#Kadın Kitapları
Explore tagged Tumblr posts
Text
Öncelikle herkese selam. Bugün 2 konuya değinmek istiyorum. Biz kadınların yaşam hakkı var. Sokakta özgürce gezebilme, istediğimizi giyebilme, istediğimiz şekilde davranma hakkı var. Bu erkekleri ilgilendirmez. Bir kadın sokakta yürürken çantasındaki biber gazına dokunup rahatlıyor ya. Bunun ne anlama geldiğini anlayamazsınız! Bir kadının sokakta yürürken yaşadığı korkuyu ANLAYAMAZSINIZ! Nerede bu ülkede adalet? Nerede devlet? Hani can güvenliğimiz? YOK. Ve biz, artık korkarak değil, özgürce gezmek istiyoruz. Adalet sarayı değil, adalet istiyoruz. İkbal Uzuner'in, Ayşenur Halil'İn intikamını biz alacağız. Susmayacağız. Çünkü bugün susarsak yarın konuşamayacağız. Bir diğer değinmek istediğim konu uygulama yasakları.. Öncelikle Wattpad kapatıldı. Sebebi uygulama da uygunsuz kitaplar olması. Uygunsuz diziler de var, filmler de var. O kitaplarda yaşanan şeyleri zaten biliyoruz. Artı olarak uygulamada filtre vardı. Nasıl kitap okumak istediğini seçebiliyordun. Rahatsız olan bir insan zaten o kitapları okumaz. Wattpad; genç yazarların kendini keşfedebildiği, kitaplarını özgürce yayınlayabildiği, her yaştan insanın ise ücretsiz kitap okuyabileceği bir platform. Yasağın bence kalkması gerekir. Daha sonra İnstagram kapatıldı fakat 1 hafta içinde açıldı. Sonra Roblox.. Evet, oyunda yine bazı uygunsuz şeyler vardı. Fakat demem gibi istemiyor isen girmezsin. Uygulamayı yüklerken zaten ''Ebeveyn gözetimi önerilir!'' yazıyor. Ebeveynler nerede? Çocuğunuzun ne yaptığına, ne oynadığına neden bakmıyorsunuz? Burada hata ebeveynde. Roblox'un da açılması lazım.. Son olarak Discord. Yasaklanması zerre mantıklı değil. Uygulama 13 yaş üzeri kullanıma uygun. Ayrıca yine ''Ebeveyn gözetimi önerilir!'' yazıyor. Yalvarırım ebeveynler çocuklarınıza bakın. Kimlerle konuştuğuna, ne oynadığına, ne okuduğuna bakın. Ben yıllardır Discord kullanıcısıyım. Niye ben yaşamadım bu olayları? Çünkü 13 yaşımdan sonra kullandım. Çünkü kendime dikkat ettim. O şantaja uğrayan çocuk neden söylemedi ailesine? Korktu mu? Korktuysa hata ebeveynde. Çocuğunuza aşılayın bunu. Size her şeyi anlatsın. Kibarca sorun; ''Kimle konuşuyorsun? Ne okuyorsun? Ne oynuyorsun?''. Sorun bunu. Ama onu korkutmayın. Onlara küçük yaşta aşılayın bunu. Erkek çocuklarınıza kadınların cinsel oyuncak OLMADIĞINI, bizim KULLANILAMAYACIĞIMIZI, bize DEĞER VERMELERİ bizi KORUYUP KOLLAMALARI gerektiğini öğretin. Küçük yaşta yapın bunu. Bilsin, tacizin tecavüzün ne olduğunu bilsin. Bilsin ve anlatabilsin.
#kadına şiddet#kadın#kadınaveçocuğadokunma#kadınadokunma#kadına karşı şiddet#kadınakalkanellerkırılsın#kadın cinayetleri#wattpad#kitap#kitaplar#oyun#artists on tumblr#şiddet#ayşenur halil#adalet#ikbaluzuner#cinayet
59 notes
·
View notes
Text
Güçlü Bir Kadın: Lou-Andreas Salome
Felsefe, tarih ve teoloji eğitimi almış, psikanalitik alanındaki çalışmalarıyla saygı duyulan güçlü bir kadın olan Rus kökenli Lou Andreas Salome kitapları, düşünceleri kadar Nietzsche ve Rilke ile olan çalkantılı aşk ilişkileri ile de bilinir. Salome'un bu düşünür ve yazarların üzerinde belki de onların fikirlerine ve eserlerine yön veren büyük bir etkisi olmuştur.
1882 yılında Nietzsche ile tanıştıktan sonra onun aşkına karşılık vermeyen ve evlilik teklifini reddettiği bilinen Salome, filozofun bu olayla birlikte üzüntülü ve acılarla dolu günler yaşamasına sebep olmuştur. Bu süreç sonrasında ise Nietzsche, üstün insan teorisini ve acıların bizleri güçlendirdiği düşüncesini geliştirmiştir. Ayrıca onun kadın nefretinin altında da Salome'un ona çektirdiği acılar olduğu varsayılır. Hatta Nietzsche ile Salome arasındaki bu yaşananlar, Irvine Yalom'un ünlü kitabı "Nietzsche Ağladığında" ya da konu olmuştur.
Salome'un yaklaşık 3 yıl boyunca aşk yaşadı genç Rilke'nin gelişiminde önemli rol oynadığı da düşünülür. İkili beraber farklı şehirlere seyahat etmiştir, Salome sonrasında birlikte gittikleri Rusya'da Rilke'nin Tolstoy, Pasternak da dahil birçok rus yazarla tanışmasına olanak sağlamıştır. Hayatı boyunca Salome'u unutamayan Rilke, aşık olduğu bu kadın için birçok şiir kaleme almıştır.
33 notes
·
View notes
Text
Biraz önce Harun Can'ın Kızılcık Şerbeti'ni eleştirdiği bir videoyu izledim. Murat Soner gibi o da tüüm dediklerin de çok haklı. Bizzat ben Kızılcık Şerbeti'nin başlangıcını bilmiyordum. Ama iyi ki de bilmiyormuşum çünkü baya bir iğrenç. Ülkece o kadar yanlış şeyler izliyoruz ki. Kimileri de bunların asıl doğru olduğunu sanıp uyguluyor. Düşünün ki 5 yaşında erkek bir çocuksunuz. Daha yeni yeni bir şeyleri öğreniyorsunuz. Bu çocuk da ailesinden dolayı saçma sapan Türk dizilerine maruz kalıyor. Sonra kadına şiddet sahnelerini izliyor, bunu kendince "demek ki doğru olan bu," diye yorumluyor. Çünkü o daha çocuk ve zihni daha gelişmemiş. Yeni yeni bir şeyler öğreniyor. Peki öğrendiği şeyin kadına şiddet olması ne kadar doğru. Ya da aynı şekilde 5 yaşında bir kız çocuğusunuz. Bu kız ailesinden ötürü yine kadına şiddeti anlatan bir dizi izliyor. Bir de kadın hiçbir halt yapmadan kaderine boyun eğiyor. Erkeğin onu yönetmesine izin veriyor. Peki o 5 yaşındaki kız ne düşünecek? "Erkeklere boyun eğmeliyim çünkü o benden daha üstün." Ya bizim çocuklara bunu öğretmememiz gerekiyor. Neden iyi şeyler varken bunu öğreniyorlar? Bizim çocuklara bunları öğretmememiz gerekiyor. İyi doğruyu öğretmeliyiz.
Bakın bir de bu dizileri wattpade laf eden insanlar izliyor olm. Wattpad o Türk dizilerinden bin kat daha iyi. Onlar da hiç olmazsa kadınların nasıl aşağlandığını göstermiyorlar (Öyle kitaplar tabii var ama ben okuduklarımdan bahsediyorum çünkü diğerlerini okumadığımdan yorum yapamam)
Ben en son diziler diyordum.
Bir de şiddet sahnelerini apaçık vermek çok saçma. Hadi yaptınız ettin ama bari sadece sezdirin. Haberlerde kanlı ya da şiddet görüntüler verilmez ama o haberden sonra şiddet içerikli diziler veriyorlar. Lan madem yasak sen onu neden dizi de veriyorsun. Zaten ülkece psikolojik çöküşteyiz. Bari insanlar evlerine gidip televizyonu açtıklarında komik bir şey izlesin. Hep aynı konular etrafında dönüp dolaşmak hiçbir işe yaramıyor ki. İnsanlar farklı şeyler görmek istiyor ama yine de konusu şiddet olan bir sürü şey kakalıyorlar bize. Annem en küçük yanlış hareketim de (genel de bu aniden gelen sinirim oluyor) okuduğun kitaplar seni etkiliyor diyor. Sanki izlediği diziler çok iyi gibi. Ben o kitapları okumak yerine diziyi izlesem asıl hata. Ama gel de bunu anlat.
Galiba ben fazla konudan konuya atladım. Bu sefer boş yaptım demiyeceğim çünkü her bir dediğim şeyde haklılık var.
Bu yazıyı sonuna kadar okuyan biri olursa şimdiden çok teşekkürler
#türk dizileri#my tumblr#my post#tumblr postları#postlarım#text post#black tumblr#tumblr girls#3391km#3391kilometre#sözler#kitap#beyzaalkoc#kitap alintilari#kitap alıntıları#egeizmirindir#egeninincisi#egeninışıkları
7 notes
·
View notes
Note
Allah'ım binlerce razı olsun, çok teşekkür ederim,evlilik için önerilerinize çok bilgi sahibi olduk, bu konuyla ilgili her şeyi paylaşın lütfen çok bilinçsiz evlenen gençler var ki bi aç ay sonra evlilikleri bitiyor malesef
Yaaa kardeşim çok üzüldüm 🥺🥺 inşaallah evlilikleri kurtulur. Burada herşeyi yazamıyoruz ki anonim vakit de olmuyor. Ama bunlara yönelik kitaplar okunabilir. Mesela Nurettin Yıldız (kıblegah evler mümin ev hanımlara inciler mahrem cevaplar mücahide kadın bu ümmetin kızıı), Abdülaziz kıranşal kitapları (mümin hanımlar)Hasan el Benna (müslüman kızlar) ihsan şenocak (İslam'ın kızına) yağmur ibiç ahir zamanda fıtrat mücadelesi Muhammed Emin Yıldırım ahlâk serrsi... Bunlar basit düzeyde okunacak önemli eserrl cilt cilt kitaplar da var elbette.
Maalesef ki biz ihmal ediyoruz ilim öğrenmeyi araştırmayı Kur'an'ı Kerimi sünneti.... herşeyi
Sahabe annelerimizi bir tanısak Ümmü eymeni bir bilsek kocasından evladının ölümünü gizleyen hanımefendileri bir tanısakk...
Birde sosyal medya batağı var herşeyi orda gözüktüğü gibi mükemmel sanıyoruz.. herkes gezip tozuyo ben yapamıyorum benim evliliğim şöyle böyle diye kıyasa gidiyorlar. Kocişimle kahve keyfi diye paylaşır arkada kim bilir ne kıyametler kopar evvelâ samimiyet önemli... Herşey her yerde de paylaşılmaz nazar boyutu var birde ...rabbim muhafaza eylesin
Öyle güzel evliliğe dair sohbetler yapıyor ki hocalarımız. Yeni bir hayat sorumluluk gerektiriyor zor bir şey imanın yarısı çünkü. İki tarafa da büyük sorumluluk düşüyor. Aff aff🥺 Rabbim uzun ömürlü evlilik nasip etsin.🤲🏻🤲🏻
(Saliha erdim videolarını kardeşimize tavsiye edin belki evlilikleri kurtulur. Aile danışmanı da bu süreçte çok önemli) bol bol dua edelim inşaallah gören kardeşlerimiz de etsinler yuvaları daimi olsun🤲🏻🤲🏻🤲🏻
8 notes
·
View notes
Text
ben takıntıları olan bir kadınım. insanlara öyle sevgiyle yaklaşamam. yüzüm her saniye gülmez. derinlerimde bir acı taşıyorum. kahveyi sigarasız içemem. pasta sevmem. çikolataya bayılmam. ama emin ol, küçük şeylerle mutlu olmasını bilirim. bir çiçek veya ufak bir kolye. belki de sahil kenarında susarak oturmak. bunlar bile iyi gelir bana. kitapları severim. ama öyle aşk dolu şeylerden nefret ederim. ellerim her saniye titrer. gözlerim hep donuk bakar. öyle sevilecek bir kadın değilim. gözlerime bakarken kaybolma ihtimalini kimse göze alamaz. renkleri severim. mavi renk ruhumu canlandırır. yeşil renkten korkarım. saçlarıma sertçe dokunulmasından hoşlanmam. rüzgarı severim, yağmuru da. başım hep diktir ama eğme isteğim hep var. saatlerce konuşamam kimseyle. dinlerim. bazen susup yalnızca giderim. arkama bile bakmam. geceleri sevmem. dert, acı ağır gelir. üç, beş ilaç alıp yatarım. çok sigara içerim. yemek yemeyi sevmem. şu son zamanlarda tek lokma bile geçmiyor boğazımdan. kendimi beğenmem. ilgi için sanar herkes ama inan bana, değil. burnum büyük, gözlerim küçük, dudaklarım yara dolu. bedenim kesik izleri, boğazım tırnak izleri. beğenilecek bir kadın değilim. bir bakan ikinciye bakmaz. unutkanım. bir şeyleri hatırlamam çok zaman alır. ağzımı bıçak açmaz çoğu zaman ama bazen susmak bilmem. çocuk gibi değilim. çoğuna göre olgunum. sıkılırlar bu olgunluktan. az gül, eğlen derler. yapamayınca da, rol yapmayı beceremeyince de giderler. tüm bunlara alışmış bir kadınım ben. saatlerce aynı yerde oturup bekleyebilirim, hiçbir şey yapmadan. yarası olan bir kadınım. çoğuna göre, zorum. kimse anlamaya çalışmaz, görmek için çabalamaz. bilmemlerim çoktur. saatlerce konuşsan cevap veremem. keşkelerim fazla, iyi kilerim az. nazik sayılmam. ağzım bozuktur. şiirleri severim ama kimseye harcamam. o güzelliği bozmam, bozmak istemem. susarım. çok susarım. sokakları severim ama korkarım da. kimse bilmez, gök gürültüsünden korktuğumu. kapı seslerini sevmem. o sert çarpılan kapıları ezbereyim. korkak bir kadınım ben. sevilmem.
47 notes
·
View notes
Text
Sevgilime......
Sevgilim keşke burda olsaydın koların arasına evima alsaydın beni. O sıcacaık evde şöminenin basında bir batanyeye sarlı iki beden olsaydık. Uyurdum dizinde. Okurdum okuduğun kitapları. Yazardım yazdıklarını. Bir yagmurun iki ıslana bedeni olurduk sevgilim. Sen gözlerime baksan ben sana yaklasıp kokunu içime çeksem. Sensiz bir ızdırap. Sevgilim deseydin bana o güzel sesinle. Sabahım karanlıl sen ay olup beni bölseydin şimdi. Saclarımda elin olsaydı şimdi. Gece gög yüzünde gecemize ve ayımıza bakardık. Yılardan günlerden bahsederdik. Mazileri anardık. Sevgilim birgün yanında olmak dileğiyle... Senin olucak olan kadın.
Yazan: senin olan. Hepte senin olacak olan.
21 notes
·
View notes
Note
imzaya geldiğin zaman bütün kitaplarımı getirmiştim ve en sona kalmıştım. saklambaç yeni çıkmıştı o zaman ve bir tek o yoktu bende. tam 9 kitap imzalattırmıştım sana ve nefes almadan, sürekli sözünü keserek konuşmuştum çünkü heyecanlıydım. hatta bütün söyleyeceklerimi arkadaşıma yazmıştım ve iyice ezberleyip hiçbir şeyi unutmadan söylemek istediğim için ezberden konuşup durmuştum. ve bunun heyecandan olduğunu hiç söyleyememiştim. dönerken keşke bütün kitapları imzalattırmasaydım kadın yorgundu diye düşünmüştüm kendi kendime. o zamandan beri sürekli bunu düşünüyorum. keşke hepsini imzalattırmasaydım diye ,ki birde en sona kaldığım için kat kat yorgun olduğunu da hesaba katmamıştım.. çok üzgünüm bunun için.. ınstagram'dan da yazdım ama görmediğin için buradan tekrar söylemek istedim. düşüncesizlik ettiğim için çok özür dilerim,çok utanıyorum nagi...
Güzel bebek, hiç önemli değil. Benim için daima bir zevk🤍
86 notes
·
View notes
Text
Kahve pişirirken kendime ya da şampuanlarken saçımı, hıçkıra hıçkıra ağladığım oluyor ve sen bana diyorsun ki bayım, “siz kadınları anlamak mümkün değil!” Oysa sen çiçeklerimi de anlamadın, kedimi ve kuşları da…
Sardunyamla konuşmam saçma bir durum senin için, fesleğenimi usulca okşamam ve avuç içime serpilen fesleğen kokusuyla mutlu olmam da öyle. Niye kokuları beraber duyumsayamıyoruz seninle bayım, hiç düşündün mü? Bir tutam kekik koklasak seninle yan yana, bir bebek kokusuyla sevinsek ve yağmur sonraları toprağa siniveren o büyülü kokuyu içimize çeksek attığımız her adımda; niye kokulardan bu kadar uzaksın ki…
Bir kadın niye saklanır odalar içinde bayım; bir kadın, yıkadığı çamaşırları ipe asarken, sütyenlerini niye saklar bir erkek gömleğinin ardında? Memelerimden niye tahrik olmuyor hiçbir kedi ve kırlangıçların göçlerini seyrederken niye doluyor gözlerim…
Radyo tiyatrosu dinleyebilirdik beraber, sana cazip gelmedi bu. Şiir yazdığımı biliyorsun ve demedin bir kez olsun, “bana bir şiir oku” diye. Ben atları seviyorum, at yarışlarını değil. Rengarenk, plastik, can yakmayan topları seviyorum sonra; küfürlerle, sevgisizliklerle, kibirlerle kutsanan futbol maçlarını değil…
Babam beni çok döverdi. Pişirdiğim pilavın dibinin tutması dövme gerekçesiydi beni, bir aşk şarkısı mırıldanmam da öyle. Annem beni hiç dövmezdi. “Senin cezanı Allah verecek” derdi. Beni dans ederken görmesi ve evrim teorisi üzerine okuduğum kitapları incelemesi, “iyi ki babanın haberi yok bunlardan, seni doğurmaz olaydım” demesi için yeterli bir sebepti…
Evet, beni dövmüyorsun bayım, küfür de etmiyorsun bana; sana nasıl teşekkür etsem bilmem ki! Benim bir yanım hep eksik kaldı, ruhum hep yaralı. Gökyüzünü saatlerce seyredebiliyor olmam, beni psikiyatriste yönlendirmeni gerektiriyor sana göre. Ya da bir odanın içinde şiirlere vermem kendimi ve öpüp bağrıma basmam kedimi, “kendine çekidüzen ver artık, bu böyle gitmez” diye uyarılmamı gerektiriyor senin tarafından.
Kağıt kayık yapmayı birkaç gün önce öğrendim ben ve yaşım yirmi sekiz; “kağıt kayık yapmayı öğrenemeden ölebilirdim, çok şanslıyım” dediğimde sana ve gösterdiğimde kayığımı, “bu mu marifet?” diye çekip gittin. Niye bir kağıt kayığı yüzdüremiyoruz seninle bir su birikintisinde ve düşler kuramıyoruz; bu mu senin marifetin bayım…
Gündelikçi de oldum, tezgahtar, kasiyer, sekreter de. Gücüme giden ne biliyor musun bayım; en küçük bir dalgınlığımda ve hoşnutsuzluklarında, hemcinslerimin de beni kınaması ve kendi çaplarında bana haddimi bildirmesi… Ben kimseyi kınayamam oysa; kin tutacağıma çiçeklerimle ilgilenirim, yaftalayacağıma kedimle dertleşirim ve trip atacağıma içinden kuşların geçtiği hayallere tutunurum...
Uyumsuzum ben bayım; uyamadım size, dünya işlerine, dinlere, ahlaklara, törelere. Uyumsuz bir kadınım ve ölüme yakınım nicedir; bir günlüğüne de olsa, uyumsuz kadınları incitmeyiniz.
İntihar etmemi engelleyemez hiçbir psikiyatrist; gel gör ki, çiçeklerim dedi, “kal”, kedim dedi, “gitme” ve kuşlar dedi, " bakma göç ettiğimize, gelip konacağız yine pencerene...”
“Ah, bize benziyor kederin; ama çok güzel gülümsüyorsun” dedi bana bugün bir Çingene…
4 notes
·
View notes
Text
Kadın Olanın Türküsü
Git oldu can, sürgün geldi dayandı
Sürgün yine geldi dayandı
Kitapları topladım, çocukları giydirdim
Hadi de doğrulalım Dranazın karına
Biz nereye düşeriz, halk fakir fıkara
Her bahar, her yaz gurbette
Sılaya dönmesi olur velakin
Ne sılamız belli, ne gurbetimiz
Çiğdemi Ardahan yaylalarında
Nergisi Sinopta
Vanda koparmışsak sarı gülü
Portakal kokusu Kumlucadan gelir
Karıştırdık sıla nere, gurbet hangisi
Bizim gibi gurbetçi görülmemiştir
Git oldu can, sürgün geldi dayandı
Diktiğin fidanlar sen olmayanda
Yel vura ırgalana, gün vura duldalana büyüyecek
Yasa şu ki ekinler yürüyecek
Bebek dillenecek, güçsüz hallanacak
Sis kalkacak İsfendiyar başından
Selam olsun bizden önce geçene
Selam olsun dosta, hasa, çile çekene
Selam olsun dayanana, düşene
Yüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına
Git oldu can, sürgün geldi dayandı
Sorulmasın vatanımız ilimiz.
Gülten Akın
11 notes
·
View notes
Text
"Ve şunu hayal ediyoruz bilesin: Bir kadın doğum için hastaneye giderken beraberinde, sancısı esnasındaki beklemede okuyacağı kitapları alıyor. Allahuekber."
51 notes
·
View notes
Text
barbie filmine bir bilet lütfeen(!)
filmin alt metni güzeldi fakat yer yer fazlasıyla sıkıldığımı söylemem gerek. ataerkil düzende kadın olmayı, yapay mutlulukların yarattığı varoluşsal sancıları barbie üzerinden anlatılması fikri gayet güzel bi fikir. aylardır süregelen pazarlama çalışmalarını da tebrik ediyorum.
japon klasiklerinin kapaklarıyla aşk yaşıyor olabilirim. şu güzelliklere bakın yahu🌸💐 almamak için çok direndim ve almadım. kitaplığımda bulunan kitapları bitirdikten sonra almak istiyorum.
19 notes
·
View notes
Text
asbü'ye veda postu ♡
burası sümerbank binasının mescidinin manzarası ve aynı mescidde asılı tezhip eserim. bu okulda sadece bir yıl geçirdim ama o kadar verimli bir yıldı ki, hem akademik anlamda, yaptığım araştırmalar, sunumlar anlamında, hem çince açısından, çünkü okulun kütüphanesinde çok güzel çince hikaye ve ders kitapları vardı, hem sanat sepet anlamında çünkü iki dönem tezhip kursuna devam ettim ve sergimiz de oldu ve resmen bir eserim şu an mescid süslüyor hem de okulun en sevdiğim binasında en güzel manzaralı mescidi. psikolog olmaktan mutluyum. sosyolog olamam muhtemelen. ama sosyoloji, antropoloji, hatta uluslararası ilişkiler ve political science'dan bile beslenmiş bir psikolog olmak bana çok iyi geldi. yaşasın multidisipliner çalışmak! asbü cidden çok güzel bir üniversite. sosyoloji bölümü muazzam. özellikle kadın hocalar, şebnem hoca, tuba hoca ve zehra hoca harika. hepsini tanıdığıma çok mutluyum. psikoloji bölümü inanılmaz klinik ağırlıklı orada kendime yer bulamazdım, canım aybü ve canım cem hoca, gülden hoca, elif hoca diyeceğim o yüzden. hâlâ hikayemin başındayım ve çok heyecanlıyım. sevgiler ♡
6 notes
·
View notes
Text
Ben sana; "Gel beraber mükemmel bir çift olalım, hiç ayrılmayalım, herkes bizi kıskansın." demiyorum ki. Gel diyorum beraber insanları boşvererek şarkı söyleyelim diyorum. Dört dörtlük söyleyelim de demiyorum ki. Bilmediğimiz yerleri sallarız Allah ne verdiyse. Ben sana gel beraber yemek yapalım, mükemmel kekler pişirelim demiyorum ki. Mahvedelim edelim; yemeği de mutfağı da. Ama yiyelim yine de biz yaptık diye. Sonra gel harika bir hayatımız olsun demiyorum ki. Kavga edelim, ayrılalım. Aşkı kuvvetlendiren ayrılıklar değil midir zaten? İşte, olsun. Sıkıcı bir beraberlik olmasın. Kavga da olsun arada. Beraber kitap okuyalım, kültürlü iki çift olalım demiyorum ki ben sana. Gel diyorum, beğendiğimiz kitapları alalım kültürlü olmak mı? Boşver. Zevkimize uygun okuyalım. Sadece beraber okuyalım diyorum. Sonra ben sana numaradan korku filmi izleyelim böylece sana sarılabileyim, romantik olur demiyorum ki. Gel diyorum, ya komik bir film izleyelim kahkahalarla eğlenelim. Ya da hüzünlü bir filmle göz yaşlarına boğulalım. İçimizden nasıl geliyorsa yani. Sonra ben sana romantik akşam yemekleri yiyelim, sana çiçekler alınca, öp beni demiyorum ki. Gel diyorum, söyleyelim bir çiğ köfte, yiyelim beraber. Sonra ben sana aç romantik bir müzik dans edelim beraber demiyorum ki. Gel diyorum; açalım bir şarkı kopalım beraber. Sonra ben sana gel sinemaya gidelim güzel filmler izleyelim, gezelim beraber demiyorum ki salak. Gel diyorum, al formaları maça gidelim, bağıralım avazımız çıktığı kadar. Sonra ben sana karda güzel fotoğraflar çektirelim, kıskandıralım insanları demiyorum ki. Gel diyorum al şu kar topunu fırlatalım beraber milletin kafasına. Sonra diyorum gezelim kaykayla, basketbol maçı yapalım beraber. Ben demiyorum ki sana Mükemmel bir çift olalım, kusursuz, harika anlaşalım. Ben sana mükemmel bir kadın ol demiyorum ki
Ben diyorum ki sana; gel benimle hayatını yaşa. Kimsen o ol, değiştirme kendini, doğal olalım. Ne istiyorsak onu yapalım. Gel diyorum bak, söylüyorum.
Gel; boşverelim insanları, keyfimize bakalım, mutlu olalım.
"Sen ol da; ister yâr' ol, ister ' yara '
lütfun da başım üstüne, kahrında.”🌹
8 notes
·
View notes
Text
YAKMA ZEVKİ – RAY BRADBURY-BÖLÜM 2 -Her Şeyi YAK GİTSİN!!! – II
Öykülerin ana teması yakılan ve yasaklanan kitaplar, sansür edilen fikirler, yok edilen özgür düşünceler ve yaratılan otomat kafalı insanlar. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirme hayalleri içinde, ruhsuz bir dünya yaratılması, ruhsuz dünyanın hiçbir şey hissetmemesi. İnsanın doğası mümkün olabilecek her şeye gebedir. En önemlisi, insan dediğimiz varlık, mutluluktan mutsuzluk, mutsuzluktan da mutluluk çıkarabilecek bir yapıya sahiptir. Yeter ki kendi özgür hür iradesi ile yaşasın ve düşünsün. İnsan ilk önce kendisine hükmetmelidir. Kendi kontrolünü başkasına vermek gibi bir ahmaklığa düşmemelidir. Yönetilmesi normal olabilir fakat, kendisini yöneteni de denetlemekle görevlidir. Sustukça balyozu kafana yersin, sonra bir bakmışsın, öyle bir susmuşsun ki, son balyoz darbesi ile toprağa gömülmüş, boğulmuşsun. İpler hiçbir zaman bir başka varlığın eline ya da devlete veya sisteme bırakılamaz. Bilimkurgu, distopya ve ütopya eserler bunlar üzerine kuruludur çoğu zaman. Var olanın tam tersini ya da daha ilerisini gören, düşünüp; kurgulayan ve yazan insanlara ayrıca minnet duymalıyız. Öykülerin adlarını büyük harfle yazıp birkaç tanesini az ve öz size aktarmaya çalışacağım. Çünkü bu kitabın adını arattığınızda öykülerin ne anlattığı hakkında bilgi edinemezsiniz. Ben biraz katkı sağlamak istedim. *ÖLDÜKTEN SONRA DOĞMAK, yaşamın bittiği, ölümün hüküm sürdüğü mezardan taşan bir yaşama konuk ediyor sizi. Mezardan kalktınız ve hayatınızı geçirmek istediğiniz, yarım kaldığını düşündüğünüz yere koşuyorsunuz, aşkınızın evine gidiyorsunuz. Sizi gördüğünde verdiği cevap ise "Biz artık düşmanız, Paul. Artık birbirimizi sevemeyiz. Ben canlıyım, sen ölü. (...) Doğal düşmanlarız biz. burada ki düşmanlık, yaşamın ölüm karşısında ki zıtlığıdır. *ATEŞ SÜTUNU, mezardan ölüm doğurmaya devam ediyor. William Lantry 2349 yılında ölüm uykusunda uyanıyor ve beyaz pudra şekeri kıvamındaki bedeni ile uyumsuzluğa adım atıyor. Bu yüzyıl ona çok yabancı. Kitaplar yok edilmiş, insanlar düşünemeyen tek tip halini almıştır. Kendisi gibi ölüler yok edilmiş, mezarların içinde ki ölüler yakılmıştır. Kendisi son kalandır. Yok edilmeden önce uyanmış ve ölümü bu dünyaya getirmeye yemin etmiştir. Bu öyküden başlayarak edebiyat ve kitaplar karşımıza çıkıyor ve bize müthiş bir şölen yaratıyor aslında. Kütüphaneye gider Lantry ve Edgar Allan Poe var mıdır diye sorar… "Kim demiştiniz?” “Edgar Allan Poe.” "Dosyalarımızda bu isimde bir yazar yok.” "Bir kez daha bakar mısınız lütfen?” Bir kez daha baktı. “Ah, evet. Endeks kartına kırmızı bir işaret konmuş. 2265 yılındaki Büyük Yakma’dan önceki yazarlardan biri olsa gerek.” (…) Bu arada, hiç Lovecraft var mı elinizde?” “Seksle ilgili bir kitap mı?" Lantry kahkahayı bastı. “Hayır, hayır. Adamın adı o!” Kadın dosyaları karıştırdı. “O da yakılmış. Poe’yla birlikte.” *PARLAK ANKA KUŞU, 2022 yılında geçiyor, Kütüphane ile başlıyor hikâye. Kitapları yakmak için Kütüphanenin kapısını çalıyor Barnes. İnsanlık için yakmak istiyor, onun görevi bu. Kitapların kime ne faydası vardır ki? Kitaplar yakılırken, insanlar toplanmıyor bile, karşı bile çıkmıyor, unutmuşlar onları. “Kitaplar gibi insanları da yakmayacağım ne malum?” diyor ve doğru bir soru soruyor. Kitap yakan, insanı da yakar. Ki yakmadı mı zaten?
15 notes
·
View notes
Text
Ben sana;
"Gel beraber mükemmel bir çift olalım,
hiç ayrılmayalım, herkes bizi kıskansın." demiyorum ki..!
Gel diyorum beraber insanları boşvererek şarkı söyleyelim diyorum.
Dört dörtlük söyleyelim de demiyorum ki..! Bilmediğimiz yerleri sallarız Allah ne verdiyse.
Ben sana gel beraber yemek yapalım, mükemmel kekler pişirelim demiyorum ki..!
Mahvedelim yemeği de mutfağı da.
Ama yiyelim yine de biz yaptık diye.
Sonra gel harika bir hayatımız olsun demiyorum ki..!
Kavga edelim, küselim.
Aşkı kuvvetlendiren tatlı kırgınlıklar değil midir zaten..?
Sıkıcı bir beraberlik olmasın.
Kavga da olsun arada,
Beraber kitapta okuyalım.
Kültürlü iki çift olalım demiyorum ki ben sana..!
Gel diyorum, beğendiğimiz kitapları alalım kültürlü olmak mı..?
Boşver.
Zevkimize uygun okuyalım.
Sadece beraber okuyalım diyorum.
Sonra ben sana numaradan korku filmi izleyelim böylece sana sarılabileyim, romantik olur demiyorum ki..!
Gel diyorum, ya komik bir film izleyelim kahkahalarla eğlenelim.
Yada hüzünlü bir filmle göz yaşlarına boğulalım.
İçimizden nasıl geliyorsa yani.
Sonra ben sana romantik akşam yemekleri yiyelim, sana çiçekler alınca, öp beni demiyorum ki..!
Gel diyorum, söyleyelim bir çiğ köfte, yiyelim beraber.
Sonra ben sana aç romantik bir müzik dans edelim beraber demiyorum ki..!
Gel diyorum; açalım bir hip-hop kopalım beraber.
Sonra ben sana gel sinemaya gidelim, güzel filmler izleyelim, gezelim beraber demiyorum ki..!
Gel diyorum, al formaları maça gidelim, bağıralım avazımız çıktığı kadar.
Sonra ben sana karda güzel fotoğraflar çektirelim, kıskandıralım insanları demiyorum ki..!
Gel diyorum al şu kar topunu fırlatalım beraber birbirimize çocuklar gibi eğlenelim diyorum.
Sonra diyorum gezelim kaykayla,
basketbol maçı yapalım beraber.
Ben demiyorum ki sana; Mükemmel bir çift olalım, kusursuz, harika anlaşalım.
Ben sana mükemmel bir kadın ol demiyorum ki..!
Ben diyorum ki sana;
gel benimle hayatını yaşa.
Kimsen O ol, değiştirme kendini,
doğal olalım.
Ne istiyorsak onu yapalım.
Gel diyorum bak, söylüyorum.
Gel; boşverelim insanları, keyfimize bakalım, mutlu olalım..!
Yani kısaca,
Şems-i Tebrizi haztetlerinin dediği gibi;
"Sen ol da; ister yâr' ol, ister ' yara ';
Lütfun da başım üstüne, kahrın da..! ❤️
—Alıntı
5 notes
·
View notes
Text
Ben ve arkadaşlarım Hüseyin,Ufuk, @serap_e,Sinan,Pınar,Hazal ve @elifdyilmaz bu hafta sonu Kahramanmaraştaydık. Çocuklarla oynadık, akranlarımızla dertleştik, büyüklerimizle çay içtik, sohbet ettik. İmkanınız dahilinde mutlaka gelin buralara. Yardımın yanı sıra insanların muhabbet edip dertleşmeye, çocukların sizlerle oyun oynamaya ihtiyacı var. Büyüğünden küçüğüne acıyı sükunetle harmanlamış her şeye rağmen misafirperverliğinden ödün vermeyen insanlar göreceksiniz.
Çadırkentte bize çay ısmarlayan Süleyman amca tavlada beni yendi. Rövanş için söz aldım beni telefonuna İstanbul’daki torunum Ozan diye kaydetti :)
Torunu Ali üniversite sınavını kazanıp İstanbul’a gelince Beşiktaş maçı içinde sözleştik🦅
Son olarak oradaki insanlardan edindiğim talep ve kendimce eksik gördüğüm ihtiyaçlardan bahsetmek istiyorum.
* Vitamin ihtiyacının karşılanması için taze meyve sebze çok önemli.
* Çoğu kişinin cep telefonu yok sıfır cep telefonu temin etmek elbette zor. Bölgeye gitmeden varsa evde yedekte duran çalışan telefonlar, tabletler vs. fabrika ayarlarına döndürülüp şarj aletleri ve kulaklıklar ile birlikte götürülebilir. Özellikle gençlerin ihtiyacı var.
* Eşya, gıda yardımının yanı sıra gelmeden önce eş ve dosttanda destek alıp çadırkentteki insanlara bir zarf içinde maddi yardımlar yapılabilir.
* Hijyen konteynırlarına ihtiyac var. Duşlar yetersiz, çamaşır makineleri ise sadece bir çadırkentte vardı.
* Çocukların sevebileceği haribo, sürpriz çikolata, çocuk dergileri (migrosta çok çeşit bulabilirsiniz) gibi şeyleri sırt çantanıza atın çocukları gördüğünüzde verin. Her yaşa uygun oyuncak, puzzle, futbol ve voleybol topları. Boyama kitapları, kuru boya, pastel boya.
* Vakit geçirmek için okuma kitapları, bulmaca hatta okey takımı, tavla gibi şeylere bence ihtiyaç var.
* Tartışılabilir bir konu olsada karton sigara getirilebilir. Bizden özellikle rica edilen tek şeydi.
* Türk kahvesi ve elektrikli kahve cezveleri
* diş fırçası ve koruma kapları, diş macunları, diş protezi saklama kapları, el kremleri, vücut kremleri, kadın pedleri, Tarak, tırnak makası, ayna,cımbız, traş bıçağı, özellikle saç kremi hep unutuluyor pek çok kadın bunu da soruyor.
* Battal boy çöp poşetleri, antibakteriyel ıslak mendiiler, cerrahi ffp2, ffp3 maskeler gibi hijyen ürünleri
* Yakın zamanda eğitime başlanacağı için kırtasiye malzemeleri
* Sınav öğrencileri için kaynak kitaplar mevcut ancak sınav öğrencilerinin LGS, YKS için deneme sınavlarına ve tabletlere ihtiyacı var.
* Özellikle kadınlar için iç giyim ihtiyacıda oldukça fazla durumda.
Tüm maddi imkanlarınızı bir anda seferber etmemenizi aylık düzenli yardımlar yapmanızı tavsiye ederim. Aylarca eski düzenine kavuşamayacak olan insanlar var bu nedenle destek çok daha uzun süre devam etmeli.
Nasıl gidilebileceğine dair mesajlardan birkaç soru aldım. Benim anladığım kadarıyla çadırkente girmek için izin gerekli. İki arkadaşımın çalıştığı firmalar bölgede faaliyette olan birkaç kuruluşa iş analistliği hizmeti veriyor onlarda destek veren proje ekibinde çalışıyorlardı. Biz onlarla birlikte yola çıktık ve izin aldık. İzinler konusunda size güvence veremiyorum. Bölgeye destek veren kuruluşlarla iletişime geçerek gönüllü olabilir ve bölgeye gidebilirsiniz böylece ulaşım ve izin probleminiz ortadan kalkmış olur.
7 notes
·
View notes