#Dünya Bölgeleri Ortadoğu
Explore tagged Tumblr posts
lolonolo-com · 1 month ago
Text
Dünya Bölgeleri: Ortadoğu 2023-2024 Bütünleme Soruları
Dünya Bölgeleri: Ortadoğu 2023-2024 Bütünleme Soruları Dünya Bölgeleri: Ortadoğu 2023-2024 Bütünleme Soruları 1. Günümüzde Kuveyt ekonomisi hangi kaynağa dayanmaktadır? A) Demir B) Doğalgaz C) Altın D) Kömür E) Petrol Cevap: E) Petrol Açıklama: Kuveyt, petrol rezervleri ve ihracatı ile ekonomisini büyük ölçüde bu kaynağa dayandırmaktadır. 2. Aşağıdakilerden hangisi Yemen’in şehirlerinden biri…
0 notes
grihucreler · 5 years ago
Text
Süleymani’nin Ölümü Kimlerin İşine Yarar?
İşaret Fişeği: Hamaney Mart 2019’da Süleymani’yi “Zülfikar Nişanı” ile ödüllendirmiş ve şöyle dua etmişti: “Allah akıbetine şehitlik versin fakat şimdi değil. İslam Cumhuriyeti’nin daha yıllarca seninle işi olacak. Fakat inşallah sonu şehadet olsun.” (1)
Tumblr media
İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, bu hafta içinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından gerçekleştirilen bir roket saldırısıyla suikast sonucu, Haşdi Şabi’nin önde gelen komutanlarından Ebu Mehdi el-Mühendis ile birlikte öldürüldü. Bu hadise ve takip eden günlerde ABD’nin Irak’taki Haşdi Şabi ile diğer Şii milis güçlerine karşı düzenlediği suikast operasyonları bir çok uzmana göre Orta Doğu’da ABD-İran savaşının ve dolaylı olarak dünya savaşına dahi gidebilecek bir yolun kapısını açtı. 
Suikastı ABD ordusunun bizzat Başkan Trump’ın emri ile yaptığı zaten açıklandı. Ancak İran için bu denli önemli bir ismin öldürülmesinde başkaca kimlerin çıkarları olabilir sorusu aklıma geliyor. Nitekim Mahir Kaynak’ın şu sözleri bu olaydaki yolumuzu aydınlatabilir: 'Bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız olayın sonucunun kime yaradığına bakın. bu olay kimin işine yarar? bunu bilirseniz bu işi kimin yaptığını da bilirsiniz.'
Periskop: İran – ABD ilişkilerinin dönüm noktası 40 yıl önce yaşanan Tahran ABD Büyükelçiliğinin Basılması ve Rehine Krizi idi. İran'da 10 Şubat 1979 devriminin hemen ardından gerçekleşen ABD'nin Tahran Büyükelçiliği işgali ve 52 çalışanın rehin alınması, iki ülke arasındaki gergin atmosferin başlangıcı oldu ve o tarihten bugüne ilişkiler düzelmedi.
Diplomasi tarihine en uzun süreli rehine krizlerinden biri olarak geçen olayda sayıları binlerle ifade edilen silahlı gruplar, 4 Kasım 1979'da ABD Büyükelçiliğini işgal etti. Elçilikten gizlice kaçmayı başaranların ardından kalan 66 diplomattan hasta bir kadın ile 13 Afrika kökenli Amerikalıyı serbest bırakan işgalciler, 52 kişiyi 444 gün boyunca rehin tuttu. Cezayirli diplomatların arabuluculuğu sonucu 20 Ocak 1981'de elçilik çalışanları ABD ve İran arasında yapılan anlaşmayla serbest kaldı.
‘ABD başkanı Jimmy Carter’ın istihbarat ve ulusal güvenlik danışmanlarına göre 1980 Amerikan seçimleri öncesi, Mossad ve bazı CIA görevlileri Tahran büyükelçiliğinde rehin alınan elçilik görevlilerini serbest bırakmaması karşılığında Humeyni rejimine yasadışı silah satmıştı. Bunun nedeni rehinelerin serbest bırakılmaması seçim öncesi Carter için bir imaj kaybı olacak ve Carter seçimleri kaybedecekti. Bu gizli anlaşmaya göre Carter seçimi kazansa bile rehineler Ocak 1981’e kadar serbest bırakılmayacaktı.' (2)
Bugüne geri dönersek: Ne büyük tesadüftür ki; 2020 Kasım’ındaki ABD Başkanlık seçimlerine giden süreçte, azil davası ile moral çöküş yaşayan Başkan Trump’ı ön plana çıkaracak hadiseler yine bir büyükelçilik baskını ile başladı denilebilir. 
İran’a yakınlığıyla bilinen Iraklı Şii milis gücü Haşdi Şabi fraksiyonlarından Ketaib Hizbullah’ın (Irak Hizbullahı) Irak ve Suriye’deki üslerine ABD’nin 29 Aralık 2019’da düzenlediği hava saldırılarının ardından, 31 Aralık’ta YeşilBölge’deki ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği önünde toplanan Haşdi Şabi taraftarları elçilik binasını basarak içeri girdi. Bu sırada büyükelçilik binasındaki diplomatların büyükelçilikten baskın öncesi tahliye edildikleri ve içeride sadece koruma görevindeki ABD askerlerinin bulunduğu anlaşıldı. İlginç olan bir digger konu ise Bağdat’ta hükümet binalarının ve yabancı misyon temsilciliklerinin bulunduğu korunaklı Yeşil Bölge’ye göstericilerin nasıl bu kadar kolay girebildikleri idi. Bu zaaf Irak’ta bir süredir devam eden yönetim krizine ve politik kaosa bağlandı. 
Tepki: Bu büyükelçilik baskını ABD’nin Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikastında bahanesini oluşturuyor. Trump, amaçlarının savaş çıkarmak değil, savaşı önlemek olduğunu açıkladı. İran’da ise özellikle askeri çevrelerden ve Haşdi Şabi gibi milis güçlerinden ABD’nin bu saldırıyı çok ağır şekilde ödeyeceğine dair açıklamalar birbirini izliyor. Ancak mesela Lübnan’da bulunan ve Ortadoğu’daki en güçlü ve örgütlü Şii silahlı örgütü olan Hizbullah’tan henüz çok sert bir açıklama gelmedi.  Hizbullah örgütü lideri Hasan Nasrallah; "Süleymani’yi öldürülenlerin cezası, dünyadaki tüm direniş savaşçılarının elinden olacak. Onun hedeflerine ulaşmak için çabalayacağız ve bayrağını tüm cephelerde taşıyacağız." Açıklamasında bulundu. Bu açıklamadaki sertlik dozu ise bana göre Hizbullah ölçeğindeki bir örgüt için hayli düşük. Nasrallah, intikam için doğrudan kendi örgütüne bir rol biçmek yerine muğlak şekilde ‘tüm dünyadaki direnişçilere’ bu görevi havale ediyor!
Menfaat: Şimdi sözü uzatmadan tekrar baştaki soruya dönelim: Bu suikast kimin/kimlerin işine yaradı? 
En başta elbette Trump’a. Trump, Kasım’daki seçim öncesi üzerindeki azil süreci gölgesini üzerinden uzaklaştırmış ve ABD’deki etkin Yahudi lobisini etkilemiş oldu. ABD: ABD Trump yönetimi ile birlikte Afganistan, Irak ve Suriye’den askerlerini çekeceğini açıklamıştı. Ancak bu ABD’nin bu bölgeleri terketmesi anlamına gelmiyordu. Aksine muharip gücünü çekecek ancak vekalet savaşları ile bu bölgelerde etkisini daha da artıracaktı. Son dönemde ABD’nin Ortadoğu’da Suudi Arabistan, Mısır vb. Ülkeler üzerinden bir Sünni ittifakı ile İran’ın Şii yayılmacığını durdurma çabası biliniyor. Bu suikast ile hem bu amaca hizmet ederken hemde muhtemel savaş korkusu ile böşge ülkelerine daha çok silah satacaktır. 
İsrail: Bu suikast elbette İsrail’i memnun edecektir. İsrail, uzun yıllardır İran’ı bölgedeki en önemli düşmanı olarak ilan etmişti. Ancak ilginç olansa bu iki ülkenin birbirileri hakkında sert açıklamalar yapmak dışında pek de birbirilerine zararlarının dokunmamasıdır. Mesela Süleymani’nin resmi olarak başında bulunduğu Kudüs Gücü, Suriye, Irak, Afganistan vb. ülkelerde çok etkili iken adını aldığı Kudüs için ne yapmıştır bilmiyoruz. İsrail’de bu suikastten en karlı çıkacak isimlerden biri de, seçimlerde bir türlü istediği oyu alamayan ve siyaseten sıkıntılı günler geçiren şahin Netanyahu olacaktır. 
İran: Özellikle Arap Baharı sonrasında oluşan kaotik ortamda Kasım Süleymani İran’ın Ortadoğu ve Afganistan politikaları konusunda ülkesinin en önemli karar verici ve uygulayıcısı haline geldi denilebilir. Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın dahi üzerinde bir güce kavuşarak doğrudan Ayetullah’tan emir alan ve ona karşı sorumlu bir pozisyona gelen Süleymani’nin ülke yönetiminde birbirine parallel işleyen devlet yapısı içerisinde kimilerinin husumetini üzerine çektiğini düşünmek haksızlık olmaz. Bu anlamda Süleymani’nin İran dışından bir aktör tarafından ‘tasfiyesi’ bu kişilerin de işine gelecektir. Aynı zamanda uzun süredir ambargolar ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle ülkedeki muhalefetin gösterilerine sahne olan İran’da Süleymani’nin ölümü sonrası yeniden “Büyük Şeytan Amerika” sloganlarının atıldığı gösteriler ile bu muhalif enerjinin tekrar ülke dışı bir ‘düşman’a yönelmesi de mümkün oldu. 
Lübnan Hizbullahı:  Kasım Süleymani, Eylül 2019’da İran devlet televizyonunda yayınlanan bir röportajında, 2006 yılında Lübnan ve İsrail arasında gerçekleştirilen savaşta Hizbullah Lideri Nasrallah’ın rolünü küçümsemişti. Süleymani, kendini ve İmad Muğniye’yi, Nasrallah’ı “operasyondan” sağ salim çıkaran kişi olarak gösterdi.
“2006 yılının Temmuz ayında gerçekleştirilen savaşın sonuna kadar gidişatı kendilerinin takip ettiğini söyleyen Süleymani, 2006 yılında elde edilen “zaferin”, Nasrallah’ın değil kendisi ve Muğniye’ye ait olduğunu belirtti. Muğniye’nin ölmesinin ardından Temmuz 2006’da gerçekleştirilen savaşın “tek kahramanı” yalnızca Kasım Süleymani kaldı.” (3)
Uzun yıllar boyunca Lübnan Hizbullah’ı Ortadoğu’daki İran ile irtibatlı en önemli Şii silahlı gücü olmuştur. Özellikle İsrail’e karşı 2006 yılındaki mücadelesi ile de Filistin sorunu konusunda İran’ın ön plana çıkmasını sağlamıştır. Süleymani’nin ‘Hizbullah modeli’ni esas alarak kurduğu örgütlerin Suriye, Irak, Afganistan ve Yemen gibi ülkelerde güçlenmesi ve Nasrallah ile ilgili sözleri Süleymani’nin Lübnan Hizbullah’ın fiilen de lideri olmak istediği şeklinde yorumlanmıştı. Bu da Nasrallah’ın tasfiyesi ve belki de Hizbullah’ın  sadece siyasi bir güce dönüştürülerek İran üzerindeki ABD yaptırımlarının yumuşaması demekti. Gelinen noktada bana göre Süleymani’nin bir ABD saldırısı ile ölmesinin ardından Nasrallah’ın pek de sert bulmadığım açıklaması bu ölümden Nasrallah’ın da içten içe memnun olduğu sonucuna ulaşmamı sağlıyor. 
Sadece açık kaynaklardaki bilgileri okuyan ve kendince yorumluyan biri olarak gördüğüm şey; Kasım Süleymani’nin öldürülmesi son yıllarda Ortadoğu’daki en önemli olaylardan biridir hiç şüphesiz. Ancak bu ölümden ‘memnun’ olabilecek çevrelerin çokluğu bu suikastın büyük bir savaşın fitilini ateşlemeyeceğini düşündürüyor bana. Yazımın son halini verdiğim saatlerde, Amerika’dan İran’a verilen “İntikam alacaksan, ‘orantılı misilleme’ yap” çağrılarının ardından, Irak’taki ABD Büyükelçiliği ve ABD askerlerinin bulunduğu Beled Hava Üssüne füze saldırıları yapıldığı haberleri geliyor. Zaten boşaltılmış büyükelçilik ve teyakküz haline geçilmiş bir hava üssüne...
1. Nevzat Çiçek - Ortadoğu’yu parmağında çeviren İran’ın kılıcı: Kasım Süleymani ya da Hac Kasım – İndepedent Türkçe – 03.01.2020
https://www.independentturkish.com/node/112376/yazarlar/ortado%C4%9Fu%E2%80%99yu-parma%C4%9F%C4%B1nda-%C3%A7eviren-iran%E2%80%99%C4%B1n-k%C4%B1l%C4%B1c%C4%B1-kas%C4%B1m-s%C3%BCleymani-ya-da-hac-kas%C4%B1m
2. İran İsrail ve ABD arasındaki gizli ittifakla ilgili detayları okumak isteyenler, bu alıntının da alındığı ODA TV’de yayınlanan İŞTE BELGELERLE İSRAİL – İRAN GİZLİ İLİŞKİLERİ VE GİZLİ İTTİFAKI yazısına bakabilirler https://odatv.com/iste-belgelerle-israil-iran-gizli-iliskileri-ve-gizli-ittifaki--3004121200.html
3. Muhammed Zahid Gül - Kasım Süleymani, Hasan Nasrallah’ın sonunun geldiğini mi kast ediyor? – İndependent Türkçe – 4 Ekim 2019 https://www.independentturkish.com/node/77191/yazarlar/kas%C4%B1m-s%C3%BCleymani-hasan-nasrallah%E2%80%99%C4%B1n-sonunun-geldi%C4%9Fini-mi-kast-ediyor
2 notes · View notes
cnarozyilmaz · 3 years ago
Photo
Tumblr media
devletten 16 milyar aldıkları yetmiyor, halkımızın desteğine ihtiyacımız var diye yardım kampanyası başlatıyor camilerde para topluyorlar, sonuç suriye’li geçici sığınmacılara evlilik yardımı!! devlet başkanı beşar esad daha yeni genel af çıkarıp çağrı yaptı vatanınıza dönün diye, akp hükümeti gitmesinler diye kaynaklarımızı akıtıyor, biz hayatla boğuşurken!! sorsan suriye’nin toprak bütünlüğünden yana kürdistan’a karşılar!! bir taşla iki kuş ayağına gelmiş sen geri tepiyorsun!! otur suriye’yle masaya hem sığınmacı yükünden kurtul, hem kürdistan politikasını sabote et suriye bütün kalsın!! kaynaklarını üretime kanalize et, suriye’li sığınmacıların üremelerine kanalize edeceğine!! ukrayna ayrılıkçı bölgeleri rus nüfusun yoğun olduğu bölgeler, güney-güneydoğu illerimizde suriye’lilerin yoğun olduğunu v üresin diye üste para verdiğimizi dünya duyarsa bunların düşmana ihtiyacı yok der, kendileri var der güler halimize v alttan alttan destekler ki destekliyor!! yerli halkımıza ülkemizi terkettirip ne kadar ortadoğu kaçkını var doldurdular dolduruyorlar ülkemize v kabul etmiyoruz diye de bize cehennemi yaşatıyorlar maddi manevi!! sırf bu yüzden bu hükümetten kurtulmak boynumuzun borcudur!! #SuriyelilerSuriyeye (Düzce) https://www.instagram.com/p/Cafa0Aos9M9/?utm_medium=tumblr
0 notes
hanargelisim · 3 years ago
Text
BAŞLAMAK, YENİDEN
.
.
SURİYE ŞAM merkezli yeni bireysel Dünya kurulumunda Beşşar Esad'ın  uzun sürebilecek öncülüğünde YENİDEN başlıyoruz.
Bu ulus kurulumu olmadığı için, ki ulusu Anadolu topraklarında Mustafa Kemal başlatmış ve halk yorumu ile bunda ilerlemek kaydedilmiştir.
Bu Ortadoğu bölgesi YENİDEN kurulumudur.
Bu noktada Türkiye denilen devletin kurulumuna Ortadoğu bölgesine yaptığı pozitif veya negatif müdahale, müdahalesizlik eleştirisi, yönelimleri yalnızca yorumlanabilir, müdahale edilmemeye çalışılır.
İnsana yapılan haksızlık ve adaletsizlikte hak adalet arayışların yol ile değil yaşam ile ilgisi olduğu için başlarken yol ile yaşamı birbirinden ayırmak gerekecektir.
Arabi halkaların kökeninden gelindiği kabul edildiğinden parti kurulumu şeklinde de algılanabilecek politik mücadele diğer etnik toplulukların içinde kendi çıkarını savunan, buna ağırlık veren baskın tarihî Arabi aklın tesisi mücadelesi önemli, neredeyse zaruri, bireysel ve toplumsal akıl için sağlıklı inancına, teşhisine dayanarak yürütülen bir mücadele olacaktır.
Dünyada hâkim milliyetçi akıl bunu emreder. Dünya'nın ilerlediği yolun doğrultusundan sapmak insana ve insanı içine kabul eden toplumsal yapıya eziyet dışında hiçbir şey getirmez.
Bu noktaya ulus ile halk arasında bir ayırım yapılmalıdır.
Ulus bir dayatma politik birliktelik şeklinde de varlık gösterebilir. Bunu ise ulusa dönüştürülecek toplumsal yapı ve sınırlar içinde kalan herşeyin benzeştirilmesi adına baskın etnik milliyetçilik ile yapar.
Halkın ise tüm ayrılıklarına rağmen birleştirici unsurların tarihsel yanı vardır ve tüm ayrıştırıcı etkenlere rağmen sınırlara sığmaz.
Suriye ve Beşşar Esad merkezli olmasının ayrıştırıcı yanı yok mudur sorusuna yanıt verilmelidir.
Ortadoğu Beşşar öncülüğünü kabul etmiş midir ki Suriye merkeze alınmıştır!
Yanıt şu şekilde olabilir,
Yasalar ile bağlı olanlar ile tarihsel bağı olanları bilinç düzeyinde keskin sınır bölgeleri ile algılanabilecek noktaya taşımak için Şam, Suriye, Beşşar Esad yalnızca bir başlangıç olabilir.
Yani Şam'a bağlı olmak ve onun uzantısı olarak hizmet etmek ile O'nu merkezde tutarak eleştiri, takdir, .. ile Ortadoğu insanı yaşamı merkezine almak veya onu aşmak arasında farklar olacaktır.
.
.
HaNAR
.
.
        #thehanardevelopment #personalconstutionaltrials #hanargelisim #HaNARgelisim #hanargelisimtakvimi #theroad #birey #kişiselanayasadenemeleri #dive #kişiselanayasa #God #bakışaçısı #tasarım #religionofnewworldpeace #религиюмира
Tumblr media
0 notes
olcumveanalizcihazlari · 5 years ago
Text
Daha önce görülmemiş virüs Çin'de gizem salgınının arkasında olabilir
Tumblr media
Ön raporlara göre, Çin'in Wuhan şehrinde vahşi hayvan pazarına bağlı gizemli bir viral pnömoni salgını, daha önce hiç görülmemiş bir virüsden kaynaklanabilir. Bu arada komşu bölgelerdeki yetkililer, gizemli hastalığın herhangi bir potansiyel yayılmasını önlemek için gezginleri semptomlar için tarar ve karantina bölgeleri planlıyorlar. 5 Ocak Pazar günü itibariyle Wuhan Belediye Sağlık Komisyonu, kritik hastalığı olan yedi hasta da dahil olmak üzere toplam 59 vaka bildirdi. Bildirilen ölüm yok. Hastalananlar Wuhan'daki tıbbi tesislerde tecrit edilmiş durumda. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre ana semptomları ateş. Ancak bazı hastalar da solunum zorluğu yaşamıştır ve göğüs röntgenleri her iki akciğerde invaziv lezyonlar göstermiştir. Wuhan sağlık görevlileri, hastalananlarla yakın temasta bulunan 163 kişiyi yakından izliyor olsa da, hastalığın kişiden kişiye yayıldığına dair şu ana kadar kanıt yok. Salgında hiçbir tıbbi personel de hastalanmadı. Her ikisi de salgını kontrol altına almak ve hastalığı damgalamak için umut verici işaretler. Wuhan yetkilileri, salgının Aralık ayının ikinci yarısında patladığını bildirdi. Şimdiye kadar tanımlanan vakalar arasında, en erken semptom başlangıcı 12 Aralık'a sabitlendi ve en son hastalık 29 Aralık'ta başladı. Bu pencere sırasında toplanan anket verileri, gizemli pnömonisi olan bazı hastaların Wuhan Güney Çin Deniz Ürünleri Şehrinde çalıştığını gösterdi. Pazarda deniz ürünleri satıldı, ayrıca tavuklar, yarasalar, dağ sıçanları ve diğer vahşi hayvanlar da satıldı. Washington Post'a göre, devlet medyasının "pis ve dağınık" olarak etiketlediği 1.000 kişilik bir ��arşıydı. Yetkililer, piyasayı 1 Ocak'ta kapattılar ve piyasanın tamamen dezenfekte edildiğini bildirdi. Bu tür pazarlar, yumurtlama ve yayılma hastalıklarına yardımcı olmakla ünlüdür. Çoğu zaman insanları, kendi patojen zekalarını tote edebilecek çeşitli canlı hayvanlarla birlikte sıkıştırırlar. Piyasalardaki bu tür yakın mahalleler, et hazırlama ve kötü hijyen koşulları, virüslere birbirleriyle yeniden birleşmek, mutasyona uğramak ve insanlar da dahil olmak üzere yeni türlere sıçramak için olağanüstü sayıda fırsat sunar. 2003 SARS salgını sonrasında, SARS benzeri virüsler, virüsün ilk ortaya çıktığı güney Çin'deki canlı hayvan sokak pazarlarında yiyecek için satılan maskeli palmiye misk kedileri ve rakun köpeklerinde bulundu. Daha sonra araştırmacılar, Çin'in at nalı yarasa popülasyonlarında dolaşan virüsleri de buldular. İnsanlarda SARS (Şiddetli Akut Solunum Sendromu) salgını iki düzineden fazla ülkeye yayıldıkça paniğe yol açtı. Nihayetinde dünya çapında 8.000'den fazla insanı hastalayarak 774'ü öldürdü. Böyle bir salgının tekrar yayılmasını engellemeye kararlı olan Wuhan yakınlarındaki bölgeler, gizemli hastalıkların ortasında önlemleri artırıyor. Örneğin Hong Kong, yetkililere şüpheli vakalar için karantina yetkileri verdi ve orada yaşayanlar koruyucu yüz maskeleri ve önlükleri üzerinde stok yapıyorlar. Tayland, Wuhan'dan gelen havayolu yolcularını inceliyor ve Vietnam'daki yetkililer sınır kapılarındaki sağlık kontrollerini sıkılaştırıyor. Bu arada, Wuhan'daki uzmanlar salgına neyin sebep olduğunu tam olarak anlamak için çalışıyorlar. Pazar günkü yetkililer, "grip, kuş gribi, adenovirüs, enfeksiyöz atipik pnömoni (SARS) ve Ortadoğu Solunum Sendromu (MERS) gibi solunum patojenlerinin hariç tutulduğunu söyledi. Patojen tanımlama ve neden takibi hala devam ediyor." Bu sabah, 8 Ocak, Wall Street Journal Çinli bilim adamlarının bir hastadan alınan örneklerde yeni bir koronavirüs belirlediğini bildirdi. Virüs daha sonra bazı vakalardan (hepsi değil) alınan örneklerle eşleşti. Rapor, sağlık soruşturmasına aşina olduğu söylenen isimsiz kaynaklara dayanıyordu. Coronavirüsler, mikroskop altında sahip oldukları halo benzeri (korona) görünüm için adlandırılan bir virüs türüdür. Tür üyelerinin, insanlarda yaygın, hafif ila orta derecede solunum yolu enfeksiyonlarına ve nadir, ciddi enfeksiyonlara neden olduğu bilinmektedir. SARS ve MERS'in her ikisi de koronavirüslerden kaynaklanır. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine göre, türler ayrıca kediler, köpekler, fareler ve kuşlar gibi hayvanlarda solunum, gastrointestinal, karaciğer ve nörolojik hastalıklara neden olur. WSJ'ye göre, mevcut salgın sırasında bulunan koronavirüs, yarasalarda bulunan SARS öncü virüslerine benziyordu. Ancak rapor, Wuhan müfettişlerinin yeni virüsün salgının arkasında olduğu sonucuna varmadığını not ediyor. Sebep ne olursa olsun, Çin'deki sağlık uzmanları salgının kontrol altına alınacağı ve müdahale çabalarının SARS salgını sırasında olduğundan daha iyi olacağı konusunda iyimserdir. Eski bir Çin halk sağlığı görevlisi olan Xu Jianguo, bugün bir raporda Washington Post'a “On yıldan fazla bir süre geçti. SARS gibi bir şeyin tekrar olması imkansız” dedi.
0 notes
mimzedall · 5 years ago
Text
İngiltere'nin Kürt Politikası [Nihat Karademir]
Tumblr media
İngiltere’nin Kürt Politikası, 1918-1932 yılları arasında İngiltere’nin Kürtlerle ilgili faaliyetlerini anlatan bir eser. Nihat Karademir Malatyalı bir yazar. Kürt tarihi konusunda araştırmalar yapıyor ve özellikle 1800’lerin sonu ile 1900’lerin başı arasındaki dönemlerle ilgili eserleri var. Daha önce ilgili dönemin Kürt-Ermeni ilişkilerini anlatan bir eseri ile Sultan Abdülhamid dönemindeki Kürt politikası ile ilgili bir eserini okumuştum. Yazarla ilgili söylemem gereken bir şey de “bağımsız” olması. Bu zamanda eşine az rastlanır bir özellik bağımsız olmak. Akademik kaygıları ya da kar amacı yok. Sadece entelektüel amaçlarla araştırmalar yapıp yayınlıyor. Bu özelliği ile de benim takdirimi kazanıyor.
Tumblr media
Kitap 8 bölümden oluşuyor. Birinci Dünya savaşından itibaren İngilizlerin bölgedeki çabaları bölüm bölüm anlatılarak ’32 yılına kadar gelmiş. İlk sayfalardan dikkatimi çeken bir not: “Filistin’de mukim olan Yahudiler, gönüllü birlikler kurarak özellikle Gelibolu’da İngilizlerin safında savaştılar. Birçok Osmanlı Yahudi’si ise hayatlarını riske etmek ve bazen bu uğurda canlarından olmak pahasına İngiliz istihbaratına önemli bilgiler sağladılar.” Birinci dünya savaşı sırasında Ermenilerin, Osmanlı’ya karşı savaşanların saflarına katıldıklarını yazarın bir önceki kitabında okumuştum. Kürtler ise her zaman merkezi yönetime sadakat gösteriyorlar, “Baştan itibaren İngilizlerden yana tavır alan Talabanilerin ve sınırlı sayıda aşiretin aksine başta Berzenciler olmak üzere birçok Kürt lideri ve aşireti Osmanlı’nın saflarına katılmış ve Rus ilerleyişini durdurmak için büyük fedakârlıklar yapmışlardır.” Yahudilerin, İngilizlerden yana olmaları benim açımdan yeni bir bilgi. Fakat yine de bu tavrın Yahudilerin hepsine değil de bir kısmına ait olduğunu düşünüyorum. Kitabın birinci bölümü 1918-1920 arasında Süleymaniye’de bir yönetim kurma çalışmalarını ve Şeyh Mahmut adlı lideri anlatıyor. İngiltere, bu dönemde bölgedeki idealleri için hummalı bir faaliyet yürütüyor. Kahire’de Arap bürosu var, Hindistan bürosuna bağlı Mezopotamya bürosu var. Bölgede Şeyh Mahmut adlı bir lider yükseliyor Birinci dünya savaşının ardından, Osmanlı’nın buralardan çekilmesiyle birlikte. İngiltere başlangıçta bu adamı desteklese de sonradan İngiliz çıkarları yerine Kürt çıkarlarına yönelik çalıştığını fark ediyor ve Şeyhin otoritesini zayıflatıcı hamleler yapıyor. Bunun üzerine Şeyh Mahmut isyan ederek İngiliz düşmanı bağımsız bir yönetim kuruyor fakat bölge tarihindeki benzeri her isyan-ihtilal gibi taraftarların yüz çevirmesi neticesinde güçsüzleşerek nihayetinde İngilizlere esir düşüyor. Bu bölümde uzunca yer tutan bir isim de Binbaşı Soane. Bu da İngiltere’nin bölgedeki emelleri için kullandıkları ajanlardan birisi. Değişik isimlerle faaliyetlerini sürdürmüş, önce Faslı bir Arap olarak piyasaya çıkmış sonra İngiliz subayı kimliğiyle İngiliz çıkarlarını demir yumrukla korumuş kendisi. Kitabın yine birinci bölümünde Süleymaniye dışındaki İngiliz faaliyetleri aktarılıyor. Birinci dünya savaşı sonrası yıllarda bölgede otorite boşluğu ve düzensizlik hakim. İngilizlerin yönetim kurma çabalarına Kürtler isyanla mukabele etmiş ve İngiliz politikalarını kararsızlığa doğru itmişler. Bu sırada kuzeydeki yani Türkiye’deki Kürtlerin ise ayrılık davası gütmek bir yana İngiliz karşıtı faaliyetlerde ve Milli Mücadelede yer alan bir profil çizdiği görülüyor. Tabi ki bunu bütün Kürtler için konuşamıyoruz fakat genel görünüm böyle. Bu dönemde Kürtlerin önemli bir sorunu da bir liderlerinin bulunmayışı. Kitabın ikinci bölümü savaş sonrası yapılan anlaşmalar ve paylaşım çabalarına ayrılmış. Barış anlaşmaları süreci ganimetin bölüşülmesi manasına geliyor. Burada İngiltere’nin zorlandığı husus savaş sırasında verdiği sözleri yerine getirmek. Araplara ve müttefiklerine dünyanın sözünü vermişler fakat galibiyet kazanılınca sözleri tutmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kürt meselesi daha çok Musul üzerinden konuşuluyor Paris barış görüşmelerinde. Malum, Musul petrol bölgesi. İngiltere’nin bu bölge ve tüm Ortadoğu üzerinde otorite kurmak için barış anlaşmaları sürecinde gösterdiği çaba bu bölümde Kürtler açısından detaylı bir şekilde anlatılmış. Bu dönemde İngilizler, Kürtleri, duruma göre bazen görmezden gelip bazen de koz olarak kullanmışlar. Bu görüşmeler sırasında, müstakbel kral Faysal’ın Yahudilerle görüşmesi ve Filistin ile ilgili Yahudi emellerini kabul eden bir anlaşma yapması da ilgi çekici bir not. Paris görüşmeleri sırasında Şerif Paşa Kürtleri temsilen birkaç sunum yapsa da ilgi çekmez. Görüşmeler, Kürtler açısından tam bir fiyaskoyla sonuçlanır. Sevr anlaşması Kürtlerle ilgili olumlu maddeler içerirken ölü doğmuş olması sebebiyle yine faydalı olmaz. Kitabın üçüncü bölümü 1920 Irak isyanını anlatıyor. İsyana giden süreç, isyan ve sonrası. “Ahd tarafından organize edilen isyan kuzey Mezopotamya’da başladı ve çok geçmeden tüm Irak’a yayıldı. Kısa süre içinde Necef ve Kerbela Şiileri ile Bağdat’taki Arap aydınlar da isyana katıldılar. Hiç beklenmedik bir şekilde Sünni ve Şii unsurlar İngilizlere karşı birleşik bir cephe kurdular ve yaklaşık altı ay süren isyanda birlikte hareket ederek isyanı tam bir cihat kampanyasına dönüştürdüler.” Bu büyük isyan İngiltere tarafından türlü zalimliklerle bastırılıyor: “Arapların sadece şiddet dilinden anladığını düşünen İngiliz ordusu, ele geçirilen asileri öldürmek, hayvanlara el koymak, su kaynaklarına ulaşımı engelleme, ekinleri yakmak, mülklere zarar vermek, insan avcılığı yapmak, köyleri yıkmak ve ‘atış serbest bölgeleri’ belirlemek gibi toplu cezalandırma yöntemlerine başvurdu.” Öyle ki hardal gazı kullanarak toplu katliamlar bile yapmışlar isyanı bastırmak için. Bu isyan sırasında Kürt bölgelerinde de karışıklıklar devam ediyor. Dördüncü bölüm Kahire konferansına ayrılmış. Burada Kürt sorunu İngiltere açısından daha az önem taşımaya başlıyor. Buraya kadar okuduklarımdan anladığım kadarıyla Kürtlerin bir temsil sorununun olması ve iç mücadelelerinin bitmek bilmeyişi bu süreçlerden faydalanamamalarının temel sebebi olmuş. İngilizlerin bölgeyle ilgili kararsızlığı da ayrı bir sebep. Savaşı kazandıktan sonra, ganimeti yiyebilmek için yeterince organize olamıyor İngilizler. Karar verici mekanizmaları arasında da bir uyum yok. Mezopotamya konusuna kah Kahire bürosu fikir üretiyor kah Hindistan bürosu. Bu duruma çözüm getirmek isteyen İngiltere bir Ortadoğu bölümünün kurulmasına karar verir. Bu yönde bir konferans toplanması kararlaştırılır. Mezopotamya artık İngiltere için büyük bir problemdir. Çok fazla insan istihdam ediliyor, çok fazla para harcanıyordur. Kürtler, bu süreçte de İngiltere için ciddiye alınabilecek bir unsur değildir. Konferans 12 Mart 1921’de toplanır. İngiliz ordusunu Irak’tan çekmek toplantının temel hedefi gibi görünüyor. Irak’ta bir Arap yönetimi kurmak, bir Arap ordusu kurmak İngiltere’nin hedefleri için uygun görünüyor. Kral olarak da Faysal uygun bir aday olarak öne çıkıyor. Konferansın dördüncü günü Kürtler hakkında ne yapılabileceği hususunda fikir teatisi ile geçer. Nihayetinde konferans bölge ile ilgili alınan birkaç kararla sona erer. Bu konferans sayesinde İngiltere bölgeden temiz bir şekilde ayrılmış olur. Finansal baskı ve 1920 isyanı, İngilizleri burayı fiili olarak terk etmeye iten ana etken olmuştur. Kürtlerle ilgili bir devlet kurulması kararı alınmıştır konferansta fakat tali bir konu olduğu için uygulamaya geçilmemiş, nihayetinde “Araf’ta” kalınmıştır. Kitabın beşinci bölümü Irak krallığının kuruluşu ve bu süreçte Kürtleri anlatıyor. Kahire konferansında alınan karar gereği Faysal, kral olarak belirleniyor yeni kurulacak krallık için. Buna rağmen İngiltere bölgeden tam olarak çekilemiyor zira bölgedeki Türk varlığı önemli bir tehdit unsuru. Bu dönemde Kürt bölgeleri arasında da uyumsuzluk göze çarpıyor. Musul bölgesinin beklentisi farklı Süleymaniye bölgesinin farklı. Yine de Faysal’a karşı tepki var Kürtler arasında. Kürtler, genel olarak bir Arap devletine eklemlenmeye karşı duruyorlar. Musul’a, Arap hükümeti tarafından atanan yönetici vardığı gün öldürülüyor. Mezopotamya Yüksek Komiseri Percy Cox, bu süreçte bir Kürt devletini desteklememekle birlikte yaklaşan Türk tehdidini önlemek için Kürt ayaklanmaları organize etme fikrini ortaya atıyor. Bu süreçte Türklerin de eli armut toplamıyor tabi ki. Yunanlılara karşı kazanılan zaferden sonra Misak-ı Milli sınırları içerisinde kalan yerlere yönelik faaliyetlerini sürdürüyor Türk hükümeti. Özdemir lakaplı Ali Şefik bölgeye gönderiliyor ve faaliyetler başlıyor. Kürt aşiretleri kısmen gelip bağlılıklarını bildiriyorlar. Bir yönetici ve küçük bir Türk birliği bölgede büyük bir Kürt isyanına sebep oluyor. İngilizler Süleymaniye dâhil birçok yeri bırakmak zorunda kalıyorlar. İngilizler isyana karşı hamle olarak kitabın ilk bölümünde bahsedilen Şeyh Mahmut’u sürgün olduğu yerden geri getirme kararı alıyorlar. “Süleymaniye’den önce, 12 Eylül 1922 günü Bağdat’a gelerek Yüksek Komiser ile görüşen Şeyh Mahmut, Türklerin Süleymaniye’yi ele geçirme çabalarına direneceğine, Kerkük ve Erbil’in yönetimine müdahale etmeyeceğine ve iki İngiliz subayını öldüren Hemawend reisi Kerim Fettah Beyi cezalandıracağına söz verdi.” Şeyh Mahmut, Kürdistan hükümdarı unvanıyla 30 Eylül 1922 günü Süleymaniye’ye ulaşır. Hemen faaliyetlerine başlamak ister zira bütün Kürdistan’ı kendi otoritesi altında birleştirip bağımsız Kürdistan kurma hevesindedir şeyh. İngilizlerin Şeyh Mahmut’tan tek beklentisi Türkleri durduracak bir piyon olmasıdır. Bunu kabul edemeyen şeyh Türk hükümeti ile de irtibata geçer faaliyetleri sırasında. Türk ordusu için ölmeye hazır olduğunu, Türk yönetimine bağlı bir özerkliğe razı olduğunu ifade eder. İngiltere, Kürt bölgesinin Arap yönetimine katılmasını öngörmektedir bu süreçte. Şeyh faaliyetlerine Kerkük’ü de dâhil etmek isteyince İngilizlerin kırmızı çizgisi geçilmiş olur ve büyük bir harekâtla Şeyh Süleymaniye’den kaçmak zorunda bırakılır. İngiltere’nin bu tarihten 1930’a kadarki Kürt politikası kitabın altıncı bölümün oluşturuyor. İngiltere, Şeyh Mahmut’tan sonra bölgeyi biraz daha ciddiye alıyor zira petrol bölgelerinden asla vazgeçmeyecektir. İngilizler harekâta geçtikten sonra sınırlı sayıda Türk garnizonu bulunduran yerleri de hedef alırlar. Petrol bölgesi Türklerden temizlenmelidir zira. Revanduz, Köysancak gibi yerleşim yerlerinden Türk güçleri çıkarılır. Bu sırada Şeyh Mahmut da bölgeye geri dönmüştür fakat hem bölgedeki İngiliz politikalarının belirsizliği hem de şeyhin hırslı yapısı bölgede yeni bir yapılanmaya izin vermez. İngilizler bu süreçte Kürt bölgesinin Irak hükümetine bağlı olmasını isterler. Şeyh Mahmut faaliyetlerini bazen şehre inerek bazen dağa çıkarak sürdürür. Lozan görüşmelerinde Musul meselesi kitabın bir sonraki bölümü. Musul, şaşırtıcı bulunan bir şekilde İngiltere tarafından çok önemseniyor. Burayla ilgili diğer bölgelere gösterilmeyen bir hassasiyet var. Lozan görüşmeleri sırasında Musul’dan taviz verilmemesi Irak hükümetinin de temel konularından. Burada petrol çıkarılma faaliyetleri uzun yıllar boyunca ötelenmiş İngilizler tarafından. Son bölüm 1930-32 yılları arasını incelemiş. 1930 yılında gelindiğinde, bu zamana kadar bölgede bir manda yönetimi kurmuş olan İngiltere, petrol şirketlerine de ortak olmuş durumdadır. Kar zarar analizi yapıldığında bölgeden çekilip Irak’ı kendi haline bırakmasının bir sakıncası yoktur. Bölgeyi terk etme kararı alırlar. Bölgedeki çok uluslu, çok dinli, çok mezhepli yapı karışıklıklara gebedir. Durum için tedbir almak isteyen Irak yönetimi baskıları artırır. Kürtler, milletler cemiyetinin kendilerine destek olacağını düşünmektedir fakat beklenen ilgi görülmez. Süleymaniye’de gerçekleştirilen bir eyleme Irak hükümeti ateşle mukabele eder. Bu ve benzeri gelişmeler Şeyh Mahmut’un yeniden piyasaya çıkmasına sebep olur. 1930 yılında üçüncü ve son defa isyana kalkışan şeyh, ’31 Mayısında başarılı olamayacağını anlayarak teslim olur. Daha sonra Şeyh Ahmet Barzani tarafından başlatılan bir isyan da yine İngiliz destekli Irak ordusu tarafından bastırılır. Neticede, kurumsal bir Kürt siyasetinin olmayışı, kişilere bağlı hareketler kısır neticeler vermiştir ve Kürtlerin bağımsızlık hayalleri suya düşer. 600 sayfaya yaklaşan bu hacimli eseri kabaca tanıtmaya çalıştım. Tabi ki ayrıntılarda çok daha mühim bilgiler var. Yakın tarihe ilgi duyanlar için eşi bulunmayacak bir kitap. Yazarın diğer kitaplarıyla birlikte okunması gerektiği kanısındayım. Nihat Karademir’in bu derinlikli çalışması Nubihar yayınları tarafından basılmış. Read the full article
0 notes
hizmet-adresi011 · 5 years ago
Text
Havayolu Taşımacılığı
KITA Lojistik, zaman ve para kavramının çok değerli olduğu havayolu taşımacılığında müşterileri için geliştirdiği özel servisler ile hizmet kalitesini ön planda tutan, IATA üyeliğine sahip sektörün önde gelen lojistik servis sağlayıcılarından biridir. Konusunda uzman personeli ve partnerleriyle Hava Kargo taşımacılığında, bölgesel ve sektörel çözümleri ile müşterilerinin stratejik iş ortağı olmayı hedefler. Genel Servisler• Limandan - Limana / Kapıdan - Kapıya • Konsolidasyon • İç Nakliye • Ekspres Servis • Yolcu Beraberi taşıma • Bozulabilir ve Isı kontrollü taşıma • Tehlikeli Madde taşımacılığı • Intermodal ve Multimodal Taşımacılık • Paketleme (Isı Kontrollü ya da Genel Kargo) • Taşıt Araçları Taşımacılığı • Full/Kısmi Uçak Kiralama • Gümrükleme Bölgesel ÇözümlerimizYüksek kaliteli standartlarımız ile acil havayolu taleplerinizi karşılıyoruz! KITA Lojistik, Hava kargo olarak ithalat ve ihracat servisleri ile küresel pazarları, kıtaları ve bölgeleri birbirine bağlıyor. Başlıca servis verdiğimiz bölgeler: Uzak Doğu, Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya. KITA Lojistik, düzenli havayolu taşımaları, özenle seçilmiş havayolu şirketi anlaşmaları ve online takip seçenekleri ile tedarik zinciri süreçlerini kolaylaştırarak müşterilerine özel ve etkin servisler sunmaktadır. • Uzak Doğu: Kore, Japonya, Çin, Hong Kong, Taiwan • Batı Avrupa: Almanya, Hollanda, Fransa • Kuzey Avrupa: İngiltere, Danimark • Güney Avrupa: İspanya, İtalya • Kuzey Amerika: Amerika, Canada • Güney Amerika: Sao Paulo, Santiago, Bogota, Buenos Aires, Lima • Orta Doğu: Riyadh, Jeddah, Dubai, Doha, Kuwait, Cairo, Telaviv, Erbil, Bagdat • Orta Asya: Bakü, Almaata, Astana, Bişkek, Aşgabat, Taşkent Bölgesel Servisler• Haftalık tarifeli çıkışlar • Düzenli Konsolidasyon / Direk ya da Aktarmalı Uçuş • Optimum Navlun / Transit süre 2-3 gün • İç Nakliye • Depolama • Gümrükleme • 7/24 Hizmet Sektörel ÇözümlerKITA Lojistik, konusunda uzman kadrosu ile Tedarik Zinciri Süreçlerinizi optimize ediyor! Uzmanlık gerektiren sektörel taşımalarda KITA Lojistik, eğitimli kadrosu ve sektöre özel çözümleri ile müşterilerinin uzun soluklu stratejik iş ortağı olarak hizmet sunmayı hedefler. KITA Lojistik, tecrübeli ekibiyle her gün dünya çapındaki müşterilerinin problemlerine pratik çözümler üretip, transit sürelerini kısaltarak güvenilir servisler sunmaktadır. İlgili Sektörler; • Otomotiv • Havacılık • İlaç ve Sağlık • Perakende ve Hızlı Tüketim Malları • Isı Kontrollü Ürünler (Meyve, Sebze, Taze / Donmuş Balık, vs...)
Tumblr media
0 notes
cenazehizmetleri-blog · 4 years ago
Text
erzurum
  Güzel bir günden daha hepinize selamalar dilerim değerli insanlar. Bugün sizlere Anadolu’nun önemi ve Anadolu’nun kültürel yapısının önemi üzerine bir makale sunmaktayım. Ayrıca eğer ki vaktiniz kalırsa tren ile Kars gezisi konulu diğer makalemizi de okursanız gerçekten mutlu olurumi.
  Anadolu deyince birçok insanın aklında farklı fikirler oluşabilir elbette ki. Fakat şu da bir gerçektir ki Anadolu’nun değeri birçok topluluk tarafından bilinmektedir ki tarih boyunca Anadolu’nun birçok toplulukça işgal girişimlerine maruz kaldığını belirtmek te yarar var?
  Peki bu toprakların değeri nedir? Anadolu dünya üzerinde bulunan iki kıtayı yani Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprü görevi görmesiyle beraber aynı zamanda güneyinde Ortadoğu gibi önemli bir bölgeyi bulundurması açısından baktığımızda coğrafi olarak oldukça önemli bir konumdur.
  Aynı zamanda biz her ne kadar günümüzde bundan pek bahsetmesek bile Anadolu’nun zengin yer altı kaynaklarına da sahip olduğu bilinmektedir. Bu yüzden topraklar manevi açıdan değerli olduğu gibi maddi açıdan da değerli olmasıyla değerini ikiye katlamaktadır desek yanlış olmaz.
  Ayrıca değinmem gerektiğine inandığım bir diğer konu da şudur ki. Anadolu üzerinde farklı dönemler farklı toplulukların hüküm sürmesiyle birlikte aynı zamanda birçok topluluğun sebep olduğu işgal girişimlerinin bir sonucu olarak Anadolu’nun zaman zaman idari açıdan el değiştirmesidir ki bu bölgenin zamanla mimari ve şehir planlaması açısından tam bir çorba haline gelmesine neden olmuştur. Bu yüzden eğer ki ülkemizin özellikle doğu bölgelerini gezmeye karar verirseniz sizlere tavsiyem bir rehber öncülüğünde bu toprakları ziyaret etmeniz olacaktır. Bu sayede hem temel ihtiyaçlarınızı gidermekte sorun yaşamazsınız hem de bölgenin tarihini birinci elden öğrenme fırsatı bulabilirsiniz. Sizlere rehber olarak Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu telefon hattından ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca erzurum turist rehberi başlığı altında da rehberimizi görebilmeniz mümkündür.
  Ayrıca az önce de bahsettiğim gibi iki kıtayı birbirine bağlayan bu topraklar askerî açıdan da oldukça değerlidir. Bulundurduğu önemli konumlar itibariyle baktığımızda oldukça elverişli topraklara sahip olduğu gibi özellikle doğu bölgeleri açısından da oldukça problemli topraklara sahiptir. Bu açıdan avantajları olduğu gibi dezavantajları da vardır desek yeridir yani.
  Bir diğer önemi de üzerinde kurulan iki önemli devlettir. Bunlardan birisi Anadolu Selçuklu Devleti iken diğeriyse Osmanlı İmparatorluğu’dur. Anadolu Selçuklu Devleti bu topraklarda hükümranlık sürdüğü yıllarda her ne kadar İslamiyet ve Türkler açısından önemli işler başarmış olsa da işin doğrusu Osmanlılar kadar da etkili oldukları söylenemez.
  Anadolu Selçuklu Devleti döneminde gerçekleşen belki de en önemli olay 1071 Malazgirt Meydan Muharebesidir. Bu olayın en önemli sonucu ise Anadolu’nun kapılarının Türklere tam manasıyla açılmasıdır. Bu savaştan sonra Anadolu’nun bir Türk yurdu haline gelme süreci başlamıştır diyebiliriz.
0 notes
cenazenakli-blog · 4 years ago
Text
kars
  Güzel bir günden daha hepinize selamalar dilerim değerli insanlar. Bugün sizlere Anadolu’nun önemi ve Anadolu’nun kültürel yapısının önemi üzerine bir makale sunmaktayım. Ayrıca eğer ki vaktiniz kalırsa Kars Fethiye camisi konulu diğer makalemizi de okursanız gerçekten mutlu olurumi.   Anadolu deyince birçok insanın aklında farklı fikirler oluşabilir elbette ki. Fakat şu da bir gerçektir ki Anadolu’nun değeri birçok topluluk tarafından bilinmektedir ki tarih boyunca Anadolu’nun birçok toplulukça işgal girişimlerine maruz kaldığını belirtmek te yarar var?   Peki bu toprakların değeri nedir? Anadolu dünya üzerinde bulunan iki kıtayı yani Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprü görevi görmesiyle beraber aynı zamanda güneyinde Ortadoğu gibi önemli bir bölgeyi bulundurması açısından baktığımızda coğrafi olarak oldukça önemli bir konumdur.   Aynı zamanda biz her ne kadar günümüzde bundan pek bahsetmesek bile Anadolu’nun zengin yer altı kaynaklarına da sahip olduğu bilinmektedir. Bu yüzden topraklar manevi açıdan değerli olduğu gibi maddi açıdan da değerli olmasıyla değerini ikiye katlamaktadır desek yanlış olmaz.   Ayrıca değinmem gerektiğine inandığım bir diğer konu da şudur ki. Anadolu üzerinde farklı dönemler farklı toplulukların hüküm sürmesiyle birlikte aynı zamanda birçok topluluğun sebep olduğu işgal girişimlerinin bir sonucu olarak Anadolu’nun zaman zaman idari açıdan el değiştirmesidir ki bu bölgenin zamanla mimari ve şehir planlaması açısından tam bir çorba haline gelmesine neden olmuştur. Bu yüzden eğer ki ülkemizin özellikle doğu bölgelerini gezmeye karar verirseniz sizlere tavsiyem bir rehber öncülüğünde bu toprakları ziyaret etmeniz olacaktır. Bu sayede hem temel ihtiyaçlarınızı gidermekte sorun yaşamazsınız hem de bölgenin tarihini birinci elden öğrenme fırsatı bulabilirsiniz. Sizlere rehber olarak Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu telefon hattından ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca Kars gezisi başlığı altında da rehberimizi görebilmeniz mümkündür.   Ayrıca az önce de bahsettiğim gibi iki kıtayı birbirine bağlayan bu topraklar askerî açıdan da oldukça değerlidir. Bulundurduğu önemli konumlar itibariyle baktığımızda oldukça elverişli topraklara sahip olduğu gibi özellikle doğu bölgeleri açısından da oldukça problemli topraklara sahiptir. Bu açıdan avantajları olduğu gibi dezavantajları da vardır desek yeridir yani.   Bir diğer önemi de üzerinde kurulan iki önemli devlettir. Bunlardan birisi Anadolu Selçuklu Devleti iken diğeriyse Osmanlı İmparatorluğu’dur. Anadolu Selçuklu Devleti bu topraklarda hükümranlık sürdüğü yıllarda her ne kadar İslamiyet ve Türkler açısından önemli işler başarmış olsa da işin doğrusu Osmanlılar kadar da etkili oldukları söylenemez.   Anadolu Selçuklu Devleti döneminde gerçekleşen belki de en önemli olay 1071 Malazgirt Meydan Muharebesidir. Bu olayın en önemli sonucu ise Anadolu’nun kapılarının Türklere tam manasıyla açılmasıdır. Bu savaştan sonra Anadolu’nun bir Türk yurdu haline gelme süreci başlamıştır diyebiliriz.
0 notes
websitelerim · 5 years ago
Text
Anadolu’nun her açıdan önemi
  Güzel bir günden daha hepinize selamalar dilerim değerli insanlar. Bugün sizlere Anadolu’nun önemi ve Anadolu’nun kültürel yapısının önemi üzerine bir makale sunmaktayım. Ayrıca eğer ki vaktiniz kalırsa ani antik kenti konulu diğer makalemizi de okursanız gerçekten mutlu olurumi.
  Anadolu deyince birçok insanın aklında farklı fikirler oluşabilir elbette ki. Fakat şu da bir gerçektir ki Anadolu’nun değeri birçok topluluk tarafından bilinmektedir ki tarih boyunca Anadolu’nun birçok toplulukça işgal girişimlerine maruz kaldığını belirtmek te yarar var?
  Peki bu toprakların değeri nedir? Anadolu dünya üzerinde bulunan iki kıtayı yani Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprü görevi görmesiyle beraber aynı zamanda güneyinde Ortadoğu gibi önemli bir bölgeyi bulundurması açısından baktığımızda coğrafi olarak oldukça önemli bir konumdur.
  Aynı zamanda biz her ne kadar günümüzde bundan pek bahsetmesek bile Anadolu’nun zengin yer altı kaynaklarına da sahip olduğu bilinmektedir. Bu yüzden topraklar manevi açıdan değerli olduğu gibi maddi açıdan da değerli olmasıyla değerini ikiye katlamaktadır desek yanlış olmaz.
  Ayrıca değinmem gerektiğine inandığım bir diğer konu da şudur ki. Anadolu üzerinde farklı dönemler farklı toplulukların hüküm sürmesiyle birlikte aynı zamanda birçok topluluğun sebep olduğu işgal girişimlerinin bir sonucu olarak Anadolu’nun zaman zaman idari açıdan el değiştirmesidir ki bu bölgenin zamanla mimari ve şehir planlaması açısından tam bir çorba haline gelmesine neden olmuştur. Bu yüzden eğer ki ülkemizin özellikle doğu bölgelerini gezmeye karar verirseniz sizlere tavsiyem bir rehber öncülüğünde bu toprakları ziyaret etmeniz olacaktır. Bu sayede hem temel ihtiyaçlarınızı gidermekte sorun yaşamazsınız hem de bölgenin tarihini birinci elden öğrenme fırsatı bulabilirsiniz. Sizlere rehber olarak Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu telefon hattından ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca Erzurum tur rehberi başlığı altında da rehberimizi görebilmeniz mümkündür.
  Ayrıca az önce de bahsettiğim gibi iki kıtayı birbirine bağlayan bu topraklar askerî açıdan da oldukça değerlidir. Bulundurduğu önemli konumlar itibariyle baktığımızda oldukça elverişli topraklara sahip olduğu gibi özellikle doğu bölgeleri açısından da oldukça problemli topraklara sahiptir. Bu açıdan avantajları olduğu gibi dezavantajları da vardır desek yeridir yani.
  Bir diğer önemi de üzerinde kurulan iki önemli devlettir. Bunlardan birisi Anadolu Selçuklu Devleti iken diğeriyse Osmanlı İmparatorluğu’dur. Anadolu Selçuklu Devleti bu topraklarda hükümranlık sürdüğü yıllarda her ne kadar İslamiyet ve Türkler açısından önemli işler başarmış olsa da işin doğrusu Osmanlılar kadar da etkili oldukları söylenemez.
  Anadolu Selçuklu Devleti döneminde gerçekleşen belki de en önemli olay 1071 Malazgirt Meydan Muharebesidir. Bu olayın en önemli sonucu ise Anadolu’nun kapılarının Türklere tam manasıyla açılmasıdır. Bu savaştan sonra Anadolu’nun bir Türk yurdu haline gelme süreci başlamıştır diyebiliriz.
0 notes
bilgiharitasi-blog · 6 years ago
Text
Kışın gemi seyahati için en iyi 5 rota
Tumblr media
Kış gelir, güneş ışığı kısılır, sıcaklık düşer, günler kısalır, tatil biter… Bir dakika bir dakika; havalar soğudu diye tatil bayraklarını kaldırmadın değil mi? Denizle aran nasıl? Suyu sever misin? Peki devasa bir gemiyle okyanus üzerinde yolculuk yapmayı? Gemi ve seyahat ikilemi, senin için Bodrum ve Antalya’daki tekne turlarından ibaret olmamalı. Dünyanın 4’te 3’ünü oluşturan su kütlelerinin üzerinde soluksuz bir seyahatin lüks ve konfordan geçer. Unutma, gemi yolculuğu bir yere varışın aracı değil; tatilin ta kendisi. Yeni yıla, güvertede arkadaşlarınla hoş geldin demek ister misin? İlham alma vakti: Güneş hala bir yerlerde parlıyor. Sana kış seyahatin için en sıcak, vize dostu 5 kruvaziyer duraklarını bulduk. SENİ KIŞIN DA ISITACAK ÇOK GEMİ VAR Bütün yaz denizdeydin; şimdi seni bir gemiye koyup, biraz da suyun üzerinde gezdirelim. Kış aylarında hava sıcaklıklarının normalleştiği ülkeler için Ocak-Mart ayları en yoğun rezervasyon dönemi; yıllık satışlarının% 35'ini oluşturur ve en iyi fırsatları sunar. Kruvaziyer hattına bağlı olarak seyahat süreni ayarlayabilirsin. Mevsimi mutlaka göz önünde bulundur ve doğru acentayla hareket ettiğinden emin ol. Uçsuz bucaksız maviliklerin ortasında dilersen sessiz, huzurlu bir ortam, dilersen aktivitelerle dolu eğlenceler var. Tenis, yüzme, koşu, voleybol, basketbol, golf, buz pateni, tırmanma duvarı, fitness, aerobik gibi birçok etkinlik seninle birlikte gemide seyahat ediyor.
Tumblr media
KALABALIKTAN UZAK VE DAHA UCUZ Kışın gemi seyahati yapmak daha az yolcu ile seyahat etmenin yanı sıra, güzergâhındaki limanlar da yılın diğer zamanlarına göre daha az kalabalık olacak. Karayipler, Bahamalar, Meksika ve Akdeniz yolculuklarını genellikle yıl boyunca bulabileceğin gibi, birçok seyir yeri mevsimseldir. Büyük gemiler yaz aylarında sadece Alaska, Bermuda, Kanada / New England ve Baltık gibi yerlere giderken; Kış rotanda Kosta Rika, Asya, Güney Amerika ve Antarktika yolculuklarını bulacaksın. Doğru tarihte, doğru yerde olduğundan şüphen olmasın.
Tumblr media
KARAYİPLER VE BAHAMALAR Neden: Tek kelimeyle sıcaklık. Soğuk günlerin ayları yorucu olur ama Karayipler ve Bahamalar kışın mükemmel bir rahatlık sunar; Burada 4x4'ünü parlak güneşin altında kum tepeleri üzerinde gezdireceğin bir mevsim de var. Yaklaşık mercan resifleriyle şekillenmiş 2000 adet küçük ada, hiçbir yerde karşılaşamayacağınız mükemmel bir deniz, pırıl pırıl kumları, konforlu yaşamı ve her daim güneşli havasıyla Atlantik Okyanusu’nun en nadide yerlerinden biri. Kim bu rüya yolculuğunda uyanmak istemez ki? Ne zaman gitmeli: Kış aylarında herhangi bir zamanda Karayipler veya Bahamalar'ı ziyaret etmek için iyi zaman diyebiliriz.
Tumblr media
GALAPAGOS Neden: Galapagos soğuk havalarda kaçmak arıyorsan, birebir. Adaların ekvator üzerindeki konumu nedeniyle, hava ve su sıcaklıkları yıl boyunca nispeten sabit. Galapagos, büyük bir kış yolculukları destinasyonu. Sakin denizler ve aylar boyunca devam eden mükemmel su altı görüş mesafesini seveceksin. Aralık-şubat aynı zamanda kaplumbağa ve deniz aslanları için çiftleşme mevsimi; yaban hayatı gözlemlemek için kaçırılmayacak bir fırsat. Galapagos, köpekbalıkları, deniz aslanları, kürk fokları, deniz kaplumbağaları, ışınları, mantaları, deniz iguanaları ve resif balıklarının bolluğu nedeniyle tüplü dalgıçlar için dünya çapında bir destinasyon.
Tumblr media
Ne zaman gitmeli: Hangi kış ayını ziyaret etmeyi tercih edersen Galapagos ne kadar harcamak istediğine ve ne tür yaban hayatı yaşamak istediğine bağlı. Aralık ayından ocak ayına kadar olan süre, hedefin yüksek sezonunun bir parçası olduğundan, en yüksek fiyatları ve daha fazla kalabalığı bulacaksın. GÜNEYDOĞU ASYA Neden: Bazı kıtalar kışa girerken Güneydoğu Asya’nın çoğunun en iyi zamanları başlıyor. Yani şimdi tam zamanı! Kruvaziyer hatları bunu biliyor. Güneydoğu Asya'daki okyanus yolculukları, kış aylarında, Karayipler, Prenses'i Malezya, Tayland, Singapur'u ziyaret eden okyanus hatları ve Vietnam'ı gezen nehir yolculukları ile zaman geçiriyor. Güneydoğu Asya, coğrafi konumu nedeniyle giderken iklimine dikkat etmeniz gereken bir bölge. Ekvator çevresinde konumlanmış olması nedeniyle muson yağmurlarına ve aşırı sıcaklara dikkat etmek gerekiyor. Yılbaşını, sömestr tatilini veya diğer soğuk günleri yaz havasında geçirme planın varsa, Asya'ya bekleriz...
Tumblr media
AVUSTRALYA VE YENİ ZELLANDA Neden: Avustralya'nın bazı bölgeleri uzun bir ziyaret için (ülkenin merkezi ve kuzeyi), her iki ülkede de yüksek turizm mevsimi için çok sıcakken, Yeni Zelanda'nın Güney Adası ve Avustralya'nın doğusu, yılın en iyi hava koşullarından bazılarına sahip. İster Yeni Zelanda'nın çarpıcı doğal güzelliğini keşfediyor olun, ister Avustralya'nın Sidney ya da Melbourne gibi büyük metropollerinin kültürünü ele alıyor olun, her iki ülkede de bir sahil gezisi sırasında görülmesi gereken yerlerin ve etkinliklerin sınırı yok. Özellikle, deniz mahsullü yemekleri sevenlerdensen, bırak aç kalmayı, kilo alıp geri dönersin.
Tumblr media
ORTA DOĞU Neden: Bazı kruvaziyer yerleri yaz aylarında ziyaret etmek için çok sıcak. Orta Doğu seyir sezonunun yüksekliği sonbaharın sonlarında (çoğunlukla Kasım), kruvazörler ise aralık ayından Mart ayına kadar Umman, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki limanları ziyaret ederek çok sayıda yelken açıyor. Orta Doğu'nun en büyük yolculukları bir hafta uzunluğunda ve MSC Cruises ve Costa Cruises gibi Avrupa hatlarıyla işletiliyor. Yurtdışı Ortadoğu turlarında mistik bir yolculuğa çıkabilir; çok uygun fiyatlara doğu kültürünün enfes duraklarını keşfedebilirsin. Ne zaman gitmeli: Kış ayları, Ortadoğu'yu ziyaret etmek için yılın en iyi zamanı. Ortadoğu'nun çekici güzellikleriyle tanışmanın vakti geldi! En yağmurlu günlerden kaçınmak istiyorsan, Aralık ayında yolculuk ara.
Tumblr media
Read the full article
0 notes
lolonolo-com · 4 months ago
Text
Dünya Bölgeleri: Ortadoğu 2023-2024 Final Soruları
Dünya Bölgeleri Ortadoğu 2023-2024 Final Soruları Dünya Bölgeleri: Ortadoğu 2023-2024 Final Soruları 1. Birleşik Arap Emirlikleri’nde ticari yaşamın ve devletin merkezi hangi emirliktir? A) Abu Dabi B) Dubai C) Acman D) Füceyre E) Sarcah Cevap : A) Abu Dabi 2. Ürdün’ün başkenti aşağıdakilerden hangisidir? A) Manama B) Doha C) Sana D) Amman E) Beyrut Cevap : D) Amman 3. İsrail 1967’deki Altı Gün…
0 notes
haberci90-blog · 7 years ago
Text
BAE'nin Türkiye ile ilgili büyük korkusu!
BAE'nin Türkiye ile ilgili büyük korkusu! - Haberci90
https://www.haberci90.com/baenin-turkiye-ile-ilgili-buyuk-korkusu-17807h.html
Bunlardan ilki, Arap dünyasının iç çatışmalarla parçalandığı ve Kahire, Şam, Bağdat gibi kadim medeniyet merkezlerinin güçten düştüğü bir dönemde doğan boşluğu doldurmak ve nüfuz alanı genişleyen Türkiye ve İran’ın önünü kesmek. 
Son yıllarda sessiz ama derinden bir yayılma politikası izleyerek, Ortadoğu ile Kuzey ve Doğu Afrika’yı şekillendiren bir bölgesel güce dönüşme arzusunda yeni bir aktör var: Birleşik Arap Emirlikleri. BAE, bölgedeki hemen her mücadelenin bir kenarında doğrudan veya dolaylı yer alıyor. Peki ama nüfus ve yüzölçümü bakımından bu küçücük ülke, geçmişteki aktif tarafsızlık politikasını bırakıp, gücünü aşan şekilde müdahaleci bir politika benimsemekle hangi temel hedefleri güdüyor? Amaçlarına ulaşmak için hangi araçları ne şekilde kullanıyor? Başarı şansı var mı?
    BAE ‘BÜYÜK OYNUYOR’
BAE’nin hedeflerinden ilki iktisadi. Dünya petrol rezervlerinin yüzde 10’una sahip ve petrol ihracatında dünya yedincisi olan BAE için Körfez’deki enerji kaynaklarının dışarıya güvenli arzı kritik bir mesele. Yine Ortadoğu ticaretinde ve finans sektöründe Dubai önemli bir merkez konumunda. Dolayısıyla Asya-Avrupa arasındaki deniz ticaret yollarını ve enerji güzergâhlarını kontrol etmek, hele de ABD’nin küresel jandarma rolünden yavaş yavaş el etek çektiği, buna mukabil diğer küresel ve bölgesel güçlerin boşluğu doldurmak için birbiriyle yarıştığı bir ortamda BAE için hayati önemde. 
‘DENİZ İMPARATORLUĞU’ KURMAYA ÇALIŞIYOR
Bu amacına erişmek için Körfez’den başlayıp Kızıldeniz ve Akdeniz’e uzanan güzergâhtaki stratejik boğazlar, adalar ve ticaret yolları üzerinde limanlar, askeri üsler ve lojistik ikmal hatları kurarak iktisadi ve askeri olarak gücünü yaymaya, adeta bir “deniz imparatorluğu” kurmaya çalışıyor. 
CEBEL ALİ’DEN LİMASOL’A KADAR…
BAE’nin oyununu ne denli iddialı oynadığını anlamak için kontrol etmeye çalıştığı noktalara bir göz atmak yeterli: Dubai’nin Cebel Ali limanından başlayarak Yemen’in Aden, Mokha, Mukalla ve eş-Şihr limanları, Sokotra ve Perim/Meyun adaları; Eritre’nin Assab limanı; Somali’nin Puntland ve Somaliland/Berbera bölgeleri; Kıbrıs’ta Limasol limanı; Libya’nın Bingazi bölgesine uzanıyor. Bu üslerin bir kısmını İran’ın ve silahlı devlet dışı aktörlerin yayılmasına karşı askeri amaçlı kullanıyor. 
HEDEF BOŞLUĞU DOLDURUP TÜRKİYE VE İRAN’IN ÖNÜNÜ KESMEK
BAE’nin diğer hedefleri ise siyasi nitelikli. Bunlardan ilki, Arap dünyasının iç çatışmalarla parçalandığı ve Kahire, Şam, Bağdat gibi kadim medeniyet merkezlerinin güçten düştüğü bir dönemde doğan boşluğu doldurmak ve nüfuz alanı genişleyen Türkiye ve İran’ın önünü kesmek. 
MUHAMMED DAHLAN’A BİLE MİSYON VERİLDİ
İkinci siyasi hedefi, gelecekte kendi rejimini de tehdit edebileceğinden Ortadoğu’daki değişim dalgasına her türlü araçla karşı durmak ve mümkünse süreci geri çevirmek. Abu Dabi yönetimi, bunun için “Arap Baharı”nın başından itibaren eski rejimlerin adamlarına kucak açtı; hatta kilit isimler, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid’e danışman yapıldı. Böylelikle BAE karşı-devrim dalgasının operasyonel üssüne dönüştü. 2013’ten bu yana bölgede değişimi savunan güçlere karşı askeri darbeden psikolojik harbe, siber savaştan tehdit ve şantaja, vekâlet savaşından doğrudan askeri müdahaleye kadar her yönteme başvuruluyor. Muhammed Dahlan gibi Arap dünyasının kirli ve karanlık adamları, veliaht prensin danışmanı sıfatıyla bu misyonlarda aktif bir şekilde kullanılıyor.
SİYASİ İDDİASI OLAN İSLAMİ HAREKETLER TERÖR LİSTESİNE ALINDI
Üçüncüsü, “Arap Baharı” sürecinde çürümüş seküler milliyetçi rejimlerin en önemli alternatifine dönüşen Müslüman Kardeşler başta olmak üzere, siyasi iddiası olan İslami hareketlerin tamamını terör örgütleri kapsamına sokturarak onlarla içte ve dışta topyekün mücadele etmek. 
ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNİ DİRİLTİP TÜRKİYE VE İRAN’A KARŞI İSRAİL VE BATI İLE İŞ BİRLİĞİ YAPIYOR
”Arap Baharı”nın yol açtığı siyasi, iktisadi ve askeri meydan okumalarla mücadelede BAE öncü bir rol üstleniyor. Ortadoğu’da güvenlik için “otoriter istikrar”ın yılmaz savunucusu olup kendisini radikalizme karşı ılımlılığın ve hoşgörünün timsali, “liberal otoriterliğin” rol modeli olarak sunuyor. Ayrıca siyasal İslam’a karşı sekülarizmi ve din-devlet ayrımını destekliyor. Aslında komşularından İran Şiiliği, Suudi Arabistan Vehhabi-Selefiliği, Katar da İslamcılığı himaye eden bir politika izlerken BAE’nin elinde güçlü rakiplerine karşı başkaca bir alternatif de bulunmuyor. Yine çoktandır ölüm döşeğindeki Arap milliyetçiliğini yeniden diriltmeye çalışıyor ve “Arapların meseleleri Arap dünyası içinde çözülmeli” görüşünü savunuyor. Aslında bu politikayla hedeflediği, hiç şüphesiz Türkiye ve İran’ın bölgede artan nüfuzuna engel olmak; yoksa Arap meselelerine Batı’nın ve İsrail’in müdahil olmasından hiç rahatsız olmadığı gibi, rakiplerine karşı onlarla sıkı bir işbirliği yapıyor. Keza “Arap milliyetçiliği” kisvesi altında kendi yayılmacı emellerinin de üzerini örtüyor.
İTTİFAKLARDAN SİLAHLI KUVVETLERE, PARADAN PROPAGANDAYA BAE’NİN DIŞ POLİTİKA ARAÇLARI
Türkiye ve İran ile İslamcı akımların yükselişini, yine terör örgütleri ile Ortadoğu’daki anarşik ortamı birer tehdit olarak algılayan, ama küçük bir ülke olması hasebiyle gücünün sınırlarının da farkında olan BAE, hem bu tehditleri kendi sınırına dayanmadan yerinde bertaraf etmek hem de bölgesel bir denge kurmak için ittifaklar ağına öncelik veriyor. Bu çerçevede bölgede, Suudi Arabistan ve Mısır’la birlikte “ılımlı Arap rejimleri” ekseninin başını çekerken; dışarıda ise -BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe’nin 2008’den itibaren sarf ettiği çabalarla- ABD’yle, özellikle de Amerikan sağı (neoconlar), Yahudi lobisi ve İsrail’le yakın ilişkiler ağı kurdu. Obama yönetiminin yerel ortakları sahaya sürerek “geriden yönetme” politikası ve Trump’ın müttefiklerin ellerini taşın altına koydurma taktiği için BAE biçilmiş bir kaftandı. Bu süreçte Amerikan politikalarını uygulatmaya en hevesli aktör olarak sivrildi; İsrail’in Arap dünyasıyla ilişkilerini güçlendirme noktasında hayati bir rol oynadı. 
ABD ÇEKİLİNCE DUYDUĞU KAYGIYLA 2011’DEN SONRA BATILI UZMANLARLA ÇALIŞMAYA BAŞLADI
BAE, uzun yıllardır bekasını ve güvenliğini ülkesindeki Amerikan üslerine borçluydu. Ancak “Arap Baharı”yla birlikte hem ülke içinde hem de bölgede yükselen tehditler karşısında ABD’nin geri çekilmesinden de duyduğu kaygıyla kendi polis, ordu ve istihbarat teşkilatlarını ya sıfırdan kurdurtmaya ya da Batı modeli temelinde yenileyerek etkinliğini artırmaya odaklandı. Bunun için 2011’den itibaren Blackwater’ın kurucusu Erik Prince başta olmak üzere çeşitli yabancı özel güvenlik şirketleriyle ve Amerikalı, Fransız, İngiliz ve Avustralyalı emekli askerler ve istihbaratçılarla çalışmaya başladı. 
ORDU HALA GENELDE YABANCI PARALI ASKERLERDEN OLUŞUYOR
İlk kez 2014’te kendi vatandaşlarına zorunlu askerliği getirse de ordusu halen büyük ölçüde savaşla yoğrulmuş coğrafyalardan seçilen Asyalı, Afrikalı ve Latin Amerikalı paralı askerlerden oluşuyor. Son teknoloji ürünü silahlara da muazzam yatırım yapıyor. Dünyada en çok silah ithal eden üçüncü ülke konumunda. Bu silahları ve ordusunu Amerikalı yetkililerin deyimiyle “en ideal şekilde kullanıyor”. Hem 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana neredeyse tüm Amerikan harekâtlarına muharip birlikler yolluyor ve bu sayede operasyonel tecrübe kazanıyor hem hâlihazırda Yemen’den Libya’ya ve Suriye’ye birçok alanda DEAŞ, el-Kaide, Husi Ensarullah ve diğer İslamcı gruplara karşı savaş yürütüyor hem de komşusu İran’ı caydırma amacı güdüyor. Kısaca BAE, artık yumuşak güçle yetinmeyip ordusunu sınırları ötesinde gücünü yayacak şekilde kullanmaya çalışıyor. Bu politikanın mimarı ise uzun süredir ülkeyi fiilen yöneten asker kökenli Veliaht Prens ve Başkomutan Yardımcısı Muhammed bin Zayid.
BAE’nin yumuşak ve kaba gücünün asıl kaynağı ise petrolden ve ticaretten kazandığı servet. Gerek Batı’da gerekse Orta Asya’dan Balkanlara, Ortadoğu’dan Afrika’ya gelişmekte olan ülkelerde, servetini büyük yatırımlara sermaye olarak kullanıyor. Ayrıca “çek defteri diplomasisi”yle gelişmekte olan ülkelere yardım, yatırım veya borç mahiyetinde para akıtarak —veyahut para musluklarını kapatma tehdidiyle— iç ve dış politikalarını yönlendiriyor. İngiltere’yi ve ABD’yi Müslüman Kardeşler menşeli hareketleri terör örgütleri listesine almaya zorlamak için milyar dolarlık yatırımlarla silah ve petrol anlaşmalarını baskı aracı olarak kullanıyor. Mısır örneğinde görüldüğü üzere karşı-devrimleri finanse ediyor. Abu Dabi yönetimi bu aracı sadece dış politikada kullanmıyor; “Arap Baharı”nın başında, kendi içinde daha fakir olan emirliklerde çıkabilecek huzursuzlukların önüne geçmek ve siyasal İslam’ın yayılmasını engellemek için kesenin ağzını açarak halkına milyonlarca dolarlık ilave destek sağlamıştı. 
BATI’LI MEDYA ÜZERİNDEKİ BAĞIŞ POLİTİKASI BİLGİ KİRLİLİĞİ YAPMASINI SAĞLIYOR
BAE, Batı’da birçok medya kuruluşunun, STK’nın, üniversitenin, düşünce kuruluşunun, akademik derginin finansörü veya bağışçısı olarak bilgi üretimini de doğrudan veya dolaylı olarak etkiliyor, zaman zaman yönlendiriyor. Ayrıca çok sayıda uydu kanalına ev sahipliği yaparak ve birçok medya kuruluşuna maddi kaynak aktararak Arap dünyasının medya merkezine dönüşmeye çalışıyor. El-Cezire’ye karşı Sky News Arapça başta olmak üzere kurduğu veya sponsor olduğu haber kanallarıyla Katar’ın bu alandaki gücünü kırma ve kendi vizyonu doğrultusunda Arap sokaklarını şekillendirme hedefi güdüyor. 
LOBİCİLİK FAALİYETLERİNDE KÖRFEZ’İN BİR NUMARASI
BAE’yi diğer zengin Körfez ülkelerinden ayıran en önemli fark ise uzun yıllardır lobicilik faaliyetlerine muazzam paralar ayırarak başta ABD olmak üzere Batı’da karar alıcı çevreler üzerinde nüfuz kurup Ortadoğu politikalarını yönlendirmeye çalışması. Bu noktada Yahudi lobilerini örnek aldığı gibi bizzat onlarla işbirliği de yapıyor. Bu faaliyetlerinde o kadar ileri gitti ki ABD’de Başkan Trump’ın seçim kampanyasına usulsüz para akıttığı ve siyasi nüfuz kurmaya çalıştığı iddiası, özel savcı Robert Mueller’ın soruşturma dosyasına girmiş bulunuyor. 
ÇALIŞMALAR SON SÜRAT DEVAM EDİYOR
Son olarak BAE, önümüzdeki yıllarda çok daha önemli hale gelecek alanlara da yine Batılı uzmanlar sayesinde muazzam yatırımlar yapıyor. Nükleer enerji projesini başlatırken BAE Uzay Ajansını kurmak için NASA’yla temas içinde. Siber alana odaklanarak bilgisayar korsanlarından elit bir görev gücü ve sosyal medya trollerinden oluşan güçlü bir ağ kuruyor. Bu noktada attığı en kritik adım, Doha’yı diplomatik ve ekonomik tecrit altına almadan evvel Katar Haber Ajansı’nı hackleyerek Katar Emiri’nin ağzından sahte içerik yaymasıydı.
NÜFUSUN SADECE YÜZDE 12’Sİ YERLİ
BAE -vitrinde Suudi Arabistan görünse de- perde arkasından Arap coğrafyasını yönlendiren aktör olmakla övünüyor. Ancak gücünün kat kat üzerinde oynadığından ve aşırı yayıldığından orta ve uzun vadede başarı şansı düşük görünüyor. En büyük zaafı 9,4 milyonluk nüfusunun sadece yüzde 12’sinin yerli halktan oluşması. Ekonomisini Asya’dan gelen işçiler ayakta tutarken, bütün o iddialı politikalarının akıl hocası ve uygulayıcısı ise dolgun maaşlar sayesinde veliaht prensin emrine giren yabancılar.
”KÜÇÜK SPARTA”NIN BAŞARI ŞANSI
BAE, askeri gücü ve savaşma istekliliğiyle Amerikalı yetkililerin “Küçük Sparta” övgüsüne mazhar olsa da bunu dışarıdan ithal silahlar, ileri teknolojiler, paralı savaşçılar ve danışmanlarla elde etmiş durumda. 1820’lerden itibaren imzaladığı anlaşmalarla (Osmanlı ve İran’a karşı) güvenliğini ve dış politikasını İngiliz himayesine devretmesinden gelen bir alışkanlıkla, bugün de Batı’nın güvenlik yapılanmalarını ve savunma stratejilerini kopyalamaya ve bizzat Batılıları kiralamaya çalışsa da bunları kendi bünyesine uyduramadığı gibi yerli ve bütüncül bir vizyondan da yoksun. Dışarıda askeri üsler ve limanlarla kurmakta olduğu o büyük “deniz imparatorluğu”nu da kendi başına yönetmesi imkânsız. 
YENİ ÇATIŞMALARIN TOHUMLARI ATILIYOR
BAE, “Arap Baharı” sürecine en büyük sekteyi vuran aktörlerden olsa da Mısır’dan Libya’ya ve Yemen’e kadar desteklediği kadroların ülkelerine istikrar getiremeyeceği gibi birlik ve bütünlüğü de koruyamayacağı aşikâr. BAE’nin özellikle stratejik önemi haiz Yemen ve Somali’de ayrılıkçı grupları eğitip silahlandırarak ve gerekli kurumsal altyapıyı hazırlayarak bölünmelerinin önünü açtığı ve bölgede yeni yeni çatışmaların tohumlarını attığı bariz bir şekilde görülüyor. Ancak yedi emirlikten müteşekkil bir federasyon olarak, önümüzdeki dönemde parçalanan Ortadoğu’da kurulabilecek yeni federatif yapılar için ideal bir model olacağı beklentisinde. Dahası Ortadoğu’da kendisi gibi küçük devletçiklerin ortaya çıkması BAE’nin bölgesel aktörlüğünü sürdürebilmesinin de bir teminatı. 
MISIR, LİBYA, YEMEN VE KATAR’DA HEDEFLERE ULAŞAMADILAR
Öte yandan BAE’nin destek çıktığı karşı-devrimlerin o kadar da başarılı olduğu söylenemez. On milyarlarca dolar akıtılmasına rağmen Mısır hala daha istikrara kavuşamadığı gibi her an patlamaya hazır bir bomba olarak Arap dünyasının göbeğinde duruyor. Libya’da muazzam yatırım yaptığı General Halife Hafter dört yıldır hala daha ülkeyi kontrolü altına alabilmiş değil. Yemen’de kurdukları oyunlar her defasında ellerinde patladığı gibi üç yıldır devam eden bombardımana rağmen Husiler hala daha başkenti kontrol ediyor. Birçok ülkede planladıkları darbe tezgâhları tutmuş değil. En son Katar’da yönetimi devirme ve 2013’te Sisi darbesiyle başlattıkları karşı-devrim sürecini tamamlayarak kendi bölge vizyonlarını hâkim kılma amaçlı kuşatmadan da henüz istedikleri sonucu alabilmiş değiller. BAE-Suud baskısıyla Katar’la diplomatik ilişkileri kesip tecrit kervanına katılan Arap ülkelerinin bir kısmı -kendileri de bu süreçten zarar görerek Doha’yla ilişkileri yeniden rayına oturtmanın şu an yollarını arıyor.
Ortadoğu’da halkların ihtiyaçlarını ve çağın icaplarını dikkate alan gerçek ve yerli bir oyun kurmak yerine, dışarıdan ithal akıllar ve araçlarla eski düzeni geri getirmeye ve Suudi Arabistan’ı öne sürerek dikkatleri fazla üzerine çekmeden bir bölgesel güce dönüşmeye odaklanan BAE’nin başarı fazla görünmüyor. Tam da Middle East Eye’ın baş editörü David Hearst’ün ifadeleriyle, “Onlar, kumpas kurabilirler ve devirebilirler; ama idare edemezler ve istikrara kavuşturamazlar. Onların gerçek bir bölge vizyonu yok.”
0 notes
kitabinipdfindir-blog · 7 years ago
Text
Orta Atlas
Orta Atlas İçindekiler: Plan, Harita Çizimleri ve Harita Ölçekleri Astronomi Dünya Hakkında Bilgiler Yer küre Hakkında Bilgiler Dünya Siyasi Dünya Fiziki Avrupa Kıtası Siyasi Haritası Avrupa Kıtası Fiziki Haritası İtaya ve Balkanlar Fiziki Haritası Türkiye Fiziki Haritası Türkiye Bölgeler Haritası Türkiye Siyasi Haritası Türkiye Ekonomi Haritası Türkiye Deprem Haritası Türkiye’nin Komşuları ve Ön Asya Haritası Ortadoğu ve Arap Yarımadası Asya Kıtası Fiziki Haritası Orta ve Kuzey Asya Fiziki Afrika Kıtası Fiziki Haritası Kuzey Amerika Kıtası Fiziki Haritası Güney Amerika Kıtası Fiziki Haritası Avustralya Kıtası Fiziki Haritası Kutup Bölgeleri Fiziki Kıbrıs Fiziki Haritası
Orta Atlas
0 notes
kitapindiroku · 7 years ago
Text
Orta Atlas Kitabı pdf indir pdf indir
Orta Atlas İçindekiler: Plan, Harita Çizimleri ve Harita Ölçekleri Astronomi Dünya Hakkında Bilgiler Yer küre Hakkında Bilgiler Dünya Siyasi Dünya Fiziki Avrupa Kıtası Siyasi Haritası Avrupa Kıtası Fiziki Haritası İtaya ve Balkanlar Fiziki Haritası Türkiye Fiziki Haritası Türkiye Bölgeler Haritası Türkiye Siyasi Haritası Türkiye Ekonomi Haritası Türkiye Deprem Haritası Türkiye’nin Komşuları ve Ön Asya Haritası Ortadoğu ve Arap Yarımadası Asya Kıtası Fiziki Haritası Orta ve Kuzey Asya Fiziki Afrika Kıtası Fiziki Haritası Kuzey Amerika Kıtası Fiziki Haritası Güney Amerika Kıtası Fiziki Haritası Avustralya Kıtası Fiziki Haritası Kutup Bölgeleri Fiziki Kıbrıs Fiziki Haritası
Orta Atlas Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
androidoyunclup · 8 years ago
Text
Ortadoğu İmparatorluğu 2027 v1.6.7 Android Hileli MOD APK http://www.androidoyunclup.com/ortadogu-imparatorlugu-2027-v1-6-7-android-hileli-mod-apk.html
Yeni Android Oyun http://www.androidoyunclup.com/ortadogu-imparatorlugu-2027-v1-6-7-android-hileli-mod-apk.html
Ortadoğu İmparatorluğu 2027 v1.6.7 Android Hileli MOD APK
Ortadoğu İmparatorluğu 2027 v1.6.7 Android Hileli MOD APK, iGindis Games firmasının geliştirdiği Android telefon ve tabletlere henüz gelmiş olan harika bir oyundur. Emeliniz kontrolünü sağladığınız ülke ile dünya üzerinde siyaset, askeri güç, ajanlık işleri, hudut bölgeleri, halkı ve teröristleri kontrol ederek diğer ülkelere karşı savaşmak veya balanslı bir politika izlemektir. Ortadoğu İmparatorluğu 2027 içinde bulunan kısıtlamalardan dolayı MOD APK başka bir deyişle jeton ile satılan tüm özelliklerin kilidi açık şekilde sunuyorum bu sayede oyunun keyfini sonuna kadar çıkarabilir, tüm düzeylerde oynayıp, özel faaliyetleri kullanabilirsiniz. Grafikleri 2D olup ses kalitesi iyi düzeydedir. Ortadoğu İmparatorluğu 2027 Google Play’de 6.200 kişi indirmiştir.
OYUNDAN FOTOĞRAFLAR
Ortadoğu İmparatorluğu 2027 v1.6.7 MOD APK İNDİR / DOWNLOAD 56MB
0 notes