#GazeteDuvar
Explore tagged Tumblr posts
mltmdgci · 1 year ago
Text
Toplumsal cinsiyet rollerinin 'Dünyanın Öteki Yüzü'ne yansımaları-Gazete Duvar
Yasemin Şengör yazdı. Meltem Dağcı; ilk öykü kitabında kadının hayata tutunma ve birey olma savaşını, günümüz dünyasının kadınlarını, bilimkurgudan güç alan ve yer yer fantastik öğeler de barındıran gerçeküstü bir dünyada yaşatmaya çalışıyor. Özenle yarattığı öykü atmosferinde kadını, alışageldiğimiz biçimde ‘iradesi yok sayılan, rüyaları çalınan, engellenen, toplumsal cinsiyet eşitsizliği…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
griserin · 3 years ago
Link
~
1 note · View note
ulkunun · 5 years ago
Link
“Issız, tropik bir adada sıfırdan bir toplum kurduğumuzu düşünelim ve varsayalım ki, şöyle bir öneride bulunuyorum: Bütün işi yapan insanlar kazanabilecekleri en az parayı kazanırken, hiçbir şey yapmayan ama hisse senedi olan insanlar hayatları boyunca harcayabileceklerinden fazla para kazanacak. Herhalde birbirinize bakıp ‘ı-ıh’ derdiniz. Sonra ben ‘Durun durun daha bitmedi,’ diyorum; ‘Havayı, suyu, bitkileri, madenleri ve hayvanları işçilerden bile çok sömüreceğiz!’ Belli ki bu adamda bir sorun var diyerek ufak ufak sıvışmaya bakardınız. Bense konuşmaya devam ediyorum: ‘Durun gitmeyin! Kitle imha silahlarıyla ve vahşi hapishanelerle barışı koruyabiliriz…”
0 notes
kalpherzamansoldanatar · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Çocuklar ölmesin” dediği için 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılıp, 6 aylık bebeği Deran ile birlikte Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne konulan öğretmen Ayşe Çelik tahliye edildi. 
38 notes · View notes
masumcetin · 8 years ago
Photo
Tumblr media
İki Şey
İnsanın, insanlığın bittiğini gördüm. Olmayan sen, tanık ol buna! Havada yüzen sözcükler bu yüzden anlamsız.
İki şey var, diyeceğim demiştim. Biri aşk, öbürü ölüm -belki sıraları değişebilir. Ölüm çok mümkün ama aşk imkânsız. Burada ve her yerde. Kavafis’in dediğini hatırlamalı (“Hatırlama” dedim de, “anımsamak” derdin sen, efendiye âşık bütün Kürt kadınları gibi ne kadar da Öztürkçeciydin!)
Kavafis diyordum, nerede olursam olayım burası arkamdan gelecek. İmkânsızın bir nedeni bu. Öbürü daha da beter; kendi varlığımdan kuşkuluyum da senin hiç olmadığından eminim!
Bir hitap sözcüğü bulamıyorum.
Bugünkü günün diğerlerinden bir farkı yok. Hava ölümle dolu. Uzun süredir olduğu gibi gerginim. Sokakta yanımdan geçen arabalardaki heriflere çatıyorum: “Yaya bölgesi burası birader, yaya öncelikli!” Bütün erkeklerin giderek daha sakallı olduğu bu yerde henüz inip ağız burun dalan yok. Üstelik som yalnızım. Yirmi dört ayar tekim. Yalın kılıcım. Sanırım sivil polis sanıyorlar beni, en azından Türk! Saçlar uzun, diksiyon düzgün! Bu yüzden kimliğini gösteren biri gibi sözcüksüz bakıyorlar. İlk öğretmen(im)den dayak yememek için fazla Türkçe öğrenmiştim, faydasını görüyorum!
Olmayan sana yazıyor olma duygusu içimde bir karanlığı yokluyor. Eskiden nasıldım? Eskiden böyle değildim. Sesimdeki alıngan aksana yaslanarak uzak şehirlere doğru giden yollarda inançlı ve bol bağlaçlı cümleler kurardım. Kendisi “gösterilen”inden güzel sözcüklerim vardı. Bir h’li, iki r’li, bir t’li sözcük mesela, düşünsene. Bir de şeddeyi ortaya aldın mı, son harfe derin bir vadiye seslenir gibi seslendin mi, alır bir okyanusu koynuna uyursun. Ama geçen kışı intihar etmeden geçirmeyi hayatımın en büyük başarısı sayabilirsin. O kadar çok insan öldü ki. Artık zalime de üzülecek kadar hümanist değilim!
Beni merak etmediğini biliyorum. Yankısız sesin hafif olduğunu yıllar önce söylemiştim. Yıllar öncesinden söz etmek, sadece sigortalı birinin yapabileceği bir şey değil. Hayatım boyunca sevdiğim kadınlar dışında kimseye eğmediğim başım o kadar ağır ki! Sanırım artık bir yerden bir yere gitmeliyim.
Beni merak etmediğini biliyorum. Bunu “anımsadığım” anda konu dağılıyor. Her şey çok fazla gerçek oluyor. Her şey çok fazla imkânsız oluyor. Bir kadın kola şişelerinde dondurduğu suyu kokmasın diye çocuğunun gülün gölgesinden hafif tenine koyuyor. Hiçbir şeyin hiçbir anlamı kalmıyor. Şiirdi, bilmekti, anlamaktı defolup gidiyor; bir büyük yalnızlık serpiliyor ki “Afrika hariç değil!” Eski sözcüklerim irin bağlayan yaralara dönüşüyor. Kalmıyor kimseye diyecek bir şeyim!
İnsanın, insanlığın bittiğini gördüm. Olmayan sen; duy bunu, tanık ol buna! Havada yüzen sözcükler bu yüzden anlamsız. Beni merak etmediğin bu bir yıl boyunca çıldırmamak için sözcüklerle uyuyakaldım. Ama ne anlamı var? Gülün gölgesinden hafif bir tenin koktuğunu gördüm.
Çok yalnızım. Çok kırgınım. Kalbimdeki ayaklanma hiçbir tarih kitabına sığmayacak. Bu, eski bir sözümdü, tekrar edeyim, dursun şu kederli eşikte!
BİR GÜN…
Dokuz saatlik bir rötardan sonra boyuna oradan alınıp oraya atılmış bir bavul gibi Londra’dan Mardin’e vardım. Dışarıda aynı yere bakan kalabalığın içinden biri elimi tutkuyla sıktı, sağ tarafa park ettiği aracını boş kalan eliyle göstererek şöyle dedi: “Hocam merhaba, ben Amed Büyükşehir Belediyesi cenaze nakil aracı şoförü Sabri. Sizi gideceğiniz yere kadar bırakalım!”
Selim Temo, İki Şey (Gazeteduvar, 11.01.2017) Fotoğraf: Bahman Ghobadi’nin 2006 yapımı, “Niwemang” - “Half Moon” (Yarım Ay) filminden, (Golshifteh Farahani).
37 notes · View notes
mltmdgci · 3 years ago
Text
Gazete Duvar-Çağla Çinili (Söyleşi)
Gazete Duvar-Çağla Çinili (Söyleşi)
Sevgili Çağla ile Kendimi Doğurmadan Hemen Önce öykü kitabı hakkında konuştuk. * kendini yeniden doğuran kadınlara selamlar, sevgiler. Söyleşiyi okumak için; https://www.gazeteduvar.com.tr/cagla-cinili-gregor-samsayi-bocek-yapan-duyguyu-hepimiz-biliyoruz-haber-1551795 Keyifli okumalar dilerim.
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mltmdgci · 4 years ago
Text
Gazete Duvar-Gürsen Özen (Söyleşi)
Gazete Duvar-Gürsen Özen (Söyleşi)
‘Seke Seke Uçtu Öyküler’ kitabıyla tanıdığım Gürsen Özen, edebiyat öğretmenliği birikimini öykülerle bir araya getiriyor. Özen’in yeni kitabı ‘Lokumlu Masa’, birbirinden farklı 9 öyküden oluşuyor. Çocukların olduğu her yerde hayal dünyasından ve gelecekten bahsetmek mümkündür çoğu zaman. 2020 yılında Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan ‘Lokumlu Masa’ adlı öykü kitabının yazarı Gürsen Özen ile…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mltmdgci · 5 years ago
Text
Duvar Kitap Dergisi-Sayı:107
İrem Uşar’ın Eksik Dünya Baltı kitabıyla ilgili konuştuk. Duvar Kitap Dergisi’nin 107.sayısıyla ilgili bilgiler şu linkte;
https://www.gazeteduvar.com.tr/dergi/2020/04/29/duvar-kitap-dergi-sayi-107-bu-kez-topragin-altindaki-oluler-konusuyor/
Keyifli okumalar…
 View On WordPress
0 notes
griserin · 5 years ago
Video
youtube
“İşte burada tekrar dikiliyorum ve daha fazla insan da geliyor. Bu kanalı biz yardık, karıncalar gibi / Bu su birikintisinin, Akdeniz çukurunun içerisinde / Yahuda zamanından beri gemiler gidip geliyor / Sınır gibi kokuyor, Avrupa duvar örüyor / Ama Akdeniz sadece bizi birleştiriyor, ayırmıyor / Gece güzel kokuyor, zeytinyağlı sarımsak / ve bir fesleğen dalı sallanıyor / Cezayir ve Sevilla, farklı limanlar ama yine de benzerler / Ve sonra tekrar Beyrut, Pire ve Marsilya / Ve şimdi haberler var, dinle: Ulus ve bayrak / bunlar sadece hayali ve fani yapılar.
[Ben hep sınırlardan nefret ettim / onlar her türlü gözden kaybolurlar. / onları kuranlardan nefret ettim / insanları birbirlerinden ayıranlar midemi bulandırıyor, beni hasta ediyorlar. / Kuşlar ve çiçekler her renktendir / ve yeryüzünü özgürce seyrederler / ne sınırları ne bayrakları bilirler.]
Şimdi söyle bana, Şam’da ve İzmir’de neler oldu? Meksika’da Frontera Norte ve Filistin’de? Anlat bana Irak’tan ve Yemen’den geriye ne kaldı? Hepimiz bir aileyiz ve hepimiz bu evrende yabancılarız. / Sana bir özet geçeyim; savaş ve yoksulluk / ve tüm gördüklerin ilk yağmurdan başka bir şey değil / Heyecanla bağıra çağıra koşturuyorsun / Ormanları biçtin / açlığını gidermek için petrol içip altın yedin / ve artık geri dönülemez, Oslo’da bir sıcak dalgası, ve Korfu’nun limanında bir fırtına patladı / Toplanmaya başla, ağzına s*çtık / Bıçağı biledin ve boğazına dayadın / Haydi şimdi senin gitme zamanın geldi / Kendi sınırlarını geçmek zorunda olan şimdi sensin.”
0 notes
griserin · 5 years ago
Text
“ABD’li aktivist, mizahçı, Socialist Worker editörü Danny Katch, Ciddi Ciddi Sosyalizm adlı eserinde (2019, Yordam Kitap, Çev. Cemre Şenesen) çok kısa ve doğru bir yanıt veriyor, sosyalizmi yerenlere: 'Kapitalizm kötü bir fikir.'“
(...)
“Öyle ya, sosyalizm sözcüğü işitildiğinde düşman olmayanların dahi garip, tutarsız, çocuksu sayılabilecek itirazları başlar: Uygulamada işlemiyor… İşlemez, çünkü insanlar çok açgözlü.. Para ve iktidar sahipleri sosyalizme izin vermez…Yazara göre bu itirazlar ve tereddütler, “aslında iyi fikir” kabulünü takip eder. Ezcümle, fikir kulağa hoş gelir gelmesine de, itirazlar klişe ve sıkıcıdır. Yazar bu nedenle, tersinden bakıp “kapitalizmin aslında kötü bir fikir” olduğu yargısını dillendiriyor. Kitabın ilk sayfalarındaki kapitalizm betimlemesi, ‘yeni başlayanlar için’ son derece çekici bana kalırsa: “Issız, tropik bir adada sıfırdan bir toplum kurduğumuzu düşünelim ve varsayalım ki, şöyle bir öneride bulunuyorum: Bütün işi yapan insanlar kazanabilecekleri en az parayı kazanırken, hiçbir şey yapmayan ama hisse senedi olan insanlar hayatları boyunca harcayabileceklerinden fazla para kazanacak. Herhalde birbirinize bakıp ‘ı-ıh’ derdiniz. Sonra ben ‘Durum durun daha bitmedi,’ diyorum; ‘Havayı, suyu, bitkileri, madenleri ve hayvanları işçilerden bile çok sömüreceğiz!’ Belli ki bu adamda bir sorun var diyerek ufak ufak sıvışmaya bakardınız. Bense konuşmaya devam ediyorum: ‘Durun gitmeyin! Kitle imha silahlarıyla ve vahşi hapishanelerle barışı koruyabiliriz…'“
2 notes · View notes
mltmdgci · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Irmak Zileli-GazeteDuvar(Söyleşi) Irmak Zileli, son dönem Türk edebiyatının adından söz ettiren önemli kalemlerinden. 2012 yılında Yunus Nadi Roman Armağanı’nı ilk romanı 
0 notes
ulkunun · 5 years ago
Link
“Kanser bu sistem, bulaşıcı alçaklığın katı hali.”
0 notes
mltmdgci · 5 years ago
Text
Ufkabakan Apartmanı - Gazete Duvar
Ufkabakan Apartmanı – Gazete Duvar
Lalehan Bosnalı’nın ilk romanı Ufkabakan Apartmanı hakkında yazdım. 
Kitapla ilgili küçük bir anekdotu da aktarmak isterim. Lalehan Bosnalı’nın yazdığı Ufkabakan Apartmanı kadın dayanışmasıyla ortaya çıkan bir roman. Ayrıca özenli ve yazara odaklı bir editörlük çalışmasının ürünü. Kitapta emeği geçen kadın arkadaşlarım; editörü Çiğdem Aldatmaz, Yazım Kılavuzu kurucuları Şeniz Baş ile Pınar…
View On WordPress
0 notes
griserin · 6 years ago
Text
Tumblr media
“Komün topu topu 72 gün sürmüştür. Fakat o kısacık süre içinde gerçekleştirdiklerinin çoğu, insanlığın kurtuluşuna giden yolda henüz gerçekleşmemiş devrimler için dahi yol gösterici özelliğini -kuşkusuz embriyonik olarak- hâlâ korumaktadır.“
(...)
“ Kendisini belirli bir coğrafyaya (ülke) ya da ulusa değil tüm insanlığa ait/bağlı gördüğü için İşçi Cumhuriyeti ya da Evrensel Cumhuriyet olarak tanımlayan bir iktidardan söz ediyoruz. Katliamdan kurtulmuş bir Komünar olan Arthur Arnould, Komün’ün farkını şöyle tanımlar: 'Paris Komünü bir ayaklanmadan ÖTE bir şeydi, BAŞKA bir şey. Bir ilkenin ortaya çıkışı, bir siyasetin olumlanmasıydı. Kısacası devrimler arasında bir devrim değil, bayrağının kıvrımlarında bütünüyle özgün ve karakteristik bir program taşıyan yeni bir devrimdi.’“
(...)
“Kısacık ömrüne rağmen Komün’ün sadece bir konuda değil bir dizi alanda nasıl farklı bir dünya yarattığı gerçeği bazen Vendôme Sütunu’nun yıkılması gibi o günlerin dağdağası içinde göze küçük görünecek bir adımda gösterir kendisini bazen de eğitim ya da sanat politikaları biçiminde çıkar karşımıza.Vendôme anıtı konusunda yaşanan çatışma, burjuvazinin şoven milliyetçiliğiyle proletaryanın enternasyonalizmi arasındaki bir çatışmadır esasında. Yaklaşık 45 metre uzunluğundaki bu gösterişli bronz sütun, I. Napolyon’un Avusturya-Rus ordularını yenilgiye uğrattığı Austerlitz Savaşı’nın anısına -bir rivayete göre o savaşta ganimet olarak ele geçirilen hasım ordulara ait topların eritilmesiyle- dikilmiş bir zafer abidesidir. Fransız burjuvazisinin fetih arzuları yanında başka ulusları aşağılayan kibrini simgeler. Sütunun dikildiği meydanın adı da Komün öncesinde Place des Conquêtes’tir (Fetihler Meydanı) zaten. “Halklar arasında düşmanlığı körükleyip canlı tuttuğu” gerekçesiyle Komün yönetimi bu şoven anıtı 16 Mayıs’ta havaya uçurur. Meydanın adını da Place l’Internasyonal (Enternasyonal Meydanı) olarak değiştirir. Ne zaman ki Komün yenilgiye uğrar, onu kan banyosuyla boğan burjuvazinin ilk icraatlarından biri o sütunu tekrar dikmek olur.“
(...)
“Komün’ün eğitim politikasının komünizmin amaçlarıyla paralelliği sadece bu tür insani ayrıntılarla sınırlı değildir. Asıl benzerlik, eğitimin amacı, dolayısıyla felsefesi konusundadır. Kafa ve kol emeği arasındaki bölünmeyi ortadan kaldıracak bütünsel ya da politeknik eğitim düşüncesi ilk kez Komün döneminde ete kemiğe bürünüp hayata geçirilmiştir. Bu eğitim felsefesinin amacını, Komün günlerinde ikinci arrondissement’ın (yönetim bölgesi) duvarlarına asılan ve imzacıları arasında Enternasyonal Marşı’nın sözlerinin yazarı Eugène Pottier’in de olduğu bir afişten görebiliriz: 'Kız olsun erkek olsun her çocuk ilkokul seviyesindeki eğitimi tamamladıktan sonra okuldan bir veya iki mesleğe ciddi ölçüde vakıf olarak ayrılabilmelidir: Gayemiz budur. Bütün gayretlerimiz bu sonucu elde etmeye yöneliktir çünkü o basit Herkes çalışsın, herkes için çalışsın tabiri insan ilerlemesindeki son sözü bütünüyle özetlemektedir. İnsanlık, ilkel toplumlar kadar eski ve her türlü eşitliğin temeli olan bu kaideyi tam manasıyla gerçekleştirmelidir.'"
~
Belgesel “La Commune (Paris 1871)″: TIK!
1 note · View note
mltmdgci · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Hüseyin Demir-Söyleşi (GazeteDuvar) Hüseyin Demir İstanbul Sancaktepe’de bulunan Hisar Yapı İlkokulu’ndan Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edildi.
0 notes
mltmdgci · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Vural Tantekin-Söyleşi (GazeteDuvar) İçişleri Bakanlığınca Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyım, 1990 yılından beri faaliyet yürüten Şehir Tiyatrosu’nu kapattı. Oyuncuların işten çıkarılması ve tiyatronun kapanmasından sonra bir kısım oyuncular ‘Amed Şehir Tiyatrosu’na geçmiş bazıları ise işsiz kalmıştır.
0 notes