#Edirne Yeni Şehir Mezarlığı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Şoför Hamit vefat etti!
Umut Avcı’nın son yolculuğuna uğurlandığı an, sevenleri tarafından Edirne Eski Cami’de çekilen bir kare. Geçirdiği rahatsızlık sonucu 44 yaşında hayatını kaybeden, “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisinin sevilen karakteri Şoför Hamit olarak hafızalara kazınan oyuncu Umut Avcı, son yolculuğuna uğurlandı. Edirne Eski Cami’de düzenlenen cenaze töreninde ailesi ve arkadaşları taziyeleri kabul etti. “Bir…
#Bir Zamanlar Kıbrıs#Edirne cenaze töreni#Edirne Yeni Şehir Mezarlığı#oyuncu Umut Avcı#Şoför Hamit#Şoför Hamit cenazesi.#Umut Avcı#Umut Avcı cenazesi#Umut Avcı hayatını kaybetti#Umut Avcı vefat
0 notes
Text
Anlatılması Mümkünsüz Hikayeler: İleri Derece Metruk
Her şey İstanbul'daki mezarlıkları gezen bir araştırma grubu olarak eski mezarlık avladığımız bir gün Edirnekapı'daki metruk alanı keşfetmemizle başladı. Kapısı -ki aslında içerideki mermer atölyesine ait- kilitli olan eski mezarlığa duvarlarının nispeten alçak olduğu bir yerden atlamak suretiyle giriş yaptık. Kelimenin tam anlamıyla "metruk" olan bu alan belli ki kimsenin girip çıkmadığı bir yerdi.
Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet mezarlarından oluşan bu mezarlık unutulmuş, terk edilmiş ve soyulmuş -soyulmaya devam ediyormuş gibiydi. Bunun yanında bir takım kişiler tarafından mesken tutuluyor, otobüs durağının arkasına denk gelen yeri ise pet şişe mezarlığı olarak kullanılıyor -gibiydi.
Osmanlı İstanbul'unu ziyaret eden seyyahların dehşete düştükleri şeyler listesinde yukarılarda uçsuz bucaksız mezar alanları var. Bizim için oldukça olağan olan kişiye özel mezarlar bazı bazı şehrin içinde, çoğunlukla da dışında yer alan bu mezarlık denizlerini meydana getirmişti. Halbuki her kişinin bir mezarı olması fikri İslam coğrafyalarına özgü. Modern öncesi batıda mezar ancak çok nüfuslu kişilere özelken modernleşen batıda da şehir alanları her kişiye bir mezar ayrılamayacak kadar değerlenmişti.
Dört bir yanı mezarlıklarla kaplı olan İstanbul'da şehrin duvarlarının hemen dışı, Surdibi, yüzyıllar boyunca organik olarak defin alanı görevini üstlenmiş. Büyüyüp palazlandıkça da Edirnekapı mezarlığına dönüşmüş. Yeni yolların yapımı sırasında da bu kısım ana mezarlıktan ayrı düşmüş ve kaderine terk edilmiş.
Edirnekapı ismiyle müsemma, Edirne'ye giden yolun şehre girdiği yer. Bizans zamanındaki adı da "Porta Adrianopolis" Edirneşehri Kapısı. Hadrianus bir Trak kabilesinin elinde bulunan yerleşimi 2. yüzyılda ele geçirip kurduğu şehre kendi adını vermiş de Edirne, Edirne olmuş.
İlk gidişimizde orda olan, ikinci ziyarette göremediğimiz "Gidenler" ve "Kalanlar"da Latin harfli taşlar ile pet şişe mezarlığı.
Etrafa saçılmış mermer ve kemik parçaları, salyangoz kabukları ve kalın yaprak tabakası birlikte "yerdeler." Birilerinin buraya girip çıktığına işaret eden ve her şeye rağmen mezarlığın metrukluğuna meydan okuyan "Hayat Belirtileri?"
Mezarlıkların kentleşmeye kurban olması trajik olduğu kadar doğal ve yaygın bir durum. Kendine yer açmaya çalışan insan ilk olarak sahipsiz -gibi görünen- modern insan tarafından terk edilmiş -olduğu varsayılan- bu metruk alanlar üzerinde hak iddia ediyor.
Modern kurgu ve düşte, mezarlıklar tabiatları gereği metruk yerlermiş, öyle olmaları gerekirmiş gibi bir his uyandırıyor. Tabi bu bir varsayım ancak gerçekten metruk bu mezarlık bana "ileri derece metruk" mefhumunu düşündürdü. Artık anlatılamayacak hikayelerin biriktiği bir yer olan mezarlığın metruklaşması da hikayelerin anlatılmasını mümkün-süz kılıyor gibi hissettim. İş bu da "Anlatılması Mümkünsüz Hikayeler: İleri Derece Metruk"un hikayesi.
Akarsu Demirkol
*bu blog aslen https://metrukanlatilar.wordpress.com/2023/09/11/anlatilmasi-mumkunsuz-hikayeler-ileri-derece-metruk/ adresinde yayınlanmıştı.
0 notes