#Cumhuriyetçi
Explore tagged Tumblr posts
cagdasyatirim · 1 month ago
Text
Nobel ödüllü ekonomist Daron Acemoğlu'nun katıldığı YouTube kanalında Atatürk'ü eleştiren sözleri gündem oldu. Cumhuriyet yazarı, ünlü tarihçi Sinan Meydan, Acemoğlu'na uzun bir açıklamayla yanıt verdi. Meydan, "Acemoğlu'nun bu yakın tarih okuması ve Atatürk'e bakışı, Atatürk ve laik Cumhuriyet karşıtı İkinci Cumhuriyetçilerin, kimi liberaller ile siyasal İslamcıların temelsiz ve çarpık tezlerinin tekrarı" dedi.
2 notes · View notes
goceciblog · 5 days ago
Text
Cumhuriyetçi Vatanseverler’den Anlamlı Anma: Hablemitoğlu ve Tatar Unutulmadı
Cevap Partisi kurucu Edirne İl Başkanı Barış Ateş Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi Edirne Kurucu İl Başkanı Av. Barış Ateş, Necip Hablemitoğlu ve Yarbay Ali Tatar’ın vefat yıldönümlerinde yayımladığı mesajla, Türk milletine ışık tutan fikir ve mücadelelerini saygıyla andı. Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi Edirne Kurucu İl Başkanı Av. Barış Ateş, Necip Hablemitoğlu ve Yarbay Ali Tatar’ın…
0 notes
alaturkaamerika · 13 days ago
Text
Trump’tan Yaz Saati Uygulamasına U Dönüş: "Kaldırmalıyız"
ABD Başkanı seçilen Donald Trump, yaz saati uygulamasını kaldırmayı planladığını açıkladı. Daha önce uygulamayı destekleyen Trump, şimdi “sakıncalı ve maliyetli” olduğunu vurguluyor. Yaz Saati Uygulamasına Eleştiri Trump’ın Açıklamaları: Trump, yaz saati uygulamasını “gereksiz ve maliyetli” bulduğunu belirterek, Cumhuriyetçi Parti’nin bu konuda çalışmalar yapacağını duyurdu. Geçmiş Tutum: Daha…
0 notes
veganlogicdinamo · 6 months ago
Text
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA MÜCADELE!
Türkiye’de 22 yıldır iktidarda olan siyasal İslamcı AKP, 2018’den bu yana MHP ile kurduğu Cumhur İttifakı aracılığıyla ülkede faşizmin bayrağını dalgalandırırken buna karşı Cumhuriyetçi merkez partilerin ve sol kanadın izlediği stratejilerin de sorgulanması gerek.
En yakın seçimlere bakarsak, 2018 genel seçimlerinde partilerin ittifak yapması için seçim kanunu değiştirildikten sonra kurulan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı, bir yanlışlar silsilesi yaratarak bugün içinde bulunduğumuz sonucu doğurdu.
AKP hukuk devletini çiğneyerek Türkiye’de rejim değişikliği yaptı ve zaman içinde ittifaka Büyük Birlik Partisi ile Yeniden Refah Partisi’ni katıp HÜDA PAR’ın dışarıdan desteğini alırken; CHP ise Millet İttifakı’nı korumak ve sağdan oy almak stratejisine saplandığından parti Kılıçdaroğlu yönetiminde, tam üç yıl önce bu köşede yazdığım gibi, ortanın sağına çekildi.
Ve muhalefet 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde de halkın karşısına seçenek olarak CHP ile birlikte sağ partilerden oluşan Millet İttifakı’nı çıkardı; ittifakta toplumda karşılığı olmayan tarikat savunucusu dinci partiler ile AKP’den kopan siyasal İslamcıların liderliğindeki ufak partiler de yer aldı. Sonuçta taklit aslını güçlendirdi ve haksız, hukuksuz, hileli seçimler sonucunda yine Cumhur İttifakı kazandı.
HDP’nin girişimiyle kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı, sol ve sosyalist oyları HDP güdümüne alma çabasına dönüşünce, bu ittifak dışında kalan sol partiler Sosyalist Güç Birliği’ni kurdu ancak gereken ivme yaratılamadığından etkili olamadı.
Bu hataları hatırlarsak Fransa’da faşizme karşı üç haftada sağlanan birlikteliğin nasıl sonuç verdiğini görebiliriz.
Türkiye için ÖNCELİKLİ SEÇİM HEDEFİ bellidir: O da LAİK CUMHURİYET ile sorunu olanlarla değil, LAİK CUMHURİYET’i ve HUKUK DEVLETİ’ni yaşatmak için gerçek bir mücadele verenlerle birlikte, ASIL TEHLİKE olan emperyalizm destekli siyasal İslamın yani faşizmin iktidarını engellemektir.
“Faşizme karşı omuz omuza!” sloganının gereğini yapmak için bu aşamada akılcı strateji budur!
12 notes · View notes
yasamsallik · 11 months ago
Text
Tumblr media
Atatürk diyor ki;
"Devlet, halkın huzurunu, ülkenin asayiş ve müdafaasını sağlamak için; demir yolları, limanlar, deniz araçları, telgraf ve telefon, tarım ve hayvancılık, her türlü nakliye araçları, sanayi ve ülkenin yer altı yer üstü servetiyle yakından ilgilenmeli, onları korumalıdır.
Bu değerlerin korunması, ülke yönetiminde ve savunmasında, toptan, tüfekten ve her türlü silahtan daha önemlidir.
Devlet ve millet, hayat ve bağımsızlığını, kendi kaynağına, yani kendi üretimine dayandırmalıdır.
İşte, asıl büyük önlem budur.
Millet, kendi üretiminden daha çok tüketmemek ve ihtiyacından fazla istememek zorundadır.
Bin belaya karşı koyup, bin musibetle meydana çıkan milli varlık, yalnızca milli geçimini düzenleyememek yüzünden, bir daha tehlikeye düşürülmeyecektir.
Büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan yeni bir çağa götürdük. Birçok eskimiş kurumu yıktık. Bunların binlerce taraftarı olduğu ve fırsat bekledikleri, unutulmamalıdır... Devrimin yasası, var olan bütün yasaların üzerindedir.
Bizi öldürmedikçe, bizim düşüncelerimizi boğmadıkça, başladığımız devrim bir an bile durmayacaktır.
Devrimin, içeriden ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir."
Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.
25 notes · View notes
zeynepsoleil · 23 days ago
Text
Biraz önce bir hesap gördüm. Sanatçıların Cumhuriyetçi ve Atatürkçü olmasını eleştiren bir hesap. Öne sinirlendim ki sanırım benim gibi olan başkaları da oldu ki yorumları kapatmış cnals. Sonra durup dedim ki "O ne derse desin , Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tür ve Türkiye Cumhuriyeti her zaman demokrasi ile yönetilicek " ve hayatıma devam ettim . ( ha bu arada arkadaş sanatçıların toplumsal olaylara tepki vermediğini ve Duman grubunu sevmediğini söylemiş nfjacnfjd .umarım Duman grubunun toplumsal olayları nasıl eleştirdiğini ve Gazze için şarkı çıkardığını öğrenir .)
5 notes · View notes
baybaykus · 1 year ago
Text
ARTIK ACI GERÇEĞİ GÖRELİM Mİ?
Zahide Uçar
Seçimler bitti. Millet ittifakı kaybetti. Nedenleri çok konuşuldu. Hala konuşuluyor. Belli toplamalardan çıkarımlar yapılıyor. Bunlarla kafanız�� yormayacağım. Zaten yeterince dinlediniz, dinliyorsunuz.
İlk düğme yanlış iliklendi, hem de muhalif (!) dediğiniz particikler sayesinde… Dolayısı ile artık doğru bir sonuç beklemeyin. 2017 yılında rejim değişikliği için referandum yapıldı. Cumhuriyeti el birliği ile yıkıp, monarşiyi getirdiler. Monarşilerde gerçek bir seçim olmaz.
-Atatürk, AKP’nin bir benzeri olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapattırmıştır. Atatürk ile röportaj yapan Amerikalı bir gazeteci Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın neden kapatıldığını sorduğunda Atatürk şu kısa yanıtı verir:
‘Bu fırkayı kuran kişilerde Cumhuriyetçi bir kişilik yoktu ve Cumhuriyetin varlığını halk oylamasına götürebileceklerini zannettiler. Cumhuriyetin varlığı oylanamaz.’
T.C. Devletiyle sorunlu ailelerin çocukları parti başkanı, vekil, bürokrat, gazeteci, yazar, akademisyen kimliği ile bir araya gelip T.C. Devleti ve kurucu unsur olan Türklere savaş açtı. Milli bayramlarımız bile yasaklandı. Bir ülkenin milli bayramlarını ancak işgal güçleri yasaklar. Önce bu gerçeği idrak edeceğiz. Tabii, onurumuzla özgürce yaşayacağımız bir vatan derdimiz varsa…
2017 yılında T.C. Devletinin rejimini değiştirdiler. Hem de el birliği ile… Kılıçdaroğlu; “ Ben Dersimli Kemal” dediği gün aslında devletle sorunlu bir ailenin çocuğu olduğunu da açıklamış oldu. Sonra, “iktidar olunca Dersim arşivlerini açacağım” dedi. Ne gariptir ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan’da Türk Milletini; “ben de Dersim arşivlerini açarsam” diye tehdit etmiştir. Bu tehdidin arkasından Avrupa Parlamentosu’nda Dersim soykırım dosyası açılmıştır. Bir iftira daha…
Düşman mı arıyorsunuz? Buyurun size düşmanlık!.. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yargılatmak için Avrupa Parlamentosu’nda bir dosya açılmasını sağladılar…
T.C. Devleti hem içeriden, hem dışarıdan kuşatılıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının 100 yıl önce bozduğu oyun yeniden sahneye kondu: “Anadolu’da Türk varlığına son verme projesi bütün uyanışları sönümleyecek bir algı operasyonuyla” Türkleri sarıp kuşatıyor.
Tuzağı görmeyelim diye de yandaş kanallarda Türklerin kahramanlık dizileri oynatılıyor. Türkler devleti koruyan aksakallılar diye (hiç olmayan) bir yapıya inandırılıyor. İnansınlar ki, devleti koruyan arka yüz bir derin devlet var deyip rehavete kapılsınlar. Türkiye’de derin devlet yoktur. Türkiye’de ABD’nin kullandığı çakal sürüsü devletin derin gücü diye pazarlanıyor. O güç 1980 öncesi aynı silahla sağcı-solcu gençliği birbirine kırdırdı. Vatan diyen gençliği kırdırıp, seccademi serdiğim yer vatanımdır diyen vatansızlara bir yol değil, bir otoban verdi.
Günümüze gelirsek;
Türk Ordusu ne durumda, gücü nedir bilmiyoruz. İnsan insana istihbaratı çok iyi olan Jandarma ABD’nin de isteği ile Ordudan kopartılıp kır polisi yapıldı. Jandarma, Ordunun kulağıdır, bacaklarıdır. Ordunun insan insana istihbaratına darbe vuruldu. Bacakları kesildi, İçişleri Bakanlığına takma ayak yapıldı. Okulları kapatıldı. Hastaneleri kapatıldı. Artık dünyada hastanesi olmayan tek ordu bizim ordumuzdur. Kendi ordusunun hastanesini kapatan güdümlü akıl, deprem bölgesine AB-D ordusunun askeri sahra hastanelerini davet etti. Kimse güvenlik sorunu da doğuracak bu rezil durumdan utanmadı.
Üniversiteden asker yetişmez! Subay adayları liseden itibaren askerlik eğitimi alırken aynı zamanda birbirlerini tanıyor, kocaman bir aile oluyorlardı. Bu aileyi parçaladılar.
Afganistan’dan sayısını bile bilmediğimiz Amerikan askerleri hazır kıta olarak ülkemize sokuldu. ABD Suriye’de PYD/PKK devletini ilan edecek. Türk Devleti karşı çıkarsa bu lejyoner ABD askerleri harekete geçirilecek. Türkiye Şeyh Sait isyanında olduğu gibi iç karışıklıkla uğraşırken PYD/PKK devleti ilan edilerek, oldubittiye getirilecek. ABD Dedeağaç’a yığınak yaptı. Hem de silahlandırılması yasak olan bir yere, sınırımıza. AKP’nin sesi çıkmadığı gibi, muhalefetin de sesi çıkmadı. Amerikan savaş gemisi Bizans Bayrağı takarak Ege Denizinden geçti. Hamdolsun, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden kimse görmedi (!).. İşgal edilen Ege Adalarımıza sadece Yunan Ordusu değil, ABD askerleri de yerleşti. Bizim kurmalı hükümet görmedi. Kurmalı muhalefet görmedi. Ne yazık ki Ordu mensupları da görmedi. Karadeniz’den gaz çıkarttık diyen AKP, Ege’de Türk Kıta sahanlığı içinde bulunan bölgeden Amerikan ortaklı Yunan Şirketinin petrol çıkarmasına, yani petrolümüzü çalmalarına göz yumdu. Emekli Albay Ümit Yalım sayesinde bu işgal ve peşkeşi öğreniyoruz.
On milyondan fazla geçici sığınmacı Suriyeli ülkemizin her tarafına dağıtıldı. Suriyeli geçici sığınmacılara akıl almaz imkanlar sağlanıyor. İşledikleri suçların kayda alınmadığı iddiası var. Birlikte karakola düşerseniz, her durumda Suriyeli kayrılıyor. Belli ki emniyetin kulağı bükülmüş. İş yeri açtıklarında vergi alınmıyor. Vergi veren Türk vatandaşı esnaf bu haksız rekabet karşısında ayakta kalamıyor. Yavuz sonrası devşirme devletine dönüşen Osmanlı’nın Türklere yaptığı zulmün bir benzerini devşirmelerin varisi olan Yeni Osmanlıcılar yapıyor. Zaten Atatürk düşmanlığının asıl nedeni Türk Düşmanlığıdır. Çünkü son Türk Kağanı olan Atatürk bir Türk Devleti kurmuştur.
T.C. Devletinin bütün varlıkları yağmalandı. Küresel şirketlere peşkeş çekildi. Türk Milleti Osmanlı’da olduğu gibi fakirleştirildi. Cumhuriyet ayağı çıplak çocukları alıp okuttu. Doktor, avukat, öğretmen, müzisyen, ressam, bilim adamı yaptı. Artık fakirleşen Türklerin çocuklarını okutabilmesi mümkün değildir. Türk Çocukları küresel ve yandaş şirketlere boğaz tokluğuna marabalık yapacak duruma düşürüldü.
Köyler çeşitli hileli yasalarla boşaltılıyor. İnsanlar köylerinde kendi arazisine ev yapamıyor. Ev yapabilmesi için arazinin yanından kayıtlı yol geçmesi gerekiyor.. Boncuk misali evler yola dizilecek!? Komedi gibi. Kaç arazinin yola kıyısı olabilir ki? Köyler boşalmalı ki, vatan kavramı da toprakla birlikte yok olsun. Ortada küresel sisteme uyumlu, vatansız şebekler kalsın.
Bir makaleye sığdıramayacağım kadar ihanet el ele işleniyor. Türklerin ölçüsü alındı, tabut hazırlanıyor. İç Anadolu Türkleri (Haham Başının ben kurdum dediği) tarikatlarda vatansızlaşıyor, mankurtlaşıyor. Ve benim güzel (!) insanım;
YCHP’nin seçimi nasıl kaybettiğini tartışıyor.
2. Cumhuriyetçilerin ele geçirdiği YCHP, referanduma katılarak meşrulaştırdığı, TEK ADAM rejimine yol verdiği gün bütün seçimleri kaybetmiştir. Millet İttifakı aldığı oyların %50’sini de KERHEN verilen oylardan aldı. Kurulan tahterevalli oyununda iki ittifaktan birine oy vermeye zorlanan, hatta mecbur bırakılan seçmen, AKP’den kurtulmak için oyunu kerhen Millet İttifakına verdi. Konuştuğum birçok eğitimli insan şunu söyledi;
“Önce bu yağmacı, karanlık yapıyı gönderelim. Millet İttifakı kazanınca yargı bağımsız olursa, bunlarla mücadele etmek çok daha kolay olur.”
Yani Millet İttifakına oy verenlerin önemli bir kesimi Millet İttifakına bağımsız yargı için oy verirken, Millet İttifakı gayri milli uygulamaya giderse mücadele etmek, karşısında durmak için oy verdi.
Bu günkü meclis aritmetiğine bakarsak, YCHP ve İYİP’in de katkıları Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanı gericilerin sayı üstünlüğünü ele geçirdiğini görürüz. Bu durum da göz ardı edilmesin! TBMM Meclis-i Mebusan’a dönüşmüştür. Meclis-i Mebusan’ın vekillerini artık okuyanlar araştırsın.
***
Sevgili Türkler, uzaktan kumandalı, içerideki öncü işgal güçlerinin yataklık ettiği, iç savaşa ve dolayısı ile NATO’nun müdahalesine imkan verecek bir bombanın üzerine oturtulduk. Partiler bizleri oyalıyor. Gerçekleri görmemizi engelliyor. Seçmenini kontrol altında tutuyor.
Ermenistan sınırından başlayarak sınırlarımızdaki mayınlar temizlendi. Ülkemiz her türlü girişe açık hale getirildi. 21. Yüzyılın savaş yöntemi, hedef ülkelere taşımalı teröristleri sokarak iç savaş çıkartmaktır. Libya, Suriye gibi ülkeleri bu yöntemle karıştırıp parçaladıklarını unutmayalım.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk T.C. Devletini dönme-devşirme meclisi olan Meclis-i Mebusan ile kurtarıp kurmadı. Türk Milleti ile birlikte kurdu. Bütün vatanseverler bir araya gelmezsek, ülkemize sokulan katiller, hilafet isteyen yerli misyonerler, İŞİD kalıntıları ayaklanıp (ki, hepsi silahlandı), bir kıyıma başlayabilir. HÜDAPAR yeşillik olsun diye meclise sokulmadı.
İzmir ve Eskişehir gibi Cumhuriyet rejimini benimsemiş insanların çoğunluk olduğu illerde ilk ve orta eğitim okullarına imamların, Kur’an Kursu hocalarının görevlendirilmesi Rehber İmamlık rejiminin ön denemesidir. Pedagoji eğitimi almayan, dünyayı tek renkle okuyan bu insanların görevlendirilmesi İzmir ve Eskişehirli veliler tarafından reddedilmelidir.
Türk Milleti partiler üstü bir birliktelik sağlayıp, vatanına, devletine, şerefine, namusuna sahip çıkmalıdır. Bu birliktelik bölen görevi yapan, cambaza bak oyunuyla halkı kontrol eden partilerin güdümünden çıkmadan BA-ŞA-RI-LA-MAZ!
Azim ve Karar, 13.06. 2023
13 notes · View notes
nefes3534 · 2 years ago
Text
Kendisi kuzey kıbrıs yönetimi parlamentosu cumhuriyetçi türk partisi – birleşik güçler (ctp-bg) milletvekili.
25 notes · View notes
onderkaracay · 1 year ago
Text
Tumblr media
Cumhuriyetçi Atatürkçü İlahiyatçılardan
Kamuoyuna Bildirge - 1
İslam, halkın köle – hür, yoksul – varsıl diye sınıflara ayrıldığı vıı. Yüzyıl Mekke’sinde bir özgürlük ve adalet hareketi olarak doğdu. İslam peygamberi Hz. Muhammed, sınıf ayrımcılığına karşı kardeşliği, köleliğe karşı özgürlüğü ikame etmek için mücadele etti. Kur’an, akılcılığı temel alan bir kitap kimliğiyle dönemin koşullarında bir özgürlük ve adalet manifestosu olarak peygamberin dilinden insanlara ulaştı.
İslam’ın adalet ve özgürlüğü temel alan eşsiz düzeni, Medine Sözleşmesi ile pratize edildi. Böylece kölelerin kölelikten, yoksulların yoksulluktan kurtuluş süreci başlamış oldu. Bu süreç, peygamberimizin vefatına değin aynı minvalde ilerledi. Ancak, peygamberin vefatını takiben başlayan ve özellikle Emeviler dönemiyle iyice belirginleşen yeni süreçte kölelik, İslami bir kisveyle kurumsallaştırıldı. Tarihin ve toplumun doğal akışı içerisinde çoktan ortadan kalkması gereken kölelik kurumu, saltanatçı ve hilafetçi İslam anlayışıyla kalıcı hale getirildi. Aynı şekilde yoksulluk da servet hırsı ve ganimetçi zihniyet nedeniyle ortadan kaldırılamadı. Aşırı zenginleşen bir avuç insan dışında geniş Müslüman kitleler fakirliğe mahkum edildi. Emevi neslinden olup da Ömer Bin Abdülaziz vb. birkaç kişi gibi Emevi zulmüne itiraz edenler hariç bu hanedanın İslam’a verdiği zararı anlatmaya kelimeler kifayet etmemektedir.
Öyle ki 680’de Kerbela’da peygamber torunu ve yakınları Emevi saltanatının vesayetçileri tarafından katledilip Hz. Muhammed’in manevi mirasının son unsurları da çöle gömülerek İslam’a ihanetin zirvesine ulaşıldı. O günden itibaren gerçek Müslümanlar muhalefete çekildi. Saltanat ve hilafet yüzlerce yıl boyunca Müslüman toplumların üzerinde bir baskı ve zulüm aracı olarak varlığını sürdürdü. Yaklaşık 1400 yıllık İslam tarihi boyunca kısa aralıklar dışında Müslümanlar, bilime sırt çeviren ve aklı nakil karşısında önemsizleştiren siyaset ve din esnafı yüzünden büyük mahrumiyetler yaşadılar. Sultanlar ve halifeler iktidarlarını ganimetler ve halka yükledikleri ağır vergilerle sürekli kıldılar.
Saltanat ve hilafet düzeni, özgürlükçü İslami düşüncenin gelişimini engelledi. Her yeni fikir, fitne etiketiyle mahkum edildi. Başta Ebu Hanife ve ehlibeyt neslinden gelen imamlar olmak üzere pek çok Müslüman bilgin, sözde İslami yönetimler tarafından çeşitli zulümlere uğratıldı. Özgür düşünceli İslam filozoflarının çoğu sultanlarla işbirliği içinde hareket eden sözde ulema tarafından kafir ilan edildi. Bundan dolayıdır ki İslam toplumları içerisinden yeterince bilgin ve mucit yetişmedi.
Batıda başlayan aydınlanma felsefesinin doğurduğu yeni süreç, xıx. Yüzyıla gelindiğinde büyük bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ve çeşitli düşünsel akımların önünü açtı. İnsanlık, din adamlarının, sultanların / kralların, halifelerin teokratik egemenliğine ve inancın aklın önüne geçirilmesine karşı laikliği keşfetti.
Laiklik, din ve inancın akıl üzerinde kurduğu baskıyı ortadan kaldırmak ve dinsel erki yok edip halkın iktidarını kurmak için bulunan bir anlayış olarak hızla yayıldı. Bu yayılış bazen devrimlerle, bazen de aydınların başlattığı ve tamamladığı düşünsel evrimlerle gerçekleşti. Kaldı ki İslam’ın özü laikliğe dayanmakta, bu özden uzaklaşıldığında inancın din ile olan bağı da kopmaktadır.
Yaklaşık bin yıl boyunca aklı ve özgürlüğü, saltanatçı ve hilafetçi teokratik iktidarlar eliyle tutsak edilen Türk toplumu da insanlığın ulaştığı bu yeni evreye yönelme yolunu tuttu. Bu yöneliş, Osmanlı’nın özellikle son yüzyılında cereyan eden özgürlükçü hareketlerle ivme kazandı. Sonuçta Türk toplumu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları eliyle aklın ve bilimin önünde yüzyıllardır bir engel olarak duran saltanat ve hilafeti kaldırarak laiklik esasına dayalı cumhuriyet rejimine geçti.
Cumhuriyet büyük bir devrimdir. Aklı özgürleştiren, bilimin önünü açan, hurafe ve bidatlara karşı İslami düşüncenin doğmasını sağlayan laiklik, deyim yerindeyse cumhuriyetin ruhudur.
Cumhuriyet devriminin önderi olan büyük Atatürk, gerçekleştirdiği devrimlerle medeni bir toplum hedefi doğrultusunda az zamanda çok ve büyük işler başarmış emsalsiz bir kahramandır.
Cumhuriyet, adeta Medine Sözleşmesinin güncellenmiş hali olarak nebevi mirası xx. Yüzyılda yeniden dirilten görkemli bir devrimdir. Bu devrimi ve devrimin önderini savunmak samimi her müminin görevidir.
Cumhuriyeti ve onun ruhu olan laikliği İslam karşıtı olarak yaftalamak, ardılları tarafından kurumsallaştırılan Muaviye ve Yezid’in uygulamalarını İslam sanmaktan başka bir şey değildir. Özetle, cumhuriyete karşı olup halifelik özlemi duymak ve saltanat sevdasına kapılmak; İslam’ı Emevi ırkçılığının yararına yorumlayıp bu şekilde yaşamaya çalışmakla eşdeğerdir.
Bu nedenle bizler, Cumhuriyetçi Atatürkçü İlahiyatçılar olarak son dönemde laik cumhuriyetimize ve Atatürk ilke ve devrimlerine yönelik ağır saldırıları ibretle, teessürle izlemekte ve not etmekteyiz.
Bu bağlamda, yüksek bir kararlılıkla belitelim ki, öğretim programlarından ve özellikle de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders müfredatından Atatürkçülük ve laiklikle ilgili konuların çıkarılması yahut azaltılmasını, müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesini ve Atatürk anıtlarına yönelik çirkin saldırıları kabul etmek mümkün olmadığı gibi önemsizleştirmeye çalışmak da düpedüz bir gaflettir.
Öğretim programlarının laiklik ilkesi doğrultusunda yeniden düzenlenmesi şarttır. Bizler; cihatçı, ganimetçi, fetihçi değil; akılcı, bilimi esas alan, aydınlanmacı ve laikliği güçlendirici bir müfredatın başta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri olmak üzere bütün dersleri içine alacak şekilde yeniden belirlenmesini talep ediyoruz.
Öte yandan İmam Hatip Liselerinin ve İmam Hatip Ortaokullarının sayılarının hızla artması ve din öğretiminin kalitesizleşmesi sonucu liyakatsiz din görevlilerinin dini hayata verdikleri zararın, telafisi zor sonuçlara yol açtığını da üzüntüyle belirtmek durumundayız.
Müftülüklere nikâh kıyma yetkisi iyi niyetli bir uygulama gibi gösterilmeye çalışılsa da yol açacağı sorunlar tahminlerin ötesinde olacaktır. En başta bu uygulama Müslüman din görevlilerini Hristiyanlıkta olduğu ruhbanlaştıracak ve müftülerimizin papazlaştırılmasına sebebiyet verecektir.
Bu, İslam’ın Hristiyanlaştırılması gibi bir tehlikenin kapılarını açacaktır. Bu nedenle nikâh kıyma yetkisinin mevcut haliyle kalmasından yanayız.
Atatürk anıtlarına yönelik çirkin saldırıları gerçekleştirenlere karşı caydırıcı cezaların verilmesi elzemdir. Aynı şekilde sosyal medyada büyük Atatürk’ün aziz hatırasına saygısızlık manası taşıyan her türlü yazı, yorum ve görüntü takip edilmeli, failleri süratle cezalandırılmalıdır.
Bizler, Cumhuriyetçi Atatürkçü İlahiyatçılar olarak, bundan önce bireysel anlamda yaptığımız cumhuriyet devrimi ve Atatürk müdafaasını bundan sonra birlikte ve eşgüdümlü bir biçimde devam ettireceğiz. İnanıyoruz ki ilerleyen süreçte aramıza yeni ilahiyatçı arkadaşlar da katılacaktır.
Son olarak; 1923’te Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti yerine yeni bir devlet kurmaktan bahsedenleri, Atatürk’ün hatırasına yönelik ağır hakaretlerde bulunanları, Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmeye çalışanları ve toplumumuzu yeniden saltanat ve hilafet karanlığına sürüklemek isteyen şer fikirli kafaları şiddetle kınadığımızı ilan eder, kamuoyumuzun yüksek bilgisine saygıyla sunarız.
Cumhuriyetçi Atatürkçü İlahiyatçılar
Cemil KILIÇ / İlahiyatçı Yazar – Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
Nazif AY / İlahiyatçı Yazar – Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
Mehmet Ali ÖZ / İlahiyatçı Yazar – Emekli Din Görevlisi
Yusuf Gökhan ÇOLAK / Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
Yusuf DÜLGER / Emekli Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
Kamil Hayati AYDIN / Emekli Müftü
Mehmet GÖL / İlahiyatçı - Emekli Kültür Müdürü
Lütfullah Kaleli / Emekli Din Görevlisi – Yazar
8 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years ago
Photo
Tumblr media
GUERNİCA ve AMPUL
Guernica Tablosu - Picasso'dan Savaşın Dehşetini Gösteren Ölümsüz Bir Eserdir.
İspanya'da iç savaş yıllarıdır. Bir tarafta faşist olarak nitelendirilen Franco, diğer tarafta ise demokratik Cumhuriyetçi hükümet vardır. Bu sırada iç savaşın en acılı sahnelerinden biri yaşanır. İspanya'nın kuzeyinde şirin bir Bask bölgesi kasabası olan Guernica, Franco'ya şiddetli şekilde direnmektedir.
Franco, halkının gözünü korkutmak için Hitler ile anlaşır ve Nazilerin ürettiği yeni bombaların Guernica'da kullanılmasına izin verir. 26 - 27 Nisan 1937 tarihinde Alman ve onlara destek olan İtalyan uçakları Guernica'ya bomba yağdırır. Bombalamada 1600 civarı insan hayatını kaybeder, yüzlerce insan yaralanır ve Guernica neredeyse yerle bir olur. Olayın daha acı yönü ise buradaki insanlar silahlı değildir, erkekler savaşta olduğu için genelde de kadın, çocuk ve yaşlılar vardır. Buranın askeri veya stratejik bir önemi de yoktur. Yani Franco, sadece halkının gözünü korkutmak için dünya üzerindeki ilk uçaklı bombalamaya izin verir.
Pablo Picasso, bu sırada Paris'te yaşar ve İspanya'daki Cumhuriyetçi hükümet ondan Paris'te yapılacak uluslararası bir sergi için resim yapmasını ister. Konu ararken The Times gazetesinde "Guernica Trajedisi: Şehir hava bombardımanında yerle bir oldu" haberini okur ve oldukça etkilenir. Daha sonra bu konuyla ilgili; "Paris'te bulunan ve Hitler'in yeni savaş uçaklarının gücünü denemek amacıyla İspanya'da bir kenti bombaladığını radyodan duyan bir İspanyolsanız ağlarsınız. Eğer bir ressamsanız resmedersiniz." der.
***
Picasso, kubist bir yaklaşımla insan ve hayvan organlarının parçalanmış ve iç içe geçmiş resmi olan Guernica'yı bu şartlar altında yapar. Tablo, yaklaşık 3,5 metre yüksekliğinde ve 7,8 metre genişliğinde tuval üzerine sadece siyah ve beyaz renkler kullanılarak yapılmış devasa bir yağlı boya resmidir.
Resmin merkezinde acı içinde ve yıkılmak üzere olan bir at görünür. Atın acı çekmesinin sebebi ise karnına saplanmış olan mızraktır. Atın burada savaş boyunca acı çeken Guernica'nın insanlarını temsil ettiği düşünülür. İnsanlığın kaba kuvvet karşısında pes edişini simgeler.
Atın tam üzerinde göz gibi görülen bir ampul görülüyor. Ampul, İspanyolca'da "bombilla" şeklinde yazılır ve ikinci anlamı da bomba demektir. Dolayasıyla mekanın tepesindeki ampul Guernica'ya yağan bombaları sembolize eder.
Atın altında ise parçalarına ayrılmış ölü bir adam figürü göze çarpar. Elinde tuttuğu kılıçla kolu bedeninden ayrılmış durumdadır. Ancak elindeki kılıcın sapından bir çiçek filizlenir. Diğer eli ise açık halde ve kesik izleri görülür. Bu ise, bu kişinin ellerini kullanarak iş yapan bir köylü ya da işçi olduğu izlenimi uyandırır. Sol tarafta kucağındaki ölü çocuğa ağlayan bir kadın figürü var. Onun üzerinde ise kuyruğu havada bir boğa görünür. Boğa, İspanya'yı sembolize eden bir hayvandır. Boğanın kuyruğunun havada olması kızgın olduğunu gösterir, yani İspanya iç savaşına bir göndermedir. Boğanın arkasında belli belirsiz gözüken güvercin motifi yer alır. Güvercinin kanatlarından birinde barışı simgeleyen zeytin dalı görünür. Güvercinin gövdesinden beyaz bir ışık ortama yayılır ve bu ışık umudu simgeler. Güvercinin ağzı açıktır, çünkü olanlara yapabileceği başka bir şey yoktur.
Atın sağ üst tarafında bu vahşi sahneye elinde lamba ile fırlayan, korkusu gözlerinden okunan bir kadın figürü görülür. Bu kadının altında ise yalpalayarak sahneye giren bir kadın figürü daha betimlenir. Kadın parlayan ampule boş gözlerle bakmaktadır. Onların arkasında sağ uçta ise bir adam dehşet içinde kollarını kaldırmış ve yukarıdan aşağıdan ateşle sarılmış durumda. Bu figürün sağ eli uçak görünümünde çizildiği için ressamın Guernica'yı bombalayan uçaklara bir gönderme yaptığı şekilde yorumlanır. Bunların yanında atın gövdesindeki kafatası, atın altında ve boynuzuyla atın karnını deşen boğa gibi pek çok gizli figür ve imgeler de Guernica'da yer alır. Picasso'nun asıl amacı, savaşın vahşetini ve yapılan katliamı insan ve hayvan figürlerinin gözlerinden izleyiciye yansıtmaktır. Burada savaşın yarattığı yıkım, vahşet ve sonuçlar ölümsüzleştirilir. Resimdeki boğalar savaşın insani ve hayvani boyutlarını birlikte yansıtır.
Bu tablo savaş karşıtlığının dünyada bilinen en önemli sembolü haline gelmiştir. İnsanlar üzerinde yarattığı dehşet, acıma ve çaresizlik hisleri savaşın getirdiği telafisi mümkün olmayan kötülükleri gözler önüne serer. Picasso, vasiyetinde bu eseri Franco rejimi sona erdikten sonra teslim edilmek üzere İspanya halkına bırakır. Eser, Picasso'nun doğumunun 100 yılı olan 1981'de Franco'dan kurtulmuş İspanya'ya gönderilir.  Madit'te Reina Sofia Müzesi'nde sergilenir.
Tumblr media
GUERNİCA ŞEHRİNİN BOMBALAMA SONRASI GÖRÜNTÜSÜ
9 notes · View notes
by-hulusi · 2 years ago
Text
BEKİR COŞKUN…
Bir gece yatıp kalktık…
Türk Ordusu yok…
Darbe yapacaklardı ama silahları tarlada gömdükleri yeri de unuttular demek…
Darbe olacak mıydı, olmayacak mıydı derken, ordu artık yoktu…
*
Bir gece yatıp kalktık…
Yargı yok…
Yargıyı bölüşmüşler yarısı hocaya, yarısı imama…
*
Bir gece yatıp kalktık…
Cumhuriyetçi aydınlar yok…
Hücrelerdeler…
*
Bir gece yatıp kalktık…
Medya yok…
Yarısını almışlar parayı bastırıp, kalan yarısının da gırtlağına bastırıp…
*
Bir gece yatıp kalktık…
Ben yokum…
Muhterem karıma “Ben yok muydum şu köşede yahu?” dedim…
“Yoksun, kovuldun” dedi…
Ağladı…
*
Bir gece yatıp kalktık…
Laiklik yok…
Devlet tekbirle açılıyor…
*
Bir gece yatıp kalktık…
“Türk” yok
*
Bir gece yatıp kalktık…
Bayrak yok…
*
Bir gece yatıp kalktık…
Yarısı gitmiş…
“Türkiye” de yok…
*
Bir gece yatıp kalktık, marşlar yok, andımız yok, bayramlar yok…
Bir gece yatıp kalktık, bu 4+4+4’tür dediler…
Çocuklar yok…
*
Bir gece yatıp kalktık…
Cumhuriyet yok…
*
Ve bir gece yatıp kalktık ki..
Biz yokuz…
*
Yatma o zaman…
Kaldır başını artık…
Bir böcek gibi ezilip, bir dal gibi kırılıp, bir sürü gibi güdülüp,
bir toz gibi üfürülüp, bir ot gibi sökülüp, bir kuş gibi vurulacağına…
Yatma…
(3 Ocak 2015)
Nurlar içinde ol Bekir Coşkun. “Pako” ya da selam söyle üzülmesin. Arkadaşlarının hepsi deprem bölgesindeydiler…
HER "TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞIYIM ve NEREDEN NEREYE GELDİK" DİYENLERİN OKUMASI GEREKEN YAZI…
5 notes · View notes
hetesiya · 2 years ago
Text
Nitekim Mustafa Kemal 1923 ile 1938 arasında fiilen cumhuriyetçi sultan konumuna sahipti. Bazı Kemalist tarihçiler yıllarca Tek Adam sistemini tarihimizin derinlerinden gelen öz be öz yönetim sistemi olarak savundular.
1 note · View note
veganlogicdinamo · 9 months ago
Text
HALK FRENE BASTI!
Ekonomik krizin silindir gibi ezip geçtiği emekliler ve emekçiler son nefeslerini vermek üzereyken AKP’li Cumhurbaşkanı'nın alay eder gibi bütçede onlar için para kalmadığını söylediği, Filistin meselesi siyasette kullanılırken İsrail ile ticaretin son hızla sürdürüldüğü, adliyelerde şeriat ve hilafet çığlıklarının atıldığı, anayasanın ilk dört maddesinin tartışmaya açıldığı, iktidarın 29 Ekim’de Cumhuriyetin 100. yılında kutlama yapmaktan bile kaçındığı bir ortamda, seçmenler bu gidişata birilerinin dur demesi gerektiğini gördü.
Muhalefetteki ittifak siyaseti bozulup partiler kendi adaylarını çıkarınca da seçmen AKP’yi cezalandırmak için onun karşısında en şanslı gördüğü adaylar için oy kullandı. Karşıdevrim bu kadar azmışken, halk yoksulluktan inim inim inlerken gereğini yaptı ve AKP’yi sandıkta gömdü.
Bu nedenle 31 Mart’ta alınan sonuçlar, öncelikle sağduyulu seçmenin, Cumhuriyetçi demokrasiyi savunan laik kesimin başarısıdır.
7 notes · View notes
birfinansci · 8 days ago
Text
Trump'tan Kongre'ye 'Acelesi Olan Geçici Bütçe' İsteği!
ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiği açıklamalarda, Demokratların isteklerine yanıt veren bütçe önerisine sert eleştiriler yöneltti. Trump, Cumhuriyetçi partiyi, Demokratlara taviz vermeden daha basit bir bütçe önerisi sunmaları konusunda uyardı ve hükümetin kapanma ihtimali üzerine kararlı bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğini savundu. Bütçe önerisini…
0 notes
goceciblog · 12 days ago
Text
Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi: Edirne’de Türk Milleti İçin Türk Halkı için Umut Yeşeriyor
Türk milletinin, Türk halkının refahı ve bağımsızlığı için yola çıkan Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi, Edirne’de Av. Barış Ateş liderliğinde örgütleniyor. Millî bilinç, Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılık ve kamucu politikalarla Türk milletini aydınlık yarınlara taşıma kararlılığıyla çalışmalarına başladı.   Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi (CVP) (Kısa adı CeVaP) Türk milletinin aydınlık…
0 notes
baybaykus · 11 months ago
Text
Kıt aklınca bana yazan Ümmetçi Kardeşim iyice oku, ama okuduğunu anlamadan sakın cevap Yazma...
Sana ne diyeceğim, cahilsin diyorum, alınıyorsun.
Yeterince okumamış ve araştırmamışsın diyorum, kabul etmiyorsun.
Görmemiş ve Yaşamamışsın diyorum güceniyorsunn.
Cahil olmana değil, cahillikte diretmene kızıyorum.
Yine de Seni doğrudan, doğruya suçlamıyorum.
Sen ve senin gibi, saf İnsanları, iyi niyetli arkadaşları.
Türk halkını hususi cahil bırakanların...
Karanlığa sürükleyenlerin ve sonrasında amaçları doğrultusunda bir maşa gibi kullananları öyle hakaretler öyle küfürler ediyorum ki küfürün bile yüzü kızarıyor...
Kardeşim ;
Her seviyede Araplar ile tanıştım.
Mevcut Dini Yapı ve İnanç sistemlerini inceledim.
Vardığım Sonuç ;
"Her ne arayacaksan, kendinde aramalı, her ne istiyorsan, Özünde bulmalısın..."
Kim ki ;
Arabın Şahsına,
Arabın Diline,
Arabın Kültürüne,
Arabın Giyimine,
Yaşam Biçimine
Kutsiyet atfediyorsa, bilmeni isterim ki;
Ya Cahildir,
Ya Kandırılmıştır,
Ya da Menfaat karşılığı Satılmıştır...
Dikkatli OKU Yazdıklarımı ;
Sana Din demiyorum.
Din ortak bir kavramdır ve genel olarak Türkler de Müslümandır.
Kaldı ki Müslüman olmayan,
Türkler ve
Türk Boyları Kardeşlerimiz de vardır.
Hepsine Sevgimiz ve Saygımız sonsuzdur.
Müslüman olup da arap veya Türk olmayan farklı Milletler ve Ülkeler de mevcuttur...
Bu durumda, İslam Dini ;
Hiç bir Ülkenin,
Hiç bir Milletin,
Hiç bir Cemaat ve Grubun Tekelinde Değildir.
Arap iyi Müslüman da,
Türk kötü Müslüman mı..?
Bu hayranlık..?
Empatizanlık..?
Özentilik neden..?
Dünyadaki tüm Müslüman Milletler ;
Arap gibi giymek,
Arap gibi yemek,
Arap gibi konuşmak,
Arap gibi okumak,
Arap gibi yaşamak
Zorunda mıdır..?
Kaynak nedir..?
Ölçü nedir..?
Doğru nedir..?
Kaynak “Kur’an-ı Kerim" dediğini duyuyorum.
Ama Kaynağı da ; İyi okumuyorsun.
Okusan da anlamıyorsun.
Kelimelerin mânasını bilmiyorsun.
Kaynağın anlayacağın Dilde.
Türkçe olarak okunmasını.
Duaların Türkçe edilmesini istemiyorsun.
Çünkü,
Sana öyle diyorlar,
Öyle öğretiyorlar,
Öyle aşılıyorlar..
Hiç sorup, araştırdın mı..?
Diğer Dinler ve Kitaplar nasıl..?
Mesela İncil neden öyle değil..?
Her Ülke kendi Dilinde Dualarını Okuyor, İbadetini Yapıyor.
Ortodokslar mesela, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Yunanistan vs.
Hepsi kendi Dillerinde.
Kendi kültürlerinde inançlarını harmanlayarak Dinlerini yaşıyorlar...
Ayrıca,
Müslüman Ülkelerde,
Arap Kültürünü hâkim kılmak için yıllık ne kadar Bütçe ve Finansal Kaynak ayrıldığını biliyor musun..?
İsimleri ve faaliyet alanları farklı görünse de, ortak amaç ve zihniyetleri “Arabizm” olan.
Dernek, Cemiyet, Parti, Vakıf, Cemaat, Tarikat vs. yapıların.
Sadece Bayramdan Bayrama topladıkları Kurban Derileriylemi giderlerini karşıladıklarını sanıyorsun..?
Onlar ;
Bir tek bağışlarla mı geçiniyorlar..?
Yalnız aidatlarla mı ayakta duruyorlar..?
Kimler destekliyor..?
Hangi Arap Ülkelerinin Diasporası var bu oluşumların arkasında..?
Harcanan bu devasa Sermaye,
Nasıl geri dönüştürülüyor..?
Sen daha neyin Orucu Bozup-Bozmadığını öğrenemedin ki, bunları nerden bileceksin..?
Günde 10 Bin defa Tesbih Çekmeyi.
20 Bin defa Tekbir Getirmeyi,
Ders mi ilim mi sanıyorsun..?
Ümmetçi Kardeşim ;
Aklını kullan,
Hipnoz olma,
Kimseye biat etme,
Gözlerini aç..!
Din kullanılarak Dünya Geneline yayılan Arap Emperyalizmini gör.
Selefi Arapçılığı fark et..!
Bir Türk Vatandaşı olarak,
Bütün İnsanlara,
Dinlere,
Dillere,
Kültürlere elbette saygı duyuyorum ama kimsenin de.
Türk Dilini,
Dinini,
Töresini ve Kültürünü Araplaştırmasına,
Yozlaştırmasına,
Tahrip etmesine iyi gözle bakmıyorum ve kayıtsız kalamıyorum...
Çünkü ben Ümmetçi değil,
Özü ve Sözüyle bir
Türk Milliyetçisiyim,
Vatansever,
Devrimci,
Halkçı,
Cumhuriyetçi,
Laik,
Yurtseverim...
Senin o hiç sevmediğin,
Mustafa Kemal ATATÜRK...
Benim Hayat Liderimdir.
Senin hoşlanmadığın,
Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi,
Benim Vazgeçilmezimdir.
-Arşiv Saka
2 notes · View notes