#Kaddafi
Explore tagged Tumblr posts
Text
В чем разница между Тони Блэром и Алиевым?
Алиев думает, что он имеет Тони в качестве лоббиста, в то время как Тони просто имеет Алиева.
В свое время Роман Полански снял неплохой фильм «Призрак», где прототипом одного из двух главных героев, Премьера Великобритании был Тони Блэр. Образ его жены был также списан с энергичной супруги Блэра, Шери Блэр.
Уверен, что Алиев не смотрел этот фильм. А зря. Во-первых, надо знать с кем заводить дружбу, а во-вторых, прежде чем играть в геополитику с британцами надо было купить чугунные трусы со стальной резинкой.
Кстати, вскоре после окончания съёмок Полански был взят под стражу в Швейцарии. Тогда же прозвучала фраза, ставшую неофициальным слоганом его фильма - «В то время как Полански хотят судить за сомнительные грехи молодости, настоящие преступники ухитряются править целыми странами».
Наблюдая за коррупционным скандалом, связанным с Блэром и Ильхамом, вспомнил письмо Тони Блэра Муаммару Каддафи которое было среди документов, найденных в правительственных зданиях Ливии после свержения диктатора. Адресовано оно было так – «Дорогому Муаммару» и подписано «С наилучшими пожеланиями, Тони». Блэр начал свое письмо Каддафи строкой - «Неоценимо эффективное сотрудничество, которое сложилось между Соединенным Королевством и Ливией в последние годы ...». А закончил фразой - “Я верю, что у вас и вашей семьи все будет хорошо”.
И не так важно, что было в самом письме. Важно то, что произошло дальше и о чем мы теперь точно знаем.
Сэр Энтони Чарлз Линтон Блэр, после того, как покинул пост премьер- министра Великобритании наладил тесные связи со своим новым протеже, президентом Азербайджана Ильхамом Алиевым, и стал его лоббистом.
Предыдущий протеже Блэра, 20 октября 2011 года, Муаммар Каддафи был убит повстанцами при поддержке войск НАТО. После его смерти страна фактически распалась на несколько территорий, контролируемых разными группировками. Последним словом Каддафи перед смертью было только одно слово - "Харам!"
Так вот возвращаясь к скандалу разворачивающемся в Великобритании вокруг лоббирования Блэром интересов Азербайджана через British Petroleum. Особенно с учетом действий Алиева в отношении народа Арцаха. Я не преувеличиваю значение моего народа для правовой системы Англии, но здесь дело вот в чем. Алиеву была поручена операция, но он провел ее очень грязно. С плохим резонансом. Британская политическая система это те еще людоеды. Но людоеды в белых перчатках. А Ильхам их немного забрызгал. В голове некоторых авторитетных жителей Альбиона возникло желание не только поменять перчатки, но и того, кто их замарал.
ТГ.TanoSnap.
P.S. Все совпадения не случайны и имеют отношения к реальности.
1 note
·
View note
Text
Zahide Uçar
Arap Baharı Ortadoğu ateşi olarak devam ediyor. Birinci Dünya Savaşının haritası, Gazi Mustafa Kemal tarafından engellendiği için tamamlanamadı. BOP’ni bu haritanın tamamlanma projesi olarak görmeliyiz.
ARA REKLAM ALANI
Irak, Libya çok kolay parçalandı. Irak’ta bir tarikatla, Libya’ya dışarıdan sokulan terör gruplarıyla parçaladılar…
AKP Hükümeti en başından beri bu projenin ortağıdır. Unutmuş olabilirsiniz, hatırlayalım; Davutoğlu Libya’ya sokulan yüzer-gezer teröristlere bavulla elden para dağıttı. İş bitince yaralı teröristler Türkiye’de tedavi edildi. Kaddafi linç edildiğinde Davut’un oğlu Hillary Clinton ile çak yapıyordu. AKP Ortadoğu’ya sokulan bir Truva Atı mı? Türk Milleti bu sorunun cevabını bulmak zorundadır!
*** *** ***
Ateş yüzümüzü yalıyor!
Suriye’ye binlerce terörist sokuldu. Esat ailesinin yaptığı zulümler nedeniyle içeride bulunan muhalif gruplarla birleştiler. Kürtlerin ilk açıklaması, “rejimin yanındayız” oldu. AKP Salih Müslim ile iletişime geçti. İstanbul’da ağırladılar. Davutoğlu’nun Salim Müslüm’e ; Kürdistan vaat ettiğini” öğrendik. Yani, PYD dedikleri yapının ebesi, ABD ile birlikte AKP’dir.
Bush Irak’a saldırmaya hazırlandığında “bu bir haçlı savaşıdır” dedi. AKP Genel Başkanının geçmişte Haçlı Savaşını övdüğü konuşmadan bir paragraf hatırlayalım: “…. Haçlı seferleri çok yoğun bir şekilde bilim ve sanat noktasında alışverişlerde bulunduğu dönemdir(!)?…”
Ateş yüzümüzü yalıyor!
Suriye Ordusu birden yok oldu. Tıpkı Saddam’ın ordusu gibi…
Bu demektir ki, iki devletin ordusu da operasyon yemiş. Ya Türkiye?
Balyoz ve Türevi davaların BOP ile bağlantısı artık ortaya çıkıyor. Kozmik oda casusluk faaliyeti BOP’nin bir operasyonuydu. Bu operasyonu neden yedik? Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ne planlanıyor ki, önce içeriden çökertme operasyonu yapıldı?
Suriye’de iç savaş başladığında Halep’ten arayan Türkmen kökenli bir Suriye Vatandaşı şunları söyledi; “Nüfus kütükleri yakıldı. Buraya dışarıdan bilmediğimiz birçok insan yerleştirildi.”
Şimdi dönelim Türkiye’ye;
Bizde nüfus kütükleri yakılmadan içeriye ABD askeri olan Afganlar sokuldu. ABD askeri Afganlar Türkiye’ye neden sokuldu? O askerler Suriye’ye sokuldu mu? Ya da Türkiye’de planlanan bir operasyon için kara gücü olarak mı bekletiliyor?
**** ***** ******
Suriye’nin parçalanması zamana yayıldı? Neden?
İç savaş uzun sürünce devletin gücü tükenir. Yoksullaşan halk rejime öfke duyar. Süre uzadıkça ve maddi imkanları gerileyen, yoksullaşmadan payını alan ASKERİN moral gücü çöker. İnancı zayıflar. İşte o noktada devreye istihbarat örgütleri girer. Sosyal medyada; Katar eski Başbakanı Hamad Bin Casim’in bir açıklaması paylaşıldı. Açıklamaya göre Suriye ordusunda en üstten erine kadar para dağıtmışlar. Yani, bir orduyu satın almışlar…
*** *** ***
Gelelim Türkiye’ye;
Türkiye’de üretim bitirildi. İşsizlik çok yüksektir. Fakirleştirme bir tercih haline geldi. Gençlerin gelecek umudu yok edildi. Adalete olan güven sıfırlandı. Kadın cinayetleri ve çocuk tecavüzleri, imam diye ortaya çıkan bazı kişilerin sapkın fetvaları ve bu fetvalara sessiz kalarak adeta onaylayan siyasi iktidar… Yandaş ihale soyguncusu şirketlerin tekrarlanan vergi afları… Bir de üstüne fakir halka yüklenen vergiler..
Uyuşturucu batağına düşen gençler… Mafyalaşma ve mala çökmeler tıpkı Osmanlı’nın 1909-1919 yıllarına benziyor.
Bütün kurumlar çökertildi. Korkunç bir toplumsal çürümeyle karşı karşıyayız. Kimsenin kimseye güveni kalmadı.
Farklılıklar derinleştirildi. Trol denilen maaşlı yaratıklar kin ve nefret tohumları ekme görevi aldı. Bir paylaşımda; “Bu Kemalistlerin eline fırsat geçse bize kezzap içirir” diyordu. Atatürk ve Cumhuriyete olan saldırı, iftira, yalan korkunç boyuta vardı. Bu paylaşımların sadece trol işi olduğunu düşünemeyiz. Belli ki bu paylaşımları okuyan Cumhuriyetçilerin nefret duyguları şiddetlensin isteniyor. Yarılma ne kadar derin olursa, çatışma da o kadar şiddetli olur. Bunların arkasında yabacı istihbarat elemanlarının olduğunu düşünüyorum. Kurtuluş Savaşında iç düşmanla birleşen yabancı istihbarat elemanlarının yayınlarını bir düşünün. O zaman da din kullanılmıştı.
İmam kılıklı bazı görevlilerin Cumhuriyet düşmanlığını körükleyen paylaşımları, Atatürk düşmanlıkları, iftira ve yalanları…
Türk Milletinin değerlerinin sürekli aşağılanması, Türklerin varlığını inkara varan açıklamalar… Türk adının birçok yerden kaldırılması, Türkiyelilik dayatması Türklerin sürekli dolmasına neden oluyor. Türkler kurucu unsurdur. Ülke bizim diye sabrediyor. Elinden almaya kalkınca oluşacak patlamanın şiddetini kimse tahmin edemez.. Belki de tahmin edip öncü rolüne soyunanlar satın alınır, kimbilir..
Bütün kışkırtmalar bir iç savaş planı için hazırlığa benziyor. Ve siyaset bu hazırlığı belli ki idrak edemiyor. Belli ki akıl hocalarının etki ajanı olduğunu idrak edemiyorlar. İdrak etseler hedefte sadece Türkiye’nin değil, kendilerinin de olduğunu anlarlardı…
Türkiye’nin 2024 yılı Ekim Ayı itibarı ile cari açığı 7.7 milyar dolardır. Brüt Dış borç stoku 512 milyar dolar, net dış borç stoku 265.4 milyar dolardır. Bu miktar cari açık ve dış borç başlı başına güvenlik sorunudur.
*** **** ****
Güney Kıbrıs Rum kesimi hızla silahlanıyor. Rumlar askerlikten terhis olunca silahlarını yanında götürüyor. Böylece sivil halk silahlanmış oluyor. Tıpkı Kıbrıs Barış Harekatı öncesinde olduğu gibi… Emekli Albay Aziz Ergen Rum kesiminde hükümetin bilgisi altında 15 yaş grubuna silah dağıtılıyor diye açıklama yaptı. Ve biz AKP Genel Başkanı’nı Yunan Başbakanı ve Rum kesiminin başbakanı ile kahve içerken görüyoruz. Bu resmin anlamı şudur: “Rum tarafını devlet olarak tanıyoruz. “ Peki Yunan Başbakanı Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’nin Başbakanı ile kahve içer mi? Asla! Rum tarafı AKP’nin sessiz kalışıyla Avrupa Birliğine girmişti. Ne güzel değil mi(!)? Belli ki Rumlar bir savaş hazırlığı içinde. Bir savaş durumunda NATO’da birlikte olduğumuz Avrupa Devletleri AB ülkeleri olarak karşımıza çıkacak…
AKP Yıllardır Ege’de taviz veriyor. Akdeniz’deki haklarımızdan feragat ettiler. Belli ki Kıbrıs konusunda yeni taviz isteniyor. Yoksa savaş mı?…
Türkiye’de iç çatışma çıkarttıkları an Rumlar Kuzey Kıbrıs Türk Devletine saldırır mı? Türkiye kendisiyle uğraşırken, Kıbrıs Türk Devleti’ne sahip çıkabilir mi?
*** *** ***
YENİ ABD İSTİHBARAT DİREKTÖRÜ Tulsi Gabbard;
“Türkiye yıllardır İŞİD ve El Kaide teröristlerine perde arkasında destek veriyor. Türkiye ve Erdoğan dostumuz değil. Dünyanın en büyük diktatörlerinden biri, İslamcı bir halifelik kurmak istiyor.” Diye açıklama yaptı.
Bu açıklamadan ne anlamalıyız? ABD görevlileri Kaddafi, Saddam, Esat için de buna benzer açıklamalarda bulundu. Sonuç ortadadır.
Bu açıklamadan benim anladığım şudur;
Sayın Erdoğan, istediğimiz her şeyi kabul etmezsen, diğerlerinin başına ne geldiyse, senin de başına aynısı gelir diye şantaj yapılıyor.
Ve sarayın bazı danışmanları Erdoğan’ı Saddamlaştırmak için her şeyi yapıyor.
ABD NATO ülkesi, bize saldıramaz diyenler var. Bilgisizlik.. Arap Baharında ülkeler terörist gruplar kullanılarak şekillendirildi, parçalandı.
Türkiye’de ne kadar terör grubu var, biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Bir patlama için ortam nasıl hazırlanıyor, görüyoruz. Her şey bir ajanın provakasyonu ile başlar. İşte o zaman bize direk savaş açamayan ABD, NATO OLARAK ÜLKEYE GİRER. Sahi, Yunanistan’da NATO ülkesi değil mi? Yunanistan’ı da yanında getirir mi? Malum, bir karışıklık durumunda NATO’nun çoook iyi niyetle müdahale hakkı var ya(!)?
Ateş yüzümüzü yalıyor…
Türk Milleti Bu süreçte birlik olmalıdır. Kışkırtmalara, provakasyonlara soğuk kanlı bir akılla yaklaşmalıdır. “Böl ve yut” taktiğine malzeme olmadan ülkemize sahip çıkmalıyız.
Türkiye AKP’den de, AKP Genel Başkanından da, meclis tiyatrosunun oyuncularından da çok büyüktür!
Azim ve Karar, 17. 12. 2024
5 notes
·
View notes
Text
Büyük Ortadoğu Projesi
Amerika'ya Ait, İsrail'e Destek Projesidir...
Amerika Ülkelerden Birini Piyon Olarak Seçer, Ona İstediğini Yaptırır; Keza Libya Lideri Kaddafi İçinde Öyle Yöntem Kurdu... Libya'yı Böldü, İşgal Etti, Amerika'ya Boyun Eğmesini Sağladı !
Amerika...Para Biriminin Büyük Olmasını İstemiyordu !
Onuda, Libya Lideri Rahmetli Kaddafi'yi Öldürtmek Üzerine Proje Uyguladı, Amerika Öldürdü....
Aynı Oyun, Türkiye Üzerinden Erdoğan'a Destek Vererek Ülkeyi Sıkıntılı Durumlar Yaşatıp; Atatürk'ün Dediği Vecizeye Misilleme Olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Vatandaşını Kendine Kul Köle Etmekti !
Atatürk'e, Seni Biz Yönetelim Dedi Amerika...
Atatürk *"HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR"* Diyerek
Türkiye'nin Tam Bağımsız Olduğunu İlan Etti...
Uyanık Olmayan Türkiye Cumhuriyetinin Hükümet İdarecileri Yüzünden Türkiye Bu Sorunları Yaşıyor, Yaşamaktadır !
Bu Sorunların İlki
Menderes'in NATO'ya 76 Üssüne İzin Vermesiyle Başladı... Doyumsuz Amerika, Bu Seferde Büyük Ortadoğu Projesi Altında, Rahmetli Erbakan'ına Göz Dikti, Fakat Atatürk Gibi Düşünen Devlet Adamı Rahmetli Erbakan Rest Çekti ! Bu Sefer Yine Yılmayan Amerika Oyuncağı Olan Recep Tayyip Erdoğan'ı Bulup, Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Üzerine Oyunlar Oynamaya Başladı !
Akıllı Olan Devletine Karşı, Devletini Milletini Kimseye Uşaklık Yaptırmaz....
Nasip PAMUK ✍🏻🇹🇷🇹🇷🇹🇷
5 notes
·
View notes
Text
🎯 Müslüman Kardeşler Macerasının Sonu 🎯
Yıl 1928 Mısır'da Müslüman kardeşler adı altında bir dinci ideoloji örgüt kurar.
Ortadoğu ve çevresi ihanet topraklarıdır. İnsanlığa zulüm eden bütün çabalar dünyaya bu topraklardan dinler veya ideolojiler aracılığıyla yayılmıştır.
Müslüman kardeşler adı altında dinci ideolojinin amaçlarını ve ilişkilerini tam zamanı geldiği için anlatmaya çalışacağım.
Bu örgütün kurulma sebebi Osmanlı imparatorluğu parçalanır bu coğrafyada bir tek Mustafa Kemal Atatürk Anadolu topraklarında Türk insanlık devrimini yapar.
Dil devrimi, kadınlar ile ilgili devrimler dine karşı bir devrim gibi gösterilmesini dinci bir ideolojiye dönüştürmek isterler. Anadolu üzerinde planları olanları Türk insanlık devrimi çok rahatsız eder.
Her coğrafya ve her toplumun farklı gerçekleri var.
Çok klasik bir sözdür coğrafya kader diye bilinen söz.
Oysa coğrafyanın kader olduğu kadar o coğrafyanın üzerinde yaşayanlar da o coğrafyanın kederi olabilir.
Bağımsızlık marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un tarih ile ilgili tarihi sözünü hatırlatmakta yarar görüyorum.
✓ Tarih ders alınmış olsaydı tekerrür etmezdi.
Osmanlı sonrası devrim ile kurulan Mustafa Kemal Atatürk zamanında ki Türkiye Cumhuriyeti için bir müddet devrime muhalefet adına Mısır da kaldıktan sonra ülkemize dönen Mehmet Akif Ersoy Türk devrimini övmüş ve sahiplenmek zorunda kalmıştır.
Görkemli tüm kazanımlar aldatıcıdır.
Demo-krasi arap dilinde sürekli koltuk ve makamda kalmak anlamına gelir.
Her ziyniyetin demokrasi anlayışı farklıdır.
Bu sebeple demokrasi söylemleri dönektir. Niyeti okunamayan demokrasi söylemleri tehlikelidir.
Ortadoğu demokrasi anlayışı dinci sömürü niyeti taşır. Makam ve yetkiyi sürekli bu niyeti yaşatan zihniyetlere teslim etmek ister.
Batı demokrasi anlayışı da bundan farklı değildir. Maddi zenginliği birileri çıkarına koruyan zihniyetlerin makam ve yetki almasını ister.
12 Eylül 1980 askeri darbe sonrası bu iki niyetin işbirliği yaptığı tarihtir.
Dinci ideolojiyi benimseyen, muhafazakar milliyetçi ideolojiyi benimseyen tüm ideolojiler bu anlamda Türk-İslam sentezi adı altında Müslüman kardeşler dinci ideoloji ile laiklik devrimine karşı mücadeleye giriştiler.
28 Şubat öncesi ülkemiz ideolojisini benimseyen Erbakan bu anlamda Libya'da Kaddafi'yi ziyaret etme amacı bu örgütün lideri benim havası içinde gitti.
Bir çadır tiyatrosu yaşandı ve Kaddafi Erbakan'a yardımcısı gibi davranınca orada rezil olup gelmişti.
Sonrasında sermaye asker ortaklığı 28 Şubat yaşandı kendi içinden yeni bir müslüman kardeşler ideolojisini doğurdu.
Bop projesinin eşbaşkanı ülkemizi bu yolla yönetmeye başladı.
2011'de arap baharı başladı Ortadoğu ve Batı sömürge çetesi yeni bir temizliğe başladı.
Mısır'da Müslüman kardeşler kaybetti. Tunus kaybetti. Libya'da müslüman kardeşler ve batı çetesi operasyonu ile devrimci Kaddafi tuzağa düşürüldü ve öldürüldü.
Bugün hala Libya iç savaşı bitmiş değil. Bitecek gibi de değil.
Her toplumun ve coğrafyanın gerçekleri farklıdır. Libya'da devrim lideri Kaddafi'nin politikası yeniden hakim olmadan orada huzurlu bir yaşam mümkün değildir.
Gelelim asıl konumuz bize.
Bugün gelinen noktada dine en büyük zararı dini siyasete alet eden ideolojilerin verdiği gerçek ile karşı karşıya kaldık.
Arap baharı sonrası planlanan Türk Mevsimi çalışmaları batı çetesi tarafından yönetiliyordu.
Sermaye adına bu projeyi Bilderberg adına Mustafa Koç üstlenmişti. 21 Ocak 2016 tarihinde deşifre ettiğim için yaşamını bir ibret sonucu kaybetti.
Suriye'de ki politika da Türk Mevsimi amacına hizmet etmeye yönelik bir sömürgeci ve dinci ideoloji ortak projesiydi.
Mültecilerin ülkemize getirilmesi, 15 Temmuz ile rejimin sürekli makam ve yetki demorsasisi adı altında 1950 tarihinde başlayan ihanetin bir devamı ortaklığa dönüştü.
Bop projesi hangi niyete hizmet ediyorsa sermaye ve dinci ideoloji ortaklığı da aynı amaca hizmet ediyordu.
Dış siyaset us, duyunc ve mantık sorumluğu gerektiren bir alandır.
Sonunu düşünmeyen her çaba bedel ödemek zorunda kalır. O bedeli ödemek istemeyen zihniyet ise o bedeli hile ile topluma ödettirmeye kalkar.
Darbe yapar, yaptırır, savaşa sürükler iç savaşı kendini kurtarmak adına tercih eder.
Bugün yaşanan tüm gelişmeleri bu doğrultuda değerlendirmek gerekir.
Türk devrim tarihinin üç yüz yıllık bir geçmişi vardır.
Yetmiş beş yıllık bir yıkım mücadelesi olan niyetin geldiğimiz sorunlara baktığımız zaman bu devrime yenilmiş olduğu gerçeğini değiştirecek bir gücü ve iradesi kalmamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk ve Türk insanlık devrimi yeniden kazanmıştır.
Anadolu'nun farklı ideolojik faaliyetler ile Türk ulusuna düşmanlık eden siyasi parti ve ideolojilere ihtiyacı yoktur. Anadolu ve Türk ulusunun birlik, beraberlik ve toprak bütünlüğünü koruyacak iradeye ihtiyacı vardır.
Ne mutlu Türküm diyene.
Önder Karaçay
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#laiklik#Müslüman kardeşler macerasının sonu
2 notes
·
View notes
Text
Saddam Hüseyin ve Kaddafi
İşgalci İsrail hususunda kıymeti bilinmeyen iki lider. İkisi de öldürüldü.
12 notes
·
View notes
Text
Atamızın kızı İstanbulun 2.ci havalimanına ismi verilen Türkiye ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu SABİHA GÖKÇEN👑ATATÜRKÜN dehasını neo naziler bile fark ediyorlar da bizim siyasal islam mıymıntıları hasetlerinden kuduruyorlar,örnek:şu faşist Avusturyalı neydi adı Gerth bilmem ne Türkçe olarak Atamızın kadınlar hakkındaki sözünü paylaşmış o söz bir Anadolu gezisinde söylenmiştir bir köylü kadın MUSTAFA KEMALİ❤görünce koşup önünde yere kapanır"sen bizim namusumuzu şerefimizi kurtardın paşam"der ATATÜRK eğilip kadını ayağa kaldırıp"EY ŞEREFLİ TÜRK KADINI SEN YERLERDE SÜRÜNMEYE DEĞİL GÖKLERE ÇIKARILMAYA LÂYIKSIN"deyip verdiği sözü tutar manevi kızını dünyanın ilk kadın savaş pilotu yapar😍Bu arada Alman deyimiyle Türk hediyesi(rüşvet)gibisi yok Avusturyalı faşist lideri eşiyle Bodrum tatiline davet ettim adam Türkçe ve Atatürk isminin yanında kalple vecize paylaştı Allah bilir köye davet etseydim Müslüm babadan şarkı paylaşırdı😂zaten Allah 4 kusursuz insan gibi insan yarattı
1.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK💘
2.MESİH İSA(JESUS)💜
3.HZ.ALİ💙
4. UNUTMABENİKEDİSİ(naçizane ben oluyorum)😉
Bugün Putin wagner kavgasında müzik paylaşmayı unuttum hep çiftetelli olacak değil ya Şeyh Şamil paylaşayım zaten o isim uydurmadır Adıgeler bu dans müziğine "Lahstan" derler de işte usa/rusya vakıflarından yemlenen papuçumun Adıge yazar ve profesörleri böyle tuhaflıklara bayılırlar😴Ukrayna soytarısı zelensky Putinle dalga geçmiş sevinme volody senin suyunda yakında ısınır cebellezi yaptığın Ukrayna kaynakları- hazine parası ve yurtdışı yardımlar cıa ve Avrupa birliğine aldanıp ölüme sürdüğün insanların ahı seni de tutar ALLAHIN KANUNUDUR HERKES ERKEN VEYA GEÇ YAPTIĞI KÖTÜLÜĞÜN DE İYİLİĞİN DE CEZASINI da ÖDÜLÜNÜ de BULUR HERŞEY AZOV TABURU VE NAZİLERE BAĞLI👈Belki halkına karşı milis kuvvet kuran diğer şalamayalara da örnek ve ibret olur da o oluşumları fesh edip dağıtırlar Putin/saddam/Kaddafi vs baksınlar o silahlı askeri oluşumlar halka karşı değil kendilerini yaratan kişilere karşı ayaklanırlar çünkü halktan alacakları yoktur ama efendilerinin makamlarında- gücünde-para kaynaklarında- iktidarlarında gözü olan çoktur bana vız gelir tırıs gider çok tııııııınnn çok fifi😴"KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ "DER BİR TÜRK ATASÖZÜ
6 notes
·
View notes
Text
Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler? – I – Yeni Yaşam Gazetesi | Yeni Yaşam
Mustafa Durmuş
Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler? – I
Tunus-Mısır-Libya’da halk ayaklanmaları
14 yıl geriye gidelim.
2010 yılının 17 Aralığında Tunus’ta, 26 yaşındaki elektronik mühendisi bir işsiz, sokaklarda sebze satarak hayatını kazanan M. Bouazizi adlı Tunuslu bir genç kendini yakmış; ardından on binlerce Tunuslu sokaklara çıkarak hükümeti ve işsizliği protesto etmiş ve isyan diktatör Ben Ali Tunus’u terk edene kadar sürmüştü.
Bundan yaklaşın 45 gün sonra 31 Ocak 2011’de bu kez Mısır’da Tahrir (Kurtuluş) Meydanı’nda yüz binlerce Mısırlı: “İş, Ekmek, Özgürlük ve Sosyal Adalet” sloganlarıyla isyan etti. On binlerce genç-yaşlı, Müslüman-Hıristiyan, örtülü- modern kadın-erkek meydanı tuttu. Onlarcası öldürüldü ama Mısır Devlet Başkanı Mübarek ülkeyi terk edene kadar da kitleler meydandan ayrılmadı. Sonrasında Libya Batılı emperyalist güçler tarafından işgal edildi ve Devlet Başkanı Kaddafi öldürüldü.
Kuzey Afrika’nın bu üç ülkesinin ikisinde (Tunus ve Mısır) ortak sorunlar vardı. Buğday ve diğer temel gıda maddeleri ve enerji fiyatlarının çok hızlı artması, derin yoksulluk, açlık, işsizlik, dışa bağımlılık, neo liberal politikalar ve 30 yıldır süren baskı-zulümle özdeşleşmiş kanlı diktatörlükler halkları isyana sürüklemişti.
Libya’da ise durum daha farklıydı. Kaddafi de bir diktatördü ama ülke ekonomisi kötü durumda değildi. Günde 1,8 milyon varillik mükemmel kalitede petrol üretimi yapılıyordu. Ülke, doğalgaz kaynakları açısından da çok zengindi ve bu doğal zenginlikler Libya’da ortalama yaşam süresinin 75’e çıkmasını ve Afrika’nın kişi başına yıllık geliri en yüksek ülkesi olmasını sağlamıştı. Ülkenin sert çölün altında muazzam bir fosil sıvı denizi vardı. Tüm bunlar emperyalist güçlerin iştahını kabartıyordu. Nitekim ABD bu ülkeyi işgal etmek üzere NATO’yu devreye sokmakta tereddüt etmedi.
Devasa ekonomik sorunlar ve devrimci durum
Kısaca, devasa ekonomik sorunlar, gıda fiyatlarındaki artışlar ve iktidarların halkın sorunlarına ilgisizliği ayaklanmaların önünü açtı. Halk mevcut rejimleri bu sorunlarla özdeş tuttuğundan rejimin değişmesini istiyor, rejimle uzlaşmaya yanaşmıyordu. “Ekmek, özgürlük ve adalet” sloganlarıyla yürüyen kitleler olağanüstü hâl uygulamalarının kaldırılmasını, parlamentonun feshini ve yeni bir anayasanın yapılmasını talep ediyorlardı.
Bir başka boyutuyla ise bölgede devrimci bir durum yaşanıyordu ve bu devrimin dürtüsü sadece diktatörlük karşıtı olmak değil, aynı zamanda anti-emperyalist, IMF karşıtı ve İsrail karşıtı olmaktı.
Çalınan devrim!
Bu nedenle de ABD ve müttefikleri bu devrimi durdurmak, bunu yapamazlarsa da onu bölgedeki Amerikan egemenliğini sürdürülebilmesi için yeniden bir biçime sokma niyetindeydiler. Nitekim bunu da sağladılar. Diktatörler devrildi ve halkların gazı alındı ama gerçek bir devrim fırsatı da böylece halkların elinden alınmış oldu. Sonrasında bu ülkeler yeniden bir kaosun içine sürüklendiler ve iç savaşlar ortaya çıktı. Mısır’da yeniden askeri diktatörlük tesis edildi.
Suriye’ye emperyalist müdahale ve iç savaş
Bu gelişmeler 2011 yılının sonlarına doğru Orta Doğu’ya da sıçradı ama bu kez hedefteki Suriye beklenmedik bir direniş göstererek o tarihten bu yılın aralık ayına kadar direndi. Bu süreçte “Büyük Orta Doğu Projesi” kapsamında başta IŞİD olmak üzere, selefi cihatçı gruplar Esad’a karşı ayaklandırıldı, 13 yıl sürecek olan bir iç savaş başlatıldı.
Ancak bu terör örgütleri hem Suriye ordusunun hem de Bölgedeki Kürtlerin direnciyle karşılaştılar. Yine de El Kaide ve El Nusra yenilmiş olsa da bölgeye hâkim devletlerin desteğiyle İdlib gibi belli bölgeleri tutmayı başardılar. Bu süreçte Esad ülkede demokratikleşmek yerine Baasçı eski rejimi sürdürmeye kalkışınca iyice gözden düştü ve yenildi. Ülkesinden kaçarak Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı. Ülke Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve arkasındaki devletler ve İsrail tarafından işgal edildi.
Nesnel değerlendirmeler gerekiyor!
Suriye’nin işgali konusunda çok farklı değerlendirmeler yapılabilir. Nitekim Suriye’yi işgali alkışlayanlar (bizdeki iktidar medyası gibi) gibi, bunu emperyalist bir müdahale olanlar da mevcut.
Ancak, ülkeyi işgal eden güçler “ülkede diktatörlüğü ortadan kaldırmak, demokrasiyi inşa etmek, kendi sınırlarını güvence altına almak” gibi mazeretler ileri sürebilirse de, bunun doğru olmadığı ve bu eylemin açıktan bir işgal olduğu inkar edilemez bir gerçek. Nitekim daha önceki Irak’ın işgali de bu gerekçelerle yapılmış ama bölgeye demokrasi de gelmemişti.
Esad’ın serveti ile birlikte ülkeden kaçması diktatörlerin genelde yaptıkları bir şey. Ülkesini düşünüyor olsaydı zamanında ülkesindeki Araplar, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler, Dürziler gibi tüm halklarla birlikte tek bir ulusa dayalı olmayan demokratik bir Suriye’yi inşa edebilir ve emperyalist ve alt emperyalist güçlere geçit vermeyebilirdi. Oysa, beklendiği gibi, bunu yapmadı ve kendi ülkesinin emperyalist, Siyonist ve selefi-cihatçı bir yağmaya terk etti.
Rusya ve İran kaybetti
Suriye’deki bu gelişmelerden isyancı grupların ardındaki hangi devletlerin nasıl kazançlı ya da zararlı çıkabileceğini konusunda değerlendirme yapmak gerekirse sırasıyla:
Rusya, Beşar Esad rejiminin önemli bir destekçisiydi. Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğündeki isyancı grupların iktidarı ele geçirmesi bu devlet açısından çok büyük bir kayıp olabilir. Zira Moskova 2015 yılında binlerce Rus askeri göndererek ve Suriyeli isyancı gruplara ve sivil altyapıya hava saldırıları düzenleyerek Esad’ı desteklemişti. Ancak Rusya, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Esad’ın ihtiyaç duyduğu destek düzeyini sürdüremedi. Sonuç olarak Rusya’nın Orta Doğu’daki projesi büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum Rusya’nın Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki üslerini kaybetmesiyle sonuçlanabilir.
Esad rejiminin yıkılması, rejimi destekleyen ve Lübnan’daki Hizbullah’a silah göndermek için Suriye’ye bel bağlayan İran için de bir darbe anlamına geliyor. Yani İran devleti için de Esad’ın devrilmesi büyük bir kayıp. Doğu Akdeniz’e uzanan bir kara köprüsünü, Hizbullah gibi İran’ın vekilleri konumundaki örgütler için önemli bir üssü ve silahların Lübnan’a ulaşabileceği bir yolu kaybetmiş oldu. İran’ın Suriye’deki stratejik derinliğini kaybetmesi, İsrail ile çatışması nedeniyle ciddi şekilde zayıfladığı bir dönemde Hizbullah’ı destekleme kabiliyetini de zayıflatacaktır. (1)
Diğer taraftan, bu gelişmeler Hizbullah için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. Hizbullah İran’dan Suriye üzerinden Lübnan’a uzanan son derece önemli karasal yaşam hattını kaybetti. HTŞ muhtemelen İran’dan gelen silah ve diğer malzemelerin akışını durduracak ve İran’ın İslamcı Devrim Muhafızları ve Kudüs Gücü danışmanlarının Hizbullah’ı desteklemeye devam etmesini engelleyecektir. (2)
Savaşın asıl kazananı İsrail!
Rejimin düşmesinden sadece birkaç saat sonra İsrail ordusu Hermon Dağı’nın Suriye tarafını ele geçirdi. Ordu, 1974 ateşkes hattına yakın beş köyün sakinlerine evlerinde kalmalarını ya da olası çatışmalar nedeniyle köyleri boşaltmalarını söyledi. Başbakan Benjamin Netanyahu bölgeyi ziyaret etti ve İsrail’i bölgeden askerlerini çekmeye zorlayan 1974 anlaşmasının artık geçerli olmadığını açıkladı. İsrail hava kuvvetleri, stratejik askeri varlıklar içerdiği iddiasıyla Büyük Şam’daki bazı askeri bölgelere baskın düzenledi. Kuzeyde ise çatışmaların yeniden alevlendiği haberleri üzerine Türk hava kuvvetleri Kürt mevzilerini bombaladı. (3)
ABD, HTŞ’yi de “terör örgütü” olarak tanımlasa da uzun süredir Esad rejimine karşı çıkıyor ve onu devirmek için uğraşıyordu. Bu yüzden de istediği oldu. Bölgedeki en temel müttefiki olan İsrail ise bu savaşın asıl kazananı konumunda. Zira Golan tepelerini işgal edip Şam’a doğru ilerleyerek “Büyük İsrail Projesi” için önemli bir adım daha atarken, İran’ın bölgedeki konumunu da zayıflattı. Suriye’nin en stratejik yeri olan Cebel Şeyh’i işgal etmesi ise bölgede kendine çok önemli bir stratejik mevzi kazandırdı. (4) İsrail bu hafta Suriye’de en az 350 hava saldırısı gerçekleştirdi.
Türkiye kazandı mı?
Türkiye’nin HTŞ gibi selefi cihatçı silahlı gruplara verdiği destek son saldırılar açısından kritik önem taşıyordu. Ayrıca 2017 yılında bir dizi silahlı grubu bir araya getiren ve kuzeybatı Suriye’nin bazı bölgelerini kontrol altına alan önemli bir aktör olan “Suriye Ulusal Ordusu” da Türkiye tarafından destekleniyor.
Son haftalarda Türkiye, Esad rejiminin Ankara ile ilişkileri normalleştirme çabalarını reddetmesinin ardından isyancı örgütlere yeşil ışık yaktı. Elde edilen sonuç dikkate alındığında, bundan böyle Türkiye muhtemelen ülkedeki en etkili dış aktör olarak ortaya çıkacaktır.
Kısaca, Türkiye’deki iktidar bloku Esad’ın şiddet yoluyla devrilmesini zımnen destekledi ve Şam’daki yeni rejimi şekillendirme fırsatına sahip oldu.
Nitekim birçok uluslararası yorumcu bu görüşü destekliyor. Örnek olarak bir yoruma göre: “Esad’ın düşüşünden potansiyel olarak asıl kazançlı çıkacak olan devlet Türkiye’dir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’de uzun bir yol kat etti; bir zamanlar Esad’ın hamisiyken onun devrilmesini talep etti ve ardından Esad rejimiyle normalleşme arayışına girdi. Geçtiğimiz haftalarda Erdoğan Esad’ın şiddet yoluyla devrilmesini zımnen destekledi. Ankara şimdi Şam’daki yeni rejimi şekillendirmek için bir fırsata sahip oldu”. (5)
ABD, İsrail, Türkiye aynı çizgide mi?
Keza Orta Doğu uzmanı gazeteci Conor Gallagher, “ABD’nin vekilleri (Ukraynalı neo-Naziler, İslami köktendinciler ve Siyonist soykırımcılar) aracılığıyla Suriye Devlet Başkanı Esad’ı devirmek ya da en azından olası bir çözüm öncesinde daha fazla toprak koparmak ve Tahran’ın ülkedeki etkisini zayıflatmak için Suriye’de yeniden bir araya geldiğini; Türkiye’ninse, eski adıyla Nusra Cephesi olarak bilinen İslamcı paramiliter örgüt HTŞ’nin en büyük destekçisi olarak merkezi bir rol oynadığını” ileri sürüyor.
Neo Osmanlıcı girişimler
Türkiye’nin ABD ve İsrail ile iş birliği yaptığını ileri süren yazara göre: “Erdoğan’ın çıkarları ABD-Ukrayna-İsrail grubun çıkarlarıyla örtüşüyor. Türkiye’nin eski imparatorluğun büyük bir kısmı üzerindeki etkisini güçlendirdiğini görmek isteyen Erdoğan ve kliğinin katı neo-Osmanlı hırsları, ABD-Ukrayna-İsrail’in bölgedeki Rus ve İran etkisini azaltma arzusuyla örtüşüyor. En azından Türkiye, mültecilerin geri dönüşü için herhangi bir kalıcı çözümden (potansiyel olarak Trump II döneminde) önce Suriye’de kendisinin ve vekillerinin kontrolü altında daha fazla toprak elde etmek istiyor ve bu da Ankara’nın tehdit olarak gördüğü Kürt güçlerini etkisiz hale getirmek için daha iyi konumlanmasını sağlayacak. Türkiye üç milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor ve Erdoğan bu konuda bir şeyler yapması için ülke içinde baskı altında ve binlerce kişiyi “gönüllü geri dönüş” beyanlarını imzalamaya zorlamakla suçlanıyor. Suriye’de güvenlik ortamı “güçlendikçe” Erdoğan daha fazla Suriyelinin Türkiye’den sınır dışı edileceğini söylüyor”. (6)
Devam edecek…
Dip notlar:
https://theconversation.com/what-syrias-rebel-takeover-means-for-the-regions-major-players-turkey-iran-and-russia (9 December 2024).
https://www.cfr.org/expert-brief/syria-after-assad-what-know-about-hts-hezbollah-and-iran (9 December 2024).
https://geopoliticalfutures.com/after-the-fall-of-assad-the-middle-east-braces-for-unrest (10 December 2024).
https://www.cfr.org/expert-brief/after-fall-assad-dynasty-syrias-risky-new-moment (8 December 2024).
https://www.nakedcapitalism.com/2024/12/erdogan-backstabs-his-way-into-center-of-middle-east-conflict.html (2 December 2024).
0 notes
Text
Ortadoğu'da Arap ve Müslüman ırkçılığı?
Gündem okumak adına bazı şeyleri iyi anlamak gerektiğine inanıyorum… Mesela Esed’in zulmünün kaynağı sadece sıradan bir Şia ve Nusayri olmasından mı kaynaklıydı? Hayır ve asla… Esed her şeyden önce bir Arap ırkçısı yani Baasçı idi. Saddam da aynısıydı, ülkesini felakete sürükledi. Bugün ihvan dışı Mısır da aynıdır. BAE de benzer hevestedir, Suudi de… Kaddafi de Müslüman değil, Arap ırkçısı…
0 notes
Text
Gözümüz aydın - Şener Elcil
Afrika kıtasında zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları olan 58 ülke vardır. Bu kadar zenginliğe rağmen bu ülkelerin büyük bölümü fakirlikle boğuşmakta, Dünya Bankası’na ve İMF’ye olan borçları altında ezilmekte ve kendi aralarında dolar ile ticaret yapabilmektedirler. Libya’nın ABD ve NATO müttefikleri tarafından öldürülen lideri Muammer Kaddafi Afrika ülkeleri arasında bir uyanış başlatmak ve…
0 notes
Text
Sahranın Oğlu: Kaddafi
Muammer Kaddafi, Libya’nın eski lideri ve “Sahranın Oğlu” lakabıyla tanınan tartışmalı bir figürdür. 1969 yılında, Libya’da kan dökülmeden gerçekleşen bir darbe ile monarşiyi devirmiş ve Kral İdris’i devirerek ülkenin yönetimini ele geçirmiştir. Kendini “devrim lideri” olarak tanımlamış ve Libya Arap Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Kaddafi, 1970’lerde “Yeşil Kitap” adını verdiği ideolojik bir rehber…
0 notes
Text
Türkiye ve Suriye arasında normalleşme adımları karşılık bulacak mı?
https://pazaryerigundem.com/haber/184501/turkiye-ve-suriye-arasinda-normallesme-adimlari-karsilik-bulacak-mi/
Türkiye ve Suriye arasında normalleşme adımları karşılık bulacak mı?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye ile 10 yılı aşkın bir süredir devam eden gerilimi sona erdirmek adına yaptığı diyalog çıkışları Türkiye ve dünya kamuoyunda geniş yer buldu.
BURSA (İGFA) – Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den bu yana Türkiye ve Suriye ilişkileri iki ülkenin tarihinde görülmemiş derecede hasar aldı. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği ve ülkesini terk etmek zorunda kaldığı iç savaş boyunca Türkiye üzerinde çok ciddi bir göçmen yükü meydana geldi. Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’a doğrudan çağrı yaparak ilişkilerin tekrar normalleşmesine yönelik çıkışının karşılık bulup bulamayacağı ve ilişkileri eski günlere döndürmenin ne kadar mümkün olabileceğini Dış Politika Uzmanı Dr. Barış Adıbelli Herkes Duysun için yorumladı.
RUSYA İKİ ÜLKE ARASINDA ARABULUCU KONUMUNDA
Suriye lideri Beşar Esad’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışından önce yapmış olduğu açıklamaya atıfta bulunan Dr. Barış Adıbelli, “Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Lavrentiev’in Suriye ziyareti sırasında Rusya’nın ikili ilişkileri yeniden tesis etme konusunda Suriye’ye telkinde bulunduğu anlaşılıyor. Bu konu daha önce Hakan Fidan’ın Putin’i ziyareti sırasında da gündeme gelmişti. Bu 3 ülkenin yani Türkiye, Rusya, ve Suriye’nin ilişkilerin onarılması konusunda bir adım attığını net olarak söyleyebiliriz.” dedi.
ESAD’IN SURİYESİNDE GÜÇ PAYLAŞILMIŞ DURUMDA
Beşar Esad’ın Suriye’yi yönetme konusunda tek başına olmadığını, yönetim anlamında Suriye içerisinde bir koalisyonun olduğunu ifade eden Dr. Adıbelli, “Esad, iktirdarın görünen yüzü ancak bana kalırsa arkada farklı bir güç dengesi de söz konusu. Suriye’de tabiri caizse güçler birliği’nden söz edebiliriz. Bu güçlerden birisi şüphesiz Baas Partisi. Hafız Esad döneminde Baas Partisi’nde güçlü isimler ve aileler vardı. İkinci güç ise istihabarat örgütü El-Muhaberat. Beşar Esad’da babasının ölümünden sonra bu yapılarla uzlaşı içerisinde yönetime geçti. Saddam ya da Kaddafi gibi yönetimi devralma durumu olmadı Suriye’de. Bu dengeden ötürü Esad’ın saydığımız yapıları ilişkilerin yeniden tesis edilmesine ikna etmesi gerekiyor. İran,Lübnan ve Rusya gibi ülkelerin mevcut Suriye yönetimi üzerindeki gücünü de atlamamak gerekiyor. Masaya oturduğunuzda sadece Esad ile oturmuş olmuyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
SURİYE’DE ÇÖZÜME ULAŞMAK İÇİN ERDOĞAN-ESAD ANLAŞMASININ ÖTESİNDE BAŞLIKLAR VAR
Suriye’de ilişkileri geçmişe döndürebilmek için Esad ile tokalaşmak ya da kucaklaşmanın en kolay iş olduğunu ifade eden Dr. Adıbelli, “Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesinde belki de en kolay süreç Esad ile Erdoğan’ın anlaşması. Esad, tokalaşmanın ötesinde kucaklaşırız da dedi. Ancak bu açıklamaları yaparken içeriğe ve gündeme de vurgu yapmayı ihmal etmedi. İki ülke arasında ilişkilerin tekrar tesis edilmesinde tarafların karşılıklı talepleri belirleyici olacaktır.” şeklinde konuştu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Po zaskakującym zwycięstwie wyborczym świat zachodni nie potrafił zakwalifikować Łukaszenki. Media, opinia publiczna i politycy w krajach Zachodu źle się czują w nieuporządkowanym świecie. Muszą mieć podane na talerzu: ten jest zły, a ten dobry, a tamten jest zły, ale nasz. Kaddafi to dyktator, widomo, Bin Laden to terrorysta, Hugo Chavez też dyktator, w dodatku rewolucjonista. Putin to autokrata skłaniający się ku dyktaturze, autokratą był Kuczma, a Juszczenko to już demokrata. W Chinach nie ma demokracji, ale z Chinami jest problem, bo nie ma jednego dyktatora, przynajmniej jeszcze go nie odkryto. Zresztą nieważne, w Chinach się inwestuje, i to jest ważne. Taki prosty podział działa jak kompas. Ustawia współrzędne hierarchii wartości i ocen, jakimi kierują się fundacje broniące praw człowieka i demokracji, wielkie korporacje inwestujące, prezydenci z Unii Europejskiej i USA, czytelnicy "Financial Timesa" i "Newsweeka".
Michał Kacewicz, Łukaszenko. Dyktator w kołchozie Białoruś
0 notes
Text
🎯 ÜLKEYİ YÖNETENLERE YENİ UYARILAR 🎯
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#uyarılar
0 notes
Text
https://youtu.be/_5bIk9zH8KY?si=r6RVoECWyRfn5H4e
Tüm Ortadoğu coğrafyasında sevilen bir sanatçı haline gelen Gülsüm, konserlerinde uzunlukları bir saati bulabilen şarkıları, melodilerini ve kelimelerini değiştirerek veya tekrar ederek iki saate varana kadar okur ve sahnede 4-5 saat kalırdı. Sesi cinsiyetsiz olarak değerlendirilen sanatçının konserlerini canlı izleyebilmek için insanlar akın ederdi. Sanatçı kişiliğiyle darbe planlarını bile erteletebilecek bir güce sahipti. Libya konseri öncesinde bu gücü görmek mümkündür. 1960’lı yıllarda yükselen Arap milliyetçiliğiyle beraber Muammer Kaddafi ve Abdusselam Callud önderliğinde, devrin Libya Kralı İdris es Senusui’yi tahttan indirmek için bir darbe planı yapılır. Devrimciler darbe planı için gerekli tüm şartları hazırlamışken son anda çok önemli bir şeyi göz ardı ettiklerini fark ederler. O gün Bingazi’de Ümmü Gülsüm konseri vardır. Darbe derhal iptal edilir. Hem kraliyet ailesi üyeleri hem de darbeciler tam kadro katılırlar konsere. Tarihe geçen bu konser, planlanan darbeyi tam beş ay erteletecektir.
0 notes