#Bina Giriş Kapısı
Explore tagged Tumblr posts
desingdoor · 11 months ago
Text
Tumblr media
Bir villanın giriş kapısı, sadece güvenlik sağlamakla kalmaz, aynı zamanda evin genel estetiğini de tamamlar. Bina giriş kapıları, villaların dış görünümünü belirleyen önemli unsurlardan biridir. Farklı malzemeler, tasarımlar ve özelliklerle birlikte birçok seçenek sunarlar.
Öncelikle, bina giriş kapılarının malzeme seçimi oldukça önemlidir. Ahşap, metal ve PVC gibi farklı malzemeler arasından seçim yapabilirsiniz. Ahşap kapılar, doğal ve sıcak bir görünüm sağlar. Metal kapılar ise dayanıklılık ve güvenlik açısından tercih edilen seçenekler arasındadır. PVC kapılar ise uygun maliyetleri ve kolay bakım avantajlarıyla dikkat çeker.
Tasarım açısından, bina giriş kapısı farklı stillerde ve desenlerde bulunabilir. Klasik, modern, minimalist veya rustik tarzlarda kapılar tercih edebilirsiniz. Kapının şekli, deseni ve süslemeleri, villanızın genel tarzına uyumlu olmalı ve estetik bir bütünlük sağlamalıdır.
Ayrıca, güvenlik özelliklerine de dikkat etmek önemlidir. Kapının sağlam bir yapıya sahip olması ve güvenlik sistemleriyle uyumlu olması gerekmektedir. Örneğin, güvenlik kameraları, alarm sistemleri ve akıllı kilitler gibi özelliklerle donatılmış bir bina giriş kapısı, evinizin güvenliğini artırır.
0 notes
enatech · 2 years ago
Text
Kayaoğlu Metal Ferforje
0 notes
idecolors · 2 years ago
Text
ferforje, yangın çıkış kapısı, Bina Giriş Kapıları, Pencere Korkulukları, demir korkuluklar, demir parmaklık, korkuluk imalatı, Balkon Korkulukları, ferforje Balkon Korkulukları, bahçe korkulukları, çelik çatı, asma kat, yana kayar kapılar, Bahçe Giriş Kapıları, bahçe kapıları, Ferforje Bahçe Kapıları, Fransız Balkon Korkulukları, ferforje korkuluk ve küpeşteler, ferforjeci, Yangın Merdiveni İmalati
0 notes
apartmangiriskapisi · 25 days ago
Text
Apartman Kapısı
Binalarda kat sahiplerinin, misafirlerin, günlük giriş çıkış yapan herkesin belirli bir noktayı kullanabilmesi için her binanın mimarisinde kapı uygulaması bulunacak bir bölge ayrılır. Bu bölgede binanın dış mimarisine, renklerine, yapısal özelliklerine ve ölçülerine göre özel bir şekilde apartman kapısı, uygulanarak kullanılır hale getirilir. Kapı, yerleşim kültüründe mahremiyeti gösteren ve yapının özel olmasını sağlayan en önemli ayrıntıdır. İnsanlar evlerinde ve işyerlerinde özenli bir şekilde kapı tercihleri yaptıkları gibi apartman girişlerinde de aynı şekilde özenli tercihler yapmaya dikkat ederler. Bu nedenle firma tarafından uygulanan bina kapısı çözümlerinde müşterilerin gösterdiği özene, isteklerine ve bina ile en uygun çözümü oluşturacak ürünlere özen gösteriliyor.
Apartman Kapıları İçin Türkiye'nin En İyi Örnekleri
Firma tarafından sunulan apartman kapıları Türkiye için en iyi örnekleri oluştururken, örnekler arasında ferforje, cam, metal, ahşap veya farklı malzemelerin birleşimi ile üretilmiş birçok model yer alıyor. Kapı modellerinde en önemli ayrıntılardan biri olan renk konusunda çok geniş bir yelpaze sunan firma, özellikle yapının dış kısmı ile uyum sağlayacak renklerin tercih edilmesini sağlıyor. Birçok farklı kentte, ilçede ve semtte uygulamalar gerçekleştiren firmanın daha önceden sağladığı örnekleri web sayfasında inceleyerek sizde benzer örnekler talep edebilir veya farklı bir uygulama talep edebilirsiniz. İstenilen durumda firma tarafından her bina için özel bir şekilde kapı tasarımı yapılarak farklı malzemelerle üretim gerçekleştirilebiliyor.
Apartman Kapısı Fiyatları Nasıl Belirleniyor?
Bir binada uygulama yapılacağı zaman öncelikle bina sakinlerinden ve yönetiminden talep gelmesi gerekiyor. Yine inşaat aşamasında uygulanması gereken kapı için de müteahhitler tarafından talep geldiğinde firma toplu uygulamalar da gerçekleştiriyor. Bu uygulamalar için öncelikle apartmanın giriş kısmında tüm ölçüler alınıyor, renk tercihleri belirleniyor sonrasında en doğru tasarım sağlanarak kullanılacak malzemeler seçiliyor. Bu ayrıntılar ile birlikte net bir liste çıkarıldıktan sonra apartman kapıları fiyatları belirlenmesi çok daha sağlıklı oluyor. Genel kapsamda birçok yapıda örneklerini görebileceğiniz hizmetleri ile birlikte firma çok uygun fiyatlar sağlarken, net fiyatları apartmangiriskapilari.com adresi üzerinden iletişim sağlayarak öğrenebilirsiniz.
0 notes
vedatcelik13 · 1 month ago
Text
Başkalarının savaşı
Siyah beyaz bir fotoğraf. Birkaç genç adam kanepeye sıralanmışız. Ortada oturuyorum. Elimde objektifin okuyabilmesi için dikkatlice tutup kaldırdığım Cumhuriyet gazetesi. Tarihi 16 Ocak 1991. Manşeti; “ELLER TETİKTE”…
Fotoğraf 22 yıl önce, Diyarbakır’da bekâr evimde çekildi. Dünya televizyonlarından naklen yayınlanan, randevulu ilk savaş olan 1.Körfez Savaşı’nın startını veren, Bağdat’a Amerikan hava saldırısından birkaç saat önce. Açıkça gerginiz. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nun 20’li yaşlarındaki sanatçılarıyız. Şehir, Saddam’ın kimyasal bombayla tehdit ettiği alanın sınırında ve etki alanı içerisinde.
Diyarbakır boşal(tıl)mış. Varlıklı siviller şehri çoktan terk etmiş, geriye gidecek yeri ve imkânı bulunmayan yoksul halkla, biz devlet memurları kalmış. Sivil Savunma Kurumu kimyasal bomba saldırısında nasıl korunulacağına ilişkin duyurular yapmış. Evlerimizin pencerelerini naylonla kaplamalı, kapı altlarına ıslak bezler veya kum torbaları yerleştirmeli, küçük ve mümkünse penceresiz bir odada yaşamalı, gaz maskesi bulundurmalıyız. O günlerde Diyarbakır’da naylon, yapıştırıcı bant, gaz maskesi karaborsada. Parası olan şehrin kaçağıyla meşhur Japon Pazarı veya civarındaki her şey satan tezgâhlarda kimyasal silahtan korunamayacağı malzemeleri arayarak deniyor.
1988’deki Halepçe katliamının üstünden daha üç yıl geçmiş, şimdi pervasızca ilan edilmiş bir büyük acı gösterisini, prömiyer gecesinde, sahneye en yakın koltuklara yerleşmiş olarak bekliyoruz…
16 Ocak gecesi fotoğraf çekildikten birkaç saat sonra, ilk füze Bağdat’a düşüp bir savaşa ekrandaki görüntüsünden fazla hiç yaklaşmamış bir Amerikalı spiker naklen yayında, Bağdat’a yağdırılan ölüm füzelerini havada uçuşan ateşböceklerine benzettikten sonra yani; arkadaşlar kâbusa dalmışken, birkaç gün önce naylonladığım salon penceresinin pervazına tünemiş sigara içiyorum. Boşalmış, ışığı sönmüş, suskun bir şehrin karanlık siluetine bakarak…
Başkalarının savaşı yoktur. Nevruz’daki barış mesajlarının ardından bu çocukların da belki yüzü gülecek.
PENCERELERİ NAYLONLU EV
Durgun resimde küçük bir kıpırtı takılıyor gözüme. Karşı çaprazdaki yorgun apartmanın giriş katının geniş penceresinde bir adam telaşla pencereyi naylonluyor. İzlemeye koyuluyorum. Adam çalıştıkça evden vuran cılız ışık küçülüyor. Büyük pencere bitti, şimdi diğeri… Işık daha da azalıyor, bir pencere daha, bir sigara daha… Son pencere de naylonlandı ve adam karanlıkta yitti… Üçlüye kıvrılıp uyuyorum.
Sonraki birkaç gün tiyatroyla ev arasında geçiyor. Bilgesu Erenus’un ‘Misafir’ adlı oyununu oynuyor, o şartlarda salona gelen az sayıda seyirciyle –temsile çıkmak için 3 seyircinin bilet alması yetiyordu- unutulmayacak bir deneyim yaşıyor ve sonra pencereleri naylonlu evlerimize çekilip korkuyu bekliyoruz.
Kaçıncı gündü hatırlayamıyorum, bir sabah çay sigara faslı için pencereye dikildiğimde karşı çaprazdaki yorgun apartmanın önündeki kalabalığa gözüm değiyor. Diyarbakır’da kalabalık gerilim yaratır bünyede. Pencereyi açıp anlamaya koyuluyorum olan biteni. Binanın önünde iki çekçek var. Hâlâ mevcut mudur bilmem, o yıllarda iki tekerlekli, iki kollu genişçe tezgâhlarla üç otuz paraya yük taşınırdı Güneydoğu’da. O tekerlekli tezgâha çekçek, çekip taşıyana da çekçekçi denirdi. Kalabalık sessiz. “Taziyedir” diye düşünüyorum. Çekçeklere anlam vermeye çalışırken apartmanın kapısı açılıyor, battaniyelere sarılmış bedenler ikişer üçer kişi tarafından dışarı taşınırken çekçekçiler hareketleniyor, önce iki yetişkine ait olduğu anlaşılan ölü bedenler bir çekçeğe yerleştiriliyor, sonra her biri bir kişinin kucağında çarşaf ve örtülere sarılmış küçük birkaç beden diğerine bırakılıyor. Çekçekler ayrılıyor, kalabalık kısmen peşlerinden akıyor. Bir kısım insan da yavaşça evlerine dükkânlarına çekiliyor ve bitiyor…
İnip, binanın önüne gidiyorum. İki bina yanda duran mahalle bakkalı yanıma gelip sormamı beklemeden “Sobadan zehirlenmişler abi” diyor. “Camlar naylonlu ya! Soba üflemiş. Ev de hava almayınca tabii… Hepsi gitmiş... Allah rahmet eylesin, işsizdi” deyip uzaklaşıyor. Çoğu büyük boy siyah alışveriş torbaları kesilerek, birbirine eklenip sündürülerek kaplanmış pencerelere bakıyorum bir süre. Dönüyorum. Hepsi bu…
16 Ocak 1991 Salı gecesi ailesini kimyasal bombadan sakınmak üzere telaşla pencereleri naylonlayan adam ve onu sessizce izleyen ben, -biz- kendisiyle birlikte eşinin ve üç evladının mezarlarını naylonladığını bilmiyorduk. O beş masumun isimleri Körfez Savaşı’nın kayıp envanterine işlenmedi. Soba zehirlenmesinden öldükleri düşüldü kayda.
“Başkalarının savaşı” diye bir şey yoktur… Savaş; istisnasız herkese payına düşen acıyı verir. Ona uzak ya da yakın olmamız payımıza düşen acıdan kurtulmamıza yetmez. Kurtulabileceğimiz tek savaş hiç başlatılmamış olandır.
Barışlar olsun…
Tumblr media
0 notes
celikkapifirmalari · 3 months ago
Video
youtube
Villa Kapısı Ve Pivot Kapı İmalatı Alcatraz Çelik Kapı 0542 125 34 34
Kaplama Seçenekleri:Suya Güneşe ve Dış Etkenlere Dayanıklı; Kompakt-Kompozit-Su Kontrası veya Ahşap Kaplama.Saç Kalınlığı:Tüm Villa Giriş Kapısı Modellerinde Standart  2mm Dkp Sac Kilit Sistemleri;Tüm bina giriş kapısı modellerinde Standart 7 Yıl Garantili KALE KİLİTsistemleri.Cam Seçenekleri: Şişecam 4+4 mm Lamine 8 mm  İstenilen renk ve desende dış etkenlere ve darbelere dayanıklı cam.Parmak İzi Kilit Sistemi:Yeni Nesil Kale Parmak izi kilit sistemiKartlı ve Şifreli Sistemler:İsteğe bağlı olarak kartlı geçiş sistemleri veya Şifreli Kapı Sistemleri Tüm Villa Giriş kapılarımıza uygulanmaktadır.İstanbul içi Ücretsiz KEŞİFİstanbul içi Ücretsiz Nakliye ve MontajKompozit ve Kompak Lamine Kaplama Villa Kapıları 10 YIL GARANTİÖmür Boyu Servis Desteği Web : https://www.alcatrazcelikkapi.comAdres :Kazım Karabekir mahallesi Hekimsuyu Caddesi No 90/A Gaziosmanpaşa İSTANBUL - TÜRKİYEİletişim : +90 542 125 34 34 https://alcatrazcelikkapi.com.tr/https://alcatrazvillakapisi.com
0 notes
lovelyyfluff · 5 months ago
Text
Baş Belaları | 23 - Giriş Kapısı
Tumblr media
Aira: (İşte burası—)
Aira: (Burası Seisoukan Apartmanı, ES idollerinin yaşadığı yer.)
Aira: (Bugünden sonra yeni hayatımıza başlıyoruz.)
Tumblr media
Aira: (Hiyaaaah...! Yeni bir bina yapıldığını duymuştum, ama bu kadar büyüleyici olacağını bilmiyordum!)
Aira: (Birbirinden güzel çiçekler var, iç tasarımı da çok şık! Hayra~n kaldım♪)
Aira: (Söylenenlere göre baya geniş bir yermiş.)
Aira: (Hatta kadar çok oda varmış ki bina boş gözükmesin diye bazı idol olmayan kişilere bile oda vermişler. Geçici kiracılar bile var.)
Aira: (Duydum ki Seisoukan'ı otel gibi kullananlar varmış. İsteyen o günkü moduna göre burada kalabiliyor veya o akşamlığına eve gidebiliyor.)
Aira: (Nasıl hissettiklerini anlıyorum~ Çoğu kişi tanımadığın bir yere taşınırken zorluk çeker.)
Aira: (Ben bile tüm gece uyumadan hangi "hazinelerimi" yanımda götürsem diye düşündüm.)
Aira: (Uff~ Dün olanlardan beri yorgun hissediyorum.)
Aira: (Acaba bu halde bir yardımım dokunur mu. Ağır şeyleri kaldırmayı beceremiyorum...)
Aira: (Kazehaya-senpai ve Ayase-senpai de meşgul olduklarını ve gecikeceklerini söyledi zaten.)
Tumblr media
Aira: (Şu akıl almaz Hiro'yla baş başa kalmak iyi bir fikir mi? Aslında bunlar ES'in emri olduğu için başka seçene��imiz yok...)
Aira: (Artık şu üç ucubeyle aynı odada yaşamak zorundayım.)
Aira: (Neler olduğunu anlamıyorum. Çok endişeliyim... Uf, nasıl bu noktaya geliverdik?)
Aira: (Yine de idol olmak için başka alternatifim yok... Bari şu grup için elimden geleni deneyim.)
Aira: (...İdol olduktan sonra daha rahat yaşarım sanmıştım. Of, hayat hâlâ acımasız.)
Hiiro: Günaydın, arkadaşım! Hava bugün ne güzel!
Tumblr media
Aira: Hey, ödüm koptu! Neden hep bana kalp krizi geçirtmeye çalışıyorsun?
Hiiro: Ha, özür dilerim! Sadece seni tekrar gördüğüme çok sevindim! Ah, arkadaşım, canım arkadaşım Aira Shiratori!
Hiiro: Hadi yeni doğan bu günü kutlayalım, hahaha✩
Aira: Ne diye bu kadar heyecanlısın... Kes şunu~ Hâlâ uykusuzum, sabah insanı değilim ben. Kulağıma öyle bağırınca başım ağrıyor.
Aira: (Ah... Doğru ya, onun kişiliği böyle. Hiro - Hiiro Amagi. Hâlâ anlayamadığım sinir bozucu biri.)
Aira: (Tam olarak nasıl biri?)
Tumblr media
Aira: (Dünkü Trickstar konserinde... Şu Rinne Amagi'ye "abi" diye seslenmişti.)
Aira: (Acaba soyadları aynı olduğu için kardeş olabilirler mi?)
Aira: (Ama aralarında hiç normal bir abi-kardeş ilişkisi yok gibi... Off~ Ne kadar gizemli biri bu!)
Aira: (Ama artık Seisoukan Apartmanı'nda beraber yaşayacağız... İstesek de istemesek de birbirimizi daha yakından tanıyacağız.)
Hiiro: Aira! Hediye olarak bu kaburgaları al!
Tumblr media
Aira: Neyi alayım? Pardon, senin hakkında dediğim her şeyi geri alıyorum. Senin gibi birini ne anlayabilirim ne de tanıyabilirim!
Hiiro: Ha? Benim hakkımda bir şey mi dedin? Hey, Aira, yaptığın her şey için ne kadar düşünmene hayran kaldım! Bilirsin, ben hep düşünmeden hareket ederim ya!
Hiiro: Aslında sana çok saygı duyuyorum! Benim için de tavsiyen var mı?
Aira: Dur, neyden bahsediyorsun? Asıl önemli olan— Hiro, sen o kaburgaları nerden buldun?
Aira: Ay, ne oldu? Yoldan mı aldın hepsini?
Hiiro: Haha, komik şeyler deme! Yolun kenarında öylece duran bir eti alamazsın ki.
Aira: Ehh... Yani gidip satın mı aldın? Sabahın köründe nasıl öyle yağlı bir şey yersin...?
Aira: Sen idolsün Hiro. Beslenmene dikkat etmelisin.
Tumblr media
Hiiro: Azar mı işitiyorum?!
Hiiro: Hmm, sana hak veriyorum ama! Yediğin ne ise, sen osun, bu yüzden daha dikkatli davranırım!
Hiiro: Fakat yine de sana verilen hediyeyi kabul etmek kibarlıktır! Yoksa şehirde bu kural farklı mı?
Aira: Ne? Demek istediğin o eti bir yerden bulmadın veya satın almadın... onun yerine başkası sana verdi? Aman! Dediğin her kelime aklımı allak bullak ediyor!
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
0 notes
binakapisi · 11 months ago
Text
Kaliteli Bina Kapıları
Bina kapısı, bir binanın girişini oluşturan ve dış etkenlerden koruyan önemli yapıdır. Bu kapılar genellikle ahşap, metal ya da camdan yapılabilmektedir. Ahşap kapılar, doğal görünümü ve sağlamlığı nedeniyle tercih edilmektedir. Metal kapılar, dayanıklılığı ve güvenilirliği nedeniyle tercih edilmektedir. Cam kapılar ise, modern görünümü ve şıklığı dolayısıyla tercih edilmektedir.
Bina kapılarının birçok çeşidi bulunmaktadır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
• Giriş kapıları: Binanın dış cephesinde yer alan giriş ve çıkışı sağlayan kapılardır.
• Çıkış kapıları: Binanın iç cephesinde yer alan ve çıkışı sağlayan kapılardır.
• Yangın kapıları: Yangın durumunda binanın tahliyesini sağlayan kapılardır.
• Ses yalıtımlı kapılar: Ses yalıtımı sağlayan kapılardır.
Bina kapılarının bazı özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
• Güvenlik: Binanın sakinlerini, hırsızlık ve diğer tehlikeli dış etkenlerden korur.
• Dayanıklılık: Kapılarımız uzun ömürlü ve oldukça dayanıklıdır.
• Estetik: İlgili binanın mimarisine uygun ve estetik kapı çeşitlerimiz bulunmaktadır.
Yukarıdaki gibi özellikler bir bina kapısında mutlaka olması gereken özelliklerdir.
Kaliteli Apartman Giriş Kapıları
Apartman giriş kapıları, bir apartmanın güvenliğini ve estetiğini sağlayan önemli bir yapı elemanıdır. Apartman giriş kapılarının tasarımı, ilgili apartmanın mimarisine uygun biçimde olmalıdır. İlgili apartmana uygun bir model seçmek son derece önemlidir.
Apartman giriş kapıları aşağıdaki özelliklere uygun olmalıdır:
• Güvenlik: Hırsızlığa karşı dayanıklı olmalıdır.
• Estetik: İlgili binanın tasarımına uyumlu olmalıdır.
• Konfor: Kapılar, kolay açılmalı ve kolayca kapatılmalıdır.
Yukarıdaki gibi özellikler apartman sakinlerinin aradığı özellikler arasındadır. Bu özelliklere uygun bir kapı seçmek gereklidir.
Bina Kapıları ve Apartman Giriş Kapıları Bakımı
Bina kapıları, apartman giriş kapılarının düzenli olarak bakımı yapılmalıdır. Kapı kolları, menteşeler ve kilitler gibi hareketli parçaların bakımı yapılmalı ve kapı yüzeyi düzenli olarak temizlenmelidir. Bu işlemler sayesinde kapıların kullanım ömrünün süresi önemli ölçüde artış gösterecektir. Kapılarınızın bozulmaması ve sağlıklı işleyişine devam etmesi için bakım önemlidir.
Sonuç olarak bina kapıları; binanın güvenliğini, estetiğini ve konforunu sağlayan önemli bir etkendir. Firmamız bünyesinde aradığınız niteliklere uygun, her zevke hitap edebilecek düzeyde olan kapılar mevcuttur.
0 notes
bungoustraydogs-tr · 4 years ago
Text
Bungou Stray Dogs 15 Yaş Roman, 2. Bölüm
Wattpad Linki
Tumblr media
"Liman Mafyasına hoş geldin, Nakahara Chuuya-kun."
Mori, Mafya binasının en üst katındaki ofisindeki masasından konuştu. Elektrikle kontrol edilen kurşun geçirmez camlarıyla loş ve geniş bir odaydı. Patronun odası Yokohama'da saldırması en zor yerler arasındaydı. Tam ortada, Chuuya neşeli bir suratla Mori ile karşı karşıyaydı.
"Davetinizden onur duydum."
Chuuya esir düşmüştü. İki eli de kelepçelenmişti ve kolları deri kayışlarla bağlanmıştı. Ayaklarında denizci düğümüyle bir zincirle bağlıydı. Normalde inşaatlarda kullanılan demir teller ayaklarına sarılıydı ve zemine sabitti. Elleri demir bir kafesin içindeydi bu yüzden yumruğunu kullanamazdı. Ek olarak gövdesinde sayısız kırmızı küpler vardı. Bu küpler bir yetenekti; Chuuya’nın hareketini engelleyen, boşluğu kısıtlayan bir yetenek.
Yetenek, Chuuya’nın yanında duran bir yetenek kullanıcısına aitti. Ancak bunca önleme karşın yetenek kullanıcısı hala gergindi. Chuuya’nın en ufak hareketine bile vakit kaybetmeden tepki vermeye odaklanmıştı. Mafyada başarılı bir yetenek kullanıcısı olsa da hataya yer yoktu.
“Dün güzel bir gösteri sergilediğini duydum.” Mori masasından gülümsedi. “Astlarımızın çoğu katledilmiş. Koyun’un liderinden beklenildiği gibi.”
“Ne yazık ki yoluma çıkanların sonu er geç böyle biter.” dedi Chuuya büyük bir gülümsemeyle. “Eminim ki beni buraya bunun için getirdiniz, değil mi? O zamanki siyah patlama için –Arahabaki’nin kara alevleri için.”
O sırada giriş kapısı aralandı.
“Affedersiniz… oh?”
Gelen Dazai’ydi.
“Hey, Dazai-kun. Seni bekliyordum.”
“Ah! Dünkü pörsük velet!” Chuuya ayağa kalkmaya çalıştı. “Benimle yüz yüze gelmeye nasıl cüret edersin!?”
“Aynen, aynen. Her zamanki gibi enerjik olmana sevindim. Bense gördüğün gibi, ağır yaralandım. Büyüyen tek şey direncin mi? Yoksa yediklerin boyuna değil de bir tek beynine mi gidiyor?”
Dazai’nin başı bandajlarla sarılıydı ve sağ kolu alçıdaydı. Chuuya ile olan savaşta ve sonrasında gerçekleşen patlamada yaralanmıştı.
“Boyuma laf atma!”
“İyi, anladık… Doğrusu başkalarının görünüşlerinde kusur aramak benim için alçakça bir davranış. Bir daha söylemem, lütfen affet beni Chibikko-kun.”
“Piç!”
“Tamam, yeterli!” Mori bir alkış yaptı. “Daha dün tanıştınız ve buna rağmen ne kadar iyi arkadaş olmuşsunuz. Şimdi… Chuuya-kun’un da dediği gibi kara patlamadan konuşmak istiyorum. Onu bırakır mısın, Randou-kun?”
Yanlarında duran Randou adındaki yetenekli –siyah, dalgalı saçlı ve uykulu gözlü adamın kasvetli bir yüzü vardı.
“Patron sensin… Ancak bunu önermiyorum. Bu çocuk tehlikeli…”
“Endişeye gerek yok. Dazai-kun’un etkisizleştirme yeteneği işe yarayacaktır ve normalden daha çok üşümüş görünüyorsun. Yüzün sararmış, iyi misin?”
Soruyla beraber Randou titredi. “Bunu söylemekten utanıyorum ancak… donarak öleceğim.”
“Üşüdün mü?” Chuuya kaşlarını kaldırarak Randou’ya baktı. “Bu mevsimde, böyle giyinmişken mi?”
Randou kalın, yalıtkan kumaşları olan giysiler içindeydi. Pamuklu bir kış kabanı giyiyordu ve kalın bir atkı boynuna sarılıydı. Kafasında bir kış kulaklığı(1) vardı, sentetik deriden yapılmış kış botlarını giyiyordu ve düzinelerce cep sobası tüm bedenini sarıyordu.
Buna rağmen üşümüştü.
“Ofisinize çağırıldığımda kaba olmamak için ince giyinmiştim… Brr, çok soğuk.”
“Sağlık kontrolü sonuçlarına göre, Randou-kun fiziksel olarak hasta değil ya da sinir sisteminde bir sorun yok. Sadece soğuktan nefret ediyor.”
“Brr… sıcak bir yerde çalışmak istiyorum. Patron, Liman Mafyasının yanardağı kenarında bir şubesi var mı…?”
“Yok.”
“Hmm… Öyleyse bahsini açtığım için özür dilerim. İzninizle.” Randou yeteneğini etkisizleştirdi. Chuuya’yı yerinde tutan sayısız kübik alt uzay yok oldu. Sonra, Randou sessiz adımlarla odadan çıktı. Üçü, ne gereği varsa, odadan çıkana kadar onu izledi.
“Öyle gözükmeyebilir ancak kendisi Liman Mafyası yöneticilerinden birisi ve mükemmel bir yetenek kullanıcısıdır.” dedi Mori vakit kaybetmeden.
“Kimse tahmin edemezdi…” diye fısıldadı Chuuya.
“Mori-san, neden hemen işimize bakmıyoruz?” dedi Dazai bıkkınlıkla.
“Ah-“ Mori yanağını kaşıdı ve masadan tüy bir kalem aldı. “-haklısın.” Tavana, sonra Dazai’ye, sonra Chuuya’ya, sonra da avucuna baktı, “Chuuya Mafyaya katılmak ister misin?”
Zemin bir gürültüyle parçalandı. Chuuya’nın bulunduğu yerin etrafında dairesel şekilde çatlaklar oluştu. “Huh?” Chuuya’nın sesi cehennemin dibinden çıkmış gibiydi. Silahlı çatışmalara bile dayanan güçlü zemin kırılmıştı ve odanın içine molozlar dağıldı. Buna rağmen Dazai de Mori de bir kaşlarını kaldırmaktan başka tepki vermeyip ifadesiz hallerini sürdürdüler. “ Cafcaflı konuşmanızı yapmak için mi beni buraya çağırdınız?”
“Eh, beklediğim tepki buydu.” Mori ters gitmiş bir muayeneye bakar gibi Chuuya’ya baktı. “Ama benim görüşüm, amacımız ve izinden gittiğin şey aynı sayılır. Birbirimize sunabileceğimiz tekliflerimizi değerlendirdikten sonra bile çok geç olacağını sanmıyorum.”
“Haha, şaşırdım bak şimdi. Mafyanın yeni patronu vaktini boşa harcıyor.” Chuuya dudaklarını genişleterek güldü. Karşındakinin içine işleyen bir gülümsemeydi. “Ben mi mafyaya katılacakmışım? Mafyanın bu şehre yaptıklarını… unuttum deme.”
“Önceki patron deliler gibi sağa sola saldırıyordu. O zamanlarda ben de sorun yaşadım.” Dedi Mori ifadesiz bir yüzle.
Eski patronun kontrolden çıkması –kanlı zulümünün altında uzun zamandır esir kalmış Yokohama’nın şiddeti ve korkusu- herkesin hatırasında yeni sayılan bir trajediydi.
Bir gün, şehirdeki tüm kızıl saçlı erkek çocukları sırf kızıl bir çocuk patronun arabasına bir şeyler karaladı diye öldürülmüştü.
Diğer gün, bir sitede oturanların hepsi su tankına atılmış zehir yüzünden öldü çünkü bina yöneticilerinin o apartmanlarda saklanmış olması muhtemeldi.
Ve diğer bir gün, Liman Mafyasının arkasından konuşan bir mafya üyesi yüzünden tüm semt idam edilmeye çalışıldı. İşleri daha da kötüleştiren, Liman Mafyasını kötüleyenleri ispitleyenlere onur madalyası verilmesiydi.
Bundan dolayı tüm şehir yıllarca, ortaçağ cadı mahkemeleri gibi, şüphe ve karanlıkla kaplanmıştı. İhanetin şehrinde önemsiz şeylerden gerçekleştirilen infazların sayısı Chiba’daki(2) insanlara denkti. Asılsız suçlamalar yüzünden ölenlerin sayısı çoktu.
Karşı çıkıyorlarsa, öldürün.
Sizinle aynı görüşte değillerse, hepsini öldürün.
Gecenin zulmü ve ölü asker…
Liman Mafyasının anlamı buydu.
“Ama önceki patron hastalıktan öldü. Vefat ettiğinde yanındaydım. O kanlı kurallarının geri döndüğüne dair dedikodular dolaşıyorsa gerçeği bulmamız gerekir. Yoksa sen de endişelenmez misin?” Chuuya hemen cevap vermedi ve bıçak gibi keskin gözleriyle Mori’ye baktı, ağzını açtı:
“Doğru olsa bile… beni yanınızda itip kakmanıza gerek yok, sokak doktoru. Sizin hakkınızda da pek çok kötü söylenti var. Gerçek şu ki, önceki patron hasta falan değilmiş ve siz de onu öldürmüşsünüz. Değil mi? Son anlarında koltuğunu bir köşe doktoruna bıraktığını söylediğine kim inanır? Yalansa kanıtla. Güce olan ihtiyacın yüzünden o Şinigami’yi(3) yetkilendirmediğini kanıtlayabilir misin?”
Mori’nin önceki patronu öldürmesi organizasyonda bir sırdı. Dazai haricinde kimse gerçeği bilmiyordu. “Kanıtlayamam. Neden mi?” dedi Mori, omuzlarını silkerek. Dazai Mori’nin yüzündeki ifadenin değiştiğini hemen gördü ve onu durdurmak için ağzını açtı. Ama tek bir kelime söyleyemeden, Mori konuştu, “Çünkü eski patronu öldürdüm.”
Odanın sıcaklığı birkaç derece düşmüş gibiydi. Buraya geldiğinden beri ilk kez, Chuuya söyleyecek söz bulamadı.
“Eski, mükemmel patronumun boğazını neşterle kestim ve hastalıktan ölmüş gibi gizledim. N’olmuş?” Mori’nin sesi sakindi ve tavırları önceki ifadesinden farksızdı. Ancak karşısında duran kişi tamamen farklı birisine dönüşmüştü. Yenilmez Chuuya bile donuk gözlerinin ardında etkilenmişti. Masanın arkasında şeytanları yakıp yok eden bir şeytan vardı, Azrail’i öldürmüş bir ölüm tanrısı, amaçsızca dolaşan ve gaddarlığını öldürdüklerinin sayısıyla gösteren günahkârlığın vücut bulmuş hali.
“Gerçekten mi…?” dedi Chuuya güç bela. “Korkak sokak doktorunun neler yapabileceğini duyduğuma şaşırdım… Senin yanında, eski patron kötü çocuktan başka bir şey değilmiş.”
“İltifatlarından onur duydum.” Mori bir hastaya gülümsüyormuş gibi nazikçe gülümsedi. “Chuuya-kun, Mafyaya katılma teklifimi geri alıyorum. Onun yerine bir soruşturmaya katılmanı teklif ediyorum. Önceki patronun geri döndüğüne dair söylentiler duyduk ve peşinde olduğun ‘Arahabakı’ belli ki aynı olayla bağlantılı. Basitçe istihbarat paylaşmaya dayalı karşılıklı bir ilişki kurabileceğimizi düşünüyorum, ya sen?”
“…Ve reddedersem n’olur?”
“Seni öldürürüm.” Dedi Mori kahvesine şeker atıyormuş gibi basit, düz bir tonla. “Gerçi seni öldürmek mafya için bile zor. Onun yerine arkadaşların ‘Koyun’ları öldüreceğim. Nasıl olur?”
Tumblr media
Chuuya’nın kelepçeleri parçalandı. Metal kelepçe duvara çarptı ve tavan Chuuya’nın yeteneğinin gücüyle çatladı. “Seni geberteceğim!” Chuuya zıpladı. Mori ile arasındaki mesafeyi anında kapattı ve sağ yumruğunu kaldırdı. Tam vuracakken –durdu. Gülümseyen Mori’nin önünde önceden çıkardığı siyah bir telsiz vardı.
“Hey… Chuuya! Yardım et! Orada mısın?” aletten bir gencin sesi duyuldu. “Mafya etrafımızı sardı! Hemen bir şeyler yap! Hey! Yapabilirsin, her zaman yaparsın…!” Mori tuşa bastığında konuşma sonlandı. Chuuya’nın yumruğu titredi.
“Çok kolay oldu. Silahlı olsalar bile yetenekleri gerçekten berbat.” Mori omzunu silkti. “ ‘Koyun’… Yokohama’nın önemli yerlerinde bölgeleri bulunan bir karşı saldırı organizasyonu. Ama diğer üyeler eline silah verilmiş sıradan çocuklar.” Chuuya’nın yumruğu daha çok titredi yine de yerindeki durgunluğunu sürdürdü ve kıpırdamadı. Kıpırdayamazdı. “Bir lider olarak, senin için üzülüyorum Chuuya-kun. ‘Koyun’ mutlak güce sahip bir kralın peşindeki hayvanlardan ibaret büyük, silahlı bir organizasyon. Sanırım bir organizasyonu yürütmek için tavsiye vermekten fazlasını yapmam gerekir.”
“Piç herif…” Chuuya dişlerini sıktı.
“Sorun nedir? O yumruğunu neden kaldırdın? Sağlığın için egzersiz mi yapıyorsun?” Mori sakin ifadesini takındı ve Chuuya’nın kaldırdığı yumruğa baktı. Biraz zaman geçti ve nihayetinde Chuuya yavaşça elini indirdi.
“Gördüğün gibi, Dazai-kun.” Mori gülümsedi. “Bu odada en güçlümüz Chuuya-kun. Ama mafyada güç, sadece yıkımımız için kullandığımız bir alettir. Mafyanın aslı çeşitli imkânları kullanarak makul eylemleri kontrol etmektir. Bu durumda en mantıklı hareket, düşmanımız sebep olduğu dezavantajları çıkarımıza uygun kullanmaktı. Mafyanın kurallarından birisi budur.”
“Anlıyorum. Ama neden bana böyle bir ders verdin?”
“Neden acaba?” Mori kuşkulu bir gülümsemeyle Dazai’ye baktı. Chuuya ikisinin konuşmasını etlerini parçalayıp yiyecek bir canavarın ifadesiyle dinledi. Ancak bir şey yapmadı ve konuşmaya başladı.
“Dezavantajlar, çıkar ilişkisi kurmak için sınırı aştı.” Chuuya gözlerini Mori’ye dikti. “Bilgi paylaşımı yapabiliriz. Benim çıkarlarımın iyiliği için –önce siz konuşacaksınız. Duyduklarıma göre kararımı vereceğim.”
“Tabii,” dedi Mori bir gülümsemeyle. “��lk olarak, ölen patronun ortaya çıktığına dair dedikoduları soruşturuyoruz. Dazai-kun’nun araştırmasına göre geçtiğimiz ay Suribachi Bölgesi, önceki patronun üç kez gözüktüğüne tanık olmuş. Dördüncü seferde –sizin karşınızda ortaya çıktı ve siyah alevlerle patlattı. Alın yazısı sayılır. Bu olay hakkında bir şey biliyor musun?”
Mori Chuuya’ya baktı. Mori keskin gözlerini Chuuya’ya diktikten bir süre sonra Chuuya konuştu. “Ölüler hayata geri dönemez.”
“Ben de öyle düşünüyorum. Ölüler geri dönebilseydi tüm doktorlar işsiz kalırdı. Ancak… artık bunu söyleyemiyorum. Şuna bak.” Mori ofisindeki masasının çekmecesini bir anahtarla açtı ve avucunun içi boyutunda bir kamera kaydı çıkardı. Masasına koyup videoyu açtı. Video kaydı ekrana yansıdı. Bir mekanın görüntüsü gösteriliyordu. Kameranın konumu tavandan aşağı bakacak şekildeydi ve büyük miktarda paketlenmiş banknotlar zemine yığılı ve duvara dayalı haldeydi.
“Burası, Liman Mafyası karargâhının saklı mallarının yarısının bulunduğu kasa dairesinin bir kaydı. Patronun ofisinin yanında girilmesi en zor yerlerden birisidir. Önüne bakmanı istiyorum.” Mori işaret etti.
Banknotlar arasında birisi yavaşça hareket ediyordu. Dazai figürü gördüğünde kesik bir nefes aldı. “…Olamaz.”
Gölge yüzünü kameraya çevirdi. Siyah giysiler içinde, havada süzülen yaşlı bir adamdı. Gözlerindeki alevlerle bir gece terörü... Yaşlı adam –önceki patron, Dazai ve diğerlerinin yüzlerini görmüş gibi ağzını açtı.
“Geri döndüm.” Sesi kısıktı ve garip şekilde tek tük konuşuyordu. Ekrandan çıkan sese karşın oda ısısı biraz düşmüş gibiydi. “Cehennemin alevlerinden geldim. Neden biliyor musun doktor?”
Ekrandaki eski patron biraz sallanıyordu ve bedeni sabit değildi. Bedeninin ana hatları belli olmuyordu, alev gibi bulanıktı.
“Nefretim için. Pişmanlığın gazabı. O, öfkeden beslenir. Kinimi daha çok yaymam için cehennemin dünyasından beni geri getirdi. Muazzam güçte Tanrının canavarı, kara alevlerin Arahabaki’si –bu dünyanın öfkesidir. İstediği gibi, burada intikamımı alacağım ve nefretimi yayacağım. Beni öldüren kişi –bugünden itibaren, uykunda titreyeceksin.”
Bunu söyledikten hemen sonra büyük bir alev eski patronun bedenini sardı. Banknotlar göz açıp kapayıncaya kadar yandı, duvarın yapıldığı malzemeler eridi ve görüntü karardı.
Görüntü durdu. Ekran karardıktan sonra bile kimse tek kelime edemedi.
“Güvenlik kamerası kayıtlarından kalanlar bu kadar.” Dedi Mori videoyu kapatırken. “Şimdilik bu videoyu yalnızca güvenlik görevlisi, bir yönetici ve kendim biliyorum. Bu olayın dışarıda konuşulmasını yasakladım ancak önlemlerim işe yaramayabilir. Eski patronun bu konuşmayı başka bir yerde yapmayacağına dair bir garanti yok.”
Dazai Mori’ye sert bir ifade takındı. “Ben bu konuşmayı başka bir yerde yaparsam n’olur?”
“Tahmin yürütebilirsin. Kayıtlarda ölüm sebebinin hastalık değil, suikast olduğunu söylüyor. Bu bilgi eski patronu destekleyenlere ulaşırsa en kötü ihtimalle organizasyonun %30’u düşmanım olur.” Dazai sessizliğini sürdürdü ve düşünceli bir yüzle siyah ekrana baktı. “Chuuya-kun. Dazai-kun’a Arahabaki hakkında ne bildiğini ilk soran sendin. Arahabaki nedir?”
Chuuya Mori’ye baktı ama konuşmadı.
“Biraz araştırdım. Arahabaki geleneksel bir tür tanrı. Japon mitolojisinden eski bir tanrı. Ancak çok eski olduğundan kimliği belirsiz. Ne söylesem bilemiyorum. Bu yüzden bölgeden bölgeye değişen farklı gelenekler ve insanların konuşluğu pek çok ‘Arahabaki Tanrısı’ var.”
“Tanrı gibi bir şeyin varlığına inanıyor musun?” dedi Chuuya, sanki bir aptalla konuşuyormuşçasına.
“Hayır. Yalnızca gördüklerime inanırım. Ve senin de gördüğün gibi kayıttaki kişi eski patrondu. Gerçek değiştirilemez.” Mori kafasını salladı. “Arahabaki’yi araştırman bir tesadüf değil. Muhtemelen bizim duyduğumuz dedikoduların aynısını duydun ve aynı gerçeğin peşinden koştun.”
Chuuya odada gözlerini gezdirdi ve tereddüdüne rağmen konuşmaya başladı. “Doğru mu bilmiyorum. Pek çok turisti olan bir ülkedeyiz bu yüzden dedikoduların kaynağını bulamadım. Ancak… Suribachi Bölgesinin nasıl oluştuğunu biliyor musun?”
“Suribachi Bölgesi mi?” Mori beklenmedik soru karşısında kaşlarını kaldırdı. “Göçükteki bir semt. Savaşın sonunda beklenmedik büyük bir patlama gerçekleşti ve zemindeki her şey havaya uçtu. Bu semtin yapılması-“
“Patlamanın nedeni Arahabaki’ydi.” Chuuya yüzünü buruşturdu. “’Koyun’da pek çok dedikodu dolaşıyor… Söylentilere göre sekiz yıl önce esir alınan yabancı bir asker göçüğün yanlarında bulunan askeri bir gizli tesiste işkence görüyordu. İşkenceyi yapan kişi ileriye gidip adamı öldürdü. Ama ölü asker öfke ve kinle Arahabaki’yi uyandırdı ve siyah alevlerle geri döndü… Bu arada, cehennemden Arahabaki’yi uyandıracak tek şey hayatı boyunca öldürdüğü insanlar, sayısız cesedin ruhları ya da büyük bir öfkeyle ölen kişilermiş… Hayata geri dönen asker nefret ettiği düşman askerlerini, bu ülkenin askerlerini tesisle beraber havaya uçurmuş. Patlamanın sebebi buymuş.”
“Bu yüzden adına Suribachi Bölgesi(4) deniliyor.” Dedi Mori büyülenmiş bir sesle.
“Evet. Ancak Arahabaki’nin gücü tek kişinin kaldırabileceğinden çok daha fazlaydı. Çok geçmeden nefretinin sebebini ve kişiliğini yok ederek kontrol edilemez bir canavara dönüştü, bedenini zeminle beraber parçalayıp buharlaştırdı.”
“Şimdi ise öfkeli tanrı geri döndü. Sen ne düşünüyorsun, Dazai-kun?”
“Ne mi düşünüyorum? Hiçbir şey.” Dazai omuz silkti. “Buna dayandırılabilecek bir gerçek yok. Kinmiş, cesetlerin ruhlarıymış, her biri yalandan fazlası değil. Birisinin uydurduğu bir korku hikâyesi işte.”
Mori dikkatli bir ifadeyle ağzını açtı. “Ancak… önceki patron da ölümünden önce pek çok insanı öldürdü ve büyük bir öfkeyle öldü. Şartlar uyuşuyor. Söylememe gerek bile yok, eski patronun kasa dairesinde “Arahabaki”den bahsetmesi inkar edilemez bir gerçek. Normal bir insan için yüksek güvenlik önlemleriyle korunan kasaya girmek imkansız.”
“O zaman cevap belli. Bir yetenek. Video bilmediğimiz bir yetenekle hazırlandı. Ve sonra Arahabaki dedikodularıyla eski patronun dönüşünü aynı kılıfa bindirdi.”
“Neden?”
“Bir sonuca varılmıştı. Mafyayı bitirmek için herkesin Mori-san’ın eski patronu öldürdüğüne inanması yeterdi.”
“Mantıklı.” Mori yorgun bir yüzle başını salladı. “Bu yüzden bir kişiyi öldürmek için iki kişi gerekiyor. Dazai-kun, sana bir görev veriyorum. Videodaki eski patron hakkındaki aynı konuşmayı başka yerde yapmadan önce suçluyu bul. Olur mu?”
"Eh… Önceki patrona olanları ö��renecek olurlarsa ben de Mori-san’ın ortağı olarak işkence görürüm, o yüzden olur.” Dedi Dazai memnun olmayan bir ifadesiyle. “Fazla vaktim yok ve yalnız yapabileceğimi de sanmıyorum.”
“Yalnız mı? Yalnız olmayacaksın.” Mori alaycı bir şekilde gülümsedi. “Yanına yardım için Chuuya-kun’u da götür lütfen.”
“Huh?!” İkisi aynı anda bağırdı.
“Neyden bahsediyorsun?”
“Hayatta olmaz, ne diye o veletle gideyim?”
“Bu gibi olaylarda dalga geçilir mi hiç?”
“Onunla gitmektense kendim giderim daha iyi.”
“Ne dedin sen?!”
“Lütfen ikiniz de bağırmayı kesin.” Dedi Mori aynı anda ikisine de bakarak. “Chuuya-kun, emirlerimi reddedecek durumda olmadığını anladığını düşünüyorum?”
“Terbiyesiz.”
“Seni umursayan yok, ahtapot!”
“Umursayan kişi Mori-san zaten!”
“Taşak geçme!”
“Tabi, tabi.”
Aynı anda bağırsalar bile Mori hiçbir şey yapmadan gülümsedi. “İkinizi ortak yapmamın birkaç nedeni var. İlk olarak dedikodu Mafya’ya karşı düşmanca söylentiler içeriyor bu yüzden mafyadan olmayan insanların duyması daha kolay. Chuuya-kun’un soruşturmayı ifşa etmemesi için izlenmesi gerekli olsa da Dazai-kun’un etkisizleştirme yeteneği senin yeteneğinle uyumlu. Ve son olarak, en önemli neden…” Dazai ve Chuuya yanaştı ve Mori’nin söyleyeceklerini beklediler. Ancak ağzında birkaç kelimeyi geveledikten sonra gülümsedi ve “Bir sır.” Dedi.
“Ne bu be!”
“Yetişkin sezgisi gibi düşünün.” Mori’nin gülümsemesi gizemliydi. “İyi geçinene kadar ikiniz de bunu yapamazsınız. Emrimdir. Görevin bir yanlış anlaşılma yüzünden köşede unutulduğunu duyacak olursam… Demek istediğim anlaşıldı mı?” Mori tembelce gülümsedi ve ikisine baktı. Ortam soğumuştu. “Cevabınız?”
Sessizlik.
“Cevabınız dedim?”
“…Anlaşıldı.” İki çocuktan acı cevap geldi.
“Tamam o zaman, gidin hadi. Güzel bir rapor bekliyorum.” Mori sessizce Dazai ile Chuuya’nın, birbirlerinin yollarına köstek olarak gitmelerini izledi. Kapı kapandığında Mori odada yalnız kalmıştı. Fırtına sonrası gelen denizin dinginliği odaya yerleşti. Mori yalnız kaldı, kapıya baktı.
“Bir elması, yalnızca bir elmasla mı parlatmak mümkündür?” Mori gülümsedi, anılarına geri döndü. “Natsume-sensei, Fukuzawa ile bana söylediğiniz bu sözleri bu sefer ben doğrulayacağım.”
***
Yokohama’da hava açıktı. Baktığında herkesin derin bir nefes almak isteyeceği hoş bir gökyüzüydü. Ama göğü gören bazı insanların görüşleri farklıydı. Çok açık ya da fazla berrak gibi. Bu yüzden yıkımın alevleri zeminde yandığında, siyah duman gökyüzünde çok net görülebilirdi.
Ve o siyah duman yükselmek üzereydi.
Dazai ve Chuuya isteksiz halleriyle siyah dumanın kaynağı ateşi bulup yok etmek için araştırmaya başladılar. Fazla vakitleri kalmamıştı. Sessizlikle ara sokakların birinde, güneşli gökyüzü altında somurtuk yüzleriyle tek kelime etmeden ve aralarındaki 5 metre mesafeyi koruyarak yürüyorlardı. Dazai önde, Chuuya ardındaydı. Aralarındaki mesafe yüzünden kimse beraber yürüdüklerini düşünmezdi.
“…Hey.” Dedi Chuuya kısık bir sesle. Dazai cevap vermeden yürümeye devam etti. Arkasına bakmadı.
“Hey!” Chuuya yine seslendi. “Nereye gittiğimizi söyle.”
“Vay, hava güzelmiş. O kadar güzel ki neredeyse bir perinin konuştuğunu duyabiliyorum.”
“Dalga geçme. Benim sesim o.” Dazai arkasına döndü.
“Oh? Orada mıydın? Pardon ama benimle konuşmasan olur mu? Şu anda nefes almakla meşgulüm.”
“Boğazını keseceğim, bandajlı ucube. Nereye gittiğimizi söylesene?”
“Anladım, cevap vereceğim. Söylersem benden uzakta kalır mısın? Seninle yürürken düşünemiyorum.”
“Endişelenme, ben de senin yanındayken düşünemiyorum.”
“Fufu, anlaşılan iyi geçineceğiz. Seni sevdiğimdendir belki!”
“Ugh, kes şunu! O kadar iğrençsin ki ölebilirim!”
“…Doğru, ben de iğrenip ölürdüm.” Dazai kederli bir yüzle inledi ve Chuuya’ya bakmadan konuşmaya devam etti. “Ne var? Oh, doğru ya, şu anda gittiğimiz yer… Son patlamayı duyan ve tanık olan kişileri sorgulamaya gidiyoruz.”
“Etrafa mı soracağız? Ne acı… Düşmanımızın yapacağı şeyi mi sorgulayacağız?”
“Hayır.” Dazai Chuuya’nın iğrenmiş yüzünü gördü. “İlk olarak, patlamaya ne sebep oldu? Araştırmalarımıza göre eski patronun ortaya çıkması.” Dazai bir süre Chuuya’nın yüzüne baktı, konuştu. “Eski patron hakkında olan söylentileri değil, Arahabaki’nin bedeni hakkındaki söylentilerden bahsediyorum. Hayata geri dönen patron bir yetenek kullanıcısı gibi geziniyorsa gerçek yetenek kullanıcısı Arahabaki rolünü oynuyor demektir. Suçlu taklitçinin nefes alması, yemesi ve yaşaması gerekir. Onu yakalayacağım.”
Chuuya kaşlarını çattı. “Ama… Arahabaki hakkındaki dedikodular doğruysa Koyun arkadaşlarım onları araştıracaktır.”
Dazai Chuuya’ya güldü. “Koyun dedikoduları ne kadar severse sevsin yine de dinleyemeyen insanlar olacaktır.” Önüne döndü ve yürürken konuşmaya devam etti. “Bir hafta önce bizim de tanık olduğumuz aynı patlama gerçekleşti. Yer aynı, Suribachi Semtiydi. Eski patronun kendisini gözümle görmediğimden fark etmekte geç kaldım ama peşinde olduğumuz olayla aynıydı. Bu yüzden patlamada hayatta kalanlarla konuşacağız.”
“Hayatta kalanlar… Kazazedeler mi var?”
“Ah, bir grup mafya. Hayatta kalan kişi yetenek kullanıcısıydı, çoktan onunla tanıştın. Evi ileride, orada kendisini dinlemeye söz verdim-“ Dazai sokağın sonunu gösterdiğinde bir bağrış sesi cevap olarak yükseldi.
“Hah?!” Chuuya gürültünün kaynağını gördüğünde şaşırmıştı.
“…Ah-” Dazai sıkıntılı görünüyordu. “Şimdi bir patlama sesi geldi.” Siyah duman patlayan yerden yükseldi. Kısık silah sesleri duyuldu.
“Hey, hey. Oraya konuşmaya gitmeyecek miydin?”
“Suçluların da o yöne gidip gitmediğini merak ediyorum.”
“Oh, kötü oldu. Tehlikeli ve önemli bir işmiş gibi gözüküyor.”
Dazai Chuuya’ya baktı. Dazai’nin beklentilerine karşın Chuuya’nın yüzü parlıyordu.
“Yani, yerimiz bu mu? Planımız belayı dinlemektense adamımızın çenesini kapatmaya gelen suçluları halletmeye döndü, huh?”
“Huh…?”
“Harika değil mi? Hadi, acele edip gidelim!”
Konuşmasını bitirdikten sonra Dazai yüzünde hiçbir ifade olmadan, Chuuya’nın rüzgar gibi esip gitmesini seyretti. “Velet…”
***
Malikanenin yarısı patlamıştı. Etrafı sarmaşıklarla kaplı batı tarzı bir malikaneydi. Malikanenin sağ tarafı iyi korunmuş antika bir evdi, sol tarafı ise siyah bir moloz yığınıydı. Moloz, gri dumanı yükselterek yanıyordu. Malikane, yerleşim alanlarından uzak bir ormanın arkasında olduğundan yaralılar ya da seyirciler yoktu. Onun yerine yedi sekiz silahlı kişi vardı. Silahlarını malikaneye doğrultmuşlardı ve ara ara silah sesleri duyuluyordu.
“Başlıyor.” Dedi Dazai ormanda bir ağacın ardına saklanırken. “Büyük bir patlamanın izi var. Patlamanın ortasında olsaydım acı çekmeden ölür müydüm acaba…?”
“Evet evet, seni sonra öldüreceğim o yüzden şimdi işine odaklan.” Chuuya gözlerindeki tiksintiyle Dazai’ye baktı ve gözlerini malikaneye çevirdi. “Silahlı bir organizasyonun baskını. Dışarıda sekiz düşman var. İçeride fazlası var mı bilmiyorum.”
Chuuya bunu söyledikten hemen sonra binanın duvarları bir parçalanma sesiyle havaya uçtu. İçeriden silahlı bir adam ikinci katın alçı sıvalı duvarını kırdı. Birisi tarafından havaya uçurulmuş gibi görünüyordu.
“Ah… bu seviyedeki silahlar Randou-san’ın yeteneğine hiçbir şey yapamaz.” dedi Dazai yorgun bir sesle.
“Randou mu?”
“Dinlemeye gediğimiz Mafya’daki yetenek kullanıcısı. Patronun ofisinde seni kelepçeleyen yeteneği olan adam. Hani şu üşüyen.”
“O mu?” Chuuya’nın ifadesi gergindi. “Yardım edecek miyiz?”
“Yardıma gitsek bile düşmanın bağlantısını ya da stratejisini bilmiyoruz.”
O sırada arkalarından bir silah sesi yükseldi.
“İkinize konuşuyorum.” Bir erkek sesiydi. Nazik bir sesi vardı, ölümün busesi gibi. “Ellerinizi kaldırın ve arkanızı dönün.”
Dazai ve Chuuya ellerini kaldırıp arkalarına dönmeden önce bir süre birbirlerine baktılar. Arkalarında koyu gri kır üniformasıyla bir adam vardı. Büyük bir ağaç gibi iriydi. Silahını Dazai’ye doğrulttu.
“Ne bu, çocuksunuz siz?” dedi silahı tutan adam şaşkın bir sesle. “Takviye birimi bu mu? Mafya adam sıkıntısı mı çekiyor yoksa Randou çok mu popüler?”
“Ö.. Özü… Özür dilerim! Biz sadece mahalleden çocuklarız!” Dazai titredi ve korkmuş bir sesle bağırdı. ��Randou’nun evine bir teslimat için gelmiştik ama…”
“Hey, yaşlı adam.” Chuuya Dazai’nin lafını neşeli bir sesle kesti. “Birbirimize zaman kazandıralım. Bana bir el ateş edeceksin ben de saldırımla seni karşı şehre yollayacağım. Sonra geri kalanları göndereceğim. Ne olacağı belli. Ne düşünüyorsun?”
“Ne?!” Silahı Chuuya’ya doğrulttu.
“…Ahh, yeter.” Dazai titremeyi kesti ve yüzünü eliyle kapatırken başını salladı. “Bize bilgi vermesi için adamı kandırırken mükemmel bir uğraş sarf etmiştim…”
“Sorun ne? Çocukları vurmuyor musun?” Chuuya namluya değecek kadar silaha yaklaştı. “Ama bu dünyada hayatta kalacaksan düşmanını sırf görünüşüne bakarak yargılamamayı bilmen gerekir. Aletlerine bakılırsa, GGS birimindensin, değil mi?”
Adam yüzünü buruşturdu.
Gerhard Güvenlik Servisi, GSS, mafyanın düşmanı illegal organizasyonlardan birisiydi. Aslında denizaşırı ülkelerde legal, özel bir güvenlik şirketiydi ama komşu ülkelerinden yardım alarak illegal bir hale geldiler ve şimdi sadece güvenliği sağlamayıp ayrıca tehlike yaratıyorlardı. Kabaca “korsan”dılar. Şirketlerle anlaşmalar yapıp kargo gemilerine saldırıyorlardı. Buna rağmen GGS ile ortak olmayan güvenlik şirketleri saldırıya uğramadı. GGS’nin kötü şöhreti diğer şirketler için müşterilere reklam oluyor, böylece iş ortakları için bir taşla iki kuş vuruyorlardı. Onlar yüzünden Liman Mafyası’nın malları defalarca batmıştı, iki organizasyonun arası şu anda gergindi. Eğitmenleri gerçek bir asker olduğundan, üyelerin saldırı yetenekleri gelişmişti ve mafya zorlayıcıydı.
“Hadisene, ateş et hemen!” Chuuya güldü ve alnının namluya bastırdı.
Adam ateş etmek için parmağını tetiğe götürdü ancak basamadı. Namlu yavaşça inmeye başladı.
“Ne… silah, ağır…”
“Bu kadarcık yükle yorulmaya kalkışma. Bebe misin?” Chuuya nazikçe silaha dokundu. Böylece hafif silah anormal bir şekilde ağırlaştı ve büyük bir demir blok gibi adamın ellerine düştü.
Chuuya hafifçe silaha dokunduğunda, silah aniden yana, adamın göğsüne düştü. Bir güllenin ağırlığıyla, tabanca adamın kurşun geçirmez yeleğini deldi.
Ağırlığın etkisiyle kaburgaları çatırdadı.
Adam çığlık attı.
Silah adamın göğsünü bir süre sıkıştırdıktan sonra hafif bir sesle ayağına düştü. Chuuya elini çekince ağırlık eski haline döndü.
“Nesnelerin yer çekimini kontrol edebilen bir çocuk… Koyun’dan, Nakahara Chuuya…?” Adam göğsünü tutarken fısıldadı. “Demek mafyanın eline düştüğün hakkındaki dedikodular doğruymuş!”
Adam öfkeli bir sesle yumruğunu kaldırdı. Belini aralarındaki mesafeyi yakınlaştırmak için döndürdü ve Chuuya’ya saldırdı.
“..Huh?”
Siyah bir kasırga, adam Chuuya’ya vuramadan çenesine çarptı. Chuuya’nın gözlerindeki parıltı adamı bir çekiç gibi ezdi. Chuuya zıpladı ve arkasından hızlı bir tekmeyle vurdu.
“Kimsenin mafyanın çatısı altına girdiği yok. Böyle yanlış anlaşılmalarla beni kızdırma, aptal.”
Adam arkasına düştü. Sarsılmış ve bayılmıştı. Uyanmayacaktı.
“Oh, aferin.” Kuru bir alkış yükseldi. “Düşmanı düzgünce tekmelemek yerine serbest dönüşle tekmelemek tabi daha hızlı olurdu.”
Chuuya’nın yeteneği yerçekimini kontrol etmek. Bu tanım sadece dokunduğu objeler için değil, Chuuya’nın bedeni için de geçerli. Yerçekimini arttırmak ve yüksek hızla saldırırken bedenini hafifletmek sonrasında vurduğu an normale dönerek tüy hızında ilerleyen tekmeleri, bir demir topun ağırlığı kadar oluyordu.
“Öylece seyrettin, işe yaramaz bandajlı piç.”
“Gücünden gurur duyan bir ortaokul çocuğu olan sana karşın ben, düşmanın iletişim cihazlarından bilgi topluyordum.”
Dazai’nin kulağında düşmanın iletişim cihazı takılıydı. Adamın cebinden almıştı.
“Cihaza göre, havaya uçurduğun adamın çığlığını duyduklarından kalan askerler desteğe geliyormuş.”
Dazai konuşmayı bitirir bitirmez on kadar kişi ortaya çıktı. Silahları vardı. Dazai ve Chuuya’nın çevrelerinin yarısını kuşatmışlardı ve namlularını onlara karşı tutuyorlardı.
“Hey, bandajlı pezevenk. Onları öldüreceğim bu yüzden savaş müziği falan çal. Sağlam adamlara benziyorlar.”
“Aptallaşma.” Dazai’nin gözleri soğuktu.
“Kaptan öldürüldü! Hedefimiz yerçekimi kontrolcüsü! Ateş açın!”
Silah sesleri yükseldi.
Chuuya zemini tekmeledi ve siyah bir siluete dönüştü.
Ve savaş başladı –Tabi hiçbir etkisi olmayan tek taraftan yapılan bir saldırı ve ortalıkta uçuşan tek yönlü mermilere savaş denilebilirse.
7,92 mm mermiler Chuuya’ya doğru namludan çıktı ama ona vurmak yerine bir oduna çarpıyormuş gibi geri sekti. Ağırlıkları ona vurur vurmaz kayboluyordu. Chuuya hızını koruyarak etçil bir hayvan gibi koşuşturmaya devam etti ve düşmanların birisine vurdu.
Düşman, bir patlamanın ortasındaymış gibi havaya uçtu. Gövdesi kenara düşerken Chuuya tam tersi yöne zıpladı. Dahası, düşmanın elinde olan silah gevşedi ve namlusu kırıldı. Ağırlığı hafifleyen Chuuya namluyu basamak olarak kullanarak zıpladı. Gökyüzünde yükseğe çıktı. Chuuya havadayken kurşunlardan birisi omzunu vurdu ancak Chuuya yerçekimini kontrol ederek mermiyi tam tersi yönde sektirdi. Mermi düşmanın omzuna isabet etti, adam yere düştü.
Mermiler, etrafta kasırga gibi dolaşan ve ara sıra meteor gibi yere inen Chuuya’yı yakalayamıyordu.
“Hahahahaa!” Chuuya havadayken neşeli bir sesle güldü.
Yüksek hızı ve refleksleri ortamın hayatına hükmediyordu. Dazai, Chuuya savaş alanına bir kasırga gibi egemenken nefes almayı unutabilirdi.
Sonunda, tek bir düşman kalmıştı. Kan omzundan akarken, kanlanmış gözleriyle Chuuya’ya baktı. Düşmanın silahı tetiğinden ince bir ses çıkana kadar yedek cephanesiyle rastgele ateş etti.
“Saldırınızın amacını söyle.” Chuuya ormanda yavaşça adama yaklaştı. Bir kral gibi, ağır ağır yürüdü. “Arahabaki hakkında ne biliyorsunuz? Neden mafyanın yöneticisini hedef aldınız?”
“Siktir… Velet…!”
Son düşman silahını bıraktı ve yedek tabancasını çıkardı.
“Pes et.” Chuuya yüzündeki ifadeyi bozmadı. “Silahın işe yaramaz. Yarasa bile yaraların ağır. Silah kullanman kendin için tehlikeli.”
“Geber…!”
Silah ateş aldı.
Chuuya merminin yerçekimini kontrol etmeyi denedi –ancak yapamadı. Gerek yoktu. Yaraları yüzünden kurşunun isabeti yanlış yerdeydi ve Chuuya’nın kafasının yanından geçip gitti.
Mermi arkalarındaki büyük bir ağaca vurdu ve güçlü bir biçimde sekti. 1,000 km/s hızla ilerleyen bir kurşun sektikten sonra bile hızını korur. Mermi dönerek yönünü çarpık bir yöne değiştirdi ve sahibine tehlikeli bir bombaymış gibi geri döndü.
Mermi adamın boynunu yaraladı.
“K-…”
Adam şaşkınlığından bağıramadan sırt üstü düştü. Birkaç saniye sonra kan akmaya başladı.
Talihsiz bir kaza –ancak savaş alanında oldukça yaygındır.
Bunca şeye şahit olan Chuuya esnedi ve cıkladı “…Tch, söylemiştim.”
Sonra adama yüz çevirip yürümeye başladı. “Düşman imha edildi. Acele edip gidelim.”
Dazai cevap vermedi. Kararsız adımlarla düşen adama yaklaştı ve yüzünün hemen yanına çömeldi.
“Senin için ne talihsiz bir olay. Acıtıyor mu?” Dazai ifadesizdi. Ancak gözlerinin derinliklerinde, itfaiyecilere özenen bir çocuğun itfaiyeci gördüğü anki gibi bir parıltı vardı.
“Ka…”
“Boğazında bir kurşun var. Şimdi o kurşunu alsak bile, seni kurtarmanın bir yolu yok. Yine de ölmen beş dakika kadar zamanı bulacak. Silahı kullanmaman gerekiyordu.” Dazai hafifçe başını salladı. “5 dakika boyunca cehennem ızdırabı çekeceksin. Ben bu acıya katlanamazdım. Ne yapmak istiyorsun? Acına son vermek için bu silahı kullanmak ister misin?”
Adam acı içinde inledi. Konuşmaya çalıştı ama sesi çıkmadı.
“Mafyaya çalışıyorum. Anlayacağın, düşmanınım. Ama kıymetli ölümünü görmem gerekiyor ve teşekkür etmek istiyorum. Şimdi, evet diyeceksen konuşamayacak hale gelmeden önce demelisin.”
Çaresizliğin ışıltısı adamın gözlerinde parıldadı.
“…Vur.. beni… Lütfen…”
“Tabi.”
Dazai ayağa kalktı ve tetiği çekti.
Mermi kafasına isabet etti böylece bedeni cansız bir objeye dönüştü.
“Hahahaha!”
Dazai daha çok ateş etti. Mermiler ardı ardına vurdu. Adamın cesedi zıpladı.
“Hahaha! Lükse bak! Hahaha!”
“Kes şunu, salak.”
Chuuya kenardan silahı çekip aldı ve durdu.”
Dazai tuttuğu silaha baktı, ayaklarının altındaki cesedi gördü ve sonra Chuuya’ya baktı. Şaşkın bir yüzü vardı.
“Çoktan öldü. Boş yere cesetlere ateş etme.”
Dazai boş gözlerle ona baktı. Çocukların yüzüne yakışır bir ifadeyle, sıradan bir çocuğa benziyordu.
Sonra, Dazai burnunu kıvırdı ve sıkıcı bir gülümseme verdi. “Haklısın. Kesinlikle haklısın. Normal düşünürsek böyle yapmalıyım.”
Bir çöpmüş gibi silahı ileriye fırlattı ve Chuuya’ya da cesede de olan ilgisini kaybetmiş gibi yürümeye başladı.
Yüzü normal Dazai’nin yapacağı ifadeye döndü. Hiçbir şeyle ilgilenmeyen gri bir ifadesi vardı.
“Haha. Normalmiş? Hahaha.”
Dazai’nin kuru gülüşü ağaçlar arasında yankılandı ve kayboldu.
***
“Ugh, soğuk… İçeriye gittikçe daha fazla hava giriyor ve üç kat daha soğuk… Hayatımın geri kalanını çer çöp arasında rüzgardan etkilenmeden bir kurtçuk olarak geçirmek istiyorum…”
Malikanenin ikinci katında yönetici, Randou titriyordu.
Evin içi harap haldeydi. Duvar malzemeleri patlama yüzünden dökülüyordu ve kırılmış lambalar tavandan sarkıyordu. Raflardaki tüm eşyalar yere saçılmıştı; dekorasyon için kullanılan mavi tabaklar, yosun renkli kitaplar, ve tablolar yere dağılmıştı. Ek olarak, düşman askerlerin ölü bedenleri süs gibi yerde duruyorlardı ve kırmızı kan eşyalara bir uyum katıyordu. Avangart(5) bir tablo gibiydi.
“Ne felaket, Randou-san. İşte, bu odunla şömineyi yakalım.”
“Ugh… Beni kurtardın, Dazai-kun. Malikanede şömine olduğu için gerçekten minnettarım… O olmasaydı hemen ısınmak için ateşe atlamam gerekirdi…”
Bir battaniyeye sarılan Randou, Dazai’nin verdiği odunu şömineye attı. Şöminedeki ateş çıtırtı sesleriyle yandı.
“Hey, bandajlı ucube. Odunu nerden aldın?”
“Evin sütunlarından.” dedi Dazai soğuk bir ifadeyle.
Dazai ve Chuuya, Randou ile berbat haldeki misafir odasında buluştu.
Randou eski bir mafyaydı. Eski patrondan beri organizasyona hizmet ediyordu ancak Mori’nin dönemine girdikten sonra bir yönetici olarak atandı. Eski patronun döneminde maalesef kötü bir muamele görüyordu ve bu nedenle eski patronun değil, eşit muamele gördüğü Mori’nin rejiminin yanında yer aldı.
“Randou-san’ın neden saldırıya uğradığını tahmin edebiliyorum.” dedi Dazai yerdeki kitapları şömineye fırlatırken. “ ‘Dedikodular yayıldı.’. Mori’nin yanında yer alan Randou-san bir patlamayla öldürülseydi insanlar ‘eski patronun öfkesi’ hakkında daha çok kafaları karışırdı. Aslında buraya gelmeden önce GGS’nin komut merkezini kontrol etmiştim ve siyah patlamayı şekillendirmenin bir yolunu buldum.”
“Siyah patlama mı…?” Randou titreyerek cevap verdi.
“Pek bilgim yok. Teknik kısımlarını sonra araştıracağım ancak sodyum lambalarını ışık kaynağı olarak kullanıp kimyasal reaksiyonlarla alevi yakarsan siyaha yakın bir ateş elde edebilirsin gibi duruyor.” dedi Dazai aldığı belgelere bakarak. “Neyse, acınası bir örtbas taktiğiydi. Sonuç olarak Randou-san’ı öldürme planı başarısız olduktan sonra gizleme operasyon biriminin planları altüst oldu ve öldürüldüler.”
“Basitçe bunlar oldu.” Chuuya ağırlığını sağ bacağına yükledi ve ellerini beline koydu. “GGS adamları mafyada fikir ayrılığı oluşturmak için ‘Arahabaki’ gibi davranıyordu ve Randou’ya saldırdılar ama başarısız oldular.”
“Doğru.”
“O zaman bu olaylar��n ardındaki kişi GGS’nin lideri mi?”
“Büyük bir olasılıkla öyle olduğunu düşünüyorum.”
“Ugh, çok soğuk… GGS’nin şu anki patronu buz kalpli bir yetenek kullanıcısı. Dahası Kuzey Amerika gizli organizasyonu ‘Lonca’ ile yakın ilişkileri olduğu söyleniyor… Bu işi halletmek istiyorsanız pek çok hazırlık yapmalısınız… Dazai-kun, şöminedeki ateşi beslemek için bir şey daha ver…”
“Evet, tabi.” Dedi Dazai pahalı bir tabloyu uzatırken. “Peşlerine düşmeye gerek yok. Amacımız eski patronun geri dönmesi yalanını kamuya açıklamak. Randou-san, sormak istediğim bir şey daha var.”
“Brr… Tabi. Elinde Gümüş Vahiy olan birisinin emirlerine karşı gelemem… Mori-san beni yüksek bir pozisyona yerleştiren iyilik sever birisi.”
“Sevindim. Öyleyse Suribachi Bölgesinde tanık olduğun Arahabaki’den bahsetmeni istiyorum. Şu an bizi suçluya yönlendirebilecek tek bilgi bu.”
“Ah… o olay… çok iyi hatırlıyorum.”
Randou çenesini battaniyeye gömdü ve konuştu, “Nasıl unutabilirim?”
“Randou-san?”
Dazai Randou’ya baktı.
Randou’nun elleri tiriyordu.
Dazai hemen anladı. –ellerindeki tireme soğuk yüzünden de��ildi.
“Ben… hayatta kaldım. Ama astlarımın tümü… siyah alevin içinde… yandı… Dazai-kun. Stratejin doğru. Suçluyu yakalamaktansa planlarını bozmalısınız. Bu stratejiyi izlemeye devam edin. Yapmanız gereken bu. Çünkü o şey, gerçek bir tanrı. Bir avuç insan, muhtemelen bunu fark edemez…”
Randou’nun soğuk gözleri açıkça korkmuştu.
Dazai Randou’nun yüzünü hiç bu kadar korkmuş görmemişti. Yüzlerce cesedin yol üzerinde yuvarlanmasını görmüşken tek kaşını bile oynatmayan birisinin yüzünde, kimse iz bırakan korkuyu görmemişti.
“Bana detayları anlat, Randou-san.” Dazai hafif bir gülüş verdi. “İlgi çekiciymiş.”
Randou kasvetli gözlerle bakan iki çocuğa karşın, bir kez öksürdü. Sonra konuşmaya başladı.
“Suribachi Bölgesinin merkezinin yakınlarında gerçekleşti. Biz, mafya, Koyun’nun silahlı çocuklarıyla savaşıyorduk. Savaş o gün başlamıştı çünkü iki gün önce, bir Koyun yolcu uçağına binen bir mafya üyesine saldırmıştı ve uçağa saldırmalarının nedeni bir Koyun deposuna baskın yapmamızdı ve bu baskının nedeni de geçen ay Koyun’un… Neyse, ilk kimin başlattığını kimse hatırlamıyor. O sinema filmlerine karşın dünyamızda iyi ile kötü arasında belli bir sınır yoktur. Başka söyleyecek bir şey olduğunu sanmıyorum.
Ugh… çok soğuk. Pardon, rüzgarın geldiği deliği molozlarla tıkamanız mümkün mü? Aynen, orası. Teşekkürler. Tamamdır.
Savaştaydım. Aniden, hepimiz siyah bir patlamayla havaya uçtuk.
GGS’nin evimde gerçekleştirdiği patlamayla kıyaslayacaksanız, evimdeki bebek hapşırığı gibi kalır. Tüm önemli adamlar öldü. Yeteneğimi kullanarak bir alt uzay yaptığımdan, ben hayatta kaldım.
Dünyanın orada olması, kelimelerle anlatabilecek olabilmesi anlamına gelmez.
En azından, bu dünyada değildi. Siyah alevler dünyayı kavuruyordu. Evler aniden eridi, hava yandı ve elektrik direkleri daha düşemeden küle dönüştü.
Tarif etmeye kalkışırsam, cehennemdi. Yüzlerce yıl önce bir yazarın hayal ettikleri gibi, resim parşömenlerinde gösterilen cehennemin manzarasıydı.
Ben de cehennemin ortasındaydım.
Patlamanın merkezinde olan kişi eski patron değildi. Ona benzemiyordu bile. İnsan bile değildi.
Canavardı.
Siyah bir canavardı.
Dört ayaklı bir canavar. Kuyruğu dumandan, kürkü alevdendi. Gözlerinde araftan çıkmış gibi alevler vardı.
Boyutu ve silueti, kolu ve bacakları yere yakın bir insanı andırıyordu. Ama diğer özellikleri insan olmaktan çok uzaktaydı. Hepsinden öte, varlığı bambaşkaydı. Tüm felaketlerin ve tarihin başlangıcından bu yanaki katliamların toplanıp bir olduğu bir bedeni vardı. Ya da galaksilerin ve gök cisimlerinin materyalleştiği bu dünyadaki enerji kaynağını tutuyor gibiydi de denilebilir.
Kötü bir niyeti ya da öfkesi olmadığına şüphe yok. Duygusal bir sarsıntı yoktu. Sadece ordaydı, basitçe vardı.
Bu olayı açıklayabilecek bir şey için etrafıma bakındım.
Belki yetenekli bir düşmandı. Şimdi düşününce, bir yetenek kullanıcısının o ısıyı üretmesi imkansız ama o sırada başka varsayımım yoktu. Ancak etrafta bir yetenek kullanıcısı da yoktu. Hiçbir şey göremiyordum. Kesin konuşursam, zemin bile ortada yoktu.
Yerdeki her şey yüksek ısıda titriyordu. Gökyüzünün rengi bile bulanıktı. Dahası, manzara üzerine su dökülmüş sulu boya tablosuna benziyordu. Dünyadaki her şey hayalete dönüşmüş gibiydi. Ama nedense, Yokohama denizinin uzaktan baktığım denizle aynı, çelik grisi rengindeki yüzeyinde dingince dalgalandığını hatırlıyorum.
Denizi bırakan ve her şeyi yok eden canavar beni gördü.
Erimiş kurşun iç organlarıma dökülüyormuş gibi hissettim.
Sonra, inanılmaz bir şey gerçekleşti.
Yeteneğim –alt uzayda bir kapandır.
İster ateş, ister kılıçlar, ister yıldırım, ister ışık, ya da ses basıncı olsun uzayın kendisi asla sıçramaz. Sağ elin romanının kahramanının sol elin romanının kötü adamını yenememesi gibi. Ne de olsa boyutları(6) farklı.
Ama canavar bunu yapabildi.
Fizik kanunlarının ötesine geçti.
Yani canavar tanrı mıydı yoksa bir şeytan mı?
Alt uzayı hemen yeniden kurdum. Ama yenilenme anı onun için yeterliydi. Göremediğim bir şey bana vurdu.
Gücün kendisinin şiddetiydi. Isı, ışık ve yıldırım gibi, bir gücün somutlaşmadan önceki saf enerjisiydi. Belki siyah alev, gerçek enerjinin sonu, o enerjiyi yaymak için bir patlamadan çıkan dumanı kullanıyordu. O enerji bana çarpmıştı. Zavallı bir yetenekle halledilebilecek bir boyut değildi.
Alt uzay yeniden yapıldığında bedenim çoktan havaya uçmuştu. Savunmamı birkaç saniye geç yapsaydım tüm vücut hücrelerim ezilirdi ve bedenim bu dünyada iz bırakmadan kaybolurdu. Bu yüzden, o patlamaya karşı olan direncimin bir rastlantıdan fazlası olduğunu söyleyebilirsiniz.
Bilincimi kaybetmeden önce bir canavarın kükreyişini duydum.
Hiçbir duygu ya da arzu içermeyen bir sesti.
Korkuya sebep olacak bir ses değildi. Bir tehdit ya da tehlike de değildi. Ses, sadece vardı. Hemen anladım. Yapabildiği kadar çok yıkıma sebep olmak için vardı.
Herhangi bir savaştan çok daha korkutucuydu.
Havada uçtuktan ve yere yuvarlandıktan sonra bir şey hatırlamıyorum. Kurtulacak ve bu şekilde yaşayacak kadar şanslıydım. Tek bir saç teli için beni öldürecek olsaydı, hemen ölürdüm.
Birisi o şeyin Tanrı olduğunu söylerse, inanırım. Öldürme niyetinin seli yoktu. Öldürme niyetinin patlaması yoktu. Bir öldürme niyetinin tayfunu, yıldırımı ya da tsunamisi yoktu. Ama tek seferde çok fazla insanı öldürdü. Öyle bir canavar… o varlık bu ülkede “Tanrı” olarak anılıyor. Başka nasıl adlandırabilirdiniz ki?”
Randou’nun sözleri burada bitmişti.
Dazai de Chuuya da hemen ağzını açamadı.
“Özür dilerim… Muhtemelen önceki patronun geri dönüşünü Arahabaki’nin gücü sayesinde olmadığını, düşman bir yetenek kullanıcısının örtbas olayı olduğunuz kanıtlamak istediniz. Ancak bunları Mori-dono’ya rapor ederseniz… Mori-dono ‘Arahabaki’ tanrısının varlığının gerçek olduğunu sanmasını geçtin, araştırmanız bir işe yaramaz.”
“Özre gerek yok, ilginç bir hikayeydi.” dedi Dazai gülümseyerek. “Hikayen sayesinde her şeyi anlıyorum.”
Chuuya Dazai’ye baktı. “Ne?”
Dazai bir oyundaymış gibi güldü ve bedenini yarım döndürdü.
“Yaptıkları hileyi ve gerçek suçluyu biliyorum. Dava çözüldü.”
Çevirmen Notları:
(1) Kışın kulağa takılan, pamuklu kulaklığa benzeyen alet. Tam Türkçesi yok.
(2) Japonya’da bir şehir.
(3)Ölüm meleği
(4) Suribachi’nin havan, toprak kap, derin kase gibi anlamları vardır.
(5) Avangart sanat; kültür, gerçeklik tanımları içindeki kabul edilmiş normları sarsıp sınırlarını değiştirmeyi amaç edinir. Bu normlar sosyal reformdan estetik deneyimlerin değişimine kadar çeşitlilik gösterebilir.
(6) Burada boyut olarak bahsedilen şey büyüklük anlamındaki “boyut” değil, uzaydaki boyut. Cümleyi açıklayacak olursak, bir kitaptaki kahraman başka bir kitaptaki kahramanı yenemez çünkü içinde bulundukları kitap ve hikaye yani “boyutları” farklıdır gibi bir anlam çıkar.
66 notes · View notes
yazariz · 3 years ago
Text
Apartman kapısı modelleri için bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.
Dış kapı modelleri
İstanbul geneline bina giriş kapıları ölçü ye göre imalat farklı renk ve desenler
2 notes · View notes
villa-kapisi-modelleri · 3 years ago
Text
Zekeriyaköy Villa Kapısı +90 542 114 52 74
Zekeriyaköy Villa Kapısı
Villa kapısıüretimlerimizin tümünü müşterilerimizi istekleri ve belirledikleri özelliklere uygun olarak özel olarak gerçekleştiriyoruz. Zekeriyaköy villa kapısı koleksiyonumuzda yer alan tüm villa kapısı modelleri için Zekeriyaköy bölgesine ücretsiz keşif nakliye ve montaj hizmeti sunmaktayız. Zekeriyaköy villa kapısıimalatçıları arasında gerek tasarımları gerek kalite ve işçliği ile en çok tercih edilen villa kapısı üretici firması olmanın haklı gururunu taşıyoruz. Boss Çelik Kapı Zekeriyaköy villa giriş kapısı ihtiyaçlarınızda sizlere özel çözümler üretmektedir.
Tumblr media
Villa Kapısı Alırken Nelere Dikkat Edilmeli ?
Villa kapısı özünde çelik kapı ile aynı mantıkta üretilse dahi, çelik kapılar bina içi kullanıma uygun malzemelerden üretildiği ve dış villa giriş kapısının yağmur, güneş gibi dış etkenlere maruz kalacağından ötürü villa kapısı alırken dikkat edilmesi gereken bir kaç önemli nokta bulunmaktadır. Boss Çelik Kapı olarak Türkiye’nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar tüm noktalarına üretimini gerçekleştirdiğimiz villa giriş kapılarını garantili olarak gönderiyoruz. Yılların getirmiş olduğu tecrübe ve bilgi birikimimiz sayesinde, villa kapısı alırken nelere dikkat edilmeli ? sorusunun cevabını sizlerle kısaca paylaşmak isteriz.
İlk ve belki de en önemli nokta, villa kapısı tamamen kapının takılacağı yerin ölçüsüne göre özel üretilmelidir. Hazır kapı taktırmak Ferrari bir arabaya az yaksın diye Lpg taktırmak olarak nitelendirilebilir.
Villa Kapısı dış etkenlere maruz kalacağı için, (yağmur, güneş, kar,) kapıda kullanılan malzemelerin dış etkenlere tam dayanıklı olması gerekir.
Villa kapısı siparişi verilirken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise kapının sağlamlığını direkt olarak ilgilendiren, malzeme tercihidir. Villa kapılarının dış kısmında dekoratif amaçlı mobilya, kompozit, kompakt lamine gibi malzemeler kullanılmaktadır. Kapı müşterisi dışında kullanılan dekoratif panellere baktığında yan yana koyulan 2 kapı arasındaki farkı anlaması neredeyse mümkün değildir. Asıl önemli olan kapının sağlamlığı ve güvenlik noktalarında ise kapının kaç menteşe ile üretildiği, kilit sistemi, kanat ağırlığı, kanat içi ısı yalıtım değerleri ve tabi ki villa kapısı üretiminde kullanılan çelik menşei ve kalınlığıdır.
Zekeriyaköy Villa Kapıları Dış Etkenlere Dayanıklı mı?
Villa kapıları konutun dış alanında kullanılacağı için mümkün mertebe dış etkenlere dayanıklı malzeme ile üretilmesi doğru olanıdır. Şu an villa giriş kapıları prensip olarak alüminyum kompozit veya kompakt lamine kaplama ile dış etkenlere dayanıklı hale getirilmektedir. Kompozit villa kapısı ve kompakt lamine villa kapıları her ne kadar dış etkenlere dayanıklı olsalar da, kullanılan malzeme düz olduğu için ortaya çıkan modeller daha ziyade düz ve çizgili modeller ile sınırlıdır. Ahşap kaplama villa kapıları ise üzerinde kullandığımız özel ahşap sayesinde yağmura ve suya tam dayanıklı olmakla birlikte, güneş ışınlarına karşı aynı üst düzey korumaya sahip değildir. Çok daha gösterişli modellerin elde edilebildiği ahşap kaplama villa giriş kapısı modelleri takıldıktan sonra yılda 1 kez koruyucu vernik ile cilalanarak ömür boyu kullanılabilmektedir. Bu noktada tercih tamamen müşteriye aittir.
Zekeriyaköy Kompozit Villa Kapısı Modelleri Fiyatları
Kompozit villa kapısı olarak adlandırılan dış kapıları öne çıkaran husus dış etkenlere dayanıklı olmasıdır. Çelik kapı üzerine giydirilen kompozit panellerin alüminyum alaşımlı olması ve bu panelin üzerinde bulunan desenlerin UV dayanımlı filmlerle korunuyor olması sayesinde kapı dış etkenlere karşı tam dayanıklı hale gelmektedir. Kullanılan kompozit paneller 6 mm kalınlığında olup, çeşitli ahşap desenlerine ve düz renkli pek çok seçeneğe sahiptir. Kompozit villa kapısı modelleri son yılların en çok tercih edilen villa kapılarındandır.
Zekeriyaköy Kompakt Lamine Villa Kapısı Modelleri Fiyatları
Zekeriyaköy Kompakt Lamine villa giriş kapıları dış etkenlere dayanıklılığın yanında zengin renk ve desenleri ile villa kapısı modelleri üzerinde kullanılan en üst seviye malzemelerden biridir. Kompozit malzeme ile kıyaslamak gerekirse, kompakt lamine daha fazla desen ve renk seçeneğine sahip olmakla birlikte, daha mat ve doğal bir görünüme sahiptir. Aynı zamanda kompakt lamine ile üretilen villa kapısı modelleri dış etkenlere karşı kompozit villa kapısı modellerinden çok daha dayanıklı olmaktadır. Kompakt Lamine Nedir? sorusuna ise kısaca cevap vermek gerekirse;
Kompakt laminat (Compact Laminat) HPL üretim tekniği kullanılarak imal edilen, kraft kağıdı miktarı çoğaltılarak kalınlığı belirlenen compact laminat panellerdir. Compact laminat, fenol esaslı reçine emdirilmiş kraft kağıtları ile en dışında melamin esaslı reçine emdirilmiş dekor kağıdının 150 derece ısıda 100 kg/cm2 basınç altında 90 dakika boyunca preslenmesi ile oluşan panellerdir.
1 note · View note
apartmangiriskapisi · 5 years ago
Text
Yaşam alanları olan ev, işyeri ve diğer yapıların inşasında ve kullanım sürecinde birçok malzeme, ürün ve teknoloji kullanılmaktadır. Binaların giriş ve çıkışını sağlamada bina kapıları, bu görevi üstlenmektedir. Hem güvenliği sağlamakta, hem kullanım gerekliliği nedeni ile zorunlu bir gereksinim olarak karşımıza çıkmaktadır. İstanbul gibi büyük bir şehirde bu yapı ve inşalar çok daha fazla olduğundan gereksinimde bu bölgede daha fazladır.
Binalarda kullanılan bu kapılar güvenlik yanı sıra estetik olarak da büyük görev üstlenmektedir. Gün içerisinde birçok kez kullanıma uğraması, dışarıdan bakıldığında çok fazla dikkat çeken bir ürün olması nedeni ile binaların oluşturulmasında önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden binalarda kullanılacak olan kapı detayları dikkatli bir şekilde seçilmelidir.
Bina Kapılarının Özellikleri ve Detayları
Bina kapısı, tercihinde belirli kriterlere dikkat edilerek tercih yapılması kullanım sürecinde sizlere olumlu geri dönütler almanızı sağlamaktadır. Kapıların tercihinde öncelikli olarak dikkat edilecek olan husus güvenlik bazlı seçim olmalıdır. Çünkü İstanbul gibi büyük bir şehirde hırsızlık ve benzeri olaylar sık sık yaşandığından dolayı güvenlik öncelikli tutulmalıdır. Ayrıca yoğun bir kullanıma sahip olduğundan kapıların sağlam olması uzun süreli kullanım ömrünü elde etmede etkilidir. Kapı tercihinde mutlaka kaliteli ve güvenlik düzeyi yüksek malzemeler ile üretilmiş olmasına özen gösterilmelidir. Daha sonraki süreçte ise estetiklik konusuna dikkat çekerek binaya uygun kapı tercihi yapılmalıdır.
Bina Güvenliğinde Kapıların Önemi
Kapılar güvenlik için büyük önem arz eden parçalardır. Ancak fiyat performans bazında bakıldığında bütçe ile uyumlu olan bina giriş kapıları, tercih edilmelidir. Mümkün olduğunda güvenlik düzeyi yüksek, sağlam ürünlere yönelim yapılmalıdır. Günümüzde binalara uygulanan kapı modellerinde kilit sistemleri teknoloji ile entegre hale getirilmekte, bina sakinlerince kullanım sırasında maksimum koruma sağlamaktadır.
Alarm sistemleri, farklı kilit mekanizmaları, parmak izli kilit sistemleri ve yüz tanımlama gibi özel sistemler ile yapılan kapılar güvenliği arttırsa da maliyette o oranda etkilenmektedir. Bu yüzden bütçenizin el verdiği en güvenli ve estetik ürünü almanız sizler için doğru tercih olacaktır. Sizlerde doğru tercihlerde bulunmak ve uygun maliyetler eşliğinde kapılarınızı teslim almak istiyorsanız doğru kurumlardan hizmet talep ederek, kaliteli hizmete erişim sağlayabilirsiniz.
0 notes
burakurnaz · 4 years ago
Text
çocukken eski oturduğumuz mahallede, sokağın çocukları olarak genelde benim apartmanın yakınında toplanırdık. benim apartmanın çaprazında giriş+2 katlı kırmızı eski bir bina vardı. bu bina, önündeki kaldırımdan muhtemelen daha eskiydi çünkü kaldırımla birleşen, özel olarak yapılmış bir bahçe duvarı vardı ve kaldırım apartmanın seviyesinden daha yukarıda olduğu için o duvarın üstü hafifçe çıkıntı olarak kalmıştı ve biz sokağın çocukları olarak nedense hep o çıkıntıda otururduk, oranın önüne kale kurardık, büyüteçle orada gazete yakardık, cipsi orada yerdik, meybuzu falan orada emerdik. bu çok saçmaydı çünkü o apartmanda hiç çocuk yoktu. ayrıca bina alçak olduğu için gölge de olmazdı, güneşin altında yanardık ama yine de gölgeye geçmezdik. giriş katın kaldırıma bakan tarafından bazen yaşlı bir adam çıkıp bize hırlar sonra içeri girerdi. o içeri girince biz de tekrar otururduk.
bir gün yine çıktık, oraya doğru yürüyorum. her zaman oturduğumuz yer olduğu için hiç bakmadan oturacaktım refleks olarak. meğerse adam biz oturmayalım diye oraya bir çeşit siyah yağ sürdürmüş, arkadaş son anda uyardı. o yağ aylarca kurumadığı için bir daha oturamadık. bu sefer daha ilgincini yaptık, o apartmanda hala hiç çocuk olmamasına rağmen apartmanın bahçesinde takılmaya başladık. risk oyunu olan bir abi vardı, oyununu getirirdi, o bahçeye geçip ağaçların altında oynardık. ağaçlarda meyve de vardı ama kimse toplamıyordu, hepsini bizimkiler yedi.
sonra risk sıktı, bu sefer de kaldırımla bahçe arasındaki koridor gibi olan yolda basket oynamaya başladık, pota olmamasına rağmen. apartmanın kapısı o koridor yolu üzerindeydi. kapının yukarısına bir taşla yuvarlak çizmiştik, oraya basket atıyorduk. o zamanlar yaşlı adam yerine, eve giren yeni bir adamla kadın görmeye başladık. biz basket oynamaya başlayınca adam, tıpkı yaşlı adam gibi perdeyi aralayıp dudağını hırlayan köpek gibi yapıyordu. o öyle yapınca biz kaçıyorduk. adam içeri girince devam. bir defa kaçarken çok sevdiğim eşofmanım demire takılıp yırtılmıştı.
1 note · View note
hogwarts-rp · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Kurgu ;
dört ünlü büyücü vardı, 
bugüne dek yaşadı isimleri:
yiğit gryffindor, vahşi kırlardan,
adil ravenclaw, dar kanyondan,
tatlı hufflepuff, geniş ovadan,
kurnaz slytherin, bataklıktan.
ortak bir dilek, umut, rüya peşinde,
cüretkâr bir plan kuruldu
genç büyücüler eğitilsin diye,
böyle kuruldu Hogwarts okulu. 
hogwarts geri dönüyor! eski hogwarts'ı tekrar geri getirmek isteyen yetenekli cadı ve büyücü profesörlerimiz okulumuzu tozlu görüntüsünün içinde olmasına rağmen yeni bir nesile ev sahipliği yapmak için hazır duruma getirdi. eski sağlamlığı ve ihtişamıyla hogwarts 2020 eğitim yılı yeni, başarılı cadı ve büyücüler yetiştirmek için sizleri bekliyor. tüm eski gelenekleri birer miras olarak köklerinden korumaya çalışan okulumuz, hızla akan senelere ve gelişen teknolojilere ayak uydurarak değişimlere dur diyemez oldu. öğrencilerin konforuna ve eğitime önem vermek üzere yeni eşyalarla dekore edilen yatakhaneler ve ortak salonlar tertemiz ve rahat eşyalarla döşendi. eski hogwarts'ın düzenini bozmayan ve okulumuzun başına yeni gelen müdürümüz sıcak bir yuva anlayışına göre okulumuzu restore ettirdi.
değişen onca müdürden sonra başa geçme sırası silver evans'a gelip çatmıştı. döneminde ravenclaw binasının zeki ve gözde öğrencisi olan silver öğrencilik yıllarında bitkibilime olan ilgisi ve yeteneği ile hogwartsın uzun zamandır bu alanda vermiş olduğu en kusursuz mezunlardan biri olmuştu ki bu yüzdendir yetenekli silver'ı kaçırmak istemeyen müdire nina slater, silver'ı yeni bitkibilim hocası olarak hogwarts'a almış ve her zaman okulun içinde ve kalbinde tutmuştu. nina'nın ölümünün ardından bakanlık tarafından gönderilen birkaç müdür neredeyse 2 yıl içerisinde okulu uçurumun kenarına sürüklemişlerdi, tüm ilgiyi ve hatta içerisindeki yeteneği kaybetmekte olan okulun bu haline sadece içeriden bir kan dur diyebilirdi ve o kişide silver evans oldu. 
2020 yılı ders dönemi başlamadan hemen önce başa gelen silver evans okula yaz aylarında geri dönüş yapıp gerekli olan her şeye el attı. dört binayı güzelce ve dikkatli bir şekilde elden geçiren müdür, hogwarts'a eski havasını geri getirmek için elinden geleni yapmıştı. okulun tüm iç ve dış dekorasyonunu 1970'li yıllara göre restore eden müdür evans her zaman özlemini çektiği o eski ahşap kokulu hogwarts'ı 2020 dönemi öğrencilerini yaşatmaya hazırdı. bir ravenclaw olmasına rağmen albus dumbledore'a olan benzerliği ile bilinen silver, ona en yakın yönetim şekliyle hogwarts'ın kapılarını öğrencilerine açmak için hazır bir durumda gelecek olan yetenekli cadı ve büyücüleri beklemekte.
Binalar ;
Tumblr media
Gryffindor = 'yiğittir gryffindor'da kalan çocuklar, hepsinin yüreği, nah, mangal kadar.'
godric gryffindor tarafından kurulan bina cesaretin ve korkusuzluğun renkleri olan altın ve kırmızı tonlarına sahiptir. aslan sembolü ile temsil edilen gryffindor binası, hogwarts tarihi boyunca pek çok öğrenci tarafından adını duyurmayı başardı. her konuda başarılı ve zeki olan binamız meydan okumayı seven ve yürekli cadı/büyücü öğrencilere kucak açmayı bekliyor.
yedinci kattaki bina, pembe ipek elbise giymiş şişman kadın tablosunun hemen arkasında şifreyi bilen tüm öğrencilere ev sahipliği yapmaya hazır bir şekildedir. girişte bulunan ortak salon tüm cesur, geleceğin yetenekli cadı ve büyücülerinin rahatlığına ve korkusuz sohbetlerde bulunabileceği şekilde konumlandırılmıştır. şöminenin iki yanından bulunan merdivenler içeriden ikinci kata çıkmaktadır ve ikinci kat sağ taraf erkekler yurdu, sol taraf ise kızlar yurdu olacak şekilde ayrılmaktadır. yatakhanelerinde ise geceleri güzel bir uyku çekebilmeleri için günümüz teknolojisine göre tasarlanmış ve dış görünüş olarak 1970'lilerden ilham alınmıştır. ortal salonların dizaynı değiştirilmemiş, yeni kanepeler ve rahat yastıklarla göz alıcı şöminenin önüne yerleştirilmiştir. büyükten küçüğe tüm gryffindor öğrencilerinin ısınabileceği büyük şöminenin önünde sevgili gryffindor öğrencileri çoğu zaman binanın hayaleti 'neredeyse kafasız nick'le beraber hayalet öyküleri anlatıp, meydan okuyan ve çeşitli cesaret içeren oyunlar oynarlar.
başkan : biçim değiştirme profesörü ve müdür yardımcısı.
arma : aslan.
Tumblr media
Hufflepuff = 'adalet uğruna savaş verirsin, her yere mutluluk götürmek için.'
helga hufflepuff tarafından kurulan bina sadık dostluğun, sabrın ve en önemlisi adaletin temsilci renkleri sarı ve gözü pek, kararlılığı simgeleyen siyah renklerinden oluşmaktadır. ambleminde porsuk bulunan hufflepuff, toprak elementini temsil ettiğinden dolayı renklerini bu elementten almaktadır. her konuda başarılı ve zeki olan binamız sadakatli ve adaletli cadı/büyücü öğrencilere kucak açmayı bekliyor.
binanın asıl girişi sadece hufflepuff öğrencilerinin bileceği gibi ortak merdivenlerin sağ alt köşesindeki portrenin arkasında bulunmaktadır. hufflepuff dinlenme odası farklı ve bulunması zor eşyalarla dolu olduğu için diğer binalardaki öğrencilerin çok dikkatini çekmekte. kapıyı bulup ortak salona girdiğinizde diğer binalardan farklı olarak ortak salon konforlu koltuklar ve büyük yastıklarla dekore edilmiştir. aynı zamanda binanın içerisinde okulun birçok farklı yerine çıkışı olan sayısı dört olarak bilinen tüneller bulunmaktadır. bu tüneller ise binanın hayaleti 'şişman keşiş' tarafından korunmaktadır. bu tünellerde nelerin olduğu ya da nasıl girileceğini sadece hufflepuff üyeleri bilmektedir. şişman keşiş en eğlenceli ve öğrencilerle oldukça iyi geçinen bir hayalet olduğu için canayakın ve samimi hufflepuff öğrencileriyle ortak salonlarında şen şakrak kahkahaların bitmediği sohbetler gerçekleştirmekteler. bu binanın öğrencileri hayvanlara ve bitkilere düşkünlükleri ile bilinmektedirler.
başkan : bitkibilim profesörü.
arma : porsuk.
Tumblr media
Ravenclaw = 'mantıktır onlarca önemli olan, öyle kurtulurlar tüm sorunlardan.'
rowena ravenclaw tarafından kurulan bina, üstün zekâ ve mantığın temsilcisi mavi rengi; zeki her insanın tüm kapıları kolaylıkla açabileceğinin kanıtı olan bronz rengin solgun tonlarına sahiptir. amblem ve sembol olarak kartal kullanılmaktadır. hava elementini temsil eden ravenclaw, mavi rengi ve kartal simgesini buradan almaktadır. her konuda başarılı ve zeki olan binamız yaratıcı ve bilge, öğrenmeye açık cadı/büyücü öğrencilere kucak açmayı bekliyor.
beşinci katta bulunan giriş kapısı açık mavi renk bir duvardan oluşmaktadır, herhangi bir kilit deliği ve kapı kolu bulunmayan kapıda sadece bronz bir kartal heykeli vardır. bu ihtişamlı kartal heykeli gelen her öğrenciye farklı sorular yönelterek doğru cevabı aldığı taktirde kapıyı onlar için sonuna kadar ravenclaw ortak salonuna açmaktadır. kapıyı bulup ortak salona girdiğinizde diğer binalardan farklı olarak salon duvarlarla çevrili olması gerekirken tüm salon boydan boya büyük camlarla çevrilidir ve bu camlar etraftaki göz alıcı dağ manzaralarını doyumsuzca görebilmenizi sağlamaktadır. ortak salonun ikinci katı ravenclaw'ın kendine ait kütüphanesinden oluşmaktadır ve salon içinde zeka geliştirici satranç ve benzeri strateji oyunlarıyla dekore edilmiştir. giriş kapısının tam karşısında bulunan bir diğer kapı ise kızlar ve erkeklerin yurtlarına giden koridora açılmaktadır. binanın hüzünlü ve sessiz fakat bilge olan; rowena ravenclaw'ın kızı, 'gri leydi' olarak da bilinen helena ravenclaw'dır. kendisinin hikayesi trajik ve hüzünlü olsa da sessizliğini arada bozup, öğrencilerin karşısına çıkar ve eğitici sorularını ravenclaw öğrencilerine yöneltir. kimi zaman diğer binalar ile ilgili yeni bilgiler de getirmektedir.
başkan : büyü dersi profesörü.
arma : kartal.
Tumblr media
Slytherin = 'amaçları için neler yapmazlar açıklasam bitmez sabaha kadar.'
salazar slytherin tarafından kurulan bina, tutkunun, hırsın ve safkanlığın temsilcisi zümrüt yeşili derin bir ton ve dikkat çekici gümüş rengine sahiptir. binanın elementi su olup; binasının sembolü ile elementi arasındaki bağ, özellikle denizlerde bulunan büyülü, yılan şeklindeki yaratıklardan gelmektedir.  her konuda başarılı ve zeki olan binamız becerikli, hırslı ve tutkusuyla ön plana çıkan cadı/büyücü öğrencilere kucak açmayı bekliyor.
diğer binaların aksine slytherin ortak salonu hogwarts'ın derin zindanlarına konuşlandırılmış ve etrafında kara göl bulunmaktadır. binanın kapısı sadece slytherin öğrencilerinin bildiği bir şifreyle korunmaktadır aynı zamanda binaya yabancı girememesi için binanın hayaleti 'kanlı baron' kapıyı ekstra olarak korumaktadır. dekoru insanı adeta evinde gibi rahat ve konforlu, evindeymiş gibi hissettiren çıtırdayan bir şömine, oyma sandalyeler ve yeşilimsi, loş ışıklandırmadan oluşmaktadır. etraftaki dekorasyon salazar slytherin'in özel seçimi olan kurukafa ve yılan sembolleriyle dekore edilip, zümrüt yeşili tonlarındaki renkleri barındırır. öğrencilerin kurnazlık ve yenilmezliklerini geliştirebilecekleri her yardımcı nesneyi içerisinde bulunduran ana giriş, giriş kapısı dışında iki kapıya daha sahiptir. sağ ve sol tarafta bulunan iki kapı, merdivenler sayesinde aşağı kata inmenizi sağlar ve sağ taraftaki merdivenler kızlar yurduna çıkarken sol taraftaki merdivenler erkekler yurduna çıkmaktadır. binanın ürkütücü hayaleti kanlı baron, diğer hayaletler hatta öğrencilerin bile korktuğu hayalettir. asosyal olduğu için çoğu kişiyle iletişime girmez. helena ravenclaw ile hüzünlü fakat acımasız bir hikayeye sahiptirler.
başkan : karanlık sanatlara karşı savunma profesörü. 
arma : yılan.
3 notes · View notes
celikkapifirmalari · 3 months ago
Video
youtube
Çelik Kapı İmalatı Ve Satışı Pivot Kapı , Villa Giriş Kapısı Modelleri ...
Çelik Kapı İmalatı Ve Satışı Pivot Kapı , Villa Giriş Kapısı Modelleri  0542 125 34 34 Kaplama Seçenekleri:Suya Güneşe ve Dış Etkenlere Dayanıklı; Kompakt-Kompozit-Su Kontrası veya Ahşap Kaplama. Saç Kalınlığı:Tüm Villa Giriş Kapısı Modellerinde Standart  2mm Dkp Sac Kilit Sistemleri;Tüm bina giriş kapısı modellerinde Standart 7 Yıl Garantili KALE KİLİTsistemleri. Cam Seçenekleri: Şişecam 4+4 mm Lamine 8 mm  İstenilen renk ve desende dış etkenlere ve darbelere dayanıklı cam. Parmak İzi Kilit Sistemi:Yeni Nesil Kale Parmak izi kilit sistemi Kartlı ve Şifreli Sistemler:İsteğe bağlı olarak kartlı geçiş sistemleri veya Şifreli Kapı Sistemleri Tüm Villa Giriş kapılarımıza uygulanmaktadır. İstanbul içi Ücretsiz KEŞİF İstanbul içi Ücretsiz Nakliye ve Montaj Kompozit ve Kompak Lamine Kaplama Villa Kapıları 10 YIL GARANTİ Ömür Boyu Servis Desteği Web : Kompozit Villa Kapısı Modelleri Adres :Kazım Karabekir mahallesi Hekimsuyu Caddesi No 90/A Gaziosmanpaşa İSTANBUL - TÜRKİYE İletişim : +90 542 125 34 34 Villa Çelik Kapı Modelleri Villa Kapısı
0 notes
bilmakal-blog · 5 years ago
Link
Çelik Kapı Üretici Firma İstanbul
0 notes