dayadık, sana güvendik, gücümüzü imandan aldık. Yıkılmamıza ve dağılmamıza izin verme Allah’ım. İntikam hırsıyla adaletten şaşan, öfkesine kurban olup hakkaniyetten uzaklaşan, mağrur olup haddi aşan kullarından sana sığınırız. Sen milletimizin bu soylu direnişini bir adalet ve hakkaniyet direnişi olarak muzaffer eyle Allah’ım. Enbiya, evliya, suleha ve şüheda hürmetine dua ve niyazlarımızı kabul eyle Allah’ım! Bizleri bağışla Allah’ım! Birlik ve beraberliğimizi, huzur ve sükûnetimizi, dirlik ve düzenliğimizi daim eyle Allah’ım! Bizi sana ve sevgine layık eyle. Bizleri affolunanlar zümresine ilhak eyle. Sana açılan ellerimizi, sevginle dolan gönüllerimizi, rahmet ve inayetini gözleyen yüreklerimizi boş çevirme Allah’ım! Allah’ım! Bize dünyada ve ahirette iyilik ve güzellikler ihsan eyle. Bizi iyilerle ve iyilerden eyle. Bizi cennet ve cemalinle müşerref eyle Allah’ım! Senin vaadin haktır ve senin her şeye gücün yeter. Âmin. Amin. Ve selamün alelmurselin velhamdulillahi Rabbil alemine el – Fatiha….
1 note · View note
sizekitap · 6 years ago
Text
Türkiye'de Uluslararası Öğrenci Olmak
Türkiye’de Uluslararası Öğrenci Olmak Müşerref Yardım Çizgi Kitabevi Yayınları
Yükseköğretimin uluslararasılaşması, küreselleşme ve bilgi toplumunun sonuçlarından birisidir. Neredeyse her ülke daha fazla uluslararası öğrenci çekebilmek adına çeşitli politikalar geliştirmekte ve küresel bir süreç olan uluslararası eğitime bölgesel ve lokal boyutlar kazandırmaktadır. Türkiye son yıllarda uluslararası öğrencilerin daha fazla tercih ettiği bir ülke haline gelmiştir. Günümüzde 120.000’i aşkın uluslararası öğrenci, Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında eğitim görmektedir. Bu durum siyasal, iktisadi ve kültürel sonuçları açısından yeni bir olguya denk düşmektedir. Bu olgu sosyal bilimlerin her alanında incelenmeye muhtaçtır. Uluslararası öğrenci hareketliliğinin bir diğer boyutu da öğrencilerin yaşadığı tecrübelerle ilintilidir. Ülkemizde sayısı hızla artan uluslarararası öğrenciler, toplumsal yaşantıya yeni bir boyut katmakta ve aynı zamanda toplumsal yaşantıdan etkilenmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’de eğitim gören uluslararası öğrencilerin yaşadığı sorunlar, tecrübeler ve bu öğrencilerin beklentileri, bizzat uluslararası öğrencilerin kalemiyle okura sunulmuştur.
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara
devamı burada => https://sizekitap.com/sosyoloji/turkiyede-uluslararasi-ogrenci-olmak/
0 notes
hmustak · 6 years ago
Text
Zinde bir beyin için 25 taktik
Otomobillerin bile periyodik bakımlarını ihmal etmezken hayatımızın ana kumanda masası olan beynimize neden düzenli bakım yapmıyoruz? Zinde ve çevik bir beyne sahip olmak için neden harekete geçmiyoruz? Unutmayın işleyen beyin ışıldar! Beynimizi tıkır tıkır işletecek 25 taktik...
Beyninizi Zinde Tutacak 25 Etkinlik
1. Kelime öğrenin Araştırmalar gösteriyor; zekânın kelime bilgisiyle doğrudan ilişkisi var. Yanınızda sözlük taşıyın, her gün yeni bir sözcük öğrenin: ‘Müşerref’ olun, ‘murtabit’te kalın.
2. Hikâye anlatın Kendi kendinize kaldıkça karmaşık hikâyeler anlatın ya da daha iyisi yazın. Karakterler yaratın, sokaklar, evler, ağaçlar… Zihninizde sürekli resimler çizdiğiniz, ayrıntılarla boğuştuğunuz için işe yarayacaktır.
3. Test yapın Beyninizin hangi faaliyetlerde eksik kaldığını öğrenmek için test yaptırın. Hafıza, problem çözme, hız, dikkat ya da esneklik gibi konuların hangisinde eksikseniz onun üzerine gidin ve eksiklikle ilgili antrenmanlar yapın.
4. Navigasyon kullanmayın İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre taksi şoförlerinde beyin fonksiyonlarıyla ilgili rahatsızlıklar, diğer meslek sahiplerine göre daha az. Bunun sebebi tüm gün verilen adreslere ulaşmak için sarf ettikleri zihinsel efor. Yeni yollar öğrenmek ve bu yolları hatırlamak zihinsel gelişime bire birmiş. Harita okuyun, yolların fotoğrafını çekin ama illa ki hatırlayın.
5. Meditasyon yapın Zihni iyi şeylerle doldurmak için önce boşaltmak gerek. Bu yüzden meditasyon yapmakta fayda var. Alternatif meditasyon yöntemleri için profesyonellerden yardım da alabilirsiniz.
6. Bulmaca çözün Gazetelerin hafta sonu eklerindekilere göz atsanız bile yeter. Çengel ya da kare bulmaca kesmezse sudokuya geçin. Basitten karmaşığa, kolaydan zora ilerleyin.
7. Sıkı bir kahvaltı Annelerimiz boşuna dememiş okula giderken, “Kahvaltını etmezsen dersi anlamazsın” diye. Doğruymuş. İyi bir kahvaltı, gün içinde anahtarları nereye koyduğunuzu ya da her gün gördüğünüz ofis arkadaşınızın adını hatırlamak için elzemmiş.
8. Parçaları birleştirin ‘Venezüella neredeydi?’, ‘Bu Mona Lisa’nın gözbebeği olabilir mi?’, ‘Papatyanın bir yaprağı eksik’ derken, zihin çaktırmadan açılıyor. İster dünya haritası, ister çiçekli böcekli bir manzara resmi… Yeter ki, yap-boz’daki parçalar birleşsin.
9. Enstrüman çalın Çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada, enstrüman çalan çocukların IQ’sunun çalmayan çocuklara oranla 7 puan yüksek olduğu ortaya çıkmış. Hemen bugün bir enstrüman çalmayı öğrenin. Çocuklarınıza da öğretin. Onları milli enstrümanımız olan blok flüte mahkum etmeyin.
10. Makale okuyun Daha önce hiç ilginizi çekmeyen konularda makaleler okuyun. Google Random bunun için iyi bir yol. ‘Arıların sindirim sistemi’ ya da ‘kamp çadırı kurma teknikleri’ hakkında yeni şeyler öğrenin.
11. Anılar, anılar Eski fotoğraflara, mektuplara bakmak, “Yıl 85, yer Bodrum” deyip, “Bu da ilk aşkım” diye göstermek zihinsel gelişimde işe yarıyormuş. Hatıralar da, kişinin bütünlüklü bir zihinsel yapı kurması için şartmış. Eski defterleri arada bir açın ama siz yine de içlerinden en güzellerini hatırlamaya bakın.
12. Oyun oynayın Bilgisayar, Playstation ya da Wii oyunları zihinsel gelişim konusunda işe yarıyormuş. Saatlerce oyun oynayın demiyoruz ama haftada birkaç kez, PES’te Messi olup top sürmekte ya da Wii’de Alice olup Harikalar Diyarı’nda dolaşmakta fayda var.
13. Evinizi tanıyor musunuz? Gözlerinizi kapatıp zihninizde evinizin içinde gezin. Tüm eşyaları tek tek nereye koyduğunuzu, masanızın üzerinde nelerin olduğunu, mutfakta her zamanki yerinde duran o şişenin üzerinde ne yazdığını hatırlayabilecek misiniz? Cevap hayırsa, bundan sonra evinizi fotoğrafik hafızaya alın, hatırlayın. Bunu pek çok başka şey için de yapabilirsiniz. Misal, sevgilinizin bedeni. Her ayrıntı canlı mı?
14. Hesap makinesi kullanmayın Basit matematiksel işlemler için zihninizi kullanın, mesela telefonunuzdaki hesap makinesini değil. Başlangıçta zor gelebilir ama yaptıkça keyif alırsınız.
15. Dil öğrenin İnsanların kendilerini ifade etme ve problem çözebilme yetenekleri, bildikleri dil sayısıyla doğru orantılı. Ayrıca araştırmalarda yeni bir dil öğrenme sürecinin kişiye hayatındaki başka alanlarda da epey motivasyon kazandırdığı düşünülüyor. Bir lisan, bir insan…
16. Özel günleri hatırlayın Doğum- günleri, yıldönümleri gibi özel günleri kendi kendinize hatırlayın. Bunun için önceden ayarlanmış sistemler kullanmaktansa arkadaşlarınızın ve ailenizin özel günlerini ezberde tutmaya çalışın.
17. Ben dün ne yedim? Her gün bir önceki gün neler yediğinizi hatırlamaya çalışın ve bunun bir listesini çıkarın. Sabah ne yediğinizi hatırlamak bile çok güçken bir önceki günü hatırlamak hafızayı epey çalıştıracaktır.
18. Rutini değiştirin Akşam eve farklı bir yoldan gitmek de olur, bilgisayarınızdaki pencereleri her gün olduğundan farklı bir sırayla açmak da… Alzheimer tedavisinde olmazsa olmazdır: Mesela bilgisayar faresi her zamankinden farklı elle kullanılır, rutin kırılır, zihin çalışır.
19. Anlatın Yeni öğrendiğiniz bilgileri ya da unutmak üzere olduğunuz bir anınızı hatırlamaya ve başkalarına anlatmaya çalışın. Yeni öğrendiğiniz bir bilgiyi sesli olarak ifade ettiğinizde zihninize çok daha etkili bir şekilde kazımış olursunuz.
20. Dinlenin Ne kadar okursam zihnim o kadar açılır, ne kadar araştırırsam idrakım o derece kuvvetlenir demeyin. Sürmenaj olmadan önce durup biraz nefes alın, dinlenin.
21. Seks yapın Hormonlar da zihni etkiliyor. Erkekler için net konuşmak mümkün değilse de kadınlar için mümkün. Yapılan araştırmalar düzenli seks yapan kadınların hafızalarının daha güçlü olduğunu ve problem çözme konusunda daha becerikli olduklarını gösterdi. Sebep, östrojen seviyesinin yükselmesi.
22. Şarkı sözü ezberleyin Durup bir düşünün, kaç şarkının sözlerini ezbere söyleyebilirsiniz? Sonuç üzüntü verici değil mi? Hemen şimdi bir şarkı defteri edinin. Dinlediğiniz şarkıları hatırlayıp yazmaya çalşın. Bunu sevdiğiniz pek çok şarkı için tekrarlayın. Hem artık şarkılara doğru dürüst eşlik de edebilirsiniz.
23. Yeni şeyler dinleyin Güzel müziğin yaratıcı düşünceyi tetiklediği malum ama güzel de olsa hep aynı şeyleri dinlemek zihni bir süre sonra tekrara düşürüyormuş. Uzmanlar uyarıyor: Yeni şeyler dinleyin, güzel şeyler dinleyin, müzik çalarınızdaki nostalji klasörünü silin.
24. Belgesel izleyin İkinci Dünya Savaşı hakkında dört ciltlik bir kitabı okumak zor ama aynı bilgileri içeren bir belgesel film tam yutmalık. Timsahların avlanma dürtüleri hakkında bir makale zorlayabilir ama filmi çekilse izlenir. Belgesel izleyin, kısa yoldan öğrenin. Üstelik araştırmalar, okunarak öğrenen bilgilerdense görülerek öğrenilen bilgilerin daha geç unutulduğunu gösteriyor.
25. Ara verin En kötüsü yorgun ve pes etmiş bir zihni iteklemeye çalışmak. Zihninizi yorgun hissettiğinizde mutlaka ara verin, bir kahve için. Araştırmalar, kahve, çay gibi kişiye ara verdiğinde kendisini iyi hissettirecek dış etkenlerin, tekrar çalışmaya dönüldüğünde odaklanmaya yardımcı olduğunu söylüyor.
1 note · View note
celilsami · 6 years ago
Quote
1951 yılında Pakistan’da Tahir El-Kadri adında bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Okul hayatına 1955’te bir Hristiyan okulunda başlayan Kadri, 1962 yılında İslami eğitim almaya başlar. 1974 yılında Lahor Pencap Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden birincilikle mezun olan Kadri bir süre avukatlık yaptıktan sonra, 1978 ile 1983 arasında mezun olduğu ve daha sonra hukuk doktorasını tamamladığı fakültede hukuk eğitmeni olarak görev yapar. Urduca, Pencabi, İngilizce, Farsça ve Arapçayı iyi derecede bilen Kadri, bu özelliği ile uluslararası din alimleri arasında önemli bir yer edinir. Tahir, o yıllarda eski Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in babası Muhammed Şerif ile tanışır. Zengin bir işadamı olan Muhammed Şerif, Kadri’yi sahibi olduğu dökümhanelerden birine imam olarak atar. Navaz Şerif’in Pencap eyalet başbakanlığını kazanmasının ardından Kadri, devlet televizyonlarında program yapmaya başlar ve ünü gittikçe yayılır. Ancak Kadri’nin düşünce ve konuşmaları oldukça keskindir. Bu durum bir çok din alimini kızdırır. 1970’lerin sonunda Lahor’da halka açık bir konuşma yapmak isteyen Kadri, televizyon ve radyolarda da toplantısının reklamlarını döndürmeye başlar. Kadri’nin konuşmasını dinlemek üzere binlerce insan toplanır. Katılımcılara gördüğü bir rüyadan bahseder ve rüyasını şu sözlerle anlatır: “Birisi bana Pakistan halkına İslam’la ilgili hiçbir şey yapmadıkları için Peygamberimizin çok kızgın olduğunu söyledi. Peygamber efendimiz din bilginlerimize çok kızgın olduğu için ülkemizi terk edecek. Ben peygamberimize giderek ülkemizi affetmesi için kendisine yalvardım. Bir süre sonra peygamberimizin öfkesi geçti ve Pakistan’da kalması için yolculuk biletleri de dahil olmak üzere gerekli ayarlamaları yapmamı istedi.” Kadri’nin anlattıklarında aslında rüyadan fazlası vardı: iddiasına göre Peygamber Efendimiz, beceriksiz bulduğu diğer din alimlerini yerlerinden ederek Kadri’nin politik bir pozisyon almasını istiyor. Bu tip rüyalar okuyucuya inanması zor gelebilir, fakat Kadri’nin o toplantıda anlattıkları kendisine epey bir yandaş toplamasını sağladı. Doğal olarak Pakistan’ın dini liderleri Kadri’nin kendilerinden “beceriksiz” olarak bahsetmesine büyük öfke duydular, takip eden tartışmalar ise Kadri’nin şöhretini arttırmaktan başka bir işe yaramadı. 1981 yılına gelindiğinde Kadri, Müslüman-Hristiyan Diyalog Forumu’nu düzenleyerek iki dinin liderleri arasındaki ilişkiyi geliştirmeye girişti. (Tıpkı Fetullah Gülen’in “Dinler arası Diyalog safsatası gibi). Bu forum, Lahor’da bulunan ve Kadri’nin de yöneticileri arasında bulunduğu Minhac Üniversitesi ve uluslararası yardım kuruluşu olan Minhac Yardım Vakfı‘nın bünyesindeki Minhac’ül Kur’an Derneği‘nde düzenlendi. İslami ve modern eğitimi bir arada veren okul ve kolejler açmaya başlayan Minhac’ül Kur’an, Al Arabiya’nın ifadesiyle “İslami eğitime estetik bir dokunuş” yapan laik bir eğitim anlayışını benimsiyordu. Kadri tarafından “estetik bir İslami dokunuşla” çocuklara seküler eğitim vermek amacıyla açılan okulların, Türkiye ve dünyada benzerlerini açan ise hiç şüphesiz Fetullah Gülen oldu. Her iki düzenbazda dini meşruiyetlerini kendilerince oldukça önemli gördükleri kişilerden alıverdi. Kadri, Ahmet Rıza Han’ın lideri olduğu Biralvi hareketini arkasına alırken, Fetullah Gülen de kendi öğretilerini Bediüzzaman Said Nursi‘ye dayandırdı. Aslında Gülen’in bu şekilde davranarak yapmak istediği şey meşruiyetini pekiştirmekti. Kadri ve Gülen arasındaki bu benzerlik pek çok kişinin dikkatini çekmez. Ancak iki lider arasındaki benzerlikler bunlarla sınırlı değil. Öncelikle iki lider arasında bazı farklılıklar yok değil ancak iş uygulamaya döküldüğünde bu farklıklar yerini sadece benzerliklere bırakıyor. 1980’lerin sonunda Kadri, Pakistan Halk Hareketi adında bir parti kurdu. Fetullah Gülen ise herhangi bir parti yoktu ancak o, kendi örgütünün savunuculuğunu yapan ve sözünden dışarı çıkmayan CHP, HDP, SAADET gibi hemen her düşüncedeki partilere hükmetmeyi çok iyi bildi. 1980’lerin sonunda Kadri, en güçlü destekçileri olan Şerif ailesiyle ters düştü ve 1993’te Pakistan’da düzenlediği bir mitingde Navaz Şerif’e ciddi anlamda muhalefet edip, Şerif’in bir kâfir olduğunu ve cehennemde yanacağını söyledi. Fetullah Gülen geçmişte İslami söylemlerde bulunan Refah Partisi ve bu partinin genel başkanı Necmettin Erbakan’a karşı açıkça muhalefet ediyor ve sert sözlerle eleştiriyordu. FETÖ, AK Parti’yi sadece kendi menfaatleri uğruna destekledi. Hareket ile AK Parti arasında anlaşmazlıklar yaşandığı anda ise parti ve hükümete karşı saldırıya geçti. Dershaneler meselesi ve 17/25 Aralık 2013 Yargı ve Emniyet Darbesi sırasında Gülen’in, tıpkı Tahir el-Kadri’nin Navaz Şerif’e yönelttiği “Cehennemde yanma” bedduaların birebir aynısını AK Parti’ye ve liderine karşı onunda yaptığını lütfen hatırlayın. 1990’ların sonunda General Müşerref ülkede sıkıyönetim ilan edince Kadri siyasete atılmaya karar vererek Müşerref’i destekledi. 2002’de düzenlenen ve Müşerref’in kazandığı referandum için kampanya düzenleyen Kadri, çok geçmeden Müşerref tarafından ödüllendirilerek mecliste bir sandalye sahibi oldu. 29 Kasım 2004’te ise milletvekilliğinden istifa eden Kadri 2005’te Kanada’ya gitti ve bu durumunu da “Hz. Yusuf”un hicreti” olarak nitelendirdi. (FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen’in de çoğu konuşmasında Hz. Yusuf’u örnek verdiğini lütfen hatırlayın). Kadri, okul ve üniversitelerinden mezun olan öğrencileri aracılığıyla Avrupa, Amerika ve Körfez ülkelerinde önemli bir ağ oluşturarak ciddi bir servet edindi. Dünyanın birçok şehrinde şubesi bulunan Uluslararası Minhaj-ul Kuran Örgütü’ne 2011’de Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından “Özel İstişare Statüsü” verildi. Kadri ve Gülen arasında şüphesiz başka ortak öğeler de bulunuyor. İki lider de, okullar ve öğrenci yurtları kurarak ve buralarda yetişen öğrencileri dünyanın çeşitli yerlerine yollayarak itibarlarının yayılmasını sağlıyor. Bu öğrenciler sayesinde edindikleri büyük servetler de cabası. Tahir el-Kadri ve FETÖ liderinin yıllardır imanlı nesiller yetiştirme bahanesiyle Müslümanlardan “himmet” adı altında topladığı paranın 100’er milyar dolardan daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Gülen örgütü şu anda AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’a ve dolayısıyla da Türkiye’ye zarar vermek için top yekun seferber olmuş durumda. Bu noktada iki lider arasındaki benzerlik daha da çarpıcı hale geliyor. Zira uzmanlara göre Kadri’nin öğrencileri, polis akademileri ve yargı alanında uzmanlaşarak güvenlik güçlerinin ve adli sistemin kendisine hizmetini sağladı. Öyle ki, Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin tüm üyeleri 2012 yılında Kadri’nin adamlarından oluşmuştu. Gülen’in mankurtlaşmış müritleri de, tıpkı Kadri’nin yandaşları gibi yargı, emniyet, ulusal güvenlik ve istihbarat alanlarına el atıp devlet içine sızmak suretiyle Türkiye’yi son zamanlarda pek çok problemin içine çekti. Hatta 15 Temmuz 2016’da FETÖ mensubu askerlerce askeri darbeye dahi kalkıştı. Bir diğer ortak özellik de, her iki liderin televizyon konuşmaları ve yazdıkları kitaplarla takipçilerine seslenmesi. Gülen ve Kadri adeta kitap üretim merkezi gibi çalışıyor. Kadri’nin 1000’den fazla eserinin olduğu iddia ediliyor. Bu iki liderde dindar görünerek güya kendi kendilerini gönüllü sürgün etmişler. Biri Kanada’da diğeri Pensilvanya’da Hz. Yusuf’un sürgün hayatını yaşıyor. Sihirli sözcük “din ve İslam” olduğu için çok kolayca destekçi toplayabiliyorlar. Kaos yaratmak ve ülkedeki siyasi partileri yıpratmak suretiyle ülkelerin politik kırılganlıklarını arttırmak her ikisinin de ortak özelliği. Kadri, demokratik yollarla seçilmiş hükümeti devirmek için Müşerref’e destek verirken, Gülen bu işi önceleri partiler, sonrasında yargı ve emniyet ve en sonunda da askeri kullanarak yaptı. Kadri, Afganistan ve Irak’ı işgal eden ABD’ye karşı mücadele veren Müslüman savaşçıları kınarken, Gülen de Gazze’ye insani yardım götürdüğü sırada İsrail tarafından vurulan ve 9 kişinin hayatını kaybettiği Mavi Marmara olayında İsrail’in yanında saf tutup, “İsrail’in kendi sularını koruma hakkı olduğu” yönünde açıklama yaptı ki bu sırada Mavi Marmara gemisi uluslararası sularda seyrediyordu. Ve nihayet 28 Temmuz 2017 tarihinde Kadri’nin okullarında yetişip Pakistan Anayasa Mahkemesi’ne sızan Anayasa Mahkemesi üyeleri, Panama belgeleriyle ortaya çıkan yolsuzluk iddialarına karıştığı gerekçesiyle Başbakan Navaz Şerif’in görevden uzaklaştırdı ve Başbakan Şerif’i ömür boyu siyasetten men etti. Pakistan Anayasa Mahkemesi Hakimi Ejaz Afzal Han, düzenlediği basın toplantısında, 5 kişilik hakim heyetinin oy birliğiyle Navaz Şerif’in görevden uzaklaştırılmasına karar verdiğini duyurdu ve “Pakistan Başbakanının parlamento ve mahkemeye karşı dürüst davranmadığını” belirterek, Şerif’in artık başbakanlık koltuğuna “layık olmadığını”, Başbakan Şerif’in çocukları Meryem, Hasan, Hüseyin Şerif ve milletvekili Muhammed Safdar aleyhinde de söz konusu mahkemede yolsuzluk davası açılacağını açıkladı. Pakistan’ın seçilmiş Başbakanı Navaz Şerif’in Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla 28 Temmuz’da görevden azledilmesinin ardından, Pakistan’ın FETÖ’sü olarak bilinen Tahir-ül Kadri ülkeye dönme kararı aldı. 12 yıldır yaşadığı Norveç’in başkenti Oslo’dan, Pencap Eyaleti’nin yönetim merkezi Lahor’a uçakla inen sapkın imam Kadri’yi taraftarları karşıladı. “Zafer” konuşmasına, yargı darbesinde görev alan Anayasa Mahkemesi hakimlerini tebrik ederek başlayan Kadri, “Şerif hükümeti”ni tamamen ortadan kaldırmak için ilerleyen süreçte kullanacağı senaryoları ardı ardına sıraladı. Terör örgütü elebaşı Kadri, siyasi müttefiki olan ana muhalefet partisi PTI’nın lideri İmran Han’ı selamlamayı da unutmadı ve ülkeyi beraber yönetecekleri imasında bulundu. Gövde gösterisi yapan elebaşı Kadri’nin ardından ekranlara çıkan ana muhalefet partisi lideri İmran Han ise; “Tahir-ül Kadri ülkemize geldiği için mutluyuz. Onu tam destekliyoruz” sözleriyle bağlılık yemini etti. Türkiye’de 17-25 Aralık 2013 Yargı ve Emniyet Darbesi ve 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişiminin arkasında yer alan terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen, amacına ulaşmış olsaydı, tıpkı İran İslam Devrimi sırasında Tahran Havaalanına inen Humeyni gibi ve tıpkı Lahor’a inen Tahir el-Kadri gibi ABD’nin Pensilvanya eyaletinden uçağa binip Ankara Esenboğa’ya inecekti. Bu şerefsiz vatan haini için Ankara’da kalacağı yer bile hazırlanmış, ABD dönüşü sırasında giyeceği Yavuz Sultan Selim’e ait kaftan ise Gülen’e götürülmeye çalışılırken son anda ele geçirilmişti. Pakistan ana muhalefet partisi PTI Genel Başkanı İmran Han, Mayıs 2017’de Çovrangi Cezaevi’nde hapis yatan yandaşlarına destek için Karaçi’de sözde “ADALET YÜRÜYÜŞÜ” başlatmıştı. Türkiye’nin ana muhalefet partisi olan CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Haziran 2017’de Maltepe Cezaevi’nde hapis yatan FETÖ casusu Enis Berberoğlu’nu kurtarmak için başlattığı yürüyüşün adı da “ADALET YÜRÜYÜŞÜ” değil miydi? Üst aklın farklı coğrafyalardaki kollarını oluşturan Tahir-ül Kadri ve FETÖ lideri Fetullah Gülen tıpkı siyam ikizi gibi birbirinin benzeri. Elebaşı Kadri, tıpkı FETÖ gibi “Dinlerin birliği ve dinler arası diyalog” gibi laik söylemleri savunuyor, rüyalar yoluyla Hz. Muhammet’ten talimatlar aldıklarını yalanlarını uydurarak yandaşlarını kandırıyor. FETÖ terör örgütünün yayın organı Samanyolu TV ve diğer basın yayın organları gibi Tahir-ül Kadri çetesinin televizyon kanalının ismi de çok ilginç. Kadri’nin TV kanalının ismi SAMA TV. “Sama” Pakistan dilinde “gökyüzü” anlamına geliyor. Elebaşının konuşmasını saniye saniye nakleden kanal, gün boyu örgüt propagandası yapıyor. 12 Ocak 2018 günü Türkiye’de Anayasa Mahkemesi tartışmalı bir karara imza atarak Türkiye gündemini bir anda değiştirdi. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan akademisyen yazar Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında ‘hak ihlali’ kararı vererek tahliyesine hükmetti. Anayasa Mahkemesi, konuya ilişkin açıkladığı gerekçeli kararında; “Mehmet Altan’ın 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce katıldığı televizyon programında sarf ettiği sözlerin bir bütün olarak değerlendirildiğinde darbe girişimine ortam yaratmak amacıyla söylendiğine dair olgusal temelinin bulunmadığını, Mehmet Altan’ın “FETÖ/PDY’nin amaçları doğrultusunda hareket ettiği” iddiasına kant olarak gösterilen “banknot, banka hesabı, Altan’ın yapılanma mensuplarınca yürütülen bir soruşturmaya dâhil edilmemesi ve telefon görüşmelerinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu” ifade etti. Halbuki hem Mehmet Altan hem de Şahin Alpay, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri ve bu konuda çağrışım yapan mesajlar verdiği iddia edilen ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla 3 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanıyor. Bu karar şunu açıkça ortaya koyuyor ki FETÖ yapılanmasının son kalesi dimdik ayakta ve harekete geçmek için uygun zamanı bekliyor. 2019 yılında yapılacak Başkanlık seçimlerine az bir süre kala CHP veya başka bir yapı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak tek bir başvuru neticesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, tıpkı Pakistan’da Navaz Şerif’e yapıldığı gibi; “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parlamento ve mahkemeye karşı dürüst davranmadığı” gibi eften püften bir bahaneyle görevden aldığını, siyaseten yasaklı duruma düşürdüğünü ve gerek Cumhurbaşkanı gerekse Erdoğan’ın çocukları ve yakınları aleyhinde mahkemelerde yolsuzluk davaları açılacağını” beyan ettiğini bir düşünsenize. Anayasa Mahkemesi’nin vereceği tek bir kararla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyeti yok edilecek, aldığı kararlar hükümsüz hale getirilecektir. ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm Türkiye düşmanları Anayasa Mahkemesi üyelerine “mal bulmuş Magribi” misali sarılacak, tüm Batı medyası “Türkiye’de bağımsız yargının zaferi” şeklindeki sevinç nidalarını büyük puntolarla gazetelerine basacaktır. Böyle bir durumda Türkiye’de kelimenin tam anlamıyla kaos yaşanacak, devletin idaresi imkânsız hale gelecek, büyük ihtimalle ya ordu ve emniyet içerisindeki kripto FETÖ yapılanması, ya da ordu içinde şimdilerde gittikçe kuvvetlenen “İttihat Terakki” zihniyetli ulusalcılar darbe yapıp ülke yönetimini ele geçirecektir. Sonrası ne olur? Sonrası TUFAN… Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM
Eyyup Akkan
0 notes
demirmehmet-blog · 7 years ago
Text
Ya Rabbi! Aziz milletimizi ağır imtihanlardan muhafaza eyle! Fitne ateşiyle bizi tutuşturmak isteyenlere karşı yekvücut olmayı, tek bilek olmayı milletçe hepimize nasip eyle Allah'ım! Bütün acılara rağmen milletimizin hiçbir ferdini haktan, hukuktan, adaletten, merhametten bir an olsun ayırma! Sana inanan bu aziz milletten yardım ve inayetini, kuvvet ve rahmetini esirgeme Allah’ım! Bizleri bütün mazlumların, mağdurların umut bağladığı ülkemize ve tarih boyunca canlarını veren bütün şehitlerimizin uğruna canlarını verdikleri yüce değerlere sahip çıkanlardan eyle Allahım! Ya Rabbi!! Evlatlarımızı ailelerine, vatanına, milletine hayırlı eyle. Çocuklarımızın kalplerini iman ve Kur’an nuru ile tenvir eyle Allah’ım! Ya Rabbi! Şu mübarek amin diyen sesler hürmetine; ortak evimiz ve imtihan yurdu olan dünyamızı savaşlarla, işgallerle, katliamlarla, açlıklarla, inleyen bir enkaz olmaktan kurtar! Varlık alemine ibret nazarıyla bakabilmeyi bizlere nasip eyle! Yeryüzü ve tüm mahlukat bize emanet, biz de birbirimize emanetiz. Mazlumlara, gariplere, yetimlere, kimsesizlere sahip çıkmayı; çocukların, kadınların, gençlerin, yaşlıların hasılı bütün mahlukatın hak ve hukukunu korumayı bizlere nasip eyle Allah’ım! Kırık kalpleri onarmayı; yaralı gönülleri imar etmeyi; haset, kin ve nefretten uzak durmayı; aramızda sevgi, merhamet ve kardeşlik köprüleri kurmayı lutfeyle Allah’ım! Ya Rabbi! Bizleri, günahta ve düşmanlıkta değil; iyilikte ve takvada yardımlaşanlardan eyle! Hak ve hakikatin yolunda olanlardan eyle Allah’ım! Bizleri, birbirine kin güdenlerden, nefret duyanlardan, buğzedenlerden; fitne çıkaranlardan, gıybet ve iftiraya bulaşanlardan, kul hakkına girenlerden eyleme Allah’ım! Bizleri, kendisi için istediğini mümin kardeşi için de isteyenlerden, işlerini adalet, hakkaniyet, merhamet ve şefkatle icra edenlerden eyle Allah’ım! Ya Rabbi! Şu mübarek duamızda günahkâr beden ve gönüllerimizi istiğfar ile arıtmak istiyoruz. Sen nasip eyle Allah’ım! İmanımızı ve ahdimizi tazelemek muradımız. Sen bahşeyle Allah’ım! Kırdığımız kalpleri onarmak, paraladığımız onurları tamir etmek, ihlal ettiğimiz hak sahipleriyle helalleşmektir borcumuz. Sen lufteyle Allah’ım! Allah’ım! “Rabbimiz! Yalnız Sana güvenip dayandık, Sana yöneldik ve sonunda da Senin huzuruna varacağız.” diye sana yakaran Hz. İbrahim peygamberin lisanıyla yalvarıyoruz. Huzuruna tertemiz yüzle, hesabını verebileceğimiz salih amellerle varmayı bizlere nasip eyle Allah’ım! Rabbimiz! Peygamberimizin (s.a.s) dilinden hiç düşürmediği dua ile Sana yalvarıyoruz. “Allahümme inneke afüvvün, kerimün, tühıbbül afve fa’fu anna”. “Allah’ım! Sen affedicisin. Sen Kerim’sin. Affetmeyi seversin. Bizleri affeyle Allah’ım!” Allah’ım! Bütün peygamberlerin yaptığı dua ile Sana yöneliyoruz. “Rabbena atina fi’d-dünya haseneh, ve fi’l-ahirati haseneh, ve kına azabe’n-nar.” “Rabbimiz! Bize dünyada güzellikler ihsan eyle, Ahiret’te de güzellikler ihsan eyle. Bizi cehennem azabından muhafaza eyle.” Yâ Rabbe’l-Âlemîn, Bizleri zikrinde, şükründe, hüsn-i ibadetinde daim eyle. Bedenlerimize sıhhat ve afiyetler ihsan eyle. Ümmet-i Muhammed’e güzel hizmette bizlere güç ve kuvvet ihsan eyle. Vefatımız geldiği zaman da dilimiz zikrinle meşgulken, alnımız secdede iken, Senin sevdiğin ve razı olduğun bir hal üzereyken ruhumuzu kabzeyle Allah’ım. Ecel şerbetini içeceğimiz son nefesimizde, Kelime-i şahadet ki buyurun, "Eşhedu En La İlâhe İllâllah Ve Eşhedu Enne Muhammeden Abduhu Ve Resuluhu " diyerek, ruhumuzu teslim edebilmeyi, imanlı ve selim bir kalp ile huzuruna çıkmayı cümlemize nasip eyle Allah'ım. Bizleri cennetinle, cemalinle müşerref eyle Allah'ım. Dualarımızı kabul eyle Allah'ım. el fatiha meas seLavat.
Tumblr media
0 notes
aleyna-yilmaz-blog1 · 7 years ago
Text
ALİ RÂMÎTENÎ HAZRETLERİNİN HİKMETLİ SÖZLERİ
Tumblr media
Ali Râmîtenî Hazretlerinin hikmetli sözlerinden bazıları… 1- “«İbadetler on cüz olup dokuzu helâli taleb etmektir. Geri kalan bütün ibadetler, bir cüzdür.» Helâl yemeyen kişi, kendinde Allâh’a itaat etme gücü bulamaz, hep isyâna meyleder. Helâl yiyen kişi de Allâh’a isyankâr olamaz…” 2- “Üç kalbin birleştiği yerde, mü’min mânen mesâfe almış olur: a- Kur’ân’ın kalbi (Yâsîn), b- Mü’min kulun ihlâslı kalbi, c- Gecenin kalbi seher vakti.” 3- “Minnetle hizmet eden çoktur. Hizmeti minnet bilenlerse azdır. Siz hizmette bulunma fırsatını elde etmiş olmayı minnet bilir ve hizmet ettiklerinize minnettar kalırsanız, herkes sizden memnun olur, şikâyetçiniz azalır.” 4- “Muhabbetin şartı muvâfakat etmektir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i sevdiğini iddiâ eden kişinin O’na tâbî olması gerekir.” 5- “Hak Teâlâ ile sohbet edin! Eğer O’nunla sohbet edemiyorsanız, O’nunla sohbet eden kişilerle sohbet edin!” 6- “Dünya ve âhiret, iki kız kardeş gibidir. Bir kişinin iki kardeşi birden nikâhlaması mümkün değildir. Dünya ve âhiret sevgisi bir arada bulunmaz. Hâlbuki ikisi de mahlûktur. O hâlde Yaratıcı ile yaratılmışın sevgisi bir arada nasıl bulunsun?!” 7- “«…O’na ancak güzel sözler yükselir…» (Fâtır, 10) âyetinin hükmünce, zikir kuşunun ulvî âlemlere uçabilmesi için iki kanadının olması lâzımdır. Biri huzur, diğeri ihlâs!” Ali Râmîtenî Hazretleri’ne; “–Îman nedir?” veya “–Tasavvuf nedir?” diye sordular. “–Fasl ve vasl, yani ayırmak ve birleştirmektir.” diye cevap verdi. Yani gönlü mâsivâdan ayırmak ve Hak Teâlâ ile beraber olmak. “–Cehrî zikri hangi niyetle yapıyorsunuz?” diye soranlara Râmîtenî Hazretleri şu cevâbı verdi: “–Bütün âlimler, ölüm döşeğindeki insana kelime-i tevhîdi telkîn etmenin ve o kişinin yüksek sesle zikretmesinin câiz olduğunda müttefiktirler. Dervişlere göre, zâten her nefes son nefestir.” 8- İyi arkadaş, iyi işten daha mühimdir.” 9- Ali Râmîtenî Hazretleri’nin meclisinde âlimlerden biri onu övercesine: “–Siz özsünüz, biz ise kabuk!” deyince, Râmîtenî Hazretleri: “–Öz, kabuğun himâye ve koruması altındadır.” diye cevap verdi. Cevizin kabuğu şerîate, içi de tarîkate benzer. Kabuk olmazsa cevizin içi çürüyüp zâyî olur. Öz, kabuğa muhtaç olduğu gibi tarîkat ehli de şerîat âlimlerine muhtaçtır. 10- “«…Ey îmân edenler! Hepiniz Allâh’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!» (en-Nûr, 31) âyet-i kerîmesinde hem işaret vardır, hem beşâret/müjde… Tevbe etmeye işaret, tevbenin kabûl edileceğine de beşâret vardır. Eğer, Allah Teâlâ tevbeyi kabûl etmeyecek olsaydı onu emretmezdi. Onu emretmesi, kabûl edeceğinin delîlidir. Ancak kişinin kusurunu görmesi şartıyla…” 11- “Amel etmek gerek… Ancak amele güvenmeyip sanki onu hiç yapmamış gibi düşünmek gerek… Bu şekilde kusur ve acziyeti îtirâf ederek amel-i sâlihlere devam etmek gerek!” 12- “İki şeye çok dikkat ediniz: Konuşurken ağzınızdan çıkana, yemek yerken ağzınıza girene!” 13- “Kabûl olması için, günah işlemediğiniz bir dille duâ edin!” Yani, Hak dostlarının huzûrunda tevâzû sahibi olun ve onların gönüllerinde yer edinin ki onlar da sizin için duâ etsinler. 14- Bir gün, bir kişi, Hâce Azîzân’ın huzûrunda: “Âşıklar bir demde iki bayram ederler.” mısraını okuyunca o: “–Hayır! Üç bayram ederler.” buyurdu. O zât bu sözün mânâsını sorunca Hâce Azîzân g şöyle îzah etti: “–Kulun bir kere Allah Teâlâ’yı zikretmesi, Hak Teâlâ’nın onu iki zikri arasında gerçekleşir.” Yani Hak Teâlâ önce kendisini zikretmesi için o kula yardım eder. Bu sâyede kul zikre muvaffak olur. Sonra Allah Teâlâ kulunun zikrini kabûl şerefiyle müşerref kılar. Tevfîk, zikir ve kabûl… Bir nefeste yaşanan üç bayram…” Deylemî, Müsnedü’l- Firdevs, III, 107/4062. Resâil-i Sitte-i Zarûriyye, Delhi 1308, s. 14. Muhammed Pârsâ, Muhammed Bahâüddîn Hazretleri’nin Sohbetleri, s. 60. Reşahât, s. 90. Erzengî, Şerh-i Risâle-i Azîzân, s. 39. Erzengî, a.g.e, s. 2-3. Erzengî, a.g.e, s. 86. Ali Râmîtenî, Mahbûbu’l-Ârifîn, (Resâil-i Sitte-i Zarûriyye içinde), s. 11-12. Ebû’l-Kâsım, er-Risâletü’l-Bahâiyye, vr. 49b. Erzengî, a.g.e, s. 146. Reşahât, s. 90. Erzengî, a.g.e, s. 12. Erzengî, a.g.e, s. 157, 161, 235. Reşahât, s. 92. Reşahât, s. 92. Reşahât, s. 92. Reşahât, s. 94. Reşahât, s. 94. Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları ALİ RÂMÎTENÎ HAZRETLERİ KİMDİR?
Tumblr media
Uyarı: Sitemizde yer edinen ve alacak yazı, haber, yazı, video, yorum ve tüm mevzular kategoriler tıbbi bilgiler bir tek genel bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgiler zaman içinde geçerliliğini kaybedebilir. Sitede yer edinen bu bilgiler hiçbir süre hekim muayenesinin yerini alamaz, hekim muayenesi ve tedavisi yerine kullanılamaz, kişisel teşhis ve tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilemez. Sitemiz, uzman bir doktora danışılmadan meydana getirilen herhangi bir uygulamadan doğabilecek zarardan görevli tutulamaz. Sitemizi ziyaret eden, yorum icra eden kişiler, bu ikazları kabul etmiş sayılacaktır. Dost isminde herhangi bir bireysel yada kurumsal şirket , siteler ve kişiler ile alakalı en ufak bir bağlantısı , ortaklığı ve benzeri ilişkileri yoktur. Kaynak : islamveihsan Read the full article
0 notes
yazan-kalem-siyah06 · 8 months ago
Text
Tumblr media
Gül ile gülistan olmak güllerin derdidir.
Ey Rabbim bizi gül eyle.
Güllerin içinde gülistan eyle.
Aşkı murat etmek aşıkların zikridir.
Sevdiklerini, sevdiklerimizi, sevdiğin eyle.
Annenin çocuğundan kaçtığı günde yarenimizi Peygamberim (S.a.v) eyle.
AMİN... YA RABBİ...
Allah’ım. ﷲ 🤲🏻 ﷲ
“Bizleri iman ile tanıştırdın,
Kur'an ile buluşturdun.
İslam ile müşerref kıldın
İman ve Kur'an ile huzuruna gelmeyi cümlemize nasip eyle ölüm, Kabir, Kıyamet ve cehennem azabından bizleri ve
Ümmet-in tamamını muhafaza eyle.
AMÎÎÎÎN🤲🕋
Allah’ım!
Seni hakkıyla bilmeyi,
Sana hakkıyla hamd etmeyi,
Sana hakkıyla şükretmeyi,
Sana hakkıyla tövbe etmeyi,
Sana hakkıyla ibadet etmeyi
bizlere nasip eyle.
Kulluğun şuuruna erdir bizi.
Hastalarımıza şifa ihsan eyle.
Borçlularımıza ödeme imkanları lütfeyle.
Amin!
Ey Allah'ım!
Gazze’yi masumların kanına bulayan bu şeytanlardan hesap sormak için bize katından bir yardım gönder, onların gücünü bozguna uğratacak iman ve imkan
nasip et.
Filistinlilere bunu yaşatanlara dünyayı cehennem edecek cesaret ve birlik nasip et bize. AMİN
Esselamu Aleyküm
Hayırlı Sabahlar
5 notes · View notes
alanyasondakika · 7 years ago
Text
İstikametin neresi?...
Son dakika haberleri Alanya'nın en hızlı internet haber sitesi Alanya Express'te http://www.alanyaexpress.com/istikametin-neresi/
İstikametin neresi?...
İstikametin neresi?
Bir ayette Rabb’imiz şöyle buyuruyor: “Rabbimiz Allah’tır deyip de istikamet üzere dosdoğru yolda yürüyenler için ne bir korku vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. İşte onlar, cennet ehlidir. Amellerinin karşılığı olarak orada ebedî kalacaklardır.” (Ahkaf 46/13-14) Bir hadiste ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah’a iman ettim de! Sonra da dosdoğru ol!” Bu kutlu ifadeyi sahabeden Süfyan b. Abdullah es-Sakafi (ra) naklediyor. Diyor ki: “Ya Resulallah! Bana İslâm hakkında öyle bir söz söyle ki, senden sonra bu konuda hiç kimseye bir şey sormayayım.” Resulullah Efendimiz (s.a.s) buna az, öz ama kapsamlı bir cümleyle şöyle cevap veriyor: “Allah’a iman ettim de! Sonra da dosdoğru ol!” (Müslim, İman, 62) Peygamberimiz (s.a.s), bu sözünde İslâm’ı, kalbe ve hayata dair iki kavramla ifade ediyor: İman ve İstikamet… İman ettim diyerek dosdoğru yola çıkmak ve bu yoldan hiç sapmadan, savrulmadan cennetle, cemâlullahla müşerref olana kadar dosdoğru ilerlemek… Her gün her namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha suresinde, “(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz” diyerek tevhid inancımızı dile getiriyoruz. Sonra da “Bize sırat-ı müstakimi göster, bizi dosdoğru yola ilet!” diye Rabb’imize dua ve niyazda bulunuyoruz. Aynı surede sırat-ı müstakimin, dosdoğru yolun mahiyeti şöyle ifade edilir: “Nimetine erdirdiklerinin yoluna ilet!” Ve son olarak da, “Gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!” diyerek niyazımızı, yakarışımızı ifade ediyoruz. Her gün okuduğumuz bu sureden öğrendiğimize göre sırat-ı müstakim, yeni bir yol değildir. Daha önce üzerinden gidilmiş, tecrübe edilmiş bir yoldur. Kimi o yolun hakkını vermiş nimete kavuşmuştur. Kimi o yoldan sapmış dalalete düşmüştür. Kimi de o yoldan çıkmış gazaba duçar olmuştur. Unutmayalım ki başka bir ayette Rabb’imiz, nimete kavuşanların, sırat-ı müstakim üzere olanların peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihler olduğunu bildiriyor; Allah’a ve Resûlü’ne itaat edenlerin onlarla birlikte olacağı müjdesini veriyor. (Nisâ 4/69) Şu imtihan dünyasında istikamet sahibi olmak oldukça zor. Nefis ve şeytan, heva ve hevesler, arzu ve istekler, menfaat ve ihtiraslar, bağımlılık ve tutkular, güç ve dünya tutkusu, sürekli iman ve istikametimize zarar veren, bizleri hidayetten dalalete sürükleyen unsurlar. Bu sebeple imtihanı, ancak Rabb’imizin lütuf ve inayetiyle, sadık iman, samimi niyet, sahih bilgi ve salih amellerle kazanabileceğimizi bilmeliyiz. Bunun için daima her türlü niyet, kalp ve düşüncelerimizde, her türlü dil, üslup, söz ve söylemlerimizde, her türlü iş, eylem, tutum ve davranışlarımızda doğruluk ve istikamet sahibi olup olmadığımızın muhasebesini yapmalıyız. Gerçekten bugün Müslümanlar olarak bizler “iman ve istikamet” noktasında nerede duruyoruz? Kur’an’ın yanında, Peygamberimizin tarafında mıyız? Hakkı istiyor, hakikati arıyor muyuz? Akıl ve irademizi hak ve hakikat yolunda kullanıyor muyuz? Her işimizin doğru, her sözümüzün hak olmasına özen gösteriyor muyuz? Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Kalp istikamet üzere olmadan kişinin imanı istikamet üzere olamaz. Dil istikamet üzere olmadan kişinin kalbi istikamet üzere olamaz. Komşusu kötülüklerinden emin olmayan kişi de cennete giremez.” (İbn Hanbel, III, 199) Buna göre kalp ve dil istikamet üzere olmadan iman istikamet bulamaz. Kişinin ahlakı doğruluk ve dürüstlük üzerine yönelmeden nefsi istikamet bulamaz. Hal ve hareketleri istikamet üzere olmayan kişinin bütün emekleri boşa gider. Ahlaki nitelikleri ve huyları istikamet üzere olmayan kişinin manevi gelişmesi mümkün değildir. Ne mutlu istikamet üzere olanlara! Ne mutlu dosdoğru olanlara! Kur’an-ı Kerim’de bize öğretilen ve akl-ı selim sahiplerinin yaptığı bildirilen şu duayı hiç dilimizden düşürmeyelim: “Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma! Bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız Sensin.” (Âl-i İmrân, 3/8)
İstikametin neresi?…
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.alanyaexpress.com/istikametin-neresi/
0 notes
fakirogrenci · 8 years ago
Text
New Post has been published on Dini Hikaye
New Post has been published on http://www.dinihikaye.com/hakimin-dort-sucu/
Hakimin dört suçu
Hazreti Ömer Radıyallahü Anh, hilafeti zamanında Hımıs ileri gelenlerine bir mektup yazıp çevredeki fakirlerin kendisine bildirilmesini isteyerek yardım edeceğini bildirdi. Hımıs’lılar Şam ve civarında bulunan fakirlerin bir listesini Halife Hazreti Ömer’e arzettiler. Hazreti Ömer (R.A.) gelen listeyi açıp baktığında listenin başında kadı olarak ta’yin ettiği Sa’d bin Amir’in ismini görüp listeyi getirenlere hakiminin malî durumunu sordu. Onlar:
– Hakimimiz hakikaten gayet fakirdir. Çünkü rüşvet olacağı korkusundan, en küçük bir hediyemizi bile kabul etmiyor, dediler. Bu sözler Halife Ömer’in hoşuna gitmişti:
– Allah’tan bu kadar korkan hakiminizin hoşunuza gitmeyen tarafları da vardır herhalde… Dedi. Onlar: Hakimlerinden şikâyetlerinin de olduğunu ve bazı hallerinden memnun olmadıklarını söyleyerek kusurlarını şöyle sıraladılar:
1 – Hakimimiz vazifesine her zaman sabah namazından sonra başlaması lâzım geldiği halde kuşluk vakti vazifesinin başına gelir.
2 – Hakimimizi hiç bir gece aramızda görmüyoruz. O hep kendi başına evine çekilir halkla münasebet kurmaz.
3 – Hele haftada birgün, evinden dışarı bile çıkmaz, kapısını arkasından sürgüleyip içerden ses bile vermiyor.
4 – O’nun şahid olduğu bir hadise vardır. O hadise aklına geldiği zaman baygınlık gelir ve üzüntüsünden hastalanır. O hadise ise Eshaptan Hubeyb’in öldürülmesidir, dediler.
Hımıslıların şikâyetlerini sonuna kadar dinleyen Hazreti Ömer, onlara bir kısım erzak ve giyecek vererek gönderdi. Hakim Sa’d bin Amir’i de kusurlarının sebebini öğrenmek üzere huzuruna davet etti.
Hakim, Hazreti Ömer’in huzuruna geldiğinde, Halife O’na Hımıslıların bazı şikâyetleri olduğunu söyleyerek dört kusurunun sebebini sordu. O, bu dört hatasını şöyle izah etti:
Birinci kusurum; ailem hasta olduğundan evin bütün işlerini bizzat kendim görüyorum ve bu sebepten vazifemin başına ancak kuşluk vakti gelebiliyorum, ikincisi ise; gündüzleri halk için vazife gören bir kimsenin gece olunca Hak için vazife görmesine müsaade edersiniz her halde. Ben akşam olunca gün boyu yaptığım işlerin muhasebesini yapıyor acaba yaptığım işlerde bir kusurum var mı diye onu tetkik ediyorum.
Üçüncüsü ise; sırtımdakinden başka giyecek elbisem yoktur. Haftada birgün giydiğim çamaşırlarımı yıkıyor temizlik işleri ile meşgul oluyorum. Hatta evimde bile üzerime alacak bir elbisem olmadığından yıkadığım çamaşırlarım kuruyuncaya kadar hiçbir kimseyi görüşmeye bile kabul edemiyorum.
Hubeyb’in şehid edilmesini hatırlayınca bayıldığım ise doğrudur. Çünkü müşrikler Hubeyb’i asarlarken ben yanlarında idim. Belki mani olabilirdim, ama o zaman İslâmla müşerref olmamıştım, sadece hadiseye seyirci kaldım. İşte bu hadise aklıma geldikçe kendimi tutamıyor mes’uliy etinden korktuğum için bayılıyorum, hastalanıyorum, diye sayarak dört kusurunu da Halife Ömer’e izah etti.
Sa’d bin Amir’in (R.A.) bu izahatı karşısında göz yaşlarını tutamayan Halife çok memnun oldu ve ondan sonra Sad’ı hatırladıkça ağlar «Ah Sa’d ah Allah korkusu seni ne kadar yüceltmiş» der onunla iftihar ederdi.
0 notes