#Eve Su Gelmiyor
Explore tagged Tumblr posts
Text
Su Vanası Arızası Sebepleri ve Çözüm Yolları
Su Vanası Arızası Sebepleri ve Çözüm Yolları Su Vanası Arızası Sebepleri ve çözüm yolları sizler için yazımızda detaylı bir şekilde anlattık. Yeterli ekipmanınız yok ise bizleri arayarak profesyonel ustalarımızdan destek alabilirsiniz. Su vanası Evimizdeki su akışını kontrol etmemize yardımcı olan önemli bir parçadır. Ancak zaman içinde su vanası arızalanabilir ve su sızıntılarına neden olabilir.…
View On WordPress
#Eve Su Gelmiyor#Su Saati Vanası Sıkışmış#Su Vanası#Su Vanası Arızası#Su Vanası Arızası Sebepleri#Su Vanası Çalışmıyor#Su Vanası Dönmüyor#Vana Boşa Dönüyor#Vana Dönmüyor
0 notes
Text
bir demlik çay var ocakta. ev sessiz. arka sokaktan siren sesleri geliyor, bir ambulansın sireni. ben mi? ben üzerimde ince bir hırkayla oturuyorum mutfağın balkonunda. soğuktan uyuşmuş parmak uçlarım ile yakmaya çalışıyorum çakmağı. dudaklarım arasındaki sigara dişlerimin sıkılığına dayanamayıp ezilmiş. sen de mi böyle ezilmiştin ruhumun arasında? seni de mi böyle soldurup geçmiştim üzerinden? ben sana ne yapmıştım, anımsayamıyorum.
bir demlik çay var ocakta. ocağın yanında bir çerçeve. kırsan kırıkları tenini keser, kırmasan her gözüne iliştiğinde ruhun kesilir. bir tabir vardır annemin sürekli dile getirdiği 'iki ucu boklu değnek' hah, aynen öyle bir durum işte. sen bilirsin annem bu durumları, ben bu avuçlarım arasındaki ipi ne yapacağım? tenim kesildi kesilecek. bırak deme, bırakamam. bırakırsam biter bu savaş. söyle anne, ben bu ipi nereye ve nasıl..?
bir demlik çay var ocakta. alt kattan üç beş çocuk sesi yükseliyor. uyarmak gelmiyor içimden. işime bakıyorum. siktir! küllük dolmuş, paket bitmiş. ben şimdi gidecek yer bilmiyorum. buraya kadardı düşüncem. çay kaynamaya devam edecek, ben tek bardak dahi içmeyecektim. paket bitecek, küllük dolacak. sonra. sonra ne olacaktı, aynı şuan olduğu gibi bilmiyordum. şimdi, yolun sonunda olduğumu hissediyorum. çayın altında su kalmamış. komşu kapıyı çalmış ben açmamışım. babamın paketi bitmiş, küllüğü dolmuş. ben de bitmiş, ben de dolmuşum. şimdi, söyle bana. ben nereye ve nasıl, hangi güçle ve yetkiyle, kiminle veya kimsesiz. ne olacak. ellerimi koyacak yer bulabilecek miyim? peki ya, adım atacak sokaklar, ben bilmiyorum.
çayın altını kapattım. küllüğü boşalttım. biten paketi siktir ettim. soğuktan kızarmış bedenime aynadan bir göz attım. kızarmış burnum ve göz çevrem; morarmış dudaklarım. hep bir şeylerin bana ölümü çağrıştırması. sus. sustum. ilaçlar avucumda, iç. içtim. bu kadar.
gecenin koynunda duymazlar çığlıklarını.
73 notes
·
View notes
Note
Kitap önerisi alabilir miyim 🌼
iste en sevdiğim soru
distopya bilimkurgu tarzında
Fahrenhayt451 en cok sevdigimdir
ayrica biz 1984 un bir benzeridir bunu da severim , daha maceralı birşeyler dünyalar savaşı wellsin aynı zamanda sıkmayan kısa bir kitap olan zaman makinesi hg wellsin
görünmez adam
su adam bu kitabı cok severek okudum konusu gecmis donemlerde tam dönem hatırlamıyorum ama tıbbın çok gelişmediği daha aydınlanma çağına girilmeyen dönemler olması gerekiyor bir cerrahın insanlar ve hayvanlar üstünde deneyler yaptığı gizli bir mülkteki bir canavardan( bebeğime böyle demek istemem soylentilerden bahsederek basliyor iki tane arkadaşın korsanlara ( kötü kişilere) bulaşıp inci tacirliği borç ödeme gibi olayların sonunda kendilerini mülkte bulmalariyla.devam ediyor .
daha hayata pozitif bakmaya yonelik
matt haig in tüm kitapları diye bilirim
insanlar kitabi gece yarısı kütüphanesi içlerinde yaşam sevincini buldugum kitaplardan zamanı durdurmanın yollari da guzel icinde cok geriye dönüşün oldugu bir kitap
kişisel gelişim diyemem ama nevrotik gezegenden notlar rahatlamanın kitabi kafana gore okuya bileceğin kitaplar her yerden başlaya bilirsin
daha ciddi bir kitap diye bilecegim iyi hissetmeyi de severim daha cok akedemi kitabi gibi dursada bence okuna bilir ve hayata bakış açını değiştiriyor kendimi onu okurken daha iyi tanıyorum
mat benim dayanağım iyi hissetmek aynamdı.
mitoloji seversen ben akhilesin şarkisi ( akhileus ) galetia gibi kitaplari sevdim kadin bir karakter istersen kirke de cezbede bilir
felsefik temelli tanrı insan makine gayet guzel bir kitap
bu aralar sait faik abasıyanığın kitaplarina sardim baslamak icin kayip aranıyor akıcı bir kitap
aglamak istiyorsan beyaz kasinpatı, bin muhteşem guneş harika ağlatır sinir krizi gecirtirirler
romantik olarak tek kitap olarka fazla bilmiyorum hatırlamıyorum daha doğrusu geekerella ve serisi guzel
cam şato epik fantastik olarak , hilal şehri aynı yazarın
ikinci şans supriz bir kitap istiyorsan alip okuya hilirsin
aklima daha fazla gelmiyor tek bir tür söylersen eve gittiğimde daha da yardımcı olabilirim. ( a0 Türkçe icin kusuruma bakma telefon klavyesiyle pek yazamıyorum
4 notes
·
View notes
Text
Herşeyime, Herkesime...
Hala alışamadım gidişine. Arada bir kaptırıyorum kendimi hala yaşıyorsun sanıyorum sonra bi anda aklıma düşüyorsun. Hüzün kaplıyor dört bir yanımı. Her yerde sana dair birşeyler var. Çarşıdaki oyuncakçıda, sahildeki bankta. Bir gün bile sensizliğe dayanamazken, günlerdir nasıl sensiz yaşıyorum bilmiyorum. Zaman su gibi akıyor, sesinde zihnimden. Dinlediğim bütün şarkılarda sana dair birşey buluyorum. Kırgınsın sanırım bana. Gecelerdir yalvarıyorum ama hala gelmedin rüyalarıma. Oysa bi bilsen seni ne kadar özlediğimi, yokluğunla yavaş yavaş bittiğimi. Fotoğraflar ve bir kaç video dindirmiyor hiçbir şeyi. Ağlamakta bi işe yaramıyor, yaş gelmiyor artık gözlerimden. Tükenmişim. O gece eve gitmeden öpmek istedim seni, ama çekindim rahatsız olursun sandım. Bilseydim seni son görüşüm olduğunu zamanın dolana kadar başında beklerdim. Şimdi fark ediyorum da geleceğe dair bütün hayallerimde sen varmışsın. Sensiz tek bir an bile düşlememişim. Her şey yarım kaldı artık. Çocukluğum da seninle birlikte gömüldü Mardin topraklarına. Artık acı çekmiyor oluşunu düşünerek avutuyorum kendimi. Gidişinden sonra herşey tepetaklak oldu sanki. Şu bomboş hayatımda en çok seni sevdim, en çok senle gülümsedim, anne oldun baba oldun, kardeş, çocuk, dost, sevgili... Herşeyden herkesten verdin bana. O kadar özelsin ki yetmiyor kelimeler seni anlatmaya. İyi uykular herşeyim, herkesim.
Seni sokağın tavanı kadar seven Hindirin.
40 notes
·
View notes
Text
influenza salgını?
Bundan bir ay önce falan, Göztepe'deki şehir hastanesinde çocuk cerrahı olan akrabamızın yanına gittik. Yanındaki 4 asistanla yavrumu epey incelediler. Akrabamız, her şeyin yolunda olduğunu ama korkunç bir salgının başladığını, eve kimseyi kabul etmemem gerektiğini söyledi. birkaç gün sonra dağhan vücudunu kırgın hissetti. Hiçbir yer korona testi yapmıyor olsa da onların şirketindeki doktorlar hâlâ yapıyor. Bebeğimiz var diye öğle yemeğinden sonra doktora uğramış. Doktor test yapmış ve korona pozitif çıkmış. Çarşamba günüydü, eve geldi. bir odaya yerleşip kendini izole etti. Bebem 42 günlük falandı, evde annem, abim falan da vardı, abim risk grubundaydı. Akşam bebemi annemden kucağıma aldığımda ateş hissettim. Ölçtüm 38,5. Ben koronadan korkmam ateşten korktuğum kadar. Hemen hastanemize gittik. Pendik Medicalpark. Yazıyorum ki korona için gitmeyin.
Abim çocuk acil hasta kabule "Bebek korona olabilir" diye gittiğinde panikledi oradakiler. "Biz korona bakmıyoruz" dediler. Ya ben her şeyimi bu hastanede yaşadım 1 yıldır. Nasıl böyle yüzüstü? falan diye hayal kırıklığı içindeyim. "Karşımızda Yüzyıl Hastanesi var oraya bir bakın isterseniz" dediler. Oraya gittik. Allah kimseyi oraya düşürmesin bakın. Hijyen sıfır, çalışanlar müthiş kaba, hastane basık, çok kalabalık, sıra gelmiyor, pahalı... Neyse epey bekledikten sonra muayeneye girdik, yine biz korona bakmıyoruz cevabını aldık. En azından şehir hastanelerinin bakabildiği cevabını verebildi bize hekim bey. Kalktııık, Lütfü Kırdar'a...
Çocuk acil tertemiz. Nispeten tenha. İzolasyon odaları nefis. Yenidoğan önceliği var. İşler hızlı ilerliyor. Aklınızda olsun ben sevdim. Neyse testler, tetkikler, sabahlamak, buhar tedavisi derken bebemin korona testi öğlen pozitif çıktı. Eve geldik, ilk iş annemleri evlerine (500 km uzakta) gönderdim. Annem, abim, ben hasta olmaktan kurtulamadık tabii. İnanılmaz hızlı yayılan ve kimseyi atlamayan bir salgındı bu. Biz korona olduğumuzu eşimin şirketi sayesinde biliyorduk. Yoksa artık hiçbir yer test yapmıyor. Bebemin doktoruna hastalığı atlattığında muayeneye gittiğimizde "Korona olduğunu nereden biliyorsunuz ki?" dedi ve eşime, bebeme test yapılmasına çok şaşırdı.
Kısacası şu an influenza salgını diye dolaşan şey muhtemelen korona. Bunu bize pozitifi açıklayan doktor söyledi. Bizimkine de test, baba pozitif çıktığı için yapılmış. Direkt hasta gelene korona testi yok yani. O nedenle influenza denip geçiliyormuş. Bilemem.
Tek bildiğim, bu hastalığın ciğerde başta olmak üzere bedende uzun vadede ne bedeller çıkaracağını bilmiyoruz. O nedenle çok dikkatli olun. Evinizi havalandırın, hava temizleyici alın, temiz beslenin, bitki çayı için, çok su için, buharlı banyolar yapın, kapalı ortamlarda sosyalleşmeyin, sigara dumanından uzak durun, yolda yürürken sigara içip dumanını size yollayanların koronadan bağımsız ağzına çarpın. Hepimize çok geçmiş olsuuun.
12 notes
·
View notes
Text
seyi ozluyorum mesela;mahallede cocuklarla kosturup soluk soluga eve su icmeye gitmeyi, sabah sabah cizgi film izlemeyi, okulda pervasizca eglenmeyi, bir derdim var sanip tribe girmeyi, turkce rap dinlemeyi ha bir de aglamayi, buyuyunce insanin gozunden yas bile gelmiyor cunku.
2 notes
·
View notes
Note
Konumunun neden mükemmel olduğunu düşünüyorsun
ilcenin en merkezi caddesinde asagida HER SEY var. sadece merdivenlerden inerek her seye ulasiyorsun, toplu tasima da kolay o yuzden, ama gurultu de gelmiyor caddeden. ev sahibi apartmanin da sahibi (yan apartmanin da) cok tatli bi kadin burda yasamiyo ama alt katimiza dikis ve seramik atolyesi yapacagini(su an tadilatta) ne zaman istersem orda calisabilecegimi, takilabilecegimi soyledi :')))))inanilmaz kibar bi hanfendi gercekten bayildim kadina. terasimiz var ayrica deniz fln goruyo yani butun catiyi bize verdi aslinda. o da tadilatta su an gerci ama kisa zamanda biter gibi
9 notes
·
View notes
Text
Seyi çok merak ediyorum. Soz mükemmel gün, aşırı iyi gün, bu günün dumpss i falan diye fotolar nasıl paylasabiliyorsunuz? Ben o kadar güzel geçen anlarımdan foto çekmek aklıma bile gelmiyor. En güzel anlarımın fotosu yok.
Mesela bu gece. Bütün gün aşırı bunaldım deli gibi çalıştım. Yorgunluktan geberiyordum. Stresten ağlamak üzereydim ve Nurcan kapanıştan sonra içeceğiz gelsene dedi. Koşa koşa gittim. Ve aşırı rahatlamış olarak su an eve dönüyorum. Baktım geceye dahil bir foto bile yok. Ani yasamaktan foto çekmeyi düşünmemişiz bile.
5 notes
·
View notes
Text
Aylan
Şuan tamamen bitmiş bir zamanlar bir kraliçe..
Aylan çok güzel çok alımlı eğlenceli ve umursamaz.
Aylan tek başına büyümüş pek bir aile kavramı bilmesi söz konusu değil, dayakçı bir baba ve her türlü şiddete maruz kalan bir anne. Sokakla tanışması 16 17 yaşlar.. Aylan sağda solda sabahlıyor parkta uyuyor sonra karşısına biri çıkıyor. Bir şoför aşık olduğunu sanıyor ve evleniyor. Aylan su gibi güzel adamda fena değil geçiniyorlar. Aylan sanıyor ki mutluluk öyle hemen gelir ama gelmiyor şoför zil zurna sarhoşken Aylanı dövüyor Aylan içmediğinde melek ama içtiğinde şeytanlaşan adamdan boşanıyor ve biriyle tanışıyor bir başka adam Aylanı korumak için birlikte olduğunu söylesede Aylan inanmıyor ve ailesine geri gidiyor. Gittiği ev bıraktığı gibi kabus..
0 notes
Text
Penceremden Ötesi Gökyüzü
✍🏻 Hayrettin Geçkin
https://www.gundemarsivi.com/penceremden-otesi-gokyuzu/
Kitapları, dergileri bir kenara koyuyorum. Hiçbir şey yazmak da gelmiyor içimden. Televizyonu birkaç kez açıp kapatıyorum. Tadı yok. Üstelik bir hayli geç oldu. Yorgunum, halsizim, uyumam gerek. Ama olmuyor işte. Sanki bir yerinden kıymık batmış uykuma, dönüp duruyorum yatakta. Cumartesi Anneleri’nin durumu aklımdan hiç çıkmıyor. Günlerdir onların yaşadığı acılarla çalkalanıyor aklım. Biber gazlarıyla, coplarla, tekme tokatla, yerlerde sürüklenmelerle, göz altılarla geçen bin haftayı geride bıraktılar. Kaç kuyu acı, kaç kuyu kahır. Bin haftadır mezarlarının üstü açık. Bir kemik, yahut bir taş… “Rahat döşeklerin utanması bundan” dizesi dövüyor duvarlarını duyarlıklarımın.
Bir an önce uykuya geçebilmek için bunları kafamdan uzaklaştırayım derken Gezi Olayları’nın içinde buluyorum kendimi bu kez de. Sahi Gezi’nin 11.yıldönümü de geride kaldı. “Bir bildiği vardı o çocukların” diyor içimden hüzünle yükselen bir ses. Bir bildiği o çocukların… Sahip çıkmaya çalıştıkları bir doğa, özgür bir gelecek, insanlık onuru, yaşanası bir dünya… Bunları düşünürken hepten kaçıyor uykum. Gezi üstüne yazdığım şiirler, yazılar doluşuyor başucuma. Kalkıp otursam diyorum ama gücüm yok.
O da ne? Bir bu eksikti: “Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde işten eve dönerken karıma güller almıştım” diyen şairin isyan yüklü sesi gelip buluyor beni yılların ötesinden. Gözaltına alındığını söylüyor karısının gösteriler sırasında. Beni dinlemeyip basıp gidiyor Emniyet’e. Görüşemezsiniz diyor görevli. Elindeki gülleri gösteriyor memura. “Hiç olmazsa bunları…Bunları ona almıştım memur bey. Bunları ona… Biliyorum erken solar göz altılarda.”
“Su değil, elektrik değil ama her nedense iki de bir kesintiye uğrar demokrasi bizim gibi ülkelerde.”
Haberlerde Hakkari Belediyesi’ne kayyum atandığını duyunca, yerel seçimlerden bir iki hafta sonra “Bunlar yerel seçimlerdeki başarısızlığının acısını DEM Parti’den çıkarmaya çalışacaklar” diyen inşaat işçisinin sözleri kesti uykumun önünü. Onun, “O bölgede her vali, her kaymakam; kayyum nedeniyle potansiyel belediye başkanı sayılır” şeklindeki sözleri… Aynı işçinin yüzünü hatırlamasam da “Terör örgütü bir partiyle işbirliği yapıp yönetme adına ülkeyi çetelerin, mafyanın hizmetine sunan AKP, halkın tarifsiz yoksullaşmasını bu yolla gizlemeye çalışacaktır” şeklindeki sözlerini hatırlıyorum düşündükçe. Beni şaşırtmıştı açıkçası. Sinan Ateş Olayı’nı da benden daha iyi takip ettiği anlaşılıyordu konuya ilişkin söylediklerinden.
Çekirge gibi aklım. Oradan oraya, oradan oraya sıçrıyor. İran’da da 22 yaşındaki genç kadın Mahsa Amini idam edilmişti Reisi’nin onayı ile. Evet Mahsa’yı düşünüyorum şu an. Onun başörtüsünden fırlayan saçlarındaki isyan ateşini. Televizyonda Reisi’nin hazin sonunu duyduğumda da Mahsa’nın idam edilişi yeniden canlanmıştı gözümde. Dünyanın da kendine göre işleyen bir adaleti olmalı.
Kendimi uyumaya zorluyorum. Dağılsın istiyorum kafamdan dünyaya dair duyduğum kederin her biri. Dedim ya sanki bir yerinden kıymık batmış uykuma, dönüp duruyorum yatakta. Bu kez aklıma akşamüstü bahçemizde su aramaya çıkan kaplumbağa geliyor. Bir kapta ona istediği şeyi sunuyorum. Bir dahaki gelişinde kenarda bir yerde suyun hazır diyorum. Topla gel arkadaşlarını da istersen; yılan, kertenkele, sincap yanında kim varsa… Suyunu içtikten sonra,”Suyumu geciktirirsen kurur kalırım yaz ortasında” dercesine yüzüme baka baka uzaklaşıyor yanımdan: Geceye doğru ilerliyor. Sırtında ay ışığı.
Sokak hayvanlarını uyutacaklarmış. Öldürmenin kibarlaştırılmış adı uyutmak. Yok canım! Böyle bir şeyi kim göze alabilir? Gazze’de, Ukrayna’da daha pek çok yerdeki katliamlara ses çıkarmayan dünyalı kardeşlerimin insanlığı tutar da bu kez ses çıkarır böylesi bir katliama, belli mi olur diyorum. Böyle der demez bir gülmedir başlıyor bende. Kasıklarıma kadar gülme krizinin içine gömülüyorum. Sol yanımda yaman bir sancı. Gülme, gülme diyorum kendi kendime. Gülersen acıyacak bütün duyarlıkların diye uyarıyorum üst üste. Uyumaktan vaz geçtim, gülmem bir dursa.
Hak hukuk, adalet, demokrasi, özgürlükler zaten dip noktadayken ve kırıntıları da elden giderken, dahası bir türlü demokratik içeriğe kavuşamamış, topal bir cumhuriyet bile çok görülürken, “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” mantığıyla davranan halkın sessizliği çarpıntı yaratıyor kalbimde bu kez. Neyse ki geçiyor fazla uzun sürmeden. Ve devreye Filenin Sultanları giriyor. Filenin Sultanları yabancı bir takımla karşılaşabilmek için tasarruf tedbirleri kapsamında tarifeli uçakla yolculuk yapmak zorunda kalmış. Uzun boyları, uzun bacakları ile benim bile rahat bir şekilde yolculuk yapamayacağım uçakta kim bilir kaç saat süren yolculuktan sonra maçlarına çıkabilmişler iyi ki. Bizim Bakan Beylerden biri de Ankara’dan, “itibardan tasarruf olmaz” diyerek yola çıkıp bakanlıklardan birine ait uçakla Kayseri’deki evine gidebilmiş ancak. Bravo!
Gecenin ortasını çoktan geçtim. Televizyonda gün içi yorumlar sırayla geliyor aklıma şimdi de: Güya emekliler bütçeden kendilerine ayrılan payın %7’den % 5’e düşürüldüğünü ve bu paya iki buçuk, üç milyon emekli daha eklendiğini ve böylece paylarının daha da düştüğünü anlayınca yerel seçimlerde sarı kart göstermiş iktidara. Muhalefetin iddiası da bu yönde. Tuhaf biçimde üzülüyorum bu şekildeki bir yoruma. Yahu diyorum adalet, hukuk, demokrasi ve özgürlük gibi kavramlara boş veren, onlar için mücadeleye girmeyen bir halk kendi hakkını nasıl savunacak! Fazla uzatmıyorum ama. İşi coğrafyanın kaderine bağlıyorum.
Bunları kafamda gezdirirken dalmışım. Ne kadar geçti bilmem, gözümü açtım ki günün taze ışıkları penceremde. Güne yeniden başlamak çok güzel… Çevre felaketleri yok kafamda. Devlet içinde cirit atan çeteler, haramiler, ülke üzerine oynanan oyunlar yok… Aklımım ucundan geçmiyor işlenen ya da işlenecek cinayetler, yolsuzluklar, söylenen yalanlar ve hırsızlıklar… Televizyondan da uzağım ne güzel. TÜİK rakamlarına göre yarı yaşımın altındayım. Görecek günler var daha.
Uykusuzluğum arasında güzel düşler kurmadım değil. Onları düşündüm gözlerimi açınca da.
Baktım güneş boyuna tırmalıyor penceremi. Kesilmiş ot kokuları sarmış her yanı. Ve haziran!
Buluttan pantolonuyla bekliyor kapıda.
Baktım penceremden ötesi gökyüzü. Penceremden ötesi kuşlar. Üstüm başım düş içinde. Gülerler mi bana acaba? Gece yaşadığım öyküyü giyinip çıksam sokağa.
Hayrettin Geçkin
0 notes
Text
o kadar da değil ya öyle demek istemedim sorun zaten yani duygularımın öfkemin yoğunluğu sevme şansı verdiğim insanın hemcinsimin her neyse beni yormuş olması boynumun borcu olmasın yazayım her şeyi. Benim instagramım kapalıydı içimden geldi açtım kısa süreliğine güzel anılar arşivlemek için neyse arkadaşım ilk paylaştığım hikayeme yorum yaptı nerelerdesin vs sonra araştık konuştuk ben değişmiştir aynı acımasızlıkları bana yapmaz diye düşündüm geçmişe sünger çektim düşünmedim bile sonra görüştük ben onun evinde kaldım. Ve ben o hafta çok hastaydım ama hastalık dinlemem tiyatroya gittim. Daha doğrusu şöyle oldu yeğenim anaokulundan hastalık kapmış çok hastaydı evde hepimize bulaştı ben de bir süre evden çıkamadım bulaşmadı sandım kendimi en başında korumaya aldım bitki çayları, ilaçlar vs. sonra çıkmam gerektiğinden çıktım neyse idare ettim hep hasta değilmişim gibi boğazım acımıyormuş gibi, ciğerlerim acımıyormuş gibi, yani insan sevdiği bir şeyi yapınca farkında olmuyor çünkü hastalığı ilerliyor mu, var mı yok mu, o an sürüklendiğin keyif aldığın mücadelede olduğun bir akıştasın farkında değilsin neyse gece eve geldik, burnum çok tıkandı yanımda mentollü bir şeyler vardı suda eriyen onun için sıcak su yaptı sağolsun, bitki çayı yaptı, sabah çorba yaptı, beraber vakit geçirdik yani bana yardımcı olan destekleri için teşekkür ederim bunların nankörü değilim ben sadece bireysel haklarımı savundum. Kendi düşüncelerimi dinleyebilme hakkım elimden alınınca vahşileşiyorum, olay halden anlamadan iftira boyutuna varınca vahşileşiyorum yalan değil kendimi biliyorum. Allah aşkına bütün evin hasta olduğu bir bulaşıcı hastalık için dışarıdan birinin durduk yere sen kendini hasta ediyorsun demesi ne alaka ne halden anlamaz bir yorum bu psikolojik bir şey değil ki bunun söylenmesi çok yersiz ve gereksiz. Öfke ayarlarımla oynayan bu yalan üzerinden kendinden emin bir şekilde ısrar edilmesi oldu bu kadar da olmaz artık diyerek biriktirdiğim kaldıramaz aman uğraşmayayım dediğim ne varsa söyledim baktım derdi arkadaşlık değil üste çıkmak benim o an böyle bir şey uğraşacak halim de zamanım da yoktu yolunu kestim. Sonra da kendime yakıştıramadım iyi güzel bir final yaptım. Üstüne bir de onun bana yaptığı gibi konuşmayalım dediğim halde bir zaman sonra durduk yere mesaj attığı gibi ben de yaptım bir ara bir şey denk geldi fırsatını buldum. İsterdim bu kişi sadece arkadaşlığımızın, sevginin, dostluğun, anlayışın ve birbirimize dürüst olmanın derdinde olsun ben onun sadece gücün ve üstte olmanın derdinde olduğunu anlayınca iplerini saldım. Ne yaparsa yapsın kendi karmasında ben sadece kendi çizgilerimi çizmesini bilen hiçbir şeyden çekinmeyen olduğumu öğrendim. Ama az önce ilk yazdığım hali de içime sinmedi onu hiç sevmediğim anlamına gelmiyor belki de hiç güvenmedim demek daha doğru olur evet hiç güvenmedim başından beri eline koz verilmemesi gereken biri olduğuna inandım yanılmadım da hatta bazen ben sustum o beni konuşturmak istedi kırmadan idare etmeye çalıştım ama ruhumuzu yoran her kişi her şey toksiktir ruh emicidir biz defalarca şans verdik diye enayi olmuyoruz esnek ve yüreğinde sevgi olan varlıklarız sadece. İnsan değişebilir dedi o yürekteki sevgi... Benim de hatalarım olabilir dedi halden anlayış... Ama bu kadarı da yapılmaz bu kadarı da gereksiz dedi haksızlıklara boyun eğmeyiş hakikatten yana oluş bu kadarı da olmaz dedi her şeyi söyledi... Şimdi ben çok rahatım çok huzurluyum çünkü herkes kendi derdinin kazananı. Ben ne güç istedim ne üstte olmak ne insanlara iftira atıp yalanlarla gereksizliklerle huzurlarını kaçırmak ne de... herkes benim ayağıma gelsin egom oldu diyorum ya herkes kendi derdinin kazananı. Benim derdim neydi? İç huzuru ben de kendi derdimin kazananıyım. Kiminin derdi büyük gözüken küçük aciz şeyler güç gibi ego gibi neyse kiminin derdi küçük soyut görünen ulaşılması zor olmayınca hiçbir taşın yerine oturmadığı şeyler. Göstergebilimsel şema çizmiş olsaydım : Özne: Rüya nesne: iç huzuru (nesne:arayışında olunan şey) engelleyiciler : yok şemanın sonu: özne nesnesiyle bağlaşım kurdu yani ulaştı. İç huzuru..
0 notes
Text
Kombiden Sıcak Su Gelmiyor
Kombiden Sıcak Su Gelmiyor
Sorununuzun Üstesinden Nasıl Gelinir?
Kış aylarında sıcak suyun kombiden gelmemesi, birçok insanın karşılaştığı stresli bir durumdur. Bu sorun, günlük yaşamı ciddi şekilde etkileyebilir ve hızlı bir çözüm gerektirebilir. Ancak endişelenmeyin, kombiden sıcak su gelmeme sorunuyla başa çıkmak için atılması gereken adımlar vardır. Bu makalede, bu sorunun nedenlerini ve çözüm yollarını inceleyeceğiz.
Neden Kombiden Sıcak Su Gelmez?
Su Basıncı Sorunları: Kombinin düşük su basıncıyla çalışması sıcak suyun gelmemesine yol açabilir. Su basıncını kontrol etmek için kombinizin ön panelindeki manometreyi kontrol edebilirsiniz. Eğer basınç düşükse, su basıncını artırmak için su giriş valfini açabilirsiniz.
Kireçlenme Sorunu: Kireçlenme, kombinin içinde biriken kirecin sıcak suyun akışını engelleyebileceği bir sorundur. Kireçlenmeyi önlemek ve çözmek için düzenli olarak Çatalca kombi servisi uzmanlarına kombi bakımı yaptırmak önemlidir.
Arıza veya Bozuk Parçalar: Kombideki arızalı veya bozuk parçalar sıcak suyun gelmemesine neden olabilir. Kombinizin garanti süresi devam ediyorsa, yetkili servisten yardım alabilirsiniz. Ayrıca, kombinizin düzenli bakımını yaparak bu tür sorunları önleyebilirsiniz.
Yanlış Sıcaklık Ayarı: Kombinizin sıcak su ayarı yanlış yapılmış olabilir. Kombinizin kullanım kılavuzunu kontrol ederek doğru sıcaklık ayarını yapabilirsiniz.
Kombiden Sıcak Su Sorununu Nasıl Çözebilirsiniz?
Su Basıncını Kontrol Edin: Kombinin su basıncını kontrol ederek düşük basınç durumunda su giriş valfini açın.
Kireç Temizliği: Kireçlenme sorununu önlemek ve çözmek için kombi bakımını yaptırın. Kireç önleyici kimyasallar kullanarak değişiklik yapmayı düşünebilirsiniz.
Profesyonel Yardım Alın: Kombinizde ciddi bir arıza olduğunu düşünüyorsanız, mutlaka bir kombi servisine başvurun. Uzmanlar sorunu hızla teşhis edip çözebilirler.
Sıcaklık Ayarını Kontrol Edin: Kombinizin sıcaklık ayarını doğru bir şekilde yapıp yapmadığınızı kontrol edin. Ayarlarınızı gerektiğinde düzeltebilirsiniz.
Sonuç olarak, kombiden sıcak su gelmeme sorunu ev yaşamınızı olumsuz etkileyebilir, ancak bu sorunlar genellikle çözülebilir. Yukarıdaki adımları izleyerek ve düzenli kombi bakımını ihmal etmeyerek sıcak suyun keyfini çıkarmaya devam edebilirsiniz. Eğer sorun devam ederse, her zaman profesyonel bir kombi servisine başvurmak en iyi çözüm olacaktır.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/eber-golunde-sular-cekildi.html
Eber Gölünde Sular Çekildi
Türkiye’nin en büyük göllerinden birisi olan ve 140’a yakın kuş türüne ev sahipliği yapan Eber Gölü’nde kuraklık alarmı verildi. Gölün yüzde 80’nin de suların çekildiğini söyleyen uzmanlar, gölün bir çok yerinde su derinliğinin ise 1-2 karışa kadar düştüğünü belirttiler.
Yurt genelinde olduğu gibi Afyonkarahisar’da da uzunca bir süre devam eden yağışsız hava nedeniyle bir çok göl ve gölette su seviyesi düştü.
Suyun azaldığı yerlerinde başında gelen Eber Gölü’nde ise adeta kuraklık alarmı verildi. Yağışsız geçen bir dönemin ardından su seviyesinin hızla düştüğü gölde kuş türleri başta olmak üzere bir çok canlı da yaşanan kuraklıktan olumsuz etkilendi.
Bölgede Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğüne bağlı olarak görev yapan alan kılavuzlarından Kadir Ateş, turist kafilelerinin gezmek için can attığı gölde son yıllarda kuraklık tehlikesinin baş gösterdiğini ve bu yüzden görsel güzelliğinde olumsuz etkilendiğini kaydetti.
Ateş, “Eber gölü 146 kilometrekarelik bir alana sahipken şuanda yaklaşık yüzde 80’lik bir su kaybı var. Gölün yaklaşık yüzde 20’si suya sahip. Mevsimsel kuraklıklara istinaden, tarımsal alanlarda da gölün suyunun kullanılması Eber Gölü’nün geleceğini karartmakta. Bu sene ne yağmur ne de kar yağdı ve önümüzde ki sezonda da bu şekilde devam ederse tamamen kuruyacak gibi görünüyor” diye konuştu.
Gölün bir çok bölgesinde su seviyesinin ciddi anlamda düştüğünü vurgulayan Ateş açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Eber Gölü’nde 146 kuş türü var, su da ve kara da yaşayan cinsten. Eskiden bu sayıyı görebilirken suyun çekilmesi, azlığı nedeniyle şuanda 30-35 tür kuş görmekteyiz. Bu dönemde dışarıdan göç hayvanlarının gelmesi gerekirken şuanda gelmiyor ve biz bunu suyun azlığına bağlamaktayız. Eber Gölü’ne uzaktan bakıldığı zaman su gözükmekte ama çoğu yerinde 1-2 karış su var, en derin yerinde ise 1,5 metre su var.”
Öte yandan, su seviyesi az olmasına rağmen nadiren de olsa bölgeye flamingo gibi bazı kuş türlerinin geldiği gözlendi.
0 notes
Text
Eber Gölünde Sular Çekildi - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/eber-golunde-sular-cekildi.html
Eber Gölünde Sular Çekildi
Türkiye’nin en büyük göllerinden birisi olan ve 140’a yakın kuş türüne ev sahipliği yapan Eber Gölü’nde kuraklık alarmı verildi. Gölün yüzde 80’nin de suların çekildiğini söyleyen uzmanlar, gölün bir çok yerinde su derinliğinin ise 1-2 karışa kadar düştüğünü belirttiler.
Yurt genelinde olduğu gibi Afyonkarahisar’da da uzunca bir süre devam eden yağışsız hava nedeniyle bir çok göl ve gölette su seviyesi düştü.
Suyun azaldığı yerlerinde başında gelen Eber Gölü’nde ise adeta kuraklık alarmı verildi. Yağışsız geçen bir dönemin ardından su seviyesinin hızla düştüğü gölde kuş türleri başta olmak üzere bir çok canlı da yaşanan kuraklıktan olumsuz etkilendi.
Bölgede Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğüne bağlı olarak görev yapan alan kılavuzlarından Kadir Ateş, turist kafilelerinin gezmek için can attığı gölde son yıllarda kuraklık tehlikesinin baş gösterdiğini ve bu yüzden görsel güzelliğinde olumsuz etkilendiğini kaydetti.
Ateş, “Eber gölü 146 kilometrekarelik bir alana sahipken şuanda yaklaşık yüzde 80’lik bir su kaybı var. Gölün yaklaşık yüzde 20’si suya sahip. Mevsimsel kuraklıklara istinaden, tarımsal alanlarda da gölün suyunun kullanılması Eber Gölü’nün geleceğini karartmakta. Bu sene ne yağmur ne de kar yağdı ve önümüzde ki sezonda da bu şekilde devam ederse tamamen kuruyacak gibi görünüyor” diye konuştu.
Gölün bir çok bölgesinde su seviyesinin ciddi anlamda düştüğünü vurgulayan Ateş açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Eber Gölü’nde 146 kuş türü var, su da ve kara da yaşayan cinsten. Eskiden bu sayıyı görebilirken suyun çekilmesi, azlığı nedeniyle şuanda 30-35 tür kuş görmekteyiz. Bu dönemde dışarıdan göç hayvanlarının gelmesi gerekirken şuanda gelmiyor ve biz bunu suyun azlığına bağlamaktayız. Eber Gölü’ne uzaktan bakıldığı zaman su gözükmekte ama çoğu yerinde 1-2 karış su var, en derin yerinde ise 1,5 metre su var.”
Öte yandan, su seviyesi az olmasına rağmen nadiren de olsa bölgeye flamingo gibi bazı kuş türlerinin geldiği gözlendi.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/eber-golunde-sular-cekildi.html
Eber Gölünde Sular Çekildi
Türkiye’nin en büyük göllerinden birisi olan ve 140’a yakın kuş türüne ev sahipliği yapan Eber Gölü’nde kuraklık alarmı verildi. Gölün yüzde 80’nin de suların çekildiğini söyleyen uzmanlar, gölün bir çok yerinde su derinliğinin ise 1-2 karışa kadar düştüğünü belirttiler.
Yurt genelinde olduğu gibi Afyonkarahisar’da da uzunca bir süre devam eden yağışsız hava nedeniyle bir çok göl ve gölette su seviyesi düştü.
Suyun azaldığı yerlerinde başında gelen Eber Gölü’nde ise adeta kuraklık alarmı verildi. Yağışsız geçen bir dönemin ardından su seviyesinin hızla düştüğü gölde kuş türleri başta olmak üzere bir çok canlı da yaşanan kuraklıktan olumsuz etkilendi.
Bölgede Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğüne bağlı olarak görev yapan alan kılavuzlarından Kadir Ateş, turist kafilelerinin gezmek için can attığı gölde son yıllarda kuraklık tehlikesinin baş gösterdiğini ve bu yüzden görsel güzelliğinde olumsuz etkilendiğini kaydetti.
Ateş, “Eber gölü 146 kilometrekarelik bir alana sahipken şuanda yaklaşık yüzde 80’lik bir su kaybı var. Gölün yaklaşık yüzde 20’si suya sahip. Mevsimsel kuraklıklara istinaden, tarımsal alanlarda da gölün suyunun kullanılması Eber Gölü’nün geleceğini karartmakta. Bu sene ne yağmur ne de kar yağdı ve önümüzde ki sezonda da bu şekilde devam ederse tamamen kuruyacak gibi görünüyor” diye konuştu.
Gölün bir çok bölgesinde su seviyesinin ciddi anlamda düştüğünü vurgulayan Ateş açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Eber Gölü’nde 146 kuş türü var, su da ve kara da yaşayan cinsten. Eskiden bu sayıyı görebilirken suyun çekilmesi, azlığı nedeniyle şuanda 30-35 tür kuş görmekteyiz. Bu dönemde dışarıdan göç hayvanlarının gelmesi gerekirken şuanda gelmiyor ve biz bunu suyun azlığına bağlamaktayız. Eber Gölü’ne uzaktan bakıldığı zaman su gözükmekte ama çoğu yerinde 1-2 karış su var, en derin yerinde ise 1,5 metre su var.”
Öte yandan, su seviyesi az olmasına rağmen nadiren de olsa bölgeye flamingo gibi bazı kuş türlerinin geldiği gözlendi.
0 notes
Text
saat gecenin dördü
Ben bugün bi belgesel izledim. dr stutz'un bir belgeseli. ünlü bi adamla. hani şu hangoverda oynayan. baya etkiledi beni.
Çok uzuuun zamandır kendim için bir şey yapmıyorum. Erkek arkadaşım var bahanesiyle kendimi eve kapattım ve bu ben değilim. Bunun diğer sebepleri de aslında parasızlık, ailevi sıkıntılar. Hiç birini çözemiyorum. Çok bunaldım. Kafamı susturamadığım için uyuyamadım da. Aslında sunu biliyorum, yani çok gencim ve bazı şeyler zamanla oturacak, zamanla olacak. Sakin ol. Relax. Akışına bırak.... Ama hayır bırakamam. Çünkü ben bir şey yapmazsam hayat benim önüme istediğim şeyleri sunmuyor. Önüme bunlar gelmiyor. O yüzden benim ne yapmam lazım sürekli düşünüyorum ama asla icraatte bulunmuyorum. O kadar bunaldım ki. Bu hayatı hakettiğimi düşünmüyorum.
Elimden bir şey gelmiyor gibi hissediyorum. Aşırı çaresiz. Bi noktada artık bütün sorunlara 'aman sikerler ya yeter' diyip her şeyi koyuversem ve çekip gitsem uzaklara nasıl olur acaba?
Uzaklara çekip gitmek için de para lazım amına koyim. O para da bende yok. Anca borcum var benim. Burdan nasıl giderim :( O kadar bunaldım ki. Çoookk uzun bi tatile ihtiyacım var.
Yalnız, maceracı, yeni yerler keşfettiğim, yeni bir sürü insanla tanıştığım... Bolca dans ettiğim...
Dans. Dansı çok özledim. belki de ondandır bu özlemim, bu depresifliğim. Bu kadar ara vermek iyi gelmiyor bana. çok üzülüyorum. Dansı yeniden hayatıma sokmam lazım. Haftaya konağa gitmem lazım bir gün. Bence iyi olur. ??? düşününce bi emin olamadım. Samimiyetsizlik bende alerji yapıyor artık. Benim kendime gerçekten yeni bir yol çizmem lazım. Modern dansa acilen başlamalıyım. Bana iyi geleceğini düşünüyorum. Via dance'e gidip konuşsam mı? :( hffff.
biliyorum benim su an en büyük derdim dans. napıcam ben ya demektense artık harekete geçmem lazım. ,Spora yoğunlaşıp dans videoları çeksem? vücudumla alakalı bir şeyler yapmak istiyorum. ve bunu artık ertelemek istemiyorum. bale? araştır.
işle ilgili ise şu anda konfor alanından seni ancak para çıkarsın. Sakin ol. Her şey aynı anda olamaz. Acele etme. Tamam istediğin pozisyona gelmedin, evet insanlar sözlerinde durmuyorlar. Ama bunun suçlusu sen değilsin. Ve bu seni daha başarısız bir insan yapmaz.
Adil olmayan bir davranış gördüğünde, bunu kişisel algılama.
Dış dünya böyle. Peki bunu katlanılmaz kılan ne? yani bendeki kabul görme onaylanma arzusu mu?
Hep ilgiye açtım. Çocukluğumdan beri. biri beni övünce ya da güzel bir şey söyleyince utanırdım ama beni o kadar mutlu ederdi ki. Hala öyle. Mütevazi duran çoğu hareketim aslında gurur dolu, aşşırı mutlu ediyor beni sadece ne demem gerektiğini bilmiyorum. Ve ben anaokulundan ilkokula kadar çok ilgi çeken bakımlı bi kızdım, sınıfın en popüler kızlarından biriydim hatta kızıydım denebilir. Hala bu onaylanma isteği ne yani? Ama o zaman bile Zeynep'i kıskanırdım mesela. Bana aşırı güzel gelirdi. Prenses gibi. Neden mesela ona karşı bu kıskançlığım vardı? Merak etmişimdir. Çünkü bu benim istemediğim bi duygu. Yok etmek istediğim bi duygu, ama orada. Bu duyguyu hala yaşıyorum, şu an bu satırları yazarken bile o kıskançlık duygusu bende var.
Bunu bilmek çok ilginç çünkü insan bunu görmezden gelerek yaşamayı da öğreniyor. O duygu orada, biliyorsun. Fakat kenara itmen gerektiğini de biliyorsun. Ve ona göre davranıyorsun. İlginç.
Kendimi beğenmezdim hiç ergenlik dönemlerimde. Çok çirkindi bence o dönemim. Çok uzun bir süre tel takmak istedim yalvardım babama, lise sonda taktırdı en son şaka gibi. Bu mesela özgüvenimi çok yıkan bi davranıştı. Babama çok öfkelenmiştim. Çünkü gülmeyi aşırı seven bir insandım ama ağzımı kapatarak gülüyordum. Bu çok üzücü geliyor şu an.
Veli diye bi cocuk vardı ortaokulda dersaneden, 7. sınıftayız.. Ben o zaman saçları kısacık kestirmişim (yanlışlıkla), önde çirkin bi kahkül, bi de bandana... Gülerken hep ağzımı kapatıyormusum ama o kadar bilinçsizce olmuş ki bu. Dişlerimi kapatıyorum güya. Veli de bunu farketmiş, o zamanlar bana aşıktı, o kadar güzel gülüyorsun ki neden elinle kapatıyorsun demişti. O an farketmiştim aslında gülüşümü görmelerinden utandığımı ve rahat gülebilmek için böyle bi mekanizma geliştirdiğimi.
Tel taktırdıktan sonra hep derdim ki tellerim çıksın 32 diş gezeceğim, gerçekten de geziyorum.
İnsanın böyle şeylere bel bağlaması, fiziksel durumunun psikolojiye bu denli etki etmesi çok ilginç geliyor.
Mesela kiloma da takıntılıyım. mükemmel olmak istiyorum. Çünkü biliyorum yapabilirim yani evet genetik olarak mükemmel bi fiziğim yok ama spor yapmayı seviyorum dansçıyım(şu an edemesem de...), sıkı bi vücut yapım var ve bu da beni daha iyisini yapmaya teşvik ediyor aslında ama mesela vücudum çok da ödem topluyor. Aşırı kolay kilo alabiliyorum. Regl öncesi 3 kg aldıgım oluyor. Bunlar canımı çok sıkıyor. Bunu aşmak istiyorum.
Fiziksel olarak kendimle derdim ne??? Bunu öğrenmek istiyorum. Bunu bulmam lazım.
0 notes