#Hakaret
Explore tagged Tumblr posts
Text
Arnavut Metin'e ben "Diamond Tema olamazsın!" demedim
Hikâye o ya. Adamın birinin pek hayırsız bir oğlu varmış. Edepsizliğinden ötürü babası "Sen adam olamazsın!" dermiş. Bizimkine de bu söz pek dokunurmuş. Kaçmış evden. Okumuş da okumuş. Felsefe, tarih, bilim falan. Kaçtığı kasabaya bu defa youtuber, aman, kaymakam olarak dönmüş. Hemen takipçilerine babasını çağırttırmış. Ne diyorum yahu? Ne takipçisi? Yaverine çağırtmış. Babası endişeyle huzurunda elbağlayınca kimliğini açıklamış. Ve gururla tamamlamış: "Baba 'Sen adam olmazsın!' diyordun ya, bak, kaymakam oldum." Babası hüzünle yapıştırmış cevabı: "Oğlum, ben sana 'Youtuber olamazsın!' demedim ki, 'Adam olamazsın' dedim. Şayet adam olsaydın sen benim irfanıma gelirdin. Tutup beni agnostikliğine çağırmazdın."
Biraz karıştırdım galiba. Olsun. Kıssayı karıştırsak da siz hissesini karıştırmamışsınızdır. Mesajı almışsınızdır. Kimisinde böyle oluyor işte arkadaşlar. Ne yazık, tahsil cehaleti alıyor, amma eşekliği bâki bırakıyor. Bizde bir de derlerdi ki: Çingeneye youtuberlık vermişler, tutmuş, önce Peygamberine (a.s.m.) terbiyesizlik etmiş. Yok. O da öyle değildi. Çingeneye değil de Arnavut'a mı vermişlerdi yoksa?
Uzayda yaşamıyoruz a kuzum. Elbette dünyalıyız. Hatta, sorarsan, dünyanın da içindeniz. Türkiye'deniz. Yaşadığımız ülke müslüman bir ülke. Elhamdülillah. Türkiye ismini yüzyıl önce koysak da mührümüzü toprağına bin yıl önce basmışız. İlk olarak necip Araplar gelmiş buralara. O zamanlar her yer tarlaymış. Ta İstanbul'a kadar ilerlemişler. Eyyüb Sultan Hazretlerini nöbetçi bırakıp dönmüşler. Sonra azıcık geri çekilmişiz. Fakat çekilirken yiğit Kürtleri serhadde bırakmışız. Onlar düşmanı şarktan izlemişler. Arkasından mücahid Türk kardeşler gelmişler gümbür gümbür. Roma'ya bir tokat da onlar aşketmişler. Yetmemiş tâ İstanbul'u da almışlar. Yetmemiş Viyana önlerine çıkmışlar. Yetmemiş sonra...
Neyse. Uzatmayayım. Peşrevin ziyadesinden fayda yok. Cümlesinin kılıçlarına maşaallah diyelim. Tarihimiz uzundur. Detayları çoktur. Özetlersek şöyle deriz: Biz bu toprağın yepyerlisiyiz. Arnavut Metin gibi, estağfirullah, Diamond Tema gibi 'sonradan gelme' değiliz. Bu arada, Arnavut Metin dedim, ırkçılığa saymasınlar. Ahmed'in canı Arnavutlara kurban olsun. Ama müslüman Arnavutlara kurban olsun. Bu vatana onların da hizmeti çoktur. İstiklal Marşımızın yazarı bir Arnavuttur mesela. Diamond Tema'yaysa kılım dahi haram olsun. Zira bizim kardeşliğimiz kelime-i şehadetin iki ayağı üzerine sabittir.
Mürtedi kendime kardeş tutacak değilim. Bu konuda netim. Net olduğum başka konular da var. Onlardan birisi de Anadolu'yu yakinen bildiğim. Evet. 18'ime kadar Sivas'ın Zara ilçesinde yaşadım. Örfümüzü, ananemizi, töremizi, yani âdet-i İslamiyeyi, Metin Efendi daha portakalda vitaminken tecrübe ettim. Dolayısıyla bu toprakların ahlakını toprağın özbir kıstaslarıyla tartabilecek melekelerim gelişti. Gavurun gözlüğüyle kendi yurdumu tartmadım. Kendi insanıma bakmadım. Kendi adamımı kendimin hendesesiyle ölçtüm. Belki bu satırları okuyunca Arnavut Metin'in yüreğine inecek ama 35'e gelmeden 'dede' olan arkadaşım vardı. Büyüklerimizin neredeyse tamamı 18'inden önce evlenmişti. Altını özellikle çizmek istiyorum: Bu insanların hakiki insaniyetiyle Arnavut Metin'in mevhum insaniyeti bir terazinin kefelerine bırakılsa, Diamond tarafı öyle hızlı havaya fırlardı ki, kendisi soluğu Ay'da alırdı.
Aleyhissalatuvesselam Efendimizin Ayşe radyallahu anha annemizle erken yaşlardaki nikahını, zihnen/fikren veled-i zinası olduğu Batı'nın ölçülerine sığdıramayan Arnavut Metin, herhalde Anadolu türkülerindeki normları bir bilseydi, önünde fotoğraf çektirmeyi sevdiği Mustafa Kemal gibi, topusunu radyolarda yasaklardı. Mesela "Kar mı yağmış şu Harput'un başına?" türküsünde 13-14 yaşında bir kıza âşık olunmasından veya Karacaoğlan'ın "Aşına da Karacaoğlan aşına./Yeni değmiş 13-14 yaşına..." demesinden vs. Buna benzer bütün türkülerden rahatsız olurdu. Neden mi? Çünkü Metin'imizin, yani nâm-ı diğerle Diamond Tema'mızın, ahlak kriterleri İskandinav ülkelerinden ithal edilmiştir. Öyle Türkî-Kürdî-Arabî terazilere gelemez. Kim ki, nikah konusunda böylesi sınırları aşmakta ve de taşmaktadır, onun yeri karanlık çağdır. Dünyada birtek Batı vardır. Batı kültürü vardır. Gerisi lâf u güzâftır. Hiçtir.
Gerçi Batı'da da işler tam böyle değildir ya. İnanmadınız mı? O halde Fatma Çetin Hoca'nın "Küreselleşmenin Aile Üzerindeki Etkileri" eserinin 52. sayfasından bir iktibas yapayım: "Roma'da geleneksel bülûğ yaşı kızlarda 12, erkeklerde 14 olarak belirlenmiştir. Bazı kaynaklarda kızların aileleri tarafından henüz 6 yaşındayken eşleri seçilerek nişanlandıkları, 12 yaşına geldiklerinde de evliliğe hazır olduklarının kabul edildiği kaydedilmektedir." Yani şu 'modern zamanlar' gelinceye kadar, sadece Türk-Kürt-Arap diyarında değil, Batı diyarlarında da evlilik meselesi erken yaşlar üzerine kuruludur. Burada garabet aslında bizim yaşadığımız zamanla ilgilidir. Yoksa biz bütün zamanları kendimize göre mizana vuracak şahanelikte değiliz. Dünyanın bugünkü hal u hakikatine bakanlar herhalde ne dediğimi anlarlar. Öyle ya. Bugün nikah yaşının ergenlikten ilerilere doğru atılması zinanın arttırılmasıyla eşgüdüm ilerler.
Hem küresel ısınma, çevre felaketleri, buzul erimesi, iklim değişikliği, nesli tükenen hayvanlar, azalan ormanlar vs. Böylesi belaların tam da bugünlerde başımıza sarılması Diamond Tema gibi elemanlara durdukları yeri sorgulama fikrini vermeli değil midir? Belki de pösteki sayan deli onlardır? Belki de ters yola giren Temel onlardır. Fıkra onlarınkidir. Bunu farketmedikleri için bütün zamanları aksiyle yargılamaktadırlar. Ancak evrimciliğin her türüyle semiren narsizm mevhum zirveyi bırakmaz.
Bitirirken, Arnavut Metin'i bir kenara bırakarak, Bediüzzaman'ın bir metnine yüzümüzü çevirmek istiyorum. Mürşidim, Aleyhissalatuvesselam Efendimizi böyle meseleler üzerinden değerlendirmenin, onun hakikatini anlamada ne derece engelleyici olabileceğine bir 'tavus kuşu/hurma ağacı' ve 'yumurta kabuğu/hurma çekirdeği' misaliyle dikkat çekiyor. Fakat oraya gelmeden önce musırrane diyor ki:
"Şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın tercümanı ve sevgilisi olan o zât-ı mübarekin tamam-ı mahiyeti ve hakikat-i kemâlâtı, siyer ve tarihe geçen beşerî ahval ve etvâra sığışmaz. Meselâ, Hazret-i Cebrail ve Mikail iki muhafız yaver hükmünde gazve-i Bedir'de yanında bulunan bir zât-ı mübarek, çarşı içinde bedevî bir Arapla at mübayaasında münazaa etmek, birtek şahit olan Huzeyme'yi şahit göstermekle görünen etvârı içinde sığışmaz. İşte, yanlış gitmemek için, her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibarıyla işitilen evsâf-ı âdiye içinde başını kaldırıp hakikî mahiyetine ve mertebe-i risalette durmuş nuranî şahsiyet-i mâneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa ya hürmetsizlik eder veya şüpheye düşer."
Belki Arnavut Metin gibi saçı uzunların bizi siyerdeki böyle başlıklara çekip boğmaya çalışması mürşidimin yukarıda zikrettiği tehlikelerle ilgilidir. Yazıyı uzatmak pahasına temsili de analım şimdi:
"Meselâ bir hurma çekirdeği var. O hurma çekirdeği toprak altına konup açılarak koca meyvedar bir ağaç oldu. Hem gittikçe tevessü eder, büyür. Veya tavus kuşunun bir yumurtası vardı. O yumurtaya hararet verildi, bir tavus civcivi çıktı. Sonra, tam mükemmel, her tarafı kudretten yazılı ve yaldızlı bir tavus kuşu oldu. Hem gittikçe daha büyür ve güzelleşir. Şimdi, o çekirdek ve o yumurtaya ait sıfatlar, haller var. İçinde incecik maddeler var. Hem ondan hasıl olan ağaç ve kuşun da, o çekirdek ve yumurtanın âdi, küçük keyfiyet ve vaziyetlerine nisbeten büyük ve âli sıfatları ve keyfiyetleri var. Şimdi, o çekirdek ve o yumurtanın evsâfını ağaç ve kuşun evsâfıyla raptedip bahsetmekte lâzım gelir ki, her vakit akl-ı beşer başını çekirdekten ağaca kaldırıp baksın ve yumurtadan kuşa gözünü tevcih edip dikkat etsin—tâ işittiği evsâfı onun aklı kabul edebilsin. Yoksa, 'Bir dirhem çekirdekten bin batman hurma aldım' ve 'Şu yumurta, cevv-i âsumanda kuşların sultanıdır' dese, tekzip ve inkâra sapacak. İşte, bunun gibi, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın beşeriyeti, o çekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i tûbâ gibi ve Cennetin tayr-ı hümayunu gibidir. Hem daima tekemmüldedir. Onun için, çarşı içinde bir bedevî ile nizâ eden o zâtı düşündüğü vakit, Refref'e binip, Cebrail'i arkada bırakıp, Kàb-ı Kavseyne koşup giden zât-ı nuranîsine hayal gözünü kaldırıp bakmak lâzım gelir. Yoksa ya hürmetsizlik edecek veya nefs-i emmâresi inanmayacak."
Evet. Şimdi ben de böylesi vesveselerden etkilenen kardeşlerime aynısını tavsiye ediyorum. Metin'in Tema'sından çıkın. Hakikat-i Muhammediyeyi düşünün. Aleyhissalatuvesselam Efendimizin vesilesi olduğu hidayetin büyüklüğü hayal edin: "Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz aleyhissalâtüvesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid..." Onun dersi dünyayı kaplamış. Sarmış sarmalamış. Çin'den Fas'a uzanmış. Dünyada müslümanı olmayan ülke kalmamış. Dini devletler kurmuş. İlmi medeniyet kurmuş.
1400 yıldır nuru âfâkımızı tutuyor. Enfüsümüzü ışıl ışıl ışıldatıyor. Davasına 'Sadakte!' diyen âlimin-ârifin sayısı belli değil. Elhamdülillah. İslam medeniyetinin mirasını ölçebilecek terazimiz yok. Zaten taklid etmeye güç yetiremiyoruz. Hal böyleyken o büyük Nebî aleyhissalatuvesselamın mahiyetini şöyle küçük meseleler içinde kavramaya çalışmak neticeye götürmez bizi. Hakiki hüküm manzaranın bütününü tahlil etmekten çıkar. Yoksa, Arnavut Metin'in gözüyle kabuğa bakanın, Metinliği kalmaz, gavur olur. Artık Diamon Tema mı olur, Sanço Panço mu olur, orasını Mevla bilir. Bir şekilde rezilliği dışına vurur. Cenab-ı Hak cümle gençlerimizi böylesi fitnelerden muhafaza eylesin. Âmin. Âmin.
2 notes
·
View notes
Text
Genelde insanlar sizin bir şeyde iyi olduğunuz halde sadece bir kere yanlış yapıp yada beceremediğinizde sizi hep öyle görürler.Aynı okçulukta iyi olduğum halde sadece heyecandan 1-2 atışım kötü olduğu için adımın çıkması gibi.Oysaki ben erkeklerin bile çekemediği gerçek yayı(geleneksel Türk okçuluğundaki yayı kullanıyoruz.36'lık ve ağır bir yaydır herkes çekemez ve ayrıca olimpik yaylada atmışlığım vardır) çekipte hedefi tutturabilen bir insanım :).Ve onlardan daha bilgiliyim ok atma konusunda.
yani insanlar sizin bir yanlışınızı gördüğünde o işte sürekli başarısız olduğunuzu yüzünüe vururlar.Bu tarz insanlar benim hayatımda çok var ve inanın bir sözü bile sizin gururunuzu incitmeye yetiyor.
#tulmbr#hayat#alıntı#yalnızlık#3391kilometre#spotify#canım yanıyor#canım acıyor#acı#kalp acısı#sözler#sevgi#gece#hakaret
5 notes
·
View notes
Text
Kendiniz yapınca problem olmayan şeyleri sizi asla ilgilendirmeyen kişiler yapınca neden bir şeyler size girmiş gibi davranıyorsunuz?
#sevmek#acı#özlemek#ağlamak#aşk acısı#yanmak#ölüm#ben senden önce ölmek isterim#bitmek#burukluk#küfürlü sözler#hakaret#oc
3 notes
·
View notes
Text
Hakaretmi ?
Hakaret suçları, Türk Ceza Kanunu'nun önemli bir parçasıdır ve toplumda saygı ve onurun korunması amacıyla düzenlenmiştir. Hakaretmi.com, bu önemli konu hakkında hukuki bilgi ve destek sağlayan bir platform olarak hizmet vermektedir. Sitemiz, hangi kelimeler hakaret kapsamında değerlendirilebilir, hakaret avukatı nasıl seçilir ve hakaret davası nasıl açılır gibi sorularınıza yanıtlar sunmaktadır.
0 notes
Text
Hakaret Suçu ve Hakaret Davası
Hakaret suçu Türk Ceza Kanunun 125. Maddesinde tanımlandığı haliyle bireylerin onur ve haysiyetini zedeleyen bir suç türüdür. Bu yazımızda hakaret suçu ile suçun cezası, zamanaşımı süresi, suçun unsurları, suçun ispatı ve buna benzer tüm konular ele alınarak genel anlamda bir tanımlama yapılacaktır.
Hakaret Suçu
Türk Ceza Kanunundaki tanım itibariyle; bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur şeref ve saygınlığına saldırılmasıdır. Bu fiili bir kimseye karşı işleyen kişi 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
Hakaret Suçunun Cezası
Hakaret suçunun cezası nedir? TCK 125 maddesine göre bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Hakaret Suçunun Nitelikli Hali Türk Ceza Kanunu’nun 125/3 maddesine göre hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Yani yukarıda sayılan hallerden biri mevcutsa verilecek ceza en az bir yıl olacaktır. Hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde fail hakkındaki ceza 1/6 oranında artırılacaktır.
Hakaret Suçunda Cezayı Azaltan Nedenler
Hakaret suçu ceza indirimi hakkında genel bilgiler bu bölümde bulunabilir. Kanunda sayılan aşağıda belirttiğimiz hallerin mevcut olması halinde verilecek cezada indirim yapılabilir veya ceza verilmeyebilir.
Hakaret Suçu Şikayet Süresi
Hakaret suçu şikayete bağlı suçlardan birisidir. Bu sebeple bu suç oluştuğunda ve soruşturma makamları tarafından öğrenildiğinde re’sen soruşturma işlemleri başlatılmayacak, mağdurun şikayeti aranacaktır.
Hakaret suçunda şikayet süresi 6 aydır. Mağdur 6 ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
Hakaret Suçunda Uzlaştırma
Hakaret suçu uzlaşmaya tabi mi? Hakaret suçu uzlaştırma kapsamında mı? Hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlı olduğundan, kamu görevlisine karşı işlenen hakaret suçu dışındaki hakaret suçları Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesi uyarınca uzlaşma kapsamındadır. Yani hakaret suçu uzlaştırma kapsamında ki suçlardandır. Ancak TCK 125/3-a maddesinde düzenlenen kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçunun hariç tutulması gerektiğini belirtmek isteriz.
Bu nedenle uzlaşma kapsamındaki hakaret suçu için soruşturma veya kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaşma prosedürü uygulanır ve uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilir. Dava açılır.
Hakaret Suçunda Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?
Hakaret suçu zamanaşımı süresi ne kadardır? Hakaret suçunda dava zamanaşımı süresi TCK’nın 66. maddesi uyarınca suçun işlenmesinden itibaren 8 yıldır.
Hakaret Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Hakaret suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Yetkili yer mahkemesi ise Genel yetki kuralı uyarınca suçun işlendiği yer mahkemesidir.
Hakaret Suçu Hangi Durumlarda Gerçekleşir?
Hakaret suçu genellikle sözlü ifadeler, yazılı iletiler veya sosyal medya üzerinden gerçekleşebilir. Bir kişinin onurunu kırıcı veya aşağılayıcı ifadelerin kullanılmasıyla hakaret suçu işlenebilir. Ancak, söz konusu ifadelerin objektif bir şekilde değerlendirilmesi ve mağdurun duygusal durumu dikkate alınmalıdır.
Sonuç
Hakaret suçu Türk Ceza Kanunun 125. Maddesinde düzenlenmiştir. Hakaret suçu, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine zarar veren ciddi bir suç türüdür. Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri ve yargıtay kararları doğrultusunda, hakaret suçunun tanımı, ceza miktarı ve savunma hakları belirlenir. Ancak, her vakada, somut durum ve deliller göz önünde bulundurularak adaletin sağlanması önemlidir.
Makaleye konu hakaret suçu hakkında detaylı bilgi için https://atahukukofisi.com/hakaret-sucu/ linkini tıklayabilirsiniz.
0 notes
Text
Un Ufak Hayat
Alışılanın ötesinde bir tehdit / tahakküm döngüsü içerisinde hayat un ufak ediliyor. Bariz açık ve aleniyette var edilmiş bir kısır döngü içerisinde hayat mefhumunun çürümesine en kestirmeden ataklar güncelleniyor. Ne insani norm, kimsenin umurunda, ne bundan sonra her ne getirir kimseler kestirmekte, her şey bir şimdi içerisinde olabildiğince yalın bir hale esir edilmekte. Erkanı muktedirin gücü yettiğince var edebildiği her fecaat / tehdit / terör ve benzerleriyle birlikte ol cerahat kültü yinelemekte. Kimsenin bir başkasının / ötekisi ol sanılanın yarasını görmediği önemsemediği bir zeminde hayatiyet mefhumu / meselesini ne anlatır. Bedene / zihne / eylem ve fikriyata doğrudan müdahalelerin çağında her şey ol muktedir elinden çıkagelirken yol / yön nereye tekabül eder ki? Her şey yalın bir katran karanlığına çıkartılırken, dur durak bilmeden ilerlenen istikamette kotarılmış olagelen her şey bitimsiz bir tükenişi imlerken un ufak edilenin farkına kim ne zaman / sahiden nasıl varacaktır?
Neredeyse son yirmi bir yıldır benzeş bir hattan daima ilerleme, sürekli yenilenme, hemen hiç kesintisiz bir biçimde atılım ve benzeri onlarca lafla çıkagelirken muktedir bizatihi var ettiği yegane şey o tehdit / tahakküm döngüsünü yinelemektir. Kimi zaman demokrasinin adı çokça anıldığı vakit zorbalık / istibdat göklere çekilir. Kimi yerde haktan hukuktan bir bahis açılırken darbeci bir anayasanın dahi ezilip geçildiği bir güncellik hasıl olur. Ne hali haldir memleketin, ne gidişatı gidişat. Muktedirin tahakkümünün var ettiği açmazları belli bir biçimde yol / yönelim / istikamet olarak bildirirken hayatın ehveni alıkonulur. Sürekli bir halde yinelenen her eylemle, bir dolu tezatla, aralıksız denetim, gözetim ve tahakkümü yineleyerek hürriyeti men etmekten çekinmez. Çoklu katmanlarıyla, her güne içkin kılına gelen her hamleyle birlikte çitlenen, kuşatılan bir hayattan geriye her ne kalacaktır ki sahi ama sahiden? Un ufak edile gelen hayat isteminin yıkımına devamlılıkla bir tek iyi gün var edilebilir mi? Bütünüyle bunca açık bir halde, doğrudan bir yönelim / sürekli kılınan her hamleyle, devinimi sağlama alınan o çitleme hali içerisinde hayat berhava ediliyor en kestirmeden, yalın, çok acı!
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Ankara’nın CHP'li Mamak Belediye Başkan adayı Veli Gündüz Şahin, sokakta karşılaştığı göçmen çocuklara ayrımcı ifadeler kullandı. Çocukları işaret ederek "Gönderirim ben bunları memleketine. Bunlar büyünce memlekete büyük sorun olacak” dedi. Şahin'in ifadelerine tepki yağdı. Tepkilerin ardından "özür" açıklaması yayımlayan CHP'nin Mamak adayı Veli Gündüz Şahin, "amacını aşan ifadeler" dedi, tepki gösterenleri "Partimizi yıpratmaya çalışan fırsatçılar" diye suçladı.
Sosyal medyada yayımlanan görüntüde Veli Gündüz Şahin'in sokakta gördüğü çocuklar üzerine yanındakilere, "Bunlar Iraklı değil mi?” diye sorduğu görüldü. "Iraklı başkanım…” yanıtını aldıktan sonra Şahin, ayrımcı ve ırkçı ifadeler kullandı: "Bunlar büyüyünce memleketine gitmesi gerekir. Onun için, bana oy vermeyen insanlar bunu duysun. Gönderirim ben bunları memleketine. Oy da vermesin… Anladın mı; kimse oy vermesin. Bunun için benim adaylığımı çekseler, bu çocuklar yarın büyüdüğü zaman bizim memleketimize büyük sorun olacak.” Şahin’in yanındakilerin ayrımcı sözleri alkışladığı "Helal olsun başkanım” dediği görüldü.
Görüntülerin sosyal medyada paylaşılması üzerine Şahin’in ifadelerine tepkiler yükseldi.
EMEP’in Mamak Adayı Işık’tan Şahin’e Tepki
EMEP’in Mamak Belediye Başkan adayı İlke Işık, Evrensel'e yaptığı değerlendirmede bir belediye başkanının halka eşit hizmet sunmakla yükümlü olduğunu vurgulayarak "En temel vaadinin de bu olması gereken bir belediye başkan adayının küçücük çocuklara unutamayacakları travmalar yaşatacak sözler sarf etmesi kabul edilebilir değil. Her çocuğun hiçbir ayrımcılığa uğramaksızın güvenli bir geleceği için yerel yönetimler çalışmalı ” dedi.
"Hakaret Ettiği O Çocuklar Uzun Süredir Mamak’ta Yaşıyorlar"
Mamak’ta çok fazla Iraklı Türkmen ailenin yaşadığını ifade eden Işık, göçmen nüfusun çok yoğun olduğu bir bölge olduğunu vurgulayan Işık, “Özellikle CHP adayının hakaret ettiği o çocukluklar, çok uzun süredir Mamak’ta yaşıyorlar. Burada hayatlarını sürdürüyorlar. Göçmen oldukları için yapılan bir saldırı var. Göçmenleri göndermeyi iddia eden, bunu belediye başkanlığı görevi biçen ve gayet hakaretvari şekilde söyleyebilen bir yönetim anlayışı kabul edilebilir değil” diye konuştu.
"Ayrımsız Her Çocuk Güvenli ve Mutlu Bir Hayat Geçirmeli"
Yerel yönetimlerin görevinin partiye verilen oylara göre hizmet sunmak olmadığını belirten Işık şöyle devam etti: "Bölgesindeki herkese hizmet sunmak, insanca koşullarda yaşayabilmesi için halka hizmet yürütmektir görevi. Eşit hizmet sunmakla yükümlüdür. En temel vaadinin bu olması gereken bir belediye başkan adayının küçücük çocuklara unutamayacakları travmalar yaşatacak sözler sarf etmesi kabul edilebilir değil. Uluslararası, ulusal sözleşmeler çocuğun üstün yararından söz eder. Çocuklar itilip katılıp ayrımcılık muamelesi yapılacak kişiler değillerdir. Korunması gereken bireylerdir. Biz bunu mücadelesini veriyoruz. Çocuklar açlar çünkü. Bir öğün ücretsiz yemek kampanyamız tam da böyle bir şeye denk düşüyor. Biz çocukların nereli olduklarına bakılmaksızın, dili, dini, hiçbir ayrım gözetmeksizin her çocuğun Mamak’ta güvenli, mutlu bir hayat geçirmesini istiyoruz. Belediyenin bir görevi varsa ancak bu olabilir. Belediye ayrımcılık yapamaz, hele ki küçük çocuklara bunu yapamaz. Asla kabul edilir bir şey değil. Her çocuğun hiçbir ayrımcılığa uğramaksızın güvenli bir geleceği için yerel yönetimler çalışmalı. Bunun için yıllardır Emek Partisi olarak çalışıyoruz. Seçim çalışmalarımıza da böyle devam ediyoruz.”
"Herkes İçin İnsanca Bir Yaşamı Savunmaya Devam Edeceğiz"
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan da sosyal medya hesabından Şahin'e tepkisini şu ifadelerle dile getirdi: "Savaşı ve yoksulluğu yaratan emperyalistlere karşı tek söz etmeden, mülteci çocuklar üzerinden geri gönderme tehdidi yaparak siyaset olmaz! Siyaset mülteci çocuklar ile yerli çocukların eşit bir biçimde yaşayabilmeleri için emperyalistlerden ve onların işbirlikçilerinden hesap sormak için yapılır. Herkes için insanca bir yaşamı savunmaya devam edeceğiz!"
CHP’li Vekil: Kabul Edilemez
CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, sosyal medya hesabından Şahin'i eleştirdi, "Bu davranış partimizin değerleri ve en temel insani değerler bakımından da kabul edilemez. Yurt dışında ülkemiz insanlarına böyle davranıldığında nasıl yanlış buluyorsak burada da yanlış buluruz." dedi.
"Seçim Malzemesi Yapmaktan Vazgeçin"
Göçmen Sendikası Girişimi'nden yapılan açıklamada "Göçmen karşıtlığıyla oy toplamaya çalışan CHP Mamak adayını ve tüm siyasetçileri uyarıyoruz: Göçmenleri seçim malzemesi yapmaktan vazgeçin! Bizim memleketimize büyük sorun olacak şey bu nefret dilinin yönetime gelmesidir. Halkların bir arada yaşamasına engel sizsiniz" denildi.
Tepki Gösterenleri Fırsatçılıkla Suçladı
Gündüz tepkilerin ardından yazılı açıklama yaptı. İfadelerinin maksadını aştığını savunan Gündüz, kendisine yönelik tepkileri "fırsatçılıkla" itham etti. Gündüz şu ifadeleri kullandı: "İlçe Başkanlığı, milletvekili adaylığı ve belediye başkan adaylığı görevlerinde bulunarak hizmet ettiğim partimin göçmenlere değil göç yaratan politikalara karşı olduğu, hepinizin malumudur. Asla niyetim olmadığı halde, amacını aşan ifadelerim nedeniyle, başta oradaki evlatlarımız olmak üzere hassasiyet duyan herkese samimi özürlerimi iletiyorum. Beni yakından tanıyan herkesin, bu ifadelerin görüşlerim olmadığını bildiğine inanıyor, bu konu üzerinden, partimizi yıpratmaya çalışan fırsatçıları da kınıyorum"
Alışılanın (sanki alışılabilir bir seviye hiç kalmış gibi) ötesinde bir tehdit / tahakküm döngüsü içerisinde hayat un ufak ediliyor. CHP'nin Mamak Belediye Başkan adayı Veli Gündüz Şahin, sokak ortasında yakaladığı üç küçük çocuğa karşı bu tahakküm ve illa ki tehdit dilini kullanmaktan çekinmez. Siyasal kutuplara ayrılmış bir menzilde, bütünüyle Veli Gündüz Şahin’in söylemini onayan, tabi canım az bile yapılmış orada yakalanıp tüm ailenin birlikte anında deport edilmesini savunan insanlar arasında bir hayat imgesi ya da tahayyülü söz konusu olunabilir mi? Şahin’in kibirli tavrı bir yanda, daha kendilerine en yakın duran bir kimliği dahi öfkeyle def etmeye çalışmanın manası hayatı un ufak etmek değilse her nedir ki? Düzenli aralıklarla güncellenen bir ayrımcılık şablonunda sahiden de hayata dair hiçbir söz bırakılmayacak mıdır? Düzen partilerinin iktidarından, suç ortakları olagelen o hizipçi / ırkçı ekiplerine, muhalif görünümlü çete yapılarından, ırkçılığın iktidar kanadındaki sureti temsilin laciverdi olanlara bir dolusunun gün aşırı bir hedef hal ve istemini doğrudan var ettiği yerde o hayatı kim nasıl savunabilecektir ki!
Yerel bir yönetim için seçimde dahi ırkçılık / ayrımcılığa yol kestirilen bir menzilde hayat mefhumu dümdüz edilmiş değil midir? Bu kadar afaki bir biçimde nefreti Türk’ün Türk’e doğrudan var edilebildiği bir sahada, ötekilerin hakkını kimsenin korumayacağı afaki bir haldedir. Bunca sınama bir dolu tecrübeden sonra halen içinde yaşayan insanları ayrıştırıp bir potada birleştirme emellerinin yolunda yürüyen bir ana muhalefet, sahiden muhalefet midir? Sosyalist enternasyonal toplantısında vurgularını, sol, sosyalist, sosyal demokrat diye bildiren genel başkanlarının gözleri önünde bir tarafta mimli bir ırkçı olarak Bolu’da yaşayan Suriyeli mülteciler başta olmak üzere tüm göçmenlere despotluk yapan Tanju Özcan gibi bir figür varken misal hayat un ufak edilmiyor da ne oluyordur? Yahut da daha çok yakın zamanlardan Afrin’e atılan bombalardan birisinin üstüne ismini yazdırma hakkını kendisinde bulan Aydın belediye başkanı Özlem Çerçioğlu misal bir şeylerin her nasıl da aşıldığını aktarmıyor mudur? Bütünüyle hayata kastı, yere batasıca bir iktidar hali için sürekli yeniden imal etmenin sonucu nereye varacaktır ki bir başka cehennemden gayri!
İnsani normun paramparça edildiği, herkesin bir diğerini öteki / hedef / nefrete yem kıldığı bir zeminde bunca canı gönülden savunulanlarla hayat un ufak edilmez de ne olur ki! İktidarı, muhalefeti her hamlesiyle bir başka açmazı bina ediyor. Genişçe bir kesimin dilinde pelesenk olmuş olagelen iktidar bu, muhalefet şu isimler etrafından şekillendirilip yoluna devam edecek argümanının günbegün hakikate dönüştüğü bir zemin üstünde zorbalık mefhumu kendisine yeni yollar çiziyor, bu kesin bilgi. Tümden başkalaşmış bir yer imgesi karşımıza çıkartılırken, asırdır birbirinin tıpkısı tepkimeler, nefret söylemleri ve had bildirimlerinin doğrultusunda bir gıdım dahi olsa yol gidilmemiş olmasının utancı her ne yana düşer sahiden? Düzensiz değil, bir göçerler toplamından mürekkep bir yerin o geçmişi bir kalemde silip atması, yerine ikame ettiği yeni ülkede de biçimsiz bir halde hep tekrar, daimi bir inkarla yeni gelenlerin üstüne çöreklendiği, nefretini saçtığı, ayrıştırıp hedef kıldığı zeminde vatan nedir ki, kuru kuruya toprak parçasından gayrı. Bir tek gün olsun iyi günü var etmeyen bir menzilin istikameti her ne olur ki bu kadar ağır, bu kadar kesif kokuşmuş ırkçılığın vahasında bir çölden gayrı. Sahiden düşünür müsünüz...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Clacton-On Sea’de Bir İtiraz – Banksy – New York Times
#meram#arzihal#sesleniş#ötekiler#hak#adalet kavramı#çocuk hakları#insan#mülteci#türkmen#ırak#hayatta kalmak#sanrı#korkunç#karanlık çağ#yol nereye?#nefret söylemi#siyasa#terör#hakaret#demokrasi101#türkiye102#siyasal#chp#muhalefet#iktidara muhaliflik#��özümsüzlük#anlık#günce#yara
1 note
·
View note
Text
Ailem benim değer verdiğim şeylere hiçbir zaman değer vermedi, benim sevdiğim şeylere hiçbir zaman saygı duymadı ,hep kendi istedikleri şeyleri sevememi istediler . Ben bunu yapamam eğer onların istediği gibi yaşarsam kendim olmam ,bir insan değil bir kukla olurum sadece ;duygularım olmaz ,onların söyledikleri şeylere kırılamam ,köle gibi hizmet eden, sesi çıkmayan bi kukladan başka bir şey olmam
0 notes
Text
Meloni, kendisine 'ırkçı ve faşist' diyen Placebo solisti Brian Molko'ya hakaret davası açtı
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Placebo’nun solisti Brian Molko’ya kendisine ‘ırkçı ve faşist’ dediği için hakaret davası açtı. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin bir konserde kendisine yönelik “faşist ve ırkçı” ifadelerini kullanan dünyaca ünlü rock grubu Placebo’nun solisti Brian Molko’ya dava açtığı bildirildi. Brian Molko’nun geçen ay Torino’daki Sonic Park festivalinde verdiği…
View On WordPress
0 notes
Text
Fransa'da Cumhurbaşkanı Macron'a sosyal medyada 'pislik' dediği iddia edilen kadın gözaltına alındı
Fransa’nın kuzeyindeki Saint-Omer bölgesinde, “sarı yelekliler” hareketinden bir kadın, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a atıfta bulunarak “pislik” kelimesini kullandığı için tutuklandı. Cumhuriyet savcısının yaptığı açıklamada, Macron’un 22 Mart’taki tartışmalı emeklilik reformu ile ilgili Fransız televizyonuna konuşmasından bir gün önce kadının Facebook’tan şunları yazdığı belirtildi: “Göt herif…
View On WordPress
0 notes
Photo
1580. Hz.Ebu Hureyre’den (R.A.) bildirildiğine göre Rasûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "İnsanlarda iki huy vardır ki, cahiliyye adetlerinden ve kâfirlerin yaptıkları işlerdendir. Neseblere(sülaleye) dil uzatmak, ölü üzerine yaka paça yırtarak feryad edip ağlamak." (Müslim, İman, 121) #islam #hadis #hzmuhammed #hzmuhammedsav #buhari #muslim #peygamber #peygamberefendimiz #peygamberimiz #küfür #hakaret https://www.instagram.com/p/CoJiOCKD3pS/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#islam#hadis#hzmuhammed#hzmuhammedsav#buhari#muslim#peygamber#peygamberefendimiz#peygamberimiz#küfür#hakaret
0 notes
Text
Size bir kağıt getirildi diye düşünün, bembeyaz hiçbir şekilde buruşmamış katlanmamış bile, o kağıda hakaret edin kötü sözler söyleyin. ama söylediğiniz her kötö sözde biraz buruştuğunu düşünün, kağıdın sağlam yeri kalmayıncaya kadar yapın bunu. sonra özür dileyin kağıttan ve bakın hiç kırışmamış o eski haline geri dönebiliyor mu diye..
1 note
·
View note
Text
Hakaret avukatı
Hakaret davası açmak, karmaşık bir hukuki süreçtir ve bu süreçte profesyonel bir hakaret avukatı ile çalışmak önemlidir. Hakaretmi.com, bir hakaret davası sürecinde atılması gereken adımları detaylı olarak açıklamakta ve kullanıcılarına bu süreçte yardımcı olacak bilgileri sunmaktadır. Hakaret avukatı seçerken nelere dikkat edilmesi gerektiği, dava sürecinin nasıl işleyeceği ve yasal haklarınız konusunda detaylı bilgi edinmek için sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
0 notes
Text
YTÜ öğrencileri Peygamberimiz'e hakaret eden Uğur Kutay'ın cezalandırılmasını talep etti
YTÜ öğrencileri Peygamberimiz’e hakaret eden Uğur Kutay’ın cezalandırılmasını talep etti
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Birgün Gazetesi yazarı Uğur Kutay’ın, 5 Aralık’ta Senaryo Yazımı dersinde müfredat dışına çıkarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (S.A.S.) ve İslam’a hakaretler ettiği ortaya çıkmıştı. Tartışma sosyal medya aracılığıyla dalga dalga yayılırken, Müslümanlar arasında büyük infiale neden olmuştu. BÜYÜK TEPKİLER…
View On WordPress
0 notes
Text
Cemal Enginyurt’tan Bakan Soylu’ya sert yanıt
Cemal Enginyurt’tan Bakan Soylu’ya sert yanıt
TBMM Genel Kurulu’nda bugün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşüldü. Genel Kurul’da görüşmelerin sonunda bütçenin aleyhinde söz alan DP Genel Başkan Yardımcısı, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, şunları söyledi: “SÜREKLİ HAKARET EDEN BAKAN VE BAKAN YARDIMCILARI VAR” *Sözde bütçeyi konuşuyoruz ama bu bütçe değil. Konuşulan tek şey var iş…
View On WordPress
0 notes