#Koşu bağışıklık sistemi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçecekler ve Spor İlişkisi
Bağışıklık sisteminde sporun önemi. Pandemi döneminde küçük hamlelerle Bağışıklık sisteminizi güçlendiri.
Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin 3 Önemli Etken Bağışıklık sistemi nedir, faydaları nelerdir, nasıl güçlendirilir, içeceklerin ve sporun etkisi ilişkisi nasıldır, koşu bağışıklık sistemi etkisi nasıl işler. Hastalıkların kol gezdiği bu dönemde Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin İçecekler ve Spor İlişkisi konusunu ele almak istedik. Bağışıklık sistemi sağlığı ve düzenli spor arasında…
View On WordPress
#Bağışıklık sistemi nasıl güçlenir#Bağışıklık sistemi nedir#Bağışıklık sistemi ve spor#Bağışıklık sistemi ve spor ilişkisi#Bağışıklık sistemini güçlendirmek#Bağışıklık sistemini güçlendirmek için#bağışıklık sisteminin önemi#Bağışıklık Sisteminizi Güçlendiren Besinler#Bağışıklık ve beslenme#Bağışıklık ve spor ilişkisi#Bağışıklık ve spor ilişkisi nedir#Koşu bağışıklık sistemi#Spor ile bağışıklık sistemi#Sporun bağışıklık sistemine Faydaları#Virüsler ve bağışıklık sistemi#Zayıf bağışıklık sistemi belirtileri
0 notes
Text
0 notes
Text
Evde Kal, Hareketsiz Kalma!,
Doç. Dr. Cem Arıtürk, evde geçirilen sürede hareketsiz kalmanın vücuda olumsuz yansımaları olabileceğini fakat küçük egzersizlerle bu sürecin avantaja çevrilebileceğini belirtiyor.
Tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüs Covid-19’a karşı alınacak en önemli önlemlerden birisi şüphesiz ki mecbur kalmadıkça evden çıkmamak. İşe, markete, hastaneye gitmek ya da banka ATM’si kullanmak gibi zorunlu ihtiyaçlar için evden çıkmak durumunda kalanlarınsa muhakkak maske ve eldiven takmaları gerekiyor.
Evde kalma süreci uzadıkça insanlar rutin hayatlarında yaptığı birçok eylemden uzaklaşmış oluyor. Özellikle düzenli spor yapanlar, bisiklet kullananlar, dışarıda koşu-yürüyüş yapanlar, yüzenler, pilates yapanlar için hareketsiz ev yaşamının getireceği eksiler can sıkabiliyor. Bu durum vücuda getirdiği olumsuzlukların yanı sıra psikolojiyi de olumsuz etkiliyor. Bu yüzden ev içerisinde ufak tefek egzersizlerin yapılması genel sağlık açısından ve bağışıklığı güçlü tutmak açısından oldukça dikkat edilmesi gereken bir konu.
Evde kalmanın çok önemli olduğunun fakat bu süreçte hareketsiz kalmamak gerektiğinin altını çizen Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk; “Özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşların; kalp damar sistemi hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalığı olanların evden çıkma yasağına uymaları gerekmektedir. Bunun dışında kalan herkesin işe gitmek, alışveriş ve sağlık ihtiyaçları gibi zaruri ihtiyaçları sağlamak dışında evden çıkmamaları çok önemlidir. Komşu, eş ve dostla aynı evde toplanıp zaman geçirmek, misafir kabul etmek ve misafirliğe gitmek de sosyal izolasyonu yıkmak demektir. Bu nedenle bu dönemde eşimizle dostumuzla, teknolojinin bize sunduğu imkanlarla iletişim kurmak bu salgını en az hasarla atlatmamız için en önemli yollardan biridir. Bu dönemde evdeki hareketsiz yaşamın getirdiği kilo alma, kas-eklem ağrıları, vücutta hamlaşma ve psikolojik çöküntülerin etkilerini en aza indirmek için düzenli hafif egzersizler yapılmalıdır. Aslında salgın dönemi çoğu insan için düzenli egzersize başlamak adına bir fırsat oldu. Düzenli egzersiz yapmak pek çok sistem açısından vücuda faydalı ve koruyucu bir alışkanlık. Covid-19’a karşı bağışıklığı güçlü tutmanın da en etkili yollarından birisi düzenli egzersiz. Yapılan aktivitenin yoğunluğu, süresi, şiddeti ve bireyin fiziksel uygunluğu başta olmak üzere pek çok faktör egzersizin bağışıklık üzerindeki etkilerini değiştirebilmektedir. Genel olarak sağlıklı yaşam amacıyla düzenli ve orta düzeyde egzersiz yapan bireylerde bağışıklık sisteminin güçlendiği bilinmektedir. Ancak özellikle şiddetli egzersizi takip eden 3-72 saatlik süreçte; bağışıklık sistemi, fiziksel aktivitenin etkilerinden ötürü baskılanmaktadır. Bu nedenle bu dönemde egzersiz sonrası dinlenme ve yeterli besin-sıvı tüketimi bağışıklık sisteminin korunması açısından önem taşımaktadır.” şeklinde konuştu.
The post Evde Kal, Hareketsiz Kalma! appeared first on Malatya Sonsöz Gazetesi.
,
Doç. Dr. Cem Arıtürk, evde geçirilen sürede hareketsiz kalmanın vücuda olumsuz yansımaları olabileceğini fakat küçük egzersizlerle bu sürecin avantaja çevrilebileceğini belirtiyor.
The post Evde Kal, Hareketsiz Kalma! appeared first on Malatya Sonsöz Gazetesi.
, ,
Hanife Sarı
, {authorlink}, http://www.malatyasonsoz.com.tr/evde-kal-hareketsiz-kalma-h295206.html, http://www.malatyasonsoz.com.tr/feed, Malatya Sonsöz Gazetesi,
Malatya’nın En Çok Okunan Gazetesi, malatya haber,son dakika,hava,durumu,spor
, http://www.malatyasonsoz.com.tr/wp-content/uploads/2018/04/favicon-150×150.jpg, malatyanethaber, 396666, 3 Nisan 2020, 08:31
Doç. Dr. Cem Arıtürk, evde geçirilen sürede hareketsiz kalmanın vücuda olumsuz yansımaları olabileceğini fakat küçük egzersizlerle bu sürecin avantaja çevrilebileceğini belirtiyor.
Tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüs Covid-19’a karşı alınacak en önemli önlemlerden birisi şüphesiz ki mecbur kalmadıkça evden çıkmamak. İşe, markete, hastaneye gitmek ya da banka ATM’si kullanmak gibi zorunlu ihtiyaçlar için evden çıkmak durumunda kalanlarınsa muhakkak maske ve eldiven takmaları gerekiyor.
Evde kalma süreci uzadıkça insanlar rutin hayatlarında yaptığı birçok eylemden uzaklaşmış oluyor. Özellikle düzenli spor yapanlar, bisiklet kullananlar, dışarıda koşu-yürüyüş yapanlar, yüzenler, pilates yapanlar için hareketsiz ev yaşamının getireceği eksiler can sıkabiliyor. Bu durum vücuda getirdiği olumsuzlukların yanı sıra psikolojiyi de olumsuz etkiliyor. Bu yüzden ev içerisinde ufak tefek egzersizlerin yapılması genel sağlık açısından ve bağışıklığı güçlü tutmak açısından oldukça dikkat edilmesi gereken bir konu.
Evde kalmanın çok önemli olduğunun fakat bu süreçte hareketsiz kalmamak gerektiğinin altını çizen Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk; “Özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşların; kalp damar sistemi hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalığı olanların evden çıkma yasağına uymaları gerekmektedir. Bunun dışında kalan herkesin işe gitmek, alışveriş ve sağlık ihtiyaçları gibi zaruri ihtiyaçları sağlamak dışında evden çıkmamaları çok önemlidir. Komşu, eş ve dostla aynı evde toplanıp zaman geçirmek, misafir kabul etmek ve misafirliğe gitmek de sosyal izolasyonu yıkmak demektir. Bu nedenle bu dönemde eşimizle dostumuzla, teknolojinin bize sunduğu imkanlarla iletişim kurmak bu salgını en az hasarla atlatmamız için en önemli yollardan biridir. Bu dönemde evdeki hareketsiz yaşamın getirdiği kilo alma, kas-eklem ağrıları, vücutta hamlaşma ve psikolojik çöküntülerin etkilerini en aza indirmek için düzenli hafif egzersizler yapılmalıdır. Aslında salgın dönemi çoğu insan için düzenli egzersize başlamak adına bir fırsat oldu. Düzenli egzersiz yapmak pek çok sistem açısından vücuda faydalı ve koruyucu bir alışkanlık. Covid-19’a karşı bağışıklığı güçlü tutmanın da en etkili yollarından birisi düzenli egzersiz. Yapılan aktivitenin yoğunluğu, süresi, şiddeti ve bireyin fiziksel uygunluğu başta olmak üzere pek çok faktör egzersizin bağışıklık üzerindeki etkilerini değiştirebilmektedir. Genel olarak sağlıklı yaşam amacıyla düzenli ve orta düzeyde egzersiz yapan bireylerde bağışıklık sisteminin güçlendiği bilinmektedir. Ancak özellikle şiddetli egzersizi takip eden 3-72 saatlik süreçte; bağışıklık sistemi, fiziksel aktivitenin etkilerinden ötürü baskılanmaktadır. Bu nedenle bu dönemde egzersiz sonrası dinlenme ve yeterli besin-sıvı tüketimi bağışıklık sisteminin korunması açısından önem taşımaktadır.” şeklinde konuştu.
The post Evde Kal, Hareketsiz Kalma! appeared first on Malatya Sonsöz Gazetesi.
Münasıran Otomatik Alınan Haber Kaynak linki Tıklayın Haber Kaynağına gidin Author:
Hanife Sarı
var reklamstore_region_id = 540842;
Evde Kal, Hareketsiz Kalma! Evde Kal, Hareketsiz Kalma!, Doç. Dr. Cem Arıtürk, evde geçirilen sürede hareketsiz kalmanın vücuda olumsuz yansımaları olabileceğini fakat küçük egzersizlerle bu sürecin avantaja çevrilebileceğini belirtiyor.
#malatya asayiş haberleri#malatya güncel#malatya haber#malatya haber trafik kazası#malatya haberleri#malatya net haber#malatya son dakika
0 notes
Text
İnsan, fizyolojik yapısı gereği sürekli hareket etme ihtiyacı hisseder. Dünyadaki diğer canlılar gibi insan da kendini koruyacak ve yaşamda tutabilecek fiziksel bir güce sahiptir. 18 ve 19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesi dünyadaki mekanik ve elektrik enerji sistemlerinin büyük bir gelişme göstermesine, insanların hareket etme ihtiyacının giderek azalmasına neden oldu. Teknolojik buluşların getirdiği kolaylıklar ve sağladığı olanaklarla insanlar her geçen gün daha az hareket etmeye, gün boyu oturarak çalışmaya başladılar.
Özellikle günümüzde bilişim hızının etkisiyle dijital gelişim tavan yapmış durumda. Neredeyse tüm ihtiyaçlarımızı artık bir düğmeye basarak karşılayabiliyoruz. Örneğin kullandığımız gündelik teknolojiler; lamba, klima, televizyon, çamaşır ve bulaşık makinelerinden akıllı evlere varana dek tüm ihtiyaçlarımızı yerimizden kalkmadan parmağımızın ucundaki kumandayla karşılayabiliyoruz. Bisikletle veya yürüyerek gidilebilecek kısa mesafelere bile son derece rahat ve konforlu arabalarla gitmeyi tercih ediyoruz. Çok katlı yapıların artması ile evlerimiz ve çalışma ofislerimiz gökdelenlere taşınmış ve böylece merdiven kullanımı yerini asansöre bırakmış durumda. Bilgisayarlar, tabletler ve diğer akıllı teknolojiler tüm yaş gruplarını hareketsiz bir yaşama mahkûm etti. Bu konu derinleştikçe örnekler de arttırılabilir.
Ezcümle, hareketli yaşamın önemini tüm bilimsel araştırmalar ortaya koymakta. Peki bu kadar rahata ve konfora alışan insan şimdi ne yapmalı? Önceliğimiz, kaç yaşında olursak olalım bedenimize uygun bir spor dalı veya fiziksel bir aktivite belirlemek. Bunlar egzersiz, koşma, yüzme, yürüme, bisiklete binme, aletli spor, yoga, tenis, masa tenisi, voleybol, basketbol, futbol, doğa yürüyüşleri ve geziler olabilir. Şayet dışarıda çalışmıyorsak, evde günlük işlerimizi yaparak da metabolizma hızımızı artırabilmeliyiz.
Fiziksel Aktivite Artışı Bize Ne Tür Faydalar Sağlar?
Düzenli fiziksel aktivite;
Bizi strese karşı korur ve duygu durumumuzu olumlu yönde etkiler. Vücuttaki serotonin, endorfin gibi hormonların salgılanmasını arttırır. Bu hormon salgıları bizi depresyon, endişe, stres gibi negatif duygu durumlarından korur.
Bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Bu nedenle hastalıklara yakalanma riskimiz azalır.
Kolay algılamamızı sağlar ve hafızamızı güçlendirir; yaratıcılığımızı artırır ve problemleri kolaylıkla çözmemize yardımcı olur.
Uyku problemlerimizi çözer. Beden yorulduğunda rahatlıkla uykuya geçer, uykusuzluk problemi riskini azaltır.
Kaslarımızın güçlenmesini ve eklemlerimizin esnekliğini artırır, rahat hareket etmemizi sağlar ve bundan dolayı bacak, bel bölgelerindeki ağrılar ve krampların oluşmasına engeller.
Vücudumuzdaki toksinlerin büyük oranda atılmasını sağlar, kilo vermemizi hızlandırırken, vücudumuzdaki yağın yakılmasına yardımcı olur, bu sayede fit bir vücuda sahip oluruz ve kendimizi daha iyi hissederiz.
Sağlıklı ve düzenli bir beslenme alışkanlığı kazanmamızı sağlar.
Yaşam kalitemizi artırır. Vücudumuzda biriken negatif enerjiyi yok eder, günün her saatinde enerjik bir bedene sahip oluruz.
Kişisel olarak bu kadar çok faydası olan fiziksel aktivitelerin, toplumsal yaşama etkisi de şüphesiz çok büyük olacaktır. Sağlıklı toplum, huzurlu ve mutlu insan ile başlar. Hâl böyleyken ailemizle, arkadaşlarımızla, akrabalarımızla ve de toplumu oluşturan insanlarla mutlu bir yaşam sürme şansımız pekâlâ artacaktır.
Şehirlerde Spor İçin Güzel Bir Alternatif: Kapalı Spor Kulüpleri Günümüz şehir hayatında spor aktiviteleri birçok kapalı ve açık alanlarda yapılabilmekte. İnsanları hareket etmeye yönlendirmek için özel spor ve fitness salonlarının sayısı gün geçtikçe artmakta. Bu tür tesislerden faydalanmak isteyenler üyelik sistemi ile aylık veya yıllık periyotlarda çeşitli ücretler ödeyerek spor yapma ve sağlıklı kalma imkânı bulabiliyor. Ayrıca yerel yönetimlerin özellikle ev hanımlarına yönelik düzenlediği kapalı alan spor etkinlikleri; yoga, fitness, aerobik eğitimleri de pek çok katılımcıya ulaşmakta.
Yoga Nedir? Son dönemlerin en popüler fiziksel aktivitelerinden olan ruh, beden ve zihin dengesini sağlayan yogadan bahsetmeden olmaz. Hem kapalı alanlarda hem de açık alanlarda yapılabilen doğru nefes alma teknikleri ve insan fizyolojisine en çok fayda sağlayan egzersizlerden oluşan spor ve felsefe karışımı olan yoga, enerji yükseltme ve sağlıklı bir yaşam sürme noktasında çok tercih edilen bir yaşam biçimi. Sıkça karıştırıldığı gibi yoga, bir din veya dogmatik ritüeller biçimi değil. Bütün dinlere, inançlara ve rengi, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun ayırt etmeden tüm insanlara ait bir felsefe.
Yoganın tarihsel gelişimini anlatmak, bu süreci kronik olarak ortaya koymak oldukça güç. Bir yaşam felsefesi olan yoganın gelişim ve uygulama şekilleri insanlık tarihi kadar kadim bir geçmişi kapsamakta. Basit bir egzersiz programı ya da belirli bir beslenme modeli de değil. Belki klişe bir söylem olacak ama yoga bir yaşam biçimi. Evren ile birlik yolu… Tamlık, bütünlük, sükûnet hâlinde olmak, anda kalmak, tüm evrenle iletişim içinde bulunabilmek olarak tarif ediliyor.
Yoga Programlarına Nasıl Katılabiliriz? Yoga kapalı ve açık alanlarda rahatlıkla yapılabilen bir aktivite. Yakınımızdaki bir spor kulübünde, spor salonunda veya sadece yoga eğitimi veren merkezlerde seanslara ve eğitimlere katılabilme imkânları mevcut. Son zamanlarda çeşitli yoga eğitim merkezleri sessiz ve doğal alanlarda yoga kampları düzenlemekte. Bu bazen kent merkezlerindeki parklar ve mesire alanları olurken bazen de doğal güzelliklerden oluşan pastoral bir alan olabiliyor. Bu kamplara katılanlar hem fiziksel hem de ruhsal bir dengeye kavuştuklarını ve yoganın kent yaşamını daha katlanılabilir hâle getirdiğini ifade ediyor.
fiziksel hareketlilik
fiziksel hareketlilik
yeni yaşam şekli
kapalı spor klüpleri
yoga
Belgrad Ormanı
Suadiye-Feneryolu
Polonozköy Koşu Parkuru
Maçka Parkı
Zeytinburnu-Bakırköy Sahil
Bostancı-Feneryolu
Balat Sahili
Üsküdar Sahili
İstanbul’un Koşu ve Yürüyüş Parkurları
Belgrad Ormanı Belgrad Ormanı, İstanbul’da her dönemde çok popüler olan yaz-kış demeksizin koşu yapan insanları görebileceğiniz bir yer. Parkurunun uzunluğu 7 km. Ağaçların arasında yapacağınız yürüyüş ve koşular hem vücut ritminizi yeniden ayarlayacak hem de stresten uzak, bol oksijen dolu bir etkinlik yapmanızı sağlayacak.
Suadiye-Feneryolu Sahil Yolu İstanbul’un Anadolu Yakası’nda bulunan ve hafta sonları hak ettiği ilgiyi gören Suadiye-Feneryolu Sahil Yolu’nun en çok 6 km’lik kısmında spor yapılabiliyor. Bahar aylarında günün her saati, yaz aylarında ise sıcaktan korunmak için erken saatler veya akşam saatleri tercih edilmeli.
Polonezköy Koşu Parkuru Anadolu Yakası’nın diğer spor alanlarından biri de Polonezköy Tabiat Parkı. Koşu ve yürüyüş için ideal bir parkura sahip olan Polenezköy’de spor yaptıktan sonra, kahvaltı ve yemek için doğayla iç içe mekanlar bulabilmek bölgeyi günün tamamını geçirebilecek olağanüstü bir yere dönüştürüyor.
Maçka Parkı Şehrin merkezinde bulunan bu parkurun ulaşımı son derece kolay. Ağaçlar sayesinde günün her saatinde spor yapan insanların en sık tercih ettiği parklardan biri. Egzersiz programında merdiven çıkmak varsa Maçka Parkı biçilmiş kaftan.
Zeytinburnu-Bakırköy Sahili İstanbul’un Avrupa Yakası’nda bulunan Zeytinburnu-Bakırköy Sahil Yolu 8 km uzunluğunda bir spor alanına sahip. Kıyıda bulunan spor alanları buraya gelenlere hem şehrin içinde hem de şehrin dışında gibi hissettirebilen ilginç bir parkura sahip.
Bostancı- Feneryolu Sahili Anadolu Yakası sakinleri için çok özel spor rotalarından biri. Uzun bir parkuru olan sahil, özel zemin döşemesi sayesinde spor yapmayı kolaylaştırmakta. Gönül rahatlığıyla günün her saati keyifle spor yapılabilir.
Balat Sahili Avrupa Yakası’nda Atatürk Köprüsü ve Haliç arasında yer almakta. 3 km uzunluğunda kısa bir parkuru bulunuyor. Kısa olması keyifli bir spor aktivitesi yapmanıza engel olmuyor. Bu parkuru sabah erken saatlerde tercih etmek yerinde bir karar olacaktır.
Üsküdar Sahili Avrupa Yakası’na gitmek istemiyorum diyenler için, Anadolu Yakası’nda boğaz havası alınabilecek güzel bir aktivite alanı. Uzun bir sahil şeridine sahip. Kalabalıkları sevenler için uygun bir parkur.
NOTLAR
Fiziksel Hareketliliğin Önemi Ülkemizde Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün konuyla ilgili geliştirdiği projeler çeşitli farkındalıkların oluşmasına katkı sağlamakta. Bunlardan biri olan “Sağlık İçin Günde 10.000 Adım” sloganıyla yola çıkılan projede fiziksel hareketliliğin sağlık açısından önemi vurgulamak istenmiş ve bu kapsamda “3 Ekim Dünya Yürüyüş Günü” olarak ilan edilmiş.
Yeni Yaşam Şekli Teknolojinin hızı, günlük aktivite kapasitemizi kısıtlayıp bizi göreceli bir konfor alanına sıkıştırmışken sağlık araştırmaları durumun her geçen gün insan açısından kötüye gittiğini ortaya koymakta. Bu yeni yaşam şeklinin beden ve ruh sağlığı üzerine olumsuz etkileri insanın hareketli bir yaşamdan uzaklaştıkça esenliğini yitireceği yönünde. Modern hayatın günlük rutininde yapılması gereken asgari hareket miktarı azaldığından insanlarda bedensel ve ruhsal rahatsızlıkların artmış olması kaçınılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkmakta.
Kapalı Alan Spor Çeşitleri Kapalı spor salonlarının içinde havuz, buhar odası, sauna, hamam, tenis gibi etkinlik olanakları bulunuyorsa spor kulübü; apartman altlarında hizmet verenler ise spor salonu olarak sınıflandırılmakta. Bu tür salonlarda her çeşit fiziksel egzersize yönelik spor aktiviteleri yapılabilmekte. Başta aletli spor, yoga, pilates, crossfit, spinning, zumba, crunch, aerobik, yüzme ve tenis olmak üzere birçok spor alternatifiyle şehirde yaşayan ve fiziksel aktivite alanı kısıtlı olan insanlara yönelik hizmet veren bu tesisler ciddi anlamda ilgi görüyor.
Yoganın Faydaları Yoganın insanın günlük yaşamında denge kurma, odaklanma, sorun çözme becerilerini geliştirme ve dayanıklılığı artırma gibi konularda yardımcı olduğu düşünülüyor. Tam bir kentli hastalığı olan uyku problemlerinin de çözümü olarak uzmanların önerdiği yoga, bir çeşit kimyasal olmayan kentli ilacı gibi ele alınıyor.
*Bu yazı Marmara Life 2019 / Eylül-Ekim sayısında yayımlanmıştır.
Şehir İnsanının Kaçış Noktaları: Açık Alan Spor ve Aktiviteleri İnsan, fizyolojik yapısı gereği sürekli hareket etme ihtiyacı hisseder. Dünyadaki diğer canlılar gibi insan da kendini koruyacak ve yaşamda tutabilecek fiziksel bir güce sahiptir.
0 notes
Text
Mide Yanması Nasıl Geçer? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavileri
Mide yanması nasıl geçer? Reflü rahatlatma, mide yanması için ne kullanılır? gibi sorularınızın cevabını vermeye çalışacağız. Şu anda dünyada çok fazla yetişkinin en az ayda bir kez mide yanması semptomları yaşadığı tahmin edilmektedir. Anketler, günlük veya haftalık mide yanması ve/veya asit reflüsü semptomlarını bildiren kişilerin sayısının son on yılda yaklaşık yüzde 50 oranında arttığını bulmuştur. Bu insanlardan biriyseniz, en acı verici mide yanması belirtilerinden nasıl en hızlı şekilde kurtulacağınızı merak ediyorsanız okumaya devam edin!
Aşağıda daha fazla bilgi edineceğiniz gibi, mide yanması ile mücadele etmek, öncelikle ve en nihayetinde duruma neden olan şeyleri bulmak ve ardından alttaki tetikleyicileri kaldırmak için adımlar atmayı gerektirir. Bu hazımsızlık biçimleriyle uğraştığınız nedenler arasında zayıf bir diyetin tüketilmesi, yeterli egzersiz yapılmaması, ileri yaş, sindirim yönünü değiştirme, sıklıkla bazı ilaçları kullanan ya da çok fazla stres altında olan nedenler yer alır.
Doğal mide yanması ilaçları bu nedenle, bazı problemli yiyeceklerden kaçınmak, daha fazla gıda tüketmek ve uyku, egzersiz, ilaç kullanımı ve stres yönetimi alışkanlıklarınızı değiştirmek gibi yaşam tarzı değişiklikleri ve diyet değişiklikleri içerir.
Mide Yanması Nedir?
Mide yanması, göğüste veya üst batında ağrılı yanma hissine neden olan rahatsız edici bir hazımsızlık biçimidir. Bu, Asit reflüsü ile yakından ilişkilidir veya özofagus içine geri kalan mide asidi akışını yaşayan birinin karakterize ettiği durumdur. Ciddi mide yanması semptomlarından düzenli olarak muzdarip olmak, gastroözofageal reflü hastalığı veya kısaca GÖRH geliştirdiğinizin bir işareti olabilir.
Mide yanması, asit reflü ve GÖRH arasındaki farkın tam olarak ne olduğunu merak ediyor musunuz? Asit reflü, mide yanmasını tetikleyen özofagus içine asidin gerçek akışıdır. Çoğu sindirim uzmanına göre, bir dereceye kadar asit reflüsü normal olabilir, çünkü herkes gastrointestinal kanal etrafında mide asidinin bazı hareketlerini deneyimlemektedir. Ancak, sağlıklı insanlarda genellikle bu şuan ve ileride sadece hafif semptomlara neden olur daha fazla ağrıya neden olmaz.
GERD, asit reflü veya mide yanmasından daha ilerlemiş tehlikeli bir durumdur. Çünkü zamanla, yemek borusu içindeki dokuda kalıcı hasara neden olabilir – hatta bazen GÖRH hastalarının yaklaşık yüzde 15’ini etkileyen özofagus kanserine bile ilerleyebilir. Mide ekşimesinin GÖRH olarak kabul edilen seviyeye ilerlediğini gösteren belirtiler arasında, yutma güçlüğü veya yiyecekleri / sıvıları (küçük çocuklarda çok yaygın olarak görülen), zorluk çeken kronik öksürük, hırıltılı veya normal nefes alma güçlüğü ve güçlü göğüs ağrısı sayılabilir. Çoğu zaman bu ciddi mide yanması/GÖRH semptomları gece olur ve en az ayda bir veya daha fazla tekrar tekrar gelmeye devam eder.
Mide Yanması Belirtileri
En sık görülen mide ekşimesi belirtileri şunlardır:
Genellikle yemeğin ardından sadece göğüs kemiğinin (kalbin yanında) hoş olmayan bir yanma hissi yaşamak
Ağızda ekşi bir tat
Ağrılar nedeniyle uyurken ya da yatarken zor zaman geçirmek
Kuru ağız
Hassasiyet ve kanama dahil olmak üzere diş eti tahrişi
Diş erozyonu
Boğazda ağrı veya şişlik
Asitli yiyeceklerin hafif regurjitasyonu nedeniyle ağız kokusu
Yemeklerden sonra şişkinlik, geğirme veya gaz
Mide sesleri
Bulantı ve bazen iştah kaybı
Araştırmalar ayrıca uzun süredir devam eden kronik mide ekşimesi veya GÖRH olan kişilerin yemek borusu darlığı, Barrett özofagusu, ciddi doku yaralanması, astım, kronik öksürük, ses kısıklığı ve özofagus kanseri gibi ciddi komplikasyonlar açısından daha büyük risk altında olduğunu göstermektedir. Mide yanması çok yaygın olsa da (Batı ülkelerinde yaşayan 100 kişiden yaklaşık 20’sinde düzenli olarak mide ekşimesi veya asit reflüsü belirtileri vardır), genellikle doğrudan ciddi sağlık sorunlarına neden olmaz. Bununla birlikte, birinin mide ekşimesi semptomları ile boğuşabileceğinin altında yatan nedenler genellikle daha büyük bir sorunla ilgilidir: sindirim sistemi içindeki işlev bozukluğu, özellikle de bağırsak. Zamanla, eğer zayıf bağırsak sağlığı geliştirilemiyorsa – ki bu sızıntılı bağırsak sendromunu içerebilir – bu da bozulmuş bağışıklık, besin yetersizlikleri ve düşük enerji seviyeleri gibi diğer belirtilerin ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Mide Yanması Nedenleri ve Risk Faktörleri
Mide yanması ve asit reflüsü, mide, sfinkter ve yiyecek borusu gibi bir kişinin sindirim sisteminden kaynaklanan sorunlara yol açabilir. Bunun kesin nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, gaz veya mide içeriği (asit dahil) gıda borusuna sızdığında ve yemek borusunun iç yüzeyini tahriş ettiğinde, mide ekşimesi ile ilişkili ağrı gelişir. Çoğu insanın varsayımına rağmen, herhangi bir tipte asit reflü semptomları – ya da sızıntılı bağırsak sendromu veya inflamatuar bağırsak hastalığı gibi başka bir sindirim rahatsızlığınız varsa – yüksek mide asidi üretimine sahip olduğunuzu işaret etmez. Aslında, genellikle tersidir. Hazımsızlığa sahip birçok insan çok az mide asidi üretir, ancak asitliğe yol açan yiyecekleri tüketir. Bu sorunla mücadele etmek için, midenizin pH seviyesini doğal olarak dengelemek, daha alkali bir ortama ve daha asidik olmayan bir duruma yol açmak isteyebilirsiniz.
Farklı şeyler, mide ekşimesinin farklı insanlarda tetiklenmesine neden olur, bu nedenle belirli semptomlarınıza neyin neden olduğunu tam olarak belirlemek için bazı deneme ve hatalar yapabilir. Mide yanması semptomlarının gelişimine katkıda bulunan gıdalar ve diğer faktörler şunlardır:
Zayıf bir diyet: Çok sayıda işlenmiş gıda, yüksek sodyumlu gıda, kafein, alkol, çikolata, şeker ve rafine tahıl tüketenler, mide ekşimesi de dahil olmak üzere her türlü hazımsızlık için en yüksek risk altındadır.
Magnezyum eksikliği veya düşük potasyum seviyeleri dahil olmak üzere besin eksiklikleri
Özellikle yemek saatlerine yakın tüketildiğinde, yiyecek alımını kısıtlamak yerine büyük yemekler yemek
Gıda alerjileri veya duyarlılıkları
Hareketsiz bir yaşam tarzı
Aşırı kilolu veya obez olmak
Yüksek stres seviyeleri
Antibiyotikler, ibuprofen, kas gevşeticiler, bazı kan basıncı reçeteleri ve aspirin dahil olmak üzere bazı tahriş edici ilaçları kullanmak
Aşırı antrenman (yetersiz dinlenme ile fazla egzersiz): Aşırı antrenman ve çok az dinlenme, karın boşluğuna ekstra basınç koyarak asit reflüye neden olabilir. Bu koşu ve diğer aerobik gibi yüksek etkili egzersizleri içerir.
Gebelik
Yaşlılık: Mide yanması ve GÖRH, yaşlılarda görülen asit ve tükürük üretimindeki doğal değişikliklerden ve mide boşalmasından dolayı görülen en yaygın üst gastrointestinal bozukluklardan bazılarıdır. Ayrıca, 60 yaşın üzerinde, sık sık mide ekşimesi veya GÖRH olan ve daha genç olanlara kıyasla özofagit ve Barrett özofagusunda artış olduğu bulunmuştur. Bir hiatal herni öyküsü: Hiatal herni, midenin üst kısmının, asitin kaçmasına izin vererek, diyaframın üzerine çıktığı zamandır.
Mide durumunda, mide yanması ilerlediğinde ve semptomlar çok şiddetli hale geldiğinde, araştırma altta yatan bir nedenin yüksek düzeyde iltihaplanma olduğunu düşündürmektedir. Çalışmalar, iltihabın GÖRH gelişimine bağlı olduğunu, çünkü bağışıklık sistemi tarafından tetiklenen doku hasarına ve yetersiz bağırsak sağlığına neden olduğunu, bu da asit salgılanmasında ve özofagusta fonksiyon bozukluğunun değişmesine neden olmuştur. Bazen asit reflü ya da GÖRH , inflamasyon ve gıda maddesinin “Barrett’s özofagusu” olarak bilinen diğer faktörlere bağlı olarak gıda borusunun alt ucunu kaplayan mukoza zarlarında değişikliklere neden olabilir.
Mide Yanması için Geleneksel ilaç ve Tedaviler
Birçok doktor, semptomları hafifletmeye yardımcı olmak için, zaman zaman mide yanması için reçetesiz satılan antasit ilaçları almayı önermektedir, ancak sıklıkla kullanıldığında bu haplar diğer kötüleşmiş sindirim problemlerine ve hatta enfeksiyon gibi sorunlara neden olabilir. Antasitlerin sıklıkla alınmasının yan etkileri kabızlık, ishal (dışkıların fazla akması nedeniyle), magnezyum seviyelerindeki değişiklikler ve nadiren böbrekleri ve bağışıklık sistemini etkileyen diğer ciddi rahatsızlıkları içerir.
Ayrıca, mide ekşimesi tedavilerinin, aspirin veya alerji ilaçları da dahil olmak üzere diğer ilaçların ne kadar iyi çalıştığını ve bazı durumlarda kan basıncında değişikliklere neden olmasını engellemek de mümkündür. En önemlisi, zayıf sindirim nedeniyle herhangi bir semptomu gidermek için herhangi bir ilacın kullanılmasının, sorunu kendi kökünde çözmeyeceğini unutmayın. Yaşam tarzı ve diyetinizde kalıcı değişiklikler yapmazsanız, mide yanması sonuçta geri gelmeye devam edecektir.
Mide Yanması Belirtileri için 4 Doğal Tedavi Yöntemi
1. Diyetinizi Geliştirin ve Tetikleyici Gıdalardan Kaçının
Araştırmalar, mide ekşimesini daha da kötüleştiren ve bundan kaçınılması için gereken yiyeceklerin şunları içermemesini önermektedir:
Tuz, şeker, rafine yağlar ve sentetik katkı maddeleri gibi işlenmiş gıdalar
Alkol ve kafeinli içecekler
Gazlı içecekler, şekerli içecekler veya enerji içecekleri
Çok fazla şeker ve yapay tatlandırıcı
Kanola yağı da dahil olmak üzere kızartılmış gıdalar ve bitkisel yağlar
Baharatlı yiyecekler
Bazen turunçgiller, sarımsak, soğan ve domates gibi asitli yiyecekler
Daha taze organik sebzeler (özellikle yapraklı yeşillikler, kabak, enginar, kuşkonmaz ve salatalık), serbest tavuk ve otla beslenmiş sığır eti, yoğurt, kemik suyu, hindistancevizi veya zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, maydanoz, zencefil, ve Rezene.
Midenizin pH’ını dengelemek için denemenizi tavsiye ettiğimiz bir başka şey de sindirim enzimleri, HCL ile pepsin takviyesi almak ve yemeklerden önce elma sirkesi kullanmaktır. Yemekten önce çok az miktarda su ile bir çorba kaşığı sirke alın. Ayrıca sindirim organlarına daha az baskı uygulayan gün boyunca daha küçük porsiyon boyutlarını da yemelisiniz. Yemekleri planlamaya çalışın, böylece yatmadan önce birkaç saat yersiniz ve yemek yedikten hemen sonra yatmazsınız.
2. Egzersiz ve Sağlıklı Kilo
Obezite, sedanter yaşam tarzı ve nokturnal gastroözofageal reflü ya da mide yanması (gece uykuyu etkileyebilen semptomlar), mide ekşimesi gibi ciddi özefagus ve ekstraözofageal komplikasyonlarla ilişkili en önemli mekanizmalardan bazılarıdır. Düzenli egzersiz (günde en az 30 dakika), kilonuzu daha kolay yönetmenize, inflamasyonu azaltmanıza, stresle başa çıkmanıza ve uyku kalitesini artırmanıza yardımcı olabilir. Bununla birlikte, denge her şeydir, çünkü çok fazla egzersiz endokrin, bağışıklık sistemi ve sinir sistemi üzerinde çok az dinlenme ya da rahatlama için zaman alabilmektedir.
3. Sigara ve çok fazla Alkol veya Kafeinden kaçının
Sigara içme asit reflüsü ve diğer çeşitli hastalıklar için önde gelen risk faktörlerinden biridir. Çok fazla alkol tüketmek ve sigara içmek, kas reflekslerini bozar ve asit üretimini artırır, iltihaplanmayı ve sindirimi başka yollardan da etkilemekten bahsetmiyoruz. Tütün ürünlerini kullanmayı mümkün olan en kısa sürede bırakmak için elinizden geleni yapmaya çalışın.
Ayrıca, sindirim üzerinde de hasara yol açabilecek kafein dozundan kaçınmak isteyebilirsiniz.
4. Geceleri Acı Çekiyorsanız Uyku Pozisyonunuzu Değiştirin
Birçok kişi, genel olarak geceleri ortaya çıkan bu ağrıyı yataklarının başlarını birkaç santim yükseltmeyi deneyerek mide yanması semptomlarını çok rahatlatıyor. Bu, mide asidinin sindirim organlarının üst kısmına yerleştirildiği sırada sürünmesini önlemeye yardımcı olabilir. Yeterince uyuyarak ve rahatlatarak (eğer şu anda yapmıyorsanız) sindirime bağlı hormonları ve enzimleri düzenlemeye, hormonları dengelemeye ve vücudun stresi daha iyi idare etmesine izin vermeye yardımcı olur.
Mide Yanması Tedavisi Sırasında Önlemler
Semptomlarınız ve diğer alışkanlıklarınız değişse de, semptomlarınız haftada bir geri geliyorsa, doktorunuza danışmanız iyi bir fikirdir. Mide yanması ile mücadele etmek için çok farklı nedenler vardır ve profesyonel bir değerlendirme olası suçluları belirlemenize yardımcı olabilir. Mide yanması semptomlarının, doğum kontrol hapı veya yüksek tansiyonu tedavi etmek için kullanılan bazı ilaçlar gibi ilaçları kullanmaktan kötüye gitmesi olasıdır, bu yüzden doktorunuza alternatif seçenekler hakkında konuşun.
Semptomlar sırasında sigara içmemek, çok fazla alkol veya kafein içmemek, egzersiz yapmak ve hemen yatmamak konularında dikkatli olun. Birkaç gün boyunca kusma, siyah ya da kanlı dışkı, nefes darlığı ya da uyuşukluk hissi veren güçlü göğüs ağrıları gibi daha büyük bir sorunun uyarı işaretlerine dikkat edin. Çok fazla ses kısıklığı, yemek sonrası astımın kötüleşmesi, egzersizi takiben ısrarcı olan ağrı, özellikle geceleri meydana gelen solunum güçlüğü ve bir iki günden fazla yutulma zorluğu yaşarsanız hemen doktorunuza danışın.
Mide Yanması Belirtileri ve Rahatlatma hakkında son düşünceler
Mide yanması, asit reflü ile bağlantılı çok yaygın bir sindirim problemidir, mide asidi ve diğer içeriklerin mideden özofagusa geri aktığı bir durumdur. Bu yanma hissi, göğüs ağrısı, ağızda ekşi bir tat ve bazen öksürük veya gaz gibi mide ekşimesi semptomlarına neden olur.
Risk faktörleri ve mide yanması nedenleri arasında zayıf beslenme, obezite, sedanter yaşam tarzı, ileri yaş ve yüksek inflamasyon düzeyleri yer alır. Mide ekşimesinin tedavi edilmesine yardımcı olan yollar doğal olarak bağırsak sağlığını etkileyen, bazı ilaçları değiştiren, egzersiz yapan, kilo veren ve stresi daha iyi yöneten sorunlu yiyeceklerin alımını azaltmayı içerir.
Mide yanmasına ne iyi gelir, mide yanması nasıl geçer, mide yanması için ne yapılmalı gibi sorularınızın cevabını vermeye çalıştık.
Sonrakini Oku: KANSER SEBEPLERİ NELERDİR? KANSERE NEDEN OLAN FAKTÖRLER
The post Mide Yanması Nasıl Geçer? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavileri appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: https://ift.tt/2McqI59
0 notes
Text
Premenstruel Sendrom Nedir?
New Post has been published on https://www.cehre.com/premenstruel-sendrom-nedir/
Premenstruel Sendrom Nedir?
Adet dönemi öncesi kadınlarda meydana gelen değişikliklerin çoğu gözle görülmektedir. Ruhsal ya da fiziksel değişimler adet kanaması öncesi yaklaşık 100 kadından 70’ini etkiler. Bu kadınların yarısı değişiklikleri hafif atlatabilirken diğer yarısı ruhsal depresyon süreci kadar birçok değişikliği ağır şartlar altında karşılamak zorunda kalır. Bu da Premenstruel Sendrom nedir? Sorusunun net cevabıdır. Aslında hem psikolojik hem de fizyolojik olayların toplamı olan bu durumda bazı kadınlarda çok ağır atlatılır ve doktor gözetimi altında geçirilmesi gereken süreçler doğurur. Hatta bu süreçler farklı kültürlere göre de değişiklik göstermektedir.
Premenstruel Sendromunun Sebepleri Nelerdir?
Aslında tam olarak sebebi bilinmese de yumurtlama döneminde salgılanan hormonların sinir sistemi ile doğrudan bağlantılı olduğu bir gerçektir. Özellikle yumurtlama döneminde salgılanan hormonlar baskılanmadığı sürece Premenstruel Sendromu ortaya çıkmaktadır. Tüm bu süreç içerisinde kalsiyum ve magnezyumun eksilmesinin fiziksel bulguları ortaya çıkardığı düşünülüyor. Aynı zamanda hali hazırda stres altında olan kadınların bu süreci daha ağır atlatıyor olması stres hormonlarının da Premenstruel Sendromunu tetiklediğini göstermektedir.
Kültüre Bağlı Premenstruel Sendrom
Araştırmalar doğrultusunda farklı kültürlerdeki kadınların bu dönemi de farklı atlattıkları yönünde. Örneğin batı kültüründe yetişen katınlar psikolojik olarak bu sendromu yaşarken Uzakdoğu’lu kadınlar genellikle yaşadıkları ağrılardan şikayet etmektedir. Hatta bu her iki durumda kadınların iş hayatını bile etkileyerek özgüvenin yitirilmesine de sebep olmaktadır.
Fiziksel Premenstruel Sendrom Belirtileri
Aslında bu belirtilen genel olarak tüm kadınlarda aynıdır. Kasık ve rahim bölgesinde kasılmalar ve hafif ağrı ile fiziksel belirtiler ortaya çıkar. Bazı kadınların yüz ve sırt bölgesinde sivilce problemi oluşur. Aynı zamanda göğüslerde meydana gelen hassasiyet durumu da en sık yaşanan şikayetler arasındadır. Yine bağışıklık sistemindeki farklılıklar ki bu bazı kadınlarda kabızlık sorununu ortaya çıkarırken bazı kadınlarda ishal durumu söz konusu olabilir. Ciltteki ve saçtaki dökülmeler, çarpıntı, mide bulantısı, baş ağrısı, nefes darlığı, geçici kilo artışı da genel olarak görülen fiziki belirtilerdir. Bu belirtiler çoğunlukla adet döngüsüne bir hafta kala başlar ve adet bitimi ile son bulur.
Psikolojik Premenstruel Sendrom Belirtileri
Psikolojik Premenstruel Sendromu en sık karşılaşılan problemler arasındadır. Özellikle aşırı duygu yüklü ve endişeli olmak psikolojik Premenstruel Sendromunun başlıca özelliklerindendir. Buna bağlı olarak sinir ve ağlama nöbetleri, konsantre bozuklukları, unutkanlık gibi durumlar da bu dönemde ortaya çıkan bulgular arasındadır. Sürekli gerginlik haline de Premenstrüel Disforik Bozukluk adı verilmektedir. Aslında yatıştırıcı yağ, bitki çayı ya da ilaçlar uygulanarak hafifletilse de bu süreçler ile ilgili kesin bir tedavi yöntemi yoktur.
Premenstruel Sendromunun Kolay Atlatılabilmesi İçin Ne Yapılmalıdır?
Sıcak su torbalarının ve yün çorapların etkisi elbette göz ardı edilemez. Ancak bunların yanında uygulanabilecek birkaç yol da bu sürecin daha hafif atlatılmasına yardımcı olmaktadır. Özellikle azar azar ancak çok yemek yemek fiziki ağrıların azaltılmasında büyük yardımcıdır. Adet dönemi öncesi kırmızı et, meyve ve sebze, donmuş gıdalar ve şekerlemeler tüketmenin bu süreci daha hafif atlatmada yardımcı olduğu da kanıtlanmıştır. Aynı zamanda sigara ve alkol tüketiminin bu dönemde de devam etmesi şikayetlerin artmasına sebep olmuştur. Premenstruel Sendromunun daha hafif geçirilmesi için bir diğer yöntem de harekettir. Her gün yapılacak birkaç saatlik yürüyüş, koşu ya da spor bu sendromun sebep olduğu şikayetlerdeki azalmaya sebep olacaktır. Adet döneminden önce de yapılabilecek hafif mekik hareketleri yine ağrı şikayetinin azalmasını sağlayacaktır. Ağır depresyon süreçleri ile ilgili olarak da ilaç tedavisi uygulanmaktadır.
0 notes
Text
0 notes
Text
Evde kal, hareketsiz kalma!
Tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüs Covid-19’a karşı alınacak en önemli önlemlerden birisi şüphesiz ki mecbur kalmadıkça evden çıkmamak. İşe, markete, hastaneye gitmek ya da banka ATM’si kullanmak gibi zorunlu ihtiyaçlar için evden çıkmak durumunda kalanlarınsa muhakkak maske ve eldiven takmaları gerekiyor.
Evde kalma süreci uzadıkça insanlar rutin hayatlarında yaptığı birçok eylemden uzaklaşmış oluyor. Özellikle düzenli spor yapanlar, bisiklet kullananlar, dışarıda koşu-yürüyüş yapanlar, yüzenler, pilates yapanlar için hareketsiz ev yaşamının getireceği eksiler can sıkabiliyor. Bu durum vücuda getirdiği olumsuzlukların yanı sıra psikolojiyi de olumsuz etkiliyor. Bu yüzden ev içerisinde ufak tefek egzersizlerin yapılması genel sağlık açısından ve bağışıklığı güçlü tutmak açısından oldukça dikkat edilmesi gereken bir konu.
Evde kalmanın çok önemli olduğunun fakat bu süreçte hareketsiz kalmamak gerektiğinin altını çizen Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk; “Özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşların; kalp damar sistemi hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalığı olanların evden çıkma yasağına uymaları gerekmektedir. Bunun dışında kalan herkesin işe gitmek, alışveriş ve sağlık ihtiyaçları gibi zaruri ihtiyaçları sağlamak dışında evden çıkmamaları çok önemlidir. Komşu, eş ve dostla aynı evde toplanıp zaman geçirmek, misafir kabul etmek ve misafirliğe gitmek de sosyal izolasyonu yıkmak demektir. Bu nedenle bu dönemde eşimizle dostumuzla, teknolojinin bize sunduğu imkanlarla iletişim kurmak bu salgını en az hasarla atlatmamız için en önemli yollardan biridir.
Bu dönemde evdeki hareketsiz yaşamın getirdiği kilo alma, kas-eklem ağrıları, vücutta hamlaşma ve psikolojik çöküntülerin etkilerini en aza indirmek için düzenli hafif egzersizler yapılmalıdır. Aslında salgın dönemi çoğu insan için düzenli egzersize başlamak adına bir fırsat oldu. Düzenli egzersiz yapmak pek çok sistem açısından vücuda faydalı ve koruyucu bir alışkanlık.
Covid-19’a karşı bağışıklığı güçlü tutmanın da en etkili yollarından birisi düzenli egzersiz. Yapılan aktivitenin yoğunluğu, süresi, şiddeti ve bireyin fiziksel uygunluğu başta olmak üzere pek çok faktör egzersizin bağışıklık üzerindeki etkilerini değiştirebilmektedir. Genel olarak sağlıklı yaşam amacıyla düzenli ve orta düzeyde egzersiz yapan bireylerde bağışıklık sisteminin güçlendiği bilinmektedir. Ancak özellikle şiddetli egzersizi takip eden 3-72 saatlik süreçte; bağışıklık sistemi, fiziksel aktivitenin etkilerinden ötürü baskılanmaktadır. Bu nedenle bu dönemde egzersiz sonrası dinlenme ve yeterli besin-sıvı tüketimi bağışıklık sisteminin korunması açısından önem taşımaktadır.” dedi.
source https://www.kocaali.com/saglik/evde-kal-hareketsiz-kalma-h16176.html
0 notes
Text
Bağışıklığınızı Evde Doğru Beslenerek Güçlendirin
Hastalığı birebir önleyen ve iyileştiren bir ilaç veya gıda olmamasına karşın, bağışıklık sistemini güçlendirmenin ve dirençli bir vücuda sahip olmanın bizim için pozitif etki sağlayacağı kesin… Peki tüm bu süreci nasıl yönetebiliriz, bağışıklığımızı güçlü tutmak için nelere dikkat etmeliyiz? Herbalife Nutrition Danışman Diyetisyeni Berrin Yiğit güçlü bir bağışıklık için tüketmemiz gereken besinleri bizler için sıraladı.
Bağışıklık sisteminin mümkün olduğunca güçlü olması vücudu beslemek, güçlendirmek, iyi bir uykuyla dinlendirmek ve stresten uzak durmakla mümkündür. Sürekli çevresel ajanlarla savaş halinde olan metabolizmanın ne kadar güçlü silahı olursa o kadar dirençli olacaktır. Korona virüs ile tehdit altında olduğumuz bugünlerde güçlü bir bağışıklığın önemine dikkat çeken Herbalife Nutrition Danışman Diyetisyeni Berrin Yiğit, beslenme önerileri sıraladı.
Gıdaları 2 haftadan fazla stoklamayın Öncelikle koruyucu olmalısınız, teması kesmelisiniz, ‘sosyal izolasyon’ kurallarına dikkat etmelisiniz ve zorunda kalmadıkça dışarı çıkmamalısınız. Sağlık oteritelerinin önerdiği gibi evinizde 2 hafta yetecek kadar gıda ve ilaç bulundurmalısınız, daha fazlasını stoklamamalısınız. Bu gıdaların raf ömrünün uzun ve dayanıklı olmasına dikkat etmelisiniz. Kurubaklagiller, kuru yemişler, ton balığı ve güvenilir konserve ürünleri bu konuda en büyük destekçimizdir.
Beslenmenizde probiyotik kaynaklarına yer verin Bağışıklık sistemi hücrelerinin %70’i bağırsaklarda olduğu için, bağırsak sağlığı bu dönemde çok daha kıymetli. Tarhana, kombucha, boza, kefir, yoğurt gibi doğal probiyotik kaynaklarına beslenmede muhakkak yer verin. Böylece hem sindirimi kolaylaştırır hem de bağırsaklarda üretilen vitaminlerin sentezine destek olmuş olursunuz.
Protein açısından zengin gıdalar tüketin Kaliteli protein kaynaklarını günlük olarak tüketmeye özen gösterin. Yumurta, hindi, balık, et, organik tavuk, kurubaklagiller, kuruyemişler muhakkak hayatınızda olsun. Her gün 1 adet yumurta tüketebilir, haftada 1 kez kırmızı et, haftada 2 kez nohut, kurufasulye, mercimek yemeğini, çorbasını veya salatasını yapabilir, günde 1 avuç çiğ fındık, badem, ceviz, yer fıstığı gibi yağlı tohumları tüketebilirsiniz.
Her öğünde sebze yemeye özen gösterin Her öğününde muhakkak sebzeye yer vermelisiniz. Hücresel hasara yol açabilecek vücutta serbest dolaşan radikallere karşı koruma sağlayacak antioksidanlardan zengin gıdalarla beslenmelisiniz.Tabağınızın yarısı rengarenk pişmiş ya da çiğ sebzelerden oluşmalı. Mor lahana, turp, havuç, kereviz, brokoli, karnabahar, koyu yeşil yapraklılar, lahanagiller, mantar antioksidan içeriği yüksek harika sebzelerdir.
Günde 2 porsiyon meyve tüketin Meyveler, içeriğinde vitamin, mineral ve antioksidanlar bulunan bağışıklık dostu gıdalardır. Bu dönemde özellikle portakal, nar, greyfurt, kivi, yaban mersini, böğürtlengiller gibi turuncu ve kırmızı meyvelere daha çok dikkat etmelisiniz. Meyve suyu olarak içmektense meyveleri bütün halinde tüketmeye özen göstermelisiniz.
Günde 2 litre su tüketmeyi unutmayın Vücudun bakteri ve virüslerden arınması, temizlenmesi ve canlanması için suya ihtiyaç duyduğunu unutmamalısınız. Günde 2 litre su içmeye özen göstermelisiniz. Su içmek için susuzluk hissini beklememelisiniz ve suyu gün içinde eşit miktarlarda tüketmelisiniz. Ayrıca içine taze nane, maydanoz, limon-portakal dilimleri, karanfil, taze zencefil ekleyebilirsiniz.
Gün içinde üç büyük bardak bitki çayı tüketin Vücut direncini artıran, bağışıklık dostu bitki çayları bu dönemde en büyük destekçimizdir. Beyaz çay, yeşil çay, ıhlamur, kuşburnu, hatmi ve adaçayı gibi bitki çayları günde 3 kupa olacak şekilde tüketilebilirsiniz. Bitki çaylarını karanfil, tarçın ve kakule ile demleyebilirsiniz. Yemeklerinize bolca baharat eklemeyi ihmal etmeyin. Fesleğen, mercanköşk, zerdeçal, karabiber, pul biber, kekik ve naneyi tüm ana yemeklere, yoğurt, salata, çorbaya muhakkak eklemelisiniz.
Hastalıklara karşı direnç oluşturan soğan ve sarımsağı ihmal etmeyin Yoğurdunuza sarımsak rendeleyebilir, çorbalarınıza soğan ekleyebilir, soğanlı yumurta yapabilir, et yemeklerini bolca sarımsakla pişirebilir, fırın yemeklerine daha çok soğan, sarımsak doğrayabilirsiniz.
Günde en az 30 dakika bir egzersiz yapın Diğer insanlarla güvenilir bir mesafede açık hava yürüyüşleri veya koşu yapabilirsiniz. Evdeyseniz egzersiz videoları eşliğinde hareketler yapabilir, dans, yoga, meditasyonlar ile rahatlayabilirsiniz. Kendinizi stresli, şaşkın ve korkmuş hissetmeniz çok normal. Duygularınızı tanıdığınız, güvendiğiniz insanlarla paylaşmanız, onlarla konuşmanız hem size hem de karşı tarafa iyi gelecektir. Sosyal izolasyonu duygusal izolasyona çevirmeyin, destek olun, destek isteyin. Bu durumu pozitife çevirmek tamamen sizin elinizde. Yapmak istediğiniz ama vakit bulamadığınız şeyleri düşünmenin tam vakti. Fit tarifler denemek için mutfağa girebilir, hep ertelediğiniz kitabı okuyabilir, gardırobunuzu boşaltabilir, çocuklarınızla kaliteli vakit geçirebilirsiniz.
Bilgileri güvenilir kaynaktan aldığınıza emin olmalısınız. Tüm bilgileri okurken veya izlerken uzmanından aldığınızı teyit etmelisiniz, mantık çerçevesinde düşünmelisiniz ve ondan sonra uygulamalısınız.
Bunları Yapmayın! Düşük kalorili diyetlerle beslenmeyin. Yüksek kalorili beslenip, kilo almayın. Şarküteri ve fazla yağlı etleri tüketmeyin. Kızartmalardan uzak durun. Basit şeker, makarna, pirinç, hamur işleri ve şeker içiren içeceklerden kaçının. Cips, çikolata, bisküvi gibi paketli gıdaları tüketmeyin. Alkolde aşırıya kaçmayın. Sigara içmeyin. Ev içinde bile olsanız hareketsiz kalmayın. Uzun süre aynı pozisyonda oturmayın. Günde 6 saatten az ve kalitesiz uyumayın. Endişelendiriyorsa çok fazla haber okumayın.
Direnç Artırıcı Çay Tarifi 1 tutam ıhlamur 1 tatlı kaşığı yeşil veya beyaz çay 1 tatlı kaşığı mürver çiçeği 3 adet karanfil 1/2 adet dilimlenmiş limon
Yapılışı; Tüm malzemeler kaynamış suya eklenir, 5 dakika demlendikten sonra gün içinde 4-5 fincan olacak şekilde tüketilebilir.
source https://www.kocaali.com/saglik/bagisikliginizi-evde-dogru-beslenerek-guclendirin-h16104.html
0 notes