Would you look at that, Hürrem is starting to actually try to help herself, kudos to that I guess.
She'll still get shout out of a cannon as a ball rather than actually apologize to anyone but the Sultan, but it's amazing progress nonetheless.
Poor Ayse Hatun, btw.
Currently having the HP style "no one believes me yet I know" arc, and also utterly dumbfounded by Hürrem acting like a human.
Poor girls feels like she's been gaslit by the entire harem.
On that note, Dammit Sadika you were going so good and now you risk your cocer every scene, lmao.
Boncuk literally only got off because in this Palace people are more concerned with not stirring up stuff than with actually getting to the bottom of something.
Gericilerin bir kesimi çarşafın Ahzap suresi 59. ayetinde geçen cilbab olduğunu öne sürerler. Yalandır.
Ahzap 59. Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Cilbab, dış elbisedir ama çarşafla ilgisi yoktur. 2 parça değil, tek parça gömlektir ve kadınlar kullanabildiği gibi erkekler de kullanır. Erkeklerin kullandığına dair hadisler de vardır. İşte biri:
(Cilbabı [gömleği] haram olan erkeğin namazı kabul olmaz.) [Bezzar]
Araplarda ne İslam öncesinde ne de İslam’ın ilk dönemlerinde çarşaf giyildiğine dair hiçbir bilgi-kayıt yoktur. Eski din kitaplarında da nafaka olarak verilen giysi listelerinde çarşaf geçmez. Dolayısıyla çarşafın İslam’a çok sonra girdiğinde bir şüphe yoktur.
Çarşafa Osmanlı’da 19. Yüzyılın sonlarında rastlanmaya başlanır. Yani Anadolu Müslümanlarında çarşafın tarihi 150 yılı bulmaz. İlk olarak Tanzimat döneminde hacca gidenlerin İranlı hacılardan görerek getirmeleriyle ülkeye girmiştir. Ancak başlangıçta tutulmamış ve din çevrelerince bidat olarak nitelenmiştir. Zaman içinde çarşaf kullananların sayısında artış yaşanmış, 1870’lerde yaygınlaşmıştır. Sultan 2. Abdülhamit tarafından İslam’da yeri olmadığı ve çarşaf giyenin erkek mi kadın mı olduğunun anlaşılmadığı gerekçesiyle yasaklanmıştır. Ancak 1913’de Rumeli’deki Ortodoks ve Yahudilerin giyimlerinden alışkanlık kazanan muhacirlerin göçüyle yeniden yayılmaya başlamıştır. (Diyanet Vakfı İslam ansiklopedisi)
Bununla birlikte ''çarşafın'' kökenleri Sümerler'e uzanır, Muazzez İlmiye Çığ, konuyu derinlemesine yazmış,.. Tarihte farklı algılanırmış şimdi bunları bilmeyen ''dine saldırı'' sanıyor, Dini Tanrıyı şekil ritüellerine sıkıştırmışlar devam ediyorlar, TEVRATI OKUDUYSAN BİLİRSİN... ÖRNEK: Çarşafın kökeni paganlara dayanır:
Müslümanlara Yahudi ve Hristiyanlardan geçen çarşafın bu 3 dinle de ilgisi yoktur. Hristiyanlığa ve Museviliğe de paganlardan geçmiştir. Tevrat’ta peçe fahişe giysisi olarak anlatılır.
Tekvin/38/14. Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı`nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15. Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
Tabletlerden ortaya çıkarıldığına göre Sümer-Akad döneminde tapınak fahişelerinin yani kutsal rahibelerin örtüleri çarşaf şeklindeydi ve yüzü, başı örterdi. O dönemde halk açık giyerken, fahişeler kapanırdı, aynı Tevrat’ta bahsedildiği gibi. Ta ki Asurlulara kadar. Asur yasalarından anlaşıldığı üzere, Asurlular tam tersini uygulamaya geçtiler. Fahişelerin açık olmasını, fahişe olmayan kadınların ise kapanmasını şart koşar.
Aynı Asurluların yaptığı değişiklik gibi zaman içinde Yahudiler ve ardından Hristiyanlar da giyim şeklini değiştirdiler ve örtündüler. İslam’da o yolu izledi. Suriye ve civarındaki gayrimüslim giysileri Müslümanlara da intikal etti ve günümüzde sanki hakiki Müslüman kadın giysisi çarşafmış gibi halka pompalandı. Öyle ki başörtülü, türbanlı hatta pardesülü kadının giyimini bile yetersiz görerek eleştirecek ve çarşafı dayatacak derecede yaygınlaştı.İLKEL çağlarda sihir ve büyü düşüncesi hákimdi. İnsanoğlu kadının çocuk doğurmasına akıl erdiremiyordu. Bunu gizli bir güç olarak yorumluyordu. Bu nedenle kadından hem korkuluyor, hem de ona saygı duyuluyordu.Öte yandan ilk çağda birçok alanda üretimi kadınlar başlatmıştı: İp, sepet dokuma, ağla balık avlama, toprak kap, ateş yakıp yemeği pişirme, tarak, kaşık, madeni eşyalar, boncuk, ilk hekimlik ve şifalı otlar gibi buluşlar kadının eseriydi.
Kadının el üstünde tutulduğu "anaerkil" dönem binlerce yıl sürdü.
Ne zaman insanoğlu doğal olayları kavramaya başladı, "büyü" bozuldu. Artık kadının nasıl çocuk sahibi olduğu anlaşılmıştı!
Yetmezmiş gibi erkekler, üretim biçimini ve savaş aletlerini geliştirdi; din devleti, tapınak-saray-ordu biçimindeki erkek egemen örgütlenmesine yöneldi; kadının "saltanatına" son verdi!Yaklaşık 4 bin yıl önce Babil İmparatoru Hammurabi’nin kanunlarında kadının sosyal statüsü ilk kez yazılı yasa haline getirildi: "Kadınlar sokağa çıkarlarken başlarını açmamış olacaklardır."
Bu kanun yeniydi, ama uygulama eskiydi. Sümer, Asur, Hitit, Urartu, Akad gibi site devletlerinde de benzer uygulamalar vardı.
Kadını örtüye sokmanın temel nedeni, hür kadın ile köle kadınların birbirinden ayrılmasını sağlamaktı. Yani amaç, hangi kadının bir erkeğin koruması altında, hangisinin ise "kolay av" olduğunu göstermekti!
Eski Anadolu kültüründe olan bu örtünme anlayışı, dünyanın çeşitli topluluklarında da vardı. Onlar genellikle meseleyi mitolojik öykülere dayandırıyorlardı.
Örneğin, Japon mitolojisinin kutsal kahraman Okikurumi, Aynular’a kültür ve uygarlığı öğretmek üzere tanrıların cennetinden yeryüzüne inmişti.
Cennete dönmeden önce Aynular’dan bir kadınla evlendi. Karısına, yiyecekleri kabile halkına dağıtma görevi verdi. Ancak bunun için de bir koşulu vardı; hiç kimse karısının yüzüne bakmayacaktı. Yani örtünecekti!Çarşaf, önce Hititler’de ortaya çıktı.
Bu konuda, Ankara/Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde pişmiş toprak bir kabın üzerindeki resim bize önemli bilgi veriyor.
Kutsal evlilik töreninde, tanrıçayla, tanrı adına kralın evlenmesi için yapılan ayini anlatan resimde tören sırasında gelin tanrıça, günümüzdeki çarşafın birebir aynısını giyiyordu.
Ve ne yazık ki, kendine güvenli, rahat, buyurgan tavırlı kralın karşısında, edilgen, teslimiyetçi duran bu kara çarşaflı tanrıça gelin, Sümer’deki kendine güvenli tanrıça karakterinden hayli uzaktı.
Kadınlar artık örtüye sokulmuştu. Önceleri görünen saçlar zamanla görünmez olmuştu
Interesting here how Hürrem’s exile is framed as her fault for being disobedient to the Valide Sultan, rather than because Süleyman doesn’t care about consent (not that that really exists in this system). I know Mahidevran is a special case, but I can imagine that this would be what most of the harem would have thought about Hürrem’s exile. And it speaks to the pervasive culture of victim blaming in the palace (cf. Viktoria being blamed for Boncuk assaulting her).
Tren istasyonu amiri Mesut (Şener Şen) kendi halinde yaşarken yılbaşı için milli piyango bileti alır, bilete büyük ikramiye çıkınca Mesut’un bütün hayatı değişir.
Milyarder 1986 Türkiye yapımı Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir.
Tren istasyonu amiri Mesut (Şener Şen) kendi halinde yaşarken yılbaşı için milli piyango bileti alır, bilete büyük ikramiye çıkınca Mesut’un bütün hayatı değişir.
Milyarder 1986 Türkiye yapımı Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir.
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…
Milyarder, 1986 yılı Türkiye yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği komedi dram sinema filmidir. Film Türkiye’nin küçük ilçerinden biri olan Mesudiye’deki tren istasyonunun amiri Mesut’un Millî Piyango’dan büyük ikramiye kazanması ile birlikte çevresinde gelişen olayları anlatmaktadır. Filmde Türk sinemasının bilinen kişilerinden Şener Şen, Münir Özkul, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç ve Adile Naşitgibi…